TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

ALİ İHSAN ŞENER VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2020/4835)

 

Karar Tarihi: 7/2/2024

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Kadir ÖZKAYA

Üyeler

:

Engin YILDIRIM

 

 

M. Emin KUZ

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Yıldız SEFERİNOĞLU

Raportör

:

Mehmet ALTUNDİŞ

Başvurucular

:

1. Ali İhsan ŞENER

 

 

2. Ayşen ÇORUHLU

 

 

3. İrfan ÇABUK

 

 

4. Melike Bağnu YÜCEEGE

 

 

5. Mustafa Yılmaz ŞENER

 

 

6. Nuran ALİOĞLU

 

 

7. Nurten CANDAN

 

 

8. Oğuz Ali ŞENER

 

 

9. Rıdvan ÇABUK

 

 

10. Şükran ÇAKMAKÇI

 

 

11. Ece DİNÇER

 

 

12. Aliye MAZLUM

 

 

13. Aynur FETTAHOĞLU

Başvurucular Vekili

:

Av. Betrettin İSKENDER

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, kamulaştırmasız el atma nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 28/1/2020 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

6. Bakanlık görüşünü bildirmiştir. Başvurucular, Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda bulunmuştur.

III. OLAY VE OLGULAR

7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

8. İstanbul ili Maltepe ilçesi E-5 kara yolu üzeri Yeni Kariye Mahallesi 41 ada 46 parsel sayılı 1.270 m² yüz ölçümlü taşınmaz başvurucuların murisi İsmail Hakkı Şener adına kayıtlıdır. Başvurucular bu taşınmaz üzerinden herhangi bir kamulaştırma işlemi yapılmaksızın (E-5 kara yolu geçirmek suretiyle) el atıldığından bahisle 18/6/2015 tarihinde İstanbul Anadolu 24. Asliye Hukuk Mahkemesinde (Mahkeme) Karayolları Genel Müdürlüğü (KGM), İstanbul Büyükşehir Belediyesi (Büyükşehir Belediyesi) ve Maltepe Belediyesi (Belediye) aleyhine fazlaya ilişkin haklarının saklı kalması kaydıyla 1.000 TL'nin tahsili için dava açmıştır.

9. KGM davaya cevap dilekçesinde; kamulaştırmanın 9/10/1956 tarihinden önce gerçekleşmiş olması sebebiyle 5/1/1961 tarihli ve 221 sayılı Amme Hükmi Şahısları veya Müesseseleri Tarafından Fiilen Amme Hizmetlerine Tahsis Edilmiş Gayrimenkuller Hakkında Kanun gereğince dava hakkının düştüğünü belirtmiştir. İlçe Belediyesi cevap dilekçesinde davanın idari yargıda görülmesi gerektiğini, sorumluluğun Büyükşehir Belediyesinde olduğunu belirtmiştir. Büyükşehir Belediyesi cevap dilekçesinde dava açılmadan önce uzlaşma başvurusunda bulunulması gerektiğini ve sorumluğun KGM'ye ait olduğunu açıklamıştır.

10. Mahkemece taşınmaz mahallinde yapılan keşif sonrası bilirkişi heyeti tarafından hazırlanan 27/3/2016 tarihli raporda:

i. Dava konusu 41 ada, 46 parsel sayılı taşınmazın tamamının Pendik - Erenköy - Haydarpaşa arası kamulaştırma sahasında kalmasından dolayı 7/7/1953 tarih ve 177 sayılı “ Menafi-i Umumiye” kararına göre kamulaştırılmasına karar verildiği,

ii. Tapu kayıtlarında dava konusu taşınmazın tamamının İsmail Hakkı Şener adına kayıtlı olarak görüldüğü,

iii. Taşınmazın kısmen 1/1000 ölçekli Maltepe E-5 güneyi uygulama imar planında kısmen yolda, kısmen yol-refüj-yeşil alanda kaldığı, parselin kısmen Maltepe E-5 Kuzeyi Uygulama İmar Planı Kadıköy-Kartal Raylı Toplu Taşıma projesi Plan Tadilatında planında kısmen yolda, kısmen yol-refüj- yeşil alanda kaldığı, parselin kısmen de Büyükşehir kamulaştırma sınırı içinde kaldığı,

iv. Dava konusu taşınmazın tamamının fiilen D-100 kara yolu ve Güney Yan Yol olarak kullanılmakta olduğu, ekli krokide taşınmazın A ile işaretli 516,90 m² lik kısmının yan yol ve refüj alanı, B ile işaretli 753,10 m² lik kısmının D-100 kara yolu olarak kullanıldığı, A ve B ile gösterilen bu alan dışında parselden geriye kalan bir kısım bulunmadığı,

v. Dava konusu taşınmaz 3/5/1985 tarihli ve 3194 sayılı İmar Kanunu'nun 18. maddesine göre imar uygulamasına tabi tutulmamış kadastral parsel olduğu,

vi. Dava konusu taşınmazın, İstanbul Küçükyalı Ticaret Üniversitesi kampüsüne 400 metre, D-100 Küçükyalı Kavşağı'na 650 metre, D-100 Karayolu Bostancı Kavşağı'na 1.250 metre mesafede bulunması, taşınmazın Belediye sınırları içinde yerleşik bir alanda yer alması, etrafında konut ve işyeri amaçlı binaların varlığı ve imar planının var olması nedeniyle, 83/6122 sayılı Bakanlar Kurulu Kararnamesi'nin 1.a bendinde “arsa sayılabilecek parsellenmiş arazi hakkında” belirtilen esaslara göre arsa vasfında kabul edilmesi gerektiği,

vii. Taşınmazın dava tarihi itibarıyla yan yol ve refüj alanı olarak kullanılan kesiminin 1.964.220 TL, D-100 kara yolu olarak kullanılan kısmının 2.861.780 TL olmak üzere toplam kamulaştırma bedelinin 4.826.000 TL olduğu tespit edilmiştir.

11. Bilirkişi raporuna taraflarca itiraz edilmiştir. Mahkeme itiraz üzerine aynı bilirkişi kurulundan ek rapor talep etmiştir. Bilirkişi kurulu 5/5/2016 tarihli ek raporda Büyükşehir Belediyesinin 8/4/2016 tarihli yazısında 1950-1960 yılları arası hava fotoğraflarının bulunmadığı belirtildiğinden 1950-1960 yılları arasında el atma olup olmadığının değerlendirilemediği ancak Anadolu 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 956/447 Esas sayılı dosyasında 20/3/1957 tarihli keşif ve inceleme sırasında iddia konusu olan yerin dikerlik olduğu belirtildiğinden, 20/3/1957 tarihi itibarıyla taşınmaza el atmanın olmadığı, el atmanın 1957 tarihinden sonra olduğunun tespit edildiğini açıklamıştır. Öte yandan KGM ile Büyükşehir Belediyesi arasında düzenlenen 20/8/2002 ve 8/11/2004 tarihli devir protokolleri gereğince kamulaştırmasız el atmadan kaynaklanan sorumluluğun KGM'de olduğu belirtilmiştir.

12. Başvurucular 24/9/2014 tarihli dilekçe ile davayı ıslah ederek talep miktarını 4.826.000 TL’ye yükseltmiştir.

13. Mahkeme 9/3/2017 tarihinde; Büyükşehir ve İlçe Belediyesi aleyhine açılan davaların pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine, KGM aleyhine açılan davanın kabulüne, 4.826.000 TL tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte tahsiline karar vermiştir. Kararda, dava konusu taşınmaza 9/10/1956 tarihinden önce el atıldığının kanıtlanamadığı, keşifte hazır edilen fen bilirkişisinin 23/2/2016 tarihli raporundan 1/35.000 ölçekli hava fotoğraflarından fiilen el atmanın 1946 ile 1959 yılları arasında başladığı görülmekle birlikte kesin tarihinin tespit edilemediği, bu nedenle 221 sayılı Kanun'un uygulanmadığı açıklanmıştır.

14. KGM karara karşı istinaf yoluna başvurmuştur. İstinaf dilekçesinde; davanın süresi içinde açılmadığı, düzenleme ortaklık payı kesintisi yapılmadığı, bilirkişi raporlarının yetersiz olduğunu belirtilmiştir.

15. İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi (Bölge Adliye Mahkemesi) 13/6/2018 tarihinde istinaf başvurusunun kabulü ile Mahkeme kararının kaldırılmasına karar vermiştir. Daire, davalı Büyükşehir ve İlçe Belediyesi aleyhine açılan davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine, diğer davalı KGM aleyhine açılan davanın ise hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar vermiştir. Daire dava konusu taşınmazın davalı KGM tarafından kamulaştırıldığı, davacılar murisi olan taşınmaz maliki İsmail Hakkı Şener tarafından Kartal Asliye Hukuk Mahkemesinin 1956/447 Esas sayılı dosyası ile bedel artırım davası açıldığı ve kamulaştırma işlemlerinin kesinleştiğine vurgu yapmıştır.

16. Yargıtay 5. Hukuk Dairesi (Daire) 5/12/2019 tarihinde Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermiştir.

17. Başvurucular 28/1/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

18. Başvurucu Ayşe Saide Şener başvurunun devamı sırasında 12/12/2020 tarihinde vefat etmiş, mirasçısı Ece Dinçer başvuruya devam etmek istediğini bildirmiştir.

IV. İLGİLİ HUKUK

19. İlgili hukuk için bkz. Şevket Karataş [GK], B. No: 2015/12554, 25/10/2018, §§ 20-33; Hasan Mutlu, B. No: 2018/22691, 30/6/2021, §§ 22, 23.

V. İNCELEME VE GEREKÇE

20. Anayasa Mahkemesinin 7/2/2024 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

1-  Başvurucuların İddiaları ve Bakanlık Görüşü

21. Başvurucular özellikle usulüne uygun kamulaştırma işlemi yapılmaksızın ve bedeli ödenmeksizin maliki oldukları taşınmaza el atılmasından yakınmıştır. Başvurucular; kendi parsellerinin hemen yanı başında yer alan parsel sahiplerine ödeme yapıldığını fakat kendilerine ödeme yapılmadığını belirtip eşitlik ilkesinin, gerekçeli karar hakkının ve mülkiyet hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

22. Bakanlık görüşünde; başvurunun süresinde yapılmadığı ve 1957 yılında kamulaştırma işlemlerinin kesinleştiği bildirilmiştir.

23. Bakanlığın görüşüne karşı başvurucular, başvurunun süresinde yapıldığını ve kamulaştırma işlemi karşılığında herhangi bir ödeme yapılmadığını belirtmiştir.

2. Değerlendirme

24. Anayasa'nın "Mülkiyet hakkı" kenar başlıklı 35. maddesi şöyledir:

"Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir.

Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir.

Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz."

a. Kabul Edilebilirlik Yönünden

25. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

b. Esas Yönünden

26. Anayasa'nın 35. maddesiyle güvenceye bağlanan mülkiyet hakkı, ekonomik değer ifade eden ve parayla değerlendirilebilen her türlü mal varlığı hakkını kapsamaktadır (AYM, E.2015/39, K.2015/62, 1/7/2015, § 20). Bu bağlamda başvurucuların murisleri adına tapuda kayıtlı anılan taşınmazların Anayasa'nın 35. maddesi anlamında mülk teşkil ettiğinde kuşku bulunmamaktadır.

27. Malikin mülkünü kullanma, mülkünün semerelerinden yararlanma ve mülkü üzerinde tasarruf etme yetkilerinden herhangi birinin sınırlanması, mülkiyet hakkına müdahale teşkil eder (Recep Tarhan ve Afife Tarhan, B. No: 2014/1546, 2/2/2017, § 53). Somut olayda kamulaştırılan taşınmazların başvurucuların murisleri adına tapuda kayıtlı olduğu dikkate alındığında mülkün varlığında tereddüt bulunmamaktadır. Kamulaştırma yoluyla başvurucuların mülkiyet hakkına yapılan müdahalenin mülkten yoksun bırakmaya ilişkin ikinci kural çerçevesinde incelenmesi gerekir.

28. Anayasa’nın 13. ve 35. maddelerine göre mülkiyet hakkına yapılan bir müdahalenin Anayasa'ya uygun olabilmesi için müdahalenin kanuna dayanması, kamu yararı amacı taşıması ve ayrıca ölçülülük ilkesi gözetilerek yapılması gerekmektedir (Recep Tarhan ve Afife Tarhan, § 62).

29. Başvuru konusu olayda müdahalenin kanunilik koşulunu taşıdığı anlaşılmaktadır.

30. Somut olayda yol yapılması nedeniyle taşınmazların kamulaştırması işleminin kamu yararı amacına dayandığı hususunda tereddüt bulunmamaktadır.

31. Son olarak kamu makamlarınca başvurucunun mülkiyet hakkına yapılan müdahaleyle gerçekleştirilmek istenen amaç ile bu amacı gerçekleştirmek için kullanılan araçlar arasında makul bir ölçülülük ilişkisinin olup olmadığı değerlendirilmelidir (Onur Tur Uluslararası Nakliyat Ltd. Şti., B. No: 2015/947, 15/11/2018, § 59).

32. Ölçülülük ilkesi elverişlilik, gereklilik ve orantılılık olmak üzere üç alt ilkeden oluşmaktadır. Elverişlilik öngörülen müdahalenin ulaşılmak istenen amacı gerçekleştirmeye elverişli olmasını, gereklilik ulaşılmak istenen amaç bakımından müdahalenin zorunlu olmasını yani aynı amaca daha hafif bir müdahale ile ulaşılmasının mümkün olmamasını, orantılılık ise bireyin hakkına yapılan müdahale ile ulaşılmak istenen amaç arasında makul bir dengenin gözetilmesi gerekliliğini ifade etmektedir (AYM, E.2011/111, K.2012/56, 11/4/2012; E.2014/176, K.2015/53, 27/5/2015; E.2016/13, K.2016/127, 22/6/2016, § 18; Mehmet Akdoğan ve diğerleri, B. No: 2013/817, 19/12/2013, § 38).

33. Orantılılık ilkesi gereği kişilerin mülkiyet hakkının sınırlandırılması hâlinde elde edilmek istenen kamu yararı ile bireyin hakları arasında adil bir dengenin kurulması gerekmektedir. Bu adil denge, başvurucunun şahsi olarak aşırı bir yüke katlandığının tespit edilmesi durumunda bozulmuş olacaktır. Müdahalenin orantılılığını değerlendirirken Anayasa Mahkemesi bir taraftan ulaşılmak istenen meşru amacın önemini, diğer taraftan da müdahalenin niteliğini, başvurucunun ve kamu otoritelerinin davranışlarını gözönünde bulundurarak başvurucuya yüklenen külfeti dikkate alacaktır (Arif Güven, B. No: 2014/13966, 15/2/2017, §§ 58, 60; Osman Ukav, B. No: 2014/12501, 6/7/2017, § 71).

34. Anayasa'nın 13., 35. ve 46. maddeleri uyarınca kamu yararı bulunması, kamulaştırma kararının yasada gösterilen esas ve usullerine uyulması, gerçek karşılığın peşin ve nakden ödenmesi kamulaştırmanın anayasal ögeleridir. Kamulaştırılan taşınmazın gerçek karşılığı olan bedelinin tespiti ise uzman mahkemelerin ve Yargıtayın bu konudaki uzman dairelerinin yetki ve görevindedir. Mülkiyet hakkına yapılan müdahale ile ödenen bedel arasındaki ilişki yönünden Anayasa Mahkemesinin yapacağı tespit, orantılılık incelemesinden ibarettir (Mukadder Sağlam ve diğerleri, B. No: 2013/2511, 22/1/2015, § 49; Abdülkerim Çakmak ve diğerleri, B. No: 2014/1964, 23/2/2017, § 52).

35. Kamulaştırma yoluyla mülkiyet hakkına yapılan müdahalelerde, hedeflenen kamu yararı ile malikin bireysel yararı arasında gözetilmesi gereken adil denge ancak malike tazminat ödenmek suretiyle sağlanabilir. Diğer bir ifadeyle kamulaştırma suretiyle mülkiyet hakkına müdahalede bulunulan durumlarda malike tazminat ödenmesi, müdahaleyle malike yüklenen aşırı külfetin telafi edilmesini temin eden temel bir araçtır. Anayasa'nın 46. maddesinin birinci fıkrasında, gerek kamulaştırmada gerekse idari irtifak kurulmasında taşınmazın gerçek karşılığının ödeneceği ifade edilmiştir. Kamulaştırma yapılan hâllerde gerçek karşılık, kamulaştırma yapılması nedeniyle taşınmazın değerinde meydana gelen azalmayı karşılayan tutardır. Bu itibarla kamulaştırma yapılması nedeniyle taşınmazın değerinde meydana gelen azalmayı karşılayacak düzeyde bir tazminatın ödenmediği durumlarda somut olayın koşulları da gözetilerek müdahalenin orantılı olmadığı sonucuna ulaşılabilir (bazı değişikliklerle birlikte bkz. Saadet Esin, B. No: 2014/18103, 26/10/2017, § 35).

36. Kamulaştırma yoluyla mülkiyet hakkına yapılan müdahalenin orantılı olabilmesi için taşınmazın gerçek bedelinin malike ödenmesi ve ayrıca ödenen bedelin tespitinde esas alınan tarih ile ödeme tarihi arasında geçen dönemde gerçekleşen enflasyona nispetle taşınmazın hissedilir derecede değer kaybetmemiş olması gerekir. Ödenen tutarların enflasyonun etkilerinden arındırılarak güncelleştirilmesi yani kamulaştırma tarihi ile ödeme tarihi arasında geçen süredeki hissedilir değer kaybını telafi edecek biçimde faiz uygulanması, kamulaştırma bedelinin enflasyon karşısında değer kaybetmesini önleyebilecek bir araçtır (Mehmet Akdoğan ve diğerleri, §§ 42, 59).

37. Mülkiyet hakkının usule ilişkin güvenceleri hem özel kişiler arasındaki mülkiyet uyuşmazlıklarında hem de taraflardan birinin kamu gücü olduğu durumlarda geçerlidir. Bu bağlamda mülkiyet hakkının korunmasının söz konusu olduğu durumlarda usule ilişkin güvencelerin somut olayda sağlandığından söz edilebilmesi için derece mahkemelerinin kararlarında konu ile ilgili ve yeterli gerekçe bulunmalıdır. Bu zorunluluk davacının bütün iddialarına cevap verilmesi anlamına gelmemekle birlikte mülkiyet hakkını ilgilendiren davanın sonucuna etkili, esasa ilişkin temel iddia ve itirazların yargılama makamlarınca özenli bir şekilde değerlendirilerek karşılanması gerekmektedir (Kamil Darbaz ve GMO Yapı Grup End. San. Tic. Ltd. Şti., B. No: 2015/12563, 24/5/2018, § 53).

38. Dava konusu taşınmazın Pendik-Erenköy-Haydarpaşa arası kamulaştırma sahasında kaldığı, 1953 yılında kamulaştırılmasına karar verildiği ve taşınmazın tamamının fiilen D-100 kara yolu ve güney yan yol olarak kullanılmakta olduğu sabittir (§ 10). Başvurucular, murislerine ait taşınmaza el koyulduğu ancak kamulaştırma bedelinin ödenmediğinden şikâyetçidir. Davalılar, davacılar murisi olan taşınmaz maliki İsmail Hakkı Şener tarafından Kartal Asliye Hukuk Mahkemesinin 1956/447 Esas sayılı dosyası ile bedel artırım davası açıldığı ve kamulaştırma işlemlerinin kesinleştiğine vurgu yapmıştır.

39. Somut olayda çözülmesi gereken asıl mesele kamulaştırma bedelinin ödenip ödenmediğidir. Başvurucular taşınmaza, usulüne uygun bir kamulaştırma yapılmadan el atıldığı ve taşınmazın bedelinin ödenmediği iddiasıyla idare aleyhine tazminat davası açmıştır. Mahkemece 1953 yılında kamulaştırılan taşınmazlara ait bloke edilen ve Kartal Asliye Hukuk Mahkemesinin 1956/447 Esas sayılı bedel artırım davasının sonucunda kamulaştırma bedelinin ödenip ödenmediği, ödendi ise hangi tarihte ödendiği gerekçeli kararda tartışılarak açıklığa kavuşturulmamıştır.

40. Olayda başvurucular dava konusu taşınmazlara fiilen el atılmasına rağmen kendilerine herhangi bir bedel ödenmediğini ileri sürerek iddialarını somut bir temele dayandırmıştır. Bu bilgiler çerçevesinde Anayasa'nın 46. maddesinde öngörülen gerçek karşılığının ödenip ödenmediğinin hususun başvuruya konu yargılama çerçevesinde yeterli bir gerekçeyle ortaya konulamadığı sonucuna varılmıştır.

41. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

VI. GİDERİM

42. Başvurucular, yeniden yargılama yapılmasına hükmedilmesi talebinde bulunmuştur.

43. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama (uygun düşen seçilir) işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).

44. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 446,90 TL harç ve 18.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 19.246,90 TL yargılama giderinin başvuruculara müştereken ödenmesine karar verilmesi gerekir.

VII. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa'nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Kararın bir örneğinin mülkiyet hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak amacıyla İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesine (E.2017/1451, K.2018/1051) iletilmek üzere İstanbul Anadolu 24. Asliye Hukuk Mahkemesine (E.2015/226, K.2017/87) GÖNDERİLMESİNE,

D. 446,90 TL harç ve 18.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 19.246,90 TL yargılama giderinin başvuruculara ÖDENMESİNE,

E. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucuların Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 7/2/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.