TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

DENİZ PELİN DİNÇER AKAN BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2019/34053)

 

Karar Tarihi: 3/4/2024

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Kadir ÖZKAYA

Üyeler

:

Engin YILDIRIM

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Basri BAĞCI

 

 

Kenan YAŞAR

Raportör

:

Ali Erdem ŞAHİN

Başvurucu

:

Deniz Pelin DİNÇER AKAN

Başvurucu Vekilleri

:

Av. Ali ÇUVALCI

 

 

Av. Esra BAŞBAKKAL KARA

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru, güvenlik soruşturması nedeniyle ataması yapılmayan öğretim görevlisinin ifade özgürlüğünün ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

2. Başvurucu, başvuruya konu olayların yaşandığı tarihte lisansüstü öğrencilerin araştırma görevlisi olarak atanmalarına imkân sağlayan 4/11/1981 tarihli ve 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu'nun 50. maddesinin birinci fıkrasının (D) bendi uyarınca Eskişehir Osmangazi Üniversitesinde araştırma görevlisi olarak görev yapmaktadır.

3. Kanun koyucu 2547 sayılı Kanun'a eklediği geçici 78. maddeyle söz konusu şekilde görev yapan araştırma görevlilerinin geçici maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir ay içinde müracaat etmeleri hâlinde ve "14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 48. maddesinde belirtilen genel şartları taşımaları kaydıyla ilgili üniversite tarafından 2547 sayılı Kanun'un 33. maddesinin (a) fıkrası kapsamında" araştırma görevlisi olarak yeniden atamalarının yapılacağına ilişkin bir düzenleme yapmıştır.

4. Başvurucunun bahse konu düzenleme kapsamında atanma talebinde bulunması üzerine idare tarafından 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 48. maddesinin birinci fıkrasının (A) bendine eklenen (8) numaralı alt bent uyarınca başvurucu hakkında güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yaptırılmıştır. Araştırma neticesinde başvurucunun kamuda "Barış İçin Akademisyenler Bildirisi" veya "Bu Suça Ortak Olmayacağız Bildirisi" olarak da bilinen bildirinin imzacılarından olması nedeniyle idari yönden kınama disiplin cezası ile cezalandırıldığı ve bu cezanın kanun yolunda kesinleştiği, adli yönden ise halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik etme, T.C. Hükûmetini, yargı organlarını, askerî veya emniyet teşkilatını alenen aşağılama, terör örgütü propagandası yapma suçları nedeniyle hakkında savcılık soruşturması bulunduğu belirlenmiştir. Sonuç olarak idare "yapılan güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması sonucu nedeniyle herhangi bir işlem yapılamadığını" belirterek başvurucunun atanma talebini reddetmiştir.

5. Başvurucu, anılan işlemin iptali talebiyle İdare Mahkemesine başvurmuştur. Mahkeme, başvurucunun bildiriye verdiği imzayı geri çekmesini, verilen disiplin cezasını ve adli soruşturmanın devam etmesini birlikte değerlendirerek olayın niteliği itibarıyla başvurucunun araştırma görevlisi olarak görev yapmasına engel teşkil etmeyeceği gerekçesiyle dava konusu işlemin iptaline karar vermiştir.

6. İdare, söz konusu karara karşı istinaf talebinde bulunmuştur. Bölge İdare Mahkemesi, başvurucunun anılan bildiriye imza atması nedeniyle kınama disiplin cezası ile cezalandırıldığını, hakkında her ne kadar kesinleşmiş bir mahkûmiyet kararı olmasa da terör örgütü propagandası yapma suçundan mevcut bir ceza davası bulunduğunu gözeterek anılan hususların güvenlik soruşturmasının ve arşiv araştırmasının davalı idarece olumsuz kabul edilmesini gerektirebilecek nitelikte olduğu sonucuyla davanın kesin olarak reddine karar vermiştir.

7. Başvurucu, nihai kararı 10/9/2019 tarihinde öğrendikten sonra 24/9/2019 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

8. Başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

II. DEĞERLENDİRME

9. Başvurucu, imzaladığı bildiriye ilişkin bir başvuruda Anayasa Mahkemesinin ifade özgürlüğünün ihlaline karar verdiğini, yapılan güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasının kanuni bir dayanağının bulunmadığını belirterek ifade özgürlüğünün ve adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde; mevcut başvuruda başvurucunun ifade özgürlüğünün ihlal edilip edilmediği konusunda inceleme yapılırken ilgili mevzuat hükümlerinin, yargı içtihatlarının ve somut olayın kendine özgü şartlarının dikkate alınarak bir inceleme yapılması gerektiği belirtilmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında Bakanlık görüşünün maddi ve hukuki dayanaktan açıkça yoksun olduğunu belirterek bireysel başvuru formunda ileri sürdüğü iddiaları yinelemiştir.

10. Başvuru, ifade özgürlüğü kapsamında incelenmiştir.

11. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

12. Somut olayda öğretim görevlisi olarak atanma talebinde bulunan başvurucu hakkında 657 sayılı Kanun'un 48. maddesinin birinci fıkrasının (A) bendine göre güvenlik soruşturması yapılmıştır. Nihayetinde başvurucunun imzaladığı bir bildiri nedeniyle disiplin cezası alması ve hakkında görülmekte olan bir ceza davasının bulunması nedenleriyle soruşturma olumsuz sonuçlanmış ve başvurucunun atanma talebi reddedilmiştir. Anayasa Mahkemesi bahse konu kanun hükmünü incelediği iptal davasında kuralın Anayasa’nın 13., 20. ve 128. maddeleriyle bağdaşmadığı sonucuyla iptaline karar vermiştir (AYM, E.2018/73, K.2019/65, 24/07/2019). İdarenin ve Bölge İdare Mahkemesinin anılan bildiriden kaynaklı disiplin cezasını değerlendirirken ceza davasında verilen kararları esas aldıkları ve Anayasa Mahkemesinin konuya ilişkin bireysel başvuru kararları da gözetildiğinde müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olup olmadığı yönünden incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.

13. Somut olayda başvurucu imzaladığı bildiride kullanılan ifadeler nedeniyle kınama disiplin cezası ile cezalandırılmıştır. Ancak Anayasa Mahkemesi Deniz Pelin Dinçer Akan ve diğerleri (B. No: 2017/30653, 29/6/2022) kararında söz konusu müdahalenin ifade özgürlüğünü -kanunilik yönünden- ihlal ettiğine hükmetmiştir. Dolayısıyla başvurucunun kullandığı ifadeler nedeniyle aldığı disiplin cezasının atanma isteminin reddine esas teşkil etmesi mümkün değildir. Diğer taraftan aynı bildiriden kaynaklanan savcılık soruşturması neticesinde görülen ceza davasında ise yine Anayasa Mahkemesinin Zübeyde Füsun Üstel ve diğerleri ([GK], B. No: 2018/17635, 26/7/2019) başvurusunda verdiği ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin karara atıfla başvurucunun beraatine karar verildiği görülmektedir. Buna göre atanma talebinin reddine ilişkin işlemin temel olarak bildirinin imzalanması sonucu gerçekleşen müdahalelerden -disiplin cezası ve ceza davası- kaynaklandığı ve Anayasa Mahkemesinin bu konulara ilişkin verdiği ihlal kararları göz önüne alındığında somut olayda ifade özgürlüğünün ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.

14. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

III. GİDERİM

15. Başvurucu; ihlalin tespiti, yeniden yargılama yapılması ve 5.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.

16. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasında düzenlenen bireysel başvuruya özgü yeniden yargılama kurumunun özelliklerine ilişkin kapsamlı açıklamalar için bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).

17. Eski hâle getirme kuralı çerçevesinde ihlalin sonuçlarının bütünüyle ortadan kaldırılabilmesi için başvurucuya manevi zararları karşılığında taleple bağlı olarak net 5.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.

IV. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. İfade özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa’nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünün İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Kararın bir örneğinin ifade özgürlüğünün ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Eskişehir 2. İdare Mahkemesine (E.2018/752, K.2019/68) GÖNDERİLMESİNE,

D. Başvurucuya net 5.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE,

E. 364,60 TL harç ve 18.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 19.164,60 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

F. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 3/4/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.