TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
RAZİYE KUM VE DENİZ KUM BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2021/2166) |
|
Karar Tarihi: 17/4/2024 |
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Kadir ÖZKAYA |
Üyeler |
: |
Engin YILDIRIM |
|
|
Rıdvan GÜLEÇ |
|
|
Basri BAĞCI |
|
|
Kenan YAŞAR |
Raportör |
: |
Ali Erdem ŞAHİN |
Başvurucular |
: |
1. Raziye KUM |
|
|
2. Deniz KUM |
Vekili |
: |
Av. Yusuf TUNA |
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru, kamu görevlisinin Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi üzerinden çalışma arkadaşları hakkında şikâyet başvurularında bulunması nedeniyle görev yerinin değiştirilmesinin ifade özgürlüğünü ihlal ettiği iddiasına ilişkindir.
2. Başvurucu Özer İdris Kum13/1/2024 tarihinde vefat ettiğinden başvurucunun mirasçıları, avukatları aracılığıyla 21/3/2024 tarihinde verdikleri dilekçeyle başvuruya devam etmek istediklerini beyan etmişlerdir. Bu nedenlebaşvurucu sıfatı, Özer İdris Kum'un ölümünden sonra başvuruyu devam ettiren kişilere aittir ancak karar yazımına ilişkin kolaylık adına işbu kararda geçen başvurucu ifadesi yalnızca Özer İdris Kum için kullanılacaktır.
3. Başvurucu, başvuruya konu olayların yaşandığı tarihte Bolu'nun Göynük ilçesinde bir lisede müdür olarak görev yapmaktadır.
4. Somut olayda başvurucu, müdürlük yaptığı okulda yaşanan olaylar hakkında Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi (CİMER) üzerinden muhtelif tarihlerde dört ayrı başvuru yapmıştır. Başvurucu, söz konusu başvurularda özetle;
- 23/11/2018 tarihli başvuruda Edebiyat Öğretmeni H.B.Ö.nün okulda hiç kimse ile iletişim kuramadığı hâlde okul müdürü olarak kendisini müdür yardımcıları ve çevre ile iletişim kuramamakla suçlayarak ceza almasına neden olduğunu,
- 14/12/2018 tarihli başvuruda H.B.Ö.nün pansiyon nöbetlerini düzenli tutmadığını, açmış olduğu, kursu kafasına göre kapattığını, Öğretmen A.H.Ö.nün pansiyon öğrencilerini ev sohbetlerine götürdüğünü,
- 25/11/2018 tarihli başvuruda Öğretmenler E.Y., H.K., ve H.B.Ö.nün planlışekilde iftira atmalarından ve suçlamalarından dolayı müdürlük görevinden alındığını,
- 24/1/2019 tarihli başvuruda bir grup insanın kendisini sürekli şikâyet ve tehdit ettiğini, görev yapmasını engellemek için ellerinden gelen her şeyi yaptığını, çirkin iftiralar atmaya devam ettiğini belirtmiştir.
5. İdare 10/1/2019 tarihli yazısında başvurucunun 14/12/2018 tarihli CİMER başvurusunda dile getirdiği iddialar hakkında disiplin amiri olarak işlem yapma yetkisi olduğunu, anılan yetkiye rağmen başvurucunun neden bu konuda CİMER'e başvuru yaptığının anlaşılamadığını ifade etmiş; bunun yanında başvurucunun iddialarını somut delillere dayandırmasının zaman ve emek israfını önleyeceğini vurgulamıştır. Son olarak başvurucunun şikâyetlerine dair iş ve işlemlerle ilgili bilgi ve belgeyi ivedilikle İl Millî Eğitim Müdürlüğüne ulaştırmasını istemiştir.
6. Başvurucu, anılan yazı kapsamında İl Millî Eğitim Müdürlüğüne herhangi bir evrak sunmamıştır. Bunun yanında muhtelif tarihlerde CİMER'e üç yeni başvuru daha yapmıştır. Başvurucu 13/3/2019 tarihli başvurusunda, Öğretmen H.B.Ö.nün "1.453 Fidan Dikim Projesi" ve "kariyer günleri" hakkında olumsuz söylemlerde bulunarak çalışma barışını bozduğundan, Müdür Yardımcısı A.S.nin gıyabında "Çakal." dediğinden ve öğrencilere kaynak kitap aldırdığından yakınmıştır. Öte yandan başvurucu, konuya taraf olmasının soruşturma yapmasına engel olduğunu, bir daha mağdur olmak istemediğini, 19/3/2019 tarihli başvurularında ise birkaç öğretmen ile bir memurun soyut nitelikteki olumsuz ifadelerine dayanan bir soruşturma geçirmesi nedeniyle Gerede'ye sürüldüğünü, süreçte Şube Müdürü L.Ş.nin tehditlerine maruz kaldığını, naklen atama hakkında aldığı yürütmenin durdurulması kararının idarece geç uygulandığını, sorumlulardan şikâyetçi olduğunu belirtmiştir. Son olarak kullandığı "Çakal." ifadesiyle ilgili olarak Öğretmen Ş.A.dan şikâyetçi olduğunu ifade etmiştir.
7. Nihayetinde idare bahse konu iddiaları gözeterek disiplin soruşturması başlatmıştır. Başvurucu; konuya ilişkin ifadesinde geçmişte geçirdiği soruşturma üzerine görev yerinin değiştirilmesini ve disiplin cezası ile cezalandırılmasını merkeze alarak hakkında olumsuz ifade veren öğretmenlerden şikâyetçi olmuştur. Başvurucu, H.B.Ö. hakkındaki iddialarını İlçe Müdürü B.Y.ye bildirdiğini ancak sonuç alamadığından konuyu CİMER'e yazdığını belirtmiştir. İdarenin 10/1/2019 tarihli yazısında belirttiği hususlarla ilgili olarak ise konuya taraf olduğundan ve etik bulmadığından işlem yapmadığını, takip eden CİMER başvurularında zaten konuya ilişkin açıklamalar yaptığını, bu başvurularda İl Millî Eğitim Müdürlüğünün verdiği cevap ve yazılara inanmadığını ve bunları kabul etmeyeceğini belirttiğini ifade etmiştir. Başvurucu geçmişte A.K. tarafından basında hedef gösterildiğini ancak bu konuda idari soruşturma açılmadığını belirterek buna dahîl olan kişilerden şikâyetçi olduğunu ifade etmiştir. Bunun yanında ilçe belediye başkanı ve parti il başkanının da olduğu çok sayıda kişinin ismini vererek bu kişilerin kendisine baskı yaptığını ve hedef gösterdiklerini ileri sürmüştür. Başvurucu ifadesinin kalan kısımlarında ise daha önce CİMER başvurularında dile getirdiği iddialarını yinelemiştir.
8. Somut olay kapsamında ifadelerine başvurulan diğer kişiler ise olaylar nedeniyle okulda huzurlu bir çalışma ortamı olmadığını, başvurucu ile yönetici kadrolarında görev yapan diğer kişiler arasında birtakım problemler ve iletişim eksikliği olduğunu ifade etmiştir. Bunun yanında tanıkların büyük bir kısmının başvurucunun iddialarına ilk elden vakıf olmadığı, başvurucu tarafından haberdar edildiği anlaşılmaktadır.
9. Soruşturma neticesinde başvurucunun üst kurum tarafından verilen görevi yerine getirmediği, CİMER ve Savcılık başvurularıyla öğretmen, yöneticiler ve vatandaşlar nezdinde huzursuzluk yarattığı değerlendirilmiştir. İdare, bu çerçevede başvurucunun okulun yönetiminde ve temsilinde lider olamayacağı, yetkilerini iş birliği içinde, güven ve saygıya dayanarak kullanamayacağı gerekçeleriyle okulda çalışma huzuru ve iç barışın bozulmasına sebebiyet veren başvurucuyu müdürlük görevinden alarak 10/6/1949 tarihli ve 5442 sayılı İl İdaresi Kanunu’nun 8. maddesinin birinci fıkrasının (C) bendi uyarınca ilçe millî eğitim müdürlüğü emrinde görevlendirmiştir. Öte yandan başvurucunun şikâyetçi olduğu Müdür Yardımcısı A.S. ve Öğretmen H.B.Ö.nün de bu çerçevede görev yerleri değiştirilmiştir.
10. Başvurucu, hakkında tesis edilen işlemin iptali talebiyle idare mahkemesine başvurmuştur. İlk derece mahkemesi, başvurucunun daha önce hakkında yürütülen disiplin soruşturmasının etkisinden kurtulamadığını, okul müdür yardımcısı ve bazı öğretmenlerle sorunlar yaşadığını, bu sorunlar nedeniyle okulun çalışma barışının bozulmasına neden olduğu gibi görev yaptığı okulun yönetimi ve temsilinden sorumlu olması nedeniyle yapması gereken iş ve işlemleri yapmayarak sanki okul idaresi dışındaki bir üçüncü kişi gibi hareket ettiğini (CİMER yoluyla şikâyet gibi) belirterek dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuyla davanın reddine karar vermiştir. Anılan karar istinaf kanun yolunda kesinleşmiştir.
11. Başvurucu, nihai kararı 21/12/2020 tarihinde öğrendikten sonra 18/1/2021 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
12. Başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
II. DEĞERLENDİRME
A. İfade Özgürlüğünün İhlal Edildiğine İlişkin İddia
13. Başvurucu, CİMER'e yaptığı başvurular nedeniyle müdürlük görevinden alınarak İl Millî Eğitim Müdürlüğü emrine öğretmen olarak atanmasının hak arama hürriyetini ve ifade özgürlüğünü, müdürlük görevinin sona ermesi nedeniyle uğradığı maddi kaybın ise mülkiyet hakkını ihlal ettiğini ileri sürmüş; ayrıca soruşturma raporunun kendisine verilmediğini ve mahkeme kararlarının gerekçesiz olduğunu belirterek adil yargılanma hakkının da ihlal edildiğini ifade etmiştir. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde; mevcut başvuruda başvurucunun ifade özgürlüğünün ihlal edilip edilmediği konusunda inceleme yapılırken ilgili mevzuat hükümlerinin, yargı içtihatlarının ve somut olayın kendine özgü şartlarının dikkate alınarak bir inceleme yapılması gerektiği belirtilmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında başvuru formunda belirttiği açıklamalarını yinelemiştir.
14. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
15. İfade özgürlüğüne yönelik müdahalenin dayanağı olan 5242 sayılı Kanun’un 8. maddesinin birinci fıkrasının (C) bendinin kanunla sınırlama ölçütünü karşıladığı sonucuna varılmıştır. Müdahalenin üst makam tarafından verilen görevlerin okulda uygulanmasının sağlanması ve başvurucunun görev yaptığı okuldaki çalışma arkadaşlarıyla arasındaki husumetin öğrencileri olumsuz etkilemesinin engellenmesi bağlamında eğitim hizmetlerinin gereği gibi sürekli ve düzenliyürütülmesine yönelik önlemlerin bir parçası olduğu, söz konusu amaçların Anayasa'nın 26. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan kamu düzeninin korunması meşru amacı kapsamında kaldığı değerlendirilmiştir. İfade özgürlüğüne yönelik bir müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun kabul edilebilmesi için zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılaması ve orantılı olması gerekir (AYM, E.2007/4, K.2007/81, 18/10/2007; Bekir Coşkun [GK], B. No: 2014/12151, 4/6/2015, §§ 53-55; Mehmet Ali Aydın [GK], B. No: 2013/9343, 4/6/2015, §§ 70-72). Bu itibarla müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygunluğu yönünden inceleme yapılacaktır.
16. Anayasa Mahkemesi kamu görevlilerinin naklen atanması şeklindeki disiplin uygulamasının hizmet gerekleri doğrultusunda idare tarafından geniş takdir yetkisi kapsamında gerçekleştirilen idari bir işlem olduğunu belirtmiştir. İdarenin bu konudaki geniş takdir yetkisinin sebebinin ise esasen naklen atama işleminin kamu görevlileri üzerinde bir yaptırım olarak değil kamu hizmetlerinin etkin şekilde işlemesini sağlamak amacıyla başvurulabilecek bir araç olarak öngörülmesi olduğu tespit edilmiştir. Nitekim idarenin kamu hizmetlerinin etkin işlemesini sağlamak için hangi gerekliliklere ihtiyaç olduğunu tespit edebilmek yönünden en iyi konumda bulunduğu açıktır(Elif Güneysu, B. No: 2017/31733, 7/10/2021, §§ 48, 50; Ahmet Karaçay, B. No: 2019/19717, 8/6/2023, § 14)
17. Bununla birlikte idareye memurların hizmet gereği naklen atanmaları konusunda geniş bir takdir yetkisi verilmesi bu yetkinin keyfî olarak kullanılabileceği anlamına da gelmez. İdare, naklen atama konusunda kamu görevlisinin bir kusuru olup olmadığından bağımsız olarak kamu hizmetinin etkin bir biçimde devam etmesi amacıyla bu araca başvurulduğunu ilgili ve yeterli gerekçelerle somut olarak ortaya koymalıdır. Aksi hâlde başvurucunun disiplin soruşturması geçirmesine sebep olan eylemleriyle bağlantılı olarak anayasal haklarının ihlal edilmesine sebep olunabilir (Elif Güneysu, § 52; Muhammet Serkan Şener, B. No: 2016/13501, 17/11/2021, § 41; Ahmet Karaçay, § 15).
18. Somut olayda başvurucu, müdür olarak görev yaptığı okuldaki yönetici ve öğretmenlerle ilgili şikayetlerini CİMER başvuruları üzerinden dile getirmiştir. Şikayetlere konu iddiaların soruşturulması neticesinde başvurucunun eylemleriyle okuldaki çalışma barışını bozduğu ve iddiaları hakkında idarece yazılı olarak bilgi ve belge istenilmesine rağmen resmi yollar yerine CİMER üzerinden bilgi vermesi nedenleriyle idari yönden ilçe milli eğitim müdürlüğü emrinde görevlendirilmesine karar verilmiştir. İdare mahkemesi, tesisedilen işlemin hukuka uygun olduğunu belirterek davayı reddetmiş ve anılan karar istinaf kanun yolunda kesinleşmiştir (bkz. §§ 4-10).
19. Başvurucu somut olaya konu CİMER başvurularında, daha önce geçirdiği bir soruşturma nedeniyle farklı bir ilçeye naklen atanmasını ve disiplin cezası ile cezalandırılmasını merkeze alarak şikayetlerini temellendirmiştir. Başvurucu ifadesinin ilgili kısmında anılan soruşturma kapsamında hakkında olumsuz ifade veren çalışma arkadaşlarından şikayetçi olduğunu belirtmiştir. Dahası başvurucu bazı öğretmenlerin kendisine karşı planlı ve sistematik bir şekilde iftira ve suçlamalarda bulunduğunu ileri sürmüştür. Dolayısıyla şu halde başvurucu ile bir kısım çalışma arkadaşları -yönetici, öğretmen- arasında süregelen bir anlaşmazlığın olduğu ve bu durumun husumet seviyesine ulaştığı açıktır (benzer değerlendirmeler için bkz. Ahmet Karaçay, B. No: 2019/19717, 8/6/2023, § 17)
20. Somut olayda idare, bahse konu CİMER başvurularından haberdar olması üzerine başvurucuya ileri sürdüğü iddialar hakkında okul müdürü olarak yaptığı iş ve işlemlere ilişkin bilgi vebelgeleri müdürlüğe ulaştırmasına yönelik bir yazı göndermiştir. Başvurucu ise söz konusu yazıya cevap vermemiş ve yeni CİMER başvuruları yaparak birtakım açıklamalarda bulunmuştur. Başvurucu; açıklamalarında, ileri sürdüğü iddiaların tarafı olduğundan ilgili kişiler hakkında işlem yapmasının etik olmadığını, İl Millî Eğitim Müdürlüğünün yazılarına inanmadığını ve kabul etmeyeceğini belirtmiştir. Bu itibarla başvurucunun süregelen husumet nedeniyle idari yönden sahip olduğu yetkilerini kullanmasının sakıncalı olduğunu ve üst makama (İl Millî Eğitim Müdürlüğü) güvenmediğini doğrudan kabul etmesi karşısında başvurucunun somut olayda asli görevlerinden olan okulun düzeni ve disipliniyle ilgili tedbirleri aldığını, üst makamla koordineli ve uyumlu bir şekilde çalıştığını kabul etmek mümkün olmamıştır.
21. Öte yandan dosya kapsamında alınan ifadelere göre başvurucu ile çalışma arkadaşları arasındaki husumetin okul (öğretmenler, öğrenciler) ve çevresinde alenileştiği, durumun okul huzurunu ve çalışma barışını bozarak eğitim hizmetinin gereği gibi sürekli ve düzenli yürütülmesini etkilediği görülmüştür. Bunun yanında çok sayıda tanığın somut olaya konu meseleleri başvurucudan duyduğunu ifade etmesi karşısında başvurucunun bir yönetici olarak yürütülen soruşturmanın kamu hizmetini etkilememesi için gerekli özeni gösterdiği de söylenemez (benzer değerlendirmeler için bkz. Ahmet Karaçay, § 18).
22. Anayasa Mahkemesinin kanaatine göre somut olay, başvurucunun bir müdür olarak düzen ve disipline ilişkin bir meselede idari yönden gerekli tedbirleri almak yerine daha güvenli bulduğu CİMER'e başvuru yoluyla alternatif bir disiplin yolu ihdas etmeye çalışmasından ibarettir. Başvurucu böylelikle mevzuatı uygulamaktan imtina etmiş ve üst makamın gönderdiği resmî yazıyı da cevaplamayarak yöneticilik görevlerini yerine getirmemiştir. Bunun yanında başvurucu ile çalışma arkadaşları arasındaki anlaşmazlığın husumet seviyesine ulaştığı ve kamu hizmetinin gereği gibi yürütülmesine tehlikeye düşürdüğü de açıktır. Son olarak başvurucunun olayın alenileşmesindeki payı -CİMER başvuruları ve olayı başkalarıyla paylaşması- da göz ardı edilemez (eğitim kurumları yöneticisinin sorumlulukları için bkz. İbrahim Çiçek, B. No: 2015/19462, 26/12/2018, § 39) .
23. Buna göre başvurucunun CİMER başvurularının somut olaydaki etkileri itibarıyla müdürlük görevinden alınarak görev yerinin değiştirilmesine neden olabilecek davranışlardan olduğu anlaşıldığından şu halde başvuru konusu müdahalenin salt CİMER başvurularında bulunma nedeniyle tesis edilmediği değerlendirilmiştir.
24. Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında başvurucuyu müdürlük görevinden alarak İlçe Millî Eğitim Müdürlüğü emrine öğretmen olarak görevlendiren idarenin ve müdahalenin hukuka uygunluğunu denetleyen derece mahkemelerinin Anayasa Mahkemesi tarafından öngörülen kriterlere (bkz. §§ 16, 17) uygun değerlendirmeler yaptığı ve müdahalenin kamu hizmetinin gereği gibi yürütülmesini sağlama ihtiyacını giderdiğini somut olarak ortaya koyduğu kanaatine varılmıştır (bkz. §§ 9, 10).
25. Son olarak görev yerinin değiştirilmesi işleminin hizmet gereklerinin dışında cezai ve caydırıcı amaçlarla gerçekleştirildiğine veya kamu görevlisinin hayatı üzerinde katlanması gerekenden daha ciddi etkiler yarattığına ilişkin emareler bulunmayan durumlarda -idarenin bu alandaki geniş takdir yetkisi de gözetildiğinde- naklen atama işleminin hizmet gerekleri doğrultusunda gerçekleştirildiği, hukuka uygun olduğu yönündeki karinenin güçleneceğini kabul etmek gerekir. Somut olayda görev yaptığı İlçe Millî Eğitim Müdürlüğü emrine atanan başvurucu, müdürlük görevinden alınmasının ve belirli bir okulda sabit olarak görevlendirilmemesinin maddi kayba yol açtığını ileri sürmek dışında bu durumun çalışma hayatı üzerinde bir kamu görevlisi olarak katlanması gerekenden daha ağır, ciddi veya olumsuz etkiler yarattığına dair bir iddiada bulunmamıştır. Bu kapsamda Anayasa Mahkemesi, başvuruya konu atama işleminin başvurucunun hayatı üzerinde cezai bir etki doğmasına sebep olan orantısız bir müdahale teşkil ettiği kanaatine de ulaşmamıştır (benzer değerlendirmeler için bkz. Muhammet Serkan Şener, § 44).
26. Açıklanan gerekçelerle demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olan müdahalenin Anayasa’nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünü ihlal etmediğine karar verilmesi gerekir.
B. Diğer İhlal İddiaları Yönünden
27. Başvurucu, soruşturma raporunun kendisine tevdi edilmemesinin konuya ilişkin iddia ve delillere ulaşmasını engellediğini belirterek savunma hakkının kısıtladığından yakınmıştır. Sözü edilen disiplin raporunun başvuru dosyasına tam bir şekilde sunulduğu ve başvurucunun erişimine açık olduğu görülmüştür. Bu itibarla yargılama bir bütün olarak değerlendirildiğinde işlemin tesisi aşamasında adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddiaların yargılamanın adil bir şekilde yapılmasını engelleyecek bir duruma yol açacak nitelikte olmadığı görülmüştür (savunma hakkı yönünden benzer değerlendirmeler için bkz. K.Ş., B. No: 2016/3267, 28/1/2020, § 46). Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
28. Başvurucu, müdürlük görevinden asli kadrosu olan öğretmenliğe atanması nedeniyle maddi kayıp yaşadığından yakınmıştır. Bir mülk veya alacakla ilgili olarak hak iddia eden kişinin söz konusu hakkın varlığını hukuken ispat etmesi gerekir. Başvuru konusu olayda Anayasa'nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkı kapsamına giren bir ekonomik değer veya en azından böyle bir değeri elde etme yönünde meşru beklenti bulunmadığı anlaşılmıştır (benzer yöndeki karar için bkz. Altuğ Tuncer, B. No: 2016/2834, 18/7/2019, §§ 47, 48). Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının konu bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
III. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. İfade özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın konu bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünün İHLAL EDİLMEDİĞİNE,
C. Yargılama giderlerinin başvurucular üzerinde BIRAKILMASINA,
D. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 17/4/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.