Eser üzerindeki hakların ihlalinde eser sahibinin haklarını korumaya yönelik çeşitli davalar düzenlenmiştir. 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nda düzenlenen bu davalar ile temel olarak eser sahibinin haklarının en geniş mahiyette korunması amaçlanmıştır. Davalar temel olarak hukuk davaları ve ceza davaları olarak ikiye ayrılmaktadır. Hukuk davaları FSEK md. 15/III ve 66 ila 70 inci maddelerinde tespit, tecavüzün ref’i, tecavüzün men'i ve tazminat davası olmak üzere dört hukuk davası düzenlenmiştir. FSEK’te bu dört davanın adı anılmış olmakla beraber doktrinde bu davaların yanında, FSEK hükümlerinden hareketle kazancın devri ve tecavüzün tespiti davaları da koruma imkânı olarak ele alınmıştır. Bu çerçevede bu yazıda eser üzerinde mali hakların ihlalinde tecavüzün tespiti davası incelenecektir.

Eser üzerindeki mali hakların ihlaline ilişkin tecavüzün tespiti davası FSEK’te düzenlenmemiştir[1]. Bununla beraber doktrinde mali hakların ihlali halinde tecavüzün tespiti davası ikame edilebileceği kabul edilmektedir[2]. Tecavüzün tespiti davasının hukuki dayanağı olarak Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda tespit davası düzenlenmeden önce Türk Ticaret Kanunu’nun 58 inci maddesinde yer alan haksız rekabet ve Türk Medeni Kanunu’nun 25 inci maddesinde yer alan saldırının tespitine yönelik hükümler dayanak yapılmıştır[3]. Ancak daha sonra HMK’da tespit davası düzenlenmesiyle birlikte TTK ve TMK hükümlerine gerek kalmaksızın tecavüzün tespiti davası ikame edilebileceği ifade edilmiştir[4].

Tecavüzün tespiti davasının hukuki niteliğini HMK md.106’da düzenlenen tespit davası oluşturmaktadır. Bu itibarla tecavüzün tespiti davası ile bir eylemin tecavüz oluşturup oluşturmadığı belirlenmektedir[5]. İfade edildiği üzere eylemin tecavüz olup olmadığı tespit edilmesi hem olumlu hem olumsuz tespit davasını ihtiva etmektedir. Zira tecavüzün olmadığının tespitinin istenmesi menfi tespit davası ile mümkün olmaktadır. Ancak doktrinde genel yaklaşım mali hakların ihlali durumunda eylemin tecavüz teşkil ettiğinin belirlenmesinden bahisle olumlu tespit davası niteliği üzerinedir. Ancak belirttiğimiz üzere eylemin tecavüz etmediğinin tespitinin istenmesi de gayet mümkün olduğundan tecavüzün tespiti davasının olumsuz tespit davası niteliğini de haiz olduğu ve bu şekilde de ikame edilebileceği ifade edilecektir[6].

Yukarıda da bahsedildiği üzere tecavüzün tespiti davası tespit davası niteliğini haizdir. Bu itibarla tecavüzün tespiti davasının şartlarını temelde tespit davasının şartları teşkil etmektedir. Tespit davasının konusunu somut hukuki ilişkiler oluşturmaktadır[7]. Diğer bir ifade ile soyut ilişkiler veya maddi vakıalar tespit davasının konusu olmayacaktır. Keza maddi vakıalar delil tespitinin konusu olmaktadır.

Tespit davasının ikamesi için HMK md.106’da yer aldığı üzere davayı açmakta hukuken korunmaya değer güncel bir yararın bulunması gerekmektedir. Şu hallerde tespit davası açmada hukuki yararın olduğu söylenebilir: davacının hukuki durumunun belirsiz, emniyetsiz ya da tehlike altında oluşu; bu hukuki belirsizliği sürdürmenin beklenemez oluşu ve başka bir şekilde inşai ya da eda davalar(ı) aracılığıyla belirsizliği ortadan kaldırmanın mümkün olmayışı[8].

Bununla beraber kanunda açıkça tespit davasının düzenlenmiş olması halinde hukuki yararın bulunmasına gerek yoktur[9]. Örneğin Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 149 uncu maddesinde sınai mülkiyet hakkı tecavüze uğrayan hak sahibine tecavüzün tespiti davası açma imkânı verilmiştir. Bu gibi durumlar hukuki yarar şartının istinasını oluşturmaktadır[10]. Bununla beraber doktrinde sınai mülkiyet haklarında olduğu gibi fikri haklar içinde doğrudan tespit davası açma imkânı verilmesi gerektiği de ifade edilmiştir[11].

Diğer yandan tespit davasında kusur aranmaz[12]. Zira davanın niteliğinden de hareketle bu davada bir eylem neticesinde tecavüzün olup olmadığı belirlenecek olup bu belirlemede kusurun olup olmadığı önem taşımayacaktır. Davanın tarafları bakımından davacı olarak eser ve hak sahibi ikame edebilmesinin yanında FSEK md.19 doğrultusunda eser sahibinin yakınları da ikame edebileceklerdir[13]. Davalı ise tecavüze eylemini gerçekleştirendir. Bununla beraber işletme sahibi, temsilcisi ve müstahdem aleyhine de açılabileceğinin de kabul edilmesi gerekmektedir[14]. Zamanaşımı bakımından, tecavüzün tespiti davasında zamanaşımı cereyan etmeyecektir. Eylemin sona ermesi halinde de tecavüzün tespiti davası ikame edilemeyecektir. Ancak bu gibi istisnai durumlarda dava ikame edilebilir ise TTK md.60’da yer alan zamanaşımı süresi dikkate alınması gerekmektedir[15].

Bu hususlar çerçevesinde bir eserin mali haklarının ihlali halinde tecavüzün tespiti davası somut hukuki ilişki ve hukuki yarar şartlarının olması halinde ikame edilerek dava konusu eylemin eser üzerindeki mali hakka tecavüz teşkil edip etmediğinin tespiti mahkemeden talep edilebilecektir. Tecavüzün tespiti davasının kabulü halinde eser üzerindeki mali hakka yönelik eylemin mali hakkı ihlal ettiği veya ihlal etmediği tespit olunacaktır. Son olarak mahkemenin verdiği karar tespite ilişkin olup eda niteliği barındırmadığından İİK md.24 doğrultusunda ilamlı takibe konulamayacaktır. Ancak dava ile ihlalin varlığı (kesinleşmeden sonra) sabit hale geldiğinden tecavüzün ref’i, tecavüzün meni, tazminat ve elde edilen kazancın devri davalarında kesin delil olabilecektir[16].

Av. Oğuzhan TAÇKIN

“Bu köşe yazısı Av. Oğuzhan TAÇKIN tarafından kaleme alınmıştır. Başka yerlerde kullanımı için kaynak gösterilmesi gerekmektedir. Köşe yazısının bir bölümü aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.”

----------------------------------

[1] İlhami Güneş, Son Yasal Düzenlemelerle Uygulamada Fikir ve Sanat Eserleri Hukuku, Ankara, Seçkin Yayınları, 2008, s.133; Ali Demirbaş, Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nda: Eser Sahibinin Mali Haklarına Tecavüz Halinde Hak Sahibine Sağlanan Hukuki Koruma, XII Levha Yayınları, 2015, s.158

[2] Ünal Tekinalp, Fikri Mülkiyet Hukuku, 5. bs., İstanbul, Vedat Kitapçılık, 2012, s.326; Cahit Suluk, Rauf Karasu, Temel Nal, Fikri Mülkiyet Hukuku, Seçkin Yayıncılık, Ankara, 2018, s.142; Demirbaş, a.g.e., s.160

[3] Tekinalp, a.g.e., s.326, Suluk/Karasu/Nal, a.g.e., s. 142

[4] Demirbaş, a.g.e. s. 160

[5] Tekinalp, a.g.e., s.326

[6] Demirbaş, a.g.e., s.160

[7] Hakan Pekcanıtez, Oğuz Atalay, Muhammet Özekes, Medeni Usul Hukuku: Ders Kitabı, İstanbul, Vedat Kitapçılık, 2017, s. 207

[8] Barbara K. Müller, Reinhard Oertli, Urheberrechtsgesetz, 2. Auflage, Bern, Stämpli Verlag AG, 2012. s.607 N 8 (BGE 123 III 51; Bger 4A-530/2007 – Reprographieentschädigung II); Denis Barrelet, Willi Egloff Das neue Urheberrecht, 3. Auflage, Bern, Stämpli Verlag AG, 2008. s. 367 N 2 (Doğrudan aktarım Demirbaş a.g.e., 160)

[9] Aynı doğrultuda Demirbaş, a.g.e., s.161

[10] Sınai mülkiyet haklarının KHK dönemi örnekleri için bknz. Baki Kuru, Ali Cem Budak, Tespit Davaları, 2. Bası, İstanbul, Oniki Levha Yayınevi, 2010, s. 235-237

[11] Demirbaş, a.g.e., s. 161-162

[12] Tekinalp, a.g.e., s. 326

[13] A.e., s. 326

[14] A.e., s. 326

[15] A.e., s. 327

[16] Aynı yönde, Demirbaş, a.g.e., s. 162