TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

H. B. Y. BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2019/21893)

 

Karar Tarihi: 2/5/2023

R.G. Tarih ve Sayı: 26/9/2023-32321

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

Başkan

:

Kadir ÖZKAYA

Üyeler

:

M. Emin KUZ

 

 

Yıldız SEFERİNOĞLU

 

 

Basri BAĞCI

 

 

Kenan YAŞAR

Raportör

:

Ayşe Didem ÖZDEMİR AKCA

Başvurucu

:

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru; görme engelli başvurucunun yüksek güvenlikli ceza infaz kurumunda tutulması sebebiyle kötü muamele yasağının, ceza yargılamasında müdafi yardımından yararlanamama ile ses ve görüntü aktarımı suretiyle duruşmaya uzaktan katılım sağlanması nedeniyle adil yargılanma hakkının, hürriyeti bağlayıcı ceza mahkûmiyetine ilişkin hükmün temyiz edilememesi nedeniyle de adil yargılanma hakkı ile eşitlik ilkesinin ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 27/6/2019 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Başvurucu, Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün (İçtüzük) 73. maddesi uyarınca tedbirlerin alınmasını talep etmiştir.

5. İkinci Bölüm Birinci Komisyonunca başvurunun tedbir ve kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

6. Bölüm tarafından 9/7/2019 tarihli tedbir talebi hakkında ara kararı ile adli yardım talebinin kabulüne, tedbir talebinin kabulüne, başvurucunun hastalığına ve fiziksel durumuna uygun bir ceza infaz kurumuna sevk edilmesi için gerekli tedbirlerin alınmasına karar verilmiştir.

7. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

8. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir.

9. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.

III. OLAY VE OLGULAR

10. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

11. Başvurucu, Erzurum 2. Ağır Ceza Mahkemesinin (CMK mülga 250. madde ile görevli) 8/12/2009 tarihli kararıyla silahlı terör örgütü üyeliği suçundan 6 yıl 3 ay hapis cezasıyla cezalandırılmış ve mahkûmiyet hükmünün kesinleşmesi ile 14/3/2013 tarihinde Trabzon E Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna yerleştirilmiştir. Başvurucu, ceza infaz kurumunda bulunduğu sırada Sürmene Asliye Ceza Mahkemesince 8/1/2018 tarihinde görevi yaptırmamak için direnme suçundan hakkında hükmolunan 5 ay hapis cezası kesinleşmiştir. Yine başvurucu ceza infaz kurumunda bulunduğu sırada Kırıkkale 4. Asliye Ceza Mahkemesince 30/3/2018 tarihinde görevi yaptırmamak için direnme suçundan hakkında hükmolunan 7 ay 15 gün hapis cezası kesinleşmiştir. Başvurucunun hürriyeti bağlayıcı cezaları toplam 6 yıl 15 ay 15 gündür. Başvurucu, mükerrer olması nedeniyle koşullu salıverilme hükümlerinden yararlandırılmadan 18/11/2019 tarihinde tahliye edilmiştir. Belirtilen hürriyeti bağlayıcı cezaların infazı sırasında başvurucu, hak ederek tahliye edildiği 18/11/2019 tarihine kadar nakledildiği Metris R Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu (Rehabilitasyon Merkezi) dâhil olmak üzere birden fazla ceza infaz kurumunda tutulmuştur.

A. Başvurucunun Sağlık Durumuna İlişkin Belgeler

12. Başvurucu, görme bozukluğu sebebiyle çeşitli tarihlerde muayene edilmiş ve hakkında sağlık raporları düzenlenmiştir. Bu raporlar şöyledir:

i. Trabzon Kanuni Eğitim ve Araştırma Hastanesi tarafından 10/6/2010 tarihinde düzenlenen raporda başvurucunun %74 oranında sürekli engelli olduğu tespit edilmiştir.

ii. Trabzon Kanuni Eğitim ve Araştırma Hastanesi tarafından 9/12/2014 tarihinde düzenlenen iki ayrı raporda başvurucunun engelliliği nedeniyle başkasının yardımına ihtiyaç duyabileceği, ceza infaz kurumu koşullarında yalnız kalmasının uygun olmadığı, hastalığının sürekli olduğu, %92 oranında engelli olduğu, hastalığının sürekli ve ilerleyici olduğu, tedavisinin olmadığı, bakıma muhtaç olmadığı belirtilmiştir.

iii. Başvurucu, cezasının infazının ertelenmesi talebinde bulunmuş; bu talep üzerine Kırıkkale Yüksek İhtisas Hastanesine sevk edilmiş; 7/3/2017 tarihli sağlık kurulu raporuyla başvurucunun Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesine sevkinin uygun olduğu bildirilmiştir.

iv. Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesinin 28/3/2017 tarihli sağlık kurulu raporunda başvurucunun %90 oranında malul olduğu, hastalığının sürekli olduğu, göz özrü nedeniyle refakatçi eşliğinde cezasının infaz edilebileceği veya refakatçi olmadan R tipi ceza infaz kurumunda kalabileceği belirtilmiştir.

v. Kırıkkale Cumhuriyet Başsavcılığı, başvurucunun durumunun Anayasa'nın 104. maddesi ile 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'un 16. maddesi kapsamında sürekli hastalık, sakatlık veya kocama hâli teşkil edip etmediği hususunu 19/4/2017 tarihli yazıyla Adli Tıp Kurumu Başkanlığına sormuştur. Adli Tıp Kurumunun 24/4/2017 tarihli raporuyla başvurucunun durumunun Anayasa'nın 104. maddesi ve 5275 sayılı Kanun'un 16. maddesi kapsamında değerlendirilmediği, hayatını yalnız sürdürebileceği, tedavisi ve önerilen aralıklarla poliklinik kontrollerinin sağlanarak ceza infaz kurumu şartlarında cezasının infazına devam edilebileceği ifade edilmiştir.

vi. Silivri Kapalı Ceza İnfaz Kurumu Hastanesinin 19/12/2017 tarihli raporuyla başvurucunun bakıma muhtaç olduğundan ve hayatını yalnız idame ettiremeyeceğinden Metris R Tipi Ceza İnfaz Kurumuna sevkinin uygun olduğuna, ceza tehiri ile ilgili karar verilmesi amacıyla Adli Tıp Kurumuna sevkine karar verilmiştir.

vii. Adli Tıp Kurumunun 3/1/2018 tarihli raporuyla başvurucunun görme kaybı olduğu, dosyadaki belge ve bulgulara göre durumunun Anayasa'nın 104. maddesi ve 5275 sayılı Kanun'un 16. maddesi kapsamında değerlendirilmediği, hayatını yalnız idame ettirebileceği, tedavisi ve önerilen aralıklarla poliklinik kontrollerinin sağlanarak ceza infaz kurumu şartlarında cezasının infazına devam edilebileceği ifade edilmiştir.

B. Başvurucu Hakkında Yapılan Yargılamalara İlişkin Süreç

13. Başvuru formunda belirtilen, Sürmene Asliye Ceza Mahkemesince (Mahkeme) yürütülen davada, Sürmene Cumhuriyet Başsavcılığının 1/10/2012 tarihli iddianamesi ile başvurucunun 17/9/2012 tarihinde hidroelektrik santrali (HES) projesi için işçilerin direk dikmesini engellediği, demir sopayla jandarmanın ve işçilerin üzerine koştuğu, “Defolun lan, görmeyeceğim sizi burada, gelmeyin buraya, pişman ederim sizi, sizden de jandarmanızdan da başlarım.” sözleriyle hakaret ve tehditte bulunduğu iddiasıyla iş ve çalışma hürriyetinin ihlali, kamu görevlisine görevinden dolayı hakaret, görevi yaptırmamak için direnme suçlarından cezalandırılması talep edilmiştir.

14. Mahkemece başvurucunun savunması huzurda alınarak 6/11/2013 tarihinde iş ve çalışma hürriyetinin ihlali suçundan düşme, kamu görevlisine görevinden dolayı hakaret suçundan 1 yıl 5 ay 15 gün hapis cezasına, görevi yaptırmamak için direnme suçundan 5 ay hapis cezasına hükmedilmiştir. Ayrıca hapis cezasına ilişkin hükümlerin açıklanmasının geri bırakılmasına (HAGB) karar verilmiştir. Başvurucu hakkında verilen HAGB kararları itiraz edilmeksizin kesinleşmiştir.

15. Kırıkkale 4. Asliye Ceza Mahkemesinin başvurucunun denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlediğine ilişkin ihbarı üzerine Mahkemece 13/6/2018 tarihinde dosyanın yeni esas sırasına kaydı yapılarak tensip zaptı düzenlenmiş ve duruşma günü belirlenmiştir. Başvurucunun Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) vasıtasıyla dinlenildiği 11/9/2018 tarihli birinci duruşmada avukatıyla görüşmek ve Mahkemede bizzat savunma yapmak için süre istemesi üzerine yeni bir duruşma günü belirlenmiştir. Mahkemece yapılan ikinci duruşmada başvurucu, SEGBİS'teki arıza sebebiyle hazır edilemediğinden yeni bir duruşma günü belirlenmiştir. Mahkemece yapılan üçüncü duruşmada başvurucunun avukatıyla görüşemediğini beyan etmesi üzerine yeni bir duruşma günü belirlenmiştir. Mahkemece 8/11/2018 tarihli son duruşmada sanık ve müdafii SEGBİS huzurunda dinlenilmiş, başvurucunun denetim süresi içinde yeni bir suç işlediği belirtilerek kamu görevlisine görevinden dolayı hakaret ve görevi yaptırmamak için direnme suçlarından verilen mahkûmiyet hükmü açıklanmıştır.

16. Karar gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:

 “Yapılan açık yargılama, toplanan tüm deliller, müşteki ve tanık anlatımları, sanık savunması ve olay yeri görgü tespit tutanağı birlikte değerlendirildiğinde; olay tarihi olan 17/09/2012günü [A] Elektrik Santralı A.Ş.'nin Köprübaşı ilçesi Konuklu Mahallesinde HES Projesi kapsamında 28 numaralı elektrik direğinin dikimi sırasında yalan söylemesi için bir neden olmayan ve birbirini tanıyıp danışıklılık içinde olması için bir neden olmayan kolluk görevlileri ile inşaat yetkilileri müştekilerin birbirleriyle tutarlı anlatımlarına göre; hidroelektrik direkleri dikme işlemlerine karşı konulması ihbarı üzerine olay günü kolluk görevlileri [A.D.], [S.H.] ve [E.Ö.].nün olay yerine intikal ettikleri, olay yerinde bulunan tanık [A.Y.] ile konuşulduğu ve soruşturma işlemlerine başladıldığı sırada, sanığın elinde bulunan demir sopa ile koşarak geldiği, siz kim oluyorsunuz da benim anneme tapu soruyorsunuz, gelin size tapuyu göstereceğim diyerek üzerlerine koştuğu, şahsı annesi [A.Y.] isimli şahsın tuttuğu, işçilerin ve şirket yetkililerini uzaklaştırıldığı, işçilerin ve personelin uzaklaştığı esnada Hasan Basri Yıldız isimli şahsın "defolun lan, görmeyeceğim sizi burada, gelmeyin buraya pişman ederim sizi sizden de jandarmadan da başlarım" şeklinde sözler sarfettiği bu şekilde kolluk görevlilerini "gelmeyin buraya pişman ederim" şeklinde tehdit sözleri ile soruşturma yapmalarına mani olarak üzerine atılı görevli memura etkin direnme ve "defolun lan" sözleri ile alenen hakaret suçlarını işlediği sabit görülerek hüküm kurulmuştur. Sanık hakkında bu hükümle ilgili hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiş ise de ;sanığın denetim süresi içerisinde kasıtlı bir suç işlediği anlaşıldığından, CMK.nın 231/11 maddesi gereği Sürmene Asliye Ceza Mahkemesi 2012/166 Esas, 2013/180Karar sayılı ilamı ile sanık hakkında verilen ve açıklanması geri bırakılan hüküm aynen açıklanarak aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.”

17. Başvurucunun müdafii kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurmuş olup istinaf dilekçesinde özetle başvurucunun ciddi oranda görme engeli olan ancak yardımla yürüyebilen biri olduğunu, ceza infaz kurumunda hükümlü olarak bulunduğunu, atılı suçu işlediği iddia edilen tarihte de ciddi bir görme engelinin olduğunu, görme kaybı nedeniyle olay tarihinde olay yerinde jandarmanın olduğunu görmediğini ve anlamadığını, görme engelli olduğuna ilişkin herhangi bir rapor alınmadığını, sarf ettiği sözlerin Yargıtayca kaba ve nezaketsiz davranış olarak nitelendirildiğini belirterek başvurucunun hakaret suçundan beraatine karar verilmesini, görme engelli ve yardıma muhtaç başvurucunun görevli memura direnme suçunu işlemesinin mümkün olmadığını belirterek anılan suçtan da beraatine karar verilmesini talep etmiştir.

18. İstinaf başvurusunu inceleyen Samsun Bölge Adliye Mahkemesince 27/3/2019 tarihinde görevi yaptırmamak için direnme suçu yönünden istinaf başvurusunun esastan reddine, kamu görevlisine görevinden dolayı hakaret suçu yönünden başvurucunun beraatine karar verilmek suretiyle (karar düzeltilerek) istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

19. Başvurucu, nihai karardan 20/6/2019 tarihinde haberdar olduğunu belirterek 27/6/2019 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

C. Tedbir İstemli Bireysel Başvuru Süreci

20. Başvurucu, başvuru formunda Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün (İçtüzük) 73. maddesi uyarınca tedbir kararı verilmesini talep etmiştir.

21. Başvurucunun tedbir talebi kapsamında ceza infaz kurumunda sağlık hizmetlerine erişimine ilişkin olarak yazıya verilen cevapta kurum revirinde haftanın belirli günlerinde görevlendirilen hekim ve diş hekimlerince sağlık hizmeti verildiği, üç sağlık memurunun 24 saat vardiya esasına göre görev yaptığı, geçici sağlık memurlarının hükümlü ve tutuklulara reçete edilmiş ilaçların hazırlanarak dağıtımını yaptığı, pansuman ve iğne yapılması gerektiğinde hastanın kalmakta olduğu odasından görevli infaz ve koruma memuru nezaretinde kurum revirine çıkarılarak gerekli müdahale yapıldığı, hükümlü ve tutukluların sağlık sorunlarına göre aciliyet arz eden durumlarda ilk müdahalenin sağlık memuru tarafından yerinde yapılmakta olduğu, acil olarak hastaneye sevk gerektiğinde 112 Acil Servisinin çağrılarak hastaneye sevkin gerekli olduğunun tespit edilmesi hâlinde acil olarak kolluk kuvveti nezaretinde hastaneye sevk işlemlerinin yerine getirildiği bildirilmiştir.

22. Anayasa Mahkemesi İkinci Bölüm tarafından verilen 9/7/2019 tarihli ve 2019/21893 başvuru numaralı tedbir talebi hakkında ara kararı ile başvurucunun hastalığına ve fiziksel durumuna uygun gerekli tedbirlerin derhâl alınması ve sağlık durumuna uygun bir ceza infaz kurumuna sevk edilmesi yönünde karar verilmiştir. Kararda, başvurucu hakkında farklı tarihlerde düzenlenen raporlarda başvurucunun en az %90 oranında malul olduğunun belirtildiği, hayatını tek başına ceza infaz kurumunda sürdürebileceği konusunda ise raporlarda çelişkiler bulunduğu, başvurucunun en az %90 oranındaki maluliyet durumu ile yüksek güvenlikli ceza infaz kurumunda tutulduğu dikkate alındığında ceza infaz koşullarının başvurucunun maddi ve manevi bütünlüğü üzerinde ciddi sonuçlar doğurabileceği sonucuna ulaşıldığı belirtilmiştir.

23. Başvurucu, Anayasa Mahkemesinin tedbir kararından sonra Kırıkkale 4. Asliye Ceza Mahkemesinin 30/3/2018 tarihli kararıyla görevi yaptırmamak için direnme suçundan mahkûm olduğu 7 ay 15 gün hapis cezası yönünden ikinci defa mükerrirlere özgü infaz rejimi uygulandığından koşullu salıverilme hükümlerinden yararlanmadan, hak ederek tahliye tarihine kadar tutulduğu ceza infaz kurumundan infazın tamamlanması sebebiyle 18/11/2019 tarihinde tahliye edilmiştir.

24. Başvurucunun tedbir kararından sonra tahliyesinin ardından tekrar ceza infaz kurumuna alınıp alınmadığının bildirilmesi için Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğüne yazılan yazıya verilen cevapta;

i. Başvurucunun 23/3/2020 tarihinde Amasya 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 17/1/2019 tarihli kararıyla kamu malına zarar verme suçundan kesinleşen 1 yıl 8 ay hapis cezasının infazı için ceza infaz kurumuna alındığı, 5/4/2020 tarihinde COVID-19 tedbirleri kapsamında izne ayrıldığı, 15/4/2020 ile 7/5/2020 tarihleri arasında anılan kurumda mevcutlu olarak barındırılmadığı, 7/5/2020 tarihinde denetimli serbestlik tedbirlerinden faydalandırılmak üzere tahliye edildiği,

ii. Başvurucunun 1/7/2020 tarihinde denetimli serbestlik tedbirlerinden faydalandırılmakta iken İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının yürüttüğü soruşturma kapsamında 30/6/2020 tarihinde silahlı terör örgütüne üye olma, kanuna aykırı toplantı ve gösteri yürüyüşleri düzenleme yönetme bunların hareketlerine katılma suçlarından tutuklanarak Tekirdağ 1 No.lu F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna alındığı, 24/12/2020 tarihinde denetimli serbestlik tedbirlerinden faydalandırılmak üzere tahliye edildiği belirtilmiştir.

IV. İLGİLİ HUKUK

A. Ulusal Hukuk

25. İlgili ulusal hukuk için bkz. Abdullah Baybaşin, B. No: 2014/5161, 20/9/2017, §§ 28-32; Kamil Erdoğan, B. No: 2017/4023, 19/4/2018, §§ 19-21.

B. Uluslararası Hukuk

26. İlgili uluslararası hukuk için bkz. Abdullah Baybaşin, §§ 33-40.

V. İNCELEME VE GEREKÇE

27. Anayasa Mahkemesinin 2/5/2023 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Adli Yardım Talebi Yönünden

28. Anayasa Mahkemesinin Mehmet Şerif Ay (B. No: 2012/1181, 17/9/2013) kararında belirtilen ilkeler dikkate alınarak geçimini önemli ölçüde zor duruma düşürmeksizin yargılama giderlerini ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucunun açıkça dayanaktan yoksun olmayan adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir.

B. Kötü Muamele Yasağının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

29. Başvurucu; gözleri görmediği için %90 oranında engelli olduğunu, görme engelli olduğu hâlde F tipi ceza infaz kurumunda tutulduğunu, kendi işlerini yapacak durumda bulunmadığı için tutma koşullarının işkence ve eziyet teşkil ettiğini, işkence sonucu sağ kolunda hasar oluştuğunu belirterek kötü muamele yasağının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

30. Bakanlık görüşünde başvurucunun 18/11/2019 tarihinde tahliye edildikten sonra infaz ve tutukluluk sebepleriyle yeniden ceza infaz kurumuna girdiği ancak hâlihazırda ceza infaz kurumunda bulunmadığı hususunun Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunulabilmesi için mağdur sıfatı taşıyıp taşımadığı yönünden kabul edilebilirlik incelemesi esnasında dikkate alınması gerektiği belirtilmiştir. Ayrıca Adli Tıp Kurumu raporlarıyla başvurucunun görme kaybı olduğu, dosyadaki mevcut belge ve bulgulara göre durumunun Anayasa'nın 104. maddesi ve 5275 sayılı Kanun'un 16. maddesi kapsamında değerlendirilmediği, hayatını yalnız idame ettirebileceği, tedavisi ve önerilen aralıklarla poliklinik kontrolleri sağlandığında ceza infaz kurumu şartlarında infazına devam edilebileceğinin belirtildiği, Anayasa Mahkemesinin 9/7/2019 tarihinde verdiği başvurucunun tedbir talebinin kabulü ile hastalığına ve fiziksel durumuna uygun bir ceza infaz kurumuna sevk edilmesi için gerekli tedbirlerin alınması yönündeki tedbir ara kararı sonrasında başvurucu hakkındaki cezanın infazının tehirine ilişkin işlemler tamamlanmadan başvurucunun tahliye edildiği hususlarının dikkate alınması gerektiği bildirilmiştir.

31. Bakanlık tarafından 13/6/2022 tarihinde tedbir ara kararı kapsamında başvurucunun güncel durumu bildirilmiştir. Buna göre başvurucu 24/3/2020 tarihinde Silivri Açık Ceza İnfaz Kurumuna alınmış, 15/4/2020 tarihinde COVID-19 salgın hastalık iznine gönderildikten sonra 7/5/2020 tarihinde tahliye edilmiştir.

2. Değerlendirme

a. İncelemenin Kapsamı Yönünden

32. Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir:

 “Kimseye işkence ve eziyet yapılamaz; kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulamaz.

33. Başvurucu, görme engelli olduğu hâlde yüksek güvenlikli ceza infaz kurumunda tutulması nedeniyle kötü muamele yasağının ihlal edildiğinden şikâyet etmiştir. Bireysel başvurunun ikincil niteliğinin bir sonucu olarak bireysel başvuruya konu yargısal süreçte ileri sürülmeyen iddialar ve ortaya konulmayan bilgilerle belgeler bireysel başvuruya konu edilemez (Bayram Gök, B. No: 2012/946, 26/3/2013, § 20). Başvurucunun başvuru formunda belirttiği kolunun zarar gördüğüne ilişkin iddiası yönünden olayın meydan geliş biçimine ve tükettiği başvuru yollarına ilişkin açıklama yapmadığı, belge ve bilgi sunmadığı dikkate alınarak ayrıca inceleme yapılmayacaktır.

b. Kabul Edilebilirlik Yönünden

i. Genel İlkeler

34. Anayasa Mahkemesi, ceza infaz kurumlarının fiziki ve tıbbi imkânlarının sağlık durumuna uygun olmamasına dayalı şikâyetleri istikrarlı bir şekilde kötü muamele yasağı kapsamında incelemektedir (Mete Dursun, B. No: 2012/1195, 18/11/2015; Serdar Öztürk, B. No: 2013/7532, 4/2/2016; Sabri Kaya, B. No: 2014/8482, 29/6/2016; Ergin Aktaş, B. No: 2014/14810, 21/9/2016; Hayati Kaytan, B. No: 2014/19527, 16/11/2016; İmam Çelikdemir, B. No: 2014/20289, 5/12/2017).

35. Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasındaki “Kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulamaz.” şeklindeki kural, hükümlü ve tutuklulara yönelik uygulamalar için de geçerlidir. Bu husus 5275 sayılı Kanun'un "İnfazda temel ilke" kenar başlıklı 2. maddesinin (2) numaralı fıkrasında "Ceza ve güvenlik tedbirlerinin infazında zalimane, insanlık dışı, aşağılayıcı ve onur kırıcı davranışlarda bulunulamaz." ve yine Kanun'un 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (b) bendinde "Hürriyeti bağlayıcı cezanın zorunlu kıldığı hürriyetten yoksunluk, insan onuruna saygının korunmasını sağlayan maddi ve manevi koşullar altında çektirilir." şeklindeki düzenleme ile açıkça ifade edilmiştir. Dolayısıyla tutuklamaya veya hapis cezasına mahkûmiyete ilişkin bir kararın yerine getirilmesi için sağlanacak şartlar, insan onuruna saygıyı koruyacak nitelikte olmalıdır (Turan Günana, B. No: 2013/3550, 19/11/2014, § 36).

36. İnfazın yöntemi ve infaz sürecindeki davranışların mahkûmları özgürlükten mahrum kalmanın doğal sonucu olan kaçınılmaz elem seviyesinden daha fazla sıkıntılı veya eziyetli bir duruma sokmaması gerekir. Ceza infaz kurumunda tutulmanın pratik gerekleri çerçevesinde mahkûmların sağlık ve esenlikleri gibi hususların yeterli şekilde güvence altına alınması ve mahkûmlara gerekli tıbbi yardımın sağlanması da insan onuruna yakışır koşulların sağlanması için gereklidir (Turan Günana, § 39). Bu çerçevede hasta bir kişinin uygun olmayan fiziki ve tıbbi koşullarda tutulması da Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasına aykırı bir muamele olarak kabul edilebilir (Murat Karabulut, B. No: 2013/2754, 18/2/2016, § 65).

37. Hukuka uygun olarak özgürlüğü kısıtlanan herkesin insan onuruna uygun tutma koşullarına sahip olma hakkı bulunduğunu, alınan tedbirlerin uygulanma koşullarının kişiyi tutukluluğa bağlı kaçınılmaz üzüntü seviyesini aşacak yoğunlukta bir ümitsizliğe sokmaması gerektiğini kabul etmek gerekir (Fatih Hilmioğlu, B. No: 2014/648, 18/9/2014, § 65). Ayrıca Anayasa'nın tutuklu bir kimsenin sağlık gerekçesiyle serbest bırakılması için hiçbir genel zorunluluk getirmediğini ancak doğal olarak ortaya çıkan fiziksel ya da ruhsal rahatsızlıklardan kaynaklanan acının yetkililerin sorumlu tutulabileceği tutukluluk koşullarından dolayı artması ya da artma riski bulunması hâlinde bu durumun Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrası kapsamına girebileceği belirtilmelidir (Fatih Hilmioğlu, § 66).

38. Özgürlüğünden yoksun bırakılan kişilerin hasta olmaları durumunda devletin kontrolü altında tuttuğu bu kişilere gerekli tıbbi yardımı sağlama yükümlülüğü bulunmaktadır. Bu yükümlülüğün hiç veya gerektiği gibi yerine getirilmemesi sonucunda kişinin yaşamı veya vücut bütünlüğü bakımından tehlike arz eden acil bir duruma, ağır veya uzun süreli bir acı çekmesine sebebiyet verilmesi, belirtilen sonuçlar ortaya çıkmamakla birlikte kişinin tıbbi yardımdan mahrum kalması nedeniyle yaşadığı stres, huzursuzluk veya aşağılanma hissinin -olayın kendine has koşulları çerçevesinde- insan haysiyeti ile bağdaşmayan muamele düzeyine ulaşacak ciddiyette olması hâlinde Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasının ihlal edildiği kabul edilebilir. Bu kapsamdaki değerlendirmede kişinin özgürlüğünden yoksun bırakılmasına bağlı dezavantajlı konumunun da dikkate alınması gerekir (Hayati Kaytan, § 44).

ii. İlkelerin Olaya Uygulanması

39. Ceza infaz kurumunda tutulduğu süre içinde başvurucuya gerekli muayene, tahlil, tetkik ve tedavi hizmetlerinin verildiği görülmüştür (bkz. § 21). Başvurucunun sunduğu veya ilgili kurumlardan gelen tıbbi belgelerde başvurucunun görme engelinin ceza infaz kurumunda tutulmasına mâni olabilecek nitelikte olduğundan bahsedilmemiştir. Bununla birlikte başvurucunun tedbir talebi kabul edilmiş, hastalığına ve fiziksel durumuna uygun gerekli tedbirlerin derhâl alınarak sağlık durumuna uygun bir ceza infaz kurumuna sevk edilmesi yönünde tedbir kararı verilmiştir. Bu noktada ifade edilmelidir ki tedbir kararı, niteliği gereği bireysel başvuruya konu meselenin açığa çıkarılması sürecinde olumsuz bir duruma yol açılmasının önüne geçilmesi amacıyla verilmiş olup yapılan tedbir incelemesi hiçbir şekilde esas incelemesi anlamına gelmemektedir.

40. Diğer taraftan başvurucunun Anayasa Mahkemesinin tedbir kararının uygulanmadığına ilişkin bir iddiası da bulunmamaktadır.

41. Bu tespitler ışığında başvurucunun görme engeline rağmen ceza infaz kurumunda tutulması nedeniyle kötü muameleye maruz kaldığı yönündeki iddiasının açıkça dayanaktan yoksun olduğu sonucuna varılmıştır.

42. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

C. Adil Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Duruşmada Hazır Bulunma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

a. Başvurucunun İddiaları

43. Başvurucu 2012 yılında tapulu taşınmazına HES projesi için yüksek gerilim direği dikilmek istendiğinde bu duruma karşı çıkarak direk dikilecek yere oturması sebebiyle hakkında kamu davası açıldığını, Sürmene Asliye Ceza Mahkemesinin 2018/166 Esas sırasına kayden yürütülen yargılama neticesinde 5 ay hapis cezası verildiğini, yapılan yargılamada gözleri görmediği hâlde SEGBİS ile savunmasının alınması dolayısıyla adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

b. Değerlendirme

44. Bireysel başvurunun ikincil niteliğinin bir sonucu olarak olağan kanun yollarında ve mahkemeler önünde ileri sürülmeyen iddialar ile bu mahkemelere sunulmayan bilgi ve belgeler bireysel başvuru konusu edilemez (Bayram Gök, B. No: 2012/946, 26/3/2013, § 20).

45. Somut olayda, başvurucunun ihlale neden olduğunu ileri sürdüğü iddiaları istinaf kanun yolunda ileri sürmediği ve böylece başvuru yollarını usulüne uygun tüketmediği anlaşılmıştır.

46. Açıklanan gerekçelerle duruşmada hazır bulunma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Müdafi Yardımından Yararlanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

a. Başvurucunun İddiaları

47. Başvurucu; engelli olduğu hâlde ceza yargılamasında hukuki yardım alamadığını, HAGB kararından sonraki süreçte avukat görevlendirildiğini belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

b. Değerlendirme

48. Başvurucunun iddialarının adil yargılanma hakkının güvencelerinden olan müdafi yardımından yararlanma hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.

49. Anayasa Mahkemesi birçok kararında, müdafi yardımından yararlanma hakkının hakkaniyete uygun yargılanma hakkının özel bir görünümü olduğunu vurgulamış (Yusuf Karakuş ve diğerleri, B. No: 2014/12002, 8/12/2016, § 72; Orhan Patarya [GK], B. No: 2019/42695, 20/5/2021, § 65) veAnayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasında adil yargılanma hakkı kapsamındaki müdafi yardımından yararlanma hakkıyla ilgili ilkeleri belirlemiştir.

50. Buna göre şüpheli ve sanığa salt savunma hakkının tanınması yeterli değildir. Şüpheli ve sanığın savunma için Anayasa’nın 36. maddesinde belirtilen meşru vasıta ve yollardan yararlandırılması da gerekir. Savunmada başvurulacak meşru vasıta ve yollar arasında avukatların teknik bilgilerinden ve tecrübelerinden yararlanma olanağı da bulunmaktadır. Şüpheli ve sanık için Anayasa'nın 36. maddesinde sözü edilen meşru vasıta ve yollardan en önemlisi müdafi yardımından yararlanmaktır. Diğer bir ifadeyle müdafi yardımından yararlanma hakkı, Anayasa’nın 36. maddesinde belirtilen meşru vasıta ve yollar kavramı kapsamındadır. Bu itibarla müdafi yardımından yararlanmanın adil yargılanma hakkının kapsam ve içeriğine dâhil ve bu hakkın doğal sonucu olduğu ortaya çıkmaktadır. Dolayısıyla suç isnadı altındaki kişi, adil yargılanma hakkı kapsamında kendisini bizzat savunma veya seçeceği bir müdafinin yardımından yararlanma hakkına sahiptir (Yusuf Karakuş ve diğerleri, § 72).

51. Adil yargılanma hakkı kapsamındaki güvencelere ilişkin hak ihlallerinin bireysel başvuruya konu olabilmesi için yargılamanın hakkaniyetinin zedelenecek olması ve bu ihlallerin yargılama sürecinin ileriki aşamalarında telafi edilemeyecek nitelikte olması gerekir (bazı değişikliklerle birlikte bkz. Afitap Salman [GK], B. No: 2013/2105, 11/11/2015, § 22). Bu kapsamda müdafi yardımından yararlanma hakkı bakımından da önemli olan, yargılamaya bir bütün olarak bakıldığında şüphelinin/sanığın müdafi yardımından etkili bir biçimde yararlanmış olmasıdır. Ancak avukata erişim yönünden getirilen kısıtlama yargılamanın sonraki aşamalarında telafi edilmiş ise savunma hakkı ihlal edilmiş sayılmaz (bazı değişikliklerle birlikte bkz. Yusuf Karakuş ve diğerleri, § 78).

52. Somut olayda hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararından sonra karara uyulmaması nedeniyle yapılan bildirim üzerine yürütülen yargılamada başvurucunun müdafi yardımından yararlandırıldığı ve mahkûmiyet hükmüne yönelik istinaf başvurusunu müdafii vasıtasıyla yaptığı hususları da dikkate alınarak müdafi yardımından yararlanma hakkına yönelik bir ihlalin olmadığının açık olduğu sonucuna ulaşılmıştır.

53. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

3. Üç Dereceli Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

a. Başvurucunun İddiaları

54. Başvurucu; Sürmene Asliye Ceza Mahkemesinin 2018/166 Esas sırasına kayden yürütülen yargılama neticesinde verilen 5 ay hapis cezasına mahkûmiyet hükmüne yönelik olarak temyiz hakkı tanınmadığını, olay tarihinin 2012 olduğunu, o tarihte istinaf kanun yolunun bulunmadığını belirterek adil yargılanma hakkı ve eşitlik ilkesinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

b. Değerlendirme

55. Anayasa Mahkemesi olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun eşitlik ilkesi ile bağlantı kurarak ileri sürdüğü iddiaların adil yargılanma hakkı kapsamında üç dereceli yargılanma hakkına ilişkin olduğu değerlendirilmiş ve inceleme bu çerçevede yapılmıştır.

56. Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası ile 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 45. maddesinin (1) numaralı fıkrasına göre bireysel başvurunun incelenebilmesi için kamu gücü tarafından ihlal edildiği iddia edilen hakkın Anayasa'da güvence altına alınmış olmasının yanı sıra Sözleşme ve Türkiye'nin taraf olduğu Sözleşme'ye ek protokoller kapsamına da girmesi gerekir (Onurhan Solmaz, B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18).

57. Ceza mahkemesi nezdinde üç dereceli yargılanma hakkı, Sözleşme’nin ve buna ek Türkiye’nin taraf olduğu protokollerden herhangi birinin kapsamına girmemektedir.

58. Açıklanan gerekçelerle üç dereceli yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın konu bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

2. Adil yargılanma hakkı kapsamında duruşmada hazır bulunma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

3. Adil yargılanma hakkı kapsamında müdafi yardımından yararlanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

4. Adil yargılanma hakkı kapsamında üç dereceli yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın konu bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi mağduriyetine neden olacağından adli yardım talebi kabul edilen başvurucunun yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF TUTULMASINA 2/5/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.