TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
POORYA PARVA BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2018/27830) |
|
Karar Tarihi: 23/10/2024 |
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Hasan Tahsin GÖKCAN |
Üyeler |
: |
Yusuf Şevki HAKYEMEZ |
|
|
Selahaddin MENTEŞ |
|
|
İrfan FİDAN |
|
|
Yılmaz AKÇİL |
Raportör |
: |
Gizem Ceren DEMİR KOŞAR |
Başvurucu |
: |
Poorya PARVA |
Vekili |
: |
Av. Ceren ÇİLOĞLU |
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, kötü muameleye maruz kalma riski bulunan ülkeye sınır dışı edilme kararı verilmesi nedeniyle kötü muamele yasağının, Anayasa Mahkemesinin tedbir kararı bulunmasına karşın sınır dışı edilme nedeniyle bireysel başvuru hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 26/9/2018 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Birinci Bölüm Üçüncü Komisyonunca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:
6. Başvurucu, İran İslam Cumhuriyeti vatandaşı olup din değiştirmesi nedeniyle ülkesinde idam cezası ile cezalandırılma riski bulunduğu iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvuruda bulunmuştur.
7. 2017/39001 numaralı dosyaya kaydedilen başvuruda 13/12/2017 tarihinde başvurucunun sınır dışı edilmesine ilişkin işlemin geçici olarak durdurulmasına karar verilmiştir. Anılan başvuruda 4/11/2020 tarihinde -istenilen bilgi ve belgelerin gönderilmediği gerekçesiyle- başvurunun reddine ve tedbir kararının sonlandırılmasına karar verilmiştir.
8. Başvurucu vekili, başvurucu hakkında verilen sınır dışı işleminin Anayasa Mahkemesince tedbiren durdurulmasına karar verilmiş olmasına rağmen başvurucunun sınır dışı edildiğini öğrendiği iddiasıyla incelemeye konu bireysel başvuruyu yapmıştır.
9. İlgili idareden istenilen belgelerden başvurucunun 19/3/2018 tarihinde ülkeden çıkış yaptığı anlaşılmıştır. Ayrıca kayıtların incelenmesinden başvurucunun 24/3/2020 tarihli bir çıkışının daha bulunduğu tespit edilmektedir.
10. Başvurucunun sınır dışı edilmesine dair alınan kararın iptali istemiyle açılan idari davada dilekçe ret kararı verilmiş, dilekçenin yenilenmesi üzerine idareden alınan savunma dilekçesi 14/5/2018 tarihinde başvurucu vekiline tebliğ edilmiştir. Anılan savunma dilekçesinde, başvurucunun 19/3/2018 tarihinde rızasıyla ülkeden çıkış yaptığının belirtildiği ve çıkışa dair belgenin de evraka eklendiği görülmektedir.
11. Başvurucu vekili, müvekkilinin ülkeden çıkış yaptığından 10/9/2018 tarihinde haberdar olduğunu ve müvekkilinden haber alamadığını belirterek 26/9/2018 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
12. Anayasa Mahkemesinin 23/10/2024 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Adli Yardım Talebi Yönünden
13. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Şerif Ay (B. No: 2012/1181, 17/9/2013) kararında belirtilen ilkeler dikkate alınarak geçimini önemli ölçüde güçleştirmeksizin yargılama giderlerini ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucunun açıkça dayanaktan yoksun olmayan adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir.
B. Kötü Muamele Yasağının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
14. Başvurucu vekili; başvurucunun Hristiyanlık dinine mensup olduğunu, ülkesine geri gönderilmesinin başvurucunun hayatı üzerinde tehlike oluşturacağını belirterek kötü muamele yasağının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
15. Yabancıların ülkeye girişleri, ülkede ikamet etmeleri ve ülkeden çıkarılmaları,uluslararası hukukta da kabul edildiği üzere devletin egemenlik yetkisi kapsamındadır (A.A. ve A.A. [GK], B. No: 2015/3941, 1/3/2017, § 54).
16. Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında kötü muamele yasağı güvence altına alınmış, yasakla ilgili herhangi bir istisna da kabul edilmemiştir. “Temel hak ve hürriyetlerin kullanılmasının durdurulması” kenar başlıklı 15. madde ise savaş, seferberlik veya olağanüstü hallerde de savaş hukukuna uygun fiiller sonucu meydana gelen ölümler dışında yaşam hakkı ile maddi ve manevi varlığının bütünlüğüne dokunulamayacağı ifade edilmiştir. Kötü muamele yasağının mutlak niteliğini ortaya koyan sözü edilen düzenlemelere göre bir yabancının sınır dışı edileceği ülkede Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasına aykırı bir muameleye uğrayacağı konusunda gerçek bir riskle karşı karşıya kalacağına inanılması için esaslı gerekçelerin gösterildiği hâllerde yabancının sınır dışı edilmesi kötü muamele yasağını ihlal edebilir. Zira böyle bir durumda yabancının kötü muamele riskiyle karşıya kalması devletin tutumunun doğrudan bir sonucudur (bazı değişikliklerle birlikte bkz. A.A. ve A.A., §§ 55, 56). Dolayısıyla bir yabancının sınır dışı edileceği ülkede öldürüleceği veya kötü muameleye uğrayacağı konusunda gerçek bir riskle karşılaşacağına inanılması için esaslı gerekçeler bulunması durumunda devlet, bu yabancıyı sınır dışı etmeme yükümlülüğü altındadır (Masoud Talebı, B. No: 2023/26088, 19/3/2024, § 64).
17. Sınır dışı edilmesi hâlinde kötü muameleye uğrayacağını iddia eden yabancı, ilke olarak, sınır dışı edileceği ülkede kötü muameleye uğrayacağı konusunda gerçek bir riskle karşı karşıya kalacağına inanılması için esaslı gerekçeler bulunduğunu kanıtlayabilecek delilleri idari ve yargısal mercilere sunmalıdır.Bu doğrultuda yabancı, sınır dışı edileceğiülkede var olduğunu iddia ettiği kötü muamele riskinin ne olduğunu makul şekilde açıklamalı ve varsa bu iddiayı destekleyen bilgi ve belgeleri ibraz etmelidir (bazı değişikliklerle birlikte bkz.A.A. ve A.A., § 68).
18. Menşe ülke İran'ın durumuna bakıldığında -AİHM kararlarına da yansıyan insan hakları raporlarında yer aldığı üzere- Müslüman iken Hristiyanlığa geçmiş sıradan din değiştirenlerin durumları ile Hristiyanlık dininin propagandasını yapanların veya bu şekilde görülenlerin İranlı yetkililerce farklı muamele ve yaptırımlara tabi tutulduğu açıktır. Özellikle ikinci grupta yer alanların kamu makamlarının daha fazla dikkatini çektiği ve daha sıkı takip altında oldukları, ceza veya kötü muameleye maruz kalabildikleri görülmektedir (Masoud Talebı, § 64). Somut dosyada başvurucu din değiştirdiğini ileri sürmekle birlikte bu iddiasını destekler herhangi bir veri sunmamış,Hristiyanlık dininin propagandasını yaptığı ya da din değiştirdiği hususunun İran kamu makamlarınca bilinebilir olduğuna ilişkin bir açıklama da yapmamıştır. Sonuç olarak başvurucunun sınır dışı edilmesi halinde gerçek bir risk altında olduğuna ilişkin somut dayanaklar ortaya koyamadığı, ihlal iddiasının savunulabilir nitelikte olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
19. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun iddialarının savunulabilir nitelikte olmadığı anlaşıldığından başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
C. Bireysel Başvuru Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
20. Başvurucu vekili, müvekkilinin gönüllü geri dönüş belgesi zorla imzalattırılarak sınır dışı edildiğini dolayısıyla Anayasa Mahkemesinin tedbir kararının uygulanmadığını ileri sürmektedir.
21. 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 47. maddesinin (5) numaralı fıkrası ile Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün 64. maddesinin (1) numaralı fıkrası gereği bireysel başvurunun, başvuru yollarının tüketildiği, başvuru yolu öngörülmemiş ise ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılması gerekir.
22. Somut olayda, başvurucunun 19/3/2018 tarihinde ülkeden çıkışının sağlandığı anlaşılmaktadır. Başvurucu vekili, müvekkilinin sınır dışı edildiğini 10/9/2018 tarihinde öğrendiğini beyan etmekle birlikte başvurucunun, en geç ülkeden çıkış yaptığı tarihte ihlal iddiasına konu işlemden haberdar olduğu yönünde şüphe bulunmamaktadır. Bireysel başvuruda başvuru süresinin başlangıcı başvurucu ve/veya vekili olması fark etmeksizin hangisi tarafından öğrenilirse öğrenilsin ilk öğrenilme tarihinden itibaren başlamaktadır (Kadir Turgut, B. No: 2014/4985, 6/7/2017, §25). Anılan durumda başvurucunun ülkeden çıkışının kendi rızası ile olmadığına ilişkin iddialarını en geç 18/4/2018 tarihinde Anayasa Mahkemesine sunması gerekirken bireysel başvuru süresi geçtikten sonra 26/9/2018 tarihinde başvuru yapıldığı anlaşılmaktadır. Kaldı ki başvurucunun ülkeden çıkış yaptıktan sonra - tarihi belirli olmamakla birlikte- ülkeye tekrar giriş yapmış olduğu hususu 24/3/2020 tarihli ikinci bir çıkışının daha bulunmasından anlaşılmaktadır. Başvurucu ülkemizde olduğu zaman diliminde ya da başka bir aşamada dosyaya bireysel başvuru süresine ilişkin bir mazeret de sunmamıştır. Bunlara ek olarak, avukat tarafından da başvurucunun çıkış işleminin 14/5/2018 tarihli tebliğ işlemiyle öğrenildiği tespit edilmektedir (§ 10). Tüm bu hususlar dikkate alındığında başvuruda süre aşımı bulunduğu sonucuna ulaşılmıştır.
23. Açıklanan nedenlerle başvurunun, diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin süre aşımı nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,
B. Kötü muamele yasağının ihlal edildiği iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
C. Bireysel başvuru hakkının ihlal edildiği iddiasının süre aşımı nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
D. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi mağduriyetine neden olacağından adli yardım talebi kabul edilen başvurucunun yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF TUTULMASINA 23/10/2024tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.