Adalet Bakanlığı tarafından düzenlenen Hukuk Eğitimi Sempozyumu’nun açılış programına katılan Bakan Gül, adaletin herkesin ortak değeri söyledi. Yargı Reformu Strateji Belgesi (YRS) ve İnsan Hakları Eylem Planı’nda (İHEP) geniş yer verilen hukuk eğitimi kalitesinin arttırılması hususunda sempozyum verilerinin büyük önem taşıdığını anlatan Bakan Gül, sunum yapacak akademisyenlere teşekkür etti.

HAKİMLİK VE SAVCILIK TÜM YÖNLERİYLE EKSİKSİZ İFA EDİLMESİ GEREKEN GÖREVLERDİR

Adalet Bakanı Gül, adaletin herkesin ortak değeri olduğunu, ‘insanı yaşat ki devlet yaşasın’ anlayışının temelinin adaletin yaşatılması olduğunu belirterek, "İnsan ancak adaletle yaşar" dedi. Yargısal adaletin verdiği kararların kişi hayatını doğrudan etkilediğini ve çok ciddi sorumluluk gerektirdiğini vurgulayan Bakan Gül, yargının sorumluluğu ve görevinin, yargısal adaleti kusursuz bir şekilde dikkat ve özenle yerine getirmesi olduğunu kaydetti. Bakan Gül, hakimlik ve savcılık mesleğinin kişisel hatayı kabul etmeyeceğini ifade ederek, “Hakimlik ve savcılık tüm yönleriyle eksiksiz ifa edilmesi gereken görevlerdir. Mecellede, hakim tarif edilirken ‘hakim, fehim, müstakim, emin, metin olmalıdır’ denilmiştir. Türk Yargı Etiği bildirgesi ile tüm yargı mensuplarının bu anlamda milletimiz adına beklentisi ortaya konuldu. Etikte, ‘Doğruluk, tutarlılık, dürüstlük, eşitlik, ehliyet, liyakat ve kendini sürekli geliştirme perspektifleri Türk yargı mensuplarının olmazsa olmaz değerleridir’ denildi. Türkiye’de özellikle bir yargı mensubunun bu özelliklere sahip olabilmesi için iyi bir eğitim, sağlam bir kişilik ve yeterli hayat tecrübesine sahip olması gerekmektedir.” diye konuştu.

YRS’DE HUKUK EĞİTİMİNE ÇOK ÖNEMLİ YER VERİLDİ

Bazı yargı kararlarının toplum tarafından kabul görebileceğini, bazılarının ise yargıya güveni zedeleyebileceğini ifade eden Gül, her iki sonucun da yargı mensubunun elinde olduğunu söyledi. Yargı mensubuna bu vasıfları sağlayanın eğitim ve hukuk olduğunu kaydeden Bakan Gül şöyle konuştu:

“Bu sebeple sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan tarafından kamuoyuna açıklanan Yargı Reformu Strateji Belgesi’nde (YRS) hukuk eğitimine çok önemli yer verdik. Bu çerçevede özellikle hukuk fakültelerine girişte aranan başarı ölçütü bildiğiniz gibi 2019 yılında önce 190 binden 125 bine, şimdi de 100 bine yükseltildi. Bu bir başlangıçtır. Esas itibariyle hukuk fakültelerinde eğitim kalitesini arttırarak bu sürecin tamamlanması gerektiğine inanıyoruz.  Nitelikli hukuk, nitelikli hukukçuyla ancak mümkün olur kanaatindeyiz. İster yargı çalışanı, ister yargı mensubu olsun kişinin bitirdiği üniversite onun aldığı hukuk eğitimi onun vereceği yargı hizmetlerinin çıtasını belirleyecektir.”

HUKUK FAKÜLTESİ TABELASI ASILMASI BİNAYI HUKUK FAKÜLTESİ YAPMAZ

Hukuk fakültesinin, hukuk mantığının nakşedildiği ve yansıtıldığı bir laboratuvar ve ömür boyu sürecek adalet yolculuğunun ana dilinin öğretildiği bir beşik olduğunu belirten Bakan Gül, nitelikli yargı mensubu yetiştirilebilmesi için eğitimin önemini anlattı. Bir binaya hukuk fakültesi tabelasının asılmasının orayı hukuk fakültesi yapmayacağını ifade eden Bakan Gül, "Güncel hukuk vizyonunun ve eser üretme çabasının kapısından içeri girmediği, akademik kadrosu yetersiz bir binaya hukuk fakültesi tabelası asılması onu hukuk fakültesi yapmaz. Sadece tabelayla olan bir değer değildir. Hukuk fakültesi hukuk mantığının orada nakşedildiği yansıtıldığı bir laboratuvardır. Bir ömür boyu sürecek adalet yolculuğunun ana dilinin öğretildiği bu işin adeta beşiğidir. Geleceğin iddianamelerini, yargı kararlarını, savunma hakkını, mağdur hakkını, hak ve özgürlük perspektifini şekillendirir. Yine özgür düşüncenin hak bilimcinin eşitlik ve adalet duygusunun da doğal ortamıdır.”

Hukuk fakültelerine ihtiyaca göre öğrenci alınması gerektiğini vurgulayan Bakan Gül, sempozyumun sonuçlarının da Yükseköğretim Kurulu tarafından dikkate alınması gerektiğini söyledi.

OLGUNLUKLA MESLEĞE BAŞLAYANLAR TECRÜBEYLE BİLGE HUKUKÇULAR OLACAKTIR

Hukukçuların dünya görüşü ne olursa olsun karşısına çıkan tüm meselelerde hukukçu kimliğiyle çözüm bulması gerektiğini anlatan Bakan Gül, “Hak kavramının siyasi düşüncesi olmaz. Mağdurun ‘benden olanı, senden olanı’ olmaz, mağdur mağdurdur. Savunma hakkının, insan onurunun ‘ona göresi, bana göresi’ asla olamaz. İşte o olgunlukla mesleğe başlayanlar yıllar içerisinde edindikleri tecrübelerle bilge hukukçular olacaktır” dedi.

‘KİM OLSA AYNI KARARI VERİRDİ’ DEDİRTEBİLECEĞİMİZ KARARLAR GÜVEN DOĞURUR

Hukuk mesleklerine giriş sınavının 1’inci Yargı Paketi ile getirildiğini belirten Bakan Gül, eğitim müfredatının gelişmesinin hukuk eğitiminin gelişmesi açısından önemli olduğunu söyledi. Bakan Gül, metodoloji, adalet psikolojisi, gerekçe, hukuk dili, hukuk felsefesi, hukuk sosyolojisi gibi alanların hukuk müfredatında çok daha güçlü bir şekilde yer alması gerektiğini belirterek, teorik ve pratik eğitimin iç içe olmasının önemine değindi. Bakan Gül bu çerçevede hakim ve savcı yardımcılığının meclisin de takdiri ile hayata geçirilmesi ile, adliyenin tozunu yutan, dosyaların ne anlama geldiğini bilen, işin pratiğini çözen hakim ve savcıların kürsüye çıkmasını hedeflediklerini söyledi. Hukuk mesleklerinin faaliyet alanının çeşitli olduğunu anlatan Bakan Gül şöyle konuştu:

“Burada aslolan kanun adamı olmak değil, ezbercilikten uzak duran muhakeme yeteneği gelişmiş hukukçulara ihtiyaç var. Hukuk insanı, bir çarpım tablosu gibi kanun  ezberleyen kişi değildir. Özellikle burada tüm bu muhakeme yeteneği ile yargısal kararların çıtası daha güçlü olacaktır. Aksi takdirde apaçık hakaret olan bir şeye eleştiri, apaçık eleştiri olan bir söze de hakaret nitelemesi karşımıza çıkabilir. ‘Kim olsa aynı kararı verirdi’ dedirtebileceğimiz ve görebileceğimiz ölçüde yargısal kararlar güven doğurur itimat ortaya koyar. Hukuk fakültesinden mezun olacak bir genç arkadaşımız daha öğrencilik yıllarında daha hakim olmadan, bütün eğitim hayatı boyunca adalet figürünün gözü bağlıdır. ‘O ne demiş, bu ne demiş, ben ona bakmam dosyaya bakarım’ anlayışıyla, kültürüyle yetişirse hakim olduğunda işte bu adalet figürünün gözünün bağını açmaz ve dosyaya bakar, konjonktürden etkilenmez, kimin ne dediğinden etkilenmiş sadece delile bakar.”

HUKUK EĞİTİMİ MÜFREDATINA HUKUK TÜRKÇESİ DE DAHİL EDİLMELİ

Bakan Gül, kararların anlaşılabilir olması açısından yargıda Türkçe’nin doğru kullanılmasının önemine de vurgu yaparak, “Karşımıza çıkan önemli bir başlık da güzel Türkçemizin kullanılmasıdır. Esas itibariyle yargı mercileri verdiği kararların mantık olgusu çerçevesinde Türkçe’yi güzel, anlaşılır şekilde kullanması da çok önemlidir. Hukuk eğitiminde bu çerçevede hukuk fakülteleri müfredatına Hukuk Türkçesi dersinin de olmasında fayda görüyorum. Bu konunun uzmanlar tarafından değerlendirileceğine inanıyorum.” dedi.

Anayasa'nın dilinin açık olmaması nedeniyle zaman zaman istismar edildiğini ve bu yüzden Türkiye'nin geçmişte ağır bedeller ödediğini anlatan Bakan Gül, "Toplumsal sözleşme olan Anayasa'nın, toplumun dili olan güzel, berrak Türkçe ile Karacaoğlan'ın, Yunus Emre'nin diliyle bezenmesi gerekir. Tüm süreçlerde, hem metinlerde hem de kararlarda Türkçemizin en saf haliyle yer alması da eğitimde önemli bir başlıktır." diye konuştu.   

YARGITAY BAŞKANI AKARCA: İNSAN SEVGİSİ VE NEZAKET ÜZERİNDE YÜKSELEN, DEMOKRATİK DEĞERLERİ BENİMSEMİŞ HUKUKÇULARA İHTİYAÇ VAR

Açılış törenine katılan Yargıtay Başkanı Mehmet Akarca, hukukun temel işlevinin toplumsal barışı ve düzeni sağlamak, adaleti gerçekleştirmek, hak ve özgürlükleri korumak hukuki güvenliği temin etmek olduğunu anlattı. Hukukun hukukçulara emanet edildiğini belirten Akarca, hukuk eğitiminin önemini vurgulayarak şunları söyledi:

“Hukukçunun yazılı anlatım becerisinin üst seviyede olmasını zorunlu görüyorsak, lisans eğitimi de dahil olmak üzere tüm eğitim hayatını test sınavlarıyla geçiren bir kişiden iyi hukukçu olmasını beklemek gerçekçi olmayacaktır. O halde hukuk eğitimi konusu ele alınırken lisans öncesi eğitim, lisans eğitimi ve lisans sonrası eğitim olmak üzere üç aşamalı bir değerlendirme yapılabilir. Lisans öncesi eğitime gelince bir hukukçu analitik düşünce ve sorgulama yeteneğine sahip olabilir. İçinde yaşadığı toplumu yakından tanıyan bir birey olarak sosyal sorumluluk taşımaktadır. Bu niteliklerin ise öncelikle temel eğitim aşamasında çocuklarımıza kazandırılması gerekir. İnsan sevgisi, saygı, nezaket, hoşgörü ve karşılıklı anlayış üzerinde yükselen demokratik değerleri benimsemiş hukukçulara ihtiyaç var. Aksi halde ne kadar iyi eğitim verilirse verilsin arzulanan niteliklere sahip hukukçuların yetişmesi mümkün olamayacaktır.”

Hukukçunun kalitesinin arttırılması için bazı yapısal tedbirlerin alınması gerektiğini kaydeden Akarca, “Ölçemediğinizi kontrol edemezsiniz. Kontrol edemediğinizi yönetemezsiniz. Yönetemediğinizi geliştiremezsiniz. Bu nedenle geleceğin hukukçularını yetiştiren hukuk fakültelerinin ve öğretim üyelerinin başarı düzeylerini şeffaflık ve hesap verilebilirlik ilkelerine göre ölçebilmeliyiz. Hukuk eğitimini ele alırken meselenin bu yönü de ihmal edilmemelidir.” dedi.

DANIŞTAY BAŞKANI YİĞİT: HUKUKÇULARIN MESLEKİ EĞİTİMİNİN HAYAT BOYU SÜRMESİ ELZEMDİR

Danıştay Başkanı Zeki Yiğit de yaptığı konuşmada iyi bir hukukçu olmak için felsefe, mantık, bilişim, sosyoloji gibi disiplinlerden yararlanılmasının, iyi bir hukukçu yetiştirmek için de araştırmayı, sorun çözmeyi, stratejik düşünmeyi teşvik eden kısaca eğitim ve öğretim sürecinde öğrenciyi etkin kılan bir yöntemin kullanılmasının zorunlu olduğunu vurguladı. Hukukçuların eğitiminin hukuk fakültelerindeki eğitim ile sınırlı kalmaması gerektiğini söyleyen Yiğit,  “Hukukçuların mesleki eğitimlerinin meslek hayatı boyunca sürmesi elzemdir.” dedi.

Adalet Bakanlığı Strateji Geliştirme Başkanı Ertuğrul Çekin de hukukun her geçen gün değişmekte ve gelişmekte olduğunu belirterek, donanımlı ve yetkin hukukçular yetiştirilebilmesi için zincirin her halkasının önemli olduğunu vurguladı.

Birçok üniversiteden 30 akademisyenin 8 ayrı oturumla sunum yapacağı sempozyum, yarın da devam edecek...