Bilindiği üzere mayıs ayının profesyonel futbol camiası açısından önemi büyüktür. Zira tüm dünyayı ve beraberinde ülkemizi de etkisi altına alan Covid-19 pandemisinin olmadığı bir konjoktürde profesyonel ligler mayıs ayı itibariyle tamamlanmış olacaktı. Ancak tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de Covid-19 virüsü sebebiyle 19 Mart 2020 tarihinde tüm profesyonel futbol ligleri ertelenmiştir. Bu çalışmada özellikle mayıs ayının sonlarına doğru daha da gündem olacak bir sorunu gelen talepler üzerine şimdiden irdelemek istiyoruz. Çalışmamızın konusunu futbol kulüpleri ve futbolcular üzerine kuracağız ancak çıkacak olan sonuç, ertelenen tüm spor branşları için ortak olacaktır. Sorun şudur: 31 Mayıs 2020 itibariyle birçok futbolcunun kulüpleriyle olan sözleşmelerinin biteceği ve liglerin de mücbir sebepten dolayı ertelendiği âşikardır. Peki sözleşmesi 31 Mayıs 2020 itibariyle sona eren futbolcular, söz konusu tarihten sonra devam etmesi olan muhtemel lig maçlarında da oynamalı mıdır? Yine futbolcular maçlar ertelendiği için oynamadıkları halde sözleşmede yazan ücretin tamamını almaya hak kazanırlar mı? Bu iki soru birbiriyle bağlantılıdır. Şimdi bu iki uyuşmazlığı hukuk ve kanunlar kapsamında çözümlemeye çalışalım.

Çalışmamızın hemen başında futbolcu ile kulüp arasında imzalanan sözleşmelerin hukuki niteliğini değerlendirmek, bundan sonrası için bize yol gösterici olacaktır. Futbolcu ile kulüp arasında akdedilen sözleşme; futbolcunun belirli bir zaman diliminde, kulübüne bağlı olarak müsabakalarda görev alma ve müsabakalara hazırlanma; kulübün ise sözleşmede kararlaştırılan maddi-manevi tüm edimleri yerine getirme yükümlülüğü altına girdiği bir sözleşmedir. Görüldüğü üzere söz konusu sözleşme tam iki tarafa borç yükleyen bir sözleşme tipidir. Bu sözleşmenin 4857 Sayılı İş Kanunu’na mı yoksa 6098 Sayılı Borçlar Kanunu’na mı tabi olacağı uygulamada tartışmalara neden olmaktadır. 6098 Sayılı Borçlar Kanunu’nun Genel Hizmet Sözleşmesi başlıklı 393. Maddesi’nin birinci fıkrasına göre: “Hizmet sözleşmesi, işçinin işverene bağımlı olarak belirli veya belirli olmayan süreyle iş görmeyi ve işverenin de ona zamana veya yapılan işe göre ücret ödemeyi üstlendiği sözleşmedir.” 4857 Sayılı İş Kanunu’nun İş Sözleşmesi, Türleri ve Feshi başlıklı 8. Maddesi’nin birinci fıkrasına göre : “İş sözleşmesi, bir tarafın(işçinin) bağımlı olarak iş görmeyi, diğer tarafın(işverenin) da ücret ödemeyi üstlendiği sözleşmedir.” Borçlar Kanunu ve İş Kanunu hükümlerini bir arada değerlendirdiğimizde her iki tanımlamanın futbolcu ile kulüp arasında imzalanan sözleşmeyi karşıladığını görüyoruz. Dolayısıyla sözleşme türüne; öznel anlamda iş sözleşmesi, genel anlamda ise hizmet sözleşmesidir denilebilir. Buna göre futbolcu işçi, kulüp ise işveren olacaktır. Peki hal böyle iken bu sözleşme hangi kanuna tabi olacaktır? Akıllara hemen iş kanunu gelebilir ancak; 4857 Sayılı İş Kanunu’nun İstisnalar başlıklı 4. Maddesi’nde düzenlemeye gidilerek bazı sözleşmeler kapsamı dışı bırakılmıştır. Buna göre; 4. Maddenin ‘g’ bendinde ‘sporcular’ da istisnalar kapsamına alınmıştır. Dolayısıyla 4857 Sayılı İş Kanunu’nu futbolculara uygulanmayacaktır. O halde genel hükümler kapsamında 6098 Sayılı Borçlar Kanunu’nun hizmet sözleşmeleri düzenlemelerine göre uyuşmazlığı çözeceğiz.

Sözleşmeler yapılırken tarafların elinde olmayan, öngörülemeyen ya da öngörülse dahi alınacak tüm tedbirlere rağmen kaçınılmaz olan durumlar da genellikle göz önünde bulundurulur. Bu durumlara mücbir sebepler denir. Hukukumuzda yerleşik olan sözleşme serbestisi gereği taraflar, özgür iradeleri ile bir araya gelerek aralarında sözleşme akdedebilirler. Tarafların özgür iradeleri ile akdettikleri bu sözleşme hükümleri taraflar açısından bağlayıcıdır. Dolayısıyla uyuşmazlığın çözümü için öncelikle futbolcu ile kulüp arasında imzalanan sözleşme hükümlerine bakılmalıdır. Sözleşmede mücbir sebepler düzenlenmişse bu hükümlere göre uyuşmazlık giderilecektir. Ancak bazen mücbir sebepler düzenlenmeyebilir veya mücbir sebepler arasında konumuzu oluşturan salgın hastalık sayılmayabilir. Bu durumlarda ise 6098 Sayılı Borçlar Kanunu’nun genel hükümleri devreye girecektir. Covid-19 Pandemisi nedeniyle bütün dünya teyakkuza geçmiştir ve olağanüstü önlemler alınmaktadır. Bu kapsamda birçok ülkede olduğu gibi ülkemizde de ligler de ertelenmiştir. Covid-19 pandemisinin kulüpler ve futbolcular yönünden öngörülemeyen bir durum olduğu herkesin kabulüdür. Bu durumun ortaya çıkmasında ve buna bağlı olarak da liglerin ertelenmesinde gerek kulüplerin gerekse  futbolcuların herhangi bir kusuru bulunmamaktadır. Yaşanan bu süreçte kulüpler, gelirlerinden mahrum kaldıkları için çok ciddi ekonomik sıkıntılarla karşı karşıya kalmaktadır. Böylesine bir durumda hizmet sözleşmelerinin sona ermesi durumu da gündeme gelecektir. Öncelikle 6098 Sayılı Borçlar Kanunu’nun hizmet sözleşmelerinde Sözleşmenin Sona Ermesi başlıklı düzenlemesinin 430. Maddesine göre: “ Belirli süreli hizmet sözleşmesi, aksi kararlaştırılmadıkça, fesih bildiriminde bulunulmasına gerek olmaksızın, sürenin bitiminde kendiliğinden sona erer.” Kulüplerle futbolcular arasında imzalanan sözleşmeler de belirli bir sezonun sonuna kadar yapıldığından yani süreli olduğundan kural olarak sürenin dolmasıyla sözleşme de kendiliğinden sonra erecektir. Ancak Covid-19 salgını gibi öngörülemeyen bir mücbir durum karşısında sözleşmenin sona erip ermeyeceği düzenlenmemiştir. Bununla birlikte, Yargıtay kararları ve doktorin görüşleri tarafından yapılan kabule göre geçici imkansızlık halinde, tarafların sözleşmeyi yapmalarındaki amaç göz önünde bulundurularak, sözleşme, makul bir süre ayakta kalacaktır. Bu makul süre zarfında taraflar edimlerin ifasını talep edemeyeceklerdir. Dolayısıyla liglerin ertelenmesi karşısında kulüpler futbolculardan müsabakalara çıkmalarını bekleyemeyecekleri gibi futbolcular da bu süreçte ücretlerinin ödenmesini talep edemeyeceklerdir. Bu noktada futbolcuların gelir kalemlerini belirtmekte fayda vardır; bilindiği üzere futbolcularla kulüpler arasında yapılan sözleşmelerde futbolcu gelirleri çeşitlilik göstermektedir. Genel itibariyle maç başı ve garanti ücretlerin yanı sıra yine sezon içerisinde belirli periyotlarla  futbolculara ödenen bonuslar ve primler mevcuttur. Bu durum göz önüne alındığında; futbolcular oynamadıkları müsabakalar için maç başı ücretlerini ve yine yukarıda bahsettiğimiz gerekçelerle ‘makul süre’ zarfında sözleşmesel ücretlerini talep edemeyeceklerdir. Makul sürenin ne olacağı ise her sözleşmenin nevine göre sübjektif olarak değerlendirilecektir.

Geçici imkânsızlık durumundan , ifanın borçlunun katlanması kendisinden beklenemeyecek derecede güç hale gelmesi, durumuna gelinmişse artık burada ‘aşırı ifa güçlüğünden’ bahsedilecektir. (Ancak burada ifa imkânsızlığı yoktur, güç hale gelmesi vardır. İfanın imkânsız hale gelmesi durumunda sözleşmenin feshi gündeme gelecektir. ) Aşırı ifa güçlüğü sebebine dayanan borçlu, sözleşmenin yeni duruma uyarlanmasını asliye hukuk mahkemesinden talep edebilecektir. Aşırı ifa güçlüğü, 6098 Sayılı Borçlar Kanunu’nun 138. Maddesi’nde düzenlenmiştir. Anılan madde hükmü şu şekildedir:

MADDE 138- “Sözleşmenin yapıldığı sırada taraflarca öngörülmeyen ve öngörülmesi de beklenmeyen olağanüstü bir durum, borçludan kaynaklanmayan bir sebeple ortaya çıkar ve sözleşmenin yapıldığı sırada mevcut olguları, kendisinden ifanın istenmesini dürüstlük kurallarına aykırı düşecek derecede borçlu aleyhine değiştirir ve borçlu da borcunu henüz ifa etmemiş veya ifanın aşırı ölçüde güçleşmesinden doğan haklarını saklı tutarak ifa etmiş olursa borçlu, hâkimden sözleşmenin yeni koşullara uyarlanmasını isteme, bu mümkün olmadığı takdirde sözleşmeden dönme hakkına sahiptir. Sürekli edimli sözleşmelerde borçlu, kural olarak dönme hakkının yerine fesih hakkını kullanır.”

Aşırı ifa güçlüğünden bahsedebilmek için madde metninden de anlaşılacağı üzere şu şartların birlikte bulunması gerekmektedir:

- Sözleşmenin yapıldığı sırada, taraflarca öngörülmeyen ve öngörülmesi de beklenmeyen olağanüstü bir durumun ortaya çıkması,

- Bu durumun borçludan kaynaklanmamış olması,

- Bu durumun, sözleşmenin yapıldığı sırada mevcut olguları kendisinden ifanın istenmesini dürüstlük kurallarına aykırı düşecek derecede borçlu aleyhine değiştirmiş olması ve

- Borçlunun, borcunu henüz ifa etmemiş veya ifanın aşırı ölçüde güçleşmesinden doğan haklarını saklı tutarak ifa etmiş olması.

Futbolcu ile kulüp arasında yapılan sözleşmeler bakımından; Covid-19 pandemisinin taraflarca önceden öngörülmesi ya da öngörülmesinin beklenmesi mümkün değildir ve bu durum her iki taraftan da kaynaklanmamıştır. Yine sözleşmenin yapıldığı dönem şartlarında liglerin Mayıs 2020 tarihi itibariyle sona ereceği ve kulüplerin elde edeceği gelirler gibi olguları kulüp aleyhine değiştirmiştir. Böyle bir süreç içerisinde futbolcunun, sözleşmede belirtilen ücretlerini (geçmişe dönük ödenmemiş ücretler hariç)  istenmesi ise dürüstlük kuralına aykırı olacaktır. Dürüstlük kuralı, 4721 Sayılı Medeni Kanunu’nun Dürüst Davranma başlıklı 2. Maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre: “Herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır. Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz.” Zaten kulüpler de içinde bulundukları ekonomik sıkıntılar nedeniyle henüz birçok futbolcuya ödemeleri yapamamışlardır. Bununla ilgili haberler zaman zaman medyaya yansımaktadır.  Kaldı ki 7 Nisan 2020 tarihinde yayınlanan FIFA’nın ‘Kılavuz İlkeler’inde de futbolcu ve kulüpler karşılıklı sağduyu ve anlaşmaya teşvik edilmektedir.

Yukarıda belirtilen tüm şartları sağlayan taraflar sözleşmenin yeni duruma uyarlanmasını hakem/mahkeme/kurul gibi organlardan talep edebilecekleri gibi kulüpler tek taraflı olarak futbolcuların ücretlerinde indirime gitme yolunu da tercih edebilirler. Sözleşmenin yeni duruma uyarlanması kapsamında; sözleşmelerin bitim tarihinin geri kalan müsabakaların sonuna bırakılması, futbolculara ödenecek ücretler konusunda hakkaniyet oranında indirim yapılması veya müsabakaların oynanmadığı döneme ilişkin ödemelerin yapılmaması gibi talepler ileri sürülebilecektir. Hakem/mahkeme/kurul bu konuda kendiliğinden gerekli araştırmaları yaparak tarafların çıkar dengesini de göz önünde bulundurarak uyarlamanın miktar ve yöntemini serbestçe belirleyecektir. Fakat hakem/mahkeme/kurul kararı, yerli futbolcular nezdinde doğrudan sonuç doğururken yabancı futbolcular açısından sözleşmeye göre bu durum değişebilmektedir. Zira futbolcu ile kulüp arasında imzalanan sözleşme yabancılık unsuru taşıdığından uluslararası nitelikte bir sözleşmedir. FIFA Oyuncuların Statüsü ve Transferi Talimatı’nın 22. Maddesi uyarınca; sözleşmede uyuşmazlık halinde Türk Hakem/Mahkeme/Kurullar ve Makamları yetkili kılınmış ise ve bunun yanında ayrıca;

- Futbolcu ve Kulüp mahkeme önünde eşit haklara sahipse,

- Mahkeme, bağımsız, tarafsız ve adil bir yargılama yapmış ise,

FIFA’nın Uyuşmazlık Çözümü Odası (DRC) bu kararı tanıyacaktır. Sözleşmede yine ulusal hakem/mahkeme/kurullar ve makamları yetkili kılınmış ancak yukarıda sayılan iki şart yerine getirilmemiş dahi olsa, taraflar buna itiraz etmemişlerse bu karar yine FIFA tarafından tanınacaktır. Fakat sözleşmede ulusal hakem/mahkeme/kurullar veya makamlar yetkili kılınmamış ya da yetkili kılınmış ancak yukarıda belirtilen iki şart yetine getirilmemiş ve taraflar buna itiraz etmişlerse veya kulüp, tek taraflı olarak futbolcunun ücretinde indirime gitmişse, uyuşmalık konusu ile ilgili karar mercii artık FIFA’dır.  FIFA’nın Uyuşmazlık Çözümü Odası (DRC), hakem/mahkeme/kurul kararını veya kulübün tek taraflı düzenlemesini aşağıdaki kriterlere uygun bulması halinde tanıyacaktır. Söz konusu kriterler şunlardır:

- Kulübün, futbolcuyla öncelikle karşılıklı olarak bir araya gelerek uzlaşma iradesi gösterip göstermediği,

- Kulübün sözleşme yapılırken ile uyarlamanın yapıldığı ya da tek taraflı düzenleme tarihindeki ekonomik durumundaki değişim,

- Yapılan uyarlamanın ya da tek taraflı düzenlemenin orantılılığı,

- Uyarlamadan yada tek taraflı düzenlemeden sonra futbolcunun net geliri,

- Uyarlamanın ya da tek taraflı düzenlemenin tüm kadroya mı yoksa belirli futbolculara mı uygulandığı,

Hakem/mahkeme/kurul kararı ya da tek taraflı düzenleme bu kriterleri taşıyorsa DRC tarafından karar ya da düzenleme tanınabilir ancak bu kriterleri taşımıyorsa o zamana artık DRC kendisi uyuşmazlığın esasıyla ilgili incelemesini yaparak karar verecektir.

Sonuç olarak; Covid-19 pandemisi nedeniyle ligler ertelenmiştir. Gelinen noktada futbolcular, bunun kendilerinden kaynaklanmadığından dolayı sözleşmelerindeki ücretlerinin tamamını talep etmektedir. Kulüpler ise; bu durumun kendilerinden de kaynaklanmadığına dayanarak oyuncuların müsabakalara çıkamadıkları döneme ait ücretleri ödememekte ve ligler başladıktan sonra da futbolcuların müsabakalara çıkmalarını talep etmektedir. Belirtmek gerekir ki; oynanamayan süreçle ilgili olarak sözleşme ‘makul bir süre’ ayakta kalacak ve bu süre içerisinde futbolcuların ödemelerini talep etmesi Yargıtay Kararları ve doktorin görüşleri çerçevesinde mümkün görünmemektedir. Ancak bu süreçte ifanın çok güçleştiği tespit edilirse o zaman da sözleşmelerin yeni duruma uyarlanmaları gündeme gelecektir. Buna göre kulüpler futbolcularla uzlaşma sağlayamaması halinde hakem/mahkeme/kurullara başvurarak, futbolculara ödenecek ücretlerde hakkaniyet oranında bir indirim sağlanmasını, liglerin ertelendiği süreç için futbolculara ödeme yapılmamasını veya sözleşmelerinin süresinin müsabakaların oynanacağı tarihe göre güncellemesini dürüstlük kuralı temelinde talep edebileceklerdir. Ya da bu konuda tek taraflı bir düzenlenmeye gideceklerdir. Uyarlamanın miktarını ve yöntemini ise durumun gereklerine göre hakem/mahkeme/kurul serbestçe tayin edecektir. Hakem/mahkeme/kurul kararı yerli futbolcular nezdinde doğrudan sonuç doğururken yabancı futbolcularla ilgili sözleşmede ulusal hakem/mahkeme/kurul ve makamların yetkili kılınıp kılınmaması durumuna göre farklılık gösterecektir. Yukarıda belirtilen şartlar sağlandığı taktirde ise hakem/mahkeme/kurul uyarlama kararı ya da tek taraflı düzenleme FIFA tarafından tanınacaktır.