Hakaret suçlarında ispat hakkı kavramı, hakaret oluşturan davranışı gerçekleştiren kişinin, hakarete konu eylem veya olguyu kanıtlayarak ceza almaktan kurtulma imkânına sahip olması halini ifade etmektedir.[1]

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 127. Maddesinin birinci fıkrasına göre, isnat edilen ve suç oluşturan fiilin ispat edilmiş olması halinde kişiye ceza verilmeyecektir.[2]

Kişiye isnat edilmiş olan bu suç nedeniyle hakaret edilen hakkında kesinleşmiş bir mahkûmiyet kararı verilmesi halinde, isnat ispatlanmış sayılacaktır. (TCK m. 127/1)

Bunun dışındaki hallerde isnadın ispat isteminin kabulü, ancak isnat olunan fiilin doğru olup olmadığının anlaşılmasında kamu yararı bulunmasına veya şikâyetçinin ispata razı olmasına bağlı kılınmıştır. (TCK m. 127/1)

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 127. maddesi, kişiye somut isnatta bulunulması hâlinde, isnadın ispatını hüküm altına almıştır.[3]

Bundan başka Anayasa’mızda da isnadın ispatına ilişkin özel hükümler yer almaktadır.

Nitekim Anayasa’mızın[4] “İspat hakkı” başlıklı 39. Maddesinde; kamu görev ve hizmetinde bulunanlara karşı, bu görev ve hizmetin yerine getirilmesiyle ilgili olarak yapılan isnatlardan dolayı açılan hakaret davalarında, sanığın isnadın doğruluğunu ispat hakkına sahip olduğu hüküm altına alınmıştır.[5]

Bu yasal düzenlemeye göre; bunun dışındaki hallerde ispat isteminin kabulü, ancak isnat olunan fiilin doğru olup olmadığının anlaşılmasında kamu yararı bulunmasına veya şikâyetçinin ispata razı olmasına bağlı kılınmıştır.

İsnadın Doğruluğunun İspat Edilebilmesinin Şartları

Kişilere somut bir fiil isnadında bulunarak hakaret edilmiş olması hâlinde, isnadın doğruluğunun ispat edilebilmesi için iki seçenekli şarttan birinin varlığı gerekir. Bu seçenekli şartlar şunlardır:

Birincisi kamu yararı şartı: Bu şartın gerçekleşmesi için isnadın doğruluğunun ispatında kamu yararı bulunmalıdır.

İkincisi rıza şartı: Bu şartın gerçekleşmesi için kendisine hakaret edilen kişinin ispata razı olması gerekmektedir.

İsnadın doğruluğunun ispat edilmesi halinde, hakaret suçunun hukuka aykırılığı ortadan kalkmaktadır.[6] Bu yüzden isnadın ispat edilmesi hali, hakaret niteliğindeki davranışta bulunan kişi hakkında beraat kararı verilmesi zorunluluğuna neden olmaktadır.

Yasa koyucu, Anayasa’mızın ispat hakkına ilişkin belirlediği kuralları dikkate alarak 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 127. maddesini kaleme almıştır.

İsnadın doğruluğunun ispat edilebilmesi için şu koşulların varlığı aranmalıdır:

1) İsnat suç oluşturan bir olaya ilişkin olmalıdır. Yani kişiye belli bir suçu işlediğinden bahisle hakaret edilmelidir.

2) Hakaretin yapıldığı anda isnadın konusunu oluşturan suç dolayısıyla kişi hakkında henüz bir hüküm verilmemiş olmalıdır.[7]

İsnadın Doğruluğunun İspatı Usulü

İsnadın doğruluğunun ispatı, hakaret suçu ile ilgili olarak açılan davanın görüldüğü mahkemede ileri sürülmüş ise, bu konuda mahkemenin bir karar vermesi gerekecektir.

Başka bir söylemle, hakaret suçunun işlendiğinden bahisle açılan davanın görüldüğü mahkeme, yapılan somut suç oluşturan olay ve eylem isnadının bir suç oluşturması durumunda, bu suçun gerçekten işlenmiş olup olmadığının ortaya çıkarılmasını bekletici mesele kabul ederek, bu nedenle açılmış veya açılacak olan davanın sonucunun beklenmesine karar vermesi gerekmektedir.

İsnadın doğruluğunun ispatı, ancak isnat konusu suç oluşturan olay ve eylem dolayısıyla açılan ceza davası ile ilgili mahkemede söz konusu edilebilir.

İsnat konusu suç oluşturan olay ve eylem nedeniyle açılan ceza davası sonucunda, bu suç nedeniyle hakaret edilen hakkında kesinleşmiş bir mahkûmiyet kararı verilmiş ise, isnat ispatlanmış sayılır ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 127. maddesinin birinci fıkrası uyarınca, hakarette bulunan kişi hakkında mahkûmiyet hükmü kurulamaz.

Belirtmek gerekir ki; hakaret eylemine maruz kalan kişi, isnat edilen fiil dolayısıyla hakkında açılan davada kesinleşmiş bir hükümle beraat etmişse, isnat ispat edilmemiş kabul edilir ve hakaret eden kişi hakkında mahkûmiyet hükmü kurulur.

Hakarete uğrayan kişi hakkında, isnat edilen fiil dolayısıyla takipsizlik kararı veya açılan davada düşme kararı verilmiş ise, isnadın doğruluğu ispat edilmemiş sayılacaktır.

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 127. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca, ispat edilmiş fiilinden söz edilerek kişiye hakaret edilmesi halinde cezaya hükmedilmesi söz konusudur.

Yasal düzenlemenin ikinci fıkrasına göre; kesin hükümle sonuçlanmış bir davayla işlendiği sabit görülen bir fiilden söz edilerek kişiye hakaret edilmiş olması hâlinde de cezaya hükmedilecektir.

Yasa koyucu, bu yasal düzenleme ile daha önce işlediği bir suçtan dolayı mahkûm edilmiş olan kişiye, bu suçtan bahisle hakaret edilmiş olmasının onaylanmayacak bir davranış olduğunu vurgulamak istemiştir.

Hakkında başlatılan soruşturma sonucunda takipsizlik kararı veya açılan davada düşme veya beraat kararı verilmiş olan kişiye, soruşturma veya kovuşturma konusu fiilden bahisle hakaret edilmiş olması durumunda ise zaten hakaret eden kişinin cezalandırılacağı konusunda herhangi bir şüphe bulunmamaktadır.

İsnadın İspatı Kurumunun Hukuki Niteliği

Öğretide, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun, ispat yönündeki talebin Anayasal düzenlemedeki ispat hakkından farklı olarak, ispatta kamu yararı bulunmasına veya şikâyetçinin ispata razı olması şartlarına bağlayarak ispat hakkının kapsamını sanığın aleyhine olacak şekilde daraltıldığı ve nispi bir hakka dönüştürüldüğü yönünde görüşler bulunmaktadır.[8]

Öğretide, Anayasa ile 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu arasında bir uyumsuzluk bulunduğu yönünde görüşler ileri sürülmüştür.[9]

Belirtmek gerekir ki, yasa koyucu isnadın ispatı kurumunu sadece hakaret suçuna özgü bir kurum olarak hüküm altına almıştır.[10]

İsnadın ispatı kurumunun hukuki niteliği konusunda öğretide bir görüş birliği yoktur. Ancak isnadın ispatının özel bir cezasızlık nedeni olduğu yönünde egemen bir görüşün varlığından söz edilebilir.[11]

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 127. Maddesi metni ve gerekçesindeki ifadeler dikkate alındığında isnadın ispatının bir cezasızlık nedeni olduğu söylenebilir.[12]

Zira isnadın ispatı halinde dahi, failin eylemi suç olmaktan çıkmaz. Bu yüzden burada bir hukuka uygunluk nedeninden bahsedilemeyeceği ifade edilmektedir. Yasal düzenlemenin 127/1. Maddesinde yer alan “İsnat edilen ve suç oluşturan fiilin ispat edilmiş olması halinde kişiye ceza verilmez.” şeklindeki düzenlemenin, cezasızlık nedenine işaret ettiği yönünde öğretide bazı görüşlerin ileri sürüldüğü görülmektedir.[13]

İsnadın ispat edilmesi durumunda fail, hakaret suçundan sorumlu tutulamaz.

Belirtmek gerekir ki, isnadın ispatı halinde mahkemenin ne şekilde karar vermesi gerektiği hususu, “isnadın ispatı” kurumunun hukuki niteliğine göre farklılık arz edebilir.

İsnadın ispatını bir hukuka uygunluk nedeni olarak kabul eden görüşe göre; isnat ispat edilmiş ise, mahkemece beraat kararı verilmelidir.

İsnadın ispat edilmiş olmasını şahsi cezasızlık nedeni olarak kabul eden görüşe göre ise, isnadın ispatı halinde mahkemece “ceza verilmesine yer olmadığı” kararı verilmesi gerekecektir.

Yargıtay bir kararında, failin sadece 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 127/1. maddesi gereğince beraatine karar verilmiş olmasını hatalı bulmuştur. Yargıtay bu kararında, isnadın ispatını, hakaret suçunda hukuka uygunluk sebebi olarak düzenleyen Türk Ceza Kanunu'nun 127. maddesi ile 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 223/2-d maddeleri uyarınca failin beraatine karar verilmesi gerektiğine işaret etmiştir.[14]

Nitekim 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 223/2-d maddesi, yüklenen suçun sanık tarafından işlenmesine rağmen, olayda bir hukuka uygunluk nedeninin bulunması halinde, fail hakkında beraat kararı verilmesi gerektiğini hüküm altına almaktadır.

Yargıtay’a göre, isnadın ispatı, hakaret suçunda hukuka uygunluk nedeni olarak kabul edilmelidir.[15]

(Bu köşe yazısı, sayın Dr. Suat ÇALIŞKAN tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)

KAYNAKÇA

ÇALIŞIR, Ayfer Akdemir, ÇALIŞIR, Kurtuluş TAYANÇ, Teoride ve Pratikte Hakaret Suçları, Adalet Yayınevi, An-kara 2013.

ERMAN, Sahir, Hakaret ve Sövme Suçları, İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi, İstanbul 1989.

HAFIZOĞULLARI, Zeki/ ÖZEN, Muharrem, Türk Ceza Hu-kuku Özel Hükümler Kişilere Karşı Suçlar, usa yayıncılık, Ankara 2010.

KOLOŞ, Umut, Türk Hukukunda İsnadın İspatı Hakkının Çok Boyutlu Hukuk Kavrayışı Bakımından Analizi, İÜHFM C. LXXII, S. 1, s. 627-672, 2014, s. 627.

ÖZBEK, Veli Özer/ KANBUR, Mehmet Nihat/ DOĞAN, Koray/ BACAKSIZ, Pınar-TEPE/ İlker, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, Seçkin Yayınevi, Güncelleştirilmiş ve Genişletilmiş 7. Baskı, Ankara 2014.

POLATCAN, İsmet, Memur ve Resmi Heyetlere Karşı Hakaret ve Sövme Cürümleri, Üçdal Neşriyat Yayınevi, İstanbul

SINAR, Hasan, “Türk Ceza Kanunu’nda Hakaret Suçu ve Bu Suçun Karşılaştırmalı Hukukta Gelişen Hakaretin Suç Olmaktan Çıkartılması Eğilimi Yönünden Değerlendirilmesi”, CHD, S: 24, Nisan 2014, s. 75-115.

SOYASLAN, Doğan, Ceza Hukuku Özel Hükümler, Gözden Geçirilmiş 6. Baskı, Yetkin Yayınları, Ankara 2006.

TARHAN, Emine Ülker, Yeni Türk Ceza Yasasında Tehdit ve Hakaret Suçları, Yetkin Yayınları, Ankara 2007.

TOROSLU, Nevzat, Ceza Hukuku Özel Kısım, Savaş Yayınevi, Ankara Eylül 2015.

Y.18.CD, E: 2015/27623, K: 2016/13859, T: 21.06.2016.

YENİDÜNYA, Ahmet Caner, ALŞAHİN, Mehmet Emin, “Bireyin Şerefine Karşı Suçlar”, TBBD, S:68, 2007 s.43-93,, s.81.

-----------------------------

[1] KOLOŞ, Umut, Türk Hukukunda İsnadın İspatı Hakkının Çok Boyutlu Hukuk Kavrayışı Bakımından Analizi, İÜHFM C. LXXII, S. 1, s. 627-672, 2014, s. 627.

[2] Yani hakaret suçuna konu eylem gerçekse faile ceza verilmeyecektir. Bkz.; YENİDÜNYA, Ahmet Caner, ALŞAHİN, Mehmet Emin, “Bireyin Şerefine Karşı Suçlar”, TBBD, S:68, 2007 s.43-93,, s.81.

[3] Hakaret suçunda sanığa, mağdura isnat edilen fiilin doğru olup olmadığının ispatı imkânının tanınıp tanınması açısından değişik görüşler ileri sürülmüştür. Bkz.; ERMAN, Sahir, Hakaret ve Sövme Suçları, İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi, İstanbul 1989., s.237. “Kesin ispat yasağı” kuramına göre, bireylerin özel hayatlarının tüm saldırılardan korunması gerekir. Bu yüzden, isnadın ispatını kabul etmeyen kişi açısından bu kural geçerli olamaz. “Mutlak ispat imkânı” kuramı ise, kişilerin sadece gerçeği söylediler diye ceza almamaları gerektiğini savunmaktadır. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun da uygun gördüğü bir başka düşünceye göre de, her gerçeğin söylenmesinde toplumsal fayda bulunmamaktadır. Bu nedenle bu düşünce, kural olarak ispat imkânı veren veya yasanın tespit ettiği hallerde ve şartlarda ispat imkânı veren karma bir sistem olarak tanımlanmaktadır. Bkz.; TOROSLU, Nevzat, Ceza Hukuku Özel Kısım, Savaş Yayınevi, Ankara Eylül 2015, s.126.

[4] Türkiye Cumhuriyeti Anayasası, Kanun Numarası : 2709, Kabul Tarihi : 18/10/1982, Yayımlandığı Resmî Gazete : Tarih : 9/11/1982, Sayı : 17863 (Mükerrer), Yayımlandığı Düstur : Tertip : 5, Cilt : 22, Sayfa : 3. ; a) Bu Anayasa, Kurucu Meclis tarafından 18/10/1982’de halkoylamasına sunulmak üzere kabul edilmiş ve 20/10/1982 tarihli ve 17844 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanmış; 7/11/1982’de halkoylamasına sunulduktan sonra 9/11/1982 tarihli ve 17863 Mükerrer sayılı Resmî Gazete’de yeniden yayımlanmıştır. b) 17/5/1987 tarihli ve 3361 sayılı Kanunla yapılan Anayasa değişiklikleri, 6/9/1987 tarihinde yapılan halkoylaması sonucu kabul edilmiş ve buna ilişkin 9/9/1987 tarihli ve 398 sayılı Yüksek Seçim Kurulu Kararı 12/9/1987 tarihli ve 19572 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanmıştır. c) 7/5/2010 tarihli ve 5982 sayılı Kanun ile yapılan Anayasa değişiklikleri 12/9/2010 tarihinde halkoylamasına sunularak kabul edilmiş, buna ilişkin 22/9/2010 tarihli ve 846 sayılı Yüksek Seçim Kurulu Kararı 23/9/2010 tarihli ve 27708 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanmıştır. ç) 21/1/2017 tarihli ve 6771 sayılı Kanun ile yapılan Anayasa değişiklikleri 16/4/2017 tarihinde halkoylamasına sunularak kabul edilmiş, buna ilişkin 27/4/2017 tarihli ve 663 sayılı Yüksek Seçim Kurulu Kararı 27/4/2017 tarihli ve 30050 Mükerrer sayılı Resmî Gazete’de yayımlanmıştır

[5] Anayasa isnadın ispatı kurumunu, kamu hizmeti ve görevinde bulunan kişilere yönelik isnatlarla sınırlı kılmıştır. Kamu görevlilerine ilişkin isnatların kayıtsız koşulsuz bir şekilde ispatı anayasal hak olarak hüküm altına alınmıştır. Bkz.; TARHAN, Emine Ülker, Yeni Türk Ceza Yasasında Tehdit ve Hakaret Suçları,Yetkin Yayınları, Ankara 2007, s.326.

[6] İsnadın ispatı kurumu, mağdurun da faydalanabileceği bir kurumdur. Bkz.; POLATCAN, İsmet, Memur ve Resmi Heyetlere Karşı Hakaret ve Sövme Cürümleri, Üçdal Neşriyat Yayınevi, İstanbul 1983, s.199. Çünkü bu kurum, isnat olunan eylemin gerçek olup olmadığı konusunda toplumda oluşan kuşkunun giderilmesini temin edebilir. Bkz.; Tarhan, s.324.

[7] Zira kesinleşmiş bir mahkûmiyet kararı verilmesi halinde, isnat ispatlanmış sayılacaktır. (TCK m. 127/1)

[8] HAFIZOĞULLARI, Zeki/ ÖZEN, Muharrem, Türk Ceza Hu-kuku Özel Hükümler Kişilere Karşı Suçlar, usa yayıncılık, Ankara 2010, s.227; ÇALIŞIR, Ayfer Akdemir, ÇALIŞIR, Kurtuluş TAYANÇ, Teoride ve Pratikte Hakaret Suçları, Adalet Yayınevi, An-kara 2013, s.76, SINAR, Hasan, “Türk Ceza Kanunu’nda Hakaret Suçu ve Bu Suçun Karşılaştırmalı Hukukta Gelişen Hakaretin Suç Olmaktan Çıkartılması Eğilimi Yönünden Değerlendirilmesi”, CHD, S: 24, Nisan 2014, s. 75-115, s.94,

[9] Hafızoğulları/Özen, s.227.

[10] Sınar, s.93.

[11] ÖZBEK, Veli Özer/ KANBUR, Mehmet Nihat/ DOĞAN, Koray/ BACAKSIZ, Pınar-TEPE/ İlker, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, Seçkin Yayınevi, Güncelletilmiş ve Genişletilmiş 7. Baskı, Ankara 2014,, s.501; SOYASLAN, Doğan, Ceza Hukuku Özel Hükümler, Gözden Geçirilmiş 6. Baskı, Yetkin Yayınları, Ankara 2006, s.252.

[12] 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 127/2. madde gerekçesinde yer alan “yine Anayasamıza göre, isnadın doğruluğunun ispat edilmiş olması, hakaret suçunun hukuka aykırılığını ortadan kaldırmaktadır. Bu nedenle, hakarette bulunan kişi hakkında beraat kararı verilmelidir.” Şeklindeki ifadelerden isnadın ispatının bir hukuka uygunluk nedeni olduğu yönündeki bir düşünceye ulaşılabilir. Ancak aynı yasal düzenlemenin 127/1. maddesinin “İsnat edilen ve suç oluşturan fiilin ispat edilmiş olması halinde kişiye ceza verilmez.” şeklindeki ilk cümlesi bize, isnadın ispatının bir cezasızlık nedeni olduğuna işaret etmektedir. Bkz.; Çalışır/Çalışır, s.77.

[13] Çalışır/Çalışır, s.77.

[14] Y.18.CD, E: 2015/27623, K: 2016/13859, T: 21.06.2016.

[15] Y.18.CD, E: 2015/27623, K: 2016/13859, T: 21.06.2016.