Sözlük anlamıyla tahrik ibaresi, hareket hâlinde olmayan bir şeyi harekete geçirme, kımıldatma, kışkırtma olarak ifade edilmektedir.[1]

Ceza hukuku kişilerin dış dünyaya yansıyan davranışlarını esas alır. Kişilerin davranışlarında iç dünyasının, o anki ruh hâlinin ve genel psikolojik özelliklerinin önemi bulunmaktadır. Ceza hukuku bu nedenle kişilerin içinde bulunduğu bu psikolojik durumların hukuki açıdan değerlendirilmesi gerektiğini işaret etmektedir.

Modern ceza hukukunda suçun işlenmesinde etkili olan nedenlerin gözetilmesi gerekir. Burada sadece işlenen suçun değil, bunun yanında kişiyi suç işlemeye sevk eden nedenleri dikkate almak ve buna göre yaptırım uygulamak gerekecektir.[2]

Haksız hareket kişi üzerinde ve onun psikolojik dünyasında bir tepki doğurmaktadır. Modern ceza hukuku, failin bu durumunu değerlendirmektedir. Ceza hukuk sistemimizde tahrik cezai sorumluluğunu azaltan bir neden olarak görülmektedir. Failin bu öznel haline önem verilmektedir. Nitekim çeşitli ülkelerin ceza kanunlarında, failin cezasında haksız tahrik nedeniyle belli oranlarda indirim yapılması esası benimsenmiştir.[3]

Bizim ülkemizde haksız tahrik kurumu 5237 sayılı TCK m. 29 hükmünde düzenlenmiştir.

Haksız tahrik kurumu;  TCK m. 29’da ceza sorumluluğunu azaltan bir neden olarak hüküm altına alınmıştır.[4]

Haksız tahrik kurumunun özellikleri şunlardır:

1) Ceza sorumluluğunu azaltan bir neden olarak düzenlenmiştir.

2) Haksız tahrik, kişinin haksız bir eylemin kendisinde oluşturduğu hiddet veya şiddetli elemin etkisi altında suç işlemesi durumunda kusur yeteneğindeki azalmayı ifade etmektedir.

3) Fail, suç işleme yönünde önceden bir karar vermeden, dışarıdan gelen etkinin ruhsal yapısı üzerinde meydana getirdiği karışıklığın neticesi olarak bir suç işlemeye yönelmektedir.

4) Haksız tahrik, kusurun irade unsuru üzerinde etkili olan nedenlerden biridir.[5]

5) Haksız fiilin meydana getirdiği hiddet veya şiddetli elemin etkisi altındaki kişinin suç işlemekten kendisini alıkoyma yeteneği önemli ölçüde azalmaktadır.

YCGK ve ilgili ceza dairelerinin istikrar kazanmış kararları ve öğretide kabul gören görüşler doğrultusunda haksız tahrik hükmünün uygulanabilmesi için bazı koşulların bulunması gerektiği söylenebilir.

Haksız tahrik hükümlerinin uygulanma koşulları şunlardır:[6]

1) Tahriki oluşturan haksız bir eylem bulunmalıdır.

2) Fail öfke veya şiddetli elemin etkisi altında kalmalıdır.

3) Failin işlediği suç bu ruhsal durumunun tepkisi olmalıdır.

4) Haksız tahrik teşkil eden eylem mağdurdan sâdır olmalıdır.

Haksız tahrik hükümlerinin uygulanması açısından aşağıda belirtilen hususlar dikkate alınmalıdır:

1) 765 sayılı TCK döneminde olan ağır tahrik ve hafif tahrik ayrımına 5237 sayılı TCK ile son verilmiştir.[7]

2) Tahriki oluşturan eylem, somut olayın özelliklerine göre hâkim tarafından değerlendirilecektir.

3) Haksız tahrik oluşturan eylemin sanığın iradesine etkisi dikkate alınmalıdır.

4) TCK m. 29 hükmünde gösterilen iki sınır arasında belirlenen oranda cezasından makul bir indirim yapılmalıdır.

5) Haksız tahrik hükmünün uygulanabilmesi açısından, failin suçu ilk haksız fiilin doğurduğu öfke veya şiddetli elemin etkisiyle işleyip işlememesi önemlidir.

6) Mağdur veya ölenden gelen haksız hareketin psikolojik etkisinin devam ettiğinin kabulünde zorunluluk bulunan hâllerde, haksız tahrik hükmünün uygulanması gerekmektedir.

Karşılıklı haksız davranışlarda bulunulması hâlinde

Bazı olaylarda haksız davranışlar karşılıklı olabilir. İlk haksız harekette bulunan kişi kendisine yönelik eylem nedeniyle haksız tahrik kurumundan yararlanamaz.[8]

Bununla birlikte kişinin maruz kaldığı tepki, kendi gerçekleştirdiği eylemle karşılaştırıldığında aşırı bir hâl almış olabilir. Yani ilk eylemin haksızlığına karşı gösterilen tepki açık bir şekilde orantılı olmayabilir, çok fazla aşırı olabilir. Bu tepkinin artık başlı başına haksız bir nitelik alması nedeniyle fail bakımından haksız tahrik oluşturduğu kabul edilmektedir.[9]

Karşılıklı haksız davranışlarda bulunulması hâlinde haksız tahrik hükümlerinin uygulanabilmesi için aşağıda belirtilen kuralların dikkate alınması gerekir:[10]

1) Karşılıklı tahrik oluşturan eylemlerin varlığı hâlinde, fail ve mağdurun her biri yönünden tahrik oluşturan bu haksız davranışları birbirlerine oranla değerlendirilmelidir.

2) Öncelik-sonralık durumları ile birbirlerine etki-tepki biçiminde gelişip gelişmediği göz önünde tutulmalı, ulaştıkları boyutlar, tehlike düzeyleri, etkileri ve dereceleri gibi hususlar dikkate alınmalıdır.

3) Buna göre; etki-tepki arasında denge bulunup bulunmadığı gözetilmelidir.

4) Failin başlangıçtaki haksız davranışına gösterilen tepkide aşırılık ve açık bir oransızlık saptanması hâlinde, fail hakkında haksız tahrik hükümleri uygulanmalıdır.

Sanığın katılandan ileri gelen haksız tahrik oluşturacak bir fiil olmaksızın katılana yönelik suç işlemesi halinde haksız tahrik hükümleri uygulanamayacaktır.[11]

İlk haksız eylemin kimden kaynaklandığının tespit edilememesi

Bazen ilk haksız eylemin kimden kaynaklandığı tespit edilemez. Bu durumda şüpheden sanık yararlanır ilkesi gereği her iki taraf hakkında haksız tahrik hükmünün uygulanması gerekecektir.[12]

--------------------

[1] https://kelimeler.gen.tr/tahrik-nedir-ne-demek-291828;  Tahrik Ar. ta§r³k a. (tahri:ki) 1. Cinsel isteği, duyguları uyandırma, artırma. 2. Bir kimseyi, kötü bir iş yapması için harekete geçirme, kışkırtma. 3. esk. Yola çıkartma, hareket ettirme, kımıldatma.; ET: 21.08.2022.  Ayrıca bkz.; Türk Dil Kurumu Güncel Sözlüğü, Kubbealtı Lugati

[2] Aydın, Devrim Aydın: Yeni Türk Ceza Kanunu'nda Haksız Tahrik, AÜHFD, 2004, C. 54, s.225.

[3] Çağlayan, M. Muhtar: Yargıtay İçtihatları Işığında Haksız Tahrik üzerine Bir İzah Denemesi, Adalet Dergisi, Ocak –Şubat, 1982, S.1, s.14.

[4] TCK m. 29: "Haksız bir fiilin meydana getirdiği hiddet veya şiddetli elemin etkisi altında suç işleyen kimseye, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine onsekiz yıldan yirmidört yıla ve müebbet hapis cezası yerine oniki yıldan onsekiz yıla kadar hapis cezası verilir.  Diğer hâllerde verilecek cezanın dörtte birinden dörtte üçüne kadarı indirilir" şeklinde,

[5]  Başka bir söylemle, haksız tahrik hâlinde failin iradesi üzerinde zayıflama meydana gelmektedir.

[6] YCGK, E: 2018/1-100, K: 2022/229, İtrznm: 2016/108915, T: 31.03.2022. 

[7] 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nda, 765 sayılı Kanun'da yer alan "ağır – hafif tahrik" ayırımına son verilmiştir.

[8] Yargıtay uygulamasında kabul edildiği üzere, gerek fail, gerekse mağdurun karşılıklı haksız davranışlarda bulunması hâlinde, tahrik uygulamasında kural olarak, haksız bir eylem ile mağduru tahrik eden fail, karşılaştığı tepkiden dolayı tahrik altında kaldığını ileri süremez. Y.1.CD, E: 2013/1966, K: 2013/4468, T: 18.06.2013: “…Sanık ve katılan arasında davaya konu olay öncesinde meydana gelen, katılanın basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek şekilde yaralanması ile sonuçlanan ve sanığın hakaret ve kasten yaralama suçlarından ceza aldığı ilk olayda karşılıklı olarak birbirlerini basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek şekilde darp etmeleri nedeniyle, ilk haksız hareketin sanık tarafından başlatılmış olması ve haksız tahrikteki dengenin sanık lehine bozulmaması dikkate alınarak katılandan kaynaklanan haksız tahrik bulunmadığı halde haksız tahrik hükümlerinin uygulanması yasaya aykırıdır…”

[9]  YCGK, E: 2018/1-100, K: 2022/229, İtrznm: 2016/108915, T: 31.03.2022. 

[10] YCGK, E: 2018/1-100, K: 2022/229, İtrznm: 2016/108915, T: 31.03.2022. 

[11] YCGK, E: 2018/1-100, K: 2022/229, İtrznm: 2016/108915, T: 31.03.2022: “…Sanığın aşamalarda kendini suçtan kurtarmaya yönelik kendi içerisinde değişkenlik gösteren ve çelişkili savunmaları,  sanığın katılandan ileri gelen haksız tahrik oluşturacak bir fiil olmaksızın önce mısır çapası sonra bıçakla saldırması, kaldı ki bu ağaçların tamamının sanığa ait olsa bile çok rahat iş makinası ile kaldırılabilecek durumda olması hususları hep birlikte değerlendirildiğinde, sanık hakkında haksız tahrik hükmünün uygulanma koşullarının oluşmadığı kabul edilmelidir…” Yargıtay kararına konu olay:  “….Sanık HA, katılan MA ve inceleme dışı sanık YA'un çiftçilik yaparak geçimlerini sağladıkları, katılan ve inceleme dışı sanık Y.'un kardeş oldukları, 06.03.2007 tarihinde Ç…. ili, B…. ilçesi, G…. köyü, K…. mevkisinde toplulaştırma işlemlerinin yapıldığı, bu işleri yapan şirkette kepçe operatörü olarak çalışan tanık DY'nın çalışması sırasında bazı ağaçların söküldüğü ve köylülerin de sökülen bu ağaçları alarak yakacak olarak kullandıkları, inceleme dışı sanık Y…’un tanık D…'a "Arazimde kalan ağaçları kendi tarafıma, H…'in arazinde kalan ağaçları onun tarafına at." dediği, akabinde tarlasına çalışmaya gittiği, inceleme dışı sanık Y….'un kardeşi katılan M…. ve dayısı tanık SB'un kepçenin çalışmasını izledikleri sırada sanık H…'in omzunda çapa ile geldiği, tanık D….'a "Operatör, ağaçlar bana ait. Öbür tarafa atma. Benim tarafa at." dediği, katılan M…'in de sanığa "Birkaç ağacı da benim tarafa atmasını ben söyledim." dediği, bunun üzerine sanığın "Ağaçlarda senin hakkın yok." diyerek omzundaki mısır çapası ile katılana üç kez sert bir şekilde vurduğu, katılanın elleriyle kendisini korumaya çalıştığı, sonrasında mücadele ederken katılanın sanığın elinden mısır çapasını aldığı, sanık ve katılanın yere düştükleri, yumruklaştıkları, bu sırada sanığın olaydan sonra ele geçirilemeyen bıçakla katılanı bıçakladığı, alınan raporlara göre katılanın vücuduna isabet eden bıçak darbelerinden  ikisinin hayati tehlike geçirmesine sebebiyet verdiği, diğer iki bıçak darbesinin basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek ölçüde hafif nitelikte olduğu, ayrıca yaralanması sebebiyle katılanın yüzünde sabit iz kaldığı, sanık ve katılanın yerde mücadelesi devam ederken olay yerine inceleme dışı sanık Y….'un geldiği, sopayla sanık H…,'e vurarak bıçağı elinden düşürdüğü, sanığın sağ frontal bölgesinde 10-12 cm'lik lineer kesi, belde üst üste 4 adet 15-20 cm uzunluğunda ve 1-2 cm genişliğinde oluşan ekimotik alanlar nedeniyle hayati tehlike geçirmediği, basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek nitelikte hafif olmadığı, katılanın olay yerinde bulunanlar tarafından hastaneye götürüldüğü, sanığın da ayrıldığı, bir süre sonra gelip suça konu bıçağı aldığı olayda;…”

[12] Y.4.CD, E: 2016/15689, K: 2017/18319, T: 03.07.2017: “…Sanığın ve katılanların karşılıklı eylemleri nedeniyle mahkûmiyetlerine karar verilmesi karşısında, olayın çıkış nedeni ve gelişmesi değerlendirilerek sonucuna göre TCK’nın 29. maddesinde düzenlenen haksız tahrik hükmünün uygulanıp uygulanmayacağının değerlendirilmesi, ilk haksız eylemin kimden kaynaklandığının tespit edilememesi halinde ise şüpheden sanık yararlanır ilkesi gereği her iki taraf hakkında haksız tahrik hükmünün uygulanmasının gerektiği gözetilmeden, yasal olmayan gerekçeyle, sanık hakkında anılan maddenin uygulanmasına yer olmadığına karar verilmesi kanuna aykırıdır…”