TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

SULTAN SEMİH KAPLAN BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2021/52178)

 

Karar Tarihi: 20/3/2024

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

 

 

İrfan FİDAN

 

 

Muhterem İNCE

 

 

Yılmaz AKÇİL

Raportör

:

Mehmet AKTEPE

Başvurucu

:

Sultan Semih KAPLAN

Vekili

:

Av. Fatih CANBAY

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru, ceza davasında delillerin eksik ve hatalı değerlendirilmesi sonucu mahkûmiyet kararı verilmesi nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

2. Bilardo salonu önünde iki grup arasında çıkan kavga neticesinde bir kişi ölmüş, iki kişi de yaralanmıştır. Başvurucunun da aralarında yer aldığı bir kısım şüpheliler hakkında soruşturma başlatılmıştır.

3. Soruşturma aşamasında başvurucunun elinde ıstaka tabir edilen sopayla olay yerinde olduğuna dair 21/4/2013 tarihli müşteki Me.Y.nin teşhis tutanağı dosyaya girmiştir.

4. Soruşturma neticesinde başvurucunun müşteki Me.Y.yi yaralamaya teşebbüs ettiği, ayrıca olay yerinde aktif olarak bulunmak suretiyle F.Y.nin öldürülme olayının gerçekleşmesinden önce ve gerçekleşmesi sırasında maddi ve manevi yardımda bulunduğu, suç işleme kararını kuvvetlendirdiği, öldürme eylemine yardım etmek suretiyle katıldığı gerekçesiyle hakkında kamu davası açılmıştır.

5. İstanbul 18. Ağır Ceza Mahkemesinde (Mahkeme) görülen yargılamanın 10/7/2013 tarihli ilk celsesinde alınan savunmasında başvurucu, sesler gelmeye başlayınca korkudan eline sopa aldığını ancak kimseye vurmadığını beyan etmiştir. Bu celsede katılan Me.Y. beyanında; bilardo salonunun önünde arbede olduğunu, başvurucunun da dâhil olduğu kalabalık grubun maktul F.Y.nin ve kendisinin üzerine yürüyüp dövdüğünü, bir süre sonra tekrar aynı yere beş altı kişi toplanıp gittiklerinde ellerinde bıçak ve ıstaka olan kişiler tarafından kovalandığını ve nihayetinde bıçaklandığını, bu sırada Ma.Y. ve F.Y.nin de bıçaklanmış olduğunu ancak olayı görmediğini ifade etmiştir. Katılan Ma.Y. ise Me.Y. ile F.Y.nin ilk olayda dayak yediklerini görünce beş altı kişi toplanıp tekrar bilardo salonunun önüne gittiklerini, burada 20-30 kişinin kendilerini beklediğini, sanıklardan ikisinin (S.T. ve A.N.Ş.) kendisini beş yerinden bıçakladığını, bu sırada Me.Y. ile F.Y.ye kaçmalarını söylediğini, elinde bıçak olan üç sanığın (S.T., A.N.Ş. ve S.S.) onları kovaladığını, Me.Y.yi yaralayanları görmediğini, F.Y.yi ise elinde bıçak olan aynı üç sanığın kovaladığını ancak hangisinin bıçakla vurduğunu görmediğini belirterek "[Me.Y.] kaçarken [F.Y.] biraz koşup duruyordu, huzurdaki sanıklar dışında daha fazla kişiler de vardı onlarla boğuşuyorduk." şeklinde beyanda bulunmuştur.

6. Başvurucunun yargılama sonucunda mahkûmiyetine karar verilen diğer sanıkların eylemlerine iştirak ettiğine ve üzerine atılı suçları işlediğine dair her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil elde edilememesi nedeniyle Mahkemece tüm suçlar yönünden beraatine karar verilmiştir.

7. Anılan kararın temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 1. Ceza Dairesi (Daire) tarafından yapılan incelemede başvurucunun katılan Me.Y.yi bilardo salonu önüne ilk geldiği sırada darp ettiği, maktul F.Y.nin öldürülmesi öncesinde ve sırasında elinde sopa ile kavgaya katılarak öldürme eylemine yardım etmek suretiyle iştirak ettiği şeklinde belirlemelere yer verilmiştir. Bu suretle başvurucunun kasten yaralama ve kasten öldürmeye yardım suçlarından cezalandırılması gerekirken delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek beraatine karar verilmesi Dairece bozma nedeni yapılmıştır.

8. Bozmaya uyularak yapılan yargılama neticesinde Mahkeme, başvurucunun Me.Y.yi kasten yaralama ve maktul F.Y.yi kasten öldürmeye yardım suçlarını işlediğinden bahisle hapis cezasıyla cezalandırılmasına karar vermiştir.

9. Başvurucu, temyiz dilekçesinde; katılanın soruşturma aşamasında verdiği herhangi bir beyanda adı geçmemesine rağmen iddianamede maddi hata yapılarak hakkında dava açıldığını, yargılamanın devamında da ne katılan ne de tanık beyanlarında adının yer aldığını, Mahkemece bu hata fark edilmediği hâlde delil durumuna göre beraatine karar verildiğini belirtmiştir. Aynı dilekçede başvurucu, Yargıtayın da iddianamedeki hatayı devam ettirerek hakkında bozma kararı verdiğini ve bu bozmaya uyularak Mahkemece haksız olarak cezalandırıldığını ileri sürmüştür.

10. Daire; başvurucunun Me.Y.ye karşı işediği kasten yaralama suçu yönünden zamanaşımı süresini gözönüne alarak kamu davasının düşürülmesine, maktul F.Y.yi kasten öldürmeye yardım suçu yönünden ise "sübuta, delil yetersizliğine yönelen ve yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle" hükmün onanmasına karar vermiştir.

11. Başvurucu, nihai hükmü 16/11/2021 tarihinde öğrendikten sonra 18/11/2021 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

12. Komisyon, adli yardım talebinin kabulüne ve adil yargılanma hakkı dışındaki şikâyetlerinin kabul edilemez olduğuna, anılan hakka ilişkin şikâyetlerinin kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.

II. DEĞERLENDİRME

A. Hakkaniyete Uygun Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

13. Başvurucu; adının iddianamede maddi hata sonucu yer aldığını, katılanlar ve tanıkların Mahkemedeki beyanlarında da adının geçmediğini, bahse konu hata fark edilmemesine rağmen Mahkemece delil durumuna göre hakkında beraat kararı verildiğini, Yargıtayın kendisi hakkında kasten öldürme eylemine yardım etme suçunun oluştuğu gerekçesiyle verdiği bozma kararında da iddianamedeki maddi hatanın devam ettirildiğini ve Mahkemece bozma sonrası yapılan yargılama neticesinde işlemediği bir suç nedeniyle haksız olarak mahkûmiyetine karar verildiğini ileri sürmüştür.

14. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde; Mahkemenin dava konusu maddi olay ve olguları, delilleri, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanmasını, uyuşmazlıkla ilgili vardığı sonucu ve kullandığı takdir yetkisinin sebeplerini gerekçelendirdiği belirtilerek başvurucunun iddialarının kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu vurgulanmıştır. Ayrıca başvurucunun lehine olan hususları ileri sürebildiği, aleyhine olan delillere karşı çıkabildiği ve mahkemede yargılamaya konu olayı kendi açısından anlatabildiği görüşte ifade edilmiştir.

15. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı başvuru formundaki iddialarını yinelemiştir.

16. Başvurucunun iddiaları, adil yargılanma hakkı kapsamındaki hakkaniyete uygun yargılanma hakkı yönünden incelenmiştir.

17. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

18. Anayasa'nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda incelenemeyeceği belirtilmiştir. Bu kapsamda ilke olarak mahkemeler önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile uyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun adil olup olmaması bireysel başvuru konusu olamaz. Ancak bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlüklere müdahale teşkil eden, bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik içeren tespit ve sonuçlar bu kapsamda değildir (konuya ilişkin birçok karar arasından bkz. Ahmet Sağlam, B. No: 2013/3351, 18/9/2013).

19. Ancak temel hak ve özgürlüklere müdahalenin söz konusu olduğu durumlarda derece mahkemelerinin takdir ve değerlendirmelerinin Anayasa'daki güvencelere etkisini nihai olarak değerlendirecek merci Anayasa Mahkemesidir. Bu itibarla Anayasa'da öngörülen güvenceler dikkate alınarak bireysel başvuru kapsamındaki temel hak ve özgürlüklerin ihlal edilip edilmediğine ilişkin herhangi bir inceleme kanun yolunda gözetilmesi gereken hususun incelenmesi olarak nitelendirilemez (Şahin Alpay (2) [GK], B. No: 2018/3007, 15/3/2018, § 53).

20. Diğer taraftan Anayasa Mahkemesi çok istisnai durumlarda temel hak ve özgürlüklerden biri ile doğrudan ilgili olmayan bir şikâyeti kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin yasak kapsamına girmeden inceleyebilir. Açık bir keyfîlik nedeniyle yargılamanın hakkaniyetinin temelden sarsıldığı ve adil yargılama hakkı kapsamındaki usule ilişkin güvencelerin anlamsız hâle geldiği çok istisnai hâllerde aslında yargılamanın sonucuna dair olan bu durumun bizatihi kendisi usule ilişkin bir güvenceye dönüşmüş olur. Dolayısıyla Anayasa Mahkemesinin derece mahkemelerinin değerlendirmelerinin usule ilişkin güvenceleri anlamsız hâle getirip getirmediğini ve açık bir keyfîlik nedeniyle yargılamanın hakkaniyetinin temelden sarsılıp sarsılmadığını incelemesi yargılamanın sonucunu değerlendirdiği anlamına gelmez. Sonuç olarak Anayasa Mahkemesi derece mahkemelerinin delillerle ilgili değerlendirmelerine ancak açık bir keyfîlik ve adil yargılanma hakkı kapsamındaki usule ilişkin güvenceleri anlamsız hâle getiren bir uygulama varsa müdahale edebilecektir (Ferhat Kara [GK], B. No: 2018/15231, 4/6/2020, § 149).

21. Somut olayda Mahkeme ilk olarak dosya kapsamındaki delilleri değerlendirmiş ve başvurucu hakkında beraat kararı vermiştir. Daire yaptığı temyiz incelemesinde somut olayın gerçekleşme şekline ilişkin tespitte bulunduktan sonra başvurucunun maktulün öldürülmesi öncesinde ve sırasında elinde sopayla kavgaya katıldığını belirtmiş ve Mahkemenin delillerin takdirinde yanılgıya düştüğünü tespit ederek bozma kararı vermiştir.

22. Bozmaya uyularak yapılan yargılama neticesinde verilen kararın gerekçesinden başvurucunun karşı taraftan gelecek olan saldırıya karşı koymak için sopayla bilardo salonunun önüne çıktığı, diğer sanıklarla birlikte fikir ve eylem birliği içinde hareket ederek maktul ve katılanlara saldırdığı, çıkan kavgada iki katılanın yaralandığı, F.Y.nin ise aldığı beş bıçak darbesi neticesinde öldüğü anlaşılmaktadır.

23. Mahkeme dosya kapsamında bulunan teşhis tutanağı, katılan ve tanık beyanları ile dosyadaki diğer somut delillere göre başvurucunun maktul F.Y.nin öldürülmesi öncesinde ve sırasında elinde sopayla kavgaya katılarak öldürme eylemine yardım etmek suretiyle iştirak ettiği tespitiyle başvurucu hakkında mahkûmiyet hükmü kurmuştur.

24. Başvurucu, bozma sonrası verilen mahkûmiyet kararına karşı temyiz kanun yoluna başvurmuştur. Yargıtay, başvurucunun sübuta ve delil yetersizliğine yönelik temyiz itirazlarını değerlendirerek onama kararı verdiğini belirtmiştir. Başvurucu maddi hataya, suçun sübutuna ve delillerin yetersizliğine ilişkin iddialarını hükmün kesinleşmesine kadar her aşamada ileri sürmüştür. Ayrıca bireysel başvuru formunda da başvurucu tarafından temyiz dilekçesinde dile getirilen iddialar yinelenmiştir.

25. Bu kapsamda başvuru konusu olayda başvurucunun ileri sürdüğü iddiaların yargılama mercilerince delillerin değerlendirilmesine ve hukuk kurallarının yorumlanmasına ilişkin olduğu, başvurucunun iddialarını ve itirazlarını ileri sürme imkânından yoksun bırakılmadığı, mahkeme kararlarında bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik oluşturan bir durumun da bulunmadığı dikkate alındığında ihlal iddialarının kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu anlaşılmıştır. Dolayısıyla başvurucunun şikâyetinin açıkça dayanaktan yoksun olduğu kanaatine varılmıştır.

26. Açıklanan nedenlerle başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

B. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

27. Başvurucunun ilk kez 29/3/2022 tarihli ek beyan dilekçesinde ileri sürdüğü, yargılamanın yaklaşık dokuz yılda neticelenmesi nedeniyle adil yargılanma hakkı kapsamındaki makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın Orhan Kahveci (B. No: 2014/17284, 30/10/2018) kararı doğrultusunda süre aşımı nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

III. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

2. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın süre aşımı nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi mağduriyetine neden olacağından adli yardım talebi kabul edilen başvurucunun yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF TUTULMASINA 20/3/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.