TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

H. D. VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2021/34045)

 

Karar Tarihi: 20/7/2023

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 GİZLİLİK TALEBİ KABUL

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

 

 

Selahaddin MENTEŞ

 

 

İrfan FİDAN

 

 

Muhterem İNCE

Raportör

:

Leyla Nur ODUNCU

Başvurucular

:

Vekilleri

:

bkz. ekli listenin (C) sütunu

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, karar sonucunu değiştirebilecek nitelikteki esaslı iddiaların karşılanmaması nedeniyle gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvurular, muhtelif tarihlerde yapılmıştır. Ekli listenin (A) sütununda gösterilen dosyalar konu yönünden hukuki irtibat bulunması nedeniyle 2021/34045 numaralı bireysel başvuru dosyası ile birleştirilmiş ve inceleme 2021/34045 numaralı bireysel başvuru dosyası üzerinden yürütülmüştür.

3. Komisyon, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.

4. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla ulaşılan bilgi ve belgelere göre ilgili olaylar özetle şöyledir:

A. Olayın Arka Planına ve Asya Katılım Bankası Anonim Şirketine İlişkin Genel Açıklamalar

6. Olayın arka planına ve Asya Katılım Bankası Anonim Şirketine (Bank Asya/Banka) ilişkin genel açıklamalar için bkz. Gürcan Balık, B. No: 2020/16435, 17/11/2022, §§ 7-13; Raziye Akçay, B. No: 2019/1665, 28/6/2022, §§ 5-10.

B. Somut Başvuruya İlişkin Olaylar

7. Başvurucuların Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanmasına (FETÖ/PDY) bilerek ve isteyerek yardım etme suçlarını işlediği sonucuna varılarak mahkûmiyetlerine karar verilmiştir. Gerekçeli kararlarda mahkûmiyete temel olarak -tek veya belirleyici delil şeklinde- Bank Asya verilerine dayanılmıştır. Başvurucuların bankacılık işlemlerindeki amaçları yönünden ulaşılan sonuçta dernek ve sendika üyelikleri de değerlendirmeye alınmıştır.

8. Kararların gerekçelerinde başvurucuların örgütün talimatı sonrasında hesap açtırdığı, yeni açılan ya da önceden mevcut olan hesaplara para yatırdığı, altın, döviz alım satım işlemleri yaptığı, kredi kartları ve harcamaları olduğu hususlarına yer verilmiştir.

9. Başvurucular hakkındaki hükümler, istinaf ve temyiz kanun yollarından geçerek kesinleşmiştir.

10. Başvurucular, nihai karardan sonra süresinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İLGİLİ HUKUK

A. İlgili Mevzuat

11. İlgili mevzuat için bkz. Gürcan Balık, §§ 34-37.

B. Yargıtay Kararları

12. Yargıtay kararları için bkz. Serkan Gölge, B. No: 2019/22453, 13/9/2022, §§ 30-39; Raziye Akçay, §§ 24, 27; Gürcan Balık, § 46.

13. Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 12/4/2022 tarihli ve E.2021/16-243, K.2022/259 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:

"BDDK’nın 29.05.2015 tarihli kararı ile temettü hariç ortaklık hakları ile yönetim ve denetimi Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna devredilen ve 22 Temmuz 2016 tarihli kararı ile de 5411 sayılı Bankacılık Kanununun 107. maddesinin son fıkrası gereğince faaliyet izni kaldırılıncaya kadar yasal bankacılık faaliyetlerine devam eden, FETÖ/PDY silahlı terör örgütü ile iltisaklı Asya Katılım Bankası AŞ'de gerçekleştirilen mutad hesap hareketlerinin örgütsel faaliyet ya da örgüte yardım etme kapsamında değerlendirilemeyeceği gözetilip örgüt liderinin talimatı üzerine örgütün amacına hizmet eden ve bankanın yararına yapılan ödeme ve sair işlemlerin başlı başına örgüte yardım etme olarak kabul edilebileceği nazara alınarak; sanığın hesap açtığı tarihten itibaren Bankasya hesap dökümlerinin tamamının uzman bilirkişi marifeti ile incelenip örgüt liderinin talimatı doğrultusunda bankaya para yatırılıp yatırılmadığı ve ayrı hesap açıp açılmadığı hususları saptanıp düzenlenecek rapor sanığa okunup savunması da alındıktan sonra hukuki durumunun takdir ve tayini gerekirken eksik incelemeyle, karar verilmesinde isabet bulunmamaktadır.

Bu kapsamda sanık ... hakkında kurulan mahkumiyet hükmüne yönelik Özel Dairece verilen onama kararı eksik inceleme nedeniyle isabetli görülmediğinden Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne karar verilmelidir."

14. Yargıtay 3. Ceza Dairesinin 15/11/2022 tarihli ve E.2021/1496, K.2022/8183 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:

"[S]anığın Bank Asya hesap hareketlerine ilişkin dökümün ayrıntı içermemesi, mahkemece alınan bilirkişi raporunda inceleme konusu hesap hareketlerinin Ocak 2014 tarihi ve sonrası baz alınarak yapıldığı ve ilgili raporun yeteri kadar açıklayıcı olmadığı da dikkate alınarak, örgüt talimatı doğrultusunda, örgüte yarar sağlamak amacıyla hesap açma işlemlerinin yapıldığının ortaya konulması gerekliliği karşısında, sanığın Asya Katılım Bankası A.Ş de hesap açılış tarihinden itibaren gerçekleştirdiği ayrıntılı banka hesap kayıtlarının yeniden temin edilmesi, bu kapsamda talimat tarihleri ve sonrasında para yatırma ya da sair bankacılık hizmetlerinin yapılıp yapılmadığının tespiti amacıyla, sanık müdafinin temyiz dilekçesinde belirttiği hususlar da dikkate alınıp konusunda uzman bilirkişiye tevdii ile mutad hesap hareketleri dışında örgüt liderinin talimatları doğrultusunda, talimat tarihleri ve sonrasında para yatırma ya da sair bankacılık hizmetlerinin yapılıp yapılmadığının tespit edilerek tüm delillerin bir arada değerlendirilmesi suretiyle bir karar verilmesi gerektiği... [anlaşılmıştır.]"

 (Yargıtay 3. Ceza Dairesinin 21/12/2022 tarihli ve E.2021/12488, K.2022/9850 sayılı; 28/12/2022 tarihli ve E.2021/17524, K.2022/10131 sayılı; 21/12/2022 tarihli ve E.2021/13178, K.2022/9723 sayılı; 20/12/2022 tarihli ve E.2022/8328, K.2022/9618 sayılı; 29/11/2022 tarihli ve E.2022/17899, K.2022/8580 sayılı; 16/11/2022 tarihli ve E.2022/36855, K.2022/8047 sayılı; 26/9/2022 tarihli ve E.2022/1613, K.2022/5268 sayılı kararları da aynı yöndedir.)

15. Yargıtay 3. Ceza Dairesinin 5/12/2022 tarihli ve E.2021/13799, K.2022/8830 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:

"Bank Asya'daki hesap kayıtları ve bilirkişi raporu üzerinde yapılan incelemeye göre, her ne kadar talimat dönemine uygun düşen mevduat hesabı açma ve para yatırma işlemleri olduğu görülmüşse de; sanığın hesabındaki para yatırma, çekme işlemlerinin Banka'nın TMSF'ye devrinden sonra da devam ettiği, diğer talimat dönemleri ile uyumlu işlemlerinin bulunmadığı, Bank Asya nezdindeki işlemlerinin rutin bankacılık işlemleri dışında değerlendirilemeyeceği, sanığın örgüt liderinin talimatı doğrultusunda, örgüte yardım kastıyla hareket ettiği tespit edilemediğinden örgüte yardım suçundan mahkumiyetini gerektirir her türlü şüpheden uzak delil bulunmayan sanığın atılı suçtan beraati yerine delillerin değerlendirilmesinde düşülen yanılgı sonucu yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi... [bozmayı gerektirmiştir.]"

 (Yargıtay 3. Ceza Dairesinin 30/6/2022 tarihli ve E.2021/13117, K.2022/4203 sayılı; 27/6/2022 tarihli ve E.2021/13159, K.2022/4070 sayılı kararları da aynı yöndedir.)

16. Yargıtay 3. Ceza Dairesinin 24/11/2022 tarihli ve E.2022/20882, K.2022/8420 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:

"[B]ilirkişi raporunda sanığın Bank Asya ile 1999 yılından beri çalıştığının, 17/25 Aralık sürecinden sonra ticari faaliyetlerini azaltarak devam ettirdiğinin belirtilmesi, sanık müdafinin mahkemenin kabulüne esas para yatırmaları ile ilgili olarak farklı tarihlerde yatan paraların aynı gün hesaptan çekildiğine ve Bank Asyaya para yatırılan tarihlerde farklı banka hesaplarında da para bulunduğuna yönelik temyizi de dikkate alındığında, sanığın aynı tarihlerde başka bankalarda hesaplarının bulunup bulunmadığının var ise hesap hareketlerinin, Bank Asya'ya yatırılan paraların hesapta kalma süresinin araştırılması, 2014 yılı öncesi dahil olmak üzere tüm hesap hareketleri üzerinde belirtilen şekilde bilirkişi incelemesi yaptırıldıktan sonra örgüte yardım kastıyla hareket edip etmediği, karar yerinde tartışılıp değerlendirildikten sonra hukuki durumunun takdir ve tayini gerekirken yetersiz belgelere dayanılarak eksik araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurulması...[bozmayı gerektirmiştir.]"

17. Yargıtay 3. Ceza Dairesinin 7/6/2022 tarihli ve E.2021/12369, K.2022/3343 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:

"Sanık hakkında tanzim edilen 13.11.2017 tarihli bilirkişi raporuna göre, Bank Asya'da örgüt liderinin talimatından önceki dönemde 4 farklı hesap açılışının olduğu talimattan sonra ise 26.09.2014 tarihinde 45,79 gram hurda altın alım satım işlemi için vadesiz mevduat hesabı açtığı bu hesabın halen açık olduğu ve 17.11.2014tarihinde 2.000,00 USD döviz cinsi vadeli katılım hesabı açtırdığı katılım hesabı ile ilgili hesap vade sonlarında vadesinin yenilendiği 08.04.2016 tarihinde hesabın kapatıldığı anlaşılmakla; sanığın banka yönetiminin TMSF'ye geçtiği 2015 Mayıs ayından sonra da Banka Asya ile ilişiğini kesmeden söz konusu banka ile çalışmaya devam ettiğinin anlaşılması karşısında Bank Asya'daki hesap hareketlerinin örgüt liderinin talimatı ile olmayıp, rutin bankacılık işlemleri şeklinde olduğu, sendika üyeliğine dair eyleminin ise konum ve kişisel özellikleri nazara alındığında sempati ve iltisak boyutunu aşan ve örgüte yardım etme kastıyla hareket ettiğini ispat eden faaliyetler kapsamında değerlendirilemeyeceği gözetilerek, örgüte yardım suçundan mahkumiyetini gerektirir her türlü şüpheden uzak delil bulunmayan sanığın atılı suçtan beraati yerine delillerin değerlendirilmesinde düşülen yanılgı sonucu yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi... [bozmayı gerektirmiştir.]"

18. Yargıtay 3. Ceza Dairesinin 30/6/2022 tarihli ve E.2021/13507, K.2022/4206 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:

" Oluş ve dosya kapsamı, 05.09.2017 tarihli bilirkişi raporu ve Bank Asya hesap dökümlerine göre sanığın 2006 yılında söz konusu bankada ilk kez hesap açtırdığı, her ne kadar talimat tarihiyle uyumlu olarak 29.03.2014 ve 07.01.2015 tarihlerinde katılım hesabı açtığı anlaşılmışsa da, talimat dönemi öncesinde de söz konusu bankada katılım hesapları açtığı Bank Asya'nın TMSF'ye devrinden sonra da söz konusu bankaya EFT şeklinde para girişi gerçekleştirdiği, kredi kartını kullanmaya devam ettiği anlaşılmakla; hesap hareketlerinin örgüt liderinin talimatı ile olmayıp, rutin bankacılık işlemi sonucu gerçekleştiği, sanığın dernek ve sendika üyeliğine dair eylemlerinin ise sanığın konum ve kişisel özellikleri nazara alındığında sempati ve iltisak boyutunu aşan ve örgüte yardım etme kastıyla hareket ettiğini ispat eden faaliyetler kapsamında değerlendirilemeyeceği gözetilerek, örgüte yardım kastıyla hareket ettiğine dair her türlü şüpheden uzak delil bulunmayan sanığın atılı suçtan beraati yerine delillerin değerlendirilmesinde düşülen yanılgı sonucu yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi... [bozmayı gerektirmiştir.]"

 (Dernek ve sendika üyeliği ile birlikte banka verilerinin değerlendirilmesine ilişkin Yargıtay 3. Ceza Dairesinin 29/9/2022 tarihli ve E.2021/21414, K.2022/5210 sayılı; 8/6/2022 tarihli ve E.2021/14247, K.2022/3363 sayılı kararları da aynı yöndedir.)

19. Yargıtay sanıkların FETÖ/PDY ile irtibatlı ve iltisaklı dernek, sendika ve diğer sivil toplum örgütlerine üyeliklerini, örgütün nihai amacını bildiğini, örgütle organik bir bağ kurarak hiyerarşisine dâhil olduğunu tek başına göstermediğini kabul etmiştir (diğerleri arasından bkz. Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 20/4/2021 tarihli ve E.2020/5713, K.2021/2837; 22/3/2021 tarihli ve E.2020/1864, K.2021/2227; 9/10/2019 tarihli ve E.2019/1326, K.2019/5918; 19/10/2020 tarihli ve E.2019/5604, K.2020/5065 sayılı kararları). Yargıtay sanıkların sadece FETÖ ile irtibatlı ve iltisaklı derneklerde üyelik kayıtlarının bulunmasının silahlı terör örgütüne yardım suçunu oluşturmayacağına (Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 7/4/2021 tarihli ve E.2020/6785, K.2021/2588 sayılı kararı), sendika ve dernek üyeliğine dair eylemlerinin sempati ve iltisak boyutunu aşmadığına, örgüt hiyerarşisine dâhil oldukları anlamına gelmediğine (Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 17/6/2021 tarihli ve E.2019/9574, K.2021/4104; 17/3/2021 tarihli ve E.2019/8868, K.2021/2169 sayılı kararları), terör örgütüne müzahir derneğin organlarında yer almalarının tek başına örgüt hiyerarşisinde olduklarını göstermediğine (Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 16/3/2021 tarihli ve E.2020/5437, K.2021/2637 sayılı kararı) karar vermiştir.

20. Yargıtay, örgüte müzahir sendika üyesi olan, bu sendikada bir süre işyeri temsilciliği yapan ve hakkında FETÖ/PDY elebaşına ilgisini gösteren dijital deliller bulunan sanığın (Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 26/3/2019 tarihli ve E.2018/4678, K.2019/2059 sayılı kararı), 2013 yılı öncesi dinî sohbetlere katılan ve örgütle iltisaklı derneğin yönetim kurulunda yer alan sanığın eylemlerinin örgüt üyesi olduğunu ispat etmeye yeterli örgütsel faaliyetler kapsamında değerlendirilemeyeceğine (Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 30/10/2018 tarihli ve E.2017/3689, K.2018/3718 sayılı kararı) karar vermiştir.

21. Yargıtay 3. Ceza Dairesinin 12/12/2022 tarihli ve E.2022/33507, K.2022/9486 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:

"[S]anık savunması, sanığın örgüt ile iltisaklı dernek üyeliğinin yükümlülüklerini yerine getirmemesi sebebiyle düşürülmüş olması ile banka hesap hareketlerine ilişkin kayıtlar ve bilirkişi raporuna göre; sanığın örgüt talimatı öncesi ve sonrasında hesap hareketleri ve bakiyesinin bulunması, talimat öncesinde katılım hesapları bulunması gözetildiğinde süregelen, mutad hareketlerin dışında örgütsel talimat doğrultusunda işlem yapıldığına dair kesin ve inandırıcı delil veya tespite rastlanmadığı halde, sanığın ispat edilemeyen müsnet suçtan beraati yerine delil ve olguların hatalı değerlendirilmesi neticesinde ve yerinde olmayan gerekçe ile yazılı şekilde mahkumiyet hükmü tesisi...[bozmayı gerektirmiştir.]"

V. İNCELEME VE GEREKÇE

22. Anayasa Mahkemesinin 20/7/2023 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru aşağıdaki başlıklar altında incelenip gereği düşünüldü:

A. Adli Yardım Talebi Yönünden

23. Ekli listenin (E) sütununda adli yardım talebinde bulunduğu belirtilen başvurucuların başvuru giderlerini karşılayabilecek ölçüde mal varlığının olmadığı ve taleplerinin dayanaktan yoksun olmadığı anlaşılmış olup 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 334. maddesinin (1) numaralı fıkrası uyarınca adli yardım taleplerinin kabulüne ve yargılama giderini ödemekten geçici olarak muaf tutulmalarına karar verilmesi gerekir.

B. Gerekçeli Karar Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucuların İddiaları ve Bakanlık Görüşü

24. Başvurucular; dernek ve sendikaya üye olmalarının sempati ve iltisak boyutunu aşıp aşmadığı hususunun gerekçede tartışılmadan örgüte yardım etme suçunun delili olarak kabul edildiğini, Bank Asyadaki mutat hesap hareketlerine dayanılarak ve bilirkişi raporunda lehe tespitler bulunmasına rağmen cezalandırıldıklarını, mahkûmiyet kararında bu konularda yeterli açıklamalara yer verilmediğini belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

25. Bakanlık görüşünde; başvuru konusu olaylarla ilgili mevzuata, yerleşik içtihada, Bank Asyanın terör örgütü FETÖ/PDY ile ilişkisine, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulunun Bank Asyanın bu örgütün yapılanması içinde bulunduğuna dair 28/5/2015 tarihli raporundaki tespitlere atıf yapılmıştır. Mevcut başvurularda yargılama makamlarının dosya kapsamındaki delilleri değerlendirerek başvurucuların terör örgütü liderinin talimatı üzerine, örgütsel bir faaliyet kapsamında ve olağan bankacılık geçmişi ile izah edilemeyecek şekilde hesap hareketleri gerçekleştirdiklerinin değerlendirildiği, söz konusu hesap hareketlerinin olağan işlemler olmayıp örgüt liderinin talimatı üzerine örgütsel motivasyonla gerçekleştirildiğinden hareketle başvurucuların eylemlerinin hukuki nitelendirmesinde ulaştıkları sonucun açıkça temelden yoksun ve keyfî olmadığının gözlemlendiği belirtilmiştir.

2. Değerlendirme

26. Anayasa’nın 36. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:

“Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.”

27. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucuların iddialarının adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkı yönünden incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.

a. Kabul Edilebilirlik Yönünden

28. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

b. Esas Yönünden

i. Genel İlkeler

29. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasında herkesin adil yargılanma hakkına sahip olduğu belirtilmiş ancak gerekçeli karar hakkından açıkça söz edilmemiştir. Bununla birlikte Anayasa'nın 141. maddesinin üçüncü fıkrasında "Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır." denilerek kararlarını gerekçeli olarak yazma yükümlülüğü mahkemelere yüklenmiştir. Anayasa'nın 36. maddesi, 141. maddesinin üçüncü fıkrası ışığında yorumlandığında adil yargılanma hakkı, gerekçeli karar hakkını da güvence altına almaktadır. Bu sebeple gerekçeli karar hakkı Anayasa'nın 36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının temel güvencelerinden biridir (Hilmi Kocabey ve diğerleri, B. No: 2018/27686, 17/11/2021, § 77).

30. Gerekçeli karar hakkı, kişilerin adil bir şekilde yargılanmalarını sağlamayı ve denetlemeyi amaçlamaktadır. Tarafların muhakeme sırasında ileri sürdükleri iddiaların kurallara uygun biçimde incelenip incelenmediğini bilmeleri ve ayrıca demokratik bir toplumda kendi adlarına verilen yargı kararlarının sebeplerini toplumun öğrenmesinin sağlanması için de gereklidir (Sencer Başat ve diğerleri [GK], B. No: 2013/7800, 18/6/2014, §§ 31, 34).

31. Mahkemelerin anılan yükümlülüğü, yargılamada ileri sürülen her türlü iddia ve savunmaya karar gerekçesinde ayrıntılı yanıt vermesi gerektiği şeklinde anlaşılamaz. Ancak derece mahkemeleri, kendilerine sunulan tüm iddialara yanıt vermek zorunda değilse de (Yasemin Ekşi, B. No: 2013/5486, 4/12/2013, § 56) mahkemelerin davanın esas sorunlarını inceledikleri gerekçeli karardan anlaşılmalıdır.

32. Bir kararda tam olarak hangi unsurların bulunması gerektiği davanın niteliğine ve koşullarına bağlıdır. Muhakeme sırasında açık ve somut bir biçimde öne sürülen iddia ve savunmaların davanın sonucuna etkili, başka bir deyişle davanın sonucunu değiştirebilecek nitelikte olması hâlinde davayla doğrudan ilgili olan bu hususlara mahkemelerce makul bir gerekçe ile yanıt verilmesi gerekir (Sencer Başat ve diğerleri, § 35). Aksi bir tutumla mahkemenin davanın sonucuna etkili olduğunu kabul ettiği bir husus hakkında ilgili ve yeterli bir yanıt vermemesi veya yanıt vermeyi gerektiren usul veya esasa dair iddiaları cevapsız bırakılması hak ihlaline neden olabilecektir (Sencer Başat ve diğerleri, § 39).

33. Öte yandan istinaf/temyiz merciinin yargılamayı yapan mahkemenin kararını uygun bulması hâlinde bunu ya aynı gerekçeyi kullanarak ya da bir atıfla kararına yansıtması yeterlidir. Burada önemli olan husus istinaf/temyiz merciinin bir şekilde istinafta/temyizde dile getirilmiş ana unsurları incelediğini, derece mahkemesinin kararını inceleyerek onadığını ya da bozduğunu göstermesidir (bazı değişikliklerle birlikte bkz. Yasemin Ekşi, § 57). Ancak istinaf/temyiz incelemesi sırasında ayrı ve açık bir yanıt verilmesini gerektiren usul veya esasa dair iddiaların istinaf/temyiz mercilerince cevapsız bırakılması gerekçeli karar hakkının ihlaline neden olabilir (bazı değişikliklerle birlikte bkz. Caner Kandırmaz, B. No: 2013/3672, 30/12/2014, § 31).

34. Anayasa Mahkemesinin gerekçeli karar hakkı bağlamındaki görevi uyuşmazlığın esası yönünden önem taşıyan meselelere ilişkin olarak derece mahkemelerinin ilgili ve yeterli bir gerekçe ortaya koyup koymadıklarını incelemekten ibarettir. Anayasa Mahkemesinin derece mahkemesinin açıkça keyfî olmadığı veya bariz bir takdir hatası içermediği sürece gerekçelerini denetleme gibi bir görevi olmadığı gibi derece mahkemesi kararlarındaki hukuka aykırılıkları gidermek de Anayasa Mahkemesinin görevi değildir (Halit Kabadağ, B. No: 2019/3589, 23/11/2021, § 30).

ii. İlkelerin Olaya Uygulanması

35. Derece mahkemelerinin gerekçeli kararlarında başvurucuların terör örgütüne bilerek ve isteyerek yardım etme suçlarından mahkûmiyetlerine karar verilmiştir. Bir kısım başvurucu yönünden yan deliller bulunmakla birlikte Bank Asya hesap hareketleri başvurucuların cezalandırılmasında tek ya da belirleyici delil olarak kullanılmıştır. Bu kararlara göre başvurucular hakkındaki Bank Asya hesap hareketleri onların FETÖ/PDY lideri ve yöneticilerinin talimatı doğrultusunda hareket ettiğini, FETÖ/PDY ile irtibatlı olduğu değerlendirilen dernek ve sendikalara üye olmalarının örgütün ideolojisini benimsediklerini göstermekte; örgütsel saikle bankacılık işlemleri yaptıklarını ortaya koymaktadır.

36. Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 20/12/2018 tarihli ve E.2018/16-419, K.2018/661 sayılı kararında darbe teşebbüsü öncesinde FETÖ/PDY ile irtibatlı olduğu değerlendirilen Bank Asyanın 2013 yılı Aralık ayı sonrasında mali olarak zor duruma düşmesi üzerine anılan Bankanın finansal olarak iyi durumda olduğunu göstermek ve böylece örgüte para aktarımının sürekliliğini temin etmek amacıyla Banka Asyaya para yatırılmasına yönelik olarak 25/12/2013 tarihinde bizzat örgüt lideri tarafından çağrı yapıldığı ifade edilmiştir. Kararda ayrıca örgüt liderinin anılan çağrısına uyan kişilerce 2014 yılı başından itibaren gerek bir kısım mal varlığı elden çıkarılarak gerekse başka finans kuruluşlarından kredi çekilerek, tasarruf ve kâr amacı gözetilmeksizin örgüt yararına para yatırıldığının, katılım hesapları açılmadığının, döviz ve altın alım satımı gibi işlemler yapıldığının tespit edildiği belirtilmiştir.

37. Bununla beraber Yargıtay içtihadına göre anılan Bankada parasal bir işlem yapılması kategorik olarak örgütsel faaliyet kapsamında değerlendirilmemektedir. Yargıtay kararlarında 22/7/2016 tarihinde faaliyet izni kaldırılıncaya kadar faaliyetlerine devam eden ve FETÖ/PDY ile iltisaklı olan Bank Asyada gerçekleştirilen mutat hesap hareketlerinin örgütsel faaliyet kapsamında değerlendirilemeyeceği kabul edilmektedir. Ancak Yargıtay mutat işlemlerin dışında kalan, örgüt liderinin talimatı üzerine örgütün amacına hizmet eden ve Bankanın yararına yapılan ödeme ve sair işlemleri suç delili olarak kabul etmektedir (bkz. §§ 12-15; bkz. Gürcan Balık, §§ 39-47).

38. Anayasa Mahkemesi örgüt liderinin ve yöneticilerinin çağrıları üzerine Bank Asyaya para yatırılması nedeniyle mahkûmiyet kararı verildiği şikâyeti ile yapılan bir başvuruda, detaylı bankacılık verileri üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılması, bilirkişi raporunu savunmaya bildirilmesi, başvurucuya hükme esas alınan delillerin gerçekliğine itiraz etme ve bu delillerin kullanılmasına karşı çıkma fırsatı tanınması, başvurucunun bu delillere ilişin savunması hakkında inceleme ve araştırma yapılarak değerlendirmede bulunulması sonucunda başvurucuya ait Bank Asya hesap hareketlerine ilişkin delillerin terör örgütüne yardım etme suçu açısından mahkûmiyete dayanak alınmasının adil yargılanma hakkı kapsamındaki usul güvencelerini tamamen etkisiz hâle getiren açıkça keyfî bir uygulama olarak değerlendirilemeyeceğini belirtmiştir. Başvurucunun anılan Bankada hesap açtığı ve/veya para yatırdığı için değil örgüt talimatı üzerine örgüte maddi yardımda bulunduğu sonucuna ulaşıldığı için cezalandırıldığı saptanmıştır. Bank Asya nezdindeki 2014 yılı öncesi de dâhil olmak üzere hesap açılış bilgileri, aylık bakiye gelişimi ve tüm hesap hareketlerine ilişkin kayıtlar ilgili kurumdan temin edilerek, bu kayıtlar üzerinde bilirkişi incelemesi de yaptırılıp başvurucunun yargılamanın sonucuna etkili iddiaları yönünde de değerlendirme yapılarak verilen kararda bariz takdir hatası veya açık keyfîlik oluşturan bir husus olmadığı değerlendirilmiştir (Serkan Gölge, §§ 48-65).

39. Öte yandan Anayasa Mahkemesinin başvurucuların Bank Asyadaki mutat hesap hareketlerinin örgütsel faaliyet kapsamında değerlendirildiği iddialarının mahkûmiyet gerekçesinde karşılanmaması nedeniyle gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği sonucuna vardığı kararları da bulunmaktadır. Anayasa Mahkemesi anılan kararlarda başvurucuların Bank Asyadaki işlemlerin mutat bankacılık işlemleri olduğu yöndeki iddialarının gerekçede karşılanmadığı, hesap hareketlerine ilişkin bilirkişi raporu alınmadan değerlendirme yapıldığı, Banka Asyaya para yatırılmasına yönelik olarak bizzat örgüt lideri tarafından yapılan çağrı ile suçlama konusu işlemler arasında bağ kurulmadığı, savunmanın gerçekliği de araştırılarak ulaşılan sonucun gerekçeli kararda tartışılmadığı belirtilmiştir. Anılan kararlarda ayrıca hesabın niteliğine, hacmine ve kullanım şekline ilişkin olarak başvurucuların sunduğu iddia ve delillerle ilgili olarak bir tartışma yapılmadığı ifade edilmiştir (Raziye Akçay, §§ 44-46; Gürcan Balık, §§ 69, 71).

40. Yargıtay uygulamasına göre kişilerin Bank Asya nezdindeki mutat bankacılık işlemleri örgütsel faaliyet veya örgüte yardım olarak kabul edilmemektedir [birçok karar arasından bkz. (kapatılan) Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 5/3/2019 tarihli ve E.2018/6408, K.2019/1447; 2/3/2021 tarihli ve E.2019/5505, K.2021/1793 sayılı kararları]. Bununla birlikte bu kişilerin örgüt liderinin talimatı üzerine örgütün amacına hizmet eden ve bankanın yararına yapılan ödeme ve sair işlemlerin örgüte üye olma suçu bakımından örgütsel faaliyet, tek başına ise örgüte yardım etme olarak kabul edilebileceği anlaşılmıştır [(Kapatılan) Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 15/1/2019 tarihli ve E.2018/4959, K.2019/145 sayılı kararı]. Ancak sanığın örgüt liderinin talimatı ile işlem yaptığının kuşkuya yer bırakmayacak biçimde tespiti bakımından sanığın Bank Asya nezdinde 2014 yılı öncesi de dâhil olmak üzere hesap açılış bilgileri, aylık bakiye gelişimi ve tüm hesap hareketlerine ilişkin kayıtlar dosyaya celbedilip incelenerek, temin edilen kayıtlar üzerinde uzman bilirkişi raporu alınıp örgüt liderinin talimatından sonra ve bu talimat doğrultusunda katılım hesabı açma, döviz veya altın alma, para yatırma vb. işlemlerinin bulunup bulunmadığının tespit edilmesi gerekir [bkz. §§ 13-16; (kapatılan) Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 18/5/2021 tarihli ve E.2019/2369, K.2021/3193 sayılı kararı]. Benzer şekilde kişilerin örgüte bağlı dernek ve sendika üyesi olma şeklindeki eylemlerinin sempati ve iltisak boyutunu aşan, örgüte yardım etme kastıyla hareket edildiğini ispat eden faaliyetler kapsamında değerlendirilmediği görülmüştür (Yargıtay 3. Ceza Dairesinin 29/9/2022 tarihli ve E.2021/21414, K.2022/5210 sayılı; 30/6/2022 tarihli ve E.2021/13507, K.2022/4206 sayılı kararları).

41. Aynı zamanda Yargıtay kararlarına göre Bank Asyada bankacılık işlemleri yanında FETÖ/PDY ile irtibatlı olduğu kabul edilen dernek ve/veya sendikaya üye olma eyleminin bulunduğu hâllerde de kategorik olarak örgütsel faaliyet kapsamında değerlendirme yapılmamalıdır. Bu durumda Bankadaki hesap hareketlerinin mutat bankacılık işlemleri olup olmadığının araştırılması, ayrıca anılan üyeliklerin sona erme sebebi, üye olarak gerçekleştirilen eylemlerin niteliği, sanığın konum ve kişisel özellikleri nazara alındığında üye olma eyleminin sempati ve iltisak boyutunu aşan ve örgüte yardım etme kastıyla hareket edilip edilmediğini ortaya koyan değerlendirmelerin yapılması gerekmektedir (bkz.§§ 17-21).

42. Başvurucular derece mahkemelerindeki savunmalarında hesap hareketlerinin birikim, kredi kartı kullanımı, doğumda veya düğünde hediye edilen para/altınları hesaba yatırma ya da para ödünç alma yahut vermeden, ticaret ya da çiftçilik yapmaktan kaynaklı rutin bankacılık işlemleri olduğunu, araç/taşınmaz satın almak amacıyla gerçekleştirdikleri hesap işlemleri olduğunu, bu durumun sicil kayıtlarından da anlaşılabileceğini, bilirkişi raporlarının savunmalarını desteklediğini iddia etmiştir. Ayrıca ticaretle uğraştıkları, işyerine bankamatik kurulması için Bank Asya ile kira sözleşmesi yaptıkları, hesap açılmasının ve hesap hareketlerinin anılan kira sözleşmesinden kaynaklı olduğu, hac işlemleri, bireysel emeklilik, okul taksitleri için hesap açtıkları şeklinde beyanda bulunmuşlardır. Başvurucular talimat tarihi öncesinde de hesapları/hesap hareketleri olduğunu, bu yönü ile bilirkişi raporlarının eksik olduğunu, Bankanın Fona devri sonrasında da bankacılık işlemlerine devam ettiklerini, faizsiz bankacılık, indirim ve taksit imkânları, işyerine en yakın banka olması nedenleriyle Bank Asyayı tercih ettiklerini belirtmiştir. Dernek ve sendika üyeliği olduğu belirtilen başvurucular ise üyelikleri yönünden örgütsel saikle hareket etmediklerini savunmuştur.

43. Belirli bir davaya ilişkin olarak delilleri değerlendirme ve gösterilen delilin davayla ilgili olup olmadığına karar verme yetkisi kural olarak -usul güvencelerini anlamsızlaştıracak biçimde açıkça keyfî olmadığı veya bariz takdir hatası içermediği sürece- yargılamayı yürüten mahkemeye aittir. Bu bağlamda suçlu-suçsuz kararı vermek ya da daha hafif veya ağır ceza belirlemek de Anayasa Mahkemesinin görevi değildir (bazı değişikliklerle birlikte bkz. Ruhşen Mahmutoğlu, B. No: 2015/22, 15/1/2020, § 67).

44. Somut olayda Mahkemeler bankacılık verileri üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırmıştır. Ancak yerleşik Yargıtay uygulamasının aksine bilirkişi raporlarının hesabın açılmasından itibaren tüm hesap hareketlerini konu almadığı, sadece Aralık 2013 veya Ocak 2014 ve sonrası işlemler dikkate alınarak raporların hazırlandığı, ilgili raporların Yargıtay içtihatlarına uygun şekilde yeteri kadar açıklayıcı niteliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir. Gerekçeli kararlarda 2014 yılı ve sonrasında gerçekleşen bir kısım hesap hareketine değinilmiş ancak başvurucunun Bank Asyadaki hesabının hangi tarihte açıldığına, bu hesaba ilişkin bankacılık işlemlerinin FETÖ/PDY lideri ve yöneticilerinin Bank Asyaya destek olunması şeklindeki talimatı öncesindeki niteliği ve hacmine, bu talimattan sonra anılan hesabın ne şekilde kullanıldığına, aktif kullanım olarak kabul edilen işlemlerin hacminin ne olduğuna ilişkin herhangi bir açıklama yapılmamıştır. Diğer bir ifadeyle söz konusu bankacılık işlemlerinin neden mutat olarak kabul edilemeyeceğine ilişkin yeterli bir değerlendirmede bulunulmamıştır. Dolayısıyla başvurucuların örgüt liderinin ve yöneticilerinin Bank Asyaya destek olunması şeklindeki talimatı sonrasındaki bankacılık işlemlerinin bu talimattan önceki dönemle uyumlu olmadığı veya olağan dışı bir hesap hareketliliği olduğu ortaya konulamamıştır. Bölge Adliye Mahkemesi ve Yargıtay 16. Ceza Dairesi kararlarında da belirtilen hususların değerlendirildiğine ilişkin herhangi bir ifadeye yer verilmemiştir. Aynı şekilde kararlarda başvurucuları örgütle irtibatlı olduğu kabul edilen dernek ve sendikaya üye olma şeklindeki eylemlerinin sempati ve iltisak boyutunu aşan ve örgüte yardım etme kastıyla hareket ettiklerini ortaya koyan değerlendirmelerin yapılmadığı görülmüştür. Sonuç olarak başvurucuların kararın sonucunu değiştirebilecek nitelikteki iddialarının gerekçede karşılanmadığı anlaşılmıştır.

45. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

C. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

46. Ekli listenin (B) sütununda isimleri yer alan ve (G) sütununda da talepleri olduğu belirtilen bir kısım başvurucular, yargılandıkları ceza davalarının uzun zamandır devam etmesi nedeniyle makul sürede yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

47. Anayasa Mahkemesi, olay ve olguları somut başvurular ile benzer nitelikte olan Veysi Ado ([GK] B. No: 2022/100837, 27/4/2023) kararında anılan şikâyetle ilgili olarak uygulanacak anayasal ilkeleri belirlemiştir. Bu çerçevede Anayasa Mahkemesi 9/1/2013 tarihli ve 6384 sayılı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine Yapılmış Bazı Başvuruların Tazminat Ödenmek Suretiyle Çözümüne Dair Kanun'un geçici 2. maddesinde 28/3/2023 tarihli ve 7445 sayılı Kanun'un 40. maddesi ile yapılan değişikliğe göre 9/3/2023 tarihi (bu tarih dâhil) itibarıyla derdest olan, yargılamaların makul sürede sonuçlandırılmadığı iddialarıyla yapılan başvurulara ilişkin olarak Tazminat Komisyonuna başvuru yolu tüketilmeden yapılan başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun ikincil niteliği ile bağdaşmayacağı neticesine varmıştır.

48. Somut başvuruda anılan kararda açıklanan ilkelerden ve ulaşılan sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır. Dolayısıyla makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddia yönünden başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik nedenleri incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

D. Kişi Hürriyeti ve Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

49. Başvuruculardan Köksal Karadeniz, Sevilay Şeker, Ziver Çiçek, Cüneyt Ergen, Kenan Ayyıldız suç isnadına bağlı tutmanın; Ali Yeşildal, M.F.T., Sevilay Şeker, Cumaali Gülerce, Ziver Çiçek, Derya Ekici, Cüneyt Ergen, Kenan Ayyıldız ise mahkûmiyete bağlı tutmanın hukuka uygun olmadığını iddia etmiştir.

50. Anayasa Mahkemesi, bir suç isnadına bağlı olarak tutuklulukla ilgili şikâyetleri içeren bireysel başvurularda, ilk derece mahkemesinin nihai kararını verdiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılmadığı gerekçesiyle süre aşımı olduğu sonucuna varmıştır (Mehmet Emin Kılıç, B. No: 2013/5267, 7/3/2014, §§ 19-32; Mehmet Şimşek, B. No: 2018/10953, 22/7/2020, §§ 47-70). Ç.Ö. ([GK], B. No: 2014/5927, 19/7/2018) kararında ise mahkûmiyete bağlı tutmanın hukuka aykırı olduğu, kanun yolu aşamasında tahliye taleplerinin veya resen tutukluluk incelemelerinin yapılmaması gibi bir mahkûmiyete bağlı olarak tutuklulukla ilgili şikâyetlerin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğunu değerlendirmiştir (Ç.Ö., §§ 27-53). Benzer şikâyetler içeren somut başvuruda anılan kararlardan ayrılmayı gerektiren bir yön bulunmamaktadır. Bu bakımdan başvurucular Köksal Karadeniz, Sevilay Şeker, Ziver Çiçek, Cüneyt Ergen, Kenan Ayyıldız yönünden başvurucuların iddialarının süre aşımı nedeniyle; başvurucular Ali Yeşildal, M.F.T., Sevilay Şeker, Cumaali Gülerce, Ziver Çiçek, Derya Ekici, Cüneyt Ergen, Kenan Ayyıldız'ın iddialarının açıkça dayanaktan yoksun olması nedenleriyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekmektedir.

51. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının süre aşımı ve açıkça dayanaktan yoksun olması nedenleriyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekmektedir.

E. Diğer İhlal İddiaları

52. Başvurucuların bir kısmı kişisel verilerinin veri saklama süresine uyulmaksızın elde edildiğini, kişisel verilerin incelendiğini, yakınları hakkında araştırma yapıldığını ve bilgiler toplandığını, kendilerine yakınlarına ilişkin sorular sorulduğunu beyan etmiş; özel hayata ve aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir. Ayrıca dernek ve/veya sendika üyeliklerinin isnat edilen suç yönünden derece mahkemelerince delil olarak kullanıldığını, birtakım yayın abonelikleri, toplantı ve protesto eylemleri hakkında mahkemelerce araştırma ve değerlendirmede bulunulduğunu, böylece örgütlenme özgürlüğünün, toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının, ifade özgürlüğünün ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir. Başvurucular hakkında gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin verilen ihlal kararı ve hükmedilen giderim dikkate alındığında başvurucuların iddialarının bu aşamada ayrıca incelenmesine gerek görülmemiştir.

F. Giderim Yönünden

53. Başvurucular ihlalin tespiti, yargılamanın yenilenmesi, maddi ve manevi tazminat taleplerinde bulunmuştur.

54. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).

55. Belirli bir davaya ilişkin olarak delilleri değerlendirme ve gösterilen delilin davayla ilgili olup olmadığına karar verme yetkisi kural olarak yargılamayı yürüten derece mahkemelerine aittir (Orhan Kılıç [GK], B. No: 2014/4704, 1/2/2018, § 44). Bu bağlamda somut olaylarda başvurucuların silahlı terör örgütüne bilerek ve isteyerek yardım edip etmediği yönünde karar vermek Anayasa Mahkemesinin görevi değildir. Anayasa Mahkemesince verilen ihlal kararı, sanığın beraat ettiği anlamına gelmediği gibi ihlal kararının gereklerinin yerine getirilmesi amacıyla yapılacak yeniden yargılama neticesinde sanık hakkında mutlaka beraat kararı verilmesi gerektiği anlamına da gelmemektedir. İhlalin sonuçlarını gidermek üzere gereken işlemler yerine getirildikten sonra yapılacak değerlendirmede mahkemenin mevcut belgelerle birlikte delillerin takdir biçimine göre benzer veya farklı bir sonuca varması mümkündür.

56. Başvurucular, maddi zarara ilişkin olarak bilgi/belge sunmadığından maddi tazminat talebinin, ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasının yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından manevi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Kamuya açık belgelerde kimliklerinin gizlenmesi talebinde bulunan başvurucuların kimliklerinin gizli tutulması taleplerinin KABULÜNE,

B. Adli yardım talebinde bulunan başvurucuların adli yardım taleplerinin KABULÜNE,

C. 1. Gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

2. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

3. Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın süre aşımı ve açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

4. Diğer ihlal iddialarının İNCELENMESİNE GEREK OLMADIĞINA,

D. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

E. Kararın bir örneğinin gerekçeli karar hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere ekli listenin (D) sütununda belirtilen mahkemelere GÖNDERİLMESİNE,

F. Başvurucuların tazminat taleplerinin REDDİNE,

G. Vekille temsil edilen başvuruculara ekli listenin (F) sütununda belirtilen vekâlet ücretleri ile ekli listenin (E) sütununda belirtilen harçların tabloda gösterildiği şekilde ÖDENMESİNE,

H. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucuların Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

İ. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 20/7/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.