I. 2025 Değerlendirmesi
Franchising modeli Türkiye’de son on yılda olağanüstü bir hızla yaygınlaşmış; özellikle eğitim, gıda, güzellik, kişisel bakım ve perakende alanlarında en çok tercih edilen büyüme stratejilerinden biri hâline gelmiştir. Markanın kurumsal birikimi, operasyonel disiplini, reklam gücü ve müşteri sadakati avantajı, franchise alan işletmelere başlangıç aşamasında önemli bir rekabet üstünlüğü sağlar. Bu yapı, doğru uygulandığında hem markanın genişlemesini kolaylaştırır hem de girişimciye riskleri minimize edilmiş bir iş modeli sunar.
Ne var ki Türkiye’de son yıllarda franchising modeline ilişkin ciddi bir yapısal sorun kendisini göstermeye başlamıştır. Bazı franchise işletmeleri, markanın bilinirliği sayesinde kısa sürede müşteri kitlesi oluşturmakta; sistemin sağladığı operasyonel standartlar ve reklam desteğiyle bölgesel ölçekte güçlü bir konuma ulaşmakta; ardından sözleşmedeki cezai şartı ödeyerek sistemden ayrılmakta ve faaliyetine yeni bir isim altında fakat aynı lokasyon ve aynı müşteri kitlesi üzerinden devam etmektedir. Bu eğilim, franchising kurumunun özüne aykırı olduğu gibi, sözleşme sonrası sadakat borcunun da ihlaline yol açmakta ve özellikle eğitim gibi hassas sektörlerde ciddi hukuki sorunlar yaratmaktadır.
Bu makalede franchising modelinin hukuki niteliği, sözleşme sonrası borçların kapsamı, kötüye kullanım örüntüsünün hukuki sonuçları ve özellikle okul franchising sisteminin neden kötüye kullanıma daha açık olduğu değerlendirilecektir.
II. Franchising Sisteminin Hukuki Niteliği
Franchising, yalnızca ticari bir marka lisanslaması değil; markanın itibarını, know-how’ını, iş yapma metodolojisini, standartlarını ve operasyonel bilgisini franchise alana devreden karmaşık bir sözleşmesel ilişkidir. Bu yönüyle franchising, sürekli edimli sözleşmeler arasında yer alır ve ilişki boyunca taraflar arasında yoğun bilgi, tecrübe ve sistem transferi gerçekleşir.
Türk hukukunda franchising müstakil bir kanuni düzenlemeye tabi olmamakla birlikte, muhtevası itibarıyla eser, vekâlet, lisans, ticari işletme devri ve acentelik gibi çeşitli sözleşme türlerine benzer yönler taşır. Yargıtay, franchising sözleşmesini “karma sözleşme” olarak kabul etmekte; her bir uyumsuzluk hâlinde TBK, TTK ve fikrî mülkiyet mevzuatının ilgili hükümlerinin uygulanmasını öngörmektedir.
Bu haseple franchise alan, sözleşme süresince markanın sunduğu tüm sistemsel bilgiye erişme imkânı elde eder. Bu bilgi, gerek ticari sır niteliği gerekse know-how olarak nitelendirilmesi sebebiyle sözleşme sona erse bile belirli bir süre korunmaya devam eder. Dolayısıyla franchising sözleşmesi, sözleşmenin sona ermesiyle tüm yükümlülüklerin otomatik olarak bittiği bir yapı değil; aksine sözleşme sonrası dönemi de kapsayan sadakat ve dürüstlük borcu doğuran bir ilişkidir.
III. Franchise Alanın Sözleşme Sonrası Borçları: Dürüstlük Kuralı ve Sadakat Yükümlülüğü
Franchise alan işletmenin sözleşme sona erdikten sonra da sadakat yükümlülüğü belirli ölçülerde devam eder. Bu yükümlülük, TBK m. 2’de düzenlenen dürüstlük kuralının doğal sonucudur. Dürüstlük kuralı, tarafların birbirini zarara uğratacak davranışlardan kaçınmasını ve sözleşme ilişkisinin ruhuna uygun hareket etmesini gerektirir. Franchising modelinde bu kural özellikle önemlidir; zira sözleşme süresince franchise alan marka sistemine derin bir şekilde entegre olur, onun know-how’ını kullanır, müşteri kitlesi markanın itibarı sayesinde oluşur.
Cezai şartın ödenmesi, bu borçları ortadan kaldırmaz. Franchise alan birçok işletme, cezai şartı ödeyerek sözleşmeden çıkmanın markanın gelecekteki her türlü talep hakkını ortadan kaldırdığı yanılgısına sahiptir. Oysa cezai şart, yalnızca sözleşmeye aykırılığın asgari karşılığıdır. Rekabet yasağı, ticari sırların korunması, karıştırılma ihtimalinin önlenmesi ve marka itibarının korunması gibi yükümlülükler cezai şart ödenmiş olsa bile devam eder.
IV. Uygulamada Ortaya Çıkan Kötüye Kullanım: Müşteri Kitlesi Toplayıp Sistemden Ayrılma Stratejisi
Türkiye’de franchising modelinin en çok istismar edildiği alanlardan biri, işletmecilerin sistemin sağladığı avantajları kullanarak belirli bir müşteri tabanı oluşturması, ardından cezai şartı ödeyerek sistemden ayrılması ve benzer ya da neredeyse aynı iş modelini bağımsız şekilde sürdürmesidir. Bu model, özellikle yüksek müşteri sadakati olan sektörlerde daha belirgin biçimde ortaya çıkar. Sistemin reklam fonu, eğitim programları, tedarik zinciri avantajı ve marka güveni sayesinde büyüyen bir işletmenin sadece isim değiştirerek yoluna devam etmesi, hem markayı hem diğer franchise işletmelerini hem de tüketiciyi aldatıcı bir etki yaratır.
Hukuken bu davranışın üç temel sonuç doğurduğu kabul edilmektedir:
(1) rekabet yasağının ihlali,
(2) ticari sır ve know-how’ın hukuka aykırı şekilde kullanılması,
(3) karıştırılma ihtimali yaratarak haksız rekabet oluşturulması.
Bunların her biri, cezai şart ödenmiş olsa bile ayrıca tazminat sorumluluğuna yol açabilir.
V. Özel Bir Örnek Olarak Okul Franchising Sözleşmelerinin Kötüye Kullanımı
Franchising modelinin en hassas biçimde sorun yarattığı alanlardan biri eğitim sektörüdür. Okulların, anaokullarının ve kursların franchising modeliyle işletilmesi, diğer sektörlerden çok daha güçlü sosyal ve psikolojik bağlar doğurur. Veliler, çocuklarının eğitim aldığı kurumu büyük ölçüde markanın itibarı, akademik standartları ve kurumsal yapısı nedeniyle tercih eder; öğretmen kadrosu, müfredat ve disiplin anlayışı doğrudan markanın işletme modeline dayanır.
Bu nedenle franchise sözleşmesinin sona ermesi, gıda veya perakende sektöründeki gibi hızlı bir tüketici tepkisi doğurmaz. Bir çocuğun okul değiştirmesi, yalnızca mekân değişikliği değil; öğretmenlerinden ve arkadaş çevresinden ayrılması anlamına gelir. Bu durum, çocuk açısından ciddi pedagojik riskler taşıdığı için veliler değişikliği genellikle fark etseler bile çocuğun düzeni bozulmasın diye mevcut okulda kalmayı tercih eder. Öğretmen kadrosunun ve sınıf ortamının aynı kalması, velilerin bu değişikliği tolere etmesini kolaylaştırır.
Bu yapı, kötü niyetli işletmeler için istismara açık bir alan yaratır. Franchise sözleşmesi sona erdiği hâlde aynı binada, aynı kadro ve aynı eğitim düzeniyle yeni bir marka adı altında devam edilmesi, velilerin okuldan ayrılmasını engeller ve işletmeye haksız bir avantaj sağlar. Bu durumda işletme, marka desteğiyle oluşturduğu veli kitlesini sözleşme sonrası dönemde de fiilen korumuş olur.
Hukuken bu davranış birden fazla ihlal içerir. Eğitim modeli ve öğretmen eğitimi süreçleri know-how niteliğindedir; sözleşme sonrası kullanılmaya devam edilmesi ticari sır ihlalidir. Ayrıca, veliler markanın değiştiğini bilse bile okulun sunduğu eğitim ortamı aynen sürdüğü için işletme markanın geçmiş itibarından yararlanmaya devam eder. Bu durum, Türk Ticaret Kanunu kapsamında başkasının emeğinden haksız yararlanma ve karıştırılma ihtimali yaratma şeklinde haksız rekabet teşkil eder.
Üstelik ücretlerin değişmemesi, velilerin fiilen “marka standardı” düzeyinde ödeme yapmaya devam etmesine yol açar. Markanın denetim güvencesi ortadan kalkmışken ücret seviyesinin korunması, ekonomik açıdan veliyi dezavantajlı hâle getirirken işletmeye haksız kazanç sağlar.
Sonuç itibarıyla okul franchising modeli, velilerin psikolojik ve pedagojik gerekçelerle okul değiştirmekte zorlanması nedeniyle kötüye kullanıma en açık franchise türlerinden biridir. Bu nedenle eğitim sektöründeki franchise sözleşmelerinin, sözleşme sonrası döneme ilişkin rekabet yasağı, know-how koruması ve karıştırılma ihtimalini engelleyen hükümlerle çok daha güçlü şekilde hazırlanması zorunlu bir hukuki gerekliliktir.
VI. Franchising Sözleşmelerinde Koruyucu Mekanizmaların Gerekliliği
Franchise sistemlerinin kötüye kullanımını engellemek için sözleşmelerin özellikle sözleşme sonrası döneme ilişkin hükümlerle güçlendirilmesi gerekmektedir. Rekabet yasağının kapsamı açık biçimde belirlenmeli, en az iki yıl süre ve makul bir coğrafi sınır öngörülmelidir. Know-how ve ticari sırların sözleşme sonrası da korunacağı açık şekilde düzenlenmeli; benzer konsept kullanımı, benzer dekorasyon, benzer eğitim modeli veya tüketiciyi yanıltabilecek her türlü uygulama yasaklanmalıdır. Eğitim sektörü gibi hassas alanlarda, tabela değişikliği sonrası faaliyetin devamını engelleyen açık hükümler getirilmesi de zorunlu hâle gelmiştir.
Bunun yanında reklam fonu, açılış desteği, eğitim programları ve markanın sağladığı diğer altyapılar için sözleşme sonrası “geri dönüş tazminatı” niteliğinde ek hükümler öngörülmesi, sisteme karşı kötü niyetli davranışların caydırılmasında etkili olabilir.
VII. Sonuç
Franchising sistemi, markanın yıllar içinde oluşturduğu bilgi birikimini ve itibarını girişimcilere aktaran güçlü bir iş modelidir. Ancak bu modelin kötüye kullanımına yönelik eğilim, Türkiye’de giderek artan bir yapısal sorun hâline gelmiştir. Özellikle eğitim sektöründe görülen, markanın itibarından yararlanarak öğrenci ve veli kitlesi oluşturup ardından sözleşmeden ayrılarak faaliyetini aynı şekilde sürdüren işletmeler hem markayı hem diğer franchise girişimcilerini hem de tüketiciyi zarara uğratmaktadır.
Türk hukuku, sözleşme sonrası yükümlülükler, haksız rekabet ve ticari sır koruması alanlarında markayı koruyacak araçlara sahiptir. Ancak korumanın etkin hâle getirilmesi için franchise sözleşmelerinin çok daha ayrıntılı ve ileri düzeyde hazırlanması zorunludur. Aksi takdirde franchising sisteminin özü, dürüstlük ve sadakat temelinden uzaklaşacak; kötü niyetli işletmelerin kısa vadeli kazanç için marka itibarını sömürmesi kaçınılmaz olacaktır.
Av. Muhammed Yusuf EMİNOĞLU
Kaynakça
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu
5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu
Avrupa Franchise Federasyonu (EFF) Etik Kuralları
International Franchise Association (IFA) Model Standards






