TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

K. DENİZ ÜRÜNLERİ ÜRETİMİ İHRACAT İTHALAT VE TİCARET A.Ş. BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2021/28391)

 

Karar Tarihi: 8/6/2023

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Kadir ÖZKAYA

Üyeler

:

M. Emin KUZ

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Basri BAĞCI

 

 

Kenan YAŞAR

Raportör

:

Osman KODAL

Başvurucu

:

Vekili

:

Av. Suzan ERGÜN

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru, işe iade ve tazminat davasında Yargıtay onamasıyla kesinleşen kararın maddi hata düzeltim yoluyla ortadan kaldırılarak uyuşmazlığın esasının yeniden ele alınması nedeniyle adil yargılanma hakkının ve eşitlik ilkesinin ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

2. Başvurucu Şirket aleyhine işe iade ve tazminat talebiyle dava açılmıştır. Bodrum İş Mahkemesi davacının işveren vekili olduğundan iş güvencesinden yararlanmasının mümkün olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar vermiştir. Davacı, temyiz yoluna başvurmuş; Yargıtay 22. Hukuk Dairesi 23/1/2020 tarihli kararıyla hükmü onamıştır. Bunun üzerine Mahkeme 25/2/2020 tarihinde kesinleşme şerhi düzenlemiştir.

3. Davacı; Bodrum İş Mahkemesine 3/3/2020 tarihinde verdiği maddi hata düzeltim dilekçesinde Yargıtayın tarafların ileri sürdükleri temyiz sebepleriyle bağlı olmadığını, kanunun açık hükmüne aykırı gördüğü diğer hususları da incelemesi gerektiğini belirtmiştir.

4. Mahkeme 4/3/2020 tarihli ek kararla davacının süre tutum dilekçesini gerekçeli karar yazımından önce verdiği, dilekçenin temyiz itirazına ilişkin olarak açık beyanlar içermediği, Yargıtay ilamı incelendiğinde ise 12/1/20211 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun369. maddesinin (1) numaralı fıkrası gereği kamu düzenine ilişkin incelemenin de yapıldığını belirterek davacının talebini reddetmiştir.

5. Mahkemenin ek kararının temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 9. Hukuk Dairesi, 22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanunu'nun 18. maddesinin beşinci fıkrasının olaya uygulanmasında maddi hata yapıldığı, hükmün bozulması gerekirken onama ilamı tesis edildiğini belirterek onama kararını kaldırmış; davacının işveren vekili olduğu hususunun ispatlanamadığını, davanın reddine karar verilmesinin doğru olmadığını belirterek kararı bozmuştur.

6. Mahkeme; davanın kabulü ile davacının işe iadesine, davacının yasal süre içinde yapacağı başvuruya rağmen davalı işveren tarafından süresi içinde işe başlatılmaması hâlinde 4857 sayılı Kanun'un 21. maddesinin birinci fıkrası uyarınca, davalı tarafından ödenmesi gereken tazminat miktarının fesih nedeni dikkate alınmak sureti ile davacının dört aylık brüt ücreti tutarı olarak belirlenmesine ve davalıdan tahsili gerektiğinin tespitine karar vermiştir.

7. Davalı başvurucu, kararı temyiz etmiş; Yargıtay 9. Hukuk Dairesi, kararı onamıştır. Başvurucu, süresi içinde bireysel başvuruda bulunmuştur. Komisyon tarafından başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

II. DEĞERLENDİRME

8. Başvurucu; lehine verilmiş ve temyiz incelemesi sonucu kesinleşmiş kararın maddi hata dilekçesi üzerine hukuki güvenlik ilkesine aykırı olarak bozulduğunu, kanuni hâkim güvencesine uyulmadığını, davanın tarafları arasında işçi lehine ayrımcılık yapıldığını belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

9. Başvuru formu ile eklerinin incelenmesi neticesinde açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

10. Anayasa Mahkemesi, benzer iddiaları Mustafa Altın ([GK], B. No: 2018/10018, 27/10/2021) kararında incelemiştir. Anılan kararda, olay tarihinde yürürlükte bulunan 30/1/1950 tarihli ve 5521 sayılı mülga İş Mahkemeleri Kanunu'nda iş mahkemesi kararlarına karşı karar düzeltme kanun yolu ihdas edilmediğinden kesinleşmiş olan mahkeme kararının maddi hata denetimi adı altında yeniden delil değerlendirmesi yapılarak hükmün esasını değiştirecek şekilde kanun yolu denetimine tabi kılınmasının mümkün olmadığı, kanuni dayanağı olmaksızın kesinleşmiş hükme müdahale edilmesini gerektirecek zorlayıcı ve istisnai durumların yine usul hukukunda öngörülen müesseseler çerçevesinde objektif ve kabul edilebilir ölçüde ortaya konulmadığı belirtilerek adil yargılama hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır (Mustafa Altın, §§ 66-73).

11. Başvuruda, anılan karardan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır. Bu bağlamda Dairenin usul hukukunda öngörülmemiş bir yöntemle kanuni dayanağı olmaksızın kesinleşmiş hükme müdahale edilmesini gerektirecek zorlayıcı ve istisnai durumları yine usul hukukunda öngörülen müesseseler çerçevesinde objektif ve kabul edilebilir ölçüde ortaya koymadan başvurucunun lehine olan nihai, bağlayıcı mahkeme kararının hüküm ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde bozma kararı verdiği anlaşılmıştır. Diğer bir ifadeyle kesin nitelikteki mahkeme hükmünün yeni bir mahkeme kararıyla etkisiz hâle getirilmesi suretiyle başvurucunun adil yargılanma hakkının ihlal edildiği sonucuna ulaşılmıştır.

12. Dolayısıyla başvurunun bu kısmı ile ilgili olarak Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

13. Başvurucu; ayrıca Bodrum İş Mahkemesinin maddi hata dilekçesi üzerine verdiği ek kararın ve davacının bu ek karara verdiği temyiz dilekçesinin kendisine tebliğ edilmediğini, temyiz dilekçesine karşı cevap hakkını kullanamadığını ileri sürmüşse de Somut başvuruda adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verildiğinden başvurucunun anılan ihlal iddiaları yönünden ayrıca inceleme yapılmasına yer olmadığına karar verilmesi gerekir.

III. GİDERİM

14. Tespit edilen ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına ilişkin usul ve esaslar 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinde yer almaktadır.

15. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasında düzenlenen bireysel başvuruya özgü yeniden yargılama kurumunun özelliklerine ilişkin kapsamlı açıklamalar için bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).

16. Öte yandan ihlalin niteliğine göre yeniden yargılamanın yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından başvurucunun tazminat talebi kabul edilmemiştir.

IV. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

2. Diğer ihlal iddialarının İNCELENMESİNE YER OLMADIĞINA,

B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Kararın bir örneğinin adil yargılanma hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Yargıtay 9. Hukuk Dairesine (E.2021/3818, K.2021/7965) iletilmek üzere Bodrum İş Mahkemesine (E.2020/514, K.2021/46) GÖNDERİLMESİNE,

D. Başvurucunun tazminat talebinin REDDİNE,

E. 487,60 TL harç ve 9.900 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 10.387,60 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

F. Ödemelerin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 8/6/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.