|
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
|
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
MUSTAFA YANIK BAŞVURUSU |
|
(Başvuru Numarası: 2020/38906) |
|
Karar Tarihi: 16/9/2025 |
|
BİRİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Hasan Tahsin GÖKCAN |
|
Üyeler |
: |
Yusuf Şevki HAKYEMEZ |
|
Selahaddin MENTEŞ |
||
|
İrfan FİDAN |
||
|
Muhterem İNCE |
||
|
Raportör |
: |
C. Ece YALIM |
|
Başvurucu |
: |
Mustafa YANIK |
|
Vekili |
: |
Av. Abdurrahim DEDE |
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru, haksız şekilde verilen idari yaptırım kararı nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
2. 1/2/2020 tarihinde İstanbul Trafik Denetleme Şube Müdürlüğü tarafından yapılan kontrollerde başvurucunun sahibi olduğu araçla 13/10/1983 tarihli ve 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun ek 2. maddesinin (3) numaralı fıkrasının (a) bendi gereğince belediyeden izin alınmaksızın ticari amaçla taşımacılık yapıldığı gerekçesiyle araç, altmış gün süreyle trafikten men edilmiş; ardından yediemin otoparkında muhafaza altına alınmış ve başvurucuya 6.141 TL trafik idari para cezası uygulanmıştır.
3. Trafik İdari Para Cezası Karar Tutanağı'nda 10/7/2004 tarihli ve 5216 sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu ile 3/7/2005 tarihli ve 5393 sayılı Belediye Kanunu kapsamında ilgili belediyeden çalışma izni ve ruhsatı alınmadan söz konusu araçla belediye sınırları dâhilinde ücret karşılığı yolcu taşımacılığı yapıldığının usulüne uygun olarak düzenlenmiş Denetim Tutanağı ile tespit edildiği ifade edilmiştir.
4. Araçta yolcu olarak bulunan C.G.A. aleyhine de İstanbul Trafik Denetleme Şube Müdürlüğü tarafından ayırıcı işareti olmayan, 5216 sayılı Kanun ve5393 sayılı Kanun kapsamında ilgili belediyeden çalışma izni ve ruhsatı almadan veya faaliyet konusu, çalışma bölgesi, güzergâh dışı faaliyet gösteren araçlardan hizmet almak fiiliyle trafik kurallarını ihlal ettiği gerekçesiyle 409 TL trafik idari para cezası uygulanmıştır.
5. Başvurucu 3/2/2020 tarihinde aracın trafikten men edilmesine yönelik işlemin ve idari para cezasının iptali için İstanbul 4. İdare Mahkemesinde (İdare Mahkemesi) yürütmenin durdurulması talebiyle iptal davası açmıştır.
6. Başvurucu; dava dilekçesinde özetle G. Sitesi'nde 19 yıldır apartman görevlisi olarak çalıştığını, buna ilişkin maaş bordrosu ve ikametgâh belgesini İdare Mahkemesine sunduğunu, olay günü aynı apartmanda ikamet eden doktor C.G.A.nın, muayenehanesine acil hasta geldiğini ve durakta taksi bulunmadığını söyleyerek muayenehanesine götürmesi konusunda kendisinden ricada bulunması üzerine ona yardım etmeyi kabul ettiğini belirtmiştir. Başvurucu, C.G.A.nın yakıt parası ve bahşiş olarak kendisine 50 TL verdiğini, aracın Fulya istikametine doğru seyir hâlinde iken durdurulup trafikten menine ilişkin tutanak tutularak idari para cezası verildiğini ileri sürmüştür.
7. Başvurucu; idari yaptırımın haksız olduğunu, ticari amaçla yolcu taşıma işi yapmadığını zira cezanın kesildiği süreçte sigortalı olarak çalıştığı bir işinin bulunması sebebiyle böyle bir fiili gerçekleştirmesinin mümkün olmadığını belirtmiştir. Başvurucu, C.G.A.yı muayenehanesine götürmek için apartman yöneticisinden izin aldığını belirterek izin aldığına dair belgenin bir örneğini de İdare Mahkemesine sunmuştur.
8. İdare Mahkemesi 26/2/2020 tarihinde, 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 27. maddesinde öngörülen koşulların bir arada bulunmaması nedeniyle yürütmenin durdurulması hakkındaki istemin reddine karar vermiştir.
9. Başvurucunun aracında yolcu olarak bulunan C.G.A., 14/2/2020 tarihinde İstanbul 6. Sulh Ceza Hâkimliğine (Hâkimlik) idari para cezasının iptali talebiyle başvurmuştur. Hâkimlik 4/3/2020 tarihinde C.G.A.nın itirazının kabulüne, C.G.A. hakkında verilen idari yaptırım kararının kaldırılmasına kesin olarak karar vermiştir. Hâkimlik; gerekçesinde taksi şoförünün itiraz edenin oturduğu sitenin kapıcısı olduğuna dair sigorta dökümünün bulunduğunu, aracın şoförün kendisine ait olduğunu ve taksi bulamayan itiraz edenin ricasıyla hatır taşımacılığı yaptığını, site yönetiminin de bu konuda izninin bulunduğunu değerlendirmiştir. Kararda ayrıca C.G.A.nın verdiği zahmet karşılığında şoföre 50 TL vermesinin hukuka ve hayatın olağan akışına uygun olduğunu belirtmiştir.
10. İdare Mahkemesi 14/7/2020 tarihinde davanın reddine karar vermiştir. Kararın gerekçesinde, 5216 sayılı Kanun ve 5393 sayılı Kanun kapsamında ilgili belediyeden çalışma izni, ruhsatı alınmadan belediye sınırları dâhilinde ücret karşılığında yolcu taşımacılığı yapıldığının usulüne uygun olarak düzenlenmiş Denetim Tutanağı ile tespit edildiğinin anlaşıldığı, bu durumda başvurucunun aracının 2918 sayılı Kanun'un ek-2 maddesinin (3) numaralı fıkrasının (e) bendi uyarınca altmış gün süreyle trafikten men edilmesine ve aynı madde kapsamında araç sürücüsüne ceza kesilmesine ilişkin dava konusu işlemlerde hukuka aykırılık bulunmadığı değerlendirilmiştir.
11. Başvurucu, mahkeme kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurmuştur. İstinaf dilekçesinde; Hâkimlik kararında site görevlisi olduğunun, yolcu C.G.A.yı hatır için ve site yönetiminin izniyle taşıdığının, ticari bir amacının olmadığının tespit edildiğini, haksız ceza nedeniyle mağdur edildiğini ileri sürmüştür.
12. İstanbul Bölge İdare Mahkemesi (Bölge İdare Mahkemesi) 13/10/2020 tarihli kararıyla İdare Mahkemesi kararının hukuka uygun bulunduğunu, başvuru dilekçesinde ileri sürülen iddiaların kararın kaldırılmasını sağlayacak nitelikte görülmediğini belirterek istinaf başvurusunun reddine kesin olarak karar vermiştir. Kararda, karşıoy kullanan üye ise başvurucunun aracı ile ticari taşımacılık yaptığına dair somut bir bilgi veya belge bulunmadığını, başvurucunun istinaf başvurusunun kabul edilip mahkeme kararının kaldırılarak dava konusu işlemin iptali gerekirken aksi yönde oluşan çoğunluk kararına katılmadığını belirtmiştir.
13. Başvurucu, nihai hükmü 13/11/2020 tarihinde öğrendikten sonra 30/11/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
II. DEĞERLENDİRME
14. Başvurucu, ücretsiz taşıma kastı ile hareket edildiği hâlde hukuka aykırı olarak verilen cezalar nedeniyle kanunilik ilkesinin, mülkiyet hakkının, özel hayata ve aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir.
15. Başvurucunun şikâyeti mülkiyet hakkı kapsamında değerlendirilmiştir.
16. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
17. Başvurucunun trafikten men edilen ve belli bir süre yoksun kaldığı aracının başvurucunun mal varlığı kapsamında olduğu ve uygulanan idari para cezasının da mal varlığında eksilmeye sebebiyet verdiği dikkate alındığında Anayasa'nın 35. maddesi anlamında mülkün varlığı hususunda bir tereddüt bulunmamaktadır.
18. Somut olayda ticari amaçla yolcu taşımacılığının izin/ruhsat alınmadan yapıldığı iddiasıyla idari yaptırım uygulanmıştır. Başvurucuya idari para cezası verilmesi ve aracının trafikten men edilmesi mülkiyet hakkına müdahale teşkil etmektedir. Müdahaleyle yasa dışı taşımacılıkla mücadelenin hedeflendiği anlaşılmaktadır. Bu durumda başvuru konusu olaydaki müdahalenin amacı dikkate alındığında müdahalenin mülkiyetin kamu yararına kullanılmasının kontrol edilmesine ilişkin kural çerçevesinde incelenmesi gerekir (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Mars Sinema Turizm ve Sportif Tesisler İşletmeciliği A.Ş. [2. B.], B. No: 2017/23849, 10/10/2018, § 48; Mustafa Taş [1. B.], B. No: 2017/23968, 31/10/2018, § 38).
19. Anayasa’nın 35. maddesinde mülkiyet hakkı sınırsız bir hak olarak düzenlenmemiş, bu hakkın kamu yararı amacıyla ve kanunla sınırlandırılabileceği öngörülmüştür. Mülkiyet hakkına müdahalede bulunulurken temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasına ilişkin genel ilkeleri düzenleyen Anayasa'nın 13. maddesinin de gözönünde bulundurulması gerekmektedir. Anılan madde uyarınca temel hak ve özgürlükler, demokratik toplum düzeninin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olmaksızın Anayasa'nın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Dolayısıyla mülkiyet hakkına yönelik müdahalenin Anayasa'ya uygun olabilmesi için müdahalenin kanuna dayanması, kamu yararı amacı taşıması ve ölçülülük ilkesi gözetilerek yapılması gerekmektedir (Recep Tarhan ve Afife Tarhan [1. B.], B. No: 2014/1546, 2/2/2017, § 62).
20. Somut olayda idari yaptırım 2918 sayılı Kanun'un ek 2. maddesine dayanılarak uygulanmıştır. Buna göre müdahalenin kanuni dayanağı olduğu açıktır.
21. Başvurucuya uygulanan idari yaptırımın dayanağı olan kanuni düzenlemelerle ticari amaçlı yolcu taşımacılığının izin/ruhsat alınmadan yapılması yasağının ve yasağın ihlali hâlinde aracın trafikten men edilmesi biçiminde idari yaptırımın öngörülmesinin taşımacılığın güvenli, sağlıklı ve düzenli bir şekilde işleyişini sağlamaya yönelik olduğu gözetildiğinde müdahalenin kamu yararı amacının bulunduğu açıktır.
22. Anayasa'nın 13. maddesi uyarınca hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasında dikkate alınacak ölçütlerden biri olan ölçülülük, hukuk devleti ilkesinden doğmaktadır. Hukuk devletinde hak ve özgürlüklerin sınırlandırılması istisnai bir yetki olduğundan bu yetki ancak durumun gerektirdiği ölçüde kullanılması koşuluyla haklı bir temele oturabilir. Bireylerin hak ve özgürlüklerinin somut koşulların gerektirdiğinden daha fazla sınırlandırılması kamu otoritelerine tanınan yetkinin aşılması anlamına geleceğinden hukuk devletiyle bağdaşmaz (AYM, E.2013/95, K.2014/176, 13/11/2014).
23. Anayasa'nın 13. maddesinde yer alan ölçülülük ilkesi elverişlilik, gereklilik ve orantılılık olmak üzere üç alt ilkeden oluşmaktadır. Elverişlilik öngörülen müdahalenin amacı gerçekleştirmeye elverişli olmasını, gereklilik amaç bakımından müdahalenin zorunlu olmasını yani aynı amaca daha hafif bir müdahale ile ulaşılmasının mümkün olmamasını, orantılılık ise bireyin hakkına yapılan müdahale ile ulaşılmak istenen amaç arasında makul bir dengenin gözetilmesi gerekliliğini ifade etmektedir (AYM, E.2011/111, K.2012/56, 11/4/2012; E.2016/16, K.2016/37, 5/5/2016; Mehmet Akdoğan ve diğerleri [1. B.], B. No: 2013/817, 19/12/2013, § 38).
24. Usule ilişkin güvencelerin varlığı orantılılık değerlendirmesinde önemli bir rol oynayabilir. Bu bağlamda müdahalenin hukuka aykırılığının ileri sürülebileceği veya müdahale nedeniyle oluşan maddi ve manevi zararların tazmin edilmesinin istenebileceği hukuk yollarının olmaması da bazı durumlarda kişiye yüklenen külfeti ağırlaştıran bir unsur olarak görülebilir. Bu bakımdan kişinin hukuka aykırılık iddialarının bir mahkeme tarafından etkili bir biçimde incelenmesi müdahalenin orantılılığı bakımından ehemmiyet arz etmektedir (D.C. [2. B.], B. No: 2018/13863, 16/6/2021, § 52).
25. Başvuruya konu idari yaptırım şeklindeki müdahalenin taşımacılığın güvenli, sağlıklı ve düzenli bir şekilde işleyişini sağlamaya yönelik olan kamu yararı amacını gerçekleştirmeye elverişli olduğu, ulaşılmak istenen amaca daha hafif bir müdahaleyle ulaşılmasının mümkün olmadığı, aynı amacı gerçekleştirmeye yarar daha elverişli başka bir aracın da kanuni düzenleme çerçevesinde bulunmadığı anlaşılmaktadır. Somut olayda müdahalenin orantılılığı üzerinde de durulmalıdır. Bu bağlamda mülkiyet hakkının usule ilişkin güvencelerinin yerine getirilip getirilmediği öncelikle tespit edilmelidir. Başvurucunun gerçekleştirdiği iddia edilen izinsiz ticari yolcu taşımacılığı eylemi, kolluk görevlileri tarafından düzenlenen tutanağa dayandırılmıştır. İdare Mahkemesi başvurucunun itirazını reddederken usulüne uygun olarak düzenlenmiş Denetim Tutanağı'na vurgu yapmıştır. Başvurucu ise bu tutanakla çelişen iddialar ileri sürmüştür. Başvurucu, iddialarını ispat etmek için İdare Mahkemesine birtakım deliller sunmuştur. Ancak Mahkeme başvurucunun sonuca etki edebilecek nitelikteki iddiaları hakkında değerlendirme yapmadan itirazın reddine karar vermiştir.
26. Anayasa Mahkemesi, deliller değerlendirilirken kolluk tutanağına aksi ispat edilemeyecek seviyede üstünlük tanınması hususuyla ilgili genel ilkelere Gurbet Çoban ([1. B.], B. No: 2019/38857, 17/11/2021, §§ 17-39) kararında yer vermiştir. Buna göre Mahkemeden başvurucunun iddia ve itirazlarını dikkate alması, bunları ilgili ve yeterli gerekçe ile karşılaması, bu iddialarda da yeterli ölçüde şans tanıdığını ortaya koyması beklenmektedir. Bu bağlamda idari organlarca tesis edilen işlemlere karşı açılan davalarda idarece yapılan tespitlerin peşinen doğru kabul edilmesi başvurucuların savunma hakkını önemli ölçüde kısıtlar. İdari işlemler hukuka uygunluk karinesinden yararlansa da bu karine idari işlemin hukukiliğini inceleyen yargı mercii yönünden geçerli kabul edilemez. Aksi takdirde idari organlara görece üstün bir statü tanınmış olur ki bu durum söz konusu işleme karşı dava açılmasını beyhude bir çabaya dönüştürür (Ö. Ltd. Şti [1. B.], B. No: 2018/18975, 15/9/2021, § 69).
27. Başvurucu, ticari maksatla yolcu taşımacılığı yapmadığını ispatlamak için çeşitli delilleri ortaya koymuştur. Başvurucu, C.G.A.nın oturduğu sitede apartman görevlisi olduğunu ispatlamak amacıyla maaş bordrosunu, ikametgâh belgesini ve olay günü hatır taşımacılığı yapmak için site yönetiminden izin aldığını kanıtlayan izin belgesini İdare Mahkemesine sunmuştur. Başvurucu, cezanın kesildiği saatte sigortalı olarak çalıştığı bir işinin bulunması sebebiyle korsan taksicilik yapmasının mümkün olmadığını iddia etmiştir.
28. Başvurucu ve yolcu olarak araçta bulunan C.G.A., ticari amaçlı yolcu taşımacılığı olgusunu kabul etmemektedirler. Başvurucu; C.G.A.nın oturduğu sitede apartman görevlisi olup somut olayda komşuluk ilişkisi çerçevesinde hatır taşımacılığı yaptığını, doktor olan C.G.A. da olay günü taksi bulamadığı için muayenehanesindeki hastaya yetişmek amacıyla başvurucudan kendisini götürmesini rica ettiğini iddia etmektedir. Bu iddiaların uyuşmazlığın esasını etkileyebilecek nitelikte olduğu ve başvurucu tarafından somut delillerle ortaya konulduğu anlaşılmaktadır.
29. C.G.A.nın itirazını değerlendiren Hâkimliğin başvurucunun hatır taşımacılığı yapmasının hayatın olağan akışına uygun olduğunu belirterek itirazın kabulüne ve C.G.A. hakkında verilen idari yaptırım kararının kaldırılmasına kesin olarak karar verdiği dikkate alındığında başvurucunun iddialarını ilk elden inceleyen İdare Mahkemesi ve istinaf incelemesi yapan Bölge İdare Mahkemesinin maddi olayın varlığının araştırılması, delillerin elde edilmesi, iddia ve savunmalarda ortaya konulan maddi durumun gerçeğe uygun olup olmadığı noktasında yeterli düzeyde bir irdeleme yaptıkları, ulaştıkları sonucu ilgili ve yeterli bir gerekçe ile ortaya koydukları söylenemeyecektir.
30. Bu durumda başvurucunun itirazlarının ve savunmalarının değerlendirilmeden reddedilmesinin kamunun karşısında başvurucuyu dezavantajlı hâle getirdiği, mülkiyet hakkının korunmasına yönelik usule ilişkin güvencelerin başvurucuya sağlanmadığı sonucuna varılmıştır.
31. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
III. GİDERİM
32. Başvurucu, ihlalin tespiti ve eski hâle getirme talebinde bulunmuştur.
33. Başvuruda tespit edilen anayasal hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar ve zorunluluk bulunmaktadır. Anayasa'nın 148. ve 153. maddeleri ile 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. ve 66. maddeleri uyarınca ihlal kararının gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatıp Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında belirtilen ilkelere ve gerekçelere uygun biçimde yürütülecek yargılama sonunda hak ihlalinin nedenlerini gidererek yeni bir karar vermektir (yeniden yargılama konusunda bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2) [1. B.], B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).
IV. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin mülkiyet hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere İstanbul 4. İdare Mahkemesine (E.2020/217, K.2020/792) GÖNDERİLMESİNE,
D. 446,90 TL harç ve 30.000 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 30.446,90 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
E. Ödemelerin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 16/9/2025 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.





