TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

ÖNDER ÇETİN BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2020/35096)

 

Karar Tarihi: 14/12/2023

R.G. Tarih ve Sayı: 20/5/2024-32551

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

Başkan

:

Kadir ÖZKAYA

Üyeler

:

M. Emin KUZ

 

 

Yıldız SEFERİNOĞLU

 

 

Basri BAĞCI

 

 

Kenan YAŞAR

Raportör

:

Tahir Hami TOPAÇ

Başvurucu

:

Önder ÇETİN

Vekili

:

Av. Emre AKARYILDIZ

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, tutukluluk incelemelerinin hâkim/mahkeme önüne çıkarılmaksızın yapılması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 23/10/2020 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyon; diğer iddialar yönünden kısmi kabul edilemezlik kararı vererek başvurunun tutukluluk incelemelerinin hâkim/mahkeme önüne çıkarılmaksızın yapılmasına, ilişkin kısmının kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına ve başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne karar vermiştir.

5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir.

6. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmuştur.

III. OLAY VE OLGULAR

7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde ilgili olaylar özetle şöyledir:

8. Türkiye 15 Temmuz 2016 tarihinde askerî bir darbe teşebbüsüyle karşı karşıya kalmış, bu nedenle 21/7/2016 tarihinde ülke genelinde olağanüstü hâl ilan edilmesine karar verilmiş ve olağanüstü hâl 19/7/2018 tarihinde sona ermiştir. Kamu makamları ve yargı organları -olgusal temellere dayanarak- bu teşebbüsün arkasında Türkiye'de çok uzun yıllardır faaliyetlerine devam eden ve son yıllarda Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) ve/veya Paralel Devlet Yapılanması (PDY) olarak isimlendirilen bir yapılanmanın olduğunu değerlendirmişlerdir (Aydın Yavuz ve diğerleri [GK], B. No: 2016/22169, 20/6/2017, §§ 12-25).

9. Darbe teşebbüsü sırasında ve sonrasında ülke genelinde darbe girişimiyle bağlantılı ya da doğrudan darbe girişimiyle bağlantılı olmasa bile FETÖ/PDY'nin kamu kurumlarındaki örgütlenmesinin yanı sıra eğitim, sağlık, ticaret, sivil toplum ve medya gibi farklı alanlardaki yapılanmasına yönelik olarak Cumhuriyet başsavcılıkları tarafından soruşturmalar yürütülmüş; çok sayıda kişi hakkında gözaltı ve tutuklama tedbirleri uygulanmıştır (Aydın Yavuz ve diğerleri, § 51; Mehmet Hasan Altan (2) [GK], B. No: 2016/23672, 11/1/2018, § 12).

10. Darbe teşebbüsü sonrasında Konya Cumhuriyet Başsavcılığı (Başsavcılık) tarafından FETÖ/PDY örgütlenmesine ilişkin olarak başlatılan bir soruşturma kapsamında başvurucu hakkında 23/9/2016 tarihinde yakalama kararı çıkarılmıştır.

11. Başsavcılığın 16/6/2017 tarihli iddianamesiyle başvurucu hakkında terör örgütüne üye olma suçundan cezalandırılması talebiyle Konya9. Ağır Ceza Mahkemesinde dava açılmıştır. İddianamede, başvurucunun ByLock haberleşme programını kullandığı ve FETÖ/PDY içinde bulunduğuna dair tanık beyanlarının olduğu belirtilmiştir.

12. İddianame, Mahkeme tarafından kabul edilmiş ve E.2017/1 sayılı dosya üzerinden kovuşturma aşaması başlamıştır. Yargılama sonucunda bir kısım sanık hakkında karar verilmiş; aralarında başvurucunun da bulunduğu, haklarındaki yakalama emri yerine getirilemeyen diğer sanıklar bakımından ise ayırma kararı verilerek başvurucu hakkındaki yargılamayaE.2018/9 sayılı dosya üzerinden devam edilmiştir.

13. Mahkemece 9/4/2019 tarihli duruşmada başvurucu hakkındaki davanın ayrılmasına ve yakalama emrinin infazının beklenmesine karar verilmiştir. Başvurucu hakkındaki dava E.2019/192 sayılı dosya üzerinden sürdürülmüştür.

14. Başvurucunun yakalanması üzerine Mahkemece açılan 4/6/2020 tarihli ara oturumda başvurucunun terör örgütüne üye olma suçundan tutuklanmasına karar verilmiştir.

15. Başvurucunun tutukluluk durumu 30/6/2020 tarihinde dosya üzerinden incelenerek tutukluluk hâlinin devamına karar verilmiş,başvurucunun bu karara yaptığı itiraz Konya 1. Ağır Ceza Mahkemesince dosya üzerinden incelenerek 7/7/2020 tarihinde reddedilmiştir.

16. Başvurucunun Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) yoluyla mahkeme önüne çıktığı ve müdafiinin de bulunduğu 23/7/2020 tarihli duruşmada tutukluluk hâlinin devamına karar verilmiş; başvurucunun bu karara yaptığı itiraz, Konya 1. Ağır Ceza Mahkemesince dosya üzerinden incelenerek 29/7/2020 tarihinde reddedilmiştir.

17. Mahkeme, daha önce alınan karar uyarınca başvurucunun tutukluluk durumunu 18/8/2020 ve 15/9/2020 tarihlerinde dosya üzerinden incelemiş; tutukluluk hâlinin devamına karar vermiştir. Başvurucunun 18/8/2020 tarihli tutukluluk hâlinin devamı kararına yaptığı itiraz 25/8/2020 tarihinde Konya 1. Ağır Ceza Mahkemesince dosya üzerinden incelenerek reddedilmiştir. Başvurucunun 15/9/2020 tarihli karara itirazı ve tahliye talebi de Mahkemece 24/9/2020 tarihinde dosya üzerinden incelenerek reddedilmiştir.

18. Başvurucunun SEGBİS yoluyla mahkeme önüne çıktığı ve müdafiinin de bulunduğu 8/10/2020 tarihli duruşmada başvurucunun terör örgütüne üye olma suçundan 8 yıl 1 ay 15 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına ve tutukluluk hâlinin devamına karar verilmiştir.

19. Başvurucu 23/10/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

20. Başvurucu hakkındaki hüküm 21/9/2021 tarihinde onanmak suretiyle kesinleşmiştir.

IV. İLGİLİ HUKUK

21. İlgili ulusal ve uluslararası hukuk kuralları için bkz. M.S, B. No: 2020/15221, 5/10/2023, §§ 26-37.

V. İNCELEME VE GEREKÇE

22. Anayasa Mahkemesinin 14/12/2023 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

23. Başvurucu; tutukluluk incelemelerinde ve bu kararlara yaptığı itirazın reddine ilişkin kararlarda kendisinin ve müdafiinin dinlenmeksizin dosya üzerinden karar verildiğini, bu nedenle tutukluluğa ilişkin itirazlarını etkili şekilde ileri süremediğini belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

24. Bakanlık görüşünde öncelikle başvurucunun şikâyetinin 4/12/2004 tarihli ve5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 108. maddesine göre yapılan tutukluluk incelemelerine ilişkin olduğu, resen gerçekleştirilen tutuklulukla ilgili incelemeler sonucunda verilen kararların Anayasa'nın 19. maddesinin sekizinci fıkrası kapsamında olmadığı, bu nedenle başvurucunun şikâyetinin konu bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerektiği belirtilmiş; yine Anayasa Mahkemesinin konuya ilişkin içtihatlarına atıfla başvurucunun duruşmalara katılarak mahkeme önünde tutukluluğuna ilişkin savunmalarını ileri sürebildiği belirtilip 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinde düzenlenen tazminat davasının başvurucunun durumuna uygun, telafi kabiliyetini haiz, etkili bir hukuk yolu olduğu, dolayısıyla söz konusu şikâyet yönünden başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemezlik kararı verilmesi gerektiği ileri sürülmüştür.

25. Bakanlık görüşünde ayrıca Anayasa Mahkemesince esastan inceleme yapılacak olması durumunda 12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu'nun geçici 19. maddesi uyarınca tutukluluk incelemelerinin otuz günde bir, dosya üzerinden yapılabileceği yönünde bir düzenlemenin mevcut olduğuna, bununla birlikte anılan düzenlemeye göre tutukluluk incelemelerinin en geç doksan günde bir, duruşmalı olarak yapılması gerektiğine değinildikten sonra somut olayda başvurucunun 23/7/2020 ve 8/10/2020 tarihleri arasındaki 2 ay 15 gün sürede tutukluluk incelemelerinin ve itirazlarının dosya üzerinden karara bağlanmasının 3713 sayılı Kanun'un geçici 19. maddesine uygun olduğu belirtilerek somut olayın kendine özgü şartları da dikkate alındığında başvurucunun şikâyetinin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez bulunması gerektiği ileri sürülmüştür.

26. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarına atıfta bulunmuş; tutuklu olduğu dönemde 2 ay 15 gün boyunca mahkeme önüne çıkarılmamasının kişi hürriyeti ve güvenliği hakkını ihlal ettiğini beyan etmiştir.

B. Değerlendirme

27. Anayasa'nın 19. maddesinin sekizinci fıkrası şöyledir:

"Her ne sebeple olursa olsun, hürriyeti kısıtlanan kişi, kısa sürede durumu hakkında karar verilmesini ve bu kısıtlamanın kanuna aykırılığı halinde hemen serbest bırakılmasını sağlamak amacıyla yetkili bir yargı merciine başvurma hakkına sahiptir."

28. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucular tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013 § 16). Somut olayda başvurucunun yargılamayı yapan Mahkemece tutukluluk incelemelerinin uzun bir süre duruşmasız yapılması nedeniyle tutukluluğa ilişkin itirazlarını etkili şekilde ileri süremediğinden şikâyet ettiği anlaşılmıştır. Bu itibarla başvurucunun şikâyetinin Anayasa'nın 19. maddesinin sekizinci fıkrası bağlamında incelenmesi gerekir.

1. Kabul Edilebilirlik Yönünden

a. Başvuru Yollarının Tüketilmesi Bakımından

29. Başvurucunun tutukluluk durumunun incelendiği dönemde geçerli olan 25/7/2018 tarihli ve 7145 sayılı Kanun'un 13. maddesiyle 3713 sayılı Kanun'a eklenen geçici 19. maddeye göre tutukluluk incelemelerinin en geç doksanar günlük sürelerle kişi veya müdafi dinlenilmek suretiyle yapılacağı belirtilmiştir. Şikâyete konu süreçte başvurucunun SEGBİS yoluyla mahkeme önüne çıktığı ve müdafiinin de bulunduğu 23/7/2020 tarihli duruşmada tutukluluk hâlinin devamına karar verildiği, sonraki duruşmalı tutukluluk incelemesinin ise mevzuata uygun şekilde doksan günlük süre dolmadan fakat yetmiş yedinci günde yapıldığı görülmüştür.

30. Öte yandan Anayasa Mahkemesince Tarık Korkmaz (B. No: 2019/13057, 9/7/2020) kararında; olağanüstü hâl döneminde uzun süre hâkim/mahkeme önüne çıkamama şikâyetinin incelendiği Erdal Tercan ([GK], 2016/15637, 12/4/2018) ve Salih Sönmez (B. No: 2016/25431, 28/11/2018) kararlarına değinildikten sonra olağan dönemde tutukluluk incelemelerinin duruşmasız incelenebileceğine dair azami bir süre belirlenmesinin söz konusu olmadığı, dolayısıyla somut olaydaki durumun anılan kararlardan farklı olduğu belirtilerek mevzuata uygun şekilde gerçekleşen duruşmasız inceleme yönünden tazminat yoluna başvurmanın etkisiz olacağı değerlendirilmiş ve 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinde belirtilen dava yolunun tüketilmesine gerek olmadığı sonucuna varılmıştır (Tarık Korkmaz, § 103). Kanun'da belirtilen süre içinde tutukluluk incelemesinin duruşmalı yapıldığı anlaşılan somut olayda anılan karardan farklı değerlendirme yapmayı gerektiren bir durum söz konusu değildir.

b. Başvuru Süresi Bakımından

31. Anayasa Mahkemesi benzer şikâyetlere ilişkin yaptığı incelemelerde tutukluluk incelemelerinin hâkim/mahkeme önüne çıkarılmaksızın yapılması şeklindeki müdahalenin kişinin mahkeme/hâkim önüne çıkarılmasıyla sona ereceğini belirterek bu durumda bireysel başvurunun en geç tutuklunun mahkeme önüne çıkarılmasından itibaren otuz gün içinde yapılması gerektiği sonucuna varmıştır (Tarık Korkmaz, § 95).

32. Somut olayda başvurucunun SEGBİS yoluyla mahkeme önüne çıktığı ve müdafiinin de bulunduğu 8/10/2020 tarihli duruşmada başvurucunun terör örgütüne üye olma suçundan mahkûmiyetine ve tutukluluk hâlinin devamına karar verilmesinden sonra 23/10/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunduğu görülmüştür. Dolayısıyla başvurucunun mahkeme önüne çıkarılmasından itibaren otuz gün içinde başvuruda bulunduğu anlaşılmıştır. Bu itibarla başvurunun süresinde olduğunun kabul edilmesi gerekir.

33. Bu itibarla açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Esas Yönünden

a. Genel İlkeler

34. Anayasa'nın 19. maddesinin sekizinci fıkrası uyarınca hürriyeti kısıtlanan kişi kısa sürede durumu hakkında karar verilmesini ve bu kısıtlamanın kanuna aykırılığı hâlinde hemen serbest bırakılmasını sağlamak amacıyla yetkili bir yargı merciine başvurma hakkına sahiptir (Mehmet Haberal, B. No: 2012/849, 4/12/2013, § 122).

35. Serbest bırakılmak amacıyla yetkili yargı merciine yapılması gereken başvurudan söz edildiğinden anılan hakkın uygulanması, ancak talep hâlinde söz konusu olabilecektir. Dolayısıyla burada belirtilen bir yargı merciine başvurma hakkı, suç isnadıyla hürriyetinden yoksun bırakılan kimseler bakımından tahliye talebinin yanı sıra tutuklama, tutukluluğun devamı ve tahliye talebinin reddi kararlarına karşı yapılan itirazların incelenmesi sırasında da uygulanması gereken bir güvencedir (Aydın Yavuz ve diğerleri, § 328).

36. Bununla birlikte 5271 sayılı Kanun'un 108. maddesine göre şüpheli veya sanığın talebi olmaksızın tutukluluğun resen incelenmesi durumunda hürriyeti kısıtlanan kişiye tanınan yargı merciine başvurma hakkı kapsamında bir değerlendirme yapılmadığından bu incelemeler Anayasa'nın 19. maddesinin sekizinci fıkrası kapsamına dâhil değildir (Firas Aslan ve Hebat Aslan, B. No: 2012/1158, 21/11/2013, § 32; Faik Özgür Erol ve diğerleri, B. No: 2013/6160, 2/12/2015 § 24).

37. Anayasa'nın 19. maddesinin sekizinci fıkrasında, serbest bırakılmayı sağlamak amacıyla başvurulacak yerin bir yargı mercii olması öngörüldüğünden işin doğası gereği burada yapılacak incelemenin yargısal bir niteliği bulunmaktadır. Yargısal nitelikteki bu inceleme sırasında adil yargılanma hakkının tutmanın niteliğine ve şartlarına uygun güvencelerinin sağlanması gerekir. Bu bağlamda tutukluluk hâlinin devamının veya serbest bırakılma taleplerinin incelenmesinde silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerine riayet edilmelidir (Hikmet Yayğın, B. No: 2013/1279, 30/12/2014, §§ 29, 30).

38. Silahların eşitliği ilkesi, davanın taraflarının usul hakları bakımından aynı şartlara tabi tutulması ve taraflardan birinin diğerine göre daha zayıf bir duruma düşürülmeksizin iddia ve savunmalarını makul bir şekilde mahkeme önünde dile getirme fırsatına sahip olması anlamına gelmektedir. Çelişmeli yargılama ilkesi ise taraflara dava dosyası hakkında bilgi sahibi olma ve yorum yapma hakkının tanınmasını, bu nedenle tarafların yargılamanın bütününe aktif olarak katılmasını gerekir (Bülent Karataş, B. No: 2013/6428, 26/6/2014, §§ 70, 71).

39. Anayasa'nın 19. maddesinin sekizinci fıkrasından kaynaklanan temel güvencelerden biri de tutukluluğa karşı itirazın hâkim önünde yapılan duruşmalarda etkin olarak incelenmesi hakkıdır. Zira hürriyetinden yoksun bırakılan kimsenin bu duruma ilişkin şikâyetlerini, tutuklanmasına dayanak olan delillerin içeriğine veya nitelendirilmesine yönelik iddialarını, lehine ve aleyhine olan görüş ve değerlendirmelere karşı beyanlarını hâkim/mahkeme önünde sözlü olarak dile getirebilme imkânına sahip olması tutukluluğa itirazını çok daha etkili bir şekilde yapmasını sağlayacaktır. Bu nedenle kişi, bu haktan düzenli bir şekilde yararlanarak makul aralıklarla dinlenilmeyi talep edebilmelidir (Firas Aslan ve Hebat Aslan, § 66; Süleyman Bağrıyanık ve diğerleri, § 267; Aydın Yavuz ve diğerleri, § 333).

40. Anılan güvencenin bir yansıması olarak 5271 sayılı Kanun'un 105. maddesinde, şüpheli veya sanığın soruşturma ve kovuşturma evrelerinde salıverilme talepleri karara bağlanırken duruşmada karar verilecek ise Cumhuriyet savcısının yanı sıra şüpheli, sanık veya müdafinin görüşünün alınacağı belirtilmiş; aynı Kanun'un 108. maddesinde ise soruşturma evresinde şüphelinin tutukluluk hâlinin devamının gerekip gerekmeyeceği hususunda karar verilirken şüpheli veya müdafiinin dinlenilmesi gerektiği düzenlenmiştir. Öte yandan Kanun'un 101. maddesinin (5) numaralı fıkrası ile 267. maddesine göre resen ya da talep üzerine tutukluluk hakkında verilmiş tüm kararlar, mahkeme önünde itiraza konu olabilmektedir (Süleyman Bağrıyanık ve diğerleri, § 269). Tutukluluğa ilişkin kararların itiraz incelemesi bakımından aynı Kanun'un 271. maddesinde itirazın kural olarak duruşma yapılmaksızın karara bağlanacağı, ancak gerekli görüldüğünde Cumhuriyet savcısı ve sonra müdafi veya vekilin dinlenebileceği düzenlemesine yer verilmiştir. Buna göre tutukluluk incelemelerinin ya da tutukluluğa ilişkin itiraz incelemelerinin duruşma açılarak yapılması hâlinde şüpheli, sanık veya müdafiinin dinlenilmesi gerekmektedir (Aydın Yavuz ve diğerleri, § 334).

41. Ancak tutukluluğa ilişkin verilen her kararın itirazının incelenmesinde veya her tahliye talebinin değerlendirilmesinde duruşma yapılması ceza yargılaması sistemini işlemez hâle getirebilecektir. Bu nedenle Anayasa'da öngörülen inceleme usulüne ilişkin güvenceler, duruşma yapmayı gerektirecek özel bir durum olmadığı sürece tutukluluğa karşı yapılacak itirazlar için her durumda duruşma yapılmasını gerektirmez (Firas Aslan ve Hebat Aslan, § 73).

b. İlkelerin Olaya Uygulanması

42. Başvurucu; tutukluluk incelemelerinin ve tutukluluk hâlinin devamına ilişkin kararlara yaptığı itirazların kendisi ve müdafii dinlenmeksizin, duruşma yapılmadan dosya üzerinden değerlendirilmesi nedeniyle tutukluluğa dair itirazlarını etkili şekilde ileri süremediğini iddia etmiştir.

43. Bu bağlamda öncelikle başvurucunun hukuki durumunu tespit etmekgerekir. Başvurucunun tutukluluk durumunun incelendiği dönemde geçerli olan 7145 sayılı Kanun'un 13. maddesiyle 3713 sayılı Kanun'a eklenen geçici 19. maddeye göre başvurucunun da tutuklanmasına neden olan terör örgütü üyeliği suçu bakımından tutukluluğa itiraz ve tahliye taleplerinin dosya üzerinden karara bağlanabileceği, tahliye taleplerinin en geç otuzar günlük sürelerle tutukluluğun incelenmesi ile birlikte dosya üzerinden değerlendirilebileceği, 5271 sayılı Kanun'un 108. maddesi uyarınca yapılan tutukluluk incelemesinin en geç otuzar günlük sürelerle dosya üzerinden, doksanar günlük sürelerle kişi veya müdafi dinlenilmek suretiyle resen yapılacağı belirtilmiştir. Böylece kanun koyucu bu düzenleme ile tutukluluk incelemelerinin duruşmasız yapılabilmesi bakımından doksan günlük azami süre belirleyerek tutukluluk incelemelerinde silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerini teminat altına almıştır (M.S., B. No: 2020/15221 5/10/2023 § 59).

44. Dolayısıyla tutukluluk incelemelerinde yargı merciine başvurma hakkı kapsamında şüpheli veya sanığın talebinin de dikkate alınarak bir değerlendirme yapılması imkânı sağlandığından 3713 sayılı Kanun'un geçici 19. maddesi kapsamındaki suçlar bakımından 5271 sayılı Kanun'un 108. maddesi uyarınca resen yapılan tutukluluk incelemelerinin de Anayasa'nın 19. maddesinin sekizinci fıkrası kapsamında incelenmesi mümkün kılınmaktadır. Kaldı ki başvurucu, tutukluluğun devamına dair kararlara yaptığı itirazların duruşma yapılmadan incelendiğinden de şikâyet etmiştir. Tutukluluğun devamı kararlarına karşı yapılan itirazların incelenmesinin Anayasa'nın 19. maddesinin sekizinci fıkrasındaki güvence kapsamında olduğu konusunda ise herhangi bir tereddüt bulunmamaktadır (M.S., § 60).

45. Diğer taraftan salgın hastalık nedeniyle alınan tedbirlere dair düzenlemeler içeren 7226 sayılı Kanun'da 5271 sayılı Kanun'da düzenlenen koruma tedbirlerine ilişkin sürelerin kapsam dışı bırakıldığı, ayrıca duruşmaların ve müzakerelerin ertelenmesi de dâhil olmak üzere alınması gereken diğer tüm tedbirler ile buna ilişkin usul ve esaslar konusunda Yargıtay ve Danıştay bakımından ilgili başkanlar kuruluna, ilk derece, adli ve idari yargı mercileri ile bölge adliye ve bölge idare mahkemeleri bakımından Hâkimler ve Savcılar Kuruluna, adalet hizmetleri bakımından ise Bakanlığa yetki verildiği anlaşılmaktadır. Buna karşın söz konusu Kanun'da tutuklu işlere ilişkin olarak doğrudan herhangi bir düzenleme yapılmadığı görülmüştür. Dolayısıyla bu dönemde getirilen düzenlemeler başvurucunun tutukluluk durumunun incelenmesi konusunda bir değişiklik yapmamıştır yani başvurucunun tutukluluk durumunun 7145 sayılı Kanun'un 13. maddesiyle 3713 sayılı Kanun'a eklenen geçiçi 19. madde uyarınca en geç doksan günde bir duruşmalı olarak yapılması gerekir (M.S., § 61).

46. Somut olayda başvurucu, SEGBİS yoluyla mahkeme önüne çıktığı ve müdafiinin de bulunduğu 23/7/2020 tarihli duruşmada savunmasını sözlü olarak ifade etmiştir. Bu duruşmadan sonra başvurucunun mahkûmiyeti ile birlikte tutukluluk hâlinin devamına karar verildiği 8/10/2020 tarihli duruşmaya kadar resen yapılan tutukluluk incelemelerinin, tutukluluk hâlinin devamı kararlarına yapılan itirazlarının ve tahliye talebinin dosya üzerinden incelenerek karara bağlandığı ve başvurucunun bu süreç içinde hâkim/mahkeme önüne çıkarılmadığı görülmüştür. Dolayısıyla başvurucunun tutukluluk durumunun kanunda belirlenen doksan gün içinde duruşma açılmak suretiyle incelendiği anlaşılmıştır. Bu itibarlakanuna açıkça aykırı bir durum söz konusu değildir.

47. Bununla birlikte Anayasa Mahkemesi koruma tedbirleriyle ilgili sürelere ilişkin şikâyetleri incelerken yasal mevzuatta belirtilen süreleri dikkate almakla birlikte mevzuatta belirtilen sürelerin veya somut olaydaki sürenin makul olup olmadığı konusunda anayasal bir değerlendirme yapmak durumundadır. Nitekim Anayasa Mahkemesi aşağıda değinilen kararlarda somut olayda gerçekleşen sürelerin makul olup olmadığını değerlendirmiştir (M.S., § 63).

48. O hâlde başvurucunun mevzuata uygun şekilde en geç 2 ay 15 gün sonra mahkeme önüne çıkarılmasının somut olayın şartlarında makul olup olmadığının değerlendirilmesi gerekir.

49. Bu bağlamda Anayasa Mahkemesi Aydın Yavuz ve diğerleri (aynı kararda bkz. §§ 326-359) kararında; 15 Temmuz 2016 tarihinde yaşanan darbe teşebbüsü ve sonrasında ilan edilen olağanüstü hâl döneminde ortaya çıkan şartları dikkate alarak darbe teşebbüsü, FETÖ/PDY ve terörle ilgili suçlardan dolayı tutuklanan kişilerin tutukluluk incelemelerinin belirli bir süre boyunca (8 ay 18 gün) duruşmasız olarak yapılmasının Anayasa'nın 19. maddesinin sekizinci fıkrasıyla bağdaşmasa da olağanüstü yönetim usullerinin benimsendiği dönemde temel hak ve özgürlüklerin güvence rejimini düzenleyen Anayasa'nın 15. maddesi kapsamında meşru görülebileceğini belirtmiştir. Buna karşılık Anayasa Mahkemesi Erdal Tercan kararında aynı kapsamda yaptığı incelemede darbe teşebbüsünden sonraki süreçte darbe teşebbüsünün arkasındaki yapılanma olan FETÖ/PDY veyaterörle bağlantılı suçlardan tutuklanan kişilerin tutukluluk incelemelerinin on sekiz ayı aşan bir sürede hâkim/mahkeme önüne çıkarılmaksızın yapılmasının olağanüstü hâl döneminde de kişi hürriyeti ve güvenliği hakkını ihlal ettiği sonucuna varmıştır (Erdal Tercan, §§ 229-251).

50. Öte yandan Anayasa Mahkemesi Mehmet Halim Oral (B. No: 2012/1221, 16/10/2014, § 53) ve Ferit Çelik (B. No: 2012/1220, 10/12/2014, § 53) kararlarında başvurucuların tutukluluk durumunun 7 ay 2 gün, Ulaş Kaya ve Adnan Ataman (B. No: 2013/4128, 18/11/2015, § 61) kararında ise 3 ay 17 gün, İbrahim Soylu (B. No: 2015/14648, 23/1/2019, § 36) kararında 13 ay boyunca duruşma yapılmaksızın dosya üzerinden yapılan incelemeler sonucunda verilen kararlar ile devam ettirilmesinin olağan dönemde Anayasa'nın 19. maddesinin sekizinci fıkrasını ihlal ettiği sonucuna varmıştır (M.S., § 66).

51. Anayasa Mahkemesi yakın zamanda verdiği Tarık Korkmaz kararında ise olağan dönemde tutukluluk incelemelerinin duruşmasız yapılabileceğine dair azami bir süre belirlenmesinin söz konusu olmadığını belirterek tutukluluk incelemelerinin mevzuata uygun şekilde 1 ay 26 gün boyunca hâkim/mahkeme önüne çıkarılmaksızın yapılmasının Anayasa'nın 19. maddesinin sekizinci fıkrası bağlamında kişi hürriyeti ve güvenliği hakkını ihlal etmediği sonucuna varmıştır (Tarık Korkmaz, § 107).

52. Anayasa Mahkemesi müdahalenin dayanağı olan kuralın iptal talebine ilişkin olarak yaptığı incelemede söz konusu kural uyarınca şüpheli veya sanığın tutuklamaya ilişkin beyan ve delillerini mahkeme huzurunda sunamadan doksan gün süreyle özgürlüğünden yoksun bırakılabileceğini belirterek şüpheli veya sanığın makul olarak değerlendirilemeyecek bir süreyle tahliye talebini mahkeme önünde sözlü olarak dile getirme imkânından yoksun bırakılmasının Anayasa’nın 19. maddesinin sekizinci fıkrasında düzenlenen tutukluluğa ilişkin iddia ve savunmaların makul bir sürede mahkeme önünde dile getirilmesi güvencesiyle bağdaşmadığı ve müdahalenin ölçüsüz olduğu sonucuna varmış ve kuralın Anayasa'nın 13. ve 19. maddelerine aykırılığı nedeniyle iptaline karar vermiştir (AYM, E.2018/137, K.2022/86, 30/6/2022, §§ 316-338).

53. AİHM ise Erişen ve diğerleri/Türkiye (B. No: 7067/06, 3/4/2012) kararında, tutukluluğa ilişkin itirazların 2 ay 13 günlük süre boyunca şüpheli dinlenilmeden reddedilmesini Sözleşme'nin 5. maddesinin (4) numaralı fıkrasının ihlali olarak değerlendirmiştir (Erişen ve diğerleri/Türkiye, §§ 51-54).

54. Öte yandan Anayasa Mahkemesi; davanın karmaşıklığı, sanık ve müşteki sayısının fazla olması gibi hususları tutukluluk süresinin veya yargılamanın uzun sürmesi gibi şikâyetlerle ilgili olarak değerlendirmeye esas almasına rağmen -yukarıda değinilen kararlardan da açıkça anlaşılacağı üzere- uzun süre hâkim veya mahkeme önüne çıkamama şikâyetlerine ilişkin incelemelerinde anılan hususlardan bağımsız bir değerlendirme yapmıştır. Ancak bu durum somut olayın koşullarının hiçbir şekilde dikkate alınmayacağı anlamına gelmez. Diğer yandan tutukluluk incelemesi amacıyla duruşma açılması durumunda söz konusu duruşmaya tüm sanıkların veya tarafların katılmasını gerektirmemektedir. Mahkeme sadece tutuklu kişilerin katılımını sağlamak suretiyle duruşmalı tutukluluk incelemesini yapabilecektir (M.S., § 70).

55. Yine salgın hastalık nedeniyle her ne kadar bizzat katılım yoluyla duruşma açmanın duruşmaya katılanlar ve toplum sağlığı yönünden bir kısım sakıncası bulunsa da duruşmaların SEGBİS yoluyla yapılmasının aynı derecede sakıncalı olduğunu söylemek mümkün gözükmemektedir. Nitekim yapılan düzenlemeler kapsamında da tutuklu işler bakımından duruşmaların SEGBİS yoluyla yapılması konusunda herhangi bir kısıtlama öngörülmemiştir. Ayrıca başvurucunun da SEGBİS yoluyla duruşma yapılması konusunda herhangi bir itiraz ileri sürmediği anlaşılmaktadır.

56. Sonuç olarak başvurucunun şikâyete konu süreçte tutukluluğa yönelik itirazlarını, tutuklanmasına dayanak olan delillerin içeriğine veya nitelendirilmesine yönelik iddialarını, lehine ve aleyhine olan görüş ve değerlendirmelere karşı beyanlarını, tahliye taleplerini hâkim/mahkeme önünde sözlü olarak dile getirmesi mümkün olmamıştır. Dolayısıyla başvurucunun tutukluluk durumunun 2 ayı aşan bir süre (2 ay 15 gün) boyunca duruşmasız olarak incelenmesi olağan dönemde silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkeleri ile bağdaşmamaktadır.

57. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 19. maddesinin sekizinci fıkrası bağlamında başvurucunun kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

VI. GİDERİM

58. Başvurucu, 500.000 TL manevi tazminat ve bilirkişi marifetiyle tespit edilecek tutar kadar maddi tazminat talebinde bulunmuştur.

59. Başvuruda, tutukluluğun 2 ay 15 gün (iki ayı aşan bir süre) boyunca hâkim/mahkeme önüne çıkarılmaksızın dosya üzerinden yapılan incelemeler sonrasında verilen kararlarla sürdürülmesi nedeniyle Anayasa'nın 19. maddesinin sekizinci fıkrasının ihlal edildiğine karar verilmiştir. Bununla birlikte başvurucunun tutukluluk incelemesi kapsamında hâkim/mahkeme önüne çıkarıldığı da görülmüştür. Bu durumda ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gereken bir hususun bulunmadığı anlaşılmıştır.

60. Öte yandan somut olayda ihlalin tespit edilmesinin başvurucunun uğradığı zararların giderilmesi bakımından yetersiz kalacağı açıktır. Başvurucunun kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına yönelik müdahale nedeniyle yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvurucuya net 12.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.

61. Anayasa Mahkemesinin maddi tazminata hükmedebilmesi için başvurucunun uğradığını iddia ettiği maddi zarar ile tespit edilen ihlal arasında illiyet bağı bulunmalıdır. Başvurucuların bu konuda herhangi bir belge sunmamış olması nedeniyle maddi tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi gerekir.

VII. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Tutukluluk incelemesinin hâkim/mahkeme önünde makul aralıklarla yapılmadığına ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Tutukluluk incelemesinin hâkim/mahkeme önünde makul aralıklarla yapılmaması nedeniyle Anayasa'nın 19. maddesinin sekizinci fıkrasının İHLAL EDİLDİGİNE,

C. Başvurucuya net 12.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,

D. 18.800 TL vekâlet ücretinden oluşan yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

E. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

F. Kararın bir örneğinin bilgi için Konya 9. Ağır Ceza Mahkemesine (E.2019/192, K.2020/299) GÖNDERİLMESİNE,

G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 14/12/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.