TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

Y. B.BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2020/38826)

 

Karar Tarihi: 20/7/2023

R.G. Tarih ve Sayı: 16/11/2023-32371

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

 

 

Selahaddin MENTEŞ

 

 

İrfan FİDAN

 

 

Muhterem İNCE

Raportör

:

Fatih ALKAN

Başvurucu

:

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, yeni koronavirüs (COVID-19) salgınına yönelik tedbirler kapsamında ceza infaz kurumundaki görüşlerin kısıtlanması nedeniyle aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 30/11/2020 tarihinde yapılmıştır. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

3. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.

III. OLAY VE OLGULAR

4. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle olaylar özetle şöyledir:

5. Başvurucu, silahlı terör örgütüne üye olma suçu kapsamında 10/5/2017 tarihinde tutuklanarak Antalya L Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna (Ceza İnfaz Kurumu) konulmuş ve tahliye olduğu 7/12/2021 tarihine kadar burada tutulmuştur.

6. Türkiye'de ilk kez 11/3/2020 tarihinde görüldüğü açıklanan COVID-19 hastalığının pandemiye dönüşmesi üzerine oluşturulan Sağlık Bakanlığı Koronavirüs Bilim Kurulunun (Bilim Kurulu) tavsiye kararları doğrultusunda Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğünce (Genel Müdürlük) başsavcılıklara gönderilen 14/3/2020 tarihli yazı ile mahpusların açık ve kapalı görüş haklarının kullanımı ikinci bir yazıya kadar ertelenmiştir. Genel Müdürlükçe 27/3/2020, 11/4/2020, 30/4/2020, 15/5/2020 tarihlerinde başsavcılıklara gönderilen yazılarda da kısıtlamanın aynı şekilde uygulanmasına devam edileceği ifade edilmiştir.

7. Yine Genel Müdürlük tarafından başvurucunun barındırıldığı Ceza İnfaz Kurumuna 16/5/2020 tarihinde gönderilen, mahpusların açık ve kapalı görüş haklarının salgın tedbirleri kapsamında kısıtlanması gerektiğini belirten yazının ilgili kısmı şöyledir:

"...Ceza infaz kurumlarının toplu olarak yaşanan yerler olması ve bulaşıcı hastalıklar açısından risk oluşturması nedeniyle 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'un 6 ncı maddesinin birinci fıkrasının (f) bendi, Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetimi ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Tüzük'ün 113 üncü maddesi ve yukarıda belirtilen ilgi yazılar uyarınca ceza infaz kurumlarında özel önlemlerin alınmasına ihtiyaç duyulmuştur. Bu kapsamda ...

4. Hükümlü ve Tutukluların Ziyaret Edilmeleri Hakkında Yönetmelik’in 5 inci maddesi ... uyarınca yaptırılan açık ve kapalı görüşlerin hükümlü ve tutukluların hakları saklı kalmak üzere tüm ceza infaz kurumlarında 2 (iki) hafta süreyle ertelenmesi, zorunluluk arz eden durumlarda Cumhuriyet başsavcılığının yazılı izni ile görüşlerin yaptırılması, yabancı uyruklu olup yurtdışından geldiği anlaşılan kişilerin yapmak istedikleri ziyaretlerin ise süresiz ertelenmesi, bu aşamada avukat görüşlerinin Sağlık Bakanlığı Koronavirüs Bilim Kurulunun tavsiye kararlarında belirtilen (2 metre mesafe, maske takma vb.) sağlık tedbirlerine uyularak yaptırılmasına özen gösterilmesi ..."

8. Genel Müdürlük tarafından gönderilen 29/5/2020 tarihli yazıda açık ve kapalı görüş hakkına yönelik kısıtlamanın mahpusun belirleyeceği bir kişi ile ayda bir kez kapalı görüş yaptırılması şeklinde uygulanacağı ve mahpusların diğer hakları saklı kalmak üzere görüşlerin tüm ceza infaz kurumlarında 15/6/2020 tarihine kadar ertelendiği belirtilmiştir. Genel Müdürlüğün 16/6/2020 ve 30/6/2020 tarihli yazıları ile söz konusu tedbirin aynı şekilde devam edeceği bildirilmiştir.

9. Genel Müdürlüğün 28/8/2020 tarihli yazısı ile kısıtlamanın kapsamı değiştirilmiştir. Söz konusu yazının ilgili kısmı şöyledir:

"... Hükümlü ve Tutukluların Ziyaret Edilmeleri Hakkında Yönetmelik’in 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (d) ve (f) bentleri uyarınca yaptırılan açık ve kapalı görüşlerin 2020 yılı Eylül ayı içerisinde 1-15 Eylül tarihleri arasında 2 yakını ile 1 kez, 16-30 Eylül tarihleri arasında ise 2 yakını ile 1 kez kapalı görüş yaptırılması, hükümlü ve tutukluların hakları saklı kalmak üzere bunun dışındaki diğer ziyaretlerin tüm ceza infaz kurumlarında 1/10/2020 tarihine kadar ertelenmesi, zorunluluk arz eden durumlarda Cumhuriyet başsavcılığının yazılı izni ile görüşlerin yaptırılması, yabancı uyruklu olup yurt dışından geldiği anlaşılan kişilerin yapmak istedikleri ziyaretlerin yaptırılmaması uygulamasına devam edilmesi ..."

10. Başvurucu, kapalı ve açık görüşlerin kısıtlanmasına yönelik alınan kararların yasal dayanağının bulunmadığını ileri sürerek söz konusu uygulamanın kaldırılması talebiyle 14/9/2020 tarihinde infaz hâkimliğine şikâyet dilekçesi sunmuştur.

11. Antalya 1. İnfaz Hâkimliğinin 1/10/2020 tarihli kararıyla şikâyetin reddine karar verilmiştir. Kararın gerekçesinde, pandemi nedeniyle Bilim Kurulunun önerisi üzerine getirilen kısıtlamanın 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'un 83. maddesinde belirtilen ziyaret hakkını ihlal edici nitelikte olmadığı, sağlık açısından zorunlu olduğu, bu nedenlerle kararın usul ve esas bakımından hukuka uygun olduğu ifade edilmiştir.

12. Başvurucunun itirazı, Antalya 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 6/11/2020 tarihli kararıyla reddedilmiştir. Kararın gerekçesinde; ceza infaz kurumunun idari işleyişinin gerektirdiği zorunluluklar kapsamında güvenlik, düzen ve disiplin sağlanması gerekliliklerine uygun ve temel hak ve hürriyetlerin özüne dokunmayacak şekilde gerçekleştirilen uygulamaya ilişkin olarak İnfaz Hâkimliğince verilen kararın yasaya ve hukuka uygun olduğu ifade edilmiştir.

13. Başvurucu, nihai kararı 13/11/2020 tarihinde öğrendikten sonra 30/11/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

14. Anayasa Mahkemesi başvurucunun pandemi sürecinde aile fertleriyle yaptığı görüşlerin tarihlerine, türlerine ve sürelerine ilişkin olarak Ceza İnfaz Kurumundan bilgi ve belge talep etmiştir. Gönderilen cevap yazısının ekinde yer alan ziyaret raporuna göre başvurucu, tedbirlerin alınmasından birkaç gün öncesi 11/3/2020 tarihinde anne ve babasıyla görüşmüş, sonraki süreçte 10/6/2020 tarihinde annesiyle, 22/7/2020 tarihinde kardeşiyle, 5/8/2020 tarihinde annesi ve babasıyla, 26/8/2020 tarihinde annesi ve kardeşiyle, 9/9/2020, 23/9/2020 ve 14/10/2020 tarihlerinde annesi ve babasıyla, 28/10/2020 tarihinde annesi ve halasıyla, 11/11/2020 ve 25/11/2020 tarihlerinde eşiyle, 16/12/2020 tarihinde annesi ve babasıyla, 30/12/2020 tarihinde annesi ve kardeşiyle kapalı görüş yapmıştır. Rapora göre başvurucu, 11/3/2020 tarihinden tahliye olduğu 7/12/2021 tarihine kadar bir kez açık görüş yapma hakkından yararlanmış ve bu kapsamda 24/2/2021 tarihinde halasıyla görüşmüştür.

IV. İLGİLİ HUKUK

A. Ulusal Hukuk

15. 5275 sayılı Kanun'un "Hapis cezalarının infazında gözetilecek ilkeler" kenar başlıklı 6. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"...

f) Ceza infaz kurumlarında hükümlülerin yaşam hakları ile beden ve ruh bütünlüklerini korumak üzere her türlü koruyucu tedbirin alınması zorunludur ..."

16. 5275 sayılı Kanun'un "Hükümlüyü ziyaret" kenar başlıklı 83. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"(1) Hükümlü, belgelendirilmesi koşuluyla eşi, üçüncü dereceye kadar kan ve kayın hısımları ile vasisi veya kayyımı tarafından haftada bir kez ve ayrıca kuruma kabullerinde, zorunlu hâller dışında bir daha değiştirilmemek üzere, ad ve adreslerini bildirdiği en fazla üç kişi tarafından, yarım saatten az ve bir saatten fazla olmamak üzere çalışma saatleri içinde ziyaret edilebilir...

 (3) Görüşler, koşul ve süreleri Adalet Bakanlığınca hazırlanan yönetmelikle kapalı ve açık olmak üzere iki biçimde yaptırılır."

17. 5275 sayılı Kanun'un "Tutukluların hakları" kenar başlıklı 114. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:

"(2) Soruşturma ve kovuşturma evrelerinde tutuklular, kurumun bu husustaki genel düzenine uymak suretiyle ziyaretçi kabul edebilirler. Ancak soruşturma evresinde Cumhuriyet savcısı, kovuşturma evresinde hâkim veya mahkeme, soruşturmanın veya davanın selameti bakımından tutuklunun ziyaretçi kabulünü yasaklayabilir veya bu hususta kısıtlamalar koyabilir."

18. 5275 sayılı Kanun’un "Tutukluların yükümlülükleri" kenar başlıklı 116. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"(1) Bu Kanunun; yüksek güvenlikli kapalı ceza infaz kurumları,...ziyaret, yabancı hükümlüleri ziyaret, ziyaret ve görüşlerde uygulanacak esaslar, beden eğitimi, kütüphane ve kurslardan yararlanma konularında 9, 16, 21, 22, 26 ilâ 28, 34 ilâ 53, 55 ilâ 62, 66 ilâ 76 ve 78 ila 88 inci maddelerinde düzenlenmiş hükümlerin tutukluluk hâliyle uzlaşır nitelikte olanları tutuklular hakkında da uygulanabilir."

19. 17/6/2005 tarihli ve 25848 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Hükümlü ve Tutukluların Ziyaret Edilmeleri Hakkında Yönetmelik'in (Ziyaret Yönetmeliği) "Temel ilkeler" kenar başlıklı 5. maddesinin birinci fıkrasının (c), (d) ve (e) bentleri şöyledir:

"(c) Görüşler kapalı ve açık olmak üzere iki biçimde yaptırılır.

d) Kurum idaresinin uygun göreceği bir hafta açık görüş, ayın diğer haftaları kapalı görüş olmak üzere, hükümlü ve tutuklular bu Yönetmelikte belirtilen yakınları ile haftada bir kez olacak şekilde görüşme yapabilir.

e) Kurum mevcudu, güvenliği ve düzeni dikkate alınmak suretiyle 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun İkinci Kitap Dördüncü Kısım Dördüncü, Beşinci, Altıncı ve Yedinci Bölümünde tanımlanan suçlar, 12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu kapsamına giren suçlardan, hükümlü ve tutuklular için ceza infaz kurumlarındaki açık görüşler idare ve gözlem kurulu kararıyla iki ayda bir yaptırılabilir."

20. Ziyaret Yönetmeliği'nin "Kapalı görüş" kenar başlıklı 7. maddesi şöyledir:

"Kapalı görüş, hükümlü ve tutuklular ile ziyaretçilerinin her türlü maddi temasının önlendiği, konuşulanların hazır bulunan görevli tarafından işitilebilecek şekilde izlenebildiği ve ceza infaz kurumu idaresinin bu iş için tahsis ettiği özel bölümde yapılan görüşmelerdir."

21. Ziyaret Yönetmeliği'nin "Açık görüş" kenar başlıklı 13. maddesi şöyledir:

"Açık görüş, hükümlü ve tutuklular ile ziyaretçilerinin maddi temasına imkan verecek şekilde, konuşulanların hazır bulunan görevli tarafından işitilebildiği ve izlenebildiği, ceza infaz kurumunun bu iş için tahsis edilmiş özel bölümünde yapılan ziyaret ve görüşmelerdir."

22. 29/3/2020 tarihli ve 31083 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetimi ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Yönetmelik'in (İnfaz Yönetmeliği) "Bulaşıcı Hastalıklardan Korunma" başlıklı 96. maddesinin ilgili (1) ve (3) numaralı fıkraları şöyledir:

"(1) Kurumda, 24/4/1930 tarihli ve 1593 sayılı Umumî Hıfzıssıhha Kanununun 57 nci maddesinde ve 30/5/2007 tarihli ve 26537 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Bulaşıcı Hastalıklar Sürveyans ve Kontrol Esasları Yönetmeliğinde yer alan hastalık veya durumlardan birisinin çıkması veya çıkma şüphesinin ya da bu türden bir hastalık sebebiyle ölümün meydana geldiği hâllerde durum cezaevi tabibince kurumun en üst amirine bildirilir. Bu bildirimin alınması üzerine kurum en üst amiri durumu gecikmeksizin ilgili mercilere bildirir. ...

 (3) Tedaviyi sağlayacak nitelikte özel bölümü bulunmayan kurumlardaki hükümlüler, derhal tedavisinin yapılabileceği sağlık kuruluşuna sevk edilir. Kurum idaresi tarafından, hastalığın yayılmasına engel olmak için gerekli önlemler alınır."

23. 24/4/1930 tarihli ve 1593 sayılı Umumî Hıfzıssıhha Kanunu'nun "Memleket dahilinde sari ve salgın hastalıklarla mücadele" kenar başlıklı 57. maddesi şöyledir:

"Kolera, veba (Bübon veya zatürree şekli), lekeli humma, karahumma (hummayi tiroidi) daimi surette basil çıkaran mikrop hamilleri dahi - paratifoit humması veya her nevi gıda maddeleri tesemmümatı, çiçek, difteri (Kuşpalazı) - bütün tevkiatı dahi sari beyin humması (İltihabı sahayai dimağii şevkii müstevli), uyku hastalığı (İltihabı dimağii sari), dizanteri (Basilli ve amipli), lohusa humması (Hummai nifası) ruam, kızıl, şarbon, felci tıfli (İltihabı nuhai kuddamii sincabii haddı tifli), kızamık, cüzam (Miskin), hummai racia ve malta humması hastalıklarından biri zuhur eder veya bunların birinden şüphe edilir veyahut bu hastalıklardan vefiyat vuku bulur veya mevtin bu hastalıklardan biri sebebiyle husule geldiğinden şüphe olunursa aşağıdaki maddelerde zikredilen kimseler vak'ayı haber vermeğe mecburdurlar. Kudurmuş veya kuduz şüpheli bir hayvan tarafından ısırılmaları, kuduza müptela hastaların veya kuduzdan ölenlerin ihbarı da mecburidir."

B. Uluslararası Hukuk

24. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) "Özel ve aile hayatına saygı hakkı" kenar başlıklı 8. maddesi şöyledir:

"(1) Herkes özel ve aile hayatına, konutuna ve yazışmasına saygı gösterilmesi hakkına sahiptir.

 (2) Bu hakkın kullanılmasına bir kamu makamının müdahalesi, ancak müdahalenin yasayla öngörülmüş ve demokratik bir toplumda ulusal güvenlik, kamu güvenliği, ülkenin ekonomik refahı, düzenin korunması, suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması için gerekli bir tedbir olması durumunda söz konusu olabilir."

25. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM) göre hükümlü ve tutuklular Sözleşme kapsamında kalan temel hak ve hürriyetlerin tamamına kural olarak sahiptir (Hirst/Birleşik Krallık (No. 2), B. No: 74025/01, 6/10/2005, § 69). AİHM'e göre suçun mahiyeti haklı gösteriyorsa bir tutuklunun özel bir hapishane rejimine veya sınırlayıcı ziyaret düzenlemelerine tabi tutulması onun Sözleşme'nin 8. maddesi kapsamındaki hakkına müdahale teşkil eder ancak kendiliğinden bu hakkın ihlali anlamına gelmez (Vlasov/Rusya, B. No: 78146/01, 12/6/2008, § 123).

26. AİHM, ceza infaz kurumunda tutulmanın kaçınılmaz sonucu olarak suçun önlenmesi ve disiplinin sağlanması gibi güvenliğin ve düzenin korunmasına yönelik kabul edilebilir gerekliliklerin olması durumunda mahkûmların sahip olduğu haklara sınırlama getirilebileceğini kabul etmiştir. Ancak bu durumda dahi hükümlü ve tutukluların haklarına yönelik herhangi bir sınırlama makul ve ölçülü olmalıdır (Silver ve diğerleri/Birleşik Krallık, B. No: 5947/72 ..., 25/3/1983, §§ 99-105). AİHM'e göre hükümlü ve tutukluların özel ve aile hayatına saygı gösterilmesi hakkı, ceza infaz kurumu idaresinin hükümlü ve tutukluların ailesi ve yakınlarıyla temasını devam ettirecek önlemleri almasını zorunlu kılmaktadır (Messina/İtalya (No. 2), B. No: 25498/94, 28/9/2000, § 61; Ouinas/Fransa (k.k.), B. No: 13756/88, 12/3/1990; Kučera/Slovakya, B. No: 48666/99, 17/7/2007, § 127). Bu hakka getirilen sınırlamalar, suç ve düzensizliğin önlenmesi için güvenlik nedeniyle uygulamaya konulmuş olsa da haklı bir gerekçeye dayanmalıdır (Gülmez/Türkiye, B. No: 16330/02, 20/5/2008, § 46).

27. AİHM içtihatlarına göre kanunla öngörülme kriteri, kendi içinde üç temel prensibi içermektedir: İlk olarak müdahale teşkil eden eylem, mevzuatta yer alan bir düzenlemeye dayanmalıdır. İkinci olarak bu düzenlemenin mutlaka şeklî anlamda kanunla yapılması zorunlu olmayıp anılan şart, devletin temel hak ve özgürlüklere müdahalesi için kendisine yetki veren bir hukuk kuralının varlığı şeklinde anlaşılmalıdır. Buna göre müdahalenin dayanağını teşkil eden düzenleme, ilgili kişi açısından yeterli derecede ulaşılabilir olmalıdır. Son olarak söz konusu düzenleme, hitap ettiği kişiler bakımından davranışlarını ona göre yönlendirme ve belli şartlar çerçevesinde eylemleri neticesinde meydana gelebilecek sonuçları öngörebilmeye imkân sağlayacak açıklıkta olmalıdır (Silver ve diğerleri/Birleşik Krallık, B. No: 5947/72, 6205/73 ..., 25/3/1983, §§ 86-88).

28. Terheş/Romanya (B. No: 49933/20, 13/4/2021) davasında AİHM, COVID-19 salgınına yönelik tedbirler kapsamında Romanya'da ilan edilen olağanüstü hâl dönemine ilişkin tespit ve değerlendirmelerde bulunmuştur. AİHM; bu kapsamda alınan tedbirlerin sağlık nedeniyle uygulandığını, olağanüstü hâl kararının yerleşik anayasal düzenden farklı şekilde önlemler alınmasına imkân sağlayan özel bir hukuki rejim olduğunu ve devlete bazı temel hakların kullanımının sınırlandırılması yönünde cevaz verdiğini belirtmiştir. AİHM, COVID-19 salgınının yalnızca insanların sağlığı ve yaşamları üzerinde değil ekonomik ve toplumsal anlamda çok ciddi etkilerinin olabileceğini ve bu nedenle öngörülemeyen bir durumun bulunduğunu vurgulamıştır. AİHM, davaya konu olan seyahat yasağını içeren tedbirin ciddi ve acil olduğu kabul edilen sağlık şartları nedeniyle insanların izole edilebilmesi ve salgının önlenmesi amacıyla uygulandığını tespit etmiştir (Terheş/Romanya, §§ 39, 40).

29. Öte yandan Venedik Komisyonunun 8/10/2020 tarihli ve 995/2020 sayılı Avrupa Birliği üyesi devletlerde COVID-19 salgınının sonucu olarak alınan tedbirler ve demokrasi, hukuk devleti ile temel haklara etkileri hakkındaki ara raporunda, üye devletlerin COVID-19 ile mücadele kapsamında uyguladıkları tedbirlerin hukuki çerçevelerine ilişkin açıklamalar yer almaktadır. Söz konusu raporda; üye dokuz ülkenin anayasalarının ilgili hükümlerine istinaden olağanüstü hâl ilan ettiği, beş üye ülkenin dayanağını anayasa yerine kanunlardan alan olağanüstü hâl ilan ettiği, on dört üye ülkenin ise COVID-19 salgını sırasında hukuki olarak olağanüstü hâl ilan etmediği, bu kategorideki birçok ülkenin salgın ile mücadelede olağan mevzuatlarına başvurduğu belirtilmiştir. Ayrıca üye ülkelerin salgınla başa çıkabilmek için anayasal çerçeveleri ülkeden ülkeye farklılık gösteren özel tedbirler aldıkları ifade edilmiştir (Avrupa Birliği ülkelerinde COVID-19 salgını ile mücadelenin hukuki çerçevesi hakkında daha detaylı açıklamalar için bkz. Mustafa Karakuş [GK], B. No: 2020/34781, 17/1/2023, §§ 39-41). Ayrıca Avrupa Parlamentosunun 13/11/2020 tarihli ve 2020/2790 (RSP) sayılı ilke kararında, üye ülkelere COVID-19 ile mücadele tedbirlerini şeffaf bir biçimde almaları ve kamu sağlığına ilişkin olarak vatandaşlarına kapsamlı, güncel, açık ve tarafsız bilgi aktarımını sağlamaları tavsiye edilmiştir.

30. Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesinin Üye Devletlere Avrupa Cezaevleri Kuralları Hakkında REC (2006) 2 Sayılı Tavsiye Kararlarının hükümlü ve tutukluların dış dünya ile ilişkilerine dair kısmı şöyledir:

"Dış Dünya ile İlişki

24.1. Mahpusların mümkün olabilen sıklıkta mektup, telefon veya diğer iletişim vasıtalarıyla aileleriyle, başka kişilerle ve dışarıdaki kuruluşların temsilcileriyle haberleşmelerine ve bu kişilerin mahpusları ziyaret etmelerine izin verilmelidir.

24. 2 Devam etmekte olan bir ceza soruşturması, emniyet, güvenlik ve düzeninin muhafaza edilmesi, suç işlenmesinin önlenmesi ve suç mağdurunun korunması için gerekli görülmesi halinde, haberleşme ve ziyaretlere kısıtlamalar konabilir ve izlenebilir. Ancak adli bir merci tarafından konulan özel kısıtlamalar da dahil olmak üzere, bu tür kısıtlamalar yine de kabul edilebilir asgari bir iletişime izin vermelidir.

24.3. Ulusal hukuk, mahpuslarla iletişim kurması kısıtlanamayacak olan ulusal ve uluslararası kuruluşları belirlemelidir,

24.4. Ziyaretler için yapılan düzenlemeler, mahpuslara aile ilişkilerini mümkün olduğunca normal bir düzeyde sürdürmelerine ve geliştirmelerine izin verecek bir tarzda olmalıdır.

24.5. Cezaevi yetkilileri, dış dünyayla yeterli bir iletişim sürdürmelerinde mahpuslara yardım etmelidirler ve bunun için onlara uygun destek ve yardım sağlamalıdırlar. ..."

V. İNCELEME VE GEREKÇE

31. Anayasa Mahkemesinin 20/7/2023 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Adli Yardım Talebinin Değerlendirilmesi

32. Ödeme gücünden yoksun olduğunu belirten başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir (Mehmet Şerif Ay, B. No: 2012/1181, 17/9/2013).

B. Aile Hayatına Saygı Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

33. Başvurucu; kapalı görüş hakkını uzun süre kullanamadığını, sonraki süreçte bu hakkın kapsamının çok daraltıldığını, açık görüş hakkından mart ayından itibaren hiç yararlanamadığını, açık ve kapalı görüş hakkının ailesi ve yakınlarıyla olan ilişkilerini sürdürebilmesi açısından önemli olduğunu, mahpusların görüş hakkının özel hayata ve aile hayatına saygı hakkı çerçevesinde güvence altında olduğunu, bu hakka yönelik kısıtlamaların ancak kanun ile yapılabileceğini ileri sürmüştür. COVID-19 salgınının olağanüstü bir durum oluşturduğunu ancak yürürlükte olan mevzuatın açık ve kapalı görüş hakkının bu denli kısıtlanmasına imkân vermediğini, olağanüstü hâlin de ilan edilmemesi nedeniyle mevcut uygulamanın yasal dayanağının bulunmadığını iddia etmiştir. Çocuğunun gelişiminin, anne ve babası ile olan ilişkilerinin olumsuz şekilde etkilendiğini, özellikle mart-haziran döneminde doksan gün boyunca çocuğuyla ve eşiyle görüşemediğini, ailenin korunması konusundaki yükümlülüklerin yerine getirilmediğini, bu nedenlerle maddi ve manevi varlığın koruması hakkının, özel hayata ve aile hayatına saygı hakkı ile haberleşme hürriyetinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

34. Bakanlık görüşünde; başvuruya konu olan tedbirlerin düzenli aralıklarla gözden geçirilerek, Bilim Kurulunun tavsiye kararları doğrultusunda uzatıldığı, kademeli normalleşme adımlarının atılmasıyla birlikte yine Bilim Kurulunun tavsiye kararları doğrultusunda yeniden düzenleme yapıldığı ve 2020 yılının Haziran ayı itibarıyla mahpuslara kademeli olarak ziyaret hakkının sağlandığı, başvurucunun da bu hakkını kullandığı ifade edilmiştir. Ayrıca COVID-19 salgınının akabinde alınan tedbirlere yer verilmiş, somut olayda alınan tedbirin hakkın özüne dokunmadığının derece mahkemelerince tespit edildiği belirtilmiştir.

2. Değerlendirme

35. Anayasa’nın 20. maddesinin birinci fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:

"Herkes, ... aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. ... aile hayatının gizliliğine dokunulamaz."

36. Anayasa’nın 41. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"Aile, Türk toplumunun temelidir ...

Devlet, ailenin huzur ve refahı ... için gerekli tedbirleri alır, teşkilatı kurar."

37. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun mahpus olduğu dönemde COVID-19 salgınına yönelik olarak ceza infaz kurumunda alınan ziyaret hakkına ilişkin kısıtlamaların yasal dayanağının bulunmadığına, kısıtlamaların aile ilişkilerine zarar verdiğine dair iddialarının aile hayatına saygı hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.

a. Kabul Edilebilirlik Yönünden

38. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

b. Esas Yönünden

39. Aile hayatına saygı hakkı Anayasa’nın 20. maddesinin birinci fıkrasında güvence altına alınmıştır. Madde gerekçesi de dikkate alındığında resmî makamların özel hayata ve aile hayatına müdahale edememesi ile kişinin ferdî ve aile hayatını kendi anladığı gibi düzenleyip yaşayabilmesi gereğine işaret edildiği görülmekte olup söz konusu düzenleme, Sözleşme’nin 8. maddesi çerçevesinde korunan aile hayatına saygı hakkının Anayasa’daki karşılığını oluşturmaktadır. Ayrıca Anayasa’nın 41. maddesinin -Anayasa’nın bütünselliği ilkesi gereği- özellikle aile hayatına saygı hakkına ilişkin yükümlülüklerin değerlendirilmesi bağlamında dikkate alınması gerektiği açıktır (Murat Atılgan, B. No: 2013/9047, 7/5/2015, § 22; Marcus Frank Cerny [GK], B. No: 2013/5126, 2/7/2015, § 36).

40. Hükümlü ve tutukluların özel ve aile hayatının sınırlanması hukuka uygun olarak ceza infaz kurumunda tutulmanın kaçınılmaz ve doğal bir sonucudur. Öte yandan hükümlü ve tutukluların özel ve aile hayatına saygı gösterilmesi hakkı, ceza infaz kurumu idaresinin hükümlü ve tutukluların ailesi ve yakınlarıyla temasını devam ettirecek önlemleri almasını zorunlu kılmaktadır. Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesinin Üye Devletlere Avrupa Cezaevleri Kuralları Hakkında REC (2006) 2 Sayılı Tavsiye Kararlarında da hükümlü ve tutukluların aileleri, başka kişiler ve dışarıdaki kuruluşların temsilcileri tarafından ziyaret edilmelerine izin verilmesi gerektiği belirtilmiştir (Mehmet Zahit Şahin, B. No: 2013/4708, 20/4/2016, § 36). Söz konusu tavsiye kararında, şartlarının oluşması ve gerekli görülmesi hâlinde ziyaretlere kısıtlamalar konulabileceği ancak bu tür kısıtlamaların kabul edilebilir asgari bir iletişime imkân tanıyacak nitelikte olması gerektiği ifade edilmiştir.

41. Bununla beraber bu yükümlülük yerine getirilirken ceza infaz kurumunda tutulmanın kaçınılmaz ve doğal sonuçlarının gözetilmesi gerekmektedir. Bu bağlamda kamu düzeni ve suç işlenmesinin önlenmesi ile özel hayata ve aile hayatına saygı gösterilmesi hakkı arasında adil bir denge sağlanmalıdır. Ancak ceza infaz kurumunda bulunmanın doğal sonucu olarak idarenin tutuklu ve hükümlülerin özel ve aile hayatına müdahale konusunda takdir yetkisinin daha geniş olduğu gözetilmelidir (Mehmet Koray Eryaşa, B. No: 2013/6693, 16/4/2015, § 89).

i. Müdahalenin Varlığı

42. Başvurucunun şikâyeti, yakınlarıyla görüş hakkının kısıtlanması nedeniyle ailesini yeterli şekilde görememesidir. 11/3/2020 tarihinden sonraki süreçte başvurucunun açık ve kapalı görüş hakkına yönelik kısıtlamaların aile hayatına saygı hakkına müdahale oluşturduğu değerlendirilmiştir.

ii. Müdahalenin İhlal Oluşturup Oluşturmadığı

43. Tespit edilen müdahale, Anayasa’nın 13. maddesinde belirtilen şartlara uygun olmadığı müddetçe Anayasa’nın 20. maddesinin ihlalini teşkil edecektir. Anayasa’nın "Temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması" kenar başlıklı 13. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"Temel hak ve hürriyetler, ... yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, ... demokratik toplum düzeninin ... gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.”

44. Bu sebeple müdahalenin Anayasa’nın 13. maddesinde öngörülen ve somut başvuruya uygun düşen, kanunlar tarafından öngörülme, Anayasa’nın ilgili maddesinde belirtilen nedenlere dayanma, demokratik toplum düzeninin gereklerine uygunluk ve ölçülülük şartlarını sağlayıp sağlamadığının belirlenmesi gerekir. Bu bakımdan öncelikle müdahalenin kanuni dayanağının bulunup bulunmadığı incelenmelidir.

 (1) Genel İlkeler

45. Anayasa uyarınca temel hak ve özgürlüklere getirilen sınırlamaların öncelikle kanunla öngörülmüş olması gerekir. Anayasa Mahkemesinin yerleşik içtihadına göre de Anayasa'nın 13. maddesinde yer alan kanunilik ölçütünün karşılanması için müdahale şeklî anlamda bir kanuna dayanmalıdır (Mehmet Akdoğan ve diğerleri, B. No: 2013/817, 19/12/2013, § 31; Bülent Polat [GK], B. No: 2013/7666, 10/12/2015, § 75; Fatih Saraman [GK], B. No: 2014/7256, 27/2/2019, § 65; Turgut Duman, B. No: 2014/15365, 29/5/2019, § 66).

46. Bununla birlikte temel hak ve hürriyetlerin sınırlandırılmasına ilişkin kanunların şeklen var olması yeterli değildir. Kanunilik ölçütü aynı zamanda maddi bir içeriği de gerektirmekte olup bu noktada kanunun niteliği önem kazanmaktadır. Kanunla sınırlama ölçütü sınırlamanın erişilebilirliğini, öngörülebilirliğini ve kesinliğini ifade etmekte; böylece uygulayıcının keyfî davranışlarının önüne geçtiği gibi kişinin hukuku bilmesine de yardımcı olmakta; bu yönüyle hukuk güvenliği teminatı sağlamaktadır (Halime Sare Aysal [GK], B. No: 2013/1789, 11/11/2015, § 62; Fatih Saraman, § 66; Turgut Duman, § 67).

47. Kanunun bu gerekliliklere uygun olduğunun söylenebilmesi için yeterince ulaşılabilir olması, vatandaşların belirli bir olaya uygulanabilir nitelikteki hukuk kurallarının varlığı hakkında yeterli bilgiye sahip olabilmesi, ayrıca ilgili normun keyfîliğe karşı uygun bir koruma sağlaması, yetkili makamlara verilen yetkinin genişliğini ve icra edilme biçimlerini yeterli bir netlikte tanımlaması gerekmektedir (Halime Sare Aysal, § 63; Fatih Saraman, § 67; Turgut Duman, § 68).

48. Hukukun kendisi -beraberinde getireceği idari pratiğin dışında- söz konusu işlemin meşru amacını da gözönünde tutarak keyfî müdahalelere karşı bireyi korumak için yetkili makamlara bırakılan takdir yetkisinin kapsamını yeterince açık bir şekilde göstermelidir. Diğer bir anlatımla hukuk sistemi, kamu makamlarına hangi şartlarda ve hangi sınırlar içinde müdahalede bulunma yetkisinin verildiğini açık ifadelerle ortaya koyacak nitelikte olmalı ve bu bağlamda ilgili müdahalenin muhataplarına müdahaleye zemin hazırlayan şartlar ile müdahalenin sonuçları açısından bir öngörüde bulunabilmeleri imkânı tanımalıdır (Halime Sare Aysal, § 64; Fatih Saraman, § 68; Turgut Duman, § 69).

49. Öte yandan her ihtimale çözüm getiremeyecek olan yasal mevzuatın sağladığı koruma seviyesi, büyük ölçüde ilgili metnin düzenlediği alan ve içeriğiyle birlikte muhataplarının niteliği ve sayısıyla yakından bağlantılıdır. Bu nedenle kuralın karmaşık olması ya da belirli ölçülerde soyutluk içermesi ve buna bağlı olarak hukuki yardım ile tam olarak anlaşılabilir hâle gelmesi tek başına hukuken öngörülebilirlik ilkesine aykırı görülemez. Bu kapsamda hak ya da özgürlüğe müdahale eden kural belirli ölçülerdeki takdir alanını elbette uygulayıcıya bırakabilir. Fakat bu takdir alanının sınırlarının da yeterli açıklıkta belirlenmesi ve kuralın öngörülebilirliği sağlayacak şekilde asgari bir kesinlik içermesi zaruridir (Halime Sare Aysal, § 65; Fatih Saraman, § 69; Turgut Duman, § 70).

50. Nihayetinde söz konusu şartların yerine getirilip getirilmediğini denetleyecek merci olan yargı organları, müdahalelere dayanak olarak gösterilen kanuni düzenlemelerin erişilebilir, öngörülebilir ve kesin nitelikte olup olmadığını irdelemekle, en başta da ilgili kanuni düzenlemeleri önlerine gelen davalarda anılan çerçevede kalarak uygulamakla yükümlüdür(Tamer Mahmutoğlu [GK], B. No: 2017/38953, 23/7/2020, § 108).

 (2) İlkelerin Olaya Uygulanması

51. Somut olaya konu olan süreçte verilen idari ve yargısal makamların kararları incelendiğinde COVID-19 salgınının önlenmesi amacıyla ziyaret hakkının kısıtlanmasına ilişkin tedbirlerin 5275 sayılı Kanun'un 83. maddesi ile anılan Kanun'a dayanılarak çıkarılan Ziyaret Yönetmeliği ve İnfaz Yönetmeliği'nde yer alan düzenlemeler çerçevesinde uygulandığı belirtilmiştir.

52. Aile hayatına saygı hakkına yönelik bir müdahalenin Anayasa'nın öngördüğü güvencelere uygun kabul edilebilmesinin ilk ve temel şartı müdahalenin kanuni dayanağının bulunmasıdır. Bu gereklilik, uyuşmazlıklarda uygulanacak hukuk kurallarının öngörülebilir olmasını zorunlu kılmaktadır. Türk anayasal sisteminde hak ve özgürlükleri kısıtlayıcı düzenleme yapma yetkisi yasama organına aittir. Hak ve özgürlüğü kısıtlayıcı bir kanunun kapsamını genişletici yorum ve uygulamalar, kanun koyucunun getirmediği bir sınırlandırmanın idari ve yargısal makamlarca ihdas edilmesi sonucunu doğurabilir. Bu açıdan hak ve özgürlükleri sınırlandıran kurallara ilişkin yorum ve uygulamaların kuralın kapsamını genişletici nitelikte olmaması ve öngörülebilir sınırlar içinde kalması önem taşımaktadır. Diğer bir ifadeyle derece mahkemelerinin hak ve özgürlükleri sınırlayıcı kuralların kapsamının geniş yorumlanması hususunda oldukça ihtiyatlı davranması gerekir (M.B. [GK], B. No: 2018/37392, 23/7/2020, § 104; Mehmet Çetinkaya ve D.K. [GK], B. No: 2018/27392, 15/4/2021, § 45).

53. Ziyaret ya da görüş hakkı, 5275 sayılı Kanun'un 83. maddesinde yer alan açık bir düzenlemeyle hükümlülere tanınmıştır. Söz konusu düzenlemeye göre hükümlüler; eş, üçüncü dereceye kadar kan ve kayın hısımları ile vasisi veya kayyımı ile haftada bir kez görüşme yapma hakkına sahiptir. İlgili düzenlemede görüşlerin açık ve kapalı şekilde olacağı ifade edilmiş ancak görüşlere ilişkin şartların ve sürelerin ne şekilde belirleneceğine ilişkin hususların Bakanlık tarafından hazırlanan yönetmelikte yer alacağı açıklanmıştır. Ayrıca Anılan Kanun'un 116. maddesinde, ziyaret hakkını güvence altına alan düzenlemenin tutuklular yönünden de uygulanacağı hüküm altına alınmıştır.

54. Mahpuslara tanınan haftada bir kez ziyaretçileriyle görüş yapma hakkının hangi sıklıkla açık ya da kapalı şekilde gerçekleştirileceği hususu Ziyaret Yönetmeliği'nin 5. maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre mahpuslar ceza infaz kurumu idaresinin uygun göreceği bir hafta açık görüş, ayın diğer haftalarında kapalı görüş yapabilecek. Öte yandan Yönetmelik'in 5. maddesinin birinci fıkrasının (e) bendi kapsamındaki şartların bulunması durumunda belirli suçlardan mahpus olanlar için açık görüşlerin idare ve gözlem kurulu kararıyla iki ayda bir yaptırılabilmesi de mümkündür.

55. Kanun'da açıkça tanınan mahpusların ziyaret hakkı ancak çerçevesi belirli olan ve yetkili makamlara bırakılan takdir yetkisinin kapsamını yeterince açık bir şekilde gösteren düzenlemelere dayanılarak sınırlandırılabilir. Belirtilen kanuni düzenlemeler ise mahpusların ziyaret hakkının ortadan kaldırılması ya da engellenmesi konusunda idari makamlara açık ve genel bir yetki vermemektedir.

56. Başvuruya konu edilen süreçte, COVID-19 salgınının başlamasıyla birlikte ceza infaz kurumlarının toplu olarak yaşanan yerler olduğu ve bulaşıcı hastalıklar açısından risk oluşturduğu, bu bakımdan ceza infaz kurumlarında özel önlemlerin alınmasına ihtiyaç duyulduğu belirtilerek 14/3/2020 tarihinden itibaren mahpusların açık ve kapalı görüş haklarına yönelik kısıtlamalar hayata geçirilmiştir. Genel Müdürlük tarafından ceza infaz kurumlarına iletilmek üzere başsavcılıklara gönderilen yazı doğrultusunda uygulanan kısıtlamalar farklı tarihlerde yinelenen yazılarla bir süre uygulanmıştır. Başvurucunun bu tarihlerde tutulduğu Ceza İnfaz Kurumunun kayıtlarına göre başvurucu, tedbirin uygulanmaya başladığı 14/3/2020 tarihinden itibaren yaklaşık üç ay boyunca aile bireylerinden herhangi biriyle açık ya da kapalı görüş yapamamıştır. Bakanlık tarafından tedbirlerin gözden geçirildiği belirtilerek görüşlerin hangi sıklıkla ve ne şekilde yapılabileceğine ilişkin olarak ceza infaz kurumlarına gönderilen yazılar üzerine başvurucu, İnfaz Hâkimliğine şikâyet yoluyla başvurduğu 14/9/2020 tarihine dek 10/6/2020 tarihinde annesiyle, 22/7/2020 tarihinde kardeşiyle, 5/8/2020 tarihinde anne ve babasıyla, 26/8/2020 tarihinde annesi ve kardeşiyle, 9/9/2020 tarihinde annesi ve babasıyla kapalı görüş yapmıştır. Bu süreçte başvurucu açık görüş yapmamıştır.

57. Ziyaret hakkının kısıtlanmasını öngören söz konusu tedbirlerin idari bir karar doğrultusunda alındığı ve uygulandığı anlaşılmıştır. İdari ve yargısal makamlarca verilen kararlarda, 5275 sayılı Kanun'un 6. maddesinde yer alan ve mahpusların yaşam hakları ile beden ve ruh bütünlüklerini korumak üzere her türlü koruyucu tedbirin alınmasının zorunlu olduğunu vurgulayan düzenlemenin başvuruya konu tedbirin alınması için kanuni bir dayanak oluşturduğu belirtilmişse de anılan düzenleme idarenin mahpusların maddi ve manevi varlıklarının korunması konusundaki yükümlülüklerini içermekte ancak bu kapsamda alınacak tedbirlere ilişkin idareye sınırı olmayan bir yetki tanımamaktadır. Üstelik somut olayda uygulanan tedbirin kurumun genel işleyişine ya da düzeninin sağlanmasına yönelik olmadığı, yasayla doğrudan ve açık şekilde tanınan ziyaret hakkına önemli derecede müdahale eden türden bir kısıtlamayı içerdiği dikkate alındığında söz konusu düzenlemenin tedbire kanuni dayanak olarak kabul edilmesi mümkün değildir.

58. İnfaz Yönetmeliği'nin 96. maddesinde yer alan ve 1593 sayılı Kanun'un 57. maddesi ile 30/5/2007 tarihli ve 26537 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Bulaşıcı Hastalıklar Sürveyans ve Kontrol Esasları Yönetmeliği'nde belirtilen hastalık veya durumlardan birinin çıkması ya da çıkma şüphesinin bulunduğu durumlarda ceza infaz kurumunca ne şekilde hareket edilmesi gerektiğini içeren düzenleme de ziyaret hakkının kısıtlanmasına ilişkin tedbirin kanuni dayanağı olarak görülemeyecektir. Zira söz konusu düzenleme; bulaşıcı türden bir hastalığın söz konusu olduğu hâllerde durumun görevli tabip ve kurumun en üst amiri tarafından gecikmeksizin ilgili mercilere bildirilmesi ve tedavi amacıyla ilgililerin sağlık kuruluşuna sevk edilmesi, ayrıca hastalığın yayılmasına engel olunması için kurum idaresi tarafından gerekli önlemlerin alınması gerektiğini saptamaktadır. Söz konusu Yönetmelik'te 29/3/2020 tarihinde yapılan değişiklikle de ziyaret hakkının kısıtlanmasına ya da yasaklanmasına ilişkin özel tedbirler alınmasına yetki veren bir değişiklik yapılmamıştır. Hastalığın yayılmasının engellenmesi amacıyla kurum idaresine genel tedbirler alması konusunda verilen söz konusu yetki, ziyaret hakkının kullanılmasını bir süre boyunca tamamen durduracak şekilde aile hayatına saygı hakkına müdahale edilmesine cevaz verecek nitelikte olmadığından etki ve süresi ağır olan somut tedbir bakımından anılan düzenlemenin kanunilik şartını karşılayamayacağı açıktır.

59. Tüm bu açıklamalar ışığında somut olayın şartlarında kapsamı ve süresi öngörülebilir olmayacak şekilde idari makamlar tarafından ziyaret hakkının kısıtlanmasına imkân veren açık bir düzenlemenin olmadığı ve ziyaret hakkına ilişkin kısıtlamaların ceza infaz kurumlarına gönderilen idari talimat yazıları doğrultusunda uygulandığı görülmüştür. Temel hak ve hürriyetleri sınırlandırılan bir tedbir, demokratik toplum düzeninin korunması bakımından ne kadar gerekli ve ölçülü olursa olsun salt idari bir işleme dayanıyorsa bu tür bir müdahalenin kanunilik şartını sağladığından söz edilemez. Başka bir deyişle tedbire karar veren idarenin takdir alanı içinde olmayan bir konuda idari kararla temel hak ve hürriyetler sınırlandırılamaz. Yine farklı bir anlatımla idarenin kanuni bir dayanak olmadan ilk elden temel hak ve hürriyetleri sınırlandırması düşünülemez. Aksi durum kanun koyucunun getirmediği kısıtlamaların idari ve yargısal makamlarca oluşturulmasına ve uygulanmasına neden olabileceği gibi kısıtlamaların muhatabı olan bireylere yönelik keyfî uygulamaların yaygınlaşmasına ve bu kişilerin kamu otoritelerine karşı güvencesiz bir konuma düşmesine yol açabilir.

60. Özetle aile hayatına saygı hakkına yönelik müdahalenin Anayasa'nın öngördüğü güvencelere uygun kabul edilebilmesinin ilk ve temel şartı olarak kanuni dayanağı bulunmalıdır. Somut olayda ise başvurucunun aile hayatına saygı hakkına yapılan müdahalenin salt idari makamların kararlarına dayandığı anlaşıldığından müdahalenin kanuni temelinin bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.

61. Yukarıda yer verilen tespitler uyarınca başvuruya konu müdahalenin kanunilik şartını sağlamadığı anlaşıldığından söz konusu müdahale açısından diğer güvence ölçütlerine riayet edilip edilmediğinin ayrıca değerlendirilmesine gerek görülmemiştir.

62. Açıklanan gerekçeyle Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

İrfan FİDAN ve Muhterem İNCE bu görüşe katılmamışlardır.

c. Giderim Yönünden

63. Başvurucu, ihlalin tespiti ile maddi ve manevi tazminata karar verilmesi talebinde bulunmuştur.

64. İncelenen başvuruda, başvurucunun ziyaret hakkını kısıtlayan müdahalenin kanuni bir dayanağının bulunmadığı gerekçesiyle aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiği sonucuna ulaşılmıştır. Başvurucunun bireysel başvuruda bulunduğu tarihten sonra tahliye edildiği ve ziyaret hakkına ilişkin kısıtlamaların kaldırıldığı dikkate alındığında ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmamaktadır.

65. Bununla birlikte eski hâle getirme kuralı çerçevesinde ihlalin sonuçlarının bütünüyle ortadan kaldırılabilmesi için başvurucuya manevi zararları karşılığında net 10.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir. Öte yandan başvurucunun uğradığını iddia ettiği maddi zarar ile tespit edilen ihlal arasında illiyet bağı bulunmadığından ve maddi zarara ilişkin olarak bilgi ya da belge sunulmadığından maddi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,

B. Aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA OYBİRLİĞİYLE,

C. Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın İHLAL EDİLDİĞİNE İrfan FİDAN ve Muhterem İNCE'nin karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA,

D. Başvurucuya net 10.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,

E. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

F. Kararın bir örneğinin bilgi için Antalya 1. İnfaz Hâkimliği (E.2020/2203, K.2020/2473) ve Antalya 1. Ağır Ceza Mahkemesi (2020/1413 D.İş) ile Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 20/7/2023 tarihinde karar verildi.

 

 

 

KARŞIOY GEREKÇESİ

1. Başvurucu; Yeni Koronavirüs (COVID-19) salgınına yönelik tedbirler kapsamında ceza infaz kurumundaki görüşlerin kısıtlanması nedeniyle aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

2. COVİD-19 nedeniyle 11/3/2020 tarihinde Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından pandemi ilan edilmiş ve aynı tarihlerde ülkemizde Yeni Koronavirüslü hasta vakası tespit edilmiştir. Bu salgın nedeniyle acil ve derhal uygulanacak önlemler alındığı tüm kamuoyu tarafından bilinmektedir. Nitekim bu kapsamda Yeni Koronavirüs’ün takibi ve alınabilecek tedbirlerin tespiti ve değerlendirilmesi için 10/1/2020 tarihinde Sağlık Bakanlığı tarafından danışma kurulu olarak “Sağlık Bakanlığı Koronavirüs Bilim Kurulu” oluşturulmuştur.

3. Koronavirüs Bilim Kurulu, ulusal ve uluslararası kaynaklardan elde ettiği güncel bilimsel veriler doğrultusunda COVID-19 hastalığının yayılımını durdurmak için, maske takılması, belli süre boyunca sokağa çıkmanın kısıtlanması, yurtdışı uçuşların yasaklanması, ülke kara sınırlarının belirli ülkelere kapatılması, vatandaşların yurt dışı seyahatlerinin ertelenmesi, yurt dışından gelen vatandaşların 14 günlük karantinaya alınması, eğitime ara verilmesi, konaklama tesisleri, restoranlar, yurtlar ve huzurevlerinde tedbirlerin çeşitlendirilmesi, açık ve kapalı cezaevlerinde açık görüşlerin ertelenmesi gibi tavsiye kararları almıştır.

4. Yine Sağlık Bakanlığı Bilim Kurulunun tavsiye kararları doğrultusunda Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğünün 14/3/2020 tarihli yazısı uyarınca, ceza infaz kurumlarında kapalı ve açık ziyaretlerin ikinci bir talimata kadar ertelenmesine karar verildiği, anılan tedbirin düzenli aralıklarla gözden geçirilip Sağlık Bakanlığı Bilim Kurulunun tavsiye kararları doğrultusunda uzatılmasına karar verildiği, kademeli normalleşme adımlarının başlaması ile birlikte yine Bilim Kurulunun tavsiye kararları doğrultusunda yeniden düzenleme yapılarak 2020 yılının Haziran ayı itibarıyla kademeli olarak hükümlü ve tutuklulara ziyaret hakkının sağlandığı anlaşılmaktadır.

5. 5275 sayılı Kanun’un 6. maddesinin (b) bendine göre “Hükümlülerin, Anayasada yer alan diğer hakları, infazın temel amaçları saklı kalmak üzere, bu Kanunda öngörülen kurallar uyarınca kısıtlanabilir.” Yine aynı maddenin (f) bendine göre; “Ceza infaz kurumlarında hükümlülerin yaşam hakları ile beden ve ruh bütünlüklerini korumak üzere her türlü koruyucu tedbirin alınması zorunludur.” 5275 sayılı Kanun’un 114. maddesine göre de; “Soruşturma ve kovuşturma evrelerinde tutuklular, kurumun bu husustaki genel düzenine uymak suretiyle ziyaretçi kabul edebilirler.”

6. 29/3/2020 tarihli ve 31083 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Ceza İnfaz Kurumlanın Yönetimi ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Yönetmelik'in "Bulaşıcı Hastalıklardan Korunma" başlıklı 96. maddesinin ilgili (1) ve (3) numaralı fıkraları şöyledir:

"(1) Kurumda, 24/4/1930 tarihli ve 1593 sayılı Umumî Hıfzıssıhha Kanununun 57 nci maddesinde ve 30/5/2007 tarihli ve 26537 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Bulaşıcı Hastalıklar Sürveyans ve Kontrol Esasları Yönetmeliğinde yer alan hastalık veya durumlardan birisinin çıkması veya çıkma şüphesinin ya da bu türden bir hastalık sebebiyle ölümün meydana geldiği hâllerde durum cezaevi tabibince kurumun en üst amirine bildirilir. Bu bildirimin alınması üzerine kurum en üst amiri durumu gecikmeksizin ilgili mercilere bildirir. ...

 (3) Tedaviyi sağlayacak nitelikte özel bölümü bulunmayan kurumlardaki hükümlüler, derhal tedavisinin yapılabileceği sağlık kuruluşuna sevk edilir. Kurum idaresi tarafından, hastalığın yayılmasına engel olmak için gerekli önlemler alınır."

7. COVİD-19 salgınının tüm dünyada etkili olduğu, ülkelerin olağanüstü durum nedeniyle kamu sağlığını korumak ve salgını önlemek amacıyla acil önlemler aldığı bilinmektedir. Bazı ülkelerde olağanüstü hâl ilan edilmiş, bazı ülkelerde ise sokağa çıkma yasakları getirilmiş, alışveriş merkezleri gibi toplu halde bulunulabilecek yerlere girişlerle ilgili kısıtlamalar hayata geçirilmiştir. Nitekim Dünya Sağlık Örgütü tarafından da uluslararası önlemlerin alınması konusunda bilgilendirme ve çağrılar yapılmıştır.

8. Somut olayda, başvurucu 11/3/2020 tarihinden sonraki süreçte açık ve kapalı görüş hakkına yönelik getirilen kısıtlamaların aile hayatına saygı hakkını ihlal ettiğini iddia etmiştir.

9. Öncelikle Devletin, ceza infaz kurumunda olsun veya olmasın herkesin sağlığını korumak ve bunun için gerekli önlemleri almak şeklinde yükümlülüğünün bulunduğu not edilmelidir. Somut olayda 5275 sayılı Kanun’un 6. maddesinin (b) ve (f) bendinde, hükümlü ve tutukluların korunması için her türlü tedbirin alınabileceği hüküm altına alınmıştır. Anılan Kanun’a göre çıkarılan Ceza İnfaz Kurumlanın Yönetimi ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Yönetmelik'in 96. maddesine göre de Ceza İnfaz Kurumlarının salgın hastalığın yayılmasını engellemek için gerekli tüm önlemleri alabileceği hükme bağlanmıştır. Nitekim anılan hükümler doğrultusunda, Sağlık Bakanlığı Koronavirüs Bilim Kurulunun tavsiye kararları da dikkate alınarak, ceza infaz kurumlarındaki hükümlü ve tutukluların sağlıklarının korunması, salgının engellenmesi için ziyaret yasağı getirildiği görülmektedir. Bu dönemde sokağa çıkma yasağı getirildiği için ziyaretçilerin ceza infaz kurumuna gelmelerinin de mümkün olmadığı hatırda tutulmalıdır.

10. Sonuç olarak anılan düzenlemeler dikkate alındığında, iddia olunan müdahalenin kanuni dayanağını oluşturan mevzuatın ulaşılabilir, yeterince açık, belirli ve öngörülebilir olduğu, açık ve kapalı görüş hakkına ilişkin kısıtlamanın kanuni dayanağının bulunduğu sonucuna varılmıştır.

11. Öte yandan, kısıtlamanın ceza infaz kurumundaki hükümlü ve tutukluların sağlıklarının korunması, salgının engellenmesi için kısa süreli uygulandığı dikkatten kaçmamalıdır. Yeni Koronavirüs salgınının tüm dünyada etkili olduğu, yaklaşık 18 milyon kişinin hayatını kaybettiği unutulmamalıdır. Ceza infaz kurumundaki ziyaretçi kısıtlamasının süreli olduğu, bu süre içinde telefonla görüş imkanının da devam ettiği, yalnızca yüz yüze görüş imkanının sınırlandırıldığı dikkate alındığında, anılan önlemlerin meşru bir amacının bulunduğu, bu haliyle ölçülü bir müdahale olduğu sonucuna ulaşılmıştır.

12. Açıklanan nedenlerle somut olay yönünden, aile hayatına saygı hakkının ihlal edilmediği kanaatine vardığımızdan, çoğunluğun aksi yöndeki kararına katılmıyoruz.

Üye

İrfan FİDAN

Üye

Muhterem İNCE