Güvencesiz Depozito yazımızda Yargıtay’ın her kararı doğru değildir dedik, yeri gelir imam nikahlı eşe bile nafaka verir dedik. İtirazlar geldi. Olmaz dendi. Bakalım oluyor muymuş, Memurun Grev Hakkı olunan yerde imam nikahlı eşe nafaka ödenir miymiş? Biraz eski bir yazımız, biraz güncelleme yaparak tekrardan yayınlıyoruz. Buyrun efendim;
Bir hakkın hukuk düzeninde korunabilmesi için hukuken tanınmış olması lazımdır. Ülkemizde resmi nikah yapılmadan imam nikahı yapılması dahi yasaktır. Bu o kadar böyledir ki, bir ara resmi nikah yapılmadan imam nikahı yapılması suç oluşturuyordu. Anayasa Mahkemesi, insanların evlenmeden beraber yaşaması suç değilken imam nikahı yapmalarının suç olması kabul edilemez diye bu saçma maddeyi iptal etti, iyi de oldu. Uzun lafın kısası, imam nikahı hukuken tanınmadığı için, haliyle imam nikahlı eşe nafaka da ödenemez.
“Yani ben şimdi nafaka alamayacak mıyım, açıkta mı kaldım Avukat Bey?”. Ha, siz nafaka talep eden taraf mıydınız, durun, bakarız bir çaresine de, öncelikle söyleyin, sizin bu imam nikahı yapmanızdaki amaç ileride aile kurmak mıydı, resmi nikahı da yapacak mıydınız, yoksa amacınız dost hayatı yaşamak, ikinci eş mi olmaktı?
“Ne dost tutması ayol. Tabii ki aile olmaktı. Durumumuz düzelince hükümet nikahı da yapacaktık. Ne yapsaydık yani, nikahsız yaşayıp günaha mı girseydik?”. Ha, bakın o zaman olur, nafakaya hak kazanabilirsiniz. Nasıl mı oluyor? Vallahi ben demiyorum, AYİM, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi diyor.
Şimdi idare deyince sizin aklınıza İcra Memuru İcra Emrini Göndermezse ve Kadroya Geçen Sözleşmelinin Eş Durumu yazılarımız gelmiştir. Söyleniyorsunuzdur, hani idare hasta ruhlu ve insanlıktan uzak bir varlıktı, hani hakimler iş tazminat ödemeye gelince sanki kendi ceplerinden çıkıyormuş gibi davranıyorlardı, devleti kendi vatandaşından koruyorlardı? Bırakın imam nikahlı eşe nafaka gibi özel hukuk kişisinin cebinden çıkacak parayı vermeyi, devletin cebinden çıkacak destekten yoksun kalma tazminatını nasıl verebilirler?
Vallahi işin tek sırrı, sizin bu imam nikahını yapmaktaki amacınız neydi. Ahlaka aykırı bir şekilde, ikinci eş olmak için değil de, aile kurma amacıyla yapmışsanız alırsınız. İdare Mahkemesi bu, üstelik Askeri İdare Mahkemesi, yetmedi Askeri Yüksek İdare Mahkemesi.
Peki hepsi güzel de, hakimler kanundan çok üst mahkemenin ne dediğine bakarlar. Kanunen böyle bir zorunlulukları yoktur, ama işte Türkiye’de hakimin coğrafi teminatı olmadığı için, istemezler kararlarının üst mahkeme tarafından bozulması. Puan sistemi hakimdir, kararları bozuldu mu düşük puan alırlar, bunlar da gidilecek yeri etkiler.
E dirensinler, haklılarsa daha çok puan almazlar mı son tahlilde? Orası öyle, üst mahkemeye direnen yerel mahkemenin kararı genel kurul tarafından onandı mı extra bonus alır da, bu kim bilir kaç yıl sonra olur. Tayin dönemi geçtikten sonra…
Velhasıl biz 2017’de AYİM’i kapattığımıza göre, ortada bizim kararımızı bozma ihtimali olacak bir üst mahkeme olmadığına göre, yok mudur bizim haklılığımızı dayandıracağımız bir madde? Zaten hatırlayalım, üst mahkemenin her kararı da doğru değildir, Nişanlanmak İçin Tören Şart mı yazımızda bunu görmüştük.
6284 Sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun’un 5. Maddesi’nin 4. Fıkrası’na göre, şiddet uygulayan, aynı zamanda ailenin geçimini sağlayan yahut katkıda bulunan kişiyse 4721 Sayılı Kanun hükümlerine göre nafakaya hükmedilmemiş olması şartıyla, hakim, şiddet mağdurunun yaşam düzeyini göz önünde bulundurarak talep edilmese dahi tedbir nafakasına hükmedebilir.
Bir dakika, 4721 Sayılı Kanun dediğimiz bizim Medeni Kanun. Bu hüküm, Medeni Kanun’a göre nikah kıyanları bağlamaz mı? İşte bizim ülkemizde herkes hukuku böyle saplantılı bir şekilde yorumlamaya çalışıyor. Okuyor bir kanun maddesini, bak burada böyle yazıyor deyip işin içinden çıkıyor. Oysa ki 6284 Sayılı Kanun’un 2. Maddesi’ni de okumuş olsaydı, şiddet mağdurunun bu kanunda şiddet olarak tanımlanan tutum ve davranışlara doğrudan ya da dolaylı olarak maruz kalan ya da kalabilecek kişiler olduğunu öğrenecekti. Kanun koyucu bilinçli olarak şiddet mağdurunu aile birliği içindeki kişilerle sınırlı olarak tutmamış, resmi olarak bir evlilik birliği kurulmamış olsa dahi aile yaşantısı varsa, bu kişileri de Medeni Kanun’a göre tedbir nafakası ödemekle yükümlü tutmuştur (kanundaki ifadesiyle şiddet uygulayan aynı zamanda ailenin geçimini sağlayan ya da katkıda bulunan kişiyse). Ülkemizde resmi nikahı olmayıp fiilen aile hayatı süren şiddet mağduru, çoğunlukla da kadın olan insanların faydalanabileceği şekilde imkanı düzenlemiştir (bakınız işin sırrı aile hayatı sürmek, ikinci eş filan değil ha).
Ya, tamam, güzel de, yok mudur bir Yargıtay kararı filan? Biz işimizi sağlama alsak?
Peki efendim, bakın 13. HD’nin 2008/11804 Kararı; nikahsız yaşama gayesi ile verilenlerin iadesi istenemez (TBK m. 81 ahlaka aykırılık). Öte yandan, 1. HD’nin aynı yılki 12596 Kararı resmi evlilik birliğini ileride kurmak amacıyla birlikteliktik gerçekleştirilmişse, verilen şeylerin iadesi istenebilir diyor. 3. HD 2016/12340 Kararı ile dost hayatını affetmemişken 21. HD 2016/264 Kararı ile nikahsız eşe destekten yoksun kalma tazminatı bile veriyor. Neden, çünkü aile kurma amacı var. 4. HD 2010/11605 Kararı ile ortada resmi nikahlı başka bir eş olduğu için imam nikahlı olan eşe tazminat vermiyor ama.
Yalnız Yargıtay burada mağduru korumayı güdüyor. Mesela 13. HD’nin 2006/6349 Kararı ile diş hekimini affetmemiş, verdiği dairesini geri aldırtmamış.
Tabii dedik ya Yargıtay’ın her kararı doğru değil diye. Nasıl Nişanlanmak İçin Tören Şart mı yazımızda annesinin, babasının rızasını almayan kızı affetmemişse, başkasında da “kızın yaşında kadınla evlenmeyi mi kalktın, oh olsun sana” dememiş, korumuş mağduru (!).
Efendim bilmem dikkat ettiniz mi, 70’li, 80’li yılların Türk filmlerinde, kumarhanelerde, randevu evlerinde mutlaka içinde balık olan bir akvaryum ya da kuş olan bir kafes vardır. Sebebi mi? Eh tabii ki hayvan sevgisinin aşılanması da, acaba hukuken başka bir sebebi olabilir mi, onu da ilerleyen yazılarımızda öğrenelim.
Özgür TÜRKEŞ