I. Genel Olarak

Bilindiği üzere, 30.04.2020 tarihli Resmî Gazete ’de yayımlanarak yürürlüğe giren 2480 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı’na göre, 7226 sayılı Kanunun geçici 1. maddesinin 1. fıkrasında düzenlenen durma süresi 01.05.2020 (bu tarih dâhil) tarihinden 15.06.2020 (bu tarih dâhil) tarihine kadar (salgın hastalığın yayılma tehlikesinin daha önce ortadan kalkması halinde yeniden değerlendirilmek üzere) uzatılmıştı. Buna göre toplamda 86 günlük bir durma söz konu olmuştur.

Duracak olan işlemler Cumhurbaşkanı Kararı’nda ve 7226 sayılı Kanun’da “takip işlemi” kavramı ile ifade edilmiştir. İcra takip işlemleri bir icra organı tarafından borçluya karşı yapılmış, onun hukuki durumunu kötüleştiren ve cebri icranın ilerlemesini hedef alan; bir başka açıdan, alacaklının alacağına kavuşmasını amaçlayan işlemlerdir. Bu bağlamda icra takip işlemini gerçekleştirebilecek olan icra organları bakımından asıl ve yardımcı organlar bakımından bir ayrım söz konusu değildir.

II. Konuya Dair İİK Hükümleri

İcra ve İflas Kanunu m. 87’e göre, haczi yapan memur, haczettiği malın kıymetini takdir eder. İcabında ehli vukufa müracaat edebilir.

Kıymet takdirine ilişkin şikâyeti düzenleyen hüküm şöyledir;

Madde 128/a

Kıymet takdirinin tebliğ edildiği ilgililer, raporun tebliğinden itibaren yedi gün içinde raporu düzenleten icra dairesinin bulunduğu yerdeki icra mahkemesinde şikâyette bulunabilirler.

Şikâyet tarihinden itibaren yedi gün içinde gerekli masraf ve ücretin mahkeme veznesine yatırılması hâlinde yeniden bilirkişi incelemesi yaptırılabilir; aksi hâlde başka bir işleme gerek olmaksızın şikâyet kesin olarak reddedilir.

Kesinleşen kıymet takdirinin yapıldığı tarihten itibaren iki yıl geçmedikçe yeniden kıymet takdiri istenemez. Ancak, doğal afetler ve imar durumundaki çok önemli değişiklikler meydana getiren benzer hallerde yeniden kıymet takdiri istenebilir.

Bu madde gereğince icra mahkemesinin verdiği kararlar kesindir.

III. İki Yıllık Sürenin Başlangıcı

İİK m. 128/a düzenlemesinde kıymet takdirine ilişkin iki yıllık sürenin ne zaman başlayacağına ilişkin bir açıklık yoktur. Kıymet takdirine karşı şikâyet yoluna başvurulmaması durumunda icra dairesi tarafından yapılmış olan kıymet takdirinde iki yıllık sürenin başlangıcı olarak sadece, fiilen keşif yapılan tarih ya da icra dairesi tarafından buna ilişkin kararın verildiği tarih olarak iki ihtimalden söz edilebilir. Ancak, kıymet takdirine karşı şikâyet yoluna başvurulması durumunda bu ikili ihtimal dörtlü ihtimale, yani icra dairesi veya icra mahkemesi bakımından fiili keşif veya karar tarihi olmak üzere dörtlü bir ihtimale dönüşür.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 26.02.1992 tarih ve 1992/4-70 Esas ve 1992/130 Karar sayılı kararına göre, iki yıllık sürenin başlangıcı, sonradan kesinleşmesi koşulu ile kıymet takdirinin fiilen yapıldığı keşif tarihidir. Aynı yaklaşım Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 22.01.2020 tarih ve 2019/14249 Esas ve 23020/536 Karar sayılı kararında da kabul edilmiştir. Yargıtay’ın bu kabul şekli doğru ve yerindedir. Zira, aksi takdirde kıymet takdirinin kesinleşmesi fiilen 3-4 yılı bulacak ve bu durum alacaklının orantısız biz şekilde mağdur olması sonucunu doğuracaktır.

IV. İki Yıllık Sürenin 86 Gün Uzayıp Uzamayacağı

Bu başlık altında Covid-19 sebebiyle yukarıda belirtilen Mevzuat çerçevesinde 01.05.2020 (bu tarih dâhil) tarihinden 15.06.2020 (bu tarih dâhil) durmuş olan 86 günlük sürenin iki yıllık kıymet takdir süresine eklenip eklenmeyeceği incelenecektir.

Hemen belirtelim ki, uygulama icra dairelerinin tamamı iki yıllık süreye 86 günlük ilave süre eklemektedir. Bu uygulamanın amaca ve menfaatler dengesine uygun olmadığı açıktır. Çünkü sürelerin durdurulmasındaki amaç hak kayıplarının önlenmesidir. Oysa iki yıllık kıymet takdir süresinin kesinleşmesi bakımından 86 günlük sürenin ilave edilmesini gerektirir bir hak kaybı söz konusu değildir. Bu sebeple bu yanlış uygulamadan bir an önce vazgeçilmelidir.

V. Sonuç

İcra dairesi tarafından yapılan fiili keşif ile başlayan iki yıllık kıymet takdirinin kesinleşmesi bakımından 01.05.2020 (bu tarih dâhil) tarihinden 15.06.2020 (bu tarih dâhil) arasında durmuş olan 86 günlük sürenin iki yıllık süreye eklenmesini gerektiren hiçbir yasal dayanak ve haklı neden bulunmamaktadır. Bu sebeple icra dairelerinde devam etmekte olan bu yöndeki yanlış uygulamanın bir an önce sonlandırılması gerekir.