ÖZ

Özel hukuk borç ilişkilerinde asıl olan borçlu tarafın, borç ilişkisi kapsamında kendisine yüklenen edim yükümlülüğünün gereği olarak diğer tarafa olan tazminat veya para borcunu kendisi tarafından sözleşmeler hukuku ve ahde vefa ilkesi (pacta sund servanda) gereğince yerine getirilmesidir. Eğer borçlu, borç ilişkisi kapsamında borcunu tam veya hiç ya da gereği gibi yerine getirmediği takdirde alacaklı taraf, cebri icra yoluna başvurabilir. Bu kapsamda, alacaklı taraf, borçlu hakkında elinde olan bilgi, belge ve borcun niteliğine göre icra takip yollarına başvurabilir. Alacaklı tarafın, başlatmış olduğu icra takibi kesinleşmesinden sonra borçlunun haciz caiz olan bir takım taşınmaz malına, taşınır malına veya üçüncü kişilerdeki hak ve /veya alacağına haciz koyabilir. Borçlunun üçüncü şahıslarda bu anlamda bankadaki mevduatına (parasına) da haciz konabilir. Borçlunun, bankadaki veya daha doğru bir ifade ile banka mevduat ve sair hesaplarında yer alan parasına haciz konulması için alacaklının talebi ve bu talebe istinaden icra müdürlüğünün haciz tutanağı düzenlenmesi gerekli ve yeterlidir. Bunun haricinde, borçlunun banka hesaplarında yer alan paralarına haciz konulması için banka gidilmesine gerek yoktur. Ancak haczedilen paranın varlığının tespiti ve muhafaza altına alınmasını için haciz bankaya haciz müzekkeresi ile ya da İİK m.89 hükmü uyarınca haciz ihbarnamesi gönderilmesi gerekmektedir. Borçlunun bankadaki mevduatının haczedilmesi ve akabinde bu haciz sonucunda muhafaza altına alınmasından sonra söz konusu hacizli mevduatın paraya çevrilmesi gerekir. Ancak, bankada haczedilen mevduat veya para İcra ve İflas Hukuku anlamında taşınır hükmünde olmakla birlikte; niteliği gereği paranın paraya çevrilmesi mümkün değildir. Bu yüzden bankada haczedilen paranın haciz tarihinden itibaren dosyaya İİK anlamında taşınırların paraya çevrilmesi ilişkin satış talebi için öngörülen süre içerisinde getirilmesi talebinde bulunulması gerekmektedir. Aksi halde haciz düşmektedir. İşte bizler bu çalışmamızda, mevduat kavramı, mevduat sözleşmesi, mevduat haczi, borçlunun bankadaki mevduatına(paralarına) konulan haczin hukuki niteliği, haczedilen mevduatın (paranın) paraya çevrilmesi ve icra dosyasına söz konusu paranın getirilmesi durumunu yerleşik yargı kararları, mevcut mevzuat ve bilimsel görüşler ışığında değerlendirilmiş bulunmaktayız.

I. GİRİŞ:

Borçlu, borç ilişkisi kapsamında kendisine yüklenen para borcunu veya tazminat borcunu yerine getirmediği alacaklı taraf, borçlu hakkında alacağının tahsili amacıyla icra takibi başlatabilir. Alacaklı tarafın başlatmış olduğu icra takibi, borçlunun itiraz etmeyerek veya itiraz etmekle birlikte itirazının hükümden düşürülmesinden sonra kesinleştikten sonra icra takibinde haciz aşamasına gelinmektedir.

Takibin haciz aşamasına gelinmesi üzerine, alacaklı taraf, talepte bulunarak alacağı ile ( yani borç ile) orantılı olacak şekilde borçlunun taşınmaz malına, taşınır malına ve üçüncü kişilerden olan hak ve/veya alacaklarına haciz koyabilir. Bu anlamda, borçlunun bankalarda yer alan mevduatına(paralarına)  haciz konulması da üçüncü şahıslardaki hak ve alacak kapsamında olup; bu alacak veya hak taşınır hükümlerine göre paraya çevrilmektedir. Bizler bu çalışmamızda öncelikle, mevduat kavramı, mevduat sözleşmesi, borçlunun bankalardaki mevduat ve sair hesaplarında yer alan paranın haczi, haciz tatbiki ve haczin hukuki niteliği hakkında açıklamalarda bulunduktan sonra haczedilen bu mevduatın(paranın)paraya çevrilmesi meselesi üzerinde duracağız.

II.  MEVDUAT KAVRAMI VE MEVDUAT SÖZLEŞMESİ:

Mevduat sözcüğü, Arapça kökenli bir sözcük olup ; “Belli bir süre sonunda veya istenildiğinde çekilmek üzere bankalara faizle yatırılan para, tevdiat” olarak ifade edilmektedir[1]. Mevduat sözcüğü, “tevdi” sözcüğünden türetilmiştir[2].

Tevdi kelimesi, sözlük anlamı itibariyle; verme, bırakma anlamına gelmektedir[3]. Tevdi kurumunun kapsamına, kıymetli evrak, para veya her türlü taşınır eşya girdiği halde bankacılık anlamı itibariyle mevduat kurumu daha dar kapsamlı olup; mevduatın kapsamına sadece para girmektedir[4].

Bankacılık mevzuatına bakıldığında mevduatın tanımına sadece 5411 sayılı Bankacılık Kanunun “tanımlar ve kısaltmalar” kenar başlıklı 3. Maddesinde yer verilmiştir[5]. Adı geçen kanun maddesinde mevduat kavramı şu şekilde tanımlanmıştır: “Yazılı ya da sözlü olarak veya herhangi bir şekilde halka duyurulmak suretiyle ivazsız veya bir ivaz karşılığında, istendiğinde ya da belli bir vadede geri ödenmek üzere kabul edilen parayı,”

Bankacılık Kanununda, mevduatın tanımı yapıldığı halde mevduat sözleşmesinin tanımı yapılmamıştır[6]. Öğretide, mevduat sözleşmesinin tanımı, genel olarak, bankanın, müşterisi tarafından kendisine tevdi edilen parayı saklama ve müşterinin istemi üzerine söz konusu paranın müşterisine vermeyi üstlenmiş olduğu, müşterinin ise bankaya tevdi etmiş olduğu parayı bankanın kullanmasına bırakmayı kabul etmiş olduğu bir sözleşme olarak yapılmaktadır[7].

Yukarıda verilen tanımdan hareketle mevduat sözleşmesinin unsurları, bir miktar paranın varlığı, paranın yetkili kuruluşa yatırılması, paranın saklanmak üzere veya ödünç olarak bırakılması ve halka duyurulmak suretiyle para kabul edilmesi olarak sıralanabilir[8].

Öğretide, mevduat sözleşmesinin hukuki niteliği tartışmalı olup; bu konuda çeşitli görüşler (misli şeylerin saklanması (usulsüz tevdi) sözleşmesi, tüketim ödüncü (karz) sözleşmesi, karma sözleşme ve kendine özgü yapısı olan sözleşme olduğu görüşü vs.) ileri sürülmektedir[9].

Bununla birlikte, mevduat sözleşmesinin çeşitli türleri mevcuttur. Bu anlamda, vadeli mevduat, vadesiz mevduat, ihbarlı mevduat, birikimli mevduat, tasarruf mevduatı, resmi kurulular mevduatı vs mevduat sözleşmesinin türleri bakımından örnek olarak verilebilir[10].

III. BORÇLUNUN BANKALARDAKİ MEVDUATININ (PARASININ)HACZEDİLMESİ VE BU HACZİN HUKUKİ NİTELİĞİ:

Borçlu, alacaklı olan tarafa yerine getirmekle yükümlü olduğu bir miktar para borcunu veya tazminat borcunu yerine getirmediği takdirde alacaklı taraf, borçlu hakkında icra takibi yapabilir. Alacaklı taraf, borçlu hakkında alacağının tahsili amacıyla icra takibi başlatması halinde icra takibinin yasal koşulları oluşarak kesinleşmesi halinde alacağı ile orantılı şekilde borçlunun üçüncü kişiler nezdindeki ki hak ve/veya alacağına daha özelde bankalardaki mevduat ve sair hesaplarında yer alan paralarına haciz koyabilir. Öğretide, borçlunun üçüncü kişilerdeki hak ve alacaklarının yani bankadaki mevcut paralarının(haciz tarihindeki) haczi olabileceği gibi ileri doğacak(müstakbel) veya doğması muhtemel olan hak ve alacağı ile paraların haczi mümkün olduğunu ileri sürmektedir[11]. Müstakbel alacak, taraflar arasında, (takip borçlusu ile onun borçlusu üçüncü kişi) arasında hukuki bir temele dayanan, henüz doğmamış olmakla beraber ileride doğması pek muhtemel bulunan alacaklara, müstakbel alacak denir[12]. Uygulamada, icra dairesi borçlunun bankadaki mevduat haczinin tatbiki için bankalara yazılan haciz ihbarname veya müzekkerelerinde borçlunun mevcut ve ileri doğacak/doğması muhtemel olan parasına dosya borcu miktarında haczin tatbik edilmesini yönünden talimatlarda bulunmaktadır.

Ancak, bankalar haciz müzekkeresine vermiş olduğu cevabi yazıda veya İİK m.89 fıkra hükümleri uyarınca gönderilen haciz ihbarnamelerine “borçlunun mevcut yani haciz tarihindeki paralarının haczinin mümkün olduğu, ileri doğacak (müstakbel), doğması muhtemel olan veya ümide bağlı olan bir takım hak ve alacağı bu kapsamda paralarının haczinin mümkün olmadığı şeklinde” itirazlarda bulunmaktadırlar. Nitekim, Yerleşik yargı içtihatlarına göre[13], kural olarak ileri doğması muhtemel nitelikteki hak ve/veya alacakların haczinin mümkün olmadığı, üçüncü şahsa yönelik olarak icra dairesi müdürlüğü tarafından borçlunun mevcut ve ileri doğmasın muhtemel nitelikteki hak ve alacaklarına haczin tatbik edilmesini yönünde haciz müzekkeresi veya İİK m.89 uyarınca haciz ihbarnamesi gönderilmesi halinde, üçüncü şahıs sadece haciz müzekkeresinin veya haciz ihbarnamesinin kendisine tebliğ edildiği tarihteki fiili durumda sınırlı olduğunu, bunun haricinde, ileri doğması muhtemel olan hak ve/veya alacaklarını üçüncü şahsın net olarak bilemeyeceğini, bu yüzden üçüncü kişi haczi sadece haciz yazısının kendisine tebliğ edildiği tarihteki mevcut alacaklar yönünden tatbik etme yükümlülüğünün olduğunu belirtmektedir.

Tabi bu arada bir hususu ifade etmek gerekir ki, borçlunun maaş ve ücretlerinin haczi İİK m. 355 ve 356 ya göre yapılması gerekmektedir[14]. Diğer bir ifade tarzı ile maaş ve ücret alacaklarının haczi İİK 89 hükmüne göre yapılması mümkün değildir[15].

Borçlunun üçüncü şahıslardaki hak ve alacağı daha özelde bankadaki parası İİK m.106 f.1, c.2 uyarınca taşınır hükmündedir[16]. Bu sebeple, yukarıda da izah ettiğimiz üzere, borçlunun bankalarda yer alan mevduatlarının (paralarının) haczi taşınırlarının haczine ilişkin hükümlere göre haczedilir[17]. Haczin yapılması için bankaya gidilmesine gerek yoktur. İcra müdürlüğü alacaklının talebi üzerine, borçlunun üçüncü şahıslardaki yani bankalardaki mevduat ve sair hesaplarında yer alan paranın haczine dair haciz tutanağı düzenler ve haciz tutanağını ilgililer tarafından imza altına alır[18]. Bu şekilde borçlunun bankalarda yer alan paraları veya para alacakları ya da mevduatları haczedilmiş olur. Haczin geçerli olabilmesi için üçüncü kişiye İİK m.89 hükümleri uyarınca haciz ihbarnamesi gönderilmesine gerek yoktur[19]. Çünkü, haciz ihbarnamesinin gönderilmesini içeren İİK m.89 hükmü İİK m. 88’in kenar başlığının üstündeki üst başlığından da anlaşılacağı üzere bir muhafaza tedbiridir[20].

Haczedilen paranın yani alacağın tespiti ile muhafaza altına alınması için bankaya haciz müzekkeresi veya İİK m.89 uyarınca uygulamadaki deyimi ile “haciz ihbarnamesi” gönderilmesi gerekmektedir.

Haciz ihbarnamesini veya haciz müzekkeresini tebliğ alan üçüncü kişi yani banka söz konusu müzekkereni veya ihbarnamenin kendisine tebliğ tarihindeki borçlunun mevcut hak ve alacaklarına, paralarına veya mevduatlarına haczi tatbik edecektir. Haciz ihbarnamesi tebliğ alan banka borçlunun kendileri nezdinde bulunan banka hesaplarındaki paraya dosya borcu kadar haciz koymakla birlikte söz konusu hacizli bakiyeyi borçluya ödememesi gerekmektedir[21]. Aksine durumda bankanın sorumluluğu doğacaktır.

Bununla birlikte, banka haciz müzekkeresinin veya ihbarnamesinin tebliği üzerine yasal süre içerisinde borçlunun kendi banklarındaki bulunan hesapları, parası veya mevduatı üzerinde rehin, takas, mahsup veya hapis hakkının olduğunu ileri sürebilir. Bu nitelikteki itiraz, haciz müzekkeresinin tebliği durumda istihkak iddiası olarak kabul edilmektedir[22]. Böyle bir durumda, icra dairesi müdürlüğü istihkak iddiasını İİK m.96 ve devamı maddelerinde yer alan prosedürü uygulaması gerekmektedir.  Haciz ihbarnamesinin tebliği durumunda ise bu nitelikte iddia itiraz olarak değerlendirilmektedir[23].

IV. HACİZLİ MEVDUATIN PARAYA ÇEVRİLMESİ:

Çalışmamızın başında ve çeşitli yerlerinde de defaten belirttiğimiz üzere borçlunun üçüncü kişilerdeki(bankadaki) hak ve alacakları( parası, mevduatı) taşınır hükmünde olduğu için haczedilen hak ve/veya alacaklar, İİK m.106- 112 ve devamı maddeleri uyarınca paraya çevrilir. Ancak, borçlunun bankalardaki haczedilen paraları takip hukuku anlamında “taşınır” hükmünde olsa da niteliği gereği taşınır mallarda olduğu gibi pazarlık veya açık artırma yoluyla satılmasına gerek yoktur. Zira, paranın paraya çevrilmesinde hiçbir hukuki ve reel mantık olmadığı gibi hem gereksiz hem de takip hukukunun niteliğe ve taraf menfaatleri uygun düşmeyecek olup; bu durum takip ekonomisi ilkesi ile de bağdaşmayacaktır. Nitekim yerleşik yargı içtihatları da bu yöndedir[24].

Her ne kadar borçlunun üçüncü kişilerdeki hak ve alacaklarının bu manada bankalarda haczedilen parasının paraya çevrilmesi durumu söz konusu değilse de alacaklı veya alacaklılar (veya borçlular)haciz tarihinden itibaren 1 yıl içerisinde haczedilen paranın icra dosyasına gönderilmesi talebinde bulunması gerekmektedir[25]. Alacaklı veya borçlunun bu nitelikteki talebi satış talebi mahiyetindedir.  Aksine durumda alacaklı veya borçlu haciz tarihinden itibaren 1 yıl içinde satış talebinde bulunmaz ise veya daha doğru bir deyişle haczedilen paranın icra dosyasına getirilmesi talebinde bulunmaz ise o durumda bankadaki mevduat (para) üzerindeki haciz kalacaktır. Böyle bir durumda haciz kalktığı için söz konusu paranın icra dosyasına gönderilmesi eğer gönderilmiş ise de alacaklıya söz konusu paranın ödenmesi mümkün değildir. Konuya dair Yüksek yargı kararlarından bir kaçı şöyledir: “Alacaklı tarafından borçlu hakkında başlatılan kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile icra takibinde, borçlu icra mahkemesine başvurusunda, takibin kesinleşmesinden sonra borçluya ait banka hesabına konulan haczin düşmüş olması nedeni ile hesaba konulan haczin kaldırılması için icra müdürlüğüne yapılan talebin, müdürlüğün 12.12.2014 tarihli kararıyla İİK'nun 106 ve 110. maddeleri gereğince reddedildiğini ileri sürerek haczin kaldırılmasını istemiş, mahkemece para alacaklarının haczinde satış isteme sürelerinin söz konusu olmadığı gerekçesi ile şikayetin reddine karar verilmiştir. İİK'nun "paraya çevirme" başlığını taşıyan 106 ve devamı maddelerinde taşınır ve taşınmaz malların satış usulü düzenlenmiştir. Haciz, satılarak paraya çevrilmesi zorunlu mala değil, borçlunun üçüncü kişi bankada bulunan hesabındaki paraya konulduğunda, bu paranın satılarak paraya çevrilmesi söz konusu değildir. Ancak İİK'nun 106. maddesinin son fıkrasına göre borçlunun üçüncü kişilerdeki alacağı taşınır hükmündedir. Para alacağı haczinde satış talebi söz konusu olmadığından haczedilen paranın icra dosyasına gönderilmesi talebi satış talebi yerine geçer.”[26] ; “Şikayetçi banka vekilinin karar düzeltme isteminin incelenmesinde; Borçlunun üçüncü kişi Fortis Bank A.Ş. İzmir Ege Ticari Şubesindeki mevduatına 27/07/2006 tarihinde haciz konmuştur. İİK'nun "paraya çevirme" başlığını taşıyan 106 ve devamı maddelerinde taşınır ve taşınmaz malların satış usulü düzenlenmiştir. Haciz, satılarak paraya çevrilmesi zorunlu mala değil bankadaki paraya konmuştur. Her ne kadar alacak ve para menkul hükümlerine göre haczedilir ise de, bu paranın satılarak paraya çevrilmesi söz konusu olamayacağından satış isteme açısından İİK.nun 106.ve 110.maddelerinin tatbiki düşünülemez. Ancak yasada para alacağı üzerine konulan haczin ne kadar süreyle mevcudiyetini koruyabileceği yönünde bir açıklık bulunmadığından İİK.nun 106.maddesinde menkul mallar için öngörülen 1 yıllık sürenin para alacakları yönünden hacizden itibaren paranın istenmesi için gerekli azami süre olarak kıyasen uygulanması gerekmektedir. Somut olayda alacaklı banka, 4.7.2007 tarihinde icra müdürlüğüne başvurarak, haczedilen paranın dosyaya gönderilmesi için talepte bulunmuş, icra müdürlüğünce de talep doğrultusunda üçüncü kişiye müzekkere yazılmıştır. Bu durumda alacaklı tarafından haciz tarihinden itibaren 1 yıllık süre içinde paranın istenmesi keyfiyetinin yerine getirildiği görülmektedir. O halde belirtilen nedenlerle mahkeme kararının onanması gerekirken bozulduğu anlaşılmakla alacaklı vekilinin karar düzeltme isteminin kabulü gerekmiştir.”[27]

Alacaklı veya borçlu, borçlunun bankalardaki paralarına haciz konulduğu tarihten itibaren 1 yıl içerisinde söz konusu hacizli paranın icra dosyasına gönderilmesi talebinde bulunması halinde icra dairesi müdürlüğü hacizli paranın icra dosyasına gönderilmesi için bankalara müzekkere yazacaktır[28]. Bankalar, söz konusu parayı icra dosyasına göndermesi halinde para alacaklıya( varsa vekiline) icra dairesi tarafından gerekli alan icra harç ve giderleri düşüldükten sonra verilecektir.

V. SONUÇ:

Borçlunun üçüncü kişilerden olan bu anlamda bankalardaki alacak ve hakları (parası, mevduatı vs.) taşınır hükmündedir.

Alacaklının, takibin kesinleşmesinden sonra kendi alacağı ile orantılı olacak şekilde borçlunun bankalardaki mevduatlarına( parasına) haciz konulmasını talep edebilir. Alacaklının talebi üzerine icra dairesi müdürlüğü borçlunun bankalardaki mevduat hesaplarına haciz konulmasına karar vermektedir. İcra müdürlüğü hacze dair vermiş olduğu karar ile borçlunun bankalardaki hesaplarında bulunan paraları haczedilmiş olur. Ancak haczin tatbik edilebilmesi ve bankanın borçluya haczedilen paradan ödeme yapmaması için haczin bankaya çeşitli yollar ile bildirilmesi gerekmektedir. Bu anlamda, icra dairesi müdürlüğü haczin tatbiki için bankaya haciz müzekkeresi veya İİK m.89 hükmü uyarınca haciz ihbarnamesi göndermesi gerekecektir. Haciz müzekkeresini veya haciz ihbarnamesini alan banka çeşitli şekillerde davranış sergileyebilir. Banka, borçlunun kendileri nezdinde açılmış olan mevduat hesaplarına (hesapta bulunan paralara) müzekkere veya ihbarnamede yer alan borç miktarı kadar haczi tatbik edebilir. Böyle bir durumda banka söz konusu hacizli parayı borçluya ödeyemeyecektir. Eğer borçlunun hesaplarında para yok ise veya borç miktarından daha az miktarda para olması durumda banka, haczi bakiye yetersizliği sebebiyle tatbik edilemediğini icra dairesi müdürlüğüne bildirecektir.

Bunun haricinde, haciz müzekkeresini veya ihbarnamesini alan banka borçlunun söz konusu hesapları üzerinde kendi alacaklarından veya sözleşmeden kaynaklanan haklarından dolayı hapis hakkı veya rehin hakkı gibi haklarının olduğu yönünde itirazda bulunabilir. Bankanın böyle bir iddia veya itirazı, haciz müzekkeresine karşı yapılması halinde istihkak iddiası, ihbarnameye karşı yapılması halinde, İİK m.89 anlamında itiraz mahiyetindedir. İcra dairesi müdürlüğü bankanın bu nitelikteki iddiasını veya itirazını İİK m.89, 96 ve devamı maddelerinde öngörülen prosedürü göre değerlendirip sonuca göre karar verecektir.

Banka, haciz müzekkeresi veya ihbarnamesini tebliğ aldığı tarihte haczi tatbik etmiş ise o durumda alacaklı veya borçlu, haciz, paraya çevrilmesi gereken mal ve haklardan olmadığı için, diğer bir ifade ile haczedilen paranın paraya çevrilmesi gereksiz olduğu için,  haciz tarihinden itibaren 1 yıl içerisinde icra dairesi müdürlüğüne haczedilen paranın icra dosyasına gönderilmesi talebinde bulunması gerekmektedir. Eğer bu süre içerisinde paranın icra dosyasına gönderilmesini talebinde bulunmaması halinde mevduat üzerindeki haciz İİK m.106-110 hükümleri uyarınca kalkacaktır. Dolayısıyla borçlunun bankadaki mevduatı üzerindeki haciz kanun gereği kalacağından dolayı söz konusu mevduat alacaklıya verilmek üzere icra dosyasına gönderilmeyecektir. Ya da buna rağmen, banka icra dosyasına bu mevduatı göndermesi halinde icra dairesi mevduatı alacaklıya veya vekiline vermeyecektir. Aksi halde, ilgililer şikayet yoluna başvurabilir veya sıra cetveline itiraz davası açılabilecektir.

--------------------

[1] Türk Dil Kurumu Sözlükleri (çevrimiçi)https://sozluk.gov.tr/ Erişim Tarihi: 30.04.2023.

[2] Er, B: ( 2022),  "Mevduat Sözleşmesinin Tanımı, Kurulması ve Türleri" Türkiye Adalet Akademisi Dergisi 49: s.492.

[3] Türk Dil Kurumu Sözlükleri (çevrimiçi )https://sozluk.gov.tr/ Erişim Tarihi: 30.04.2023.

[4] Er, s. 492.

[5] Er, s. 492.

[6] Er, s. 493.

[7] Er, s. 493.

[8] Er, s. 493.

[9] Ayrıntılı bilgi için bkz: Er, s.499-505.

[10] Ayrıntılı bilgi için bkz: Er, s. 491-516.

[11] Arslan, R: ( 2016), "Borçlunun üçüncü kişide bulunan alacağının haczi, haczin üçüncü kişiye bildirilmesi ve sonuçları." Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi 65.4, s. 3220.

[12] Kuru, B: (2002), Bankalardaki Mevduatın ve Diğer Alacakların Haczi, Ankara, s.127.

[13] Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 2009/21931 E. ,2010/4025 K; Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 2009/21929 E.  2010/4026 K; Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 2009/21929 E.  ,2010/4026 K; Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 2013/18905 E., 2013/28377 K; Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 2012/13517 E.  ,2013/1047 K; Yargıtay 12. Hukuk Dairesi         2013/16393 E.  ,2013/25103 K; Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 2013/16393 E.  ,2013/25103 K; Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 2013/32313 E.  ,2013/39538 K; Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 2012/34009 E.  ,2013/8431 K; Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 2012/26902 E.  ,2013/2306 K; Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 2013/29598 E.  ,2013/37835 K; Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 2013/23684 E.  ,2013/35019 K; Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 2016/32755 E.  ,2017/60 K(https://karararama.yargitay.gov.tr/) Erişim Tarihi: 27.04.2023.

[14] Arslan, s. 3220.

[15] Arslan, s.3220.

[16] İyilikli, A. C: ( 2011), “Borçlunun Üçüncü Kişilerdeki Mal, Hak ve Alacaklarının Haczi”, Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayımlanmış Doktora Tezi, Ankara, s. 148.

[17] İyilikli, s. 148; Arslan, s. 3219.

[18] İyilikli, s. 148;

[19] Kuru, B:( 2003) "İcra ve İflas Kanunu’nun 89. Maddesinde Yapılan Değişiklikler." Bankacılar Dergisi, S 47,s.61.( İİK m.89 değişiklikleri olarak anılacaktır)

[20] Kuru, s.61( İİK m.89 değişiklikleri)

[21] İyilikli, s. 149-150.

[22] İyilikli, s.148-149.

[23] İyilikli, s.148-149.

[24] Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 2015/16638 E. ,2015/28523 K; Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 2010/25735 E. ,  2011/4525 K(https://karararama.yargitay.gov.tr/) Erişim Tarihi: 29.04.2023.

[25] 7343 sayılı İcra ve İflas Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ile İcra ve İflas Kanununda değişiklik yapılmadan önce taşınırların paraya çevrilmesine dönük olarak satış talebi süresi haciz tarihinden itibaren 6 aydı. Aynı şekilde satış talebinde sadece alacaklı bulunuyordu. Ancak 7343 sayılı adı geçen kanun ile değişiklik yaparak taşınırların satışına dair satış talebi süresi 1 yıla çıkarılmış olup; alacaklılar dışında borçlularında satış talebinde bulunma yetkisi getirilmiştir.

[26] Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 2015/16638 E. ,  2015/28523 K(https://karararama.yargitay.gov.tr/)  Erişim Tarihi: 29.04.2023.

[27]Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 2010/25735 E.,2011/4525 K(https://karararama.yargitay.gov.tr/) Erişim Tarihi: 29.04.2023.

[28] İcra dairesi müdürlüğünün bu hususta bankalara yazmış olduğu müzekkere veya göndermiş olduğu haciz ihbarnamesine karşı bankanın davranışları ile bu davranışlarının hukuki sonuçları hakkında detaylı bilgi için bkz: Arslan, s.3217- 3242.

Anahtar Kelimeler: Üçüncü Şahıslardaki Hak ve Alacak, Taşınırların Paraya Çevrilmesi, Mevduat, Mevduat Sözleşmesi,  Haciz Müzekkeresi, Satış Süresi.