I. Giriş

Geçit hakkı, taşınmaz mülkiyet hukuku içerisinde özel bir yer tutan ve özellikle ulaşım erişimi sınırlı taşınmazlar için büyük önem arz eden bir haktır. Türk Medeni Kanunu madde 747 uyarınca, herhangi bir taşınmazın kamu yoluyla bağlantısının olmaması durumunda, bu taşınmazın sahibinin, komşu taşınmazlar üzerinden geçiş yapma hakkı bulunmaktadır. Ancak, geçit hakkının tesis edilmesi, sadece bir taşınmazın erişim ihtiyacını gidermekle kalmayıp, aynı zamanda mülkiyet hakları, tarımsal faaliyetler ve çevresel dengeler gibi bir dizi önemli meseleyi de beraberinde getirmektedir.

Çalışmamızın amacı, geçit hakkının tesis edilmesine ilişkin süreçlerde, Türk Medeni Kanunu'nda öngörülen hukuki çerçeve ile birlikte, çevresel, ekonomik ve tarımsal etkilerin nasıl dengelenebileceğini incelemektir. Araştırma, taşınmazların özgün değerlerinin, tarımsal faaliyetlerin ve çevresel faktörlerin dikkate alınmasının önemine yoğunlaşmaktadır. Bu kapsamda, mülkiyet haklarının korunması, tarımsal sürdürülebilirlik ve ekolojik dengelerin gözetilmesi gerektiği vurgulanmaktadır. Geçit hakkının tesis edilmesi sürecinde, mülkiyet hakları ile kamu yararı arasında adil bir denge kurulması zorunludur. Özellikle, tarımsal değeri yüksek arazilerde ve ekolojik açıdan önemli bölgelerde, geçit hakkının tesis edilmesi, daha hassas bir değerlendirme gerektirmektedir. Bu bağlamda, hukuki prensipler ile yerel ve çevresel ihtiyaçların dengeli bir şekilde ele alınmasının önemi vurgulanmaktadır. Geçit hakkının tesis edilmesi süreci, bireysel mülkiyet haklarının yanı sıra genel çıkarlar, tarımsal sürdürülebilirlik ve çevresel koruma gibi daha geniş konulara da odaklanmalıdır.

II. Hukuki Temeller

Türk Medeni Kanunu'nda geçit hakkı, mülkiyet haklarının kullanılmasına ilişkin önemli bir düzenleme olarak yer almaktadır. Bu hakkın tesis edilmesi, birtakım hukuki şartların karşılanmasını gerektirir ve mülkiyet haklarının sınırlanması ile komşuluk hukuku ilkeleri çerçevesinde değerlendirilir. Geçit hakkı, özellikle erişim imkânı olmayan veya bu imkânın ciddi şekilde sınırlı olduğu taşınmazlar için yadsınamaz önem taşımaktadır. Türk Medeni Kanunu'nun 747. maddesine göre, bir taşınmazın genel yola erişimi yoksa veya mevcut erişim yeterli değilse, taşınmaz sahibi, komşu taşınmazlar üzerinden geçit hakkı talep edebilir.

Geçit hakkının tesis edilmesi için belirlenen koşullar arasında, bu hakkın zorunlu bir ihtiyaç olması, en az zarara neden olacak şekilde planlanması ve tesis edilen hak için adil bir tazminat ödenmesi yer almaktadır. Bu koşullar, geçit hakkının sadece mutlak bir gereklilik durumunda tesis edilebileceğini gösterir. Ayrıca, talep edilen geçit hakkının, mevcut durumu iyileştirmesi amaçlanırken, komşu taşınmazlar üzerindeki etkisinin minimize edilmesi gerekmektedir. Mülkiyet haklarının sınırlanması, geçit hakkının tesis edilmesi sürecinde önemli bir husustur. Mülkiyet hakkı, kişinin taşınmazı üzerindeki hâkimiyetini ifade eder ve bu hak, genellikle sınırsız olarak kabul edilir. Ancak, geçit hakkı gibi durumlar, mülkiyet haklarının belli başlı sınırlamalara tabi tutulabileceğini göstermektedir. Bu sınırlamalar; kamu yararı, komşuluk ilişkilerinin düzenlenmesi ve genel ahlaka uygunluk gibi nedenlerle meşru kabul edilebilir. Komşuluk hukuku kuralları, mülkiyet haklarının kullanımında önemli bir rol oynar. Bu ilkeler, komşular arasındaki ilişkilerin uyumlu bir şekilde sürdürülmesini amaçlar ve mülkiyet haklarının, diğer kişilerin haklarına veya genel çıkarlara zarar vermeyecek şekilde kullanılmasını gerektirir. Geçit hakkı taleplerinin değerlendirilmesi sırasında, talebin hem talep sahibinin ihtiyaçlarını karşılaması hem de komşu taşınmazlar üzerindeki olası olumsuz etkilerin en aza indirilmesi gerekmektedir. Bu sebeple geçit hakkının tesis edilmesi sürecinde, adil bir tazminatın ödenmesi önem taşımaktadır. Tazminat, geçit hakkının tesisinden doğrudan etkilenen taşınmaz sahibine, taşınmazının değerinde meydana gelebilecek kayıpları karşılamak amacıyla ödenir. Tazminat miktarının belirlenmesi, genellikle taşınmazın değerini, geçit hakkının tesisinin taşınmaz üzerindeki etkilerini ve diğer ilgili faktörleri dikkate alarak yapılmaktadır.

III. Tarımsal Faaliyetler Üzerindeki Etkileri

Geçit hakkının tesis edilmesi, tarımsal faaliyetler ve ekolojik dengeler üzerinde önemli etkiler yaratır. Bu durum, özellikle kırsal alanlarda, tarımsal arazilerin bölünmüşlüğü ve erişim zorluklarının yaşandığı bölgelerde daha da önem kazanır. Tarımsal faaliyetlerin niteliği ve ekosistemlerin korunması, geçit hakkının tesis edilmesi sürecinde dikkate alınması gereken temel unsurlardır. Özellikle meyve ağaçlarının bulunduğu parsellerde, geçit hakkının tesis edilmesi bu ekosistemler için tehdit oluşturabilir. Meyve ağaçları, fotosentez yoluyla karbon emilimi sağlar, toprak erozyonunu önler ve biyolojik çeşitliliğe katkıda bulunur. Ayrıca, tarımsal üretkenliği destekleyerek ekonomik değer yaratır. Bu nedenle, geçit hakkının tesis edilmesi sürecinde, tarımsal faaliyetlerin ve ekolojik değerlerin korunması önem taşımaktadır.

Geçit hakkının tesis edilmesi, tarımsal üretim üzerinde doğrudan ve dolaylı etkilere sahip olabilir. Bir araziden geçit hakkı tesis edilmesi, sürdürülen tarımsal faaliyetlerin niteliğini ve verimliliğini olumsuz etkileyebilir. Bu durum, özellikle meyve ağaçlarının bulunduğu parsellerde daha belirgin hale gelir. Meyve ağaçlarının zarar görmesi veya yok edilmesi, hem ekosistem hizmetlerinin kaybına hem de tarımsal üretimde önemli kayıplara neden olabilir. Bu, karbon emiliminin azalması, toprak erozyonunun artması ve biyolojik çeşitliliğin azalması gibi ekolojik dengesizliklere yol açabilir. Bu nedenle, geçit hakkının tesis edilmesi sürecinde, alternatif güzergahların ve mevcut ekolojik değerlerin korunmasına yönelik dikkatli bir planlama yapılmalıdır. Alternatif güzergahların değerlendirilmesi, mevcut bitki örtüsüne ve ekolojik dengelere en az zarar verecek şekilde yapılmalıdır. Bu yaklaşım, hem mülkiyet haklarının korunmasını hem de çevresel sürdürülebilirliği sağlamayı amaçlar. Geçit hakkının tesis edilmesi, tarımsal ve ekolojik açıdan önemli değerlendirmeleri gerektirir. Bu süreçte, mülkiyet haklarının korunması, tarımsal faaliyetlerin ve ekolojik değerlerin sürdürülebilirliği, "en az zarar" prensibi ışığında değerlendirilmelidir. Alternatif güzergahların ve ekolojik etkilerin dikkatli bir şekilde incelenmesi, adil ve sürdürülebilir çözümlere ulaşılmasında önemlidir.

IV. Ekonomik Etkiler Üzerine Değerlendirmeler

Geçit hakkının tesisinin maliyetleri, hem doğrudan hem de dolaylı unsurları içerir. Doğrudan maliyetler, geçit hakkı tesis edilirken ortaya çıkan yasal, danışmanlık, inceleme ve altyapı geliştirme maliyetleridir. Dolaylı maliyetler ise, tarımsal üretimdeki potansiyel kayıplar, ekosistem hizmetlerindeki azalmalar ve sosyal etkiler gibi daha geniş çaplı etkileri içerir. Ekonomik değerlendirme, bu maliyetlerin yanı sıra geçit hakkının tesisinin genel ekonomik yapısı üzerindeki etkilerini de dikkate alır. Bu süreç, geçit hakkının tesisinin toplam maliyetini hesaplamayı ve bu maliyetin adil bir şekilde dağıtılmasını amaçlamaktadır.

Geçit hakkının tesisinde alternatif güzergahların değerlendirilmesi, ekonomik etkiler açısından önem taşır. Alternatif güzergahlar, maliyetleri önemli ölçüde azaltabilir ve tarımsal üretkenlik üzerindeki olumsuz etkileri minimize edebilir. Alternatif güzergahların seçimi, mevcut arazi kullanımını, tarımsal faaliyetleri ve ekolojik değerleri koruyarak, ekonomik etkileri en aza indirgemeyi hedefler. Maliyet hesaplamaları, her bir güzergahın inşaat ve bakım maliyetlerini, tarımsal üretimdeki potansiyel kayıpları ve ekolojik değerlerin korunmasına yönelik maliyetleri içerir. Ayrıca, alternatif güzergahların yerel ekonomi üzerindeki etkileri de dikkate alınmalıdır. Bu etkiler arasında, arazinin niteliğine bağlı olarak yerel istihdam olanaklarının artması, turizm ve rekreasyon faaliyetlerine katkıda bulunma potansiyeli ve yerel toplulukların yaşam kalitesindeki iyileşmeler yer alır. Geçit hakkının tesis edilmesi sürecinde ekonomik etki değerlendirmesi, maliyet unsurlarının, alternatif güzergahların ve maliyet hesaplamalarının güncel ve tüm yönleriyle dikkatli bir şekilde incelenmesini gerektirir. Bu değerlendirme, geçit hakkının tesisinin ekonomik açıdan adil ve sürdürülebilir olmasını sağlamak için önemlidir. Alternatif güzergahların ekonomik etkilerinin değerlendirilmesi, maliyetleri azaltabilir ve tarımsal üretkenlik ile ekolojik değerlerin korunmasına katkıda bulunabilir. Ekonomik değerlendirme süreci, geçit hakkının tesisinin genel maliyetini ve bu maliyetin adil bir şekilde dağıtılmasını sağlayarak, yerel ekonomi üzerinde olumlu etkiler yaratmayı hedefler.

V. Alternatif Güzergahlar

Alternatif güzergâhların değerlendirilmesi ve seçilmesi, geçit hakkının tesis edilmesi sürecinde önemli bir adımdır. Bu süreç, mülkiyet haklarının, tarımsal faaliyetlerin ve çevresel dengenin korunmasını amaçlar. En az zarar prensibinin uygulanması ve adil denge, tüm tarafların çıkarlarının dengeli bir şekilde korunmasını sağlayarak, sürdürülebilir ve adil çözümlere ulaşılmasını hedeflemektedir. Alternatif güzergâhların değerlendirilmesi, taşınmaz sahiplerinin, yerel toplulukların ve çevre uzmanlarının katılımıyla gerçekleşmesinin doğru sonuca ulaşımda adil bir yol olacağı açıktır. Bu süreç, mevcut yolların, tarım arazilerinin ve doğal habitatların detaylı bir incelemesini içerir. Güzergâh seçimi, çevresel etkileri minimize etme, maliyetleri düşürme ve toplulukların erişim ihtiyaçlarını karşılama kriterlerine dayanır. Alternatif güzergâhların incelenmesi, aynı zamanda, taşınmaz üzerindeki tarımsal üretim ve ekosistem hizmetlerine potansiyel etkileri de göz önünde bulundurulmaktadır.

En az zarar prensibi, geçit hakkının tesisinde temel bir kural olarak işlev görür. Bu prensip, geçit hakkının tesisinin neden olabileceği zararları en aza indirmeyi amaçlamaktadır. Uygulamada, bu, geçit hakkının tesisinin tarımsal faaliyetleri, çevresel dengeleri ve mülkiyet haklarını olabildiğince az etkileyecek şekilde planlanması anlamına gelir. En az zarar prensibinin uygulanması, aynı zamanda, geçit hakkının tesis edilmesinden etkilenecek taraflar arasında adil bir denge kurulmasını da gerektirmektedir.

Adil denge, geçit hakkının tesis sürecinde tüm tarafların hak ve çıkarlarının dengeli bir şekilde gözetilmesini sağlar. Bu denge, mülkiyet hakları, tarımsal üretkenlik ve çevresel sürdürülebilirlik arasında bir uyum sağlamayı amaçlamaktadır. Adil denge, aynı zamanda, geçit hakkının tesisinden kaynaklanan maliyetlerin ve faydaların adil bir şekilde paylaşılmasını da içerir. Taraflar arasında adil bir denge kurulması, geçit hakkının tesis sürecinin kabul edilebilirliğini ve uygulanabilirliğini artırır. Alternatif güzergâhların seçimi ve en az zarar prensibinin uygulanması süreci, genellikle teknik ve yasal değerlendirmeleri içermektedir. Söz konusu değerlendirmeler, çevresel etki analizleri, maliyet-fayda analizleri ve hukuki incelemeleri kapsamaktadır. Alternatif güzergâhların değerlendirilmesi, ayrıca, yerel halkın görüşlerini ve ihtiyaçlarını da dikkate almalıdır. Nitekim alternatif güzergâhların değerlendirilmesi ve seçilmesi, en az zarar prensibinin uygulanması ve adil denge, geçit hakkının tesis edilmesi sürecinde önemli rol oynar. Bu süreç, mülkiyet haklarını, tarımsal faaliyetleri ve çevresel dengeleri korumayı, aynı zamanda ekonomik ve sosyal açıdan sürdürülebilir çözümlere ulaşmayı amaçlar. Adil ve kapsayıcı bir yaklaşım, geçit hakkının tesis edilmesinin tüm taraflar için kabul edilebilir ve uygulanabilir olmasını sağlar.

VI. Yargı Kararları Işığında Geçit Hakkı

Uygulamada geçit hakkı taleplerine ilişkin verilen kararlar, bu konudaki yargı süreçlerinin meşakkat ve karmaşıklığıyla birlikte teknik detayların önemini vurgulamaktadır. Davacının gerçekten bir geçit ihtiyacı olup olmadığının doğru bir şekilde değerlendirilmesinin esas olduğunu belirterek, bu tür davaların temelini oluşturan ihtiyaç ve adillik prensiplerine dikkat çekilmektedir. Geçit hakkı taleplerinde, mahkemelerin sadece davacının iddialarını değil, aynı zamanda mevcut alternatif yolları ve imar planlamalarını da dikkate alması gerektiği vurgulanır. Bu, adaletin sağlıklı bir şekilde tecellisi için zorunludur. Özellikle, teknik bilirkişi raporlarındaki ve krokilerdeki eksiklikler, Yargıtay tarafından eleştirilen bir diğer önemli konudur. Bu belgelerin, davacının geçit ihtiyacını ve taşınmazların sınırlarını açık bir şekilde göstermesi beklenir. Yargıtay, geçit hakkı tesisine ilişkin davaların incelenmesi sırasında, mahkemelerin denetime elverişli olmayan raporlara dayanarak karar vermemesi gerektiğini vurgulamaktadır. Ayrıca, Yargıtay, geçit hakkı davalarında, taşınmazların ekonomik kullanım bütünlüğünün bozulmamasına ve kesintisizlik ilkesinin ihlal edilmemesine özellikle dikkat edilmesi gerektiğini belirtir. Bu, davalıya ait taşınmazın ikiye bölünerek ekonomik kullanım bütünlüğünün bozulmasının ve kesintisizlik ilkesinin ihlal edilmesinin, geçit hakkı tesis kararlarında uyulması gereken temel ilkelere aykırı olduğunu göstermektedir. Yüksek yargı kararlarından çıkarılan genel mantık, geçit hakkı taleplerinde adaletin sağlanabilmesi için, dava dosyasındaki tüm bilgi ve belgelerin dikkatli bir şekilde değerlendirilmesi ve kararların objektif kriterlere dayandırılması gerektiğidir. Bu süreçte, taşınmazın mevcut durumu, alternatif geçit güzergahlarının varlığı ve kullanılabilirliği, ekolojik ve ekonomik değerlerin korunması gibi faktörler önemli rol oynamaktadır:

Yargıtay 7. Hukuk Dairesi’nin 03.04.2023 tarihli, 2022/177 E., 2023/1918 K. sayılı kararı, mahkemelerin sadece davacının iddialarını değil, aynı zamanda mevcut alternatif yolları ve imar planlamalarını da dikkate alması gerektiğini belirtmiştir. Buna göre geçit hakkı tesisi taleplerinde mahkemeler, öncelikle davacının gerçekten bir geçit ihtiyacı olup olmadığını değerlendirmelidir. Bu tür davalar, genel olarak taşınmaz maliklerinin, mülklerine erişim sağlamak için komşu parseller üzerinden geçiş yapabilme hakkını elde etmeyi amaçlar. Ancak, mahkemenin bu ihtiyacı doğru bir şekilde saptaması ve karara bağlaması esastır. Davada, Yargıtay, ilk derece mahkemenin davacının geçit ihtiyacını doğru bir şekilde saptamadığını ve komşu parsel üzerinden geçit hakkı tesisine karar verirken yeterli inceleme yapmadığını belirtmiştir. Özellikle, dava dosyasına sunulan teknik bilirkişi raporunda, davacı parseline güney sınırından geçen ve henüz tam olarak kullanıma uygun hale getirilmemiş bir imar yolunun varlığından bahsedilmektedir. Yargıtay’ın kararında vurguladığı gibi, eğer bu yolun davacının geçit ihtiyacını karşılayacak şekilde düzenlenmesi mümkünse, bu, davacının mutlak bir yol ihtiyacının olmadığını gösterir ve böyle bir durumda, davalı parsel üzerinden ek bir geçit hakkı tesisine gerek kalmaz. Bu çerçevede, Yargıtay, imar yolunun durumunun ve davacının bu yolu kullanma imkanının daha kapsam ve detaylı bir şekilde incelenmesi gerektiğine hükmetmiş ve ilk derece mahkemesinin kararını bozmuştur.

Yargıtay 7. Hukuk Dairesi’nin 23.11.2023 tarihli, 2021/16898 E., 2023/8316 K. sayılı kararında, İzmit ilçesi, parselinde mülkiyet sahibi olan davacı tarafından, davalılara ait başka bir parsel üzerinden geçit hakkı kurulması talebiyle açılan dava, İlk Derece Mahkemesince reddedilmiştir. Davacı vekilinin itirazları üzerine, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından yapılan incelemede, geçit hakkı güzergahının uygun olmadığı sonucuna varılarak davacının talebinin reddi kararı onanmıştır. Davacı vekilinin temyiz başvurusu sonucunda Yargıtay; dava konusunun geçit hakkı talebi olduğunu, davacı taşınmazının genel yola bağlantısının sağlanması gerektiğini, kamu malı niteliğindeki yerlerden geçit hakkı tesisinin mümkün olup olmadığının araştırılması gerektiğini belirtmiştir. Ayrıca, geçit hakkı kurulacak taşınmazın kullanım amacı ve tarım arazilerinde geçit genişliğinin nasıl olması gerektiğine dair inceleme yapılarak, eksik inceleme yapıldığı gerekçesiyle İlk Derece Mahkemesi ve Bölge Adliye Mahkemesi kararlarının bozulmasına ve davaya ilişkin yeni bir değerlendirme yapılması için dosyanın İlk Derece Mahkemesine geri gönderilmesine karar verilmiştir.

Yargıtay 7. Hukuk Dairesi’nin 20.02.2024 tarihli, 2023/339 E., 2024/968 K. sayılı kararına göre, Muğla ili, Ortaca ilçesi, belirli bir mahallede bulunan ve davacılara ait olan 110 ada 81 parsel için, 89 parselden geçit hakkı tesisine ilişkin dava, İlk Derece Mahkemesince reddedilmiştir. Davalı vekili, davacıların taşınmazının zaten genel yola bağlantısı bulunduğunu, mevcut yola ihtiyaç varmış gibi bir durumun davacıların kendi aralarındaki taksim ve kullanım biçimi nedeniyle yaratıldığını savunarak davanın reddini talep etmiştir. Davacılar vekilinin istinaf başvurusu, İlk Derece Mahkemesi kararının usul ve yasaya uygun olduğu gerekçesiyle, Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddedilmiştir. Temyiz sürecinde, davacılar vekili tarafından yapılan başvuru, davacıların taşınmazının kullandığı kısmın genel yola bağlantısının olmaması nedeniyle geçit hakkı talebinin meşru olduğunu ileri sürerek, kararın bozulmasını istemiştir. Yargıtay 7. Hukuk Dairesi, yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Bölge Adliye Mahkemesi'nin kararında herhangi bir usul veya kanuna aykırılık bulunmadığına karar vererek, temyiz başvurusunu reddetmiş ve kararı onamıştır.

Yargıtay 7. Hukuk Dairesi’nin 25.01.2024 tarihli, 2024/95 E., 2024/518 K. sayılı kararı, ... Köyü'nde bulunan ve davacılara ait 352, 355, 356, ve 357 parsel sayılı taşınmazlara erişim sağlamak için 1975 yılında Orman İdaresi tarafından açılan ve hâlen kullanımda olan bir yolun, 354 parselin maliki olan davalı tarafından engellenmesi sebebiyle açılan geçit hakkı tesisi davası, İlk Derece Mahkemesince kısmen kabul edilmiştir. Davalı Hazine vekilinin temyizi üzerine, Yargıtay 14. Hukuk Dairesi, daha önceki bir kararında, geçit tesisi davalarında farklı güzergahlardan geçit kurulabileceğini, bu güzergah üzerindeki taşınmazların maliklerine dava dilekçesi ile husumet yöneltilmemiş olmasının kabul edilebilir bir yanılgıya dayandığını belirtmiş ve davacının bu kişilerin harçsız olarak davaya katılmalarını sağlamasına imkan verilmesi gerektiğini vurgulamıştır. İkinci bozmaya uyarak verilen mahkeme kararında, 356 ve 357 parsel sayılı taşınmazlar yönünden davacıların feragat etmeleri ve 352 parsel sayılı taşınmazın yola bağlantısının bulunması nedeniyle bu parsel yönünden davanın reddine karar verilmiştir. Temyiz sürecinde, davalı Hazine vekilinin, mahkemenin yalnızca bir güzergahı alternatif olarak kabul etmesi ve bu güzergah üzerinden geçit hakkı tesis etmesini hatalı bulduğu iddiasıyla kararın bozulmasını talep etmesine rağmen, Yargıtay 7. Hukuk Dairesi, mahkeme kararının usul ve yasaya uygun olduğunu ve bozmaya uyulmak suretiyle yapılan incelemeler sonucunda verilen kararda herhangi bir hukuki isabetsizlik olmadığını belirterek kararı onamıştır.

Yargıtay 7. Hukuk Dairesi’nin 23.01.2024 tarihli, 2023/374 E., 2024/429 K. sayılı kararı, 172 ada 13 parsel sayılı taşınmaz lehine davalılara ait taşınmazlar aleyhine geçit hakkı kurulması talebi üzerine açılan dava, İlk Derece Mahkemesince kısmen kabul edilmiştir. Davalılar, davacının geçit ihtiyacının olmadığını ve kötü niyetli olduğunu savunarak davanın reddini talep etmişlerdir. Mahkeme, 06.03.2020 tarihli bilirkişi raporunda 3 numaralı güzergah olarak belirlenen yolu esas alarak, 172 ada 13 parsel sayılı taşınmaz lehine geçit hakkı kurulmasına karar vermiştir. Bu karar, davalı vekilince istinaf edilmiş ancak Bölge Adliye Mahkemesince başvuru esastan reddedilmiştir. Temyiz sürecinde, davalı vekili, seçilen 3 numaralı güzergahın gerekçesinin yeterince açıklanmadığını ve geçit bedelinin düşük belirlendiğini ileri sürmüş, ancak Yargıtay 7. Hukuk Dairesi, Bölge Adliye Mahkemesi kararının usul ve yasaya uygun olduğunu, komşuluk hukuku ve fedakarlığın denkleştirilmesi ilkelerine göre 3 numaralı güzergah üzerinden geçit hakkı kurulmasında bir isabetsizlik olmadığını belirterek kararı onamıştır.

Yargıtay 7. Hukuk Dairesi’nin 22.01.2024 tarihli, 2023/5864 E., 2024/358 K. sayılı kararı, 202 ada 3 parsel sayılı taşınmaz lehine davalılara ait taşınmazlar aleyhine geçit hakkı tesisine ilişkin talep üzerine açılan dava, İlk Derece Mahkemesince kısmen kabul edilmiştir. Davalılar davanın reddini talep etmiş, ancak mahkeme, davanın kabulü yönünde karar vermiştir. Bu karar, davalı vekili tarafından istinaf edildikten sonra temyiz edilmiş, Yargıtay 14. Hukuk Dairesi tarafından mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir. Bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılamada, asıl ve birleştirilen davanın kabulüne karar verilmiştir. Davalı vekilinin temyiz başvurusu sonrası, Yargıtay 7. Hukuk Dairesi, mahkeme kararının usul ve yasaya uygun olduğunu, geçit hakkı kurulmasında seçilen güzergahın ve geçit bedelinin belirlenmesinde bir isabetsizlik olmadığını belirterek kararı onamıştır.

Yargıtay 7. Hukuk Dairesi’nin 23.11.2023 tarihli, 2022/5110 E., 2023/5696 K. sayılı kararında, İzmit ilçesi, belirli bir köyde, davacının maliki olduğu 129 ada 219 ve 220 parsel sayılı taşınmazlar için, 135 ada 172 parsel sayılı taşınmazdan geçit hakkı kurulmasını talep eden dava, İlk Derece Mahkemesince reddedilmiştir. Davacı vekili, mevcut bir köprünün kullanıldığını ve bir ... yatağının bu köprü sayesinde geçilebileceğini, dolayısıyla 3 numaralı alternatif güzergahın gerekli olmadığını savunmuştur. Ancak, mahkeme davacı vekilinin bu iddialarını reddetmiş ve davanın kabul edilemez olduğuna karar vermiştir. İstinaf başvurusu sonucunda Bölge Adliye Mahkemesi, İlk Derece Mahkemesi'nin kararını onamıştır. Davacı vekilinin temyiz başvurusu üzerine, Yargıtay, mahkemece yapılan incelemede eksiklikler olduğunu ve geçit hakkı davalarında kesintisizlik ilkesinin göz önünde bulundurulması gerektiğini belirtmiştir. Yargıtay, geçit hakkı kurulması talebinin, mevcut durumda bir köprünün kullanıldığını ve mümkün alternatiflerin değerlendirilmesi gerektiğini vurgulayarak, bu eksiklikler sebebiyle Bölge Adliye Mahkemesi'nin bu kararı onayan istinaf kararını bozmuştur.

Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi'nin 19.06.2023 tarihli, 2023/1493 E., 2023/1680 K. sayılı kararı, mahkemece, davacının Samsun İli, Vezirköprü İlçesi, Orta Mahalle'de bulunan, köy yoluna çıkışı olmayan 102 ada, 2 parsel sayılı taşınmazı için, davalılara ait 102 ada, 11 parsel sayılı taşınmaz üzerinden daimi geçit hakkı tesis edilmesi talebi incelenmiştir. Davacı, söz konusu geçit hakkının tesis edilmesi halinde, taşınmazının genel yola ulaşımının sağlanacağını, davalılara uygun tazminat ödemeye hazır olduğunu ifade etmiştir. Davalılar ise, davacının iddialarının gerçeği yansıtmadığını, daha uygun alternatif yolların bulunduğunu savunmuştur. İlk derece mahkemesi, fen bilirkişi raporuna dayanarak, 102 ada 2 parsel sayılı taşınmaz lehine, 102 ada 11 parsel sayılı taşınmaz üzerinden geçit hakkı tesisine karar vermiştir. Ancak, bu karar davalı tarafından temyiz edilmiş, Yargıtay tarafından iki kez bozulmuştur. Yargıtay'ın bozma gerekçeleri arasında, taşınmazın genel yola kesintisiz bağlantısının sağlanamaması ve ... yatağı üzerinden geçit hakkı kurulamayacağı yer almaktadır. İstinaf başvurusu üzerine, Bölge Adliye Mahkemesi, ilk derece mahkemesinin kararını kaldırmış, davacı taşınmazın yakınlarındaki tüm yolları gösterir şekilde geniş kapsamlı krokisinin getirtilmesi, mevcut alternatifler dışında başka geçit hakkı tesis edilebilecek seçeneklerin bulunup bulunmadığının belirlenmesi gerektiğine karar vermiştir. Mahkeme, ayrıca, fen bilirkişisinden, 3402 Sayılı Kadastro Kanunu'nun 22/a maddesi uyarınca yapılmakta olan yenileme kadastro çalışması varsa bu çalışmanın sonuçlarının beklenmesini, yoksa daha uygun alternatif bulunamaması durumunda geçit hakkı tesis edilecek kısmın güncel değerinin belirlenmesini istemiştir.

Yargıtay 7. Hukuk Dairesi’nin 02.03.2023 tarihli, 2023/784 E., 2023/1274 K. sayılı kararında, Geçit hakkı davalarında bilirkişi raporlarının ve krokilerin, davacının geçit ihtiyacının ne şekilde olduğunu ve taşınmazların sınırlarını açık olarak gösteren resmi belgelerle uyumlu şekilde düzenlenmesi gerektiği vurgulanmaktadır. Karar, geçit hakkı tesisine ilişkin davaların incelenmesi sırasında, mahkemelerin denetime elverişli olmayan raporlara dayanarak karar vermemesi gerektiğini ortaya koymaktadır.

Yargıtay 7. Hukuk Dairesi’nin 09.02.2023 tarihli, 2022/6816 E., 2023/760 K. sayılı kararında, geçit hakkı davalarında, özellikle taşınmazların ekonomik kullanım bütünlüğünün bozulmaması ve kesintisizlik ilkesinin ihlal edilmemesi gerektiği vurgulanmıştır. Mezkûr karar, davalıya ait taşınmazın ikiye bölünerek ekonomik kullanım bütünlüğünün bozulmasının ve kesintisizlik ilkesinin ihlal edilmesinin, geçit hakkı tesis kararlarında uyulması gereken temel ilkelere aykırı olduğunu göstermektedir.

VII. Sonuç

Bu çalışmada, geçit hakkının Türk Medeni Kanunu kapsamında tesis edilmesinin hukuki, tarımsal ve ekonomik boyutlarını inceledik. Geçit hakkı, taşınmaz sahiplerinin mülkiyet hakları ile kamu yararı arasındaki dengeyi sağlamak adına önemli bir hukuki düzenlemedir. Makalemiz, geçit hakkının sadece hukuki bir zorunluluk değil, aynı zamanda tarımsal faaliyetler, çevresel sürdürülebilirlik ve ekonomik değerler üzerinde önemli etkileri olduğunu ortaya koymaktadır. Bu nedenle, geçit hakkının tesis edilmesi sürecinde, mülkiyet hakları ile çevresel ve tarımsal dengelerin korunması önem taşımaktadır.

Geçit hakkının tesis edilmesi, sadece taşınmaz sahiplerinin erişim ihtiyaçlarını karşılamakla kalmaz, aynı zamanda tarımsal üretkenlik ve ekolojik dengeler üzerinde de etkiler yaratmaktadır. Özellikle tarımsal alanlarda, geçit hakkının yaratacağı etkilerin minimize edilmesi için alternatif güzergahların dikkatli bir şekilde değerlendirilmesi gerekmektedir. Geçit hakkının tesisinde, tarımsal üretim üzerinde doğrudan ve dolaylı etkilerin yanı sıra ekolojik dengenin korunması da gözetilmelidir. Bu anlamda, geçit hakkının tesis edilmesi sürecinde, mülkiyet hakları ile çevresel ve tarımsal değerler arasında adil bir denge sağlanmalıdır. Geçit hakkının ekonomik değerlendirmesi, ortaya çıkan maliyetlerin ve faydaların adil bir şekilde dağıtılmasını sağlamak için şüphesiz ki öneme sahiptir. Bu süreçte, doğrudan ve dolaylı maliyetler, alternatif güzergahların seçimi ve yerel ekonomi üzerindeki etkiler geniş kapsamlı bir şekilde incelenmelidir. Geçit hakkının ekonomik açıdan sürdürülebilir ve adil olmasını sağlamak amacıyla kapsamlı bir maliyet-fayda analizi yapılmalıdır. Sonuç olarak, geçit hakkının tesis edilmesi sürecinde hukuki, tarımsal ve ekonomik boyutların bütüncül bir yaklaşımla ele alınması ve tüm tarafların hak ve çıkarlarının dengeli bir şekilde korunması gerekmektedir. Bu bağlamda, geçit hakkının daha adil ve sürdürülebilir bir şekilde uygulanabilmesi için mevcut sorunların ve uygulamaların gözden geçirilmesini, taraflara daha az külfet getiren, usul ekonomisine uygun, daha hızlı ve etkin uygulamalara geçilmesini, hem bireysel hem de kamu yararını en üst düzeyde koruyacak doğrultuda ele alınması gerektiğini temenni ederiz.