1. İLAN YOLUYLA ÖDÜL SÖZÜ VERME KAVRAMI VE HUKUKİ MAHİYETİ

İlan yoluyla ödül sözü verme konusu TBK m. 9’da düzenlenmiştir. Buna göre bir sonucun gerçekleşmesi karşılığında ödül vereceğini ilan yoluyla duyuran kimse, sözünü yerine getirmekle yükümlüdür.

İlan yoluyla ödül sözü verme veya 818 sayılı Borçlar Kanunu’ ndaki tabirle ilan suretiyle yapılan vaad, ‘‘bir işin yapılması veya bir sonucun elde edilmesi karşılığında bir ödül verileceğinin ya da bir menfaat sağlanacağının topluma veya bir topluluğa hitaben bildirilmesine ilan yoliyle yapılan vaad denir’’ olarak açıklanmıştır[1].

Daha detaylı bir tanımlama şu şekildedir; ‘‘İlan suretiyle yapılan vaad, muayyen bir işin yapılması ve bilhassa muayyen bir neticenin elde edilmesi için gayri muayyen bir şahsın veya şahısların teşebbüslerini harekete geçirmek maksadıyla ve o muayyen işin yapılmasına veya neticenin elde edilmesine karşılık umuma yapılan bir ilanla mükâfat vaadini tazammun eden bir taahhüddür’’[2].

İlan yoluyla ödül sözü verme kavramını, ödüllü yarışma vaadini içinde alarak yapılan bir tanımlama da şudur, ‘‘Bir kişinin umuma ilanda bulunmak suretiyle ya belli bir sonucu elde eden kişilere ya da belirli kişiler arasında yapılan yarışmada dereceye girenlere bir ödül vermeyi üstlenmesidir’’[3].

Ödüllü yarışma vaadi ise ilan suretiyle yapılan vaadin özel bir türü olarak nitelendirilmiştir ve ödüllü yarışma, ‘‘yapılan ilanda belli bir zaman tayin edilmiş ve bir işi bu zaman içinde en iyi şekilde yapana bir ödül verileceği vaadedilmişse, ödüllü yarışma söz konusu olur’’[4] denmek suretiyle tanımlanmıştır.

Bizce ilan yoluyla ödül sözü verme, belirli olmayan kişilere ilan yoluyla belirli bir iş yapılması veya sonuç elde edilmesi karşılığında ödül verme sözünün bildirilmesidir.

İlan yoluyla ödül sözü vermenin hukuki mahiyeti hakkında doktrinde farklı görüşler bulunmaktadır.

İlk olarak, ilan yoluyla ödül sözü vermenin tek taraflı bir hukuki işlem olduğu savunulmaktadır. Bu görüşe göre ilan yoluyla ödül sözü verme, karşı tarafın kabulüne bağlı olmaksızın, ödül sözü verenin tek taraflı olarak kendi irade beyanıyla mükellefiyet altına girmesiyle oluşacağı belirtilmektedir[5].

İlan yoluyla ödül sözü vermenin tek taraflı bir hukuki işlem olduğu görüşüne bazı eleştiriler getirilmiştir. Öncelikle bir borç ilişkisinden söz edilebilmesi için alacaklı ve borçlu olmak üzere iki taraf gerekli olmaktadır. İşlem yapıldığı anda alacaklısı henüz belli olmayan ilan yoluyla ödül sözü verme hususunda borç ilişkisinin nasıl olacağı belli değildir.

İkinci bir eleştiri ise, bu görüşün kabul edilmesi halinde, işi yapan veya sonucu kabul eden kişinin ödülü kabul etme zorunluluğudur; ancak TBK’ da ilan yoluyla ödül sözü verme konusunda ödülü kabul zorunluluğunu doğuran bir hüküm mevcut değildir.

Son olarak, tek taraflı irade beyanıyla meydana gelmiş bir işlemin sınırlarının belirlenmesi konusunda zorluk yaşanacağından bahisle bu görüş eleştirilmiştir[6].

İlan yoluyla ödül sözü vermenin hukuki mahiyeti konusunda diğer bir görüş bazı yazarlar tarafından öneri-sözleşme görüşü olarak nitelendirilirken[7], bazı yazarlar sözleşme görüşü ve icap görüşünü ayrı ayrı nitelendirmektedirler[8]. Öncelikle, sözleşmenin kurulması için icap ve kabul aşamaları tamamlanmış olması gerekmektedir. Kanaatimizce, öneri-sözleşme görüşü olarak birlikte açıklamak daha uygun olacaktır.

Buna göre, ödül sözü verenin, belirli olmayan kişilere yaptığı ilan öneri olarak, diğer tarafın işi yapması veya sonucu gerçekleştirmesi ise fiili kabul olarak nitelendirilmektedir. Bu sebeple, ilan yoluyla ödül sözü verme, belirli olmayan kişilerle yapılan bir akit olarak nitelendirilmektedir ve bu akdin de hizmet, eser veya başkaca bir akit olduğu savunulmaktadır[9].

‘‘Öneri görüşü kabul edilecek olursa, ödül sözü verenin sözünden dönmesi mümkün değildir. Zira, öneri, sahibini belirli şartlarla belirli süre bağlar. Oysa burada ödül sözü veren, sözünden dönebilmektedir. Bu da ilan yoluyla ödül sözü vermenin hukuki mahiyetinin sözleşme veya öneri olmadığını göstermektedir’’[10].

Yargıtay ilan yoluyla ödül sözü verme konusunu bazı kararlarında bağışlama taahhüdü olarak nitelendirmiştir, bazı kararlarında ise TBK. m. 9 kapsamında olduğunu belirtmiştir[11].

2. İLAN YOLUYLA ÖDÜL SÖZÜ VERMENİN ŞARTLARI

I. İLAN YOLUYLA ÖDÜL SÖZÜ VERME

A. Söze İlişkin Şartlar

1. Bir Sözün Verilmiş Olması

Öncelikle ilan yoluyla ödül sözü vermenin gerçekleşebilmesi için, medeni hakları kullanma ehliyetine sahip bir gerçek veya tüzel kişinin ödül sözü vermesi gerekmektedir[12].

2. Sözün Umumiliği

Sözün umuma yapılması gerekmektedir. Yani sözün belirli bir kişiye veya sayıca belirli bir gruba değil genele yapılması gereklidir. Burada ilanın tüm halka yapılması şart değildir, örneğin bir okula veya bir derneğe de yapılan ilan da umuma yapılmış sayılmaktadır. Burada önemli olan kişilerin ve sayının belirli olmamasıdır. Eğer ödül sözünün verileceği kişiler veya kişilerin sayısı belirliyse bu durum ilan yoluyla ödül sözü vermenin, yani TBK. m. 9’un dışında kalmaktadır; çünkü kişilerin ve kişilerin sayısının belirli olmaması gerekmektedir[13].

3. Sözün Açıklığı

TBK. m. 9 ilan yoluyla ödül sözü verme başlığını taşımaktadır, bundan bahisle burada ödül sözü verme fiilinin ilan yoluyla, başka bir deyişle açık olarak yapılmasından bahsedilmiştir; fakat herhangi bir şekle tabi tutulmamıştır. Önemli olan açık bir ilanın yapılmış olmasıdır. Buna göre ilan, gazetelere, dergilere ilan verilerek, duvarlara afiş yapıştırarak, bir topluluğa sözlü olarak, sinema televizyonlarda göstererek ve hatta uçaklardan kağıtlar atarak ilan edilmesi açık ilan olarak nitelendirilir. Bu ilan yazılı veya sözlü şekilde yapılabileceği gibi, ilgililerin huzurunda veya gıyabında da yapılabilmektedir[14].

4. Sözün Ciddiyeti

İlan yoluyla ödül sözü vermenin hüküm ifade edebilmesi için verilen sözün ciddi olması gerekmektedir. Sözün ciddiyetine hâkim ilgili hükümlere bakarak ve sözü veren kişinin gerekli ciddiyete sahip olup olmadığına bakarak somut olaya göre karar verecektir[15].

Hâkim, ödül sözü veren kişinin ciddiyetini incelerken özellikle TMK. m. 2’ye bakacaktır. Burada ödül sözü veren kişinin gerekli ciddiyetinin olmadığı görülürse ve diğer taraf bu söze güvenerek işi yapmak için veya sonucu gerçekleştirmek için masraf yaptıysa, bu masrafları güven sorumluluğuna göre sözü veren taraftan isteyebilecektir[16].

B. Ödüle İlişkin Şartlar

1. Ödül Belli veya Belirlenebilir Olmalı

Ödülün belli veya belirlenebilir olmasından kasıt, ilan yapıldığı zaman ödülün ne olduğunun belli veya belirlenebilir olmasıdır. Yani sonucu gerçekleştirecek veya işi yapacak olan kişi işi yapınca veya sonucu gerçekleştirince alacağı ödülü biliyor olması gerekmektedir. Belli bir miktar gösterilmese bile, ödül verilecektir denilerek ilan yapılırsa ve verilecek ödül yaklaşık olarak belirlenebiliyor ise TBK. m. 9 anlamındaki ilandan bahsedilebilir; ancak ödül işin niteliğinden dahi anlaşılamıyorsa, bu durumda TBK. m. 9 anlamında ilandan bahsedilemeyecektir[17].

2. Ödül Para ile Ölçülebilir Olmalı

Ödülün para ile ölçülebilir olmasından bahsedilmiştir; fakat ödülün para olma zorunluluğu yoktur. Ödül olarak nakit para verilebileceği gibi, maddi kıymeti olan bir hak veya hizmet de olabilir. Ödül sözü veren, eşyanın mevcut olduğunu, eşyanın ayıplı olmadığını ve eşya üzerinde üçüncü kişilerin üstün haklarının mevcut olmadığını temin etmesi gerekmektedir[18].

3. Ödül Kanuna Aykırı Olmamalı

Ödülün kanuna, kamu düzenine, ahlaka, kişilik haklarına aykırı olmaması ve ödülün yerine getirilmesinin imkânsız olmaması gerekmektedir[19].

C. Edaya İlişkin Şartlar

1. Yapılan İlan Bir Edim İçermelidir

İlanda belirtilen işin yapılmasının veya sonucun gerçekleşmesinin karşılığı olarak ödül sözü verenin ilanda sözünü verdiği ödülü vermesi gerekmektedir. Başka bir deyişle, kişinin kendisinde bulunan durum için verilen ödül bu madde kapsamına girmemektedir; çünkü ödülün karşılığı olarak edim öngörülmüştür. Bunun yanında, borç konusu olabilen her edim madde kapsamına girmektedir. Bir örnek vermek gerekirse, güzellik yarışmasında birinci olmak bir edim olmadığı için bu madde kapsamında değerlendirilmez; fakat bir suçlunun bulunması bir edim olduğu için ödül sözüne konu olabilir. TBK. m. 9 hükmünde bahsi geçen edim yapma veya yapmama edimi olabilir; ancak edim hukuka veya ahlaka aykırı olamaz[20].

2. Eda Geçerli Olmalıdır

Yapılacak olan edim kanuna, kamu düzenine, ahlaka, kişilik haklarına aykırı olmamalı ve yerine getirilmesi imkânsız bir edim olmamalıdır[21].

II. ÖDÜLLÜ YARIŞMA VAADİ

Ödüllü yarışma vaadinin, ilan yoluyla ödül sözü verme konusunun özel bir halini oluşturduğundan bahsedilmiştir. Bu nedenle ödüllü yarışma vaadinde, ilan suretiyle ödül sözü vermenin şartlarına ek olarak başka şartların da bulunması gerekmektedir. Bunun nedeni, ödüllü yarışma vaadi ile ilan yoluyla ödül sözü verme arasında fark bulunmasıdır. İlan yoluyla ödül sözü vermede ödüle hak kazanabilmek için edimin ifası yeterlidir; ancak ödüllü yarışma vaadinde ödülün kazanılabilmesi için edimin ifası yeterli olmayıp edimin en iyi şekilde yapılması gerekmektedir. Başka bir deyişle burada bir yarışma ve bir derecelendirme mevcuttur. Yapılan ilan üzerine yarışmaya katılan tarafların hepsi edimi doğru bir şekilde ifa etmiş olsalar bile, aralarından sadece en iyi olan ödüle hak kazanacaktır. Tabi ki bunun için öncelikle belli bir süre öngörülmesi gerekmektedir.

Ödüle layık olacak edimde aranacak şartlar objektif olarak belirlenmelidir. Taraflar arasında eşitsizlik yaratarak belli bir kişiye ödülün verilmesi sağlanmamalıdır. Burada derecelendirme yapacak bir kişiye veya heyete ihtiyaç duyulabilir. Ödül vaadinde bulunan kişi yarışma konusundan anlamıyor olabilir ve bir jüri seçerek yarışmaya katılanları derecelendirmesini isteyebilir.

Burada da ödülün ahlaka, adaba, kişilik haklarına, kanuna aykırı olmaması ve imkânsız olmaması gerekmektedir. Görüldüğü üzere, ilan yoluyla ödül verme sözünde kanuna ve ahlaka aykırı bulunmama hususu aynen ödüllü yarışma vaadinde de geçerlidir[22].

3. İLAN YOLUYLA ÖDÜL SÖZÜNDEN DOĞAN GÜVEN SORUMLULUĞUNUN ŞARTLARI

I. TARAFLAR ARASINDA BİR GÜVEN İLİŞKİSİNİN KURULMASI

Güven sorumluluğundan söz edilebilmesi için öncelikle bir güven ilişkisinin ortaya çıkabileceği bir işlemin varlığına ihtiyaç duyulmaktadır ve kurulan bu güven ilişkisinin korunmaya değer bir güven olması gerekmektedir. Korunmaya değer güvenin objektif temellere dayanmış olması gerekmektedir. Başka bir deyişle, sadece güvenen kişi açısından değil, makul orta zekâlı bir kişi tarafından da, karşı tarafın davranışlarının güvene sebep olduğu anlaşılabilir olmalıdır. Güvenin varlığı sübjektif esaslara göre değerlendirilmemelidir. Kurulan bu güven ilişkisinin ihlal edilmesi halinde güven sorumluluğundan bahsedilebilecektir[23].

İlan yoluyla ödül sözü verme konusunda güven ilişkisinin oluşabilmesi için öncelikle ilan yoluyla ödül sözü vermenin şartları olan ilana ilişkin, ödüle ilişkin ve edime ilişkin şartların gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Bu şartlar yerine getirilmek suretiyle yapılan bir ilanı görerek, ilanda verilen söze güvenilmesi durumunda ilanı yapan ile ilanı görerek ödülün verileceğine güvenen kişi arasında güven ilişkisi ortaya çıkmaktadır. Aynı şekilde ödül sözü verme konusunda da, ödüllü yarışma vaadinin şartları yerine getirilerek yapılmış bir ilanı görerek ödül verme sözüne güvenen kişi ile sözü veren arasında bir güven ilişkisi meydana gelmiş bulunmaktadır. Burada bahsedilmesi gereken husus, tarafların henüz birbirlerini tanımamış ve hatta görmemiş olmaları durumunda dahi aralarında bir güven ilişkisinin mevcut bulunmasıdır. Burada sübjektif esasa göre bir değerlendirme yaparak güven ilişkisinin varlığını aramak yerinde olmayacaktır. Makul ve orta zekâlı bir kişinin ilanı gördüğünde sözü veren kişiye güven duyması, güven ilişkisinin varlığını açısından yeterlidir. Başka bir deyişle, ilanın yoluyla bir ödül sözünün verilmiş olması ve bir kişinin buna güvenmesi, güven ilişkisinin doğumu için yeterlidir.

İlan yoluyla ödül sözü verildikten sonra, ilandaki ödülün verileceğine güvenerek işlem yapan kişi veya kişiler, bazı masraflar yapmış olabilirler. Örneğin, bir ilan yapılarak, ilanda yazılı şartları taşıyan bir binanın maketinin yapılması karşılığında 10.000TL ödül verileceği yazılıysa ve bu ilanı gören kişiler, işe başlayarak mimarlarla anlaşmış veya maket yapımı için malzeme satın almışlarsa bu durumda ilana güvenerek işlem yapılması durumu söz konusudur. Güven sorumluluğundan bahsedilebilmesi için verilen ilana güvenilerek işlem yapılması gerekmektedir.

Ödüllü yarışma vaadi konusunda da aynı durum geçerlidir. İlan ile ödüllü yarışma vaadinde bulunulduktan sonra, bu ilanı gören kişinin ilandaki ödülün verileceğine ilişkin güven duyması güven ilişkisinin doğması için yeterlidir. Bir örnek vermek gerekirse, bir ilan yapılarak, ilandaki şartları taşıyan bir binanın maketini yapanlar arasından seçilecek olan birinciye 10.000TL, ikinciye 5.000TL ve üçüncüye 1.000TL ödül verilecektir denmişse ve kişiler ilana güvenerek bazı masraflar yapmışlarsa, burada da güvene dayanarak işlem yapılması söz konusu olacaktır.

II. FİİL İLE GÜVEN İLİŞKİSİNİN İHLALİ

Güven ilişkisinin doğduğu işlem ile güven ilişkisi meydana geldikten sonra taraflardan birinin fiili ile bu güven ilişkisini ihlal etmesi durumu güven sorumluluğunun ikinci şartını oluşturmaktadır.

İlan yoluyla ödül sözü vermede güven sorumluluğunun meydana gelebilmesi için, sözü veren ile bu söze güvenen kişi arasında meydana gelen güven ilişkisinin ihlal edilmiş olması gerekmektedir. Bu ihlal, ancak sözü verenin bir fiiliyle meydana gelebilecektir. İlan yoluyla ödül sözü verme konusunda, söze güvenen kişinin yapacağı fiil güven ilişkisini ihlal edemeyecektir. İlan yoluyla ödül sözü verme konusunda, güven ilişkisini ihlal eden fiil ödül sözü verenin sözünden caymasıdır. Ödül sözünü veren kişinin sözünden cayması durumu ödüllü yarışma vaadinde de mevcuttur.

İlan yoluyla ödül sözü verenin fiilinin sözden dönme olabilmesi veya başka bir şekilde sonucun gerçekleşmesini önlemesi durumu TBK. m. 9/2’de düzenlenmiştir. Buna göre; ‘‘Ödül sözü veren, sonucun gerçekleşmesinden önce sözünden cayarsa veya sonucun gerçekleşmesini engellerse, dürüstlük kurallarına uygun olarak yapılan giderleri ödemekle yükümlüdür. Ancak, bir ya da birden çok kişiye ödenecek giderlerin toplamı, ödülün değerini aşamaz’’. Hükümde, sonucun gerçekleşmesinden önce sözden cayma durumu veya sonucun gerçekleşmesinin önlenmesinden bahsedilmiştir. Edimin ifası anından itibaren ödül sözü verenin ödülü, edimi ifa edene verme yükümlülüğü ortaya çıkacaktır ve sözü veren, ödülü vermekten kaçınırsa burada caymadan söz edilemeyecektir.

III. ZARAR

Öncelikle, güven esasına göre sorumluluğun oluşabilmesi için bir zarar doğmuş olması gerekmektedir. Başka bir deyişle, zarar doğmadığı sürece güven esasına göre alınacak olan bir tazminattan bahsedilemeyecektir. Burada zarar, malvarlığı zararı olarak nitelendirilen maddi zarar olabileceği gibi kişilik haklarına verilen manevi zarar da olabilir. Fakat güven sorumluluğu söz konusu olduğunda önemli olan menfi ve müspet zarar kavramlarıdır[24]. Maddi zarar, mevcut mal varlığının azalması suretiyle ve meydana gelecek mal varlığının azalması ya da mevcut malvarlığının artmasına engel olunmasıyla ortaya çıkabilir. Buradaki zarar daha çok, zarar gören şahsa hasıl olan haklı güveninin boşa çıkmasından dolayı maruz kaldığı (menfi) zarardır[25]. Müspet zarar ise, sözleşme gereği gibi ifa edilseydi kişinin ekonomik durumundaki meydana gelmesi gereken artış ile şimdiki durumu arasındaki fark olarak açıklanabilir. Burada kazanç kaybı söz konusudur. Manevi tazminatlar ise, sözleşme sorumluluğu kapsamında nasıl değerlendirildiği ile ilgilidir. Zarar meydana geldiğinde, kişilik varlığı değerinde bir eksilme meydana gelmişse, zarar gören taraf manevi tazminatı da güven sorumluluğu kapsamında isteyebilecektir[26]. Üçüncü kişilerin gördüğü zararlar ise güven sorumluluğu kapsamında nitelendirilmezler; ancak üçüncü kişi, taraflardan birinin koruması altındaki bir kişiyse ve diğer taraf bu kişiye zarar vermişse, güven ilişkisinin ihlali söz konusu olacağından hakkaniyete uygun ölçüde bir tazminat talep edilebilir[27].

İlan yoluyla ödül sözü verme konusunu ve ödüllü yarışma vaadi kavramlarını farklı farklı açıklamak zarar konusu açısında önem arz etmektedir. Öncelikle, ilan yoluyla ödül sözü vermede, ilan verilmiş, kişi veya kişiler bu ilana güvenerek bazı masraflar yapmış ve ilanı veren kişi ilanından caymışsa bu durumda masraf yapan kişiler zarara uğramış olacaklardır. Bu zararın sebebi de, zarar gören kişilerin ilana güvenerek işlem yapmalarıdır. Burada ödül sözünü veren kişinin güven sorumluluğu kapsamında bu zararları karşılaması gerekmektedir. Kanımca, ödül sözü verenin karşılaması gereken zarar menfi zararlar olmalıdır. Başka bir deyişle, sözleşme yapılmasaydı, zarar görenin malvarlığının, sözleşme yapılmadan önceki durumu ile şimdiki durumu arasındaki farkın zarar olarak kabul edilmesi ve karşılanması gerekmektedir.

Kanımca, ödüllü yarışma vaadinde de, sözünden cayan kişinin, ilana güvenerek masraf yapan kişilerin menfi zararlarını karşılaması gerekmektedir. Ancak, belirtmek gerekir ki, ödüllü yarışma vaadinde, biraz önce verilen örneğe göre, sadece ilk üç sıraya girenlere ödül verileceği ilanda belirtilmiş ve ilana güvenilerek masraf yapılmasına rağmen ilk üç sıraya girilememişe, yapılan masraflar güven esasına göre istenemez; çünkü burada, güveni ihlal eden fiili olan cayma fiili yoktur.

IV. GÜVEN İLİŞKİSİNİ İHLAL EDEN FİİL İLE MEYDANA GELEN ZARAR ARASINDA UYGUN İLLİYET BAĞI

Öncelikle uygun illiyet bağı kavramını açıklamak uygun olacaktır. Uygun illiyet bağı, hayatın genel akışına, genel iş anlayışına veya fiilin doğasında o sonucu doğurma yapısına göre bir bağlantı olması anlamına gelmektedir.

Güven sorumluluğunun dördüncü şartını uygun illiyet bağı oluşturmaktadır. Başka bir deyişle, güven sorumluluğundan bahsedilebilmesi için güven ilişkisini ihlal eden fiil ile meydana gelen zarar arasında uygun illiyet bağı bulunması gerekmektedir.

İlan yoluyla ödül sözü verme konusunda, başlangıçta ilan yoluyla ödül verme sözünün şartlarını bulunduran bir ilan verilmiş olması gerekmektedir. Bundan sonra, yapılan bu ilanın görülmesi ve bu ilanda belirtilen ödül verme sözüne güvenilerek bazı masrafların yapılmış olması gerekmektedir. İlan verenin bu sözünden cayması sebebiyle, ilana güvenerek işlem yapan kişinin zarara uğraması durumunda tazminat talep edilebilmektedir. Başka bir deyişle, ilanı veren kişinin sözünden cayması sebebiyle bu ilana güvenerek masraf yapan kişi zarara uğrayacağından, cayma fiili ile güven sebebiyle meydana gelen zarar arasında uygun illiyet bağının bulunması gerekmektedir.

V. GÜVEN İLİŞKİSİNİ İHLAL EDEN DAVRANIŞIN KUSURLU OLMASI

Güven sorumluluğundan bahsedebilmek için gerekli olan beşinci ve son şart güven ilişkisini ihlal eden davranışın kusurlu olmasıdır. İstisnai durumlarda, yani kanunun açıkça öngördüğü durumlarda, kusur olmasa dahi sorumluluk olacaktır[28]; ancak ilan yoluyla ödül sözü vermeden doğan güven sorumluluğu kusursuz sorumluluk hallerinden değildir. Davranışın kusurlu olmasından bahsetmeden önce kusur kavramını açıklamak gerekmektedir. ‘‘Hukuk düzeninin hoş görmediği, kınadığı davranış biçimine ya da hukuka aykırı sonucu istemek veya bu sonucu istememekle birlikte, hukuka aykırı davranıştan kaçınmak için iradesini yeterince kullanmamaya kusur denir’’[29].

Kusur hakkında iki farklı teori mevcuttur. Bu teoriler sübjektif ve objektif kusur teorileridir. Bunlardan sübjektif kusur teorisine göre kusur, failin psikolojik ve moral şartlarına göre değerlendirilir ve ilan yoluyla ödül sözü vermeden doğan güven sorumluluğu açısından bir önemi bulunmamaktadır. Objektif kusur ise failin kendi sübjektif özelliklerine göre nitelendirilmediği teoridir. Buna göre objektif bir tip ele alınır ve bu tip, fail ile aynı sosyal çevre veya meslek grubundan olup aynı şartlar altında yaşayan makul, orta zekâlı ve dürüst bir kişi olarak nitelendirilir. Zarar veren failin davranışıyla bu tipin davranışı uyuşmuyorsa burada kusurdan söz edilir[30]. Ceza hukukunda sübjektif kusur uygulama alanı bulsa da, sorumluluk hukukunda objektif veya objektifleştirilmiş kusur söz konusudur. Dolayısıyla, ilan yoluyla ödül sözü verme konusunda objektif kusur ön plana çıkmaktadır.

Kusur kavramı kast ve ihmal şeklinde ortaya çıkabilir. İlan yoluyla ödül sözü vermeden doğan güven sorumluluğunda kusurlu davranış cayma fiili olduğu için ihmalden bahsetmek mümkün olmayacaktır.

4. İLAN YOLUYLA ÖDÜL SÖZÜ VERME KONUSUNDA ORTAYA ÇIKAN GÜVEN SORUMLULUĞUNUN HÜKÜM VE SONUÇLARI

İlan yoluyla ödül sözü vermeden doğan güven sorumluluğunun hüküm ve sonuçları kısmında özellikle tazminat yükümlülüğü ön plana çıkmaktadır.

Öncelikle ilan yoluyla ödül sözü vermeye ilişkin şartlar ve sonrasında da ilan yoluyla ödül sözü vermeden doğan güven sorumluluğuna ilişkin şartlar gerçekleştikten sonra, kusurlu davranışı sebebiyle zarara sebep olan kişi, zarar görenin uğradığı menfi zarar kadar; fakat ödül miktarını aşmayacak bir tazminat ödeme yükümü altına girmektedir.

İlan yoluyla ödül sözü verme konusu TBK. m. 9’da düzenlenmiştir ve bu madde içerisinde güven sorumluluğu ikinci fıkra hükmünden doğmaktadır. Buna göre TBK. m. 9/2; ‘‘Ödül sözü veren, sonucun gerçekleşmesini engellerse, dürüstlük kurallarına uygun olarak yapılan giderleri ödemekle yükümlüdür. Ancak, bir ya da birden çok kişiye ödenecek giderlerin toplamı, ödülün değerini aşamaz’’ demektedir.

İlan yoluyla ödül sözü vermeden doğan güven sorumluluğundaki tazmin edilmesi gereken zarar, Türk-İsviçre hukukunda menfi zarar olarak nitelendirilmektedir. Müspet zararda, sözleşme kurulmuş durumdadır; ancak edimler gereği gibi ifa edilmediği için bir zarar doğmuş olmaktadır. Fakat menfi zarar ise, sözleşmenin geçersiz ya da kurulamamış olması sebebiyle uğranılan zarar anlamına gelmektedir[31]. Başka bir deyişle menfi zarar, ‘‘sözleşmenin kurulacağına, geçerli olacağına duyulan güvenin boşa çıkmasından kaynaklandığı için, alacaklının mal varlığının hali hazır durumu ile sözleşmeye güvenmeseydi arz edeceği durum arasındaki farktır’’.

Yargıtay, zarara uğrayanın yaptığı masraflar dışında, belli bir miktar da manevi tazminat ödenmesi gerektiği yönünde bir karar vermiştir[32].

Belirtilmesi gereken bir diğer husus da, TBK m. 9/2’deki; ‘‘bir veya birden çok kişiye ödenecek giderlerin toplamı, ödülün değerini aşamaz’’ hükmüdür. Burada, ilan yoluyla ödül sözü verme ile ödüllü yarışma vaadi arasında bir fark bulunmaktadır. İlan yoluyla ödül sözü vermede, ödülün miktarı bellidir ve bu miktar aşılmayacaktır; ancak ödüllü yarışmada durum farklıdır. Kanımca, ödüllü yarışma vaadi söz konusu olduğunda, birden çok ödül söz konusuysa, bu durumda ödenecek zarar bu üç ödülün toplamını aşmamalıdır. Bir örnek vermek gerekirse, birinciye 10.000TL, ikinciye 5.000TL ve üçüncüye 1.000TL ödül vaad edilmiş ve ödül sözü veren sözünden caymışsa, zararın karşılanması için ödenmesi gereken tutarın 10.000TL+5.000TL+1.000TL=16.000TL’yi geçmemesi gerekmektedir.

Son olarak, tazminatın ödenebilmesi için, yapılan giderlerin dürüstlük kuralına uygun olarak yapılması ve TBK m. 9/3’e göre, giderin ödenmesini isteyenin, beklenen sonucu gerçekleştiremeyeceğinin ispat edilmemiş olması gerekmektedir[33].

KAYNAKÇA[34]

AKINTÜRK Turgut/

ATEŞ KARAMAN Derya, Borçlar Hukuku Genel Hükümler Özel Borç İlişkileri, İstanbul 2013.

DEMİRCİOĞLU Huriye Reyhan, Güven Esası Uyarınca Sözleşme Görüşmelerindeki Kusurlu Davranıştan Doğan Sorumluluk, Ankara 2009.

EREN Fikret, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Ankara 2014.

İNAN Ali Naim, Türk Hukukunda İlan Suretiyle Yapılan Vaadler, Ankara 1961, (İNAN, İlan suretiyle vaadler).

İNAN Ali Naim, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Ankara 1984.

KALKAN OĞUZTÜRK Burcu, Güven Sorumluluğu, İstanbul 2007.

KILIÇOĞLU Ahmet M., Borçlar Hukuku Genel Hükümler,Ankara 2012.

OĞUZMAN M. Kemal/

ÖZ M. Turgut, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, İstanbul 2013.

REİSOĞLU Safa, Türk Borçlar Hukuku Genel Hükümler, İstanbul 2013.

TEKİNAY Selahattin Sulhi/

AKMAN Sermet/

BURCUOĞLU Haluk/

ALTOP Atilla, Tekinay Borçlar Hukuku Genel Hükümler, İstanbul 1985.

YALMAN Süleyman, Türk-İsviçre Hukukunda Sözleşme Görüşmelerinden Doğan Sorumluluk, Ankara 2006.

-----------------

[1]TEKİNAY/AKMAN, 631-632; AKINTÜRK/KARAMAN, 31; İNAN, 231.

[2]İNAN, İlan suretiyle vaadler, 11.

[3]KILIÇOĞLU, 262.

[4]TEKİNAY/AKMAN, 632; İNAN, İlan suretiyle vaadler, 11-12.

[5]TEKİNAY/AKMAN, 634; İNAN, 234; EREN, 461-462; OĞUZMAN/ÖZ, 209.

[6]İNAN, 233-234; İNAN, İlan suretiyle vaadler, 26-30.

[7]EREN, 461; İNAN, 232-233.

[8]İNAN, İlan suretiyle vaadler, 16-26; KILIÇOĞLU, 263.

[9]EREN, 461; İNAN, 232-233.

[10]EREN, 462.

[11]13. HD. 23/09/2003 E. 2003/5955 K. 2003/ 10515 (Corpus); 13. HD. 16/05/2002 E. 2002/4540 K. 2002/5699 (Corpus).

[12]İNAN, 235; İNAN, İlan suretiyle vaadler, 53-55; AKINTÜRK/KARAMAN, 31.

[13]İNAN, 235-236; İNAN, İlan suretiyle vaadler, 56; REİSOĞLU, 79; AKINTÜRK/KARAMAN, 31.

[14]AKINTÜRK/KARAMAN, 31; İNAN, 236; İNAN, İlan suretiyle vaadler, 57-58.

[15]AKINTÜRK/KARAMAN, 31; İNAN, 236; İNAN, İlan suretiyle vaadler, 58-60.

[16]İNAN, 236.

[17]AKINTÜRK/KARAMAN, 31; İNAN, 236-237; İNAN, İlan suretiyle vaadler, 61.

[18]AKINTÜRK/KARAMAN, 31; İNAN, 237; İNAN, İlan suretiyle vaadler, 61-63.

[19]İNAN, 237; İNAN, İlan suretiyle vaadler, 64.

[20]AKINTÜRK/KARAMAN, 31; OĞUZMAN/ÖZ, 210; EREN, 463; İNAN, 238; İNAN, İlan suretiyle vaadler, 64-66.

[21]AKINTÜRK/KARAMAN, 31; İNAN, 238; İNAN, İlan suretiyle vaadler, 66.

[22]OĞUZMAN/ÖZ, 211-212; KILIÇOĞLU, 264-265; İNAN, İlan suretiyle vaadler, 88-95.

[23]OĞUZTÜRK, 142; DEMİRCİOĞLU, 179.

[24]DEMİRCİOĞLU, 246-248; YALMAN, 84-85.

[25]YALMAN, 86.

[26]DEMİRCİOĞLU, 248-249; YALMAN, 86.

[27]YALMAN, 86-87.

[28]DEMİRCİOĞLU, 249.

[29]YALMAN, 101.

[30]EREN, 570-571.

[31]DEMİRCİOĞLU, 263-265; YALMAN, 122-124.

[32]11. HD. 23.10.2001 E. 2001/6520 K. 2001/8212 (Corpus).

[33]EREN, 465.

[34]Dipnotlarda geçen eserler, yazarının soyadlarıyla gösterilmiştir. Aynı yazarın birden fazla eserine atıf yapılması halinde, atıf yapılan eser, kısaltılmış şekliyle ayrıca belirtilmiştir. Dipnotlarda virgülden sonra kullanılan ve önünde herhangi bir kelime veya işaret bulunmayan rakamlar, sayfa numaralarını gösterir.