TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

GÜVEN KILIÇ BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2020/29564)

 

Karar Tarihi: 15/3/2023

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Muammer TOPAL

 

 

Recai AKYEL

 

 

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

 

 

İrfan FİDAN

Raportör

:

Çağlar ÖNCEL

Başvurucu

:

Güven KILIÇ

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru, haksız gözaltı tedbiri dolayısıyla ödenen tazminatın yetersiz olması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

2. Sivas İl Emniyet Müdürlüğü tarafından başvurucunun adına kayıtlı olan hat ile ByLock kullanıldığının belirlenmesi üzerine Sivas Cumhuriyet Başsavcılığı (Savcılık) başvurucu hakkında Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanmasına (FETÖ/PDY) üye olma suçundan soruşturma başlatmıştır. Başvurucu bu soruşturma kapsamında 16/1/2017 tarihinde bir gün süre ile gözaltında kalmıştır.

3. Başvurucu soruşturmada alınan ifadesinde; ByLock programını kullanmadığını, evlerine misafirliğe gelen G.B. isimli şahsın bu programı yüklemiş olabileceğini düşündüğünü ifade etmiştir. Başvurucu adli kontrol altına alınması talebi ile Suşehri Sulh Ceza Hâkimliğine (Hâkimlik) sevk edilmiştir.

4. Hâkimlik 16/1/2017 tarihinde başvurucunun yurt dışına çıkışının yasaklanmasına ve haftanın iki günü kolluk birimine imza atması şeklinde adli kontrol tedbiri uygulanması suretiyle serbest bırakılmasına karar vermiştir. Savcılık 25/4/2017 tarihinde başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçundan cezalandırılması istemiyle iddianame düzenlenmiştir.

5. Sivas 3. Ağır Ceza Mahkemesi (Mahkeme) 14/5/2018 tarihinde başvurucunun üzerine atılı suçu işlemediğinin sabit olması nedeniyle beraatine karar vermiş, anılan karar istinaf yoluna başvurulmadan kesinleşmiştir. Gerekçede; başvurucu adına kayıtlı hattın mor beyin uygulamaları nedeniyle ByLock listesinden çıkarıldığı ve bu kişinin örgüt üyesi olduğuna dair başkaca bir delil bulunmadığı ifade edilmiştir.

6. Başvurucu, bu kararı müteakip hukuka aykırı arama ve gözaltı tedbiri dolayısıyla tazminat davası açmıştır. Dava dilekçesinde; somut bir delil bulunmadan arama ve gözaltı tedbirleri uygulandığı belirtilerek 22.515,13 TL maddi, 50.000 TL manevi tazminat talep edilmiştir.

7. Mahkeme 28/11/2018 tarihinde davanın reddine karar vermiştir. Gerekçede; başvurucunun beraatine karar veren mahkeme ile yapılan yazışma sonucunda bu kişinin anılan soruşturma kapsamında gözaltında kalmadığının bildirilmesi nedeniyle tazminat talep hakkı bulunmadığı belirtilmiştir.

8. Başvurucu, istinaf talebinde bulunmuştur. Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 8. Ceza Dairesi (Daire), Mahkeme hükmünde yer alan manevi tazminatın reddine ilişkin kısmın hükümden çıkarılmasına ve bu kısma başvurucu lehine 100 TL manevi tazminat ödenmesi ibaresinin eklenmesi suretiyle istinaf başvurusunun düzeltilerek reddine karar vermiştir. Gerekçede; yakalama gözaltına alma tutanakları, sorguya sevk ve sorgu tutanaklarının incelenmesinde başvurucunun 16/1/2017 tarihinde bir gün süre ile gözaltında kaldığının belirlenmesi nedeniyle manevi tazminata hükmedilmesi gerektiği ifade edilmiştir.

9. Nihai karar, başvurucuya 19/8/2020 tarihinde tebliğ edilmiştir. Başvurucu 11/9/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

10. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

II. DEĞERLENDİRME

11. Başvurucu, hukuka aykırı gözaltı tedbiri nedeniyle açtığı tazminat davasında hükmedilen manevi tazminat miktarının düşük olduğunu belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

12. Bakanlık görüşünde; başvurucunun açtığı tazminat davasında 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 141. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendine dayandığını açıkça belirtmemesi nedeniyle söz konusu şikâyetler bakımından başvuru yollarının tüketilip tüketilmediğinin dikkate alınması gerektiği ifade edilmiştir. Görüşte ayrıca başvurucu hakkındaki gözaltı tedbirinin kanuni bir dayanağı ve meşru bir amacının bulunduğu vurgulanarak, bu tedbirinin ölçülü olup olmadığına ilişkin değerlendirmede mevzuat hükümleri ve konuya ilişkin Anayasa Mahkemesi kararlarının dikkate alınması gerektiği belirtilmiştir.

13. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.

14. Başvurucunun şikâyetinin Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü, beşinci ve dokuzuncu fıkraları kapsamındaki kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı yönünden incelenmesi gerekir.

15. Başvurucu, tazminat davası açarken salt hakkında beraat kararı verilmesine dayanmamış; gözaltının neden hukuka aykırı olduğuna ilişkin açıklamalarda bulunmuştur. Başvurucu açtığı tazminat davasını sadece 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (e) bendine dayandırmamıştır. Bu nedenle başvuru yollarının tüketildiği sonucuna varılmıştır. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

16. Anayasa Mahkemesi tazminat davası yolu tüketildikten sonra Anayasa'nın 19. maddesinin -üçüncü fıkrasıyla bağlantılı olarak- dokuzuncu fıkrasının ihlal edildiği iddiasıyla yapılan başvurularda nasıl bir inceleme yapılacağının ilkelerini Hicret Aksoy (B. No: 2021/2107, 13/4/2022, §§ 48-51) kararında ortaya koymuştur. Buna göre Anayasa'nın 19. maddesinin dokuzuncu fıkrasının uygulanabilmesi için başvurucunun anılan maddenin diğer fıkralarında belirtilen esaslar dışında bir işleme tabi tutulup tutulmadığının derece mahkemelerince ya da Anayasa Mahkemesince tespit edilmesi gerekir. Kişinin Anayasa'nın 19. maddesinin ilk sekiz fıkrasında belirtilen esaslara aykırı bir işleme tabi tutulduğu derece mahkemeleri tarafından tespit edilmişse Anayasa Mahkemesinin yapacağı inceleme tazminat miktarının yeterli olup olmadığını belirlemekle sınırlı olacaktır. Derece mahkemesince bir tespit yapılmamışsa bu tespit Anayasa Mahkemesince yapılacak, varılan sonuca göre tazminat hakkının ihlal edilip edilmediği incelenecektir. Gözaltının hukukiliğinin değerlendirmesinde dikkate alınacak genel ilkeler ise Hasan Akboğa ([GK], B. No: 2016/10380, 27/3/2019, §§ 43-56) kararında ortaya konulmuştur. Buna göre gözaltının kanun tarafından öngörülme, suç işlendiğine dair somut belirtinin varlığı, hâkim kararı olmadan yakalanma söz konusuysa suçüstü hâlinin veya gecikmesinde sakınca bulunan hâlin varlığı, anayasal açıdan meşru bir amaca dayanma ve ölçülülük ilkesine aykırı olmama koşullarına uygun olup olmadığının belirlenmesi gerekir. Gözaltı süresinin makullüğünün değerlendirilmesinde dikkate alınacak ilkeler de Emre Soncan (B. No: 2016/73490, 11/3/2020, §§ 54-61) kararında ortaya konulmuştur.

17. Somut olayda Mahkeme, başvurucunun gözaltında kalmaması nedeniyle davanın reddine karar vermiştir. Öte yandan Daire kararında başvurucunun bir gün süre ile gözaltında kaldığı ve beraat hükmü nedeniyle bu kişiye tazminat ödenmesi gerektiği ifade edilmiştir. Bununla birlikte anılan kararda gözaltı tedbirinin hukukiliği değerlendirilmemiştir. Beraat hükmü dolayısıyla gözaltı tedbirinin haksız olduğu şeklinde bir tanımlama, tedbirin hukuka aykırı olduğu anlamına gelmemektedir. Bu nedenle derece mahkemelerince gözaltının hukuka uygun olup olmadığı yönünde bir belirlemede bulunulmadığı sonucuna varılmıştır. Bu durumda başvurucu hakkındaki gözaltı tedbirinin Anayasa'nın 19. maddesindeki esaslara uygun olup olmadığının Anayasa Mahkemesince değerlendirilmesi gerekmektedir.

18. Başvurucu hakkında uygulanan gözaltı tedbirinin kanuni dayanağı bulunmaktadır. Gözaltı tedbirinin ön koşulu olan başvurucunun suç işlediğine dair somut belirtilerin bulunup bulunmadığının irdelenmesi gerekir. Somut olayda başvurucunun gözaltına alınmasına dayanak oluşturan olgunun Sivas İl Emniyet Müdürlüğünce yapılan başvurucunun adına kayıtlı GSM hattı ile ByLock kullanıldığına ilişkin tespit olduğu görülmektedir.

19. Başvurucu her ne kadar soruşturmada alınan ifadesinde ByLock kullanmadığını, evine misafir olarak gelen G.B. isimli şahsın bu programı yüklemiş olabileceğini düşündüğünü belirtmiş ise de -yakalama/gözaltı için gerekli olan şüphenin derecesinin tutuklama tedbirine nazaran daha hafif olduğuna ilişkin kabul (Hasan Akboğa, § 52) ve somut tespitler gözetildiğinde- sayılan olguların ilk bakışta gözaltı tedbiri açısından suçun işlendiğine dair somut belirti olarak kabul edilmesinin temelsiz ve keyfî olduğu söylenemeyecektir (tutuklama tedbiri yönünden benzer değerlendirmeler için bkz. Metin Evecen, B. No: 2017/744, 4/4/2018, § 59; Ali Biray Erdoğan, B. No: 2016/16189, 18/4/2018, § 40; Ali Şeker, B. No: 2016/68962, 20/9/2018, § 60).

20. Diğer taraftan gözaltı tedbirinin meşru bir amacının olup olmadığının değerlendirilmesi gerekir. Bu değerlendirmede gözaltı kararının verildiği andaki genel koşullar gözardı edilmemelidir.

21. Başvurucunun gözaltına alınmasına karar verilen silahlı terör örgütü üyesi olma suçu, Türk hukuk sistemi içinde ağır cezai yaptırımlar öngörülen suç tipleri arasında olup isnat edilen suça ilişkin olarak kanunda öngörülen cezanın ağırlığı kaçma şüphesine işaret eden durumlardan biridir (tutuklama tedbiri açısından benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Hüseyin Burçak, B. No: 2014/474, 3/2/2016, § 61; Devran Duran [GK], B. No: 2014/10405, 25/5/2017, § 66). Ayrıca anılan suç, 5271 sayılı Kanun'un 100. maddesinin (3) numaralı fıkrasında yer alan ve kanun gereği tutuklama nedeni varsayılabilen suçlar arasındadır (Gülser Yıldırım (2) [GK], B. No: 2016/40170, 16/11/2017, § 148).

22. Dolayısıyla gözaltı kararının verildiği andaki genel koşullar ve somut olayın yukarıda belirtilen özel koşulları birlikte değerlendirildiğinde başvurucu yönünden özellikle -suçun ağırlığına atfen- kaçma şüphesine yönelen gözaltı nedenlerinin olgusal temellerinin olduğu söylenebilir.

23. Başvurucu hakkındaki gözaltı tedbirinin ölçülü olup olmadığının da belirlenmesi gerekir. Bir gözaltı tedbirinin Anayasa'nın 13. ve 19. maddeleri kapsamında ölçülülüğünün belirlenmesinde somut olayın tüm özellikleri dikkate alınmalıdır.

24. Terör suçlarının soruşturulması kamu makamlarını ciddi zorluklarla karşı karşıya bırakmaktadır. Bu nedenle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı, adli makamlar ve güvenlik görevlilerinin -özellikle organize olanlar olmak üzere- suçlarla ve suçlulukla etkili bir şekilde mücadelesini aşırı derecede güçleştirmeye neden olabilecek şekilde yorumlanmamalıdır (Süleyman Bağrıyanık ve diğerleri, B. No: 2015/9756, 16/11/2016, § 214; Devran Duran, § 64). Özellikle darbe teşebbüsüyle veya FETÖ/PDY'yle bağlantılı soruşturmaların kapsamı ve niteliği, FETÖ/PDY'nin özellikleri de -gizlilik, hücre tipi yapılanma, her kurumda örgütlenmiş olma, kendisine kutsallık atfetme, itaat ve teslimiyet temelinde hareket etme gibi- dikkate alındığında bu soruşturmaların diğer ceza soruşturmalarına göre çok daha zor ve karmaşık olduğu ortadadır (Aydın Yavuz ve diğerleri [GK], B. No: 2016/22169, 20/6/2017 § 350).

25. Somut olayın yukarıda belirtilen özellikleri ile gözaltı süresi dikkate alındığında başvurucu hakkında uygulanan gözaltı tedbirinin ölçülü olmadığı söylenemez.

26. Bu durumda başvurucunun kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına yapılan müdahalenin Anayasa'nın 19. maddesindeki esaslara aykırı olmadığı sonucuna varılmıştır.

27. Diğer yandan Anayasa'nın 19. maddesinin dokuzuncu fıkrası bağlamındaki tazminat hakkı ancak maddenin ilk sekiz fıkrasındaki esaslara aykırı bir durumun varlığı hâlinde söz konusu olabileceğinden ve somut olayda başvurucu bakımından bu yönde bir tespit bulunmadığından Anayasa'nın 19. maddesinin dokuzuncu fıkrası yönünden ayrıca farklı bir değerlendirme yapılması gerekmemektedir.

28. Açıklanan gerekçelerle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.

III. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Gözaltı tedbiri için hükmedilen tazminatın yetersizliği nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Gözaltı nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına ilişkin Anayasa'nın 19. maddesinin dokuzuncu fıkrasının İHLAL EDİLMEDİĞİNE,

C. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA,

D. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 15/3/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.