TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

HAYRİ ALTAY BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2021/38990)

 

Karar Tarihi: 17/12/2024

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Basri BAĞCI

Üyeler

:

Engin YILDIRIM

 

 

Kenan YAŞAR

 

 

Ömer ÇINAR

 

 

Metin KIRATLI

Raportör

:

Mehmet Yavuz YAŞAR

Başvurucu

:

Hayri ALTAY

Vekili

:

Av. Ali Volkan ÖZGÜVEN

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru, gazilik ünvanı verilmesi talebiyle açılan davada eksik incelemeye istinaden karar verilmesi nedeniyle silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

A. Bireysel Başvuru Öncesi Süreç

2. Birinci Kıbrıs Barış Harekâtının 20-21-22 Temmuz 1974, İkinci Barış Harekâtının da 14-15-16 Ağustos 1974 tarihlerinde yapıldığı kabul edilmekte olup24/2/1968 tarihli ve 1005 sayılı İstiklal Madalyası Verilmiş Bulunanlara Vatani Hizmet Tertibinden Şeref Aylığı Bağlanması Hakkında Kanun’da değişiklik yapan l/12/l983 tarihli ve 2943 sayılı Kanun ve onu değiştiren 7/9/1991 tarihli ve 3761 sayılı Kanun'dan yararlanabilmek için bu tarihlerde fiilen Kıbrıs’ta görev yapmış olmak gerekmektedir.

B. Bireysel Başvuru Süreci

3. Başvurucu; topçu er olarak 1973 yılı Mart ayı celp döneminde askere alınmış, 9/12/1974 tarihinde terhis olmuştur.

4. Başvurucu, askerlik görevinde olduğu süreçte Kıbrıs Barış Harekâtının başlaması nedeniyle 27/7/1974 tarihinde birliğiyle harekâta katılmak üzere Kıbrıs'a götürüldüklerini veikinci Kıbrıs Barış Harekâtı sürecinin tamamında fiilen Kıbrıs'ta bulunduğunu iddia etmiştir.

5. Başvurucunun belirtilen iddiası kapsamında tarafına gazi ünvanı verilmesi ve bu çerçevede 1005 sayılı Kanun uyarınca şeref aylığı bağlanması talebiyle 7/9/2018 tarihinde Millî Savunma Bakanlığına (İdare) yaptığı başvurusu 21/11/2018 tarihli işlemle reddedilmiştir.

6. Başvurucu tarafından, belirtilen ret işleminin iptali talebiyle Ankara 1. İdare Mahkemesinde (Mahkeme) dava açılmıştır. Başvurucu dava dilekçesinde, topçu er olarak 6. Kolordu Topçu Alayı Karma Ölçme Bölük Komutanlığında 1973/Mart celp döneminde askere alındığını, askerliğini yaptığı sırada Kıbrıs Barış Harekâtının başladığını, ikinci Kıbrıs Barış Harekâtında (14-15-16 Ağustos 1974) fiilen Kıbrıs'ta bulunduğunu, bölük komutanı B.K.nın muharip gazi olduğunu, komutanın muharip gazi sayıldığı yerde birliğinin de muharip gazi olacağını ileri sürmüştür. Başvurucu, ayrıca iddialarının doğruluğunun ortaya konulabilmesi için Mahkemeden 2. Ordu Komutanlığının 27 Temmuz 1974 tarihli emri ile oluşturulan özel görev kuvveti emrinin, o tarihlerde Kıbrıs'a çıkan birlikleri gösteren harekât ceridesinin, Kıbrıs'a 6. Kolordu 106. Top Alayının karma ölçme birliğinin çıkıp çıkmadığının ve son olarak künye defterinin ilgili birliklerden istenmesini talep etmiştir. Mahkeme 1/11/2019 tarihli kararıyla davanın reddine hükmetmiştir. Kararın gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:

" Olayda, davacının 1973/Mart celp döneminde askere alındığı ve 09 Aralık 1974 tarihinde Kar.Ölç.Bl.K.lığından (Kıbrıs) terhis olduğu, 1'inci ve 2'nci Kıbrıs Barış Harekatının bu tarihler arasında gerçekleştirildiği, ancak davacının birinci harekatın yapıldığı 20, 21, 22 Temmuz 1974 tarihlerinde veya ikinci harekatın yapıldığı 14, 15, 16 Ağustos 1974 tarihlerinde Kıbrıs’ta fiilen görev yaptığına ilişkin bir delil ya da belge olmadığı, Kıbrıs Barış Harekatına katılan personel listesinde, KTBK K.lığı kayıtlarında, Yüreğir As.Ş.Bşk.Lığından temin edilen künye defterinde, terhis belgesinde ve diğer kayıtlarda davacının Kıbrıs Barış Harekatına katıldığına dair bir kaydın bulunmadığı anlaşıldığından, Kıbrıs Barış Harekâtına katıldığına ilişkin belge ve bilgi bulunmayan davacıya Kıbrıs Barış Harekatı Gazisi unvanı verilmesi talebiyle yapılan başvurunun reddine dair dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı sonuç ve kanatine varılmıştır."

7. Bu karara karşı başvurucu tarafından sunulan istinaf dilekçesinde; Mahkemece yeterli araştırma yapılmadan yalnızca idarenin cevapları doğrultusunda karar verildiği iddiasına yer verilmiştir. İstinaf başvurusunu inceleyen Ankara Bölge İdare Mahkemesi 10. İdari Dava Dairesinin (Daire) 28/4/2021 tarihli kararıyla, başvurucunun iddialarına yönelik bir gerekçeye yer verilmeksizin istinaf isteminin kesin olarak reddine hükmedilmiştir.

8. Karar 9/7/2021 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiş, başvurucu 9/8/2021 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

9. Başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

10. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiş, başvurucu da Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda bulunmuştur.

II. DEĞERLENDİRME

11. Başvurucu; topçu er olarak askerliğini yaptığı sırada Kıbrıs Barış Harekâtının başladığını, ikinci Kıbrıs Barış Harekâtında (14-15-16 Ağustos 1974) fiilen Kıbrıs'ta bulunduğunu, bölük komutanı B.K.nın muharip gazi olduğunu, kendisinin de aynı bölükte bulunduğunu belirtmiştir. Başvurucu, bu hususu ispatlayan bilgi ve belgelerin İdarenin ve ilgili askerî birliklerin arşivlerinde mevcut olmasına ve talep etmesine rağmen Mahkemece bu hususa yönelik herhangi bir araştırma yapılmadığını ve Mahkemenin gerekçesini İdareden gelen bilgiye göre oluşturduğunu ileri sürerek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

12. Adalet Bakanlığı görüş yazısında, İdare Mahkemesi ve Bölge İdare Mahkemesi tarafından başvurucunun itirazları dikkate alınarak, ilgili mevzuat uyarınca başvurucunun talebi incelenmiş ve başvurucunun Kıbrıs Barış Harekâtına katıldığına ilişkin belge ve bilgi bulunmadığı ve bu nedenle Kıbrıs Barış Harekâtı Gazisi ünvanı verilmesi talebiyle yapılan başvurunun reddine dair dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varıldığı belirtilmiştir. Bakanlık ayrıca Anayasa Mahkemesinin kanun yolu şikâyeti niteliğindeki başvurularda bariz takdir hatası veya açık keyfîlik bulunmadıkça bireysel başvuru yolunda inceleme yapılamayacağına ilişkin kararlarını hatırlatmıştır. Başvurucu, Adalet Bakanlığı görüşüne karşı beyanında başvuru formundaki iddialarını tekrarlamıştır.

13. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder. Başvurucu -esas olarak- mahkeme kararında idarenin sunmuş olduğu o tarihte Kıbrıs'ta görev yapanlara ilişkinsadece rütbeli komutanların isimlerinin bulunduğubelgeye itibar etmek suretiyledavasının reddedildiğini, iddia ve itirazlarını gereği gibi sunma imkânından yoksun bırakıldığını ve ispat külfeti noktasında dezavantajlı konumda olduğunu ileri sürdüğünden başvuru, adil yargılanma hakkı kapsamındaki silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkeleri yönünden incelenmiştir.

14. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

15. Anayasa'nın 36. maddesi uyarınca herkes iddia, savunma ve adil yargılanma hakkına sahiptir. Anayasa'nın anılan maddesinde adil yargılanma hakkından ayrı olarak iddia ve savunma hakkına birlikte yer verilmesi, taraflara iddia ve savunmalarını mahkeme önünde dile getirme fırsatı tanınması gerektiği anlamını da içermektedir (Mehmet Fidan, B. No: 2014/14673, 20/9/2017, § 37).

16. Anayasa'nın 36. maddesine "adil yargılanma" ibaresinin eklenmesine ilişkin gerekçede, Türkiye'nin tarafı olduğu uluslararası sözleşmelerle de güvence altına alınan adil yargılama hakkının madde metnine dâhil edildiği vurgulanmıştır. Nitekim Anayasa Mahkemesi de Anayasa'nın 36. maddesi uyarınca inceleme yaptığı birçok kararında, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihadıyla adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil edilen silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerine Anayasa'nın 36. maddesi kapsamında yer vermektedir. Bu itibarla anılan ilkenin adil yargılanma hakkının kapsam ve içeriğine dâhil olduğu sonucu ortaya çıkmaktadır. Anılan ilkeye uygun yürütülmeyen bir yargılamanın hakkaniyete uygun olması imkân dâhilinde değildir (Mehmet Fidan, § 38).

17. Silahların eşitliği ilkesi, davanın taraflarının usule ilişkin haklar bakımından aynı koşullara tabi tutulması ve taraflardan birinin diğerine göre daha zayıf bir duruma düşürülmeksizin iddia ve savunmalarını makul bir şekilde mahkeme önünde dile getirme fırsatına sahip olması anlamına gelir (Yaşasın Aslan, B. No: 2013/1134, 16/5/2013, § 32). Bu usul güvencesi uyuşmazlığın her iki tarafına da savunmasının temel dayanağı olan delilleri sunma imkânı tanınmasını kapsamaktadır. Silahların eşitliği ilkesi kapsamında yapılacak inceleme, başvuru konusu yargılamanın bir bütün olarak adil olup olmadığının değerlendirilmesidir (Yüksel Hançer, B. No: 2013/2116, 23/1/2014, § 18, 19).

18. Kural olarak Anayasa Mahkemesinin görevi herhangi bir davada bilirkişi raporu veya uzman mütalaasının gerekli olup olmadığına karar vermek değildir. Bununla birlikte Anayasa Mahkemesi tarafların öne sürdüğü ve esasa etkili olan iddiaların işin mahiyetinin gerektirdiği ölçüde incelenip incelenmediğini ve özellikle ispat külfeti konusunda taraflardan birinin diğerine nazaran dezavantajlı bir konuma düşürülüp düşürülmediğini denetleme görevi bulunmaktadır (Ahmet Korkmaz, B. No: 2014/16232, 25/1/2018, § 29).

19. Başvurucu; uzun yıllar sonra terhis belgesini idarenin arşiv kayıtlarından çıkarttığını, belgenin Karma Ölçme Birliği Komutanlığı Topç Üsteğmen B.K. tarafından doldurulduğunu, Topçu Kıdemli Albay Ş.E tarafından onaylandığını, 39. Top. Alay Komutanlığının Kıbrıs Çamlıbel'de konumlandırıldığını, karma ölçme bölüğünün de Kıbrıs Güzelyurt ilçesi Serhatköy'de olduğunu iddia etmiştir. Başvurucu ayrıca bu belgenin kendisinin Kıbrıs'tan terhis olduğunun, dolayısıyla orada görev yaptığının delili olduğunuileri sürmüş söz konusu belgeyi düzenleyen komutanı B.K ile özel kuvvet birimi olarak Kıbrıs'a gittiklerini, hatta Komutanı B.K.ya vatan hizmet tertibinden şeref aylığı bağlandığını belirtmiştir. Bu durumun aksi yönünde bir tespitin bulunmadığı dikkate alındığında başvurucunun iddiasının temelsiz olduğu söylenemez.

20. Davanın esasına müteallik iddiaların uyuşmazlığın çözüme kavuşturulması adına yeterli ölçüde irdelenip irdelenmediği ve bu kapsamda taraflardan birinin diğerine nazaran dezavantajlı bir konuma getirilip getirilmediği denetime açık hususlardır (Yılmaz Özcan, B. No: 2015/12914, 15/11/2018, § 38).

21. Somut olayda başvurucu 17/1/2019 tarihli dava dilekçesinde; ikinci Kıbrıs Barış Harekâtında (14-15-16 Ağustos 1974) fiilen Kıbrıs'ta bulunduğunu, bölük komutanı B.K.nın muharip gazi olduğunu, kendisinin de aynı bölükte bulunduğunu belirterek bu hususu ispatlayan bilgi ve belgelerin İdarenin ve ilgili askerî birliklerin arşivlerinde mevcut olduğunu Mahkemeye özellikle belirttiği görülmüştür. Başvurucu, bu kapsamda Mahkemeden 2.Ordu Komutanlığının 27 Temmuz 1974 tarihli emri ile oluşturulan özel görev kuvveti emrinin, o tarihlerde Kıbrıs'a çıkan birlikleri gösteren harekât ceridesinin, Kıbrıs'a 6. Kolordu 106. Top Alayının karma ölçme birliğinin çıkıp çıkmadığının ve künye defterinin ilgili birimlerden istenmesini talep etmiştir.

22. Mahkeme 1/11/2019 tarihli gerekçeli kararında başvurucunun öne sürdüğü hususlara ilişkin olarak herhangi bir araştırma yapmadan İdarenin savunmasında belirttiği hâliyle başvurucunun birinci harekâtın yapıldığı 20, 21, 22 Temmuz 1974 tarihlerinde veya ikinci harekâtın yapıldığı 14, 15, 16 Ağustos 1974 tarihlerinde Kıbrıs’ta fiilen görev yaptığına ilişkin bir delil ya da belge olmadığı kabulünden hareketle davanın reddine hükmetmiştir.

23. Öncelikle askerlik vazifesini yerine getirmiş olan kişilerin sevk ve terhis belgelerinin idarenin kayıtlarında çelişkiye mahal bırakmayacak şekilde tutulması vebu bilgilere dayalı gerçekleştirilecek işlemlerde esas alınması gerektiği, söz konusu bilgi ve belgelerin temininin ve muhafaza edilmesinin idarenin sorumluluğunda olduğu, idarenin elinde bilgi ve belge bulunmaması yahut bulunan bilgi ve belgelerin birbiriyle çelişmesi hâlinde sorumluluğun askerî vazifesini yerine getiren kişilere yükletilemeyeceği hususu tartışmasızdır.

24. Bununla birlikte başvurucu Kıbrıs Barış Harekâtı'nın olduğu dönemde görevli olarak Kıbrıs'ta bulunduğuna ilişkin birtakım belgeler sunmuş ve bu hususa ilişkin belgelerin araştırılmasını ve getirtilmesini Mahkemeden istemiştir. Ancak Mahkeme başvurucunun sunmuş olduğu belgeleri de değerlendirmediği gibi toplatılmasını talep ettiği belgeleri de ilgili kurumlardan istememiştir. Sonuç olarak ancak Mahkeme yardımıyla toplanabilecek deliller toplanmayarak başvurucunun davalı idareye nazaran zayıf bir konuma düşürüldüğü ve bu durumun silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerine aykırı olduğu değerlendirilmiştir.

25. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

III. GİDERİM

26. Başvurucu, yargılamanın yenilenmesi ile 2.000.000 TL maddi ve 500.000 TL manevi tazminata karar verilmesi talebinde bulunmuştur.

27. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği mahkemece yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).

28. İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasının yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.

IV. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Kararın bir örneğinin silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılması amacıyla Ankara 1.İdare Mahkemesine (E.2019/346, K.2019/2035) GÖNDERİLMESİNE,

D. Başvurucunun tazminat taleplerinin REDDİNE,

E. 487,60 TL harç ve 30.000 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 30.487,60 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

F. Ödemelerin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 17/12/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.