TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

PERVİN HAZAN YAĞCI BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2022/60016)

 

Karar Tarihi: 30/4/2024

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Recai AKYEL

 

 

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

 

 

İrfan FİDAN

 

 

Yılmaz AKÇİL

Raportör

:

Ayşenur TUNCER

Başvurucu

:

Pervin Hazan YAĞCI

Vekili

:

Av. Mustafa YUVANÇ

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru, müşterek çocuğun velayetinin değiştirilmesi davasının reddi ve kişisel ilişkinin yeniden düzenlenmesi davasının kabulü nedeniyle aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

2. Başvurucunun U.S.A. ile yaptığı evlilikten 2011 yılında müşterek bir kız çocuğu dünyaya gelmiştir. U.S.A. tarafından açılan anlaşmalı boşanma davasında tarafların boşanmalarına, müşterek çocuğun velayetinin babaya verilmesine ve çocukla başvurucu arasında kişisel ilişki kurulmasına dair verilen karar 22/12/2014 tarihinde kesinleşmiştir. Bu kararda çocuk ile başvurucu arasında her perşembe günü saat 09.00'dan pazar günü saat 09.00'a kadar, Ramazan Bayramı'nın arefe günü saat 09.00'dan 2. günü saat 09.00'a kadar, Kurban Bayramı'nın 3. günü saat 09.00'dan son günü saat 17.00'ye kadar, sömestr tatilinin ilk haftası cuma günü saat 17.00'den bir sonraki hafta cumartesi günü saat 20.00'ye kadar, her yıl 1 Temmuz günü saat 09.00'dan 15 Temmuz günü saat 17.00'ye kadar kişisel ilişki kurulmuştur.

3. Başvurucu 18/9/2019 tarihinde Ankara 18. Aile Mahkemesinde (Mahkeme) velayetin değiştirilmesi ve velayet değiştirildiği takdirde müşterek çocuk yararına iştirak nafakasına hükmedilmesi, davanın devamı süresince velayetin tedbiren başvurucuya verilmesi talepli dava açmıştır. Dava dilekçesinde; müşterek çocuğun başvurucunun bilgisi ve rızası olmaksızın velayet sahibi baba tarafından kaçırılarak Kıbrıs'a götürüldüğü, orada okula kaydedildiği belirtilmiştir. Ayrıca boşanma kararında başvurucu ile müşterek çocuk arasında kurulan kişisel ilişkiye göre haftanın dört günü çocuğun başvurucunun yanında kaldığı, çocuğun başka bir ülkeye götürülmesiyle kişisel ilişkinin fiilen kaldırılması sonucunun doğduğu ileri sürülmüştür. Bunun yanında velayet sahibi babanın hiçbir haklı sebebi yokken salt başvurucu ve müşterek çocuk arasındaki kişisel ilişkinin engellenmesi amacıyla yer değişikliği yaptığı iddia edilmiştir.

4. Davalı baba cevap ve birleşen dava dilekçesinde; çocuğun zorla kaçırılmasının söz konusu olmadığını, başvurucunun çocuğa yönelik bakım ve gözetim yükümlülüklerini yerine getirmediğini, anlaşmalı boşanma davasında kurulan kişisel ilişkinin çocuğun okul hayatına engel olduğunu belirtmiştir. Sonuç olarak birleşen davada müşterek çocukla başvurucu arasındaki kişisel ilişkinin yeniden düzenlenmesi talep edilmiştir. Ankara 20. Aile Mahkemesi tarafından 18/11/2019 tarihinde kişisel ilişkinin yeniden düzenlenmesi davası ile velayetin değiştirilmesi davasının birleştirilmesine karar verilmiştir.

5. Yargılama sürecinde uzman raporları alınmıştır. 9/12/2019 tarihli uzman raporunda çocuk, anne ve baba ile ayrı ayrı görüşme yapıldığı belirtilerek babanın sorun çözmede daha yapıcı bir davranış sergilediği bu nedenle çocuğun bakım ve gözetim sorumluluğunu üstlenebilecek yeterlilikte bir ebeveyn olduğu, çocuğun gelişimine olumlu katkı sağladığı ve sağlayacağı ifade edilmiştir. Ayrıca her iki ebeveynin aralarındaki çatışma konusunda bir uzman desteği almalarının müşterek çocuğun yüksek yararına uygun olacağı vurgulanmıştır.

6. Tek kişilik bu uzman raporundan sonra Mahkemece 3 kişilik uzman heyetinden rapor düzenlenmesi talep edilmiştir. Psikolog, pedagog ve sosyal çalışmacı tarafından hazırlanan 14/2/2020 tarihli raporda müşterek çocuğun gelecekte babası ile kalmak istediği, annesi ile de bağını koparmadan ilişkisini sürdürmek istediği, Kıbrıs'ta babası ile mutlu olduğu, okulunu, öğretmenlerini ve arkadaşlarını sevdiği, annesi ile şahsi ilişkisinin düzenli olarak devam ettiği tespit edilmiştir. Sonuç olarak çocuğun velayetinin değiştirilmesini gerektirecek bir durum olmadığı kanaati bildirilmiştir.

7. Bunun yanında Mahkeme tarafından 9/10/2020 tarihinde küçüğün beyanı pedagog eşliğinde alınmıştır. Çocuk beyanında babasıyla birlikte yaşamaya devam etmek istediğini, Kıbrıs'ta yaşadığı süreçte daha mutlu olduğunu, orada yaşamaktan dolayı herhangi bir problemi ya da çekincesi olmadığını ifade etmiştir. Ayrıca çocuk; Türkiye'den gitmesi hâlinde annesinin kedilerini başkalarına sahiplendireceğini söylediğini, ancak kedilerinin başkasına verilmesini istemediğini beyan etmiştir. Anılan beyanda çocuk, babasıyla birlikte Kıbrıs'ta yaşamak ve Kıbrıs'taki okuluna devam etmek istediğini vurgulamıştır.

8. Bu çerçevede yargılama devam ederken Mahkeme 14/7/2020 ve 16/10/2020 tarihli ara kararlarıyla dosya kapsamı ve sosyal inceleme raporlarını dikkate alarak 3/7/2005 tarihli ve 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu'nun 5/1-a ve 5/1-d maddeleri uyarınca çocuk hakkında danışmanlık ve sağlık tedbiri uygulanmasına karar vermiştir. Anılan kararlar doğrultusunda Sosyal Hizmet Merkezi Müdürlüğünde görevli sosyal hizmet uzmanı tarafından aşamalarda çocuk hakkında raporlar düzenlenmiştir. Ankara 2. Çocuk Mahkemesinin talebi üzerine düzenlenen 30/10/2020 tarihli sosyal inceleme raporunda da çocuk hakkındaki danışmanlık tedbir kararının devam etmesi ve sağlık tedbir kararı uygulanmasının uygun olacağı kanaati belirtildiğinden Ankara 2. Çocuk Mahkemesince de 2/11/2020 tarihli tedbir kararıyla aynı tedbirlerin uygulanmasına karar verilmiştir.

9. Son olarak Mahkemece görevlendirilen pedagog, psikolog ve sosyal hizmet uzmanından oluşan üç kişilik heyet tarafından hazırlanan 26/4/2021 tarihli sosyal inceleme raporunda; müşterek çocuğun velayet hakkının değiştirilmesini gerektirir bir hususun görülmediği, ebeveynlerin danışmanlık hizmeti almalarının çözüm yolları geliştirmeleri konusunda yararlı olacağı kanaati belirtilmiştir. Karar öncesi alınan bu raporda taraflar arasındaki sorunların okul değişimi konusunda çıkan anlaşmazlıklar sonrasında velayet hakkı sahibi babanın kızıyla beraber Kıbrıs'a gitmesiyle yaşandığı, 1 yıla yakın Kıbrıs'ta kaldıktan sonra başvurucunun talebiyle Türkiye'ye döndükleri, böylelikle ilk derece yargılamasının son aşamasında babanın Kıbrıs'a ya da başka ülkeye gitme hususunda herhangi bir planının bulunmadığı tespiti yapılmıştır. Bunun yanında tarafların müşterek çocuğun bakımını sağlayıp ihtiyaçlarını karşılayabildikleri, taraflar arasındaki anlaşmazlıklar nedeniyle çocuğun örselendiği, çocuğun anne ve babasıyla arasındaki bağın son derece kuvvetli olduğu, annesi ile babasının üzülmesini istemediği vurgulanmıştır. Sonuç olarak her iki tarafın da müşterek çocuğun bakım ve sorumluluğunu üstlenebilecek yeterlilikte olduğu, anne veya babanın müşterek çocuğu ihmal ettiğine dair bir izlenim edinilmediği belirtilerek velayetin değiştirilmesini gerektiren bir husus görülmediği kanaatine ulaşılmıştır.

10. Bununla beraber kişisel ilişkinin değiştirilmesi talebinin değerlendirilmesi için aynı uzmanlar tarafından 24/6/2021 tarihinde düzenlenen ek sosyal inceleme raporunda velayet gibi kişisel ilişki konusunda da mevcut durumun devamının uygun görüldüğü yönünde görüş bildirilmiştir.

11. Mahkeme anılan delilleri değerlendirerek 25/11/2021 tarihinde velayetin değiştirilmesi davasının reddine, birleşen davanın kabulü ile müşterek çocuk ve başvurucu arasındaki kişisel ilişkinin değiştirilmesine karar vermiştir. Böylelikle çocuk ile başvurucu arasında her ayın 1. ve 3. haftasının Cumartesi günü saat 10.00'dan Pazar günü saat 18.00'e kadar, dinî bayramların ikinci günü saat 10.00'dan üçüncü günü saat 17.00'ye kadar, her yıl 1 Temmuz saat 09.00'dan 30 Temmuz saat 17.00'ye kadar, eğitim dönemi sömestr tatilinin ilk haftası Cumartesi günü saat 09.00'dan takip eden Cuma günü 17.00'ye kadar, 1. ara tatili (Kasım dönemi) Cumartesi günü saat 09.00'dan takip eden Cuma günü 17.00'a kadar, her yıl anneler günü saat 10.00'dan akşam saat 20.00'ye kadar, tekli yıllardaki yılbaşılarda 31 Aralık saat 17.00'den ertesi gün saat 15.00'e kadar, tekli yıllarda müşterek çocuğun doğum gününde saat 10.00'dan ertesi gün saat 17.00'ye kadar, tekli yıllarda 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı'nda saat 09.00'dan aynı gün akşam 17.00'ye kadar kişisel ilişki kurulmuştur. Kararın gerekçesinde velayetin değiştirilmesini gerektirecek bir durum olmadığı yönündeki uzman raporu ile çocuğun beyanı değerlendirilerek çocuğun babasıyla mutlu olduğu, yaşadığı yer ve çevreyi sevdiği, bu durumun çocuğun psikolojik gelişimi açısından çocuğun yararına uygun olduğu vurgulanmıştır. Kişisel ilişki bakımından ise yerleşik Yargıtay kararları gereğince anne ile müşterek çocuk arasında belirli gün ile saatlerde geniş ve yatılı bir şekilde kişisel ilişki tesis edildiğine işaret edilmiştir.

12. Kararın başvurucu tarafından istinaf edilmesi üzerine Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi (Bölge Adliye Mahkemesi) 27/4/2022 tarihinde başvurucunun istinaf başvurusunun reddine karar vermiştir. Kararın gerekçesinde; velayet hakkı kendisinde bulunan babanın müşterek çocukla gerek yurt dışı gerekse yurt içinde seyahat etmesinin ve yerleşim yerini belirlemesinin annenin muvafakatına bağlı olmadığı, babanın işi ve çocuğunun eğitimi nedeniyle Kıbrıs'a yerleştiği bunun velayet hakkının kötüye kullanılması olarak kabul edilemeyeceği belirtilmiştir. İdrak çağındaki çocuğun velayet hakkındaki görüşü ve tercihi, ebeveynleri ile olan ilişkileri hakkındaki anlatımları, uzman raporları birlikte değerlendirilerek babanın velayet görev ve sorumluluklarını yerine getirdiği, çocuğun velayet konusundaki tercih ve görüşüne öncelik verilmesi gerektiği vurgulanarak velayetin değiştirilmesi şartlarının gerçekleşmediği sonucuna ulaşılmıştır.

13. Anılan kararda birleşen dava bakımından ise müşterek çocuğun 2011 doğumlu ve öğrenci olduğu belirtilerek özellikle her hafta Perşembe gününden başlayan ve Pazar günü sabah sona eren kişisel ilişkinin babanın velayet hakkını gereği gibi kullanmasını ve çocuğun eğitimini engeller nitelikte olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Kararda ayrıca tarafların ayrı ülkelerde oturdukları gözetildiğinde; mevcut kişisel ilişkinin çocuğun menfaatine aykırı olduğu ve kişisel ilişkinin değiştirilmesi davasının kabulüne karar verilmesinin sonucu itibarıyla usule ve kanuna uygun olduğu ifade edilmiştir.

14. Bölge Adliye Mahkemesi velayetin değiştirilmesi davasının reddi kararı yönünden 27/4/2022 tarihinde kesin olarak istinaf başvurusunun reddine karar vermiştir. Böylelikle başvurucunun açtığı velayetin değiştirilmesi davasının reddi kararı 27/4/2022 tarihinde kesinleşmiştir. Kişisel ilişkinin değiştirilmesinin kabulüne ilişkin birleşen davada verilen karar yönünden ise istinaf talebinin reddi kararı temyiz yolu açık olarak verilmiştir. Anılan davada başvurucu temyiz yoluna başvurduğundan başvuru tarihinde birleşen davaya ilişkin verilen karar kesinleşmemiştir. Ancak başvurudan sonraki süreçte başvurucunun kişisel ilişkinin değiştirilmesi davasında verilen kabul kararını temyiz etmesi üzerine Yargıtay 2. Hukuk Dairesi tarafından 15/9/2022 tarihinde kararın onanmasına kesin olarak karar verilmiştir.

15. Başvurucu, velayetin değiştirilmesi davası bakımından nihai hükmü 9/5/2022 tarihinde öğrendikten sonra 7/6/2022 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

16. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.

II. DEĞERLENDİRME

17. Başvurucu; tarafına haber verilmeksizin çocuğun yurt dışına götürülmesi suretiyle velayet hakkının kötüye kullanıldığını, toplanan deliller ve düzenlenen raporlar doğrultusunda Mahkemece velayetin değiştirilmesine karar verilmesi gerekirken davanın reddine karar verilmesi nedeniyle adil yargılanma hakkı kapsamında gerekçeli karar hakkı ve yargılamanın sonucu itibarıyla hakkaniyete uygun yargılanma hakkının, ayrıca özenli bir yargılama yapılmadığından aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Bunun yanında başvurucu istinaf aşamasında talep edilmesine rağmen duruşma yapılmaması nedeniyle duruşmalı yargılama hakkının da ihlal edildiğini iddia etmiştir. Başvurucu çocuğu ile arasındaki kişisel ilişkinin değiştirilmesi nedeniyle de anılan ihlal iddialarına dayanmıştır.

18. Bakanlık görüşünde; mevcut başvuruda başvurucunun aile hayatına saygı hakkının ihlal edilip edilmediği konusunda inceleme yapılırken görüşte yer verilen Anayasa ve ilgili mevzuat hükümleri, Anayasa Mahkemesi kararları ve somut olayın kendine özgü koşullarının dikkate alınması gerektiği belirtilmiştir. Başvurucu Bakanlık görüşüne karşı süresinde olmayan beyanında toplanan delillerin derece mahkemeleri tarafından gözardı edildiğini ve makul bir gerekçe ortaya konulmadan karar verildiğini ifade etmiştir.

19. Başvurucunun şikâyetinin, müşterek çocuğun üstün yararının gözönünde tutulmayarak velayetin değiştirilmesi talebinin reddedilmesine ve başvurucunun çocuğu ile arasında mahkeme kararıyla kurulan kişisel ilişkinin değiştirilmesine ilişkin olduğu anlaşılmakla başvurucunun iddiaları bir bütün olarak aile hayatına saygı hakkı kapsamında incelenmiştir.

20. Velayet hakkına ve kişisel ilişki kurulmasına ilişkin uyuşmazlıklar, adil yargılanma hakkının ihlali iddialarına sıklıkla konu olmakla birlikte sürecin ivedi olarak yürütülmesi de dâhil olmak üzere ilgili prosedürlere ilişkin işlem ve eylemlerin aile hayatına saygı hakkı bağlamında meydana getirdiği sonuçlar dikkate alındığında söz konusu iddiaların aile hayatına saygı hakkı bağlamında ele alınması uygun görülmektedir (Marcus Frank Cerny [GK], B. No: 2013/5126, 2/7/2015, § 82; M.M.E. ve T.E., B. No: 2013/2910, 5/11/2015, § 137).

21. Aile hayatına saygı hakkı kapsamında devlet için söz konusu olan yükümlülük, sadece belirtilen hakka keyfî surette müdahaleden kaçınmakla sınırlı olmayıp öncelikli olan bu negatif yükümlülüğe ek olarak aile hayatına etkili bir biçimde saygının sağlanması bağlamında pozitif yükümlülükleri de içermektedir. Söz konusu pozitif yükümlülükler, bireyler arası ilişkiler alanında olsa da aile yaşamına saygıyı sağlamaya yönelik tedbirlerin alınmasını zorunlu kılar (Murat Atılgan, B. No: 2013/9047, 7/5/2015, § 26).

22. Ebeveyn ile çocukların birlikte yaşama istekleri, aile hayatının vazgeçilmez bir unsuru olup ebeveyn arasında ortak yaşamın kurulamaması veya hukuken ya da fiilen sona ermiş olması aile hayatını ortadan kaldırmaz. Ebeveyn ve çocuk arasındaki aile hayatının, anne ve babanın birlikte yaşamamaları veya ortak yaşama son vermelerinin ardından da devam edeceği açık olup anne, baba ve çocuğun aile hayatlarına saygı hakkı, belirtilen durumlarda ailenin yeniden birleştirilmesine yönelik tedbirleri de içermektedir. Söz konusu yükümlülük, ebeveyn veya diğer aile bireyleri arasındaki velayet ve kişisel ilişki tesisine ilişkin uyuşmazlıklar için de geçerlidir (Murat Atılgan, § 25).

23. Anayasanın 41. maddesinde ifade edilen çocuğun yüksek yararı mahkemeler, idari makamlar ve yasama organı tarafından yapılan ve çocukları ilgilendiren bütün faaliyetlerde gözetilmesi gereken bir ilkedir. Bu bağlamda çocuklar üzerinde etki doğuracak bir işlem yapılacağı zaman bu işlemin çocuğun yararına uygun olup olmadığı yönünde bir değerlendirme yapılması, aile hayatına saygı hakkının öngördüğü pozitif yükümlülüklerin yerine getirilmesi açısından oldukça önemlidir (Şükran İrge, B. No: 2016/8660, 7/11/2019, § 33).

24. Öte yandan mevzuatın yorumlanmasıyla ilgili sorunları çözmek öncelikle derece mahkemelerinin yetkisi ve sorumluluk alanındadır. Çocuğun üstün yararı başvuru konusu dava açısından en önemli unsur olup olayın tüm tarafları ile doğrudan temas hâlinde bulunan derece mahkemelerinin olayın koşullarını değerlendirmek açısından daha avantajlı konumda bulunduğu da tartışmasızdır. Anayasa Mahkemesinin rolü ise bu kuralların yorumunun Anayasa’ya uygun olup olmadığını belirlemekle sınırlıdır. Bu nedenle Anayasa Mahkemesi, derece mahkemeleri tarafından izlenen usulü denetlemekte ve özellikle mahkemelerin kişisel ilişki kurulmasına ve velayete ilişkin mevzuat hükümlerini yorumlayıp uygularken Anayasa’nın 20. ve 41. maddelerindeki güvenceleri gözetip gözetmediğini incelemektedir (M.M.E. ve T.E., § 135).

25. Somut olayda tarafların evlilik birliği içinde müşterek bir kız çocuğunun olduğu, anlaşmalı olarak boşandıkları, aralarındaki anlaşmaya göre çocuğun velayetinin babaya verildiği, velayet hakkı sahibi babanın çocukla birlikte Kıbrıs'a gitmesi üzerine başvurucunun velayetin değiştirilmesi davası açtığı anlaşılmaktadır. Buna karşılık mevcut kişisel ilişkinin çocuğun okul hayatına engel olduğu iddiasıyla açılan kişisel ilişkinin değiştirilmesi davası da anılan davayla birlikte görülmüştür.

26. Başvuru konusu yargısal süreç incelendiğinde; derece mahkemesince yapılan yargılamada müşterek çocuğun velayeti konusunda bir karar verebilmek amacıyla uzman raporları alındığı, uzman nezaretinde çocuğun beyanlarına başvurulduğu ve tarafların bildirdikleri tanıkların dinlendiği görülmüştür. Mahkemenin hükme esas aldığı raporlar incelendiğinde; raporların konusunda uzman kişilerce taraflarla ve çocukla bire bir görüşmeler yapılarak hazırlandığı, tarafların yaşam koşulları da değerlendirilerek bir sonuca varıldığı tespit edilmiştir. Gerekçeli kararda ise, velayetin değiştirilmesini gerektirecek bir durum bulunmadığı yönündeki uzman raporları ile çocuğun beyanlarının birlikte değerlendirildiği, çocuğun üstün yararının dikkate alınması gerektiğine yönelik kurallar gözönüne alınarak çocuğun velayetinin babada kalmasına hükmedildiği görülmektedir. Kişisel ilişki bakımından inceleme yapıldığında ise yerleşik Yargıtay kararları gereğince anne ile müşterek çocuk arasında belirli gün ile saatlerde geniş ve yatılı bir şekilde kişisel ilişki tesis edildiği anlaşılmaktadır.

27. Velayetin tespitinde uzman raporları, tarafların koşulları, çocuğun maruz kaldığı olaylar/riskler gözetilerek çocuğun fiziksel ve ruhsal gelişimine en uygun çözümün tercih edilmesi ve bunun çocuğun yararına olduğunun yeterli gerekçeyle açıklanması gerekmektedir. Dava sürecinde ebeveynler arasındaki anlaşmazlıklar nedeniyle örselendiği tespit edilen çocuk hakkında danışmanlık ve sağlık tedbiri uygulayan Mahkeme tarafından alınan raporlar doğrultusunda velayetin değiştirilmesi davasının reddedilmesinin çocuğun üstün yararının korunmasına yönelik olduğu söylenebilir.

28. Bunun yanında Bölge Adliye Mahkemesi kişisel ilişkinin değiştirilmesi talebi bakımından müşterek çocuğun yaşını ve öğrenci olmasını gözönüne alarak özellikle her hafta Perşembe gününden başlayan ve Pazar günü sabah sona eren kişisel ilişkinin, babanın velayet hakkını gereği gibi kullanmasını ve çocuğun eğitimini engeller nitelikte olduğu kanaatini kararında belirtmiştir.

29. Başvuru konusu yargısal süreç bir bütün olarak değerlendirildiğinde; başvurucunun vekil ile kendisini temsil ettirdiği ve beyan ve itirazlarını sunabildiği, dolayısıyla yargılamaya katılımının sağlanmış olduğu görülmektedir. Mahkemece tarafların hukuki menfaatleri arasında bir dengeleme yapıldığı ve çocuğun üstün yararı dikkate alınmak suretiyle velayet ve kişisel ilişki konusunda yeterli ve ilgili gerekçe sunularak karar verildiği kanaatine ulaşılmıştır.

30. Bu durumda; kararlarda yer verilen tespit ve gerekçe itibarıyla aile hayatına saygı hakkı yönünden yargısal makamların takdir yetkilerinin sınırının aşılmadığı, dolayısıyla aile hayatına saygı hakkına yönelik bir ihlalin bulunmadığının açık olduğu anlaşılmıştır.

31. Açıklanan gerekçelerle başvurunun diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

III. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA,

C. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 30/4/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.