Genel Olarak

Mahkemelerce verilen ve kanun yolları tüketildikten sonra kesinleşen ceza ya da güvenlik tedbirleri kararlarının yerine getirilmesi safhası infaz olarak tanımlanmaktadır. Kesinleşen ceza ya da güvenlik tedbirleri kararları, kararı veren mahkeme tarafından infaz edilmek üzere infaz savcılığı birimine gönderilir ve infaz savcılığı kesinleşen hükmün infazı için gerekli işlemleri yapar. Cezaların infazı, Cumhuriyet savcıları tarafından izlenir ve denetlenir. Dikkat edilmesi gereken en önemli husus; mahkûmiyet hükümlerinin kesinleşmedikçe infaz olunamayacağı hususudur (5275 sayılı kanun m.4). Kesinleşme, infazın koşuludur.

İnfaz hukukunda, cezaların infazının ertelenmesi ya da durdurulması da mümkündür. İnfazın ertelenmesi kısaca; bir kimsenin kesinleşmiş bir cezasının infazının kanuni düzenlemeler çerçevesinde belli bir müddet sonraya bırakılmasıdır. 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’a göre cezaların infazının ertelenmesi şu hallerde mümkündür:

- Hastalık nedeni ile hapis cezasının infazının ertelenmesi

- Çocuğun hastalığı nedeniyle kadın hükümlünün cezasının infazının ertelenmesi

- Hükümlünün istemiyle cezanın infazının ertelenmesi

- Mahkemece infazın ertelenmesi veya durdurulması

İnfazın ertelenmesine ilişkin yapılacak talepler infaz işlemlerini yürüten Cumhuriyet Başsavcılığı’na yapılmaktadır. Yine infazın ertelenmesine ilişkin kararlar infaz işlerini yürüten Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından verilecektir. Bu kısa bilgilendirmelerden sonra, yazımızın konusunun esasını teşkil eden ve cezaların infazının ertelenmesi hallerinden olan; “mahkemece infazın ertelenmesi veya durdurulması” konusunda açıklamalarda bulunacağız.

1) Mahkemece İnfazın Ertelenmesi veya Durdurulması

7188 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 32. maddesi ile 17.10.2019 tarihinde 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanuna; “Mahkemece İnfazın Ertelenmesi veya Durdurulması” başlıklı 17/A maddesi eklenmiştir. Bu madde hükmüne göre; “Birlikte işlenmiş olup da 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 280 inci maddesinin üçüncü fıkrası ve 306 ncı maddesinin uygulanma olanağının bulunduğu hâllerde, hükmü veren ilk derece mahkemesinden infazın ertelenmesine veya durdurulmasına ilişkin karar verilmesi istenebilir. Karar verilmeden önce Cumhuriyet savcısı ve hükümlünün görüşlerini yazılı olarak bildirmesi istenebilir. Karar, duruşma açılmaksızın verilir ve bu karara karşı itiraz yoluna gidilebilir. Erteleme veya durdurma talebinin kabulü, güvence gösterilmesine veya diğer bir şarta bağlanabilir”.

İlgili yasa hükmüne göre; birlikte yani iştirak halinde işlenmiş olan ve aynı zamanda 5271 sayılı CMK ‘nin 280/3 ve 306. maddelerinin uygulanma durumunun söz konusu olduğu hallerde, infaza konu hükmü veren yerel mahkemeden infazın ertelenmesine veya durdurulmasına ilişkin bir karar verilmesi istenebilecektir. Yasada belirtilen CMK’nin 280/3 ve 306. maddeleri istinafta ve temyizde sirayet durumlarına ilişkindir. 5271 sayılı CMK m. 280/3’e göre; “Birinci ve ikinci fıkra uyarınca verilen kararların sanık lehine olması hâlinde, bu hususların istinaf isteminde bulunmamış olan diğer sanıklara da uygulanma olanağı varsa bu sanıklar da istinaf isteminde bulunmuşçasına verilen kararlardan yararlanırlar”. Bu hükme göre; istinaf incelemesi neticesinde verilen kararlar şayet istinaf başvurusunda bulunan sanık lehine ve diğer sanıklar süresi içerisinde istinaf isteminde bulunmamış ise lehe olan bu kararın diğer sanıklara da uygulanma olanağı varsa istinaf isteminde bulunmayan sanıklar da istinaf isteminde bulunmuşçasına lehe verilen bu kararlardan yararlanabilir. Yine 5271 sayılı CMK m. 306’ya göre; “Hüküm, sanık lehine bozulmuşsa ve bu hususların temyiz isteminde bulunmamış olan diğer sanıklara da uygulanması olanağı varsa, bu sanıklar da temyiz isteminde bulunmuşçasına hükmün bozulmasından yararlanırlar”. Bu hükme göre; temyize konu bir karar başvuran sanık lehine bozulmuşsa ve bu lehe kararın temyiz isteminde bulunmamış diğer sanıklara da uygulanma durumu söz konusu ise, bu sanıklarda sanki temyize başvurmuşçasına hükmün bozulmasında yararlanacaktır.

5271 sayılı CMK’nin 208/3 ve 306. maddelerinden neticeten şu sonuç çıkmaktadır: İstinaf ve temyiz incelemesi sonucunda verilen kararların, istinaf ve temyiz isteminde bulunan sanık ya da sanıklar lehine olması halinde, lehe olan bu kararın, istinaf ve temyiz isteminde bulunmamış ya da mevzuattaki kesinlik sınırı nedeniyle istinaf ve temyiz isteminde bulunamamış diğer sanıklar açısından da uygulanma olanağı varsa, istinaf ve temyiz isteminde bulunmayan sanıkların da lehe olan bu kararlardan yararlanması söz konusu olmaktadır. Ancak lehe olan bu sirayet durumunun gerçekleşmesine kadar hakkında verilen karar kesinleşen kişinin cezasının infazının 5275 sayılı yasanın 17/A maddesine kapsamında ilk derece mahkemesi tarafından ertelenmesi veya durdurulması mümkündür. Böylelikle istinaf ve temyiz isteminde bulunmayan ve lehe kararın kendilerine sirayeti mümkün olan kişilerde yerel mahkemeden infazın ertelenmesini veya durdurulmasını isteyerek sirayetin etkisinden yararlanabilecektir.

Yukarıda da bahsettiğimiz üzere infazın ertelenmesi veya durdurulması kararını ilk derece mahkemesi verecektir. Yasanın gerekçesinde de bahsedildiği üzere; yerel mahkemece, ilk derece mahkemesi ve bölge adliye mahkemesi ceza dairesi kararı ile temyiz dilekçesi birlikte ele alınarak, sirayetin uygulanma olanağının bulunup bulunmadığı değerlendirilecektir. Buna göre ilk derece mahkemesi, ya infazın ertelenmesine/durdurulmasına karar verecek ya da talebi reddedecektir. Ayrıca 5275 sayılı yasanın 17/A maddesinden anlaşılacağı üzere; ilk derece mahkemesince infazın durdurulması veya ertelenmesi kararı verilmeden önce Cumhuriyet savcısı ve hükümlünün yazılı olarak görüşlerini bildirmeleri istenebilecektir. İlk derce mahkemesince verilecek infazın ertelenmesi veya durdurulmasına ilişkin karar, duruşma açılmaksızın verilecek ve bu karara karşı itiraz yoluna başvurulabilecektir. Ayrıca infazın ertelenmesi veya durdurulması talebinin kabulü, güvence gösterilmesine veya diğer bir şarta bağlanabilecektir.