GİRİŞ

Hakkı çiğnenen veya çiğnenme tehlikesi altında bulunan kişiler, mahkemeye başvurarak açtıkları davada mahkemenin, yapacağı yargılama sonucunda kendi lehlerine karar verilmesini ve çiğnenen haklarının korunmasını beklerler. Ancak yargılama, belli bir zaman alır ve hatta bazen uzun yıllar devam eder. Oysa bazı durumlarda davanın sonuna kadar beklenilmesi halinde, hakların yargılama sırasında zamanla kaybolması veya uğranılan zararın daha da büyümesi ihtimali bulunmaktadır. Bu amaçla da davanın sonu beklenmeden, yargılama sırasında da alınması gereken bazı geçici tedbirlere ihtiyaç duyulmaktadır.

Yargılama öğretisinde , normal bir davanın sonunda mahkemenin kararına "kesin hukuki koruma" denildiği dikkate alınarak dava sırasında veya hatta dava öncesinde alınması gereken önlemlere ise "geçici hukuki koruma" denilmektedir.

HMK'nun 10.kısmı, "geçici hukuki koruma" üst başlığını taşımaktadır. Bu kısmın altındaki birinci bölümde "ihtiyati tedbir" ikinci bölümde ise "delil tespiti" ve "geçici hukuki korumalar düzenlenmiştir.

1-DELİL TESPİTİNİN HUKUKİ NİTELİĞİ

Delil tespiti, ileride açılacak veya açılmış olan bir dava ile ilgili delilin, bazı şartlar altında zamanından önce toplanıp güvence altına alınmasını sağlamak için kabul edilen geçini hukuki koruma müessesidir.

HMK m.400 uyarınca Taraflardan her biri, görülmekte olan bir davada henüz inceleme sırası gelmemiş yahut ileride açacağı davada ileri süreceği bir vakıanın tespiti amacıyla keşif yapılması, bilirkişi incelemesi yaptırılması ya da tanık ifadelerinin alınması gibi işlemlerin yapılmasını talep edebilir.

Delil tespiti istenebilmesi için hukuki yararın varlığı gerekir. Kanunda açıkça öngörülen hâller dışında, delilin hemen tespit edilmemesi hâlinde kaybolacağı yahut ileri sürülmesinin önemli ölçüde zorlaşacağı ihtimal dâhilinde bulunuyorsa hukuki yarar var sayılır.

Yargıtay 15. HD., E. 2016/5178 K. 2016/4570-T. 7.11.2016 sayılı kararında da "... Delillerin tespiti, 6100 sayılı HMK'nın 400 ve devamı maddelerinde düzenlenmiş olup, ilerde açılacak veya açılmış olan bir dava ile ilgili delillerin bazı şartlar altında zamanından önce toplanıp emniyet altına alınmasını sağlamak amacıyla kabul edilmiş geçici hukuki koruma tedbirinin bir türüdür." şeklinde hüküm kurulmuştur.

2-DELİL TESPİTİ BİR DAVA DEĞİLDİR

Delil tespiti bir dava olmayıp deliller hakkında, geçici hukuki korumadır; genel olarak bir çeşit ihtiyati tedbir gibidir. Delil tespiti genellikle dava olarak nitelendirilmektedir ancak aksine ilişkin olduğu davaya bağlı bir işlemdir. Delil tespiti ayrı bir dava konusu da olmaz çünkü delil tespitinin konusu, maddi vakıalardır ve maddi vakıalar ise yalnız başına tespit davasına konu olmamaktadır.

Yargıtay 4. HD., E. 2015/16710 K. 2016/2564-T. 29.2.2016 sayılı kararında da "... İstem delil tespiti ve teslim niteliğinde olup bu nedenle de Değişik İşler defterine kaydedilerek sonuçlandırıldığı anlaşılmaktadır. Delillerin tespiti bir dava olmayıp, ileride açılacak davalarla ilgili delillerin kaybolmasını önlemek için önceden toplanıp güvence altına alınmasını sağlamak üzere başvurulan bir yoldur." şeklinde hüküm kurulmuştur.

Delil tespiti, tespit davasından da farklıdır. Çünkü delil tespiti, geçici hukuki koruma olduğu halde; tespit davası, kesin hukuki koruma sağlar. Bu nedenle, delil tespiti yoluna bir tespit davasının ispatına yarayacak delil tespiti için de başvurulabilir. Tespit davasının konusu sadece hukuki ilişkiler olduğu halde, delil tespitini konusu maddi vakıalardır.

Yargıtay 11. HD., E. 2014/4752 K. 2014/9884- T. 28.5.2014 sayılı kararında da "... 6100 sayılı HMK'nın 106/1 maddesi uyarınca tespit davasının, "...mahkemeden bir hakkın veya hukuki ilişkinin varlığının ya da yokluğunun yahut bir belgenin sahte olup olmadığının belirlenmesi..."için açılan bir dava türü olduğu, aynı maddenin üçüncü fıkrasında, maddi vakıaların tespitinin tek başına tespit davasının konusunu oluşturamayacağının hüküm altına alındığı, böylece maddi vakıalara ilişkin tespitlerin tespit davasının değil delil tespiti davasının konusunu oluşturacağı, tespit davası açılabilmesi için temel kural olarak davacının bu davayı açmakta hukuken korunmaya değer güncel bir yararının bulunması gerektiği, bu durumda eda davası açılması mümkün olan hallerde tespit davası açılmasında hukuki yarar bulunmadığı gerekçesiyle, davanın hukuki yarar yokluğundan reddine karar verilmiştir." şeklinde hüküm kurulmuştur.

Delil tespiti yoluna henüz inceleme sırası gelmemiş yahut ileride açılması öz konusu olacak davada başvurulacak deliller için başvurulabilir. Yani delil tespiti dava açılmadan önce de sonra da istenebilmektedir. Özellikle dava açıldıktan sonra, ancak kendisine inceleme sırası gelmemiş olan delillerin tespiti istenebilmektedir. Dava açılmadan önce ise, ileride açılacak olan davada ileri sürülecek hususların ispatı amacıyla tanık ifadesinin alınması, keşif yapılması, bilirkişi incelemesi yapılması gibi işlemlerin yapılması delil tespiti yapılmasıyla mümkün olmaktadır.

3- DELİL TESPİTİ KARARI KANUN YOLUNA GÖTÜRÜLEMEZ

Delil tespiti isteyenin, mahkemeye delil tespiti şartlarının varlığı hakkında delil tespitini haklı kılan sebepleri ve delilleri göstermesi gerekir. Fakat buradaki ispat tam bir ispat değildir. Mahkemenin delil tespiti şartlarının mevcut olduğuna kanaat getirmesi yeterlidir.

Delil tespiti kararı nihai bir karar olmadığından kanun yoluna götürülemez fakat karşı taraf delil tespiti kararına tebliğden itibaren 1 hafta içerisinde itiraz edebilir. Bu itiraz delil tespiti kararını vermiş olan hakim tarafından incelenip karara bağlanılır.

Yargıtay 15. HD., E. 2016/5178 K. 2016/4570 -T. 7.11.2016 sayılı kararında da "... Delillerin tespiti
yargılama sürecini içermediğinden ve bu konuda verilecek karar nihai karar niteliğinde bulunmadığından temyizi değil itirazı kabil bir karardır." şeklinde hüküm kurulmuştur.

Mahkeme delil tespit istemini yerinde görmez ise yani şartların varlığı konusunda ikna edilemediği takdirde delil tespiti talebinin reddine karar verir. Bu ret kararı da kanun yoluna götürülemez. Ancak aynı taraf durum ve şartlarının değiştiğini bildirerek yeniden delil tespiti isteminde bulunabilir.

4- ZORUNLU VE ACELE HALLERDE DELİL TESPİTİ

HMK m. 403 uyarınca Talep sahibinin haklarının korunması bakımından zorunluluk bulunan hâllerde, karşı tarafa tebligat yapılmaksızın da delil tespiti yapılabilir. Tespitin yapılmasından sonra, tespit dilekçesi, tespit kararı, tespit tutanağı ve varsa bilirkişi raporunun bir örneği mahkemece kendiliğinden diğer tarafa tebliğ olunur. Karşı taraf tebliğden itibaren bir hafta içinde delil tespiti kararına itiraz edebilir.

Delil tespiti isteyen tarafın haklarını korumak için zorunluluk varsa veya acele hallerde, istisnai olarak mahkeme karşı tarafa tebligat yapmadan da delil tespiti yapabilmektedir. Acele ve zorunlu haller her olaya ve şartlara göre değişebilmektedir. Bazı durumlarda ürünün niteliği gereği zaman içerisinde hızlıca bozulabilecek nitelikte olabileceği gibi araç üzerindeki ayıp ya da zararın tespitinde araç ile sürekli olarak sağlık problemleri sebebiyle devamlı olarak hastaneye götürülmesi gereken birinin varlığı halinde de zararın derhal tespit edilmesi gerekebilmetkedir.

İşte bu hallerde karşı tarafa tebligat yapılmadan da delil tespiti yoluna gidebilecektir. Fakat karşı tarafa tebligat yapmadan delil tespiti yapılması halinde karşı tarafa mahkeme tespit dilkeçesini, tespit kararını, tespit tutanağını ve varsa bilirkişi raporunu derhal tebliğ etmek zorundadır. Aksi halde tebliğ edilmemiş olan delil tespiti tutnapı davada delil olarak kullanılmaz . Fakat karşı taraf tebliğden itibaren 1 hafta içerisinde delil tespiti kararına ve yapılan tespiti itraz edebilecektir.

Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi , 11. HD., E. 2020/80 K. 2020/32 T. 9.1.2020 sayılı kararında da "... Delil tespiti istenebilmesi için hukuki yararın varlığı gerekir. "Kanunda açıkça öngörülen hâller dışında, delilin hemen tespit edilmemesi hâlinde kaybolacağı yahut ileri sürülmesinin önemli ölçüde zorlaşacağı ihtimal dâhilinde bulunuyorsa hukuki yarar var sayılır." düzenlemesi yapılmış, HMK'nın 402. madde de delil tespiti talebi ve kararına ilişkin usul açıklanmış, aynı Kanunun "Acele hâllerde tespit" başlıklı 403. maddede de; "Talep sahibinin haklarının korunması bakımından zorunluluk bulunan hâllerde, karşı tarafa tebligat yapılmaksızın da delil tespiti yapılabilir. Tespitin yapılmasından sonra, tespit dilekçesi, tespit
kararı, tespit tutanağı ve varsa bilirkişi raporunun bir örneği mahkemece kendiliğinden diğer tarafa tebliğ olunur. Karşı taraf tebliğden itibaren bir hafta içinde delil tespiti kararına itiraz edebilir." düzenlemesi ile yokluğunda aleyhine delil tespiti yapılan tarafa kararın tebliğinden itibaren bir hafta içerisinde itiraz hakkı tanınmıştır." şeklinde hüküm kurulmuştur.

Beytullah Kadir YANARATEŞ
HUKUK FAKÜLTESİ SON SINIF ÖĞRENCİSİ

KAYNAKÇA
1. Ramazan ARSLAN/Ejder YILMAZ: Medeni Usul Hukuku Ders Kitabı, 2021
2. Hakan PEKCANITEZ / Oğuz ATALAY / Muhammet ÖZEKES, Medeni Usul Hukuku Ders Kitabı, 2017
3. Baki KURU, İstinaf Sistemine Göre Yazılmış Medeni Usul Hukuku, 2016,
4. https://www.mevzuat.gov.tr/
5. https://www.lexpera.com.tr/ictihat/yargitay-kararlari
6. İstanbul Barosu Dergisi Temmuz - Ağustos 2015
7. 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu