TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
SEVİL ULAŞ BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2020/34875) |
|
Karar Tarihi: 6/3/2024 |
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Hasan Tahsin GÖKCAN |
Üyeler |
: |
Yusuf Şevki HAKYEMEZ |
|
|
İrfan FİDAN |
|
|
Muhterem İNCE |
|
|
Yılmaz AKÇİL |
Raportör |
: |
Yusuf Enes KAYA |
Başvurucu |
: |
Sevil ULAŞ |
Vekili |
: |
Av. Doğukan Tonguç CANKURT |
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru, kolluk görevlilerinin bir toplantıya müdahalesi nedeniyle toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının; müdahale sırasında kullanılan gaz fişeğinin bir kişiye isabet etmesi neticesinde bu kişide yaralanma meydana gelmesi ve bu olay hakkında yürütülen ceza soruşturmasının etkili yürütülmemesi nedeniyle kötü muamele yasağının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
2. Başvurucu 12/7/2013 tarihinde Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına (Başsavcılık) şikâyette bulunarak 1/6/2013 tarihinde Ankara Kızılay'da gerçekleştirilen Gezi Parkı eylemlerinde bacağına gelen biber gazı kapsülüyle yaralaması nedeniyle sorumluların cezalandırılmasını talep etmiştir.
3. Başvurucu 1/6/2013 tarihinde Başkent Üniversitesi Hastanesine başvurmuştur. Başkent Üniversitesi Hastanesi tarafından hazırlanan 3/6/2013 tarihli raporda başvurucuya sağ diz iç yan bağ yaralanması tanısı konmuş ve başvurucunun on beş gün istirahatı uygun görülmüştür. Başvurucu aynı hastanede 18/6/2013 tarihinde muayene edilmiş ve başvurucunun on gün daha istirahat etmesi uygun görülmüştür.
4. 18/7/2013 tarihinde Başsavcılık; Ankara İl Emniyet Müdürlüğüne müzekkere yazarak soruşturmaya esas olmak üzere ilgili belge, tutanak, evrak, kamera kayıtlarıyla biber gazı kapsülü veya plastik mermi kullandığı tespit edilen görevli tüm polis memurlarının açık kimliklerinin gönderilmesini talep etmiştir.
5. Ankara Emniyet Müdürlüğü, Başsavcılığa yazdığı 5/8/2013 tarihli yazıda müzekkere doğrultusunda gerekli yazışmalar yapılmak suretiyle çalışmalara başlandığını belirtmiştir. Emniyet Müdürlüğü yaptığı yazışmalar sonucunda eylemcilerin verdiği zarardan dolayı olay anında kayıt yapılamadığından görüntü kaydı olmadığını, bahse konu bölgedeki kameraların 6/7/2013 tarihi öncesine ait görüntülerinin olmadığını, MOBESE görüntülerininse veri tabanında bir ay süreyle tutulduğunu belirtmiştir.
6. 27/8/2013 tarihinde Başsavcılık başvurucunun ikamet adresinin bulunduğu yerdeki başsavcılıktan istinabe talep ederek başvurucuya teşhis işlemi yaptırılmasını istemiştir. İstinabe talep edilen yer başsavcılığı, başvurucunun ikamet adresini değiştirmesi nedeniyle istinabe evrakını bila ikmal iade etmiştir.
7. Ankara İl Emniyet Müdürlüğü, 2013 yılı Ekim ayında Başsavcılığa gönderdiği yazıda başvurucu hakkında herhangi bir adli işlem yapılmadığını belirtmiştir.
8. 13/11/2013 tarihinde Başsavcılık, Adli Tıp Kurumuna yazı yazarak başvurucunun tedavi evrakıyla durumunun değerlendirilerek eldeki bilgilere göre düzenlenecek kesin raporun gönderilmesini istemiştir.
9. Adli Tıp Kurumu 18/11/2013 tarihli kesin raporunda başvurucunun yaşamını tehlikeye sokan bir durum olmasa da başvurucunun yaralanmasının basit tıbbi müdahaleyle giderilebilecek ölçüde hafif nitelikte olmadığını bildirmiştir.
10. 20/11/2013 tarihinde Başsavcılık, başvurucunun şikâyete ilişkin ayrıntılı ifadesini almıştır. Başvurucu, vekili eşliğinde verdiği ifadesinde şikâyet dilekçesini tekrar etmiştir. Başvurucu, ifadesinde polis memurlarını kasklı olmaları ve tek tip kıyafet giymeleri nedeniyle teşhis etmesinin mümkün olmadığını beyan etmiştir.
11. 1/8/2016 tarihinde Başsavcılık, Ankara İl Emniyet Müdürlüğüne müzekkere yazarak başvurucunun yaralanmasına neden olan polis veya polislerin açık kimlik bilgilerinin tespit edilerek Başsavcılıkta hazır edilmesini istemiştir.
12. 6/9/2016 tarihinde Ankara İl Emniyet Müdürlüğü, 15 Temmuz 2016 tarihinde Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) tarafından gerçekleştirilmek istenen darbe teşebbüsü sırasında Emniyet Müdürlüğüne uçaktan atılan bombanın ana su şebekesini patlatması sonrası arşivin tamamen su altında kalarak balçığa bulandığını, 2015 yılı ve öncesine ait arşiv kayıtlarının kullanılamaz hâle geldiğini Başsavcılığa iletmiştir.
13. 2017 yılının Aralık ayında Ankara Emniyet Müdürlüğü; Başsavcılığa gönderdiği yazıda arşiv kayıtlarının kullanılamaz hâle geldiğini, konuyla ilgili çalışmaların devam ettiğini, şuçu işlediği iddia edilen görevlilerin bulunması hâlinde gelişmeler hakkında bilgi verileceğini bildirmiştir.
14. Ankara İl Emniyet Müdürlüğü 12/3/2018 tarihinde Başsavcılığa gönderdiği yazıda başvurucunun yaralanmasına neden olan görevlilerin tespitiyle ilgili gerekli çalışmaların devam ettiğini, suçu işlediği iddia edilen görevlilerin bulunması hâlinde bilgi verileceğini ifade etmiştir.
15. 8/6/2018 tarihinde Başsavcılık, Ankara İl Emniyet Müdürlüğüne müzekkere yazarak başvurucunun yaralanmasına neden olan şüphelilerin tespiti amacıyla gerekli araştırmanın yapılmaya devam edilmesini ve konuyla ilgili olarak üç aylık aralıklarla Başsavcılığa bilgi verilmesini istemiştir.
16. Ankara İl Emniyet Müdürlüğü 11/6/2018 tarihinde ve 2018 yılı Ağustos, Kasım ayında Başsavcılığa gönderdiği yazılarda başvurucunun yaralanmasına neden olan görevlilerin tespiti ile ilgili çalışmaların devam ettiğini, suçu işlediği iddia edilen görevlilerin bulunması hâlinde bilgi verileceğini belirtilmiştir.
17. 27/11/2018 tarihinde Başsavcılık yapılan tüm araştırmalara rağmen şüphelilerin tespit edilemediği gerekçesiyle daimi arama kararı vermiştir. Kararda Başsavcılık Emniyet Müdürlüğünden şüpheli veya şüphelilerin zamanaşımı tarihine kadar aranmasını, bulunduklarında savunmalarının alınmasını, bulunamadıkları takdirde yapılan araştırma sonucunun üçer aylık dönemlerle bildirilmesini istemiştir.
18. 30/11/2018 tarihinde Başsavcılık, faili meçhul suçla ilgili olarak bugüne kadar yapılan tüm araştırmalarda olay faili ya da failleri tespit edilemediğinden evrakın Zamanaşımı Bürosuna gönderilmesine karar vermiştir.
19. 14/2/2019 tarihinde Ankara İl Emniyet Müdürlüğü, Başsavcılığa gönderdiği yazıda başvurucunun yaralanmasına neden olan görevlilerin tespiti ile ilgili çalışmaların devam ettiğini, suçu işlediği iddia edilen görevlilerin bulunması hâlinde bilgi verileceğini bildirmiştir.
20. Başvurucu 14/2/2019 tarihli yazıya atıf yaparak etkili bir soruşturma yürütülmediğini, dosyanın zamanaşımından düşmesinin Başsavcılıkça beklendiğini belirterek Anayasa Mahkemesine başvurma zorunluluğunun doğduğunu ifade etmiş ve 30/10/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
21. 18/9/2020, 29/12/2020 ve 16/4/2021 tarihlerinde Ankara İl Emniyet Müdürlüğü, Başsavcılığa gönderdiği yazılarda ilgili görevlilerin tespitiyle ilgili çalışmanın devam ettiğini belirtmiştir.
22. Başvurucu 22/2/2021 tarihinde Başsavcılığa yazdığı yazıda şüpheli polis memurlarının tespitiyle ilgili çalışma yapıldığının belirtildiğini ancak uzun süredir Başsavcılığa bilgi verilmediğini ifade ederek şüphelilerin tespiti ile ilgili ne tür çalışmaların yapıldığını, bu çalışmaların yeterli olup olmadığının araştırılmasını, şüphelilerin tespiti için her türlü işlemin yapılmasını talep etmiştir.
23. Ankara İl Emniyet Müdürlüğü, Başsavcılığa gönderdiği 10/6/2021 tarihli yazıda daimî arama süresinin tamamlandığını belirtmiştir.
24. Başsavcılık 3/9/2021 tarihinde başvurucunun şikâyetine konu olayla ilgili olarak kovuşturmaya yer olmadığına karar vermiştir. Anılan kararda suç tarihinden bu güne kadar tüm aramalara rağmen fail ya da faillerin bulunamadığı, atılı suçun sekiz yıllık zamanaşımı süresine tabi olduğu, zamanaşımı süresinin 1/6/2021 tarihinde dolduğu, zamanaşımını kesen ya da durduran herhangi bir usuli işlemin gerçekleşmediğini belirtmiştir.
25. Kovuşturmaya yer olmadığı kararı 10/10/2021 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir. Başvurucu, bu karara itiraz etmemiştir.
II. DEĞERLENDİRME
26. Başvurucu; Ankara Kızılay'da Gezi Parkı protestolarına katıldığı esnada kolluk görevlileri tarafından atılan gaz kapsülüyle sağ dizinden yaralandığını, bu eylemin fail ya da faillerinin tespiti için etkili bir soruşturma yapılmadığını, katıldığı bir protesto gösterisi nedeniyle fiziksel şiddete uğradığını belirterek kötü muamele yasağının, etkili soruşturma yükümlülüğünün, toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.
27. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde kabul edilebilirliğe ilişkin olarak daimî arama kararının 27/11/2018 tarihinde verilmişse de en son 2013 yılında teşhis işleminde bulunan başvurucunun bu tarihten sonra Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru tarihine kadar yetkili makamlardan herhangi bir talebinin olmadığını, bu tarihten Anayasa Mahkemesine başvuru tarihine kadar geçen süre içinde başvurucunun etkili bir soruşturma yürütülmediğinin farkına varıp varmadığının değerlendirmesi gerektiği belirtilmiştir. Esas bakımından ise kötü muamele yasağının ihlal edilip edilmediği konusunda yapılacak incelemede Anayasa ve ilgili mevzuat hükümlerinin, Anayasa Mahkemesi içtihadı ve somut olayın kendine özgü şartlarının dikkate alınması gerektiği belirtilmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında başvuru formundaki iddialarını yinelemiştir.
28. Başvuru, kötü muamele yasağı ile toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı kapsamında incelenmiştir.
29. Anayasa Mahkemesi; kolluk görevlilerinin güç kullanımı sonucunda gerçekleştiği ileri sürülen Anayasa'nın 17. maddesine yönelik ihlal iddialarını incelediği birçok başvuruda tüketilmesi gereken etkili hukuk yolunun ceza soruşturması olduğunu, tazminat davasının sürece etkisinin olmadığını açıkça belirtmiştir (birçok karar arasından bkz. Zeki Güngör, B. No: 2013/8491, 31/3/2016, § 39).
30. Başvuru yollarının tüketilmesi kuralı, bir soruşturmanın etkili olup olmadığı yönünde inceleme yapılabilmesi için mutlak surette gerekli olmasa da yürütülen soruşturmanın -makul bir süreyi aşmaması şartıyla- ilgili kamu makamları tarafından nasıl sonlandırılacağının beklenmesi bireysel başvuruyla getirilen koruma mekanizmasının ikincil niteliğine uygun olacaktır. Bununla birlikte savunulabilir bir kötü muamele iddiası hakkında soruşturma başlatılmamışsa, başlatılan soruşturmada ilerleme yoksa veya soruşturma artık etkisiz bir hâl almışsa başvuruculardan soruşturmanın sonucunu beklemelerini istemek makul olmayacaktır. Böyle bir durumda başvurucular, gerekli özeni göstermeli ve şikâyetini çok uzun süre geçirmeden Anayasa Mahkemesine sunabilmelidirler. Zira soruşturmanın etkililiğini sağlayacak bir başvuru yolu bulunmamaktadır. O hâlde anılan ihlal iddiaları yönünden başvuru yollarının tüketilmesi gerekmemektedir. Böyle bir durumda başvurucular, etkili bir soruşturma yürütülmediğinin farkına vardıkları veya varmaları gerektiği andan itibaren otuz gün içinde bireysel başvuruda bulunmalıdırlar. Doğal olarak başvurucuların etkili bir soruşturma yürütülmediğinin ne zaman farkına varmaları gerektiği her davanın koşullarına bağlı olarak değerlendirilecektir. Soruşturmada ilerleme sağlanacağına dair umut verici gelişmeler ve gerçekçi varsayımlar bulunduğu ve soruşturmanın ilerlemesini sağlayıcı tedbirler alındığı sürece başvuruculardan başvuru yollarını tüketmeden bireysel başvuruda bulunmaları da beklenmemelidir [Yaşam hakkının ihlal edildiği iddiasının konu edildiği Adle Azizoğlu ve Sadat Azizoğlu (B. No: 2014/15732, 24/1/2018) başvurusunda yapılan aynı yöndeki değerlendirmelerin kötü muamele yasağının ihlal edildiği iddiasıyla yapılan başvurularda da uygulanmasına ilişkin örnek için bkz. İbrahim Şen, B. No: 2015/19415, 8/5/2019].
31. Başvuruya konu soruşturmada bazı soruşturma işlemleri yapılsa da somut olayın nasıl gerçekleştiğinin ve olayın fail ya da faillerin tespiti mümkün olmamıştır. Başsavcılık 1/8/2016 tarihinde Ankara İl Emniyet Müdürlüğüne bir müzekkere yazarak başvurucunun yaralanmasına neden olan polis veya polislerin açık kimlik bilgilerinin tespit edilerek Başsavcılıkta hazır edilmesini istemiştir. Bu müzekkereye verilen 6/9/2016 tarihli cevabi yazıda darbe teşebbüsü sırasında Emniyet Müdürlüğüne uçaktan atılan bombanın ana su şebekesini patlatması sonrası arşivin tamamen su altında kalarak balçığa bulanması nedeniyle 2015 yılı ve öncesine ait arşiv kayıtlarının kullanılamaz hâle geldiği belirtilmiştir (bkz. §§ 11, 12). Buna göre başvurucunun katıldığı iddia edilen toplantıya katılan kolluk görevlilerinin kimlik bilgilerinin resmî bir belgeyle ortaya çıkarılması imkânı kalmamıştır. Gerçekten de Ankara Emniyet Müdürlüğü sonraki tarihlerde Başsavcılığa gönderdiği yazılarda başvurucunun yaralanmasına neden olan görevlilerin tespitiyle ilgili gerekli çalışmaların devam ettiğini ve suçu işlediği iddia edilen görevlilerin bulunması hâlinde gelişmeler hakkında bilgi verileceğini ifade etmekle yetinmiştir (bkz. §§ 13, 14). Bu bakımdan soruşturmada Ankara Emniyet Müdürlüğünün 6/9/2016 tarihli yazısı sonrasında olayın gerçekleşme koşullarının ve fail ya da faillerin tespiti için esaslı hiçbir işlem yapılmamıştır. Buna rağmen şikâyetini yetkili makamlara iletmede veya soruşturmanın etkisizliğiyle ilgili bireysel başvuru yapmada güçlük çektiği yönünde herhangi bir iddiası bulunmayan başvurucu, bireysel başvuru yapmak için 30/10/2020 tarihine kadar beklemiştir. Oysa başvurucunun somut olayın koşullarında soruşturmanın etkisiz olduğunu en geç daimi arama kararının verildiği 27/11/2018 tarihinde fark ederek süresinde başvuru yapması gerekirdi. Bu nedenle 30/10/2020 tarihinde yapılan başvurunun süresi içinde yapılmış bir başvuru olarak kabul edilemeyeceği sonucuna ulaşılmıştır.
32. Açıklanan gerekçelerle başvurunun süre aşımı nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
III. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurunun süre aşımı nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 6/3/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.