“Genel bir kural olarak, güven duygusu, devamlı, dürüst davranış beklentilerini yaratacak biçimde toplum bir ahlaki değerler dizinini paylaştığında oluşabilmektedir.”  Fukuyama (1996:153)

“Hiçbir yurttaş başka bir yurttaşı satın alabilecek kadar zengin olmamalı ve hiçbir yurttaş kendini satmak zorunda kalacak kadar yoksul olmamalıdır." Rousseau

İnsanlar birbirine güçlü sempati ve güven duyguları ile bağlı bulunmaktadırlar”.
 Adam Smith. The Theory of Moral Sentiments

Bu duygular kendilerini vücudun pozisyonu ile ifade etmektedirler: Güven duygusu rahatlama; yalnızca bir davranış beklentisi değil, duygusal bir beyin durumudur. Güvensizlik ise, gerilim ve uyanıklık şeklinde ortaya çıkmaktadır.  Kuşkusuz, gerilim veya uzunca süren uyanıklık bitkinliğe ve hayali korkulara sebebiyet verebilir. Kulaklarını hep dik tutan bir köpeğin mutlu olmadığı rahatlıkla söylenebilir. İnsanın dikkatini zaman zaman azaltmasına ihtiyacı olduğu bilinmelidir. Bir bakıma şu eşitlikleri kurabiliriz: “Dikkat= Gerilim”, “Bilgili Olmak =Dikkatli Olma ve Sakınma”yı (caveat victima) ön görmektedir. Bu duygular çağımız insanın varoluşçu konumunu simgelemektedir. Güven, genellikle toplumu bir arada tutan yapıştırıcı olarak görüldüğü ölçüde, sosyal ilişkilerin dinamiklerini anlamanın anahtarıdır.1  Güven için neye bakıyoruz? Güven açısından önemli olan o kişinin   belirli konularda dürüst ve özel bir durumda da güvenilir biçimde dürüst ve yetkin olmasıdır. Güvenin göreceliği de söz konusu olmakta; kişiler bazı konularda güvenilirlik sergilerken diğer konularda güvensiz olabilmektedirler. Bilim dünyasına güveni sağlamak adına ise bulgularının meslektaşlarca gözden geçirilmesi (peer review) yöntemine başvurulması, bulguların test edilebilir olması sağlanma- lıdır.

İlişkiler için gerekli olan güven  duygusunun çeşitli görünümleri vardır:

- Soyutlayıcı (isolative) güvenlik: İnsanın kendisini toplumdan soyutlaması ve sonuçta ilişkilerin yaratabileceği etkilere karşı kendisini bir zırhla kaplamasıdır.

- Parazitik güvenlik: Soyutlamanın karşıtı olan bu güvenlik anlayışının en belirgin hali “devlet babaya”, karizmatik bir lidere ya da parti başkanına dayalı olmaktır. İşte tüm soruları yanıtlayacak ve çözüm getirebilecek bu kişi sayesinde insan kendini güvenli hissedebilmesidir.

- Katılımcı güvenlik: En belirgin vasfı, giderilemeyecek bir ikiciliği olmasıdır. Kişi kendisi kadar grubu içinde de güvenli olmalıdır. Bir işçi sendikasında grup güvence altına alınmakta ve bu güvenlik, üyesinin güvensizliği pahasına olmamaktadır.  Grubun gücü ölçüsünde üye kişi varlığını sürdürebilmektedir. Katılımcı güvenlik bir iksir olmayıp; bazen özel bir grup için tonik olmak yerine zehir de olabilmektedir. Yalnız insan için kendini özdeşleştirdiği bir kolektife teslim olmanın yaşamı daha kolaylaştırdığı; güçsüzlük bilincinden kurtardığı bilinmelidir.

Nesnel /Öznel Güvenlik

Kişi sadece güvenli olduğunu düşündüğü için mi güvenlidir? Yoksa korktuğu için mi güvensizdir? Retorik nitelikli bu sorulara verilecek yanıt “evet” olacaktır. Konuya genetik psikoloji açısından bakıldığında, küçük çocuk çok sıkı kundaklandığında/davranışı kısıtlandığında hırçınlaşmakta/aniden destek kaybı duygusu ise, çocukta korkuya dayalı tepkilere neden olmaktadır.  İşte bu noktada önemli bir ipucu karşımıza çıkmaktadır: Güvensizlik genetik olarak düşme korkusuyla ilişkilendirilebilir. “Korku” terimi, psikologlarca, korku nedeninin bilindiği haller için kullanılırken, endişe/kaygı, sorunun ne olduğunu bilmeksizin duyduğumuz belli belirsiz bir korkudur.

Faziletli insan ayaklarını toprağa sağlam basan; yerinden kolayca oynatılamayan insandır: Bir tarafta evin sert bir zemin üstüne inşa edilmesi ile kaygan bir zemin üstüne inşa edilmesi arasındaki farklı görüntüler dile getirilebilir. Birey için güvenlik, güçlü ve devamlı desteği içerirken, güvensizlik bunların kaybı olmaktadır. Toplumsal dokunun amacı kişinin düşmesini önlemektir.  Toplum kişiyi onaylamadığında ve reddettiğinde desteğin çekileceğini hisseden kişi kendisini dipsiz bir kuyuya düşme konumunda bulacak ve intihara yönelebilecektir. Öte yandan, toplum her zaman kaya gibi güçlü ve dengeli olmayıp; toplumsal değişim depremlerine tanık olunması olağandır. Değişim, toplumun çeşitli kesimleri için özel bir çıkmaz da oluşturmaktadır. Gençlik, kırsal kesimin aksine metropol kentlerde örneğin büyüklerince hangi değerlerin en kıymetli hazine sayıldığı ile yaygın bir şekilde tatbik edildiğinden pek emin değildir. Kolluk güçleri de aynı çıkmaz içinde kendilerini bulabilirler. Kendileri toplumun resmi temsilcileri olarak yasaları uygulamakla görevlidirler. Yalnız tüm yasaları tatbik açısından aynı duyarlığı göstermeleri mümkün olmadığı gibi pratikte değildir. Böylece, hangi değerlerin önemli olduğu şeklindeki farklı algılama sonucu olarak kolluk güçlerinin uygulaması da seçici olmaktadır.

Sosyal değişim, olabildiğince güvenlik duygusunu azaltmamalıdır. Devamlı korku ortamı, kendine özgü düşünmek ve tepkide bulunmayı olanaksız yapar.  Uygun bir adaptasyonla, çocuk için ana rahmi ve beşikteki güvenlik duygusu kopyalanabilir. Ana rahmindeki veya beşikteki güvenlik çocuk için çok önemlidir. Eflatun bile çocukların sallanarak sakinleştirilmesini önermişti: “Mümkün olsa da onların, denizin sallaması gibi her zaman sallanması sağlansın.”

Güvenlik ve Adalet

Çekirdek sorular, mevcut uygulamadaki hukuki kavram ve kurumlar acaba adaleti sağlayacak düzeyde midirler? Aktörlerin varlık ve etkinliği nedir? İnsanların hukuka güven duygusu ne merkezdedir? Mağdur, ceza adaleti sisteminde bir yer edinebilmiş midir?  İşte bu sorularla kaygılandığımız somut olay adaleti ve hakkaniyettir. Hakkaniyet, olabildiğince olayın özelliklerine inme, olaydaki farklılıkları tanıma, kabul etme ve bunları değerlendirerek sonuca varmadır.2

Önüne gelen her davada genel ve soyut kurallara göre yansız bir karar vermek durumunda olan hâkim, bunu taraflara hissettirmelidir.  Diğer bir anlatımla, hâkim, somut bir davada mutlaka bir tarafın istemi gibi karar vermek zorunda değildir. Yoksa bukalemuna döner ve adalete güven duygusunu buharlaştırır.

Bu doğrultuda demokratik bir toplumda hukuku kendisine güven duyulabilecek bir yapıya kavuşturabilmek için beliren temel sorular ise şunlardır:

- Ne türden insanı hâkim olarak görmek istiyoruz? Veya iyi bir hâkim olmak için insan ne türden bir karaktere sahip olmalıdır?

- Herkes adalete erişebiliyor mu (tüketici yaklaşımı)?

- Üretilen adaletin sosyal/ekonomik/profesyonel kalitesi nedir?

- Bir dosyanın incelenmesi için kullanılan olanakların “hak ettiği” dikkate orantılı olması veya bazı dosyaların incelenmesine ayrılan olanaklar ile diğerlerine ayrılanlar arasında orantısızlık olmaması nasıl sağlanabilir?

- Adalet pazarında avukatlarca sunulan hizmet kalitesi nedir?

- Çetin davaların (hard cases) üstesinden gelebilecek, yeterli nitelikte hukukçu var mıdır?

- Adalet aktörleri ve tüketicileri ürün kalitesinden memnun mudurlar?

- Hakların korunması/hukuksal korunma; hızlı, saydam ve adalet duygusunu harekete geçirme- yecek sonuçlarla sağlanmakta mıdır?

- Hukuk kuralları ve yargılama usul kuralları, sözleşmelerin ifası ve mülkiyet haklarının korunmasında ne derece yetkindirler?

- Sistemdeki aktörlerin insan hakları-güvenlik ikilemi karşısındaki tutumları nedir?

- Adalet kalitesi belli ölçerlere (the Benchmarks), endeks değerlere göre değerlendirilemez mi?

- Yargı sisteminin neresinde, hangi açıklar vardır? Ve bunlara ilişkin dinamik bir çözümleme yaklaşımı sergileniyor mu?

- Yargının iş yükünü filtrelemek için hangi seçenekler düşünülebilir?

İşte hukukun ilk ve radikal işlevi güvenliği sağlamaktır. Güvenlik farklı içeriklerle tesis edilebilir. Önemli olan bu güvenlik durumunun varlığıdır. Yalnız bunun da içeriği adil olmalıdır.  Koyu bir istibdat rejimi en yüksek derecede güvenliği beraberinde getirebilir. Hukukun yaratılması nedeni ile hukukun değer bakımından takip edeceği amaçlar tamamen başka şeylerdir. Hukuk, toplumda güvenliği sağlamak zorunda ise de bu herhangi bir güvenlik değildir. Hukuk, adil kurallarla toplumsal güvenliği sağlama- lıdır.3 Kuşkusuz, güvenlik beraberinde özgürlüğü getiriyorsa anlamlı olmaktadır.4  Dışarı çıkabildiğimde kapıyı kilitlemenin bir anlamı olacaktır. Tahmin edilebilirlik hukukta anahtar bir işlevdir. Hukuk uygulaması esnek olmaktan tahmin edilemezliğe kaydığında anahtar işlev buharlaşmaktadır

Amacınızı gerçekleştirme araçları, gerçekleştirilecek amacın mükemmelliğine gölge düşürecek kötü sonuçlar doğurmamalıdır! Zorbalık ve adaletsizliğin hem bunları uygulayan ajanları ve hem de bunların mağdurlarında zorbalık ve adaletsizlik doğuracağı unutulmamalıdır.

Güvenlik de bir değerdir. Yalnız adalete göre daha aşağı derecede bir değerdir. Bu aşağı derecedeki değerler, üstün değerlerin varlık koşuludur.  Bu değerler olmaksızın üstün değerler kesinlikle gerçekle- şemezler. Magna Carta’dan alınan şu alıntı, yaklaşık 800 yıl kadar önce ne kadar geçerli ise bugün içinde geçerliliğini korumaktadır: “Hiç kimseye hak veya adaleti satmayacağımız gibi hiç kimseyi de bunlardan mahrum etmeyecek veya sürüncemede bırakmayacağız” (Magna Carta Chapter 40).5   Hakikat düşünce sistemlerinin birincil özelliği olduğu gibi adalet de sosyal kurumların birinci özelliğidir.

Toplumsal kültürümüzde hukuka saygı güçlü olsaydı, yargı bağımsız6 ve tarafsız olma güvenini verseydi, bugün daha gelişmiş bir toplum olmaz mıydık?  Kolluk ile eşkıyanın farkı hukukta yazarsa da her şey de hukukta yazmaz. Neleri yaparsanız psikopat olup olmadığınızı Psikiyatr’da bulursunuz ama referansı sosyal bağlamdan kaynaklanır. Örneğin çocuklara isim verilmesi, moda, fuhuş, sabıka kaydı, yargılamanın medyada yapılması olgularında sosyoloji devreye girer. ‘Kişiler diğer kişilerle kişidirler’ (Aynalama).  

“Bir toplumun, ne kadar, adalete gücü yeter!”  Niklas Luhmann

Hukuk kuralları, adaleti/kamu yararı/toplumun mutluluğunu/güvenliğini sağlar” mı? Veya hukuk kuralları, adaleti/kamu yararı/ toplumun mutluluğunu/ güvenliğini sağlamalıdır mı? Günümüzde hukukla ilgili yaşanan birçok sorun vardır. Bunu algılamak için günlük gazete çetelelerine bakmak yeterli olacaktır. Bakın haber başlıklarından birkaçı “Kişilik haklarımız Allah’a emanet”, “cezaya dönüşen tutuklama” ve “yolsuzluk/rüşvet haberleri…”

Ceza adaleti retoriğinde masum bir insanın yanlış yere veya suçlu bir insanın dürüst olmayan bir yargılamayla hüküm giymesi kabul görülemeyeceği gibi adalete de fiyat biçilemez. Bunun çıkarımı olarak, her mahkumiyetin güvenli bir şekilde verilmesini (kanıtsal bulguların hakikat olması ve süreçlerin kabul edilebilirliğini) sağlamak üzere sınırsız harcama taahhüt edilmiş olmaktadır. Adalet mümkün olan her şey yapıldığında yalnızca yerine getirilmiş olacaktır. İki bin yıl önce Kefaret Günü ayinlerinde, Yahudi kavmini günahlarından arındırmak üzere simgesel olarak günahların yüklendiği keçi, Kudüs dışında uçurumdan atılıyordu. Günümüz günah keçileri ise, yanlış teşhise dayanarak cinayet/tecavüz zanlısı ilan edilenler cezaevine atılıyorlar:

2001’de Üzeyir Garih’in katil zanlısı ve deli ilan edilen 13 yaşındaki F.N;2002’de “Ümraniye sapığı” olarak yakalan inşaat işçisi 33 yaşındaki B.A.; İngiltere’de 1974’te tutuklanan Birmingham altı’lısının-16 yıl hapis sonrası (1991) masum oldukları anlaşıldı.7

Yargıya güven duygusunun anlamlı olması bakımından yargı sistemi ve süreci hakkında halkın ne derece bilinçli olduğu sorusu gündeme gelmektedir. Bir Bakışta Hükümet 2023 raporunda Türkiye 38 OECD ülkesi arasında yargıya güven sıralamasında 38 üye ülke arasında 36’ncı, sıralamaya 7 aday ülke dahil edildiğinde ise 40’ıncı oldu.   Vatandaşların yalnızca %15’i yargının bağımsız olduğunu düşünürken, yargıya güvenenlerin oranı %18’de kaldı (20/08/2023).

Bu bağlamda halkın yargıya olan güveninin nasıl korunacağı da temel bir sorundur. Bu doğrultuda, yargının halka gerçekten bağımsız ve tarafsız olduğu izlenimi verecek biçimde işlevsellik sergilemesi gerekmektedir.8  Önüne gelen her davada genel ve soyut kurallara göre yansız bir karar vermek durumunda olan hâkim, bunu taraflara hissettirmelidir.  Diğer bir anlatımla, hâkim, somut bir davada mutlaka bir tarafın istemi gibi karar vermek zorunda değildir. Yoksa bukalemuna döner ve adalete güven duygusunu buharlaştırır.

Hukuk güvenliği ve yargıya güvenin taban yaptığı günümüzde yargıya olan güveninin nasıl korunacağı da temel bir sorundur. Bu doğrultuda, yargının halka gerçekten bağımsız ve tarafsız olduğu izlenimi verecek biçimde işlevsellik sergilemesi doğrultusunda duruşmaların kamera ile kamuya açılması doğrultusunda ilk aşamada Anayasa Mahkemesi ile Yargıtay’dan başlanılması, bu kurumlardaki görüşmelerin internet ortamında anında veya sonradan izlenmesi olanağının sağlanması yerinde olacaktır.  İkinci aşamada ise bu yöntemin istinaf mahkemesindeki görüşmeler için uygulanması isabetli olacaktır. Bunun en güzel örneğine İngiltere ve Galler’de tanık olunmaktadır.

Hizmette, hâkimin kişiliğinin önemli bir karakteristiği olan adalete hizmet duygu ve düşüncesi de önemli bir etkendir. Bu duygu bir diğerkâmlık yansıması olarak kesinlikle önemli bir konudur. Hâkimin adil yargılamayı sağlama görevi, hâkim önüne çıkarılma öncesi de kolluk ve savcılık evresinde de zanlılar karşı tretmanın adil olmasını öngörmekte; davalar ve hâkimler açısından yeterli derecede yeknesaklık (uniformity) gerektirmektedir.9

Kanunda yazılı olana saygı gösterilerek, hukuktan bağ koparılmamalıdır. Yargıya başvuran vatandaş adaletin sağlanacağından emin olmalıdır. Bu duygunun kamuda yaratılması; savcı ve hâkimlerde doğru zihniyet kalıplarının yer etmesi ise uzunca bir zamana bağlıdır. Yargı bağımsızlığı etkili bir adalet sisteminin temel unsurudur. Hukukun üstünlüğünü, adli işlemlerin adilliğini ve vatandaşların ve işletmelerin hukuk sistemine olan güvenini korumak açısından hayati öneme sahiptir. Bu nedenle, herhangi bir adalet reformu hukukun üstünlüğünü desteklemelidir.  Bu doğrultuda yargı reformu ile yargı bağımsızlığı, bağımsız bir kuruluşça periyodik olarak değerlendirilmek üzere “yargı reform endeksi”, “hukuk mesleği reform endeksi” ile “savcılık reform endeksi” geliştirilmelidir (performance based definition). Unutulmamalıdır ki, güven duygusu, yargı gibi kurumlar için yegâne sermayedir. Bu sosyo-psikolojik olguyu saptamak üzere yargı sistemince sağlanan hizmetlere olan güven ve/veya bu hizmetlerden memnuniyeti ölçmek üzere şu sıralanan kategorilere özgü anketler de yapılabilir: a) Hâkimler, b) Savcılar, c) Avukatlar, d) Mahkeme personeli, e) Mahkemeye gelen/ziyaret edenler ve f) Diğer yargı hizmetleri tüketicileri.

2023 yılı Hukukun Üstünlüğü Endeksi Raporuna göre Türkiye’nin toplamda 0.41 puanı bulunan Türkiye bu skorla 142 ülke arasında 117. sırada bulunuyor.9

Yargı bağımsızlığının yüksek düzeyde algılanması, hukukun üstünlüğü ilkesiyle yönetilen bir toplumda adaletin bireylerde uyandırması gereken güven açısından çok önemlidir ve algılanan bağımsızlık eksikliği yatırımları caydırabileceğinden büyüme dostu bir iş ortamına katkıda bulunur. Etkili adalet sistemleri aynı zamanda karşılıklı güven, yatırım ortamının iyileştirilmesi ve uzun vadeli büyümenin sürdürülebilirliği açısından da gereklidir.10

Güven/Güvensizlik Sosyolojisi

Bir ülkede yaşayan vatandaşların mal varlıkları açısından fakirleşmeleri veya zenginleşmeleri hukuk kuralları ile belirlenmektedir. Ceza hukukunda yer alan yasaklayıcı normlar bu süreci negatif olarak etkilerken Medeni Hukuk kurum ve kuralları pozitif olarak etkilemekte ve yol gösterici olmaktadır; kişiler yaptıkları sözleşmelerle toplum katında yukarı çıkabildikleri gibi aşağıya da inebilmektedirler. Yasalar dikey çıkış temposunu düzenlemektedirler. Toplumda aşırı zenginleşme veya hızın yarattığı kıskançlık da olağandır: İnsanın “malik olma” güdüsünün doğal bir sonucudur. Yalnız, toplumda belli sayıdaki kişilere özgü aşırı zenginlik bazen felaket habercisi olmaktadır: Leonarda’nın ifade ettiği gibi, “bir günde zengin olmak isteyen bir yılda asılır” türde bireysel olabileceği gibi neden oldukları ekonomik krizlerle toplumsal boyutta da olabilmektedir.11 Tarihsel perspektifte “siyasal suçlara” karşı gösterilen duyarlık kat sayısı “adi suçlara” karşı gösterilenden çok büyük olmuş ve “ekonomik suçlara” karşı duyarlığın ise hiç gelişmediği saptanmıştır.12 Toplumun kriminolojik bilinçlenme ile ceza siyaset ve uygulamasında sağlayacağı etkililik sonucu bu kargaşayı içine sindirmeğe ihtiyacı olduğu gibi komşuların da legal kazanımlı kişinin üstünlüğünü içlerine sindirmeğe ihtiyacı olmaktadır. Maine’nin “statüden sözleşmeye” vecizesi XIX. asırdaki dikey mobilitedeki artışı tasvir ediyordu. XIX. yüzyıl, rekabet esasına dayalı "hür teşebbüs" idealine değer verirken XX. yüzyıl, iş birliğini desteklemiştir.13

Güven sorunları genellikle geçmişteki olumsuz deneyimlerle bağlantılıdır. Toplumda güvensizlik duygusunu oluşturan başlıca öğeler; korku, endişe, hayal kırıklığı ve kolektif korku /endişe iken, bu duygu toplumda periyodik olarak belirdiği gibi yeniden ortaya çıkış şeklinde de karşımıza çıkabilmektedir.14 Ne var ki, korku ve endişenin insanları tedbir almaya yönelttiği de göz ardı edilmemelidir. Bu bağlamda, "korkanın anası ağlamaz" halk deyişi, kişilerin kendilerini korumak için "follow your fear"in ne kadar önemli olduğunu vurgulamaktadır. Olumsuz duygular insanı tehlikeye karşı koruyan bir savunma sistemi geliştirmektedir. Burada önemli olan olumsuz duyguların marazi bir düzeye gelmemesi, kronikleşmemesi ve aşırı yoğunluk kazanmamasıdır.

Toplumda güvensizliğin egemen olduğu ortamda beliren duygulanım korkudur. Korku stres oluşumlu bir duygudur. Korku güçlü ve ilkel insani bir duygudur. İnsanları tehlikenin varlığına karşı uyanık tutar. Korku sonuçları itibariyle iki evrelidir: Birincisi kimyasal; ikincisi duygusaldır. Kimyasal olanı evrenselken, duygusal olanı öznel/bireyseldir. Kimyasal bağlamda, algılanan bir tehlike ile karşı karşıya geldiğimizde vücudumuz belli bir şekilde yanıt vermektedir: Kalp atışı, kan basıncı, kanın kimyasal yapısı, nefes alış-veriş oranı, terleme, uyku düzeni, iştah ve cinsel isteksizlik, kabız veya ishal, soğuk ve hastalıklara karşı duyarlık, alkol/ilaç tüketiminde artış ve/ya aşırı yemek şeklinde sergilemektedir. Bu fiziki yanıtlar bazen ya üstüne git/boğuş ya da kaç/boş ver şeklinde belirmekte; vücut kendini ya savaşmaya/mücadeleye veya kaçışa doğru hazırlamaktadır. Kimyasal yanıt otomatik bir yanıttır ve yaşam için önemlidir.

Psikolojik tepkiler ise, şok ve inanılmazlık; korku ve/ya kaygı; kederlenme ve inanmama; fazlaca hassasiyet; huzursuzluk, nefret/kızgınlık haykırışları; endişelenme; kabuslar; travmayı yeniden yaşama; travma ile olanları yadsıma; keşkeli söylemler; insanın kendini çevreden soyutlaması; sorunları ile başkalarına yük olma düşüncesi; başkalarına güvenme güçlüğü ve/ya ihanet duyguları; odaklanma veya hatırlama zorluğu; kendini suçlama ve/ya yaşamanın verdiği suçluluk duygusu; utanma; günlük faaliyetlere karşı ilginin azalması veya depresyon; hoş olmayan anıların su yüzüne çıkmasıdır. Tepki ne türden olursa olsun, hatırlanması gereken en önemli husus, bu tepkilerin anormal bir olaya karşı gösterilen normal türden olduklarıdır.

“Korku” terimi, psikologlarca, korku nedeninin bilindiği haller için kullanılırken, endişe/kaygı, sorunun ne olduğunu bilmeksizin duyduğumuz belli belirsiz bir korkudur. Psikiyatride akıl hastalıklarına özgü kar topu teorisi korku içinde geçerlidir. Korku, fobi/kaygı derecesine varabilmektedir. Bunlar, normal korku refleksinin/yanıtının marazi/patolojik halleridir. Fobi’de korku gerçek bir tehlike içermeyen bir nesneye yöneliktir. Kişi korkunun anlamsız olduğunu bilmesine karşın tepkisinden kendini alıkoyamaz. Zamanla da korkma yanıtlarından korkma gittikçe kötüleşme eğilimi gösterebilmektedir. Psikolojik/ psikiyatrik tretman alanlarına giren bu konular için geliştirilmiş yöntemler vardır. Bizim için gündemde olan konu suç korkusunun nasıl oluştuğu ve nasıl trete edilebileceği/üstesinden gelinebileceğidir?

Sonuç

Önemli olan yalnızca öteki insanlara güvenmek değildir. Kurumlara güven de aynı zamanda başarılı bir toplumun temelini oluşturmaktadır. Parlamento, kamu hizmeti, adalet sistemi ve kolluk gibi kurumlara bir dereceye kadar güven olmadan, bir toplumun etkili bir şekilde varlık göstermesi veya bir ülkedeki bireylerin arzu ettikleri türden bir yaşam sürmeleri imkânsız olacaktır. 

“Güven” ötekilerin sergilediği bir duygu olduğundan kendin inşa edemezsin. Onların bu duyguyu beslemeleri için temelin atılması gerekmektedir-güvenilirlik sergilenmesi. Herkesi her zaman aptal yerine koyamayacağın bilinmelidir.  Amaç değer güvenirliğin toplumda artış kaydetmesi ve bu doğrultuda güvenirliği sergileyen kanıtların sağlanmasıdır. Bu konudaki en güzel örnek aşağıda sergilenen tutuklular ikilemidir.

Toplum içinde güven ve iş birliğinin geliştirilmesinde yetkililerin adil muamelesi kritik önemdedir.  Algılanan adaletsizliğin güvensizliği ve toplumsal kutuplaşmayı doğurmak gibi zararlı etkilerine tanık olunmaktadır.14 Sosyolojik bir gerçek de bireyler arasında güven duygusunun yaratılması çok zaman almaktayken güven duygusunun yitirilmesi anlık bir durumdur.15

Öte yandan adalete insan merkezli bir yaklaşım sağlamak üzere ihtiyaç anketleri ve idari veriler aracılığıyla insanların adil yargılanmaya özgü ihtiyaçlarının ve deneyimlerinin net bir resmini elde etmek için adalet tüketicilerine özgü güçlendirilmiş bir veri tabanı oluşturulmalı ve güncelleştirilmeli; makro düzeyde de toplumsal “güvensizlik ve belirsizlik” ortamına katkısı olan faktörlerin ıslahına yönelinmelidir.16

Yönetimin saydamlığı olgusu ise yanlış algılanmaktadır. Bilginin kamuoyuna medya kanalı ile duyurulma/web sayfasına konulması, yayınlanması vatandaşların bunu okuduğu ve anladığını garanti etmediğinden bu bilginin bilim adamlarında ne derece doğru olduğu irdelenmesi ve kamuoyu ile paylaşılması halinde güven/güvensizlik duygusunun sağlanabileceğidir.  Özetle, saydamlık otomatik olarak güven sağlamaz.

Sonuç olarak, güvenilmez olana değil, güvenilir olana daha fazla güvenme hedeflenmelidir. Yaşamda fazlaca güven duygusu akıllıca bir amaç değildir. Akıllıca duyulan güven/güvensizlik en uygun bir amaç değer olmalıdır. Bu bağlamda önemli olan güven değil, “güvenilirlik” (trustwothiness). Bunu saptamak üzere şu üç şeye odaklanılmalıdır: 1) Yetkin midirler? 2) Dürüst müdürler? ve 3) Güvenilir mi? Bunların olumlu olması halinde kişilere güvenmemiz için haklı nedenlerin varlığından söz edilebilir.17

Demokrasi yalnızca seçilirken değil, yönetirken de gereklidir. Ve halkın demokratik kurumlara güvenini yitirmemesi olmazsa olmaz bir koşuldur. Üst düzey yetkililer medyayı, demokrasiye özgü vazgeçilmez “gözcülük” görevi nedeniyle kamuoyu önünde eleştirmemelidir.

Son Not

Kamuoyu yoklamalarının kaydettiği şey elbette görüşlerdir. Başka ne kaydedebilirler? O da insanların belirli sorular sorulduğunda bildirdikleri genel tutumlarıdır. Yargıya güvende bu türdendir. Güveni ölçmek için girişimlerde bulunulmasına rağmen, bunlar genellikle araştırılan kavramların net tanımlarından yoksun ve diğer metodolojik eksiklikler de bulgularından sonuç çıkarmayı zorlaştırmakta ise de elde mevcut anket sonuçları şöyledir:   

- ASAL Araştırma 'En güvenilen kurum' anketinin sonuçlarına (10-18 Aralık 2022) göre yargı kurumları yüzde 4.5 gibi düşük bir güven onayı alırken en az güvenilen kurumlarını RTÜK, TÜİK, ÖSYM ve medya kurumları oluşturdu.

- İstanbul Ekonomi Araştırma tarafından, 7-11 Eylül 2023 tarihlerinde Türkiye çapında 26 ilde 2000 kişi ile yapılan anket çalışmasına göre Eylül 2023’te de en çok güvenilen kurum %71’lik çoğunluğun güvendiğini belirttiği Türk Silahlı Kuvvetleri oldu. TSK dışındaki diğer bütün kurumlarda güven oranı %50’nin altında.  Güven oranı en düşük olan kurum ise ÖSYM’dir.

Harvard profesörü Tarun Khanna. Güven: Gelişmekte Olan Ülkelerde Girişimciliğin Temelini Yaratmak. Güvenilir kurumlar iki önemli rol oynayarak toplumları ileriye taşır: Günlük yaşamı önemli ölçüde basitleştirirler ve iş birliğine dayalı yeni çözümler sağlarlar. Başka bir deyişle, güvenilen kurumlar sosyal makinedeki yağlardır. Bunun tersine, kurumlara duyulan güven eksikliğinin maliyetleri vardır.  Vatandaşların güveni olmadığında yasa ve düzenlemelere uyma, vergi ödeme, farklı bakış açılarına veya yaşam tarzlarına hoşgörü gösterme, ekonomik canlılığa katkıda bulunma, demagogların çağrılarına direnme veya komşularını destekleme olasılıklarının daha düşük olduğunu belirtiyor.

Edelman Güven Barometresi (2023): Derinleşen bölünmeler nedeniyle sosyal doku zayıflıyor. Ekonomik kaygı, dezenformasyon, kitlesel sınıf ayrımı ve liderlik başarısızlığının tetiklediği toplumsal kurumlara olan inanç eksikliği, bizi bugün bulunduğumuz noktaya, derin ve tehlikeli bir şekilde kutuplaşmaya getirdi. İşletme, yetkin ve etik olarak görülen tek kurumdur. Dünya genelinde ankete katılanların yüzde elli üçü, ülkelerinin bugün geçmişe göre daha bölünmüş olduğunu söylüyor. CEO'ların ekonomik iyimserliği artırması ve bölücü güçleri sorumlu tutması gerekiyor. Ekonomik iyimserlik çöküyor. Toplum, iş dünyasının diğer kurumlarına göre daha yetkili ve etik davranıyor. Güvensizlik kutuplaşmayı besliyor. Güven alanında kurumlar arası dengesizlik. Toplumsal bölünmeler kök saldıkça, kutuplaşma daha da keskinleşiyor. Toplumsal bölünme ile sosyal yapı zayıflıyor.

Prof. Dr. Mustafa Tören Yücel

----------------

1 Jessica Santana ve Karen Cook. Güvene İlişkin Sosyolojik Perspektifler (Sociological Perspectives on Trust), Routledge, 2019: Güven, sosyolojik araştırmanın merkezinde yer almaktadır. Ayrıca bkz. İ. Can. “Güveni Nasıl Tanımlayabiliriz? Ya Da Sosyal Bilimlerin Konusu Olarak Güven” Selçuk Ün. Sos. Bil. Ens. Der. 2019; (41), ss. 46-59. Anne Wallace ve Jane Goodman-Delahunty,  Measuring Trust and  Confidence in Courts.  (2021) 12(3) International Journal for Court  Administration 3. DOI: https://doi.org/10.36745/ ijca.418

2 Şimdilik yargıda algılanan görüntü, Déjà vu, adalet sisteminin en güçlünün yargısına dönüşmesi, itaatsizlik ruhunun egemen olması, hukuk güvenliğinin olmaması, yargılamaların makul süreyi aşması, mağdurların daha da mağdur olmaları (ikincil mağduriyet), gerekçe adına formüller/ kanundaki önermelere yer verilmesi ve bireysel özgürlüklerin gittikçe zayıflaması, özetle sistematik işlev bozuklukları, le décline du droit olgusunun semptomları olarak belirmektedir. Yalnız, bu konuda fazlaca kötümser olmaya gerek yoktur.  Hukuk güneş gibidir, batışından sonra yeniden doğacak ve adalete olan inancımız baki kalacaktır. M.T. Yücel. Yargı Sistemi Üzerine Denemeler, Seçkin, 2019. Gorazd Mesko ve  Justice Tankebe (Editors) Trust and Legitimacy in Criminal Justice- European Perspectives, Springer, 2015.

3 Bkz. “suçsuzluk karinesi”nden sapma örneği için bkz. M.Giudice. “Terörle Mücadele Yasasını Anlamak” HFSA 10 İst., 2004, s.134 vd.

4 “Güvenlikçi yaklaşım aşırı durumları gerekçe göstererek kısıtlamaları istisnai olmaktan çıkarıp genelleştirmeye ve kural haline getirmeye çalışan bir mantığı yansıtmaktadır… Özgürlük ve güvenliği ‘dengelemek’ten kaçınılmalıdır; çünkü denge söylemi yalnızca özgürlük yerine güvenliğe daha köklü bir bağlılığı gizlemekte veya kılıfına uydurmaktadır.” Bkz. M.Edoğan “Anayasal-Demokratik Bir Rejimde Özgürlük ve Güvenlik”  İst. Ticaret Üniv. SBD, Y.12, S.24, 2013/2, ss.21-29.

5 Habeas Corpus/Manga Carta hukuk sisteminin temelini oluşturmaktadır. Bkz. M.S. Gemalmaz. Ulusalüstü İnsan Hakları Hukukunun Genel Teorisine Giriş 4.Bası Beta, 2003, s.29. “Kolluk gücünün yola getirilmesi bakımından itirafın hiçbir koşul altında asla bir kanıt olarak kabul edilmemesi gerektir.” B. Russel bu doğrultuda suçluluğu kanıtlamakla görevli kolluk gücü yanında sanıkların suçsuzluğunu kanıtlamakla görevli bir kolluk gücünün daha oluşturulması ve bu gücün kolluk görevlilerince işlenen suçlara da el koymasını önermektedir. B.Russell. İktidar Altın Kitaplar Yayınevi, Ağustos 1976, ss.360-361

6 İngiltere’de dahi uzun devrimci mücadelelerden sonra 1701 yılında “hâkimler kendileri istemedikçe azlolunmazlar” (quamdiu se bene gessrint) biçimindeki kuralın kabulü ile yargının bağımsızlığı onaylanabilmiştir.  Bkz.UN Basic Principles on the Independence of the Judiciary, 40/146 of Dec.1985. Yargıtay Etik, Şeffaflık ve Güven Projesi-Yargıda Şeffaflığa İlişkin İstanbul Bildirgesi Uzmanlar Grubu Toplantısı 20/10/2017 Hilton Oteli-Ankara, Türkiye yargısına şeffaflık ve bağımsızlık önerileri, Cumhuriyet (29/10/2017) s.24. T.Giegerich. “Yargının Bağımsızlığı-Kavramsal Çerçeve, Tarihsel Gelişim, Tarafsız- lıkla İlişkisi ve Türkiye Üzerine Gözlemler” Yargının Bağımsızlığı, Tarafsızlığı ve Etkililiği Adalet Akademisi Yayın no.6, 2009, s.33; Yargı bağımsızlığı konusunda kurumsal reform stratejilerine özgü önemli çıkarımlar için bkz. J.Melton ve T.Ginsburg. Does De Jure Judicial Independence Really Matter? A Reevaluation of Explanations for Judicial Independence, Cause-Sandor Instıtute for Law and Economics, University of Chicago Law School. Bkz. S.Çakmak. “Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu ve Bazı Avrupa Birliği Ülkelerinde Yargı Kurulları” TAAD Ekim 2012, S. 11, ss.149-190. Türkiye’ de hâkimler coğrafi teminata sahip olmadığından, hoşa gitmeyen kararlara imza atanların başka bir yer veya mahkemeye atanmak suretiyle baskıya maruz kaldıklarına tanık olunmaktadır. Bkz. K. Gözler. Türk Anayasa Hukuku, Ekin, 2018, s.985. 

7 M.T. Yücel. Ceza Adaletine Özgün Sorunlar, Adalet Yayınevi, 2023, s.

8 Yargıya güven açısından şu sorular da varlık göstermektedir: İnsanlar yargıya güvenmedikleri için mi hukuk sistemi iyi çalışmıyor? Veya hukuk sistemi iyi çalışmadığı için mi kişiler yargıya güvenmiyor? Bir başsavcının feryadı: “Meslektaşlarımız arasında güven anketi yapılsa, birbirlerine olan güvenin % 1-2’lerde kalmasından endişe duyuyorum. Birbirimize bu kadar az güven duyarken toplumun bizlere ve yargıya olan güven oranını daha yükseklere çıkartmak zor.”  Bkz. “Yargıya Güven %20” Hürriyet (8/06/2014), s.18. Yargı için en korkulan halkın güvenini yitirmektir. Bir anda kaybedilen bu güveni yeniden inşa etmek yıllarımızı alacaktır. İşte güven ve saygı duyulan bir yargı sistemi, demokrasi, hukukun üstünlüğü ve hatta günlük yaşamın idamesi için olmazsa olmaz bir durumdur. Ayrıca bkz. European judicial systems CEPEJ Evaluation Report 2020 Evaluation cycle (2018): Ülkeler adalete ve mahkemelerin işleyişine güven konusunda memnuniyet anketleri yapıyor mu? “Etkileşimsel adli işlemlerde”– insan dokunuşu, ilgili herkese onurlu ve saygılı bir şekilde  muamele etmek, adil kararların alınmasına ve dolayısıyla adalete güvenin inşa edilmesine büyük ölçüde yardımcı olur.  “Maalesef son dönemde cübbenin arkasına saklanarak hukuku unutan ve dolayısıyla adaletin terazisini bozan öylesine negatif örnekler yaşadık ki bu yüzden toplumda adalete olan güven tarihin en dip noktalarına ulaştı”: Mehmet Ocaktan. “Cübbe, hakikati söylemeye engel olursa…” Karar (12/02/2024)

9 Ayrıca bkz.Talat Kırış. “Hukukta Malpraktis”, T 24 (19/01/2022). 2012 yılından bu yana verilen toplam ihlal kararları içinde de adil yargılanma hakkı ihlali yaklaşık %77 ile birinci sıradadır: Z. Arslan. Adil Yargılanma Güvencesi Olarak Silahların Eşitliği İlkesi, 2022.

9 Adalet Bakanı Bozdağ: Adalete güven duygusunu arttırmak için önemli çalışmalara devam edeceğiz (7/04/2022).

10 The 2023 EU Justice Scoreboard -Justice and Consumers COM (2023) 309.

11 İlki 1982 yılında Banker krizi olarak bilinen finansal sektör krizi, ikincisi 1994 bankacılık krizi ve üçüncüsü Kasım 2000 bankacılık krizi adlandırılan kriz yılları yolsuzluğun artış dönemleridir. 2000-2001 yıllarında ülkedeki sistematik bankacılık krizinin yol açtığı maliyet GSYİH’nin %19.3’ü olmuştur.  Bazı bankalarda tanık olunan başlıca işlemler “çifte kayıt”, “kayıt dışı hesap” ve “açığa katrilyonluk bono satışı” / banka içinde bankacılık olgusu dışında en geçerli yolsuzluk metotları inşaat, nakliye ve yemek işleri oluşturmuştur.  Ocak 2007 tarihi itibariyle hortumlanan miktar 29 Milyar $’dır.

12 M.T. Yücel. Kriminoloji Ank.,2024, s.85.

13 Maine kuramını statü toplumu-sözleşme toplumu ayrımı üzerine oluşturmuştur. Bkz. H.S. Maine. Ancient Law (Ed. by P.Smith) Gloucester Mass., 1970, p.251; M.T.Yücel. Hukuk Sosyolojisi, Ank., 2024, s.55.

14 Koray Dogan Urbarlı “Yeni normumuz: Güvensizlik ve belirsizlik” (15/11/2023) Politik Yol: “Bir ülkede Anayasa dahil herhangi bir yazılı kurala ya da tapu dahil herhangi bir edinilmiş hakka güvenemezseniz nasıl yaşarsınız? Yaşam hakkınız dahil tüm haklarınız tehlike altındayken ve bu haklar ihlal edildiğinde, ihlal eden (ler)in başına bir şey gelmediğinde nasıl yaşarsınız? Sizi koruyan yasalar yok sayılırken ve evrensel haklara karşı yasalar çıkartılmaya çalışılırken nasıl yaşarsınız? Haklarınızı diğer güç odaklarına karşı koruması gereken araçlar ele geçirilirse ya da ele geçirilmek için hedef gösterilirse nasıl yaşarsınız? Bir ülkede güven ve tahmin edilebilirlik ortadan kalkarsa nasıl yaşarsınız? Güvene ve tahmin edilebilirliğe saldıranlara tüm kapılar açılıyorsa nasıl yaşarsınız?” Ayrıca bkz. koruma kararları ve kadın cinayetleri için- “Sevilay’ın Katili de eski koca” Hürriyet (27/02/2024) s.3, “Üç kız kardeşin tedirgin bekleyişi” Hürriyet(14/03/2024), s.3; “Caniler uzaklaştırma kararını yine dinlemedi” Hürriyet (13/03/2024), s.3.

14 Kees van den Bos.The Fair Process Effect: Overcoming Distrust, Polarization, and Conspiracy Thinking, Cambridge, 9 Nov. 2023.(Adil Süreç Etkisi: Güvensizliğin, Kutuplaşmanın ve Komplo Düşüncesinin Üstesinden Gelmek).

15 M. Girgin ve A. Bayar.  Türk Toplumundaki Güven İndeksinin Düşük Olmasının Nedenlerinin İncelenmesi, Adnan Menderes Üniv. Eğitim Fak. Eğitim Bilimleri Dergisi, Sayı: Aralık, 2019, 10(2), ss.58-71. Vıktoria Budde/Karaline Eickhoff.Constructive Relations: Approaches to Trust Building in Peacebuilding Interventions, IFSH Research Report, 05/2022.

16 M.T. Yücel. Yargılama Felsefesi, Hukuki Haber https://www.hukukihaber.net/yargilama-felsefesi-adjudication-philosophy

17 OECD Guidelines on Measuring Trust, 2017: Güven her şeyin temelidir. Güven görecelidir. Ayrıca bkz. Ethan Zuckerman. Mistrust-Güvensizlik: Kurumlara Olan İnancını Kaybetmek Neden Onları Dönüştürecek Araçları Sağlar? Cambridge University Press, 2021.