TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

DÖNDÜ SAYINBATUR VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2020/26215)

 

Karar Tarihi: 17/4/2024

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Kadir ÖZKAYA

Üyeler

:

Engin YILDIRIM

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Basri BAĞCI

 

 

Kenan YAŞAR

Raportör

:

Özge ULUKAYA

Başvurucular

:

1. Döndü SAYINBATUR

 

 

2. Elif KORKMAZ

 

 

3. Halime GÜRELDEN

 

 

4. Hasan DEMİR

 

 

5. Hüseyin DEMİR

 

 

6. Sakine DEMİR

 

 

7. Yılmaz DEMİR

 

 

8. Zeynep DEMİR

Vekili

:

Av. Hakan TOYDAŞ

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru, kamulaştırma bedelinin düşük belirlenmesi nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

2. Başvurucuların murisi Abuzer Demir, Adıyaman'ın Besni ilçesi Karalar Köyü'nde bulunan 111 ada 9 parsel sayılı 43.478,08 m² yüz ölçümüne sahip taşınmazın malikidir. Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü (İdare/DSİ) tarafından anılan taşınmazın Ardıl Barajı kapsamında kalması nedeniyle kamulaştırmasına karar verilmiştir. İdare, Besni 2. Asliye Hukuk Mahkemesinde (Mahkeme) kamulaştırma bedelinde uzlaşmanın sağlanamaması nedeniyle başvurucuların murisine karşı kamulaştırma bedel ve tescil davası açmıştır. Mahkemece 15/4/2015 tarihinde yapılan keşif neticesinde alınan bilirkişi raporunda kamulaştırma bedeli 547.416,81 TL olarak tespit edilmiştir. Bilirkişi raporunda dava konusu taşınmazın, üzerinde bulunan iki havuz aracılığıyla sulanması nedeniyle sulu arazi olarak kabul edildiği açıklanmıştır. Taşınmazın değerinin tespitinde 2015 yılına ilişkin verilerin dikkate alınması gerektiği belirtilmiş, 2015 yılı verilerinin yayımlanmaması nedeniyle 2014 yılına ait verilerinin enflasyon farkı uygulanmak suretiyle güncellenerek kullanıldığı ifade edilmiştir. Kapitalizasyon faiz oranının taşınmazın ulaşım ve pazar durumu, büyük ticaret merkezlerine yakınlığı ve bölge şartlarına göre belirlendiği hatta aynı bölgede bulunan taşınmazlar için dahi farklılık arz ettiği açıklanarak kapitalizasyon faiz oranı %5 olarak belirlenmiştir. Bilirkişi raporunda taşınmazın dekara ortalama geliri 929,37 TL, ortalama masrafı 428,68 TL buna göre ortalama net geliri 500,69 TL olarak tespit edilmiştir. Tarafların itirazı üzerine alınan ek bilirkişi raporunda önceki bilirkişi raporunda belirtilen hususlar tekrarlanmış ancak taşınmazın köy yerleşim alanına yakın olması nedeniyle %20 oranında objektif değer artışı uygulanması gerektiği belirtilmiştir. Son olarak kamulaştırma bedelinin 634.665,33 TL olarak tespit edildiği açıklanmıştır.

3. Mahkeme 8/10/2015 tarihinde davanın kabulüne, taşınmazın başvurucuların murisi adına olan tapu kaydının iptaliyle İdare adına tesciline karar vermiş; kamulaştırma bedelini 634.814,89 TL olarak belirlemiştir. Mahkeme kararında hükme esas alınan ek bilirkişi raporunda çarpma işlemine ilişkin hesap hatasının düzeltilmesi suretiyle karar verildiği ifade edilmiştir. Taraflarca temyiz edilen Mahkeme kararı, Yargıtay 5. Hukuk Dairesinin (Daire) 30/5/2016 tarihli kararıyla bozulmuştur. Bozma kararında öncelikle taşınmazın kapama zeytin bahçesi olarak kabul edilmesinin ve net gelir yöntemiyle değerinin tespit edilmesinin doğru olduğu açıklanmıştır. Ancak taşınmaz üzerinde bir kısım zeytin ve badem ağaçlarının bulunduğunun anlaşıldığı buna göre taşınmazın kapama zeytin ve kapama bademlik olan kısmının değerinin tespit edilerek geriye kalan alanın arazi kabul edilip mutat münavebe ürünlerine göre kamulaştırma bedelinin belirlenmesi gerektiği belirtilmiştir. Ayrıca dava konusu taşınmazın baraj göl alanı olarak kamulaştırılması nedeniyle tapu kaydının iptaliyle tapudan terkini yerine Maliye Hazinesi adına tesciline karar verilmesinin doğru olmadığı işaret edilmiştir.

4. Mahkeme tarafından bozma kararına uyularak alınan ek bilirkişi raporunda taşınmaz üzerinde sadece zeytin fidanlarının bulunduğu taşınmaz üzerinde bozma kararında belirtildiği gibi badem ağacının olmadığı açıklanmıştır. Taşınmazda bulunan zeytin fidanlarının genç olması nedeniyle ürün verir durumda olmadıkları dikkate alınarak araziye ve fidanlara ayrı ayrı değer verilerek kamulaştırma bedelinin tespit edildiği belirtilmiştir. Mahkemece 21/2/2017 tarihinde taşınmaz mahallinde tekrar keşif yapılmış; keşif tutanağında dava konusu taşınmazın üzerinde 5/6 yaşlarında zeytin ağaçlarının bulunduğu, iki havuz ile betonarme bir yapının olduğu ve hiç badem ağacının olmadığı açıklanmıştır. Keşif sonucunda alınan bilirkişi raporunda önceki bilirkişi raporlarında yer alan tespitler tekrar edilmiştir.

5. Mahkeme 3/5/2017 tarihinde davanın kısmen kabulüne karar vermiştir. Kararda kamulaştırma bedelinin 63.814,89 TL olarak tespit edildiği, dava konusu taşınmazın tapu kaydının iptali ile tapudan terkinine karar verildiği belirtilmiştir. Tarafların temyiz talebinde bulunması üzerine Mahkeme kararı Dairenin 22/10/2019 tarihli kararıyla onanmıştır. Tarafların karar düzeltme talebinin Dairenin 25/6/2020 tarihli kararıyla kabulüne karar verilmiştir. Kararda tarım arazisi niteliğinde olan dava konusu taşınmazın, mevcut durumuyla kullanılması hâlinde getireceği net gelir üzerinden değerinin tespit edilmesinin doğru olduğu açıklanmıştır. Ancak kararın gerekçesinde hükme esas alındığı belirtilen bilirkişi raporunda kamulaştırma bedelinin 634.814,89 TL olarak belirtildiği hâlde maddi hata sonucu hüküm kısmında kamulaştırma bedelinin 63.814,89 TL olarak yazılmasının ve İdare aleyhine harca hükmedilmesinin doğru olmadığı belirtilmiştir. Devamında İdare lehine vekâlet ücretine hükmedilmemesi gerektiği ifade edilmiştir. Son olarak açıklanan nedenlerle Mahkeme kararının düzeltilerek onanması gerektiği belirtilmiştir.

6. Nihai karar başvurucular vekili tarafından 13/7/2020 tarihinde öğrenilmiştir. Başvurucular 6/8/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

7. Komisyon kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.

II. DEĞERLENDİRME

8. Başvurucular, İdare tarafından taşınmazlarına ilişkin açılan kamulaştırma bedel ve tescil davasında tespit edilen kamulaştırma bedelinin düşük hesaplandığını açıklamıştır. Dava konusu taşınmazın sulu tarım arazisi olarak tespit edilmesine rağmen kapitalizasyon faiz oranının yerleşik Yargıtay içtihadına aykırı olarak %4 yerine %5 olarak hesaplandığını ileri sürmüştür. Dava konusu taşınmazla aynı kamulaştırma projesinde bulunan taşınmaz hakkında görülen kamulaştırma bedel ve tescil davasında %4 kapitalizasyon faiz oranı üzerinden kamulaştırma bedelinin tespit edildiğini ifade etmiştir. Yine yerleşik içtihat gereği 2015 yılına ait tarımsal veriler dikkate alınarak hesaplama yapılması gerekirken 2014 yılı verilerine göre tespit yapıldığını ayrıca Dairenin giderin gelirin üçte birinden fazla olamayacağı yönündeki kabulünün dikkate alınmadığını belirtmiştir. Dairenin bozma kararına uyulmasına karar verilmesine rağmen önceki bilirkişi raporunda yer alan tespitlere göre karar verildiğinden yakınmıştır. Sonuç olarak başvurucular, açıklanan nedenlerle mülkiyet ve adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

9. Bakanlık görüşünde, kamulaştırma bedelinin ödenmesi nedeniyle başvurucuların mağdur sıfatının devam etmediği ifade edilmiştir. Başvurucuların iddialarının kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu belirtilmiştir. Son olarak başvurucuların mülkiyet haklarının ihlal edilip edilmediği konusunda inceleme yapılırken Anayasa ve ilgili mevzuat hükümleri, Anayasa Mahkemesi içtihatları ve somut olayların kendine özgü şartlarının da dikkate alınması gerektiği açıklanmıştır. Başvurucular, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.

10. Kamulaştırılan taşınmaz, başvurucuların mülkiyetinde bulunduğundan mülkün varlığı noktasında tartışma bulunmamaktadır. Ayrıca başvurucuların taşınmazının kamulaştırılmasının mülkiyet hakkına müdahale teşkil ettiği kuşkusuzdur. Anayasa Mahkemesinin çok sayıda kararında da belirtildiği üzere taşınmazın kamulaştırılması mülkten yoksun bırakma niteliği taşımaktadır (Mehmet Akdoğan ve diğerleri, B. No: 2013/817, 19/12/2013, § 32).

11. Uyuşmazlık konusu taşınmaz 4/11/1983 tarihli ve 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu çerçevesinde kamulaştırılmıştır. Dolayısıyla kamulaştırma yoluyla yapılan müdahalenin kanuni bir dayanağının olduğu kuşkusuzdur. Öte yandan Ardın Barajı'nın işletilmesi için taşınmazın kamulaştırması işleminin kamu yararı amacına dayandığı hususunda tereddüt bulunmamaktadır. Dolayısıyla kamu makamlarınca başvurucuların mülkiyet hakkına yapılan müdahaleyle gerçekleştirilmek istenen amaç ile bu amacı gerçekleştirmek için kullanılan araçlar arasında makul bir ölçülülük ilişkisinin olup olmadığı değerlendirilmelidir.

12. Anayasa Mahkemesi Mehmet Akdoğan ve diğerleri (B. No: 2013/817, 19/12/2013), Mukadder Sağlam ve diğerleri (B. No: 2013/2511, 22/1/2015), Abdülkerim Çakmak ve diğerleri (B. No: 2014/1964, 23/2/2017), Cevat Aydın, (B. No: 2014/13886, 4/10/2017), Ali Taşgeldi (B. No: 2018/30814, 16/11/2021) ve Kamil Darbaz ve Gmo Yapı Grup End. San. Tic. Ltd. Şti. (B. No: 2015/12563, 24/5/2018) kararlarında uygulanacak anayasal ilkeleri belirlemiştir. Bu kararlarda, taşınmaz bedelinin tespitinin teknik ve uzmanlık gerektirmesi nedeniyle kamulaştırılan taşınmazın bedelinin tespiti uzman mahkemelerin ve Yargıtayın bu konudaki uzman dairelerinin yetki ve görevinde olduğu, Anayasa Mahkemesinin görevinin kamulaştırma bedelinin tespiti yönteminin gerçek bedelin ödenmesini temin edip etmediğini incelemekten ibaret olduğu vurgulanmıştır. Öte yandan Anayasa Mahkemesinin bir temyiz mercii olmadığı, inceleme yetkisinin sınırlı olduğu ve bir temyiz mercii gibi hareket ederek derece mahkemesi kararlarını her yönüyle hukuka uygunluk denetimine tabi tutmayacağına dikkat çekilmiştir. Bununla birlikte Anayasa'nın 46. maddesine göre gerçek değerin kamulaştırma bedeli olarak ödenmesi mülkiyetten yoksun bırakılan malikler için anayasal bir güvencedir. Bu madde ışığında taşınmazın gerçek bedelinin ödenmediği durumlarda somut olayın şartları da gözetilerek müdahalenin orantılı olmadığı sonucuna ulaşılabilir.

13. Bu ilkeler ışığında somut olay değerlendirildiğinde başvuruculara ait kamulaştırılan taşınmazın arazi/tarla vasfında kabul edilerek net gelir yöntemine göre kamulaştırma bedelinin tespit edildiği anlaşılmıştır. Mahkeme tarafından hükme esas alınan bilirkişi raporlarında kapitalizasyon faiz oranının taşınmazın ulaşım ve pazar durumu, büyük ticaret merkezlerine yakınlığı ve bölge şartlarına göre %5 oranında tespit edildiği açıklanmıştır. Kapitalizasyon faizi taşınmazın bedelinin belirlenmesinde hesaba katılan bir unsur olup yıllık net geliri ile gerçek satış bedeli arasındaki oranı ifade etmektedir. Başvuru formu incelendiğinde taşınmazın bulunduğu bölgede kapitalizasyon faiz oranın %4 olarak belirlendiği yönünde Yargıtay içtihadı bulunduğunun ileri sürüldüğü ancak kapitalizasyon faiz oranının %4 olarak uygulandığı emsal taşınmazlar bakımından herhangi bir bilgi verilmediği görülmektedir. Sonuç olarak Anayasa Mahkemesinin bireysel başvuru kapsamındaki inceleme yetkisinin sınırları ve niteliği gözetildiğinde kapitalizasyon faiz oranının yüksek belirlendiği iddiasına yönelik daha öte bir inceleme yapılmasına yetecek verilerin başvurucular tarafından ortaya konulamadığı anlaşılmıştır.

14. Mahkemece hükme esas alındığı anlaşılan bilirkişi raporunda 2015 yılına ait tarımsal veriler dikkate alınarak kamulaştırma bedelinin tespit edilmesi gerektiği açıklanmıştır. Bilirkişi raporunda 2015 yılına ilişkin verilerin yayımlanmaması nedeniyle 2014 yılı verilerine enflasyon oranı uygulanarak tespit edilen değerler üzerinden kamulaştırma bedelinin hesaplandığı belirtilmiştir (bkz. § 2). Buna göre başvurucuların kamulaştırma bedelinin 2014 verileri dikkate alınarak hesaplandığına ilişkin iddialarının temeli bulunmamaktadır.

15. Başvurucular Mahkemece bozma kararına uyulmasına karar verilmesine rağmen bozma kararı doğrultusunda araştırma yapılmaksızın önceki bilirkişi raporuna göre karar verilmesinden yakınmıştır. Bozma kararında dava konusu taşınmaz üzerinde bir kısım zeytin ve badem ağaçlarının bulunduğunun anlaşıldığı buna göre taşınmazın kapama zeytin ve kapama bademlik olan kısmın değerinin bulunarak geriye kalan alanın arazi kabul edilip mutat münavebe ürünlerine göre kamulaştırma bedelinin belirlenmesi gerektiği açıklanmıştır. Mahkemece bozma kararından sonra tekrar keşif yapılarak kamulaştırılan taşınmaz üzerinde badem ağacı bulunmadığının tespit edilip sonucuna göre yapılan incelemeyle karar verildiği anlaşılmıştır. Sonuç olarak Mahkemenin bozma kararını dikkate alıp taşınmazın filli durumunu tespit ederek yaptığı değerlendirmenin taşınmazın gerçek değerinin tespitine engel teşkil etmediği sonucuna ulaşılmıştır.

16. Başvurucular, son olarak ortalama giderin ortalama gelirin üçte birini geçemeyeceğine ilişkin yerleşik içtihada aykırı olarak kamulaştırma bedelinin belirlendiğini ileri sürmüştür. Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda tarımsal veriler gözetilerek dekar başına ortalama gelir, masraf ve giderin tespit edildiği anlaşılmıştır (bkz. § 2). Mahkeme kararında ve bilirkişi raporunda yer verilen tespitlere ilişkin gerekçenin ilgili ve yeterli olmadığının söylenmesi için hiçbir neden bulunmamaktadır. Bu kapsamda başvurucuların söz konusu tarımsal verilere göre ortalama net gelirin tespitine ilişkin şikâyetleri hakkında yargılama makamları tarafından 2942 sayılı Kanun'da öngörülen bedel tespiti prensiplerine uygun olarak kamulaştırma bedelinin hesaplandığı anlaşılmıştır. Kaldı ki başvurucular tarafından kamulaştırma bedelinin ortalama giderin ortalama gelirin üçte birini geçemeyeceği kabulüne göre belirlenmesi gerektiği yönünde yerleşik içtihat oluştuğunu gösterir yeterli somut veri sunulamadığı görülmüştür.

17. Sonuç olarak Anayasa Mahkemesinin önceki içtihatlarında ortaya koyduğu ilkeler uyarınca Mahkeme tarafından hükmedilen kamulaştırma bedelinin başvurucuların mülkiyet hakkına yapılan müdahaleyi orantılı kıldığı, müdahalenin taşıdığı kamu yararı ile başvurucuların mülkiyet hakkının korunması arasında olması gereken adil dengeyi bozmadığı sonucuna varılmıştır.

18. Açıklanan gerekçelerle başvurunun diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

III. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Yargılama giderlerinin başvurucular üzerinde BIRAKILMASINA 17/4/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.