TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

SELMAN PORTAKAL BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2019/22543)

 

Karar Tarihi: 25/1/2024

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Kadir ÖZKAYA

Üyeler

:

M. Emin KUZ

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Basri BAĞCI

 

 

Kenan YAŞAR

Raportör

:

Eren Can BENAKAY

Başvurucu

:

Selman PORTAKAL

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru, işverenle güven ilişkisinin bozulduğu gerekçesiyle iş sözleşmesinin feshedilmesi üzerine açılan işe iade davasında davanın sonucuna etkili iddianın kararda karşılanmaması nedeniyle gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

2. Başvurucu 1/2/2010 tarihinden itibaren Petkim Petrokimya Holding Anonim Şirketi (PETKİM) bünyesinde işçi olarak çalışmaktayken 22/7/2016 tarihinde başvurucunun iş sözleşmesi feshedilmiştir.

3. Başvurucu, feshin geçersizliğinin tespitine ve işe iadesine karar verilmesi talebiyle 4/8/2016 tarihinde dava açmıştır.

4. Aliağa İş Mahkemesi (Mahkeme) 9/2/2016 tarihinde davayı reddetmiş; kararda, başvurucu hakkında Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) soruşturma dosyası bulunduğunu ancak başvurucunun FETÖ/PDY'ye üyeliği, mensubiyeti veya bu örgütle iltisaklı ya da irtibatlı olup olmadığını inceleme ve araştırmanın görevinde olmadığını belirtilmiştir.

5. Başvurucu, karara karşı 12/12/2016 tarihinde istinaf kanun yoluna başvurmuştur. İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesi (Bölge Adliye Mahkemesi) 18/6/2020 tarihinde istinaf başvurusunu esas yönden incelemeksizin mahkeme kararının kaldırılmasına karar vermiş; kararda başvurucunun çalıştığı işyerinin 15/8/2016 tarihinde kabul edilen ve 1/9/2016 tarihli ve 29818 (2. mükerrer) sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 673 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname (673 sayılı KHK) kapsamında olup olmadığının belirlenebilmesi için belgelerin ticaret sicilinden getirtilerek tespit edilmesi gerektiğini belirtmiş, kamu ve özel tüzel kişiliklere ilişkin tüm Kanun Hükmünde Kararnamelerin (KHK) değerlendirilmesi gerektiğini, işyerinin olağanüstü hâl (OHAL) KHK'larından biri kapsamında olması hâlinde ilgili KHK kapsamına göre karar verilmesi gerektiğini ifade etmiştir.

6. Mahkeme 14/3/2018 tarihinde davayı reddetmiş; kararda, başvurucunun çalıştığı işyerinin 673 sayılı KHK kapsamında, davanın esası hakkında beklenmeksizin derhal karar verilmesine ilişkin hükümler içeren KHK'lar kurum veya kuruluşlardan olmadığı bilgisine yer vermiştir. Başvurucu hakkında FETÖ/PDY soruşturması bulunduğunun anlaşılması üzerine PETKİM'in stratejik konumu ve güvenlik tedbirleri nedeniyle başvurucunun iş akdinin feshedildiğini, işveren açısından feshin zorunlu hâle geldiği,fesih sebebi oluştuğunu ifade etmiştir.

7. Başvurucu, karara karşı 6/4/2018 tarihinde istinaf kanun yoluna başvurmuştur. Bölge Adliye Mahkemesi 25/4/2019 tarihinde istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermiş; kararda, başvurucu hakkında FETÖ/PDY kapsamında İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu Cumhuriyet savcısı tarafından iddianame düzenlendiğini, İzmir 17. Ağır Ceza Mahkemesinde (Ağır Ceza Mahkemesi) başvurucunun yargılamasının devam ettiğini, bu durumda taraflar arasındaki güven ilişkisinin zedelenmesine bağlı olarak PETKİM'in gerçekleştirdiği fesih işleminin geçerli bir fesih türü olan şüphe feshi mahiyetinde olduğunu ifade etmiştir.

8. Nihai karar başvurucuya 22/5/2019 tarihinde tebliğ edilmiştir. Başvurucu 14/6/2019 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuş, bireysel başvuru harç ve masraflarını karşılama imkânı olmadığını belirterek adli yardım talebinde bulunmuştur.

9. Başvurucu, Ağır Ceza Mahkemesi tarafından 2/4/2021 tarihinde FETÖ/PDY'ye üye olma suçundan 6 yıl 3 ay hapis cezası ile cezalandırılmıştır. Kararda, başvurucunun Bylock programını indirerek 25/11/2014 tarihi ile 1/2/2016 tarihleri arasında toplamda 1.503 kez giriş yapmak suretiyle bu programı kullandığı ve ByLock içerikleri kapsamına göre ID numarasının 275753 ve "sLmNpRtkL" kullanıcı adının şifresinin "erva2011." olduğu bilgisine yer verilmiştir. Başvurucunun Bank Asyada hesabı olduğu tespitine yer verildikten sonra 2013 yılında hesap bakiyesi 0 iken 2014 yılının Ocak ayında Bankaya 2.000 TL para yatırdığı belirtilmiştir. Daha sonra 29/12/2014 tarihli katılım hesabı açılıp bakiyenin artarak 2014 yılı Ağustos ayında hesabının 3.337,85 TL olduğu, 2015 Mart ayında hesabına 8.855,69 TL para yatırdığı, 2015 Nisan ayında bakiyesini 16.028,76 TL'ye kadar artırdığı, 29/1/2014-1/12/2015 tarihleri arasında on beş katılım hesabı açtığı ifade edilmiştir. Bylock kayıtları, yazışma içerikleri, tevil yollu ikrarı, Bank Asya hesap özeti, bilirkişi raporu, tanık beyanı birlikte değerlendirildiğinde başvurucunun FETÖ üyesi olduğuna ilişkin olarak cezalandırılması yönünde yeterli delil elde edildiği kanaatine varılmıştır. Söz konusu karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup yargılama halen derdesttir.

II. DEĞERLENDİRME

10. Ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir.

11. Başvurucu, hakkında kesinleşmiş bir ceza mahkemesi kararı bulunmaksızın, sırf hakkında yargılama olmasına dayanılarak karar verilmesi nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

12. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde, başvurucu hakkında yürütülen işe iade davasına ilişkin sürece yer verildikten sonra kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda incelenemeyeceği belirtilmiştir. Olayda başvuranın terör örgütü ile irtibatı veya iltisakına ilişkin bir kısım tespitte bulunularak iş sözleşmesinin feshedildiği, derece mahkemelerince yapılan şüphe feshinin hukuka uygun olduğuna karar verildiği ifade edilmiştir. Hukuk kurallarını yorumlama yetkisinin derece mahkemelerine ait olduğu, iş hukukundan kaynaklanan uyuşmazlıklarda derece mahkemelerinin hangi nedenlerin haklı ve geçerli fesih nedeni oluşturduğuna ilişkin yorum ve değerlendirmesinin mevzuata uygun olup olmadığını denetlemenin Anayasa Mahkemesinin görevinde olmadığı ileri sürülmüştür. Öte yandan başvurucu hakkındaki tedbirlerin OHAL döneminde alınması nedeniyle, yapılacak incelemede Anayasa'nın 15. maddesinin de dikkate alınması gerektiği ifade edilmiştir.

13. Başvurucu; Bakanlık görüşüne karşı beyanında, hiçbir somut gerekçe gösterilmeksizin iş akdinin feshedildiğini, suçluluğunun sabit olmadığını, yargılamanın devam ettiğini ifade etmiştir.

14. Başvuru, adil yargılanma hakkının güvencelerinden olan gerekçeli karar hakkı kapsamında incelenmiştir.

15. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

16. Anayasa’nın 36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkı gerekçeli karar hakkı güvencesini de kapsamaktadır (daha geniş değerlendirme için bkz. Abdullah Topçu, B. No: 2014/8868, 19/4/2017, § 75). Nitekim Anayasa'nın 141. maddesinin üçüncü fıkrasında “Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır.” denilerek mahkemelere kararlarını gerekçeli yazma yükümlülüğü yüklenmiştir. Mahkemelerin anılan yükümlülüğü, yargılamada ileri sürülen her türlü iddia ve savunmaya karar gerekçesinde ayrıntılı yanıt vermesi gerektiği şeklinde anlaşılamaz. Ancak mahkemeler, kendilerine sunulan tüm iddialara yanıt vermek zorunda değilse de (Yasemin Ekşi, B. No: 2013/5486, 4/12/2013, § 56) mahkemelerin davanın esas sorunlarını inceledikleri gerekçeli karardan anlaşılmalıdır. Bir kararda tam olarak hangi unsurların bulunması gerektiği davanın niteliğine ve şartlarına bağlıdır. Muhakeme sırasında açık ve somut bir biçimde öne sürülen iddia ve savunmaların davanın sonucuna etkili, başka bir deyişle davanın sonucunu değiştirebilecek nitelikte olması hâlinde davayla doğrudan ilgili olan bu hususlara mahkemelerce makul bir gerekçe ile yanıt verilmesi gerekir (Sencer Başat ve diğerleri [GK], B. No: 2013/7800, 18/6/2014, § 35). Aksi bir tutumla mahkemenin davanın sonucuna etkili olduğunu kabul ettiği bir husus hakkında ilgili ve yeterli bir yanıt vermemesi veya yanıt vermeyi gerektiren usul veya esasa dair iddiaları cevapsız bırakması hak ihlaline neden olabilecektir (Sencer Başat ve diğerleri, § 39).

17. Somut olayda PETKİM nezdinde 2010 yılından itibaren çalışmakta olan başvurucunun iş sözleşmesi, terör örgütüyle irtibatı olduğu şüphesiyle feshedilmiştir. Başvurucu feshin geçersizliği ve işe iadesi istemiyle dava açmıştır. Mahkeme başvurucu hakkında FETÖ/PDY'ye üye olma suçundan dolayı soruşturma bulunmasına dayanarak davayı reddetmiştir. Bölge Adliye Mahkemesi ise başvurucu hakkında Ağır Ceza Mahkemesi nezdinde devam eden ceza yargılaması bulunması nedeniyle yapılan feshin haklı sebebe dayandığını ifade etmiştir.

18. Şüphe feshinin mahiyeti gereği ispatı beklenemese de Yargıtay içtihadında kabul edildiği üzere şüphenin işçinin kişiliğinde bulunan bir sebebe dayanması, bu sebebin de ciddi, önemli ve somut nitelikte objektif olay ve vakıalar ile desteklenmesi gerekmektedir (çok sayıda karar arasında bkz. Yargıtay 22. Hukuk Dairesinin 3/10/2018 tarihli ve E.2018/10430, K.2018/20956 sayılı; 26/11/2018 tarihli ve E.2018/11097, K.2018/25472 sayılı kararı). Aksi hâlde hukuk devletinin bir gereği olan hukuki güvenlik ilkesine aykırı bir şekilde keyfî uygulamaların gündeme gelmesi söz konusu olabilecektir.

19. Bu itibarla şüphe feshi gerekçesiyle iş akdinin sonlandırıldığı davalarda, özellikle işvereni fesih sonucuna götüren hususların aydınlatılması önemlidir. Bu kapsamda şüpheye neden olan durum veya olayın/vakıa -Yargıtay içtihadında da değinildiği gibi- doğrudan işçinin şahsından kaynaklanmalı, millî güvenliği tehdit eden yapı veya oluşum ile işçi arasında güncel ve kişisel bir bağlantıyı ortaya koyabilecek nitelikte olmalıdır. Yine bu noktada derece mahkemelerince söz konusu bağlantının nasıl kurulduğunun detaylı bir şekilde gerekçelendirilmesi, keyfîliğin önüne geçilebilmesi adına önem arz etmektedir. Söz konusu kriterlerin -özellikle millî güvenlik ile ilgili hususlarda- esnek değerlendirilebileceği düşünülse dahi bu durumda da makul ve hakkaniyetli bir şekilde mevzunun ele alınması, hem işçi yönünden hem işveren yönünden adil bir denge kurulması gerekir.

20. Somut olayda Bölge Adliye Mahkemesi başvurucu hakkında ceza mahkemesinde devam eden kovuşturma bulunmasını başvurucunun çalıştığı kurumun önemini de dikkate alarak şüphe feshi açısından yeterli kabul etmiştir. Ancak başvurucu hakkında devam ettiğini belirttiği ceza davasına dair gerekçeli kararda bir değerlendirme yapılmadığı, ceza dosyasında yer alan ve başvurucuya isnat edilen eylemlerin, bilgi ve belgelerin şüphe feshi açısından tartışılmadığı görülmüştür. Ceza yargılamasında yer alan bilgi ve belgelere ulaşılarak söz konusu verilerin iş akdinin feshine olan etkisinin değerlendirilmesinin önünde -masumiyet karinesine uygun olmak koşuluyla- herhangi bir engel bulunmamaktadır. Dolayısıyla isnat edilen eylemlerin şüphe feshi yönüyle işe iade davasında ayrıca tartışılması gerekliliği noktasında başvurucu hakkında ceza davası olduğu yönündeki tespitin fesih için yeterli gerekçeyi oluşturduğunu söylemek mümkün görünmemektedir.

21. Sonuç olarak gerekçeli kararda, işveren yönünden başvurucu ile işveren arasındaki güven ilişkisinin sarsılmasına neden olan olay ve olgulara dair yeterli inceleme ve araştırma yapılmadığı, başvurucunun yargılamanın esasına tesir eder nitelikteki iddia ve itirazlarının incelenmediği ve bu iddiaların karşılanmadığı görülmüştür. Bu nedenle yargılama süreci bir bütün olarak değerlendirildiğinde başvurucunun gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.

22. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

23. Başvurucunun iş akdinin haksız şekilde feshedilmesi nedeniyle masumiyet karinesinin de ihlal edildiğini ileri sürdüğü görülmekte ise de gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine karar verildiğinden masumiyet karinesinin ihlal edildiğine yönelik iddiası hakkında kabul edilebilirlik ve esas yönünden ayrıca bir inceleme yapılmasına yer olmadığına karar verilmesi gerekir.

24. Öte yandan bu ihlal kararının başvurucu tarafından açılan davanın esasıyla ilgili herhangi bir değerlendirme içermediği vurgulanmalıdır. Anayasa Mahkemesinin yukarıda belirttiği ihlal gerekçelerini gözeterek ve söz konusu uyuşmazlıkla ilgili olarak yeniden bir değerlendirme yaparak gereken kararı vermek Mahkemenin takdirindedir.

III. GİDERİM

25. Başvurucu; ihlalin tespitine, yeniden yargılama yapılmasına ve miktar belirtmeksizin maddi ve manevi tazminat ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.

26. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasında düzenlenen bireysel başvuruya özgü yeniden yargılama kurumunun özelliklerine ilişkin kapsamlı açıklamalar için bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).

27. İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasının yeterli giderim sağlayacağı anlaşıldığından tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi gerekir.

IV. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,

B. 1. Gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

2. Diğer ihlal iddiaları yönünden İNCELEME YAPILMASINA YER OLMADIĞINA,

C. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

D. Kararın bir örneğinin gerekçeli karar hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Aliağa 1. İş Mahkemesine (E.2017/275, K.2018/227) GÖNDERİLMESİNE,

E. Başvurucunun tazminat taleplerinin REDDİNE,

F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 25/1/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.