TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
İSMAİL KAYA BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2021/17102) |
|
Karar Tarihi: 27/11/2024 |
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Basri BAĞCI |
Üyeler |
: |
Engin YILDIRIM |
|
|
Rıdvan GÜLEÇ |
|
|
Kenan YAŞAR |
|
|
Ömer ÇINAR |
Raportör |
: |
Mustafa Erdem ATLIHAN |
Başvurucu |
: |
İsmail KAYA |
Vekili |
: |
Av. Emrah ÇELİKTAŞ |
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru, kolluk görevlisince fiziksel şiddet uygulanması ve bu olay hakkında etkili bir ceza soruşturması yürütülmemesi nedeniyle insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele yasağının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
2. Kolluk görevlilerinin saat 17.00'de düzenlendiği ve başvurucunun da imzasını taşıyan 17/3/2021 tarihli tutanağa göre Ankara'nın Altındağ ilçesinde bir sokakta şüphe üzerine durdurulan ticari takside yolcu olarak bulunan başvurucu ve yanındaki M.K.nın aranması sonucu M.K.nın üzerinde bir ruhsatsız tabanca, başvurucunun üzerinde de içinde yirmi bir mermi bulunan bir poşet ele geçirilmiş; yakalanan şahıslar doktor raporu alındıktan sonra işlemlerin yapılması için karakola götürülmüştür. Yine aynı tarihi taşıyan ve iki polis memuru tarafından saat 22.30'da düzenlenen tutanakta ise işlemleri yapılmak üzere karakola getirilen başvurucunun Çocuk Şube Müdürlüğüne (Çocuk Şube) götürülmek üzere polis aracına alındığında "Beni niye çocuk şubeye götürüyorsunuz, beni götüremezsiniz." şeklinde bağırmaya ve kendini sağa sola vurmaya başladığı, aracın kapılarına tekme attığı, sonrasında yoldayken kendini iyi hissetmediğini ve kolunun ağrıdığını söylemesi üzerine de hastaneye götürülerek rapor alındıktan sonra Çocuk Şubeye teslim edildiği kayıt altına alınmıştır.
3. Olayın yaşandığı karakolun amiri olan Komiser M.G. şikâyetçi sıfatıyla alınan aynı tarihli ifadesinde; başvurucunun karakoldaki adli işlemler sürerken bağırıp çağırdığını, sağa sola küfrettiğini duyması üzerine onu sakinleştirmek amacıyla yanına gittiğini, başvurucunun hakaret ve tehditlerde bulunarak ona vurmaya çalıştığını, vücudunu sağa sola vuran başvurucunun kendisine zarar vermesini engellemek için başını göğsüne dayadığını, omzundan tutarak ayağa kalkmasına engel olduğunu, başvurucuyu güçlükle sakinleştirdiğini ifade etmiştir. Komiser M.G. ayrıca başvurucunun kollarını ve boynunu sıktığı için yaralandığını ileri sürmüş, başvurucudan şikâyetçi olmuştur. Ankara Gazi Mustafa Kemal Devlet Hastanesinden alınan 18/3/2021 tarihli genel adli muayene raporunda Komiser M.G. hakkında "Boyun sol kısmında yaygın hiperemik alan [kanlanma], her iki kol iç kısımlarda yaygın hiperemik alanlar mevcuttur." tespitine yer verilmiştir.
4. Olayın yaşandığı polis merkezinde görevli olan polis memuru S.Ö. bilgi veren sıfatıyla aynı tarihte alınan ifadesine göre başvurucunun ve yanındaki M.K.nın ifade işlemleri devam ederken, başvurucu yerinden kalkarak çıkış kapısına doğru yönelmiştir. Bunu fark eden S.Ö. başvurucunun dışarı çıkmasını engellemek için yanına gitmiştir. Bu sırada başvurucu, polis merkezinin amiri olan M.G.nin odasına yönelerek içeriye girmeye çalışmış ve başvurucuyu kolundan tutarak yerine oturtmuştur. Bir süre sonra yüksek sesle bağırarak tehdit ve hakaretler etmeye başlayan başvurucuyu odasından gelen M.G. sakinleştirmeye çalışsa da başvurucu, agresif davranışlarını sürdürmüştür. İfadesine göre S.Ö. Bu sırada gelen anons üzerine olay yerinden ayrılmıştır.
5. Başvurucunun 18/3/2021 tarihinde müdafii eşliğinde Cumhuriyet savcısına verdiği ifadenin ilgili kısmı şöyledir:
" ... Seğmenler Polis Merkezine geldiğimizde de kelepçem sıkı olduğu için 'bunu biraz açar mısınız' dedi[m]. Karakolun koridorunda bekleme salonundayken bir anda benden şikayetçi olan karakol amiri beni darp etmeye başladı. Kameralarda vardı ancak ben şikayetçi değilim. Ben kesinlikle küfür etmedim, kimseyi tehdit etmedim. Mukavemette bulunmadım. Müştekiyi yaralamadım. Üzerime atılı suçlamaları kabul etmiyorum..."
6. Başvurucu hakkındaki sağlık raporları şöyledir:
i. Ankara Gazi Mustafa Kemal Devlet Hastanesinden alınan 17/3/2021 tarihli ve 18.13 saatli genel adli muayene raporunda darp ve cebir izine rastlanmadığı belirtmiştir.
ii. Aynı hastaneden aynı gün ve saat 20.50'de alınan adli muayene raporunda "Sağ zigomatik kemik [elmacık kemiği] hizasında 3x2 cm boyutunda eritem [kan toplanması sonucu derinin kızarması], hassasiyet, şişlik ve frontal kemik [başın üst kısmı, gözlerin arası] sol tarafta 2x1 cm boyutunda şişlik, her iki kulak kepçesinde kızarıklık mevcut, sağ kulakta duymada azalma, boyun sol tarafında 3x3 cm boyutunda eritem ve ense sol arka tarafında 4x3 cm boyutunda eritemli ekskoriyatif lezyon, her iki bacak pretibial kemik [kaval kemiği] orta hizasında 0,5x0,5 cm boyutunda ülseratif lezyon, sol kol triceps [omuz kası] hizasında 4x5 cm boyutunda endurasyonu artmış şişlik ve hassasiyet, sol bacak kuadriceps [üst bacak ön kası] dış hizasında 5x10 cm boyutunda şişlik mevcut. Kafa ve boyun travması olması nedeniyle beyin cerrahisi ve kulaktaki şikayeti nedeniyle kulak burun boğaz uzman hekimleri tarafından değerlendirilmesi ve ilgili hekimlerce raporun tamamlanması uygundur." tespitlerine yer verilmiştir.
iii. Adli Tıp Kurumu tarafından düzenlenen 29/4/2021 tarihli raporda başvurucunun yaralanmasının yaşamını tehlikeye sokmadığı ve basit tıbbi müdahale ile giderilebilir nitelikte olduğu ifade edilmiştir.
7. Başsavcılık tarafından başvurucu hakkında kamu görevlisine karşı görevinden dolayı hakaret ve görevi yaptırmamak için direnme suçundan yürütülen soruşturma kapsamında5/5/2021 tarihli Kamera İzleme Tutanağı soruşturma dosyasına kazandırılmıştır. Tutanakta; başvurucuyla beraberindeki kişinin karakola getirildiği ve başvurucunun karakol amirinin odasına girmeye çalıştığı ana ait olduğu notu düşülmüş iki fotoğrafa ve herhangi bir fotoğraf bulunmaksızın başvurucunun karakol içinde yerinde duramayarak sağa sola gidip geldiği, görevlilere zorluk çıkardığı, görevlilerin uyarılarına aldırış etmediği, karakol amirinin odasına girmeye çalıştığı, kendisini sakinleştirmek isteyen komiseri darbetmeye çalışarak yaralanmasına sebep olduğu, başvurucunun iddia ettiği gibi kendisinin darbedildiğine dair bir görüntü olmadığı bilgisine yer verilmiştir. Başsavcılıkça yürütülen soruşturma sonucunda başvurucu hakkında kamu davası açılması için yeterli şüphe olduğu görülmekle beraber tarafların bir edim öngörmeksizin uzlaşmaları nedeniyle kovuşturma yapılmasına yer olmadığına karar verilmiştir.
8. Hakkında 10/7/1953 tarihli ve 6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanun'a muhalefet etme ve görevi yaptırmamak için direnme suçlarından tahkikat evrakı düzenlenen başvurucu için başlatılan soruşturmayı yürüten Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı (Başsavcılık) başvurucunun suça sürüklenen çocuk sıfatıyla verdiği ifadesinde polis merkezinde karakol amirinin fiziksel şiddetine uğradığı iddiası yönünden ayırma kararı vererek kasten yaralama iddiasını ayrı bir soruşturma numarası altında incelemiştir. Başsavcılık bu kapsamda başvurucunun yaralanmasına ilişkin adli tıp raporunu dosyaya kazandırmış ve başvurucunun ifadesini almıştır. Başsavcılık 29/3/2021 tarihinde 2/12/1999 tarihli ve 4483 sayılı Memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkındaki Kanun'un 4. maddesinin son fıkrası uyarınca evrakın işleme konulmamasına karar vermiştir. Bu karar kesindir ve Başsavcılık bu kararına gerekçe olarak yapılan soruşturma sonunda mağdurun soyut iddiasından başka delil elde edilememesini göstermiştir.
9. Başvurucu vekili tarafından 24/3/2021 tarihinde Başsavcılığa verilen şikâyet dilekçesi üzerine aynı olaya ilişkin yeni bir soruşturma başlatılmıştır. Şikâyet dilekçesine göre olay tarihinde bir suç iddiasıyla karakola götürülen başvurucunun karakolda uğradığı fiziksel şiddet nedeniyle yüzünün sağ tarafında şişlik, dudaklarında kanama oluşmuştur. Bir gün gözaltında kalan başvurucu hakkında alınan sağlık raporu başvurucunun vücudundaki darp izlerini belgelemiştir. Başvurucu delil olarak karakol kamera görüntülerine dayanmış ve dilekçe ekine, olay günü başvurucunun vekilinin kendi cep telefonu kamerasıyla çektiği bir videoyu eklemiş; fiziksel şiddet uygulayan polis memurundan şikâyetçi olmuştur.
10. Başsavcılık bu şikâyet üzerine başlatılan soruşturma için 5/4/2021 tarihinde mükerrer olması nedeniyle 4483 sayılı Kanun'un 4. maddesinin son fıkrası uyarınca şikâyetin işleme konulmamasına kesin olarak karar vermiştir.
11. Başvurucu, nihai kararı 30/3/2021 tarihinde öğrendikten sonra 22/4/2021 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
II. DEĞERLENDİRME
12. Ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir.
13. Başvurucu, götürüldüğü karakolda kolluk görevlisinin fiziksel şiddetine maruz kaldığını, bu olay nedeniyle yürütülen ceza soruşturmasının etkili olmadığını belirterek kötü muamele yasağı ve adil yargılanma hakkının ihlal edildiğinden şikâyet etmiştir. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde kovuşturmaya yer olmadığına dair karardan ayrılmak için kuvvetli bir neden bulunmadığı bildirilmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.
14. Başvuru, kötü muamele yasağı kapsamında incelenmiştir.
15. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
16. Güç kullanmaya yetkili kamu görevlilerinin tutumu nedeniyle kendisine karşı güç kullanılması kesin olarak gerekli olmayan bir kişiye karşı fiziksel güce başvurmaları ilke olarak Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasını ihlal etmektedir. Kesin gerekli olduğu hâllerde güç, aşırıya kaçmadan kullanılmalı ve kişinin tutumuyla orantılı olmalıdır (Ali Rıza Özer ve diğerleri [GK], B. No: 2013/3924, 6/1/2015, §§ 81, 82). Gözaltı veya tutukluluk gibi bireyin devletin kontrolü altında bulunduğu sırada bir yaralanma olayı meydana gelmişse bu olaya ilişkin tatmin edici ve inandırıcı bir açıklama getirme yükümlülüğü yetkili makamlardadır (S.D., B. No: 2013/3017, 16/12/2015, §§ 89, 90; Cengiz Kahraman ve Kenan Özyürek, B. No: 2013/8137, 20/4/2016, § 95). Bunun sebebi bu tür olaylarda gerçekleşme koşullarına ilişkin bilgilerin çoğunlukla yetkili makamların erişiminde olmasıdır (Ferit Kurt ve diğerleri, B. No: 2018/9957, 8/6/2021, § 74).
17. Başvurucu, yapılan aramada suç unsuru olabilecek nitelikteki materyalin (mermi) üzerinde bulunması sebebiyle yakalanmıştır. Başvurucunun yakalandığı gün yapılan ilk adli muayenesinde darp ve cebir izine rastlanmadığı belirlenmişken aynı gün birkaç saat sonra yapılan ikinci adli muayenesinde ise basit tıbbi müdahale ile giderilebilir mahiyette birden fazla yaralanma tespit edilmiştir.
18. Başvurucu, karakol amirinin fiziksel şiddetine uğradığını ileri sürmüştür. Soruşturma mercii şüpheli kolluk görevlisi hakkında isnat edilen eylemin gerçekleştiğine ilişkin olarak başvurucunun soyut iddiası dışında delil bulunmadığı gerekçesiyle işleme konmama kararı vermiştir.
19. Başvurucunun devletin kontrolü altında bulunduğu sırada meydana gelen yaralanmasının -doktor raporuyla belirlenmiştir- nasıl oluştuğunu açıklama yükümlülüğü kamu makamlarına aittir. Buna rağmen başvurucu hakkında yürütülen ceza soruşturmasında Başsavcılıkça bu yaralanmaya ilişkin herhangi bir açıklama ya da değerlendirme yapılmaksızın başvurucunun soyut iddiası dışında bir delil bulunamadığı gerekçesiyle sonuca gidildiğinden devletin Anayasa’nın 17. maddesi kapsamında negatif yükümlülüğüne aykırı davranıldığı sonucuna ulaşılmıştır (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Yaşar Cesur Kelkit, B. No: 2020/442, 24/5/2023, § 42).
20. Bu tespitlerden sonra kolluk görevlisinin gerçekleştirdiği eylemin hangi boyuta ulaştığı değerlendirilmelidir. Somut olay bir bütün olarak ele alındığında eylemin insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele olarak nitelendirilmesi mümkün görülmüştür.
21. Anayasa’nın 17. maddesi -“Devletin temel amaç ve görevleri” kenar başlıklı 5. maddesindeki genel yükümlülükle birlikte yorumlandığında- bir kimsenin devlet görevlilerinin 17. maddenin üçüncü fıkrasını ihlal eden bir muamelesine uğradığına ilişkin savunulabilir bir iddiada bulunması hâlinde etkili bir soruşturma yürütülmesini gerektirir. Kötü muamelenin kasten yapıldığının ileri sürüldüğü durumlarda iddia hakkında ivedilikle bir ceza soruşturması başlatılmalıdır. Şikâyet olmadığında bile kişiye kötü muamelede bulunulduğuna ilişkin yeterince açık belirtiler varsa konuyla ilgili bir ceza soruşturması açılmalıdır. Soruşturmada olayı aydınlatabilecek ve sorumluların belirlenmesini sağlayabilecek tüm deliller toplanmalıdır. Dahası soruşturma süreci, gerektiği ölçüde kamu denetimine ve mağdurun erişimine açık olmalı; mağdur soruşturmaya etkili şekilde katılabilmeli, soruşturmada makul bir özen ve süratle hareket edilmelidir. Ayrıca yetkililer, soruşturmayı sonlandırmak için aceleci davranmamalı ve temelden yoksun sonuçlara dayanmamalıdır (Ali Rıza Özer ve diğerleri, §§ 101-103; S.D.,§§ 111-114; Veli Saçılık (2), B. No: 2018/24614, 18/10/2022, § 16).
22. Başvurucu, olay yeri ve zamanını belirterek maruz kaldığını iddia ettiği muameleyi ifadesinde dile getirmiştir. Ayrıca olay günü düzenlenen ve başvurucuda meydana gelen yaralanmayı tespit eden adli muayene raporu da soruşturma dosyasına girmiştir. Kötü muamele yasağı hususunda savunulabilir bir iddia mevcut ise etkili soruşturma yükümlülüğünden söz edilebilecektir.
23. Başvurucu, yürütülen soruşturmanın etkili ve yeterli olmadığını ileri sürmüştür.
24. Başsavcılık tarafından yürütülen ilk soruşturma kapsamında başvurucunun sunduğu sağlık raporuna göre yaralanmasının niteliğinin belirlenmesi amacıyla Adli Tıp raporu alınmıştır. Soruşturma neticesinde şüpheli kolluk görevlisi hakkında isnat edilen eylemlerin gerçekleştiğine dair delil bulunmadığına kanaat getirilerek dosyanın işleme konulmamasına karar verilmiş (bkz. § 8), şikâyet üzerine başlatılan ikinci soruşturmada ise bu ilk soruşturmanın varlığına işaret edilerek mükerrerlik gerekçesiyle aynı sonuca ulaşılmıştır (bkz. § 10).
25. Soruşturma merciinin kolluk ihbar evrakı ekinde şüpheli kolluk görevlisi M.G.nin olayın başvurucunun karakol içinde bağırıp çağırması üzerine etrafına veya kendisine zarar vermesini engellemek için yanına gittiğinde gerçekleştiği, başvurucunun da onu yaraladığı yönünde beyanları bulunmasına rağmen olayın nasıl gerçekleştiği yönünde herhangi bir araştırma yapmaksızın iddiaları destekleyen delil bulunmadığı gerekçesiyle sonuca ulaştığı görülmüştür. Başsavcılıkça başvurucunun olay günü yaralandığını destekleyen adli muayene raporu dikkate alınarak, şüpheli ile olay tanıkları da dinlenmek suretiyle başvurucu gözaltındayken meydana gelen yaralanmanın sebebinin ve bundan devlet görevlilerinin sorumlu olup olmadığının nesnel verilerle makul şekilde açıklanmaması ve şüphelinin olayın gerçekleşme şekline ilişkin ifadesinin meydana getirdiği çelişki tartışılmaksızın sonuca ulaşılmasından dolayı etkin bir soruşturma yapıldığı hususunda tereddüt oluşmuş, adli sürecin mutlaka bir dava açılması ya da açılan davanın belli bir hükümle sonuçlanması gerektiği anlamına gelmemekle birlikte başvurucuya karşı kötü muamele oluşturduğu iddia edilen eylemlere yönelik olarak olayın aydınlatılması amacıyla etkili bir ceza soruşturması yürütülmediği sonucuna ulaşılmıştır.
26. Bununla birlikte şikâyete konu eylemin 4483 sayılı Kanun kapsamında kalan suçlar arasında olmadığının tespit edilmesi soruşturma yapma yetkisinin doğrudan Cumhuriyet savcısında olduğu anlamına gelecek ve derhâl soruşturma işlemlerine başlanarak delillerin toplanması yönünde önem arz edecektir. 4483 sayılı Kanun kapsamına girmeyen bir suç ya da kişi yönünden anılan Kanun’un işletilmesi etkili soruşturma yükümlülüğü yönünden sorun teşkil edecektir. Bu nedenle şikâyete konu fiil ve failin 4483 sayılı Kanun kapsamında kalıp kalmadığı titizlikle incelenmelidir (Ümmühan Seçil Sucu, B. No: 2017/15128, 19/11/2020, § 74; Erdal Sarıkaya, § 124).
27. Kötü muamele iddiasının makul şüphe uyandıracak düzeyde olduğunu gösteren doktor raporları, polis memurlarının eşkâllerine kadar varan anlatımlar ve tanık gibi birçok delil gösterilmesine karşın iddiaların soyut ve genel nitelikte görülerek dilekçenin işleme konulmamasının sorumluların ve olayın gerçekleşme koşullarının ortaya çıkarılmasını olanaksız hale getirdiği ve etkili bir ceza soruşturması yürütülmesi önünde engel teşkil ettiği açıktır.
28. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele yasağının maddi ve usul boyutunun ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
III. GİDERİM
29. Başvurucu; ihlalin tespit edilmesi, yeniden soruşturma yapılması ve 50.000 TL manevi tazminat ödenmesi talebinde bulunmuştur.
30. Başvuruda tespit edilen, kamu makamlarının eylemlerinden ve soruşturma merciinin kovuşturmaya yer olmadığına dair kararından kaynaklanan hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden soruşturma yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği Cumhuriyet başsavcılığının yapması gereken iş, yeniden soruşturma işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (Mehmet Doğan ([GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).
31. İhlalin sonuçlarının bütünüyle ortadan kaldırılabilmesi için başvurucuya manevi zararları karşılığında talebi dikkate alınarak net 50.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
IV. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,
B. İnsan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
C. Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele yasağının maddi ve usul boyutunun İHLAL EDİLDİĞİNE,
D. Kararın bir örneğinin insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele yasağının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden soruşturma yapılmak üzere Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına (Sor. No: 2021/63956) GÖNDERİLMESİNE,
E. Başvurucuya net 50.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE,
F. 30.000 TL vekâlet ücretinden oluşan yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
G. Ödemelerin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
H. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 27/11/2024tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.