TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

O.A. BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2022/31114)

 

Karar Tarihi: 10/12/2024

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

GİZLİLİK TALEBİ KABUL

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Recai AKYEL

 

 

Selahaddin MENTEŞ

 

 

Muhterem İNCE

 

 

Yılmaz AKÇİL

Raportör

:

Yusuf Enes KAYA

Başvurucu

:

O.A.

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru; mahkûmiyet kararının hukuka aykırı olması nedeniyle çeşitli anayasal hakların, hükmün infazı kapsamında verilen yakalama kararının hukuka aykırı olması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının, yakalama esnasındaki uygulamalar ve tutma koşullarının kötü olması nedeniyle kötü muamele yasağının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

2. Antalya 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 18/2/2021 tarihli kararıyla başvurucunun resmî belgede sahtecilik suçundan 3 yıl 1 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiştir.

3. Yargıtay 11. Ceza Dairesi 24/11/2021 tarihinde mahkumiyet kararını onamıştır.

4. Başvurucu 7/3/2022 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

5. Başvurucu, müdafii aracılığıyla 22/11/2021 tarihli dilekçesiyle 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 308. maddesi uyarınca itiraz yoluna başvurmak üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına müracaatta bulunmuş, Başsavcılık 24/1/2022 tarihinde talebin reddine karar vermiştir.

6. 4/2/2022 tarihinde Savcılık tarafından başvurucu hakkında kesinleşen cezasının infazını sağlamak amacıyla yakalama emri düzenlenmiştir.

7. Başvurucu 7/2/2022 tarihinde COVID-19 testi yaptırarak Antalya Adliyesine teslim olmak amacıyla gittiğini, ilgili birim tarafından kendisine 8/2/2022 tarihinde işlemlerinin yapılacağının ve COVID-19 testi yaptırıp gelmesinin söylendiğini, buna rağmen aynı gün gece yarısı evine gelen kolluk görevlilerince yakalandığını, önce polis merkezinde geceyi geçirdiğini, 8/2/2022 tarihinde Antalya Ceza İnfaz Kurumuna gönderildiğini belirtmiştir.

8. Başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

II. DEĞERLENDİRME

A. Kesinleşen Mahkûmiyet Kararı Kapsamında Bazı Anayasal Hakların İhlal Edildiğine İlişkin İddia

9. Başvurucu üzerine atılı suçu işlemediğini, davanın zamanaşımına uğrayacağı sırada dosyasının öncelikli olarak incelenerek usul ve yasaya aykırı bir şekilde onandığını, eksik incelemeyle gerekli ve yeterli inceleme yapılmadan karar verildiğini belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Başvurucu, davanın zamanaşımına uğramaması için hızlı bir şekilde incelendiğini, Yargıtayın etkili bir inceleme yapmadığını belirterek etkili başvuru hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Başvurucu ayrıca emsal nitelikteki dosyaların temyiz incelemesi çok uzun sürerken kendi dosyasında temyiz incelemesinin kısa sürede sonuçlandırılması nedeniyle eşitlik ilkesinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

10. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 47. maddesinin (5) numaralı fıkrası ile Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün 64. maddesinin (1) numaralı fıkrası gereği bireysel başvurunun başvuru yollarının tüketildiği, başvuru yolu öngörülmemiş ise ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılması gerekir.

11. Ceza yargılamasında tüketilmesi gereken son başvuru yolu temyiz olup temyiz incelemesinden geçen kararlara karşı itiraz, 5271 sayılı Kanun’un 308. maddesi gereğince Yargıtay Cumhuriyet başsavcısına tanınmıştır. Dolayısıyla başvurucunun itiraz yoluna gidilmesi istemi, sadece anılan mercinin takdirini harekete geçirmeye yöneliktir. Bu kapsamda yapılan taleplerin bireysel başvuru süresi üzerinde herhangi bir etkisi bulunmamaktadır (Rafet Ünal, B. No: 2013/1610, 13/6/2013, § 16).

12. Somut olayda olağan kanun yolu, kararın onanması ile tamamlanmıştır. Nihai kararın başvurucuya tebliğ tarihi dosya kapsamından anlaşılmamakla birlikte başvurucunun en geç itiraz kanun yoluna gidilmesi istemiyle başvuru yaptığı 22/11/2021 tarihinde nihai karardan haberdar olduğu, bu tarihten itibaren otuz günlük başvuru süresi geçtikten sonra 7/3/2022 tarihinde bireysel başvuruda bulunulduğu anlaşılmıştır.

13. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının süre aşımı nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

B. Kişi Hürriyeti ve Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

14. Başvurucu; hakkında çıkarılan yakalama kararının hukuka aykırı olduğunu, kendi isteğiyle teslim olmaya hazır şekilde adliyeye gitmesine rağmen hakkında verilen yakalama kararının hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğunu, kaçak olmamasına rağmen evine gelinerek teslim alınmasının kişi hürriyeti ve güvenliği hakkını ihlal ettiğini ileri sürmüştür. Somut olaya ilişkin sürecin aktarıldığı Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde, değerlendirme yapılırken konuya ilişkin içtihadın ve somut olayın özelliklerinin dikkate alınması gerektiği belirtilmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı cevabında başvuru formunda yer alan iddialarını yinelemiştir.

15. Başvurucunun bu bölümdeki şikâyetlerinin özü, kesinleşen mahkûmiyet hükmünün infazı kapsamında verilen yakalama kararının hukuka aykırı olması nedeniyle temel hak ve özgürlüklerinin ihlal edildiğine yöneliktir. Bu itibarla bu kısımdaki iddiaların Anayasa'nın 19. maddesinin ikinci fıkrası bağlamındaki kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı kapsamında incelenmesi gerekir.

16. Başvurucunun bireysel başvuruya konu ettiği tutulma hâlinin Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrası kapsamında bir suç isnadına bağlı tutma niteliğinde değil aynı maddenin ikinci fıkrası kapsamında mahkûmiyete bağlı tutma, bir diğer ifadeyle mahkemelerce verilmiş hürriyeti kısıtlayıcı cezaların ve güvenlik tedbirlerinin yerine getirilmesi niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır. Bu nitelikteki bir tutmayla ilgili olarak yapılan bireysel başvuruda suç isnadına bağlı tutmaya ilişkin güvencelerin uygulanması mümkün değildir. Bu açıdan başvurucu kendi iradesiyle teslim olmak üzere adliyeye gitmesine rağmen buradaki görevlilerce teslim alınmadığını, daha sonra hakkında verilen yakalama kararı kapsamında evine gelinerek teslim alınmasının hukuka aykırı olduğunu ileri sürmüştür. Başvurucunun kendi isteğiyle teslim olmak istemesi kaçma şüphesinin bulunmadığını gösteren bir olgu olarak görülebilir. Ancak kaçma şüphesinin bulunmamasının mahkûmiyete bağlı tutmanın hukukiliği üzerinde bir etkisi bulunmamaktadır. Bu husus suç isnadına bağlı tutuklama açısından önem taşımaktadır.

17. Anayasa'nın 19. maddesinin ikinci fıkrasında belirtilen "mahkemelerce verilmiş hürriyeti kısıtlayıcı cezaların ve güvenlik tedbirlerinin yerine getirilmesi" ile bağlantılı bir ihlal iddiası söz konusu ise Anayasa Mahkemesinin görevi kişinin hürriyetten yoksun bırakılmasının kısmen ya da tamamen bu koşullarda gerçekleşip gerçekleşmediğini tespit etmekle sınırlıdır (Kadri Enis Berberoğlu, B. No: 2017/27793, 18/7/2018, § 55). Bu kapsamda yapılan incelemede başvurucunun mahkûmiyet hükmünü ve mahkûmiyete bağlı tutulma kararını veren mercinin bir mahkeme olmadığı, kararın hürriyeti kısıtlayıcı bir niteliğinin bulunmadığı veya hürriyetten yoksun bırakılmanın mahkemece verilen hürriyeti kısıtlayıcı ceza veya tedbirin kapsamını aştığı ya da tutulmasının hukukiliğini etkileyen yeni bir durum bulunduğu şeklinde bir iddiasının olmadığı görülmektedir. Ayrıca Anayasa Mahkemesince bu yönde herhangi bir tespit de yapılmamıştır.

18. Nitekim Anayasa Mahkemesi benzer nitelikteki çok sayıda başvuruda, hükümle birlikte verilen tutuklama veya tutuklamaya yönelik yakalama kararı uyarınca hürriyetinden yoksun bırakılan kişilerin kişi hürriyeti ve güvenliği haklarının ihlal edildiği iddialarını, tutulmanın Anayasa'nın 19. maddesinin ikinci fıkrası kapsamında mahkemelerce verilmiş hürriyeti kısıtlayıcı cezaların yerine getirilmesi niteliğinde olduğunu belirterek açıkça dayanaktan yoksun bulmuş ve kabul edilemezlik kararı vermiştir (Nail İlbey, B. No: 2012/958, 16/7/2014, §§ 21, 22; Turgut Ketken, B. No: 2012/1006, 16/7/2014, §§ 21, 22; Ökkeş Alp Kırıkkanat, B. No: 2012/1011, 16/7/2014, §§ 21, 22; Gürkan Yıldız, B. No: 2012/1100, 16/7/2014, §§ 21, 22). Anayasa Mahkemesi ayrıca hükümle birlikte tutukluluk hâlinin devamına karar verilen başvurucuların hüküm sonrasındaki tutulmalarına ilişkin benzer yöndeki iddialarını da aynı nedenle kabul edilemez bulmuştur (Murat Dağ, B. No: 2014/125, 4/2/2016, §§ 45-48; Güven Ersoy, B. No: 2014/126, 4/2/2016, §§ 45-48).

19. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun kesinleşen mahkûmiyet hükmü kapsamında tutulması yönünden bir ihlalin olmadığı açık olduğundan başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

C. Kötü Muamele Yasağının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

20. Başvurucu; gece yarısı evine baskın yapılarak eşi ve çocuğu önünde, şeref ve haysiyeti rencide edilmek suretiyle yakalandığını, yakalama kararı kapsamında polis merkezinde ve ceza infaz kurumunda kötü koşullarda yaşamak zorunda kaldığını, ceza infaz kurumunda koronavirüse yakalandığını ileri sürmüştür.

21. Başvurucunun iddiaları kötü muamele yasağı kapsamında incelenmiştir.

22. Başvurucunun polis merkezindeki tutulma koşullarına ilişkin iddiasının Nebahat Baysal Gül (B. No: 2016/14634, 28/5/2019) kararındaki gibi, ceza infaz kurumundaki tutulma koşullarına ilişkin iddiasının Didem Tütenk (B. No: 2013/7525, 10/6/2015) kararındaki gibi, ailesinin gözü önünde, şeref ve itibarı rencide edilerek yakalanmasına ilişkin iddiasının ise Ömer Aktaş (B. No: 2014/14915, 21/9/2016) kararındaki gibi başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

III. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Kamuya açık belgelerde başvurucunun kimliğinin gizli tutulması talebinin KABULÜNE,

B. 1. Kesinleşen mahkûmiyet kararı kapsamında ileri sürülen iddiaların süre aşımı nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

2. Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

3. Kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin diğer iddiaların başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

C. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 10/12/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.