TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

MİHRİBAN EZA BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2019/8044)

 

Karar Tarihi: 17/4/2024

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Kadir ÖZKAYA

Üyeler

:

Engin YILDIRIM

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Basri BAĞCI

 

 

Kenan YAŞAR

Raportör

:

Kamber Ozan TUTAL

Başvurucu

:

Mihriban EZA

Vekili

:

Av. Arzu PAMUKÇU YÖRDEM

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru; mülke ulaşılamamasından kaynaklanan zararın tazmini için yapılan talebin zararın muhtemel olduğu gerekçesiyle reddedilmesi nedeniyle mülkiyet hakkıyla bağlantılı olarak etkili başvuru hakkının, yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle de makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

2. Başvurucu maliki olduğu Diyarbakır'ın Sur ilçesi İnönü Mahallesi'nde yer alan çok katlı bir binada bulunan büro niteliğindeki üç bağımsız bölümü kiraya vermiştir. Başvurucunun taşınmazlarını kiraya verdiği kişilere ait diş polikliniği, vergi levhasına göre 1/2/2014 tarihinde faaliyete başlamıştır. Başvurucuya ait yerden ayrılan kiracılar yine vergi levhasına göre 14/7/2015 tarihinden itibaren Diyarbakır'ın Kayapınar ilçesinde çalışmasına devam etmiştir

3. Başvurucu 20/5/2016 tarihinde Diyarbakır Valiliğine müracaat ederek Sur ilçesinde meydana gelen olaylar nedeniyle kiracılarının taşınmazı boşaltmak zorunda kaldıklarını, böylece kira gelirinden yoksun kaldığını belirterek maddi ve manevi zararının 17/7/2004 tarihli ve 5233 sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanun uyarınca tazmin edilmesini talep etmiştir. Başvurucu müracaatında işyerine ait kira sözleşmesi ile diş polikliniğinin başvurucuya ait taşınmazda olduğunu gösterir vergi levhasını ve sonrasında taşındığı yeni yerdeki vergi levhasını sunmuştur.

4. Diyarbakır Valiliği Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zarar Tespit Komisyonu 24/5/2017 tarihinde kira kaybı zararlarının muhtemel zarar niteliğinde olduğunu ve 5233 sayılı Kanun kapsamına girmediğini belirtmiştir. Bu karar üzerine başvurucu, taşınmazının işyeri olarak kiracılar tarafından kullanıldığı sabit olduğundan kira geliri kaybının muhtemel bir alacak olmadığını belirterek işlemin iptali ve kira gelirinden doğan zararın tazmin edilmesi için dava açmıştır.

5. Diyarbakır 3. İdare Mahkemesince 28/3/2018 tarihinde dava reddedilmiştir. Kararın gerekçesinde; sokağa çıkma yasağının uygulandığı dönemde kiracıları başvurucuya ait taşınmazı terk etmeseydiler başvurucunun kira geliri elde edeceği iddiasının somut ve ispatlanabilir nitelikte olmadığı ifade edilmiştir. Ticari nitelikte bir zararın 5233 sayılı Kanun kapsamında karşılanabilmesi için ticarete konu mal varlığına maddi bir zarar verilmesi veya başvurucunun rızası dışında mal varlığına ulaşamaması gerekirken somut olayda bu tür bir zararın bulunmadığı kaydedilmiştir. Sonuç olarak kira kaybı zararının muhtemel zarar niteliğinde olduğu ve bu zararın 5233 sayılı Kanun kapsamında bulunmadığı belirtilmiştir.

6. Başvurucu, işyeri kira gelirinden mahrum kalmasının muhtemel bir zarar olmayıp kesin nitelikte bir zarar olduğunu belirterek istinaf kanun yoluna başvurmuştur. Gaziantep Bölge İdare Mahkemesi 3. İdari Dava Dairesi 14/1/2019 tarihinde istinaf istemini esastan ve kesin olarak oyçokluğuyla reddetmiştir. Karşıoy görüşünde; terörle mücadele kapsamında yürütülen güvenlik operasyonları sırasında mülk sahiplerinin kira gelirinden mahrum kalmaları nedeniyle uğradıkları maddi zararların araştırılarak 5233 sayılı Kanun kapsamında karşılanması gerektiği ifade edilmiştir.

7. Başvurucu, nihai hükmü 25/2/2019 tarihinde öğrendikten sonra 7/3/2019 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

8. Başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

II. DEĞERLENDİRME

A. Mülkiyet Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

9. Başvurucu, Sur ilçesinde gerçekleştirilen operasyonlar ve ilan edilen sokağa çıkma yasağı sonucunda kiracılarının işyerinden çıkmak zorunda kaldığını belirterek mülküne ulaşamamasından kaynaklı kira geliri kaybına dayalı zararının tazmin edilmemesinden yakınmaktadır. Adalet Bakanlığı görüşünde, Anayasa Mahkemesi içtihadı ile başvuruya konu sürece yer verildikten sonra zararın tazminine yönelik olarak başvurucuya etkili başvuru hakkının tanındığı bildirilmiştir.

10. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder. Başvurucunun mülküne erişemediği iddiası özü itibarıyla mülkiyet hakkını ilgilendirmektedir. Başvurucunun mülküne ulaşamadığı için uğradığını öne sürdüğü zararın karşılanması istemiyle açtığı davanın zararın var olup olmadığına yönelik bir araştırma yapılmadan reddedilmesine yönelik şikâyetin Anayasa'nın 35. maddesinde düzenlenen mülkiyet hakkıyla bağlantılı olarak Anayasa'nın 40. maddesinde güvence altına alınan etkili başvuru hakkı kapsamında değerlendirilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

11. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun mülkiyet hakkıyla bağlantılı olarak etkili başvuru hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

12. Anayasa Mahkemesi benzer bir başvuruyu Emrullah Yılmaz (B. No: 2019/37252, 15/6/2022) kararında incelemiş ve başvurucunun mülkiyet hakkıyla bağlantılı olarak etkili başvuru hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir. Anılan karara konu olayda başvurucu, Sur ilçesinde ilan edilen sokağa çıkma yasağı sonrasında restorasyon işlemini tamamlayamaması ve mülkünü kullanamaması nedeniyle uğradığı zararın muhtemel zarar olarak nitelendirilerek 5233 sayılı Kanun kapsamında olmadığı gerekçesiyle tazmin edilmemesini şikâyet etmiştir. Anayasa Mahkemesi, terörle mücadele kapsamında mülkiyet hakkına yönelik olarak alınan tedbirler sebebiyle kişilerin uğradığı ve kaçınılmazın ötesine geçen zararın ölçülülük ilkesi gereğince telafi edilmesi gerektiğinden terörle mücadele için alınan tedbirler sebebiyle zarara uğradığını iddia eden kişilerin bu zararlarının telafisi için etkili başvuru hakkının sağlanmasının Anayasa'nın 40. maddesinin gereği olduğunu kaydetmiştir (Emrullah Yılmaz,§ 42).

13. Anılan kararda, teorik düzeyde etkili olduğu tespit edilen 5233 sayılı Kanun kapsamındaki başvuru yolunun pratikte başarı şansı sunup sunmadığı incelenmiştir. Anayasa Mahkemesi, başvurucunun taşınmazını kullanılabilir hâle getirmesinin sokağa çıkma yasağı sebebiyle geciktiğini ve kullanılabilir durumda olan bir eve erişimin engellenmesinin evin kullanımından kaynaklanan ekonomik yarar tutarınca zararın ortaya çıkmasına yol açacağını belirtmiştir. Böyle bir durumda zararın miktarının hesaplanmasında belli ölçüde güçlüklerle karşılaşılabilirse de muhtemel olduğunun ifade edilmesinin makul bir yorum olarak görülemeyeceğini vurgulamıştır (Emrullah Yılmaz,§§ 50, 51).

14. Sonuç olarak 5233 sayılı Kanun'la oluşturulan tazminat yolunun öngörülebilir olmayan ve bariz takdir hatası teşkil eden yorum sebebiyle somut olayda başarı şansı sunma kapasitesini yitirdiğini ve mülkiyet hakkı ile bağlantılı olarak Anayasa'nın 40. maddesinde düzenlenen etkili başvuru hakkının ihlal edildiğine karar verilmiştir (Emrullah Yılmaz, §§ 52, 53). Öte yandan varılan ihlal sonucunun başvurucunun tazminat talebinin otomatik olarak kabulü gerektiği anlamına gelmeyeceği, tazminat talebinin somut olaya ilişkin hususların araştırılıp incelendikten sonra değerlendirilmesinin derece mahkemelerinin takdirinde olduğu kaydedilmiştir (Emrullah Yılmaz, § 54).

15. Koşulları yönünden aynı olan eldeki başvuruda Emrullah Yılmaz kararında ulaşılan sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır.

16. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa'nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkı ile bağlantılı olarak Anayasa'nın 40. maddesinde düzenlenen etkili başvuru hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

B. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

17. Başvurucu, yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

18. Anayasa'nın 36. ve 141. maddeleri bağlamında medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin uyuşmazlıkların makul sürede karara bağlanması gerektiğine dair temel ilkeler Anayasa Mahkemesince daha önce incelenmiş ve bu konuda kararlar verilmiştir ( Selahattin Akyıl B. No: 2012/1198, 7/11/2013; Güher Ergun ve diğerleri, B. No: 2012/13, 2/7/2013; Nesrin Kılıç, B. No: 2013/772, 7/11/2013). Başvuru konusu olayda bu ilkelerden ayrılmayı gerektiren bir husus bulunmamaktadır. Somut olayda yargılama 2 yıl 7 ay sürmüştür. Bu durumda yargılama süresinin makul olduğu açıktır.

19. Açıklanan gerekçelerle makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

III. GİDERİM

20. Başvurucu, ihlalin tespiti ile yargılamanın yenilenmesini ve tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.

21. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).

22. İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasının yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.

IV. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Mülkiyet hakkıyla bağlantılı olarak etkili başvuru hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

2. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Anayasa'nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkı ile bağlantılı olarak Anayasa'nın 40. maddesinde düzenlenen etkili başvuru hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Kararın bir örneğinin mülkiyet hakkıyla bağlantılı olarak etkili başvuru hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Diyarbakır 3. İdare Mahkemesine (E.2017/2630, K.2018/507) GÖNDERİLMESİNE,

D. Başvurucunun tazminat talebinin REDDİNE,

E. 364,60 TL harç ve 18.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 19.164,60 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

F. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına; ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal faiz UYGULANMASINA,

G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 17/4/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.