TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

B. T. BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2019/37411)

 

Karar Tarihi: 12/7/2023

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Kadir ÖZKAYA

Üyeler

:

Engin YILDIRIM

 

 

M. Emin KUZ

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Yıldız SEFERİNOĞLU

Raportör

:

Tuğba YILDIZ

Başvurucu

:

Vekili

:

Av. Serkant ÖZBEK

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru, iş kazasından kaynaklanan tazminat davasında ıslah talebinin zamanaşımından dolayı reddedilmesi nedeniyle mahkemeye erişim hakkının; yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle de makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

2. Başvurucu, işçi olarak çalışmaktayken 8/10/2004 tarihinde iş kazası geçirmiş ve yaralanmıştır.

3. Başvurucu, Ankara 12. İş Mahkemesinde 19/7/2005 tarihinde iş kazası nedeniyle işverene karşı fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere çalışılmayan günler için 100 TL, işgücü kaybı bedeli olarak 1.000 TL, tedavi masrafları olarak 2.100 TL maddi tazminat ve 60.000 TL manevi tazminat talepli dava açmıştır.

4. Başvurucu, işverenlerin bir kısmına da 21/10/2008 tarihinde aynı mahkemede 2.000 TL maddi ve 20.000 TL manevi tazminat talepli dava açmıştır. Açılan iki dava dosyası birleştirilmiştir.

5. Ankara 12. İş Mahkemesi 28/11/2012 tarihli kararla 38.809,40 TL iş gücü kaybı tazminatının, 1.324,30 TL çalışılmayan gün nedeniyle tazminatın ve 40.000 TL manevi tazminatın başvurucuya ödenmesine karar vermiştir. Karar gerekçesinde; olaya ilişkin Adli Tıp Kurumundan (ATK) rapor alındığı ve başvurucunun iş göremezlik oranının %15,20 olarak belirlendiği ifade edilmiştir. Başvurucunun 20/5/2010 tarihinde talebini ıslah ederek çalışılmayan günler için 1.324,30 TL, tedavi bedeli için 4.000 TL, işgücü kaybı için 38,809,40 TL maddi tazminat ve 60.000 TL manevi tazminatın ödenmesini talep ettiğine yer verilmiştir. Davalı tarafın zamanaşımı defini ileri sürdüğü belirtilmiştir.

6. Temyiz üzerine Yargıtay 21. Hukuk Dairesi 4/11/2013 tarihinde bozma kararı vermiştir. Karar gerekçesinde;

- Somut olayda, başvurucunun iş kazası geçirip yaralandığının tartışma konusu olmadığı, sorunun başvurucunun sürekli iş göremezliğe uğrayıp uğramadığının tespiti ve uğramışsa bunun oranının belirlenmesi yönteminde toplandığı vurgulanmıştır. Dosya kapsamından başvurucunun çalıştığı kurum tarafından tespit edilen maluliyet oranının %0 olduğu anlaşılmasına rağmen yargılama esnasında Mahkemece ATK Genel Kurulundan maluliyet oranına dair alınan raporda belirtilen %15,20 oranındaki sürekli iş göremezlik oranına göre maddi ve manevi tazminat davaları bakımından neticeye varıldığı belirtilmiştir.

- İş kazasına bağlı maluliyetin varlığı ve oranının tespiti ile ilgili ihtilafların Sosyal Güvenlik Kurumunun (SGK) hak alanını doğrudan ilgilendirmekte olduğu temyize konu tazminat davasında da SGK'nın taraf olmadığı vurgulanmıştır.

- Dosya kapsamında yapılacak öncelikli işin başvurucuya SGK'ya başvurarak ATK Genel Kurulunca dosyada tespit olunan sürekli iş göremezlik oranına göre iş kazası sigorta kolundan gelir bağlanması noktasında önel verilmesi, sigortalının ATK Genel Kurulunca tespit olunan bu maluliyetinin kabul edilmemesi hâlinde ise SGK ve işveren aleyhine sürekli iş göremezlik oranının tespiti davası açması için başvurucuya ayrıca önel verilmesi gerektiği ifade edilmiştir. Tespit davasını bu dava için bekletici mesele yaparak tüm delilleri bir arada değerlendirip sonucuna göre karar verilmesi gerekirken anılan şekilde araştırma yapılmadan sonuca ulaşılmasının doğru olmadığına yer verilmiştir.

7. Bozma kararı sonrası Ankara 36. İş Mahkemesince dosya tekrar görülmeye başlanmış, 11/2/2015 tarihli Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kurulu raporu ile maluliyet oranının %16 olduğu, 30/12/2015 tarihli raporla da zararın 66.408,97 TL olduğu belirlenmiştir. Başvurucu 30/12/2015 tarihli ek dava ile daha önce talep edilmeyen 27.599 TL maddi tazminatın davalılardan kazanın gerçekleştiği tarihten itibaren yasal faizi ile birlikte müteselsilen tahsilini istemiştir. Davalılarda zamanaşımı defini ileri sürmüştür. Ek dava da Ankara 36. İş Mahkemesi dosyasında birleştirilmiştir.

8. Mahkeme 9/12/2016 tarihli kararıyla başvurucuya 38.809,40 TL maddi tazminatın, 50.000 TL manevi tazminatın ödenmesine karar vermiştir. Mahkeme karar gerekçesinde bozma kararında belirtilen hususları dikkate alarak değerlendirmelerde bulunmuş, karşılanmamış gerçek zararının 66.408,97 TL olarak hesaplandığını ancak zararın zamanaşımına uğramayan kısmının talep edilebilir olduğunu belirtmiştir. Zamanaşımına uğramayan 38.809,40 TL maddi tazminatın başvurucuya ödenmesine, maluliyet oranının tespitinden sonra 8/4/2015 tarihinden itibaren başvurucuya aylık bağlanmasına karar verildiğinden geçici iş göremezlik sebebiyle istenilen 1.324,36 TL tazminat isteğinin SGK tarafından yapılan ödeme sebebi ile reddine karar verildiği ifade edilmiştir. Ek olarak açılan davanın, açıldığı 30/12/2015 tarihi itibarıyla 10 yıllık zamanaşımı süresi dolduğu için bu birleşen davadaki maddi tazminat talebinin de reddine karar verildiği belirtilmiştir.

9. Temyiz istemini Yargıtay 21. Hukuk Dairesi 15/10/2018 tarihinde reddetmiştir.

10. Başvurucu kararı 11/10/2019 tarihinde öğrenmiş, 8/11/2019 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

11. Başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

12. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir.

II. DEĞERLENDİRME

A. Mahkemeye Erişim Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

13. Başvurucu; maluliyet ve iş kazasına ilişkin gerekli tespitlerin geç yapıldığını, bilirkişi raporunun da geç alındığını, alınan raporu takiben ek dava açtığını ıslah talebinin zamanaşımı nedeniyle reddedilmesinin mahkemeye erişim hakkını ihlal ettiğini ileri sürmüştür.

14. Başvuru mahkemeye erişim hakkı kapsamında incelenmiştir.

15. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

16. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddiada bulunma ve savunma hakkına sahip olduğu belirtilmiştir. Dolayısıyla mahkemeye erişim hakkı, Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan hak arama özgürlüğünün bir unsurudur (Özbakım Özel Sağlık Hiz. İnş. Tur. San. ve Tic. Ltd. Şti., B. No: 2014/13156, 20/4/2017, § 34).

17. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddiada bulunma ve savunma hakkına sahip olduğu belirtilmiştir. Dolayısıyla mahkemeye erişim hakkı, Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan hak arama özgürlüğünün bir unsurudur. Diğer yandan Anayasa'nın 36. maddesine adil yargılanma ibaresinin eklenmesine ilişkin gerekçede, Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerce de güvence altına alınan adil yargılanma hakkının madde metnine dâhil edildiği vurgulanmıştır. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ni (Sözleşme) yorumlayan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Sözleşme'nin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasının mahkemeye erişim hakkını içerdiğini belirtmektedir (Özbakım Özel Sağlık Hiz. İnş. Tur. San. ve Tic. Ltd. Şti., B. No: 2014/13156, 20/4/2017,§ 34).

18. Anayasa Mahkemesi bireysel başvuru kapsamında yaptığı değerlendirmelerde; mahkemeye erişim hakkının bir uyuşmazlığı mahkeme önüne taşıyabilmek ve uyuşmazlığın etkili bir şekilde karara bağlanmasını isteyebilmek anlamına geldiğini, kişinin mahkemeye başvurmasını engelleyen veya mahkeme kararını anlamsız hâle getiren, bir başka anlatımla mahkeme kararını önemli ölçüde etkisizleştiren sınırlamaların mahkemeye erişim hakkını ihlal edebileceğini ifade etmiştir (Özkan Şen, B. No: 2012/791, 7/11/2013, § 52).

19. Dava açmayı imkânsız kılacak ya da aşırı zorlaştıracak ölçüde kısa olmadıkça dava açma ya da kanun yollarına başvurma için belli sürelerin öngörülmesi hukuki belirlilik ilkesinin bir gereğidir ve tek başına bu durum mahkemeye erişim hakkına aykırılık oluşturmaz (Remzi Durmaz, B. No: 2013/1718, 2/10/2013, § 27). Bu nedenle usul kurallarını uygularken mahkemelerin yargılamanın hakkaniyetine zarar getirecek ölçüde katı şekilcilikten ve kanunla öngörülmüş usul şartlarının ortadan kalkmasına neden olacak aşırı esneklikten kaçınmaları gerekir (Kamil Koç, B. No: 2012/660, 7/11/2013, § 65).

20. Başvuru konusu olayda başvurucu 8/10/2004 tarihinde meydana gelen bir iş kazasında yaralanmış ve %16 oranında meslekte kazanma gücünü kaybetmiştir. Başvurucu 19/7/2005 tarihinde maddi- manevi tazminat talepli kısmi dava açmıştır. Mahkeme, 6098 sayılı Kanun'un 146. maddesi gereğince somut olayda uygulanması gereken zamanaşımı süresinin on yıl olduğunu, iş kazasının 8/10/2004 tarihinde meydana geldiğini, 30/12/2015 tarihli ek davayla müddeabihin arttırılması talebinin zamanaşımı süresinin dolması nedeniyle dikkate alınmayacağını belirterek ilk dava dilekçesindeki taleple bağlı kalarak karar vermiş ve karar onanmıştır (bkz. §§ 7, 9).

21. Anayasa Mahkemesi somut başvuruya benzer nitelikte iddialarıÇetin Akboğa [GK] (B. No: 2019/430, 23/3/2023) kararında incelemiştir. Anılan karara konu olayda, 5/1/2005 tarihinde gerçekleşen iş kazasından sonra 6/8/2007 tarihinde fazlaya ilişkin hakları saklı tutulmak kaydıyla 2.000 TL maddi tazminat talepli dava açılmıştır. Bilirkişi incelemesi sonucu maddi zarar 121.312,31 TL olarak belirlenmiş ve 8/11/2016 tarihli dilekçe ile maddi tazminat talebi bilirkişi raporundaki tutar kadar arttırılmıştır. İlk derece mahkemesi başvurucunun davasını kabul etmiş ise de Bölge Adliye Mahkemesi, iş kazasının meydana geldiği 5/1/2005 tarihinden itibaren başlayan zamanaşımının ıslah dilekçesinin sunulduğu 8/11/2016 tarihinde dolduğu gerekçesiyle bilirkişi raporu doğrultusunda artırılan maddi tazminat kısmı yönünden davayı reddetmiştir.

22. Anılan başvuruda davanın ıslah ile artırılan kısmının reddedilmesini mahkemeye erişim hakkı kapsamında inceleyen Anayasa Mahkemesi, davaya konu zararın tespit edilmesinin belli bir uzmanlık gerektirdiğini bu nedenle zararın boyutunun belirlenebilmesi için derece mahkemelerince bilirkişi raporu alınmasına karar verildiğine dikkat çekmiş ve zararının tamamını yargılamanın başlangıcında bilmesinin başvurucudan beklenemeyeceği, bu sebeple başvurucunun tüm zararı için tazminat talep edemediği kanaatine ulaşmıştır (Çetin Akboğa § 68).

23. Anayasa Mahkemesi; zamanaşımı süresinin başlangıcı yönünden davanın açıldığı tarihte başvurucunun zararın miktarını bilebilmesinin mümkün olmadığı hususunun dikkate alınmadan karar verilmesinin, başvurucunun bilirkişi raporuyla belirlenen tazminat tutarının tamamını talep edebilme imkânını ortadan kaldırdığı kanaatine varmıştır. Sonuç olarak başvurucunun bilirkişi raporundan sonra artırdığı alacak talebinin zamanaşımı gerekçesiyle reddedilmesine ilişkin yorumun başvurucuya şahsi olarak aşırı bir külfet yüklediği, başvurucunun katlanmak zorunda kaldığı külfetin hedeflenen meşru amaçla karşılaştırıldığında orantısız olduğu, dolayısıyla müdahalenin ölçülü olmadığı sonucuna ulaşılmıştır (Çetin Akboğa §§ 73-74).

24. Anlına kararda ayrıca; Türk hukukunda belirsiz alacak davasına ilişkin düzenlemenin kabulünden önceki döneme ilişkin olarak açılan kısmi davalarda başvurucuların zararın miktarını dava tarihi itibarıyla öğrenebilmelerinin kendilerinden beklenemeyeceğine dair AİHM'in ihlal kararlarına da dikkat çekilmiştir (Çetin Akboğa § 69).

25. Somut olay yukarıda yer verilen ilkeler bakımından değerlendirildiğinde başvurucunun iş kazası nedeniyle maluliyet durumunun dava açıldığı tarihte belirli olmadığı, yargılama sırasında olaya ilişkin alınan bilirkişi raporları neticesinde zararın bütün boyutlarıyla öğrenilebildiği anlaşılmaktadır. Nitekim başvurucu da zararın öğrenilmesinden sonra ıslah talebinde bulunmuştur.

26. Yukarıda yer verilen tespitler ışığında başvuruya konu olay değerlendirildiğinde başvurucunun ıslaha konu dava değerinin artırılan kısmı yönünden davanın zamanaşımından reddedilmesine ilişkin uygulamanın başvurucuya şahsi olarak aşırı bir külfet yüklediği, başvurucunun katlanmak zorunda kaldığı külfetin hedeflenen meşru amaçla karşılaştırıldığında orantısız olduğu, dolayısıyla müdahalenin ölçülü olmadığı sonucuna ulaşılmıştır

27. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

B. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

28. Başvurucu, yargılamanın uzun sürmesinden şikâyet etmektedir.

29. Anayasa Mahkemesi, olay ve olguları somut başvuru ile benzer nitelikte olan Veysi Ado ([GK] B. No: 2022/100837, 27/4/2023) kararında uygulanacak anayasal ilkeleri belirlemiştir. Bu çerçevede Anayasa Mahkemesi 9/1/2013 tarihli ve 6384 sayılı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine Yapılmış Bazı Başvuruların Tazminat Ödenmek Suretiyle Çözümüne Dair Kanun'un geçici 2. maddesinde 28/3/2023 tarihli ve 7445 sayılı Kanun'un 40. maddesi ile yapılan değişikliğe göre 9/3/2023 tarihi (bu tarih dâhil) itibarıyla derdest olan, yargılamaların makul sürede sonuçlandırılmadığı iddialarıyla yapılan başvurulara ilişkin olarak Tazminat Komisyonuna başvuru yolu tüketilmeden yapılan başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun ikincil niteliği ile bağdaşmayacağı neticesine varmıştır. Somut başvuruda da anılan kararda açıklanan ilkelerden ve ulaşılan sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır.

30. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

III. GİDERİM

31. Başvurucu; 27.599 TL maddi, 50.000 TL manevi tazminata karar verilmesi talebinde bulunmuştur.

32. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).

33. Yeniden yargılama yapılmasına karar verilmesi mahkemeye erişim hakkının ihlalinin sonuçları bakımından yeterli bir giderim oluşturduğundan başvurucunun tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi gerekir.

IV. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

2. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Kararın bir örneğinin adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Ankara 36. İş Mahkemesine (E.2016/279, K.2016/383) GÖNDERİLMESİNE,

D. 364,60 TL harç ve 9.900 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 10.264,60 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

E. Başvurucunun tazminat taleplerinin REDDİNE,

F. Ödemelerin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 12/7/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.