Cezaların infazı, ceza adalet sisteminin bir işlevi olarak görülmektedir. Yani cezaların yerine getirilmesinin ve bu anlamda sahip olduğu işlevlerinin bir sonucu olduğu söylenebilir. Ceza yargılamasının sonucunda kişilerin hürriyeti bağlayıcı cezaya tabi tutulması mümkündür. Yani kişiler aldığı mahkûmiyet kararının kesinleşmesi ile hapis cezalarını infaz kurumlarında infaz etmektedirler. Cezaların infazı, ceza yargılamasının tamamlayıcı ve yapısal unsuru olarak karşımıza çıkmaktadır.

Mahkemelerce verilen mahkûmiyet veya tutuklama kararlarının yerine getirilmesi infaz kurumlarında olur. Cezaların infazı amacıyla yapılan işlemler infaz hizmetleri olarak tanımlanabilir.

İnfaz sisteminin temel amacı şu şekilde özetlenebilir:

İşledikleri suçla toplumsal yaşama karşı uyumsuzluk göstermiş ve yargı organlarınca suçluluğu tespit edilmiş olan hükümlülerin infazı ile aşağıda amaçlar hedeflenmektedir:

1) Uygun bir iyileştirme rejimine tabi tutulmak suretiyle toplum yaşamına hazırlamak,

2) Toplumla bütünleşip bir daha suç işlemelerinin önüne geçmek,

3) Uyumlu bir kişi haline gelmelerini sağlamak.

Kesinleşmiş bir mahkeme hükmü ile mahkûm olan bir kişinin bazı haklarının kısıtlanması söz konusu olacaktır. Bu durum cezaların infazının doğal bir sonucudur.

Bununla birlikte tutuklu ve hükümlülerin insan olmanın gereği olarak bazı haklara sahip olduğu söylenebilir. Başka bir söylemle, tutuklu ve hükümlünün bütün hakların elinden alınması mümkün değildir.[1]

Hükümlülerin ceza infaz kurumları ve tutukevlerinde düzeni bozmalarına olanak vermeyecek şekilde muhafaza edilmeleri gerekmektedir. Burada muhafaza ödevinin kurum içinde ve dışında güvenliği sağlayacak bir düzenin getirilip yürütülmesi söz konusudur. Bu şekilde cezanın infazının yerine getirilmesi ve muhafaza, düzen ve güvenlik tedbirlerinin uygulanmasını sağlayacak yaptırımların öngörülmesi mümkündür.

Bu kurallara rağmen ceza infaz kurumları ve tutukevlerine bazı yasak veya suç teşkil eden maddelerin sokulabildiğine şahit olmaktayız. Bu eylemler TCK sisteminde suç olarak tanımlanmıştır.

Bu suç 5237 sayılı TCK’nın “İnfaz kurumuna veya tutukevine yasak eşya sokmak” başlıklı 297. Maddesinde düzenlenmiştir.

Silah, uyuşturucu veya uyarıcı madde veya elektronik haberleşme aracı sokmak veya bulundurmak eylemleri

TCK m. 297/1 hükmünde, İnfaz kurumuna veya tutukevine silah, uyuşturucu veya uyarıcı madde veya elektronik haberleşme aracı sokmak veya bulundurmak eylemleri suç olarak tanımlanmıştır.

Cezası

Bu hükümde belirtilen eşyaları sokan veya bulunduran kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılacaktır.

Ruhsatsız silah bulundurmak veya narkotik madde bulundurmak veya içmek eylemleri ayrıca suç olarak değerlendirilmektedir. Bu durumda yasa koyucu fikri içtima hükümlerine göre sorunu çözmüştür.

Yani bu suçun konusunu oluşturan eşyanın, temin edilmesi veya bulundurulması ayrı bir suç oluşturduğu durumlarda fikri içtima hükümlerine göre belirlenecek ceza yarı oranında artırılacaktır (TCK m. 297/1).

TCK m. 297/1 hükmünde; silah, uyuşturucu veya uyarıcı madde veya elektronik haberleşme aracının cezaevine sokulması veya cezaevinde bulundurulması suç olarak tanımlanmıştır. Aynı yasal düzenlemenin ikinci fıkrasında ise yine bazı eşyaların cezaevine sokulması suç olarak değerlendirilmiştir.

Suç oluşturan seçimlik hareketler

TCK m. 297/1 hükmüne göre, suçun oluşabilmesi için iki seçimlik hareket öngörülmüştür:

1) Sokma eylemi: "İnfaz kurumuna veya tutukevine silah, uyuşturucu veya uyarıcı madde veya elektronik haberleşme aracı sokma" suç olarak tanımlanmıştır.

2) Bulundurma eylemi:  "İnfaz kurumunda veya tutukevinde silah, uyuşturucu veya uyarıcı madde veya elektronik haberleşme aracı bulundurma suç olarak tanımlanmıştır.

TCK m. 297/1 hükmünde tanımlanan suçun varlığı için sokma ve bulundurma eylemlerinden yani seçimlik hareketlerden birisinin gerçekleştirilmesi yeterlidir.

TCK m. 297/1 hükmünde sayılan eşyanın temin edilmesi veya bulundurulmasının ayrı bir suç oluşturması mümkündür. Bu durumda 5237 sayılı TCK m. 44 hükmü uyarınca fikri içtima hükümleri uyarınca belirlenecek cezanın yarı oranında artırılması söz konusu olacaktır.

Örneğin; sanık ceza infaz kurumunda uyuşturucu madde kullanmış ve bu durum bilirkişi raporu ile tespit edilmiştir. Bu durumda sanığa atılı infaz kurumuna veya tutukevine yasak eşya sokmak suçu oluşmuştur.[2]

Kargo ile uyuşturucu madde gönderilmesi

Örneğin; suça konu uyuşturucu madde sanık (A) tarafından kargo ile ceza infaz kurumuna gönderilmiştir. Sanık (A) soruşturma aşamasında hükümlü konumundaki sanık (B)’yi  tanıdığını, arkadaşı ve akrabası olduğunu beyan etmiştir. Burada her iki sanık bakımından ceza infaz kurumuna uyuşturucu madde sokma suçu oluşacaktır.  Burada dosya kapsamına uygun düşmeyen gerekçe ile sanıkların mahkûmiyeti yerine beraatlerine karar verilmesi yasaya aykırı olacaktır.[3]

"Bulundurma" kavramı ve kapsamı

TCK m. 297 hükmünde sayılan eşyanın kişinin üzerinde veya egemenlik alanında tutulması bulundurma olarak değerlendirilmektedir.  Bulundurmanın kabul edilebilmesi için iki şartın varlığı aranacaktır:

1) Kişinin yasak eşyayı üzerinde veya egemenlik alanında tutması gerekir.

2) Tutma fiilinin makul bir süre devam etmesi gerekmektedir.

Öğretide, başka bir kişi tarafından üstte veya egemenlik alanında bulundurulan yasak eşyanın sadece kullanılması eyleminin tek başına bulundurma olarak kabul edilemeyeceği yönünde görüşler ileri sürülmüştür.[4]

"Yasak eşya sokma" eylemi

Yasal düzenleme metninde açıkça gösterilen yasak eşyanın çeşitli yol ve yöntemlerle dışarıdan infaz kurumuna veya tutukevinin içine getirilmesi  “yasak eşyanın sokulması” olarak değerlendirilecektir.[5]

Ceza İnfaz Kurumlarında Bulundurulabilecek Eşya ve Maddeler

Bu konu Ceza İnfaz Kurumlarında Bulundurulabilecek Eşya ve Maddeler Hakkında Yönetmelik hükümlerinde bulunmaktadır.

Ceza İnfaz Kurumlarında Bulundurulabilecek Eşya ve Maddeler Hakkında Yönetmelik’in,[6] “El işi faaliyetleri" başlıklı 14. Maddesinde bu konu ile ilgili düzenlemeler yer almaktadır. Bu hüküm ile getirilen kurallar şunlardır:

1) Hükümlülerin, gerekli malzemeler kantinden temin edilmek koşuluyla, el işi faaliyetlerini, ceza infaz kurumlarının uygun bölümlerinde yapmaları esastır.

2) Ceza infaz kurumunun güvenliğini bozmamak kaydı ile bu faaliyetlerin devamına koğuş, oda ve eklentilerinde izin verilebilir.

3) Maket bıçağı, tornavida gibi kesici ve delici alet ile boyama ve yapıştırmada kullanılan madde ve malzemelerin koğuş, oda ve eklentilerinde bulundurulmasına izin verilmez.

Ceza infaz kurumlarında bulunan hükümlü ve tutukluların el işi faaliyetlerini nerede ve ne şekilde yürütebileceklerine dair usul ve esaslar belirlenmiştir.

Burada iki kurala dikkat etmek gerekir:

1) Hükümlü ve tutukluların koğuş, oda ve eklentilerinde el işi faaliyetleri yapmaları izne tabi tutulmuştur. Bu nedenle izin durumu araştırılmalıdır.

2) Maket bıçağı, tornavida gibi kesici ve delici aletler ile boyama ve yapıştırmada kullanılan madde ve malzemelerin anılan yerlerde bulundurulmasına izin verilmez. Yani bu eşyalar açısından iznin varlığı araştırılmaz.

Silah kavramı

Ceza infaz kurumlarına silah sokulması ve bulundurulması suçtur. Burada silah kavramından neyin kastedildiği inceleme konusu yapılmalıdır.[7]

Silahtan kavramının kapsamı için TCK m. 6/1-f hükmüne bakılmalıdır.[8]  Buna göre silahtan sayılan aletler ve eşyalar şunlardır:[9]

1) Ateşli silâhlar,

2) Patlayıcı maddeler,

3) Saldırı ve savunmada kullanılmak üzere yapılmış her türlü kesici, delici veya bereleyici alet,

4) Saldırı ve savunma amacıyla yapılmış olmasa bile fiilen saldırı ve savunmada kullanılmaya elverişli diğer şeyler,

5) Yakıcı, aşındırıcı, yaralayıcı, boğucu, zehirleyici, sürekli hastalığa yol açıcı nükleer, radyoaktif, kimyasal, biyolojik maddeler

Yukarıda tek tek sayılan aletler ve eşyalar silah sayılmaktadır.

TCK m. 297/1 hükmünde tanımlanan infaz kurumuna silah sokma ve bulundurma eylemleri açısından bir eşyanın silah olup olmadığını tespit açısından TCK m. 6/1-f hükmüne bakılmalıdır.[10] Silahın ne olduğu az çok bilinirken silahtan sayılan aletlerin ne olduğu konusu TCK m. 6/1-f hükmüne göre belirlenmelidir.

TCK m. 297/1 hükmünde (birinci cümlesinde)  kastedilen "silah", TCK m. 6 hükmünde tanımlanan nesnelerden ibarettir.[11]

Silahın sokulması ve bulundurulması eyleminin ayrı bir suç oluşturması

Silah bizatihi suç olabilir. Örneğin, ruhsatsız tabanca ceza evine sokulmuş ve burada bulunduruluyor olabilir. Bu durumda hem TCK m. 297/1 hükmü hem de 6136 sayılı yasa hükümleri ihlal edilmiş olacak ve iki ayrı suç tipi karşımıza çıkacaktır. Bu durumda TCK m. 44 hükmünde düzenlenen fikri içtima kurallarına göre belirlenecek ceza yarı oranda artırılacaktır.[12]

TCK m. 6/1-f hükmü kapsamında olduğu belirlenen silah

TCK m. 6/1-f hükmü kapsamında olduğu belirlenen silaha ilişkin olarak TCK m. 297/1 hükmü (birinci cümlesi) uygulanmalıdır.[13]  

Her türlü saldırı ve savunma araçları

TCK m. 6/1-f hükmü kapsamında kalmadığı saptanan, ancak her türlü saldırı ve savunma araçları tanımına giren bir aletle ilgili olarak, TCK m. 297/2-b hükmünün uygulanması gerekmektedir.[14]

Ceza infaz kurumuna silah sokma ve bulundurma eylemleri açısından ortaya çıkan seçenekler ve yapılacak uygulama şu şekilde özetlenebilir:[15]

1- Suça konu silahın temin edilmesinin veya bulundurulmasının ayrı bir suç oluşturması hâli:

Silahın niteliğine göre fikri içtima hükümleri uygulanmalı ve TCK m. 297/1 hükmü (birinci cümlesi) veya ilgili Kanun hükümleri gereği belirlenecek temel ceza, TCK m.297/1hükmü (ikinci cümlesi) gereğince yarı oranında artırılmalıdır.[16]

2- Suça konu aletin temin edilmesinin veya bulundurulmasının ayrı bir suç oluşturmadığının, ancak TCK'nın 6. maddesinin birinci fıkrasının (f) bendi kapsamında kaldığının tespit edilmesi:

Bu durumda, TCK m. 297/1 hükmü (birinci cümlesi) uygulanmalıdır.[17]

3- Suça konu aletin, gerek temin edilmesinin veya bulundurulmasının ayrı bir suç oluşturmadığının gerekse TCK'nın 6. maddesinin birinci fıkrasının (f) bendi kapsamında kalmadığının, ancak her türlü saldırı ve savunma araçları tanımına girdiğinin saptanması hâlinde,

Bu durumda TCK m. 297/2-b hükmü uygulanmalıdır.[18] 

Maket bıçağı ucu

Örneğin; sanık hükümlü olarak kaldığı ceza infaz kurumunda ikisi 3 cm diğeri ise 3,5 cm uzunluğunda olan ve dosya içinde yer alan üç adet maket bıçağı ucu bulundurmaktadır.

Alınan bilirkişi raporunda saldırı ve savunma amacıyla yapılmış olmasalar bile fiilen saldırı ve savunmada kullanılmaya elverişli olduklarından TCK'nın 6. maddesi kapsamında silah olarak değerlendirilmeleri gerektiği belirtilmiştir.

TCK m. 297/2-b düzenlenmesi ile TCK m. 297/1 hükmünün kapsamının daraltılmasının ve suçun unsurlarının değiştirilmesi amaçlanmamıştır.[19]  

Bu örnek olayda TCK m. 6/1-f hükmünün dört numaralı alt bendi gereğince silah kapsamında olduğu anlaşılan bahse konu maket bıçağı uçlarını ceza infaz kurumunda bulunduran sanığın eylemi TCK m. 297/1 hükmü (birinci cümlesi) kapsamında değerlendirilecektir.

Uç kısmına metal tığ monte edilmiş alet

Örneğin; Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda olay tarihinde sanığın kaldığı odada yapılan arama ele geçirilen ve ATK Fizik İhtisas Dairesi Balistik Şubesinin raporuna göre; delici özelliğe sahip sert plastik cismin uç kısmına metal tığ monte edilmiş aletin, TCK m.  6/1-f,3 hükmünde belirtilen saldırı ve savunmada kullanılmak üzere yapılmış delici alet niteliğinde olduğu belirlenmiştir. Burada sanığın sübut bulan eyleminden TCK m. 297/1 hükmü gereğince mahkumiyetine karar verilmesi gerekecektir.[20]

Cezaevine sokulması ve cezaevinde bulundurulması yasak olan ve suç olarak değerlendirilen diğer eşyalar

Bu durum TCK m. 297/2[21] hükmünde düzenlenmiştir.[22] Bu eşyalar TCK m. 297/1 hükmünde belirtilenler dışındaki eşyalardır.[23]

TCK m. 297/1 hükmü kapsamı dışında kalan ve suç oluşturan eşyalar şunlardır:[24]

a) Firarı kolaylaştırıcı her türlü alet ve malzeme,

b) Her türlü saldırı ve savunma araçları ile yangın çıkarmaya yarayan malzeme,

c) Alkol içeren her türlü içecek,

d) Kumar oynanmasına olanak sağlayan eşya ve malzeme,

e) 188 inci maddede tanımlanan suçlar saklı kalmak üzere, yeşil reçeteye tabi ilaçlar,

f) Kurum idaresince incelenmek üzere alınanlar hariç, mahkemelerce yasaklanmış veya suç örgütlerini temsil eden yayın, afiş, pankart, resim, sembol, işaret, doküman ve benzeri malzemeler ile örgütsel haberleşme araçları,

g) Yetkili makamlarca izin verilenler hariç, ses ve görüntü almaya yarayan araçlar.[25]

Cezası

Yukarıda belirtilen eşyaları ceza infaz kurumuna veya tutukevine sokan, buralarda bulunduran veya kullanan kişi bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılacaktır.

Görevli kişilerce suçun işlenmesi

TCK m. 297/1 ve 297/2 hükümlerinde tanımlanan suçların hükümlü veya tutukluların muhafazasıyla görevli kişiler tarafından işlenmesi halinde, verilecek ceza bir kat artırılacaktır (TCK m. 297/3).

Bu suç özgü bir suçtur. Failin mutlaka hükümlü veya tutukluların muhafazasıyla görevli kişi olması gerekir.

TCK m. 297/1 ve 297/2 hükümlerinde tanımlanan suçların konusunu oluşturan eşyayı yanında bulunduran veya kullanan hükümlü veya tutuklu, bunu kimden ve ne suretle elde ettiği hususunda bilgi verirse, verilecek ceza yarı oranında indirilir. (TCK m. 297/4).

Teşebbüs

TCK m. 297 hükmü kapsamındaki suç teşebbüs hükümlerinin uygulanmasına müsaittir.

Örneğin; sanığın özel izin dönüşü cezaevine girişi esnasında yapılan detaylı üst aramasında yasak madde ele geçirilmiştir. Bu durumda TCK m. 35. hükümleri uygulanmalıdır. Burada eylemin teşebbüs aşamasında kaldığı gözetilmeksizin sanık hakkında tamamlanmış suçtan hüküm kurulması hukuka aykırı olacaktır.[26]

UYGULAMA ÖRNEKLERİ

Kapalı Ceza İnfaz Kurumu'na ziyarete gelen sanığın, kurum girişinde X-Ray cihazının uyarı vermesi üzerine yapılan üst aramasında, pantolon kemerinin iç kısmında bir adet bıçak ele geçirilmesi

Bu olayda, eylemin infaz kurumuna veya tutukevine yasak eşya sokma suçuna teşebbüs suçunu oluşturduğu gözetilmelidir. Burada tamamlanmış suçtan hüküm kurularak fazla ceza tayini yasaya aykırı olacaktır.[27]

Ceza infaz kurumunda hükümlü olan sanığın cüzdanında SIM kartın ele geçirilmesi

Burada SIM kartın suç tarihi ve öncesinde iletişime uygun vaziyette çalışıp çalışmadığı hususu gerektiğinde bilirkişi incelemesi yaptırılmak suretiyle araştırılmalıdır. Şayet kartın çalışamaz vaziyette olduğu tespit edilirse "işlenemez suç" hükümleri de dikkate alınarak sonucuna göre sanığın hukuki durumunun takdir ve tayini gerekir.[28]

Yasak eşyayı üzerinde unutmak

Örneğin; başka suçtan tutuklanarak E Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu'na alınması sırasında sanığın eşyalarında yapılan aramada ceketinin iç cebinde esrar ele geçmiştir.

Sanık savunmasında tutuklanarak ceza infaz kurumuna getirildiğini ve üzerinde esrar bulunduğunu unuttuğunu beyan etmiştir.

Burada Yargıtay, şüpheden sanık yararlanır ilkesini dikkate alarak sanığın eyleminin TCK m. 191/1 hükmünde tanımlanan, kullanmak amacıyla uyuşturucu madde bulundurmak suçunu oluşturacağını ifade etmiştir.[29]

Koğuşta yapılan kısmi aramada ele geçirilen demir parçası

Demir parçası, TCK m. 297/2-(b) hükmü kapsamında değerlendirilmelidir. Burada sanık hakkında TCK m. 297/1 hükmü uygulanarak fazla ceza tayini yasaya aykırı olacaktır.[30]

İdrar örneğinde uyuşturucu madde bulunduğunun belirlenmesi

Örneğin; Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda hükümlü olarak bulunan sanıktan 30.10.2013 tarihinde alınan idrar örneğinde uyuşturucu madde bulunduğu belirlenmiştir.

Burada bu sebeple sabit olan fiilin “infaz kurumunda kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma'' ve “uyuşturucu madde kullanma” suçlarını oluşturduğu dikkate alınmalıdır.

Bu olayda TCK m. 297/1 hükmüne (2. Cümlesine) göre fikri içtima kuralı gereğince daha ağır sonuç doğuran “infaz kurumunda kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma” suçundan TCK m. 297/2 uyarınca artırma da yapılarak hüküm kurulması gerekir.[31]

Burada TCK m. 297/1 ile 191/1 hükümleri uyarınca ayrı ayrı hüküm kurulması yasaya aykırı olacaktır.[32]

(Bu köşe yazısı, sayın Dr. Suat ÇALIŞKAN tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)

----------------

[1] Hükümlü ve tutukluların hakları, uluslararası bildirge ve sözleşmelerde yer almıştır. Bunlar içinde en önemlisi, 19/1/1973 tarihinde kabul edilen "Suçluların Islahı İçin Asgari Standart Kuralların" ilkelerine uygun olarak kendi hukuki düzenleme ve uygulamalarını yönlendirme konusunda Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesinin taraf ülke Hükümetlerine yönelik (5) sayılı tavsiye kararıdır. Bu Kuralların dayanağını 1957 tarihli Birleşmiş Milletler "Mahpusların Islahı İçin Asgari Standart Kurallar" oluşturmaktadır. Ayrıca Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesince hükümlülerin haklarına ilişkin olarak birçok karar ve tavsiye kararı kabul edilmiştir. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 2 ila 18 inci maddeleri hükümlüler bakımından da uygulanabilir düzenlemeler içermektedir.

[2] YCGK, E: 2016/661, K: 2019/125, T: 21.02.2019 “Sanığın başka suçtan hükümlü olarak Foça Açık Ceza İnfaz Kurumunda bulunduğu esnada, Kurum içerisinde uyuşturucu madde kullandığına dair duyum alınması üzerine başlatılan soruşturma kapsamında alınan kan ve idrar örneklerinde uyuşturucu maddelerden esrar tespit edildiği olayda; esrar kullanımının kişilerin kanında en fazla iki hafta, idrarında ise üç hafta içerisinde tespit edilebileceğine dair Adli Tıp Kurumu raporu ve sanığın Kurum dışında yararlandığı izninden döndüğü tarih ile kan ve idrar örneklerinin alındığı tarih arasında üç haftadan çok uzun bir sürenin geçtiği hususları birlikte değerlendirildiğinde, suça konu maddenin izindeyken kullanıldığına dair savunmanın suçtan ve cezadan kurtulmaya yönelik olduğu, böylelikle sanığın uyuşturucu nitelikteki esrarı infaz kurumunda kullandığının anlaşıldığı ve suça konu maddenin infaz kurumunda kullanılması suretiyle üzerinde tasarrufta bulunulabilmesi için, öncesinde kısa süreyle de olsa kurum içerisinde fiili ve hukuki egemenlik altına alınmak suretiyle bulundurulmasının zorunlu olması karşısında; sanığa atılı infaz kurumuna veya tutukevine yasak eşya sokmak suçunun sabit olduğunun kabulü gerekmektedir.”

[3] Y.10.CD, E: 2014/3862, K: 2019/1063, T: 19.02.2019

[4] Osman Yaşar/Hasan Tahsin Gökcan/Mustafa Artuç, Türk Ceza Kanunu, 2. Baskı, Adalet Yayınevi, Ankara 2014, C-6, s. 8591.

[5] Bkz.; Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 17.10.2017 tarihli ve 797-415 sayılı kararı.

[6] 17.06.2005 tarihli ve 25848 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.

[7] TCK'nın 297. maddesinin birinci fıkrasının birinci cümlesinde  belirtilen "silah"; aynı fıkranın ikinci cümlesindeki "bu silahın, temin edilmesi veya bulundurulmasının ayrı bir suç oluşturması" ve aynı maddenin 02.12.2016 tarihinde yürürlüğe giren ikinci fıkrasının (b) bendinde yer alan "her türlü saldırı ve savunma araçları" tabirleri de irdelenmelidir.

[8] TCK’nın 6. maddesinin birinci fıkrasının (f) bendinde beş alt bent halinde sıralanmıştır.

[9] TCK'nın 297. maddesinin birinci fıkrasının birinci cümlesinde düzenlenen suçun tipe uygun eylem unsuru, infaz kurumuna veya tutukevine silah sokulması yahut bulundurulması olduğundan, bu suçun işlenip işlenmediğinin tespiti için öncelikle somut olayda eyleme konu nesnenin, aynı Kanun'un 6. maddesinin birinci fıkrasının (f) bendinde belirtilen anlamda bir silah olup olmadığının belirlenmesi gerekmektedir

[10] Yener Ünver, TCK'da Düzenlenen Adliyeye Karşı Suçlar, 4. Baskı, Seçkin Hukuk, Ankara, 2016, s. 586.

[11]  Zeki Hafızoğulları/Muharrem Özen, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, Millete ve Devlete Karşı Suçlar, 1. Baskı, US-A Yayıncılık, Ankara, 2017, s. 278.

[12] TCK'nın 297. maddesinin birinci fıkrasının, "Bu suçun konusunu oluşturan eşyanın, temin edilmesi veya bulundurulması ayrı bir suç oluşturduğu takdirde; fikrî içtima hükümlerine göre belirlenecek ceza yarı oranında artırılır." şeklinde düzenlenen ikinci cümlesinde, maddenin birinci fıkrasında sayılan silahın, infaz kurumuna veya tutukevine sokulması veya buralarda bulundurulması fiilleri ayrı bir suç oluşturduğu takdirde, örneğin ele geçirilen eşyanın 6136 sayılı Kanun kapsamına girmesi hâlinde, TCK'nın 44. maddesinde düzenlenen fikri içtima hükümlerine göre belirlenecek cezanın yarı oranda artırılacağı hükme bağlanarak, kanun koyucu bu suçların faillerinin daha fazla ceza ile cezalandırılmaları yönünde iradesini ortaya koymuştur. Buna göre, TCK'nın 6. maddesinin birinci fıkrasının (f) bendi kapsamında kalan bir silahın, temin edilmesi veya bulundurulmasının ayrı bir suç oluşturması hâlinde, 297. maddenin birinci fıkrasının ikinci cümlesi tatbik edilecek, aksi takdirde aynı fıkranın birinci cümlesi uygulanacaktır.

[13] YCGK, E: 2018/8-97, K:2021/91, İtrznm:2014/208301, T: 09.03.2021.

[14] “6763 sayılı Kanun ile 02.12.2016 tarihinde yürürlüğe giren anılan maddenin ikinci fıkrasının (b) bendi "Her türlü saldırı ve savunma araçları..." şeklinde düzenlenmiş olup ikinci fıkranın ancak birinci fıkra kapsamı dışında kalan hâllerde uygulanabileceği madde metninde açıkça belirtilmiş, ikinci fıkranın gerekçesinde de bu husus vurgulanmıştır. Yine söz konusu gerekçede, anılan fıkranın düzenleniş amacı olarak Anayasa Mahkemesinin iptal kararında belirtilen ilkelerin gözetildiği belirtilmiştir. Bu bakımdan, 6763 sayılı Kanun ile TCK’nın 297. maddesinin ikinci fıkrası ihdas edilirken, kanun koyucunun aynı maddenin birinci fıkrasının kapsamını daraltmayı ve suçun unsurlarını değiştirmeyi amaçlamadığı anlaşılmaktadır.” Bkz.; YCGK, E: 2018/8-97, K:2021/91, İtrznm:2014/208301, T: 09.03.2021.

[15] İnfaz kurumuna veya tutukevine yasak eşya sokmak suçuna konu aletin,  "silah", "bu silahın, temin edilmesi veya bulundurulmasının ayrı bir suç oluşturması" ile  "her türlü saldırı ve savunma araçları" tabirlerinden hangisine uyduğuna ilişkin yapılacak ayrımı açık bir şekilde ortaya koymak gerekir.

[16] YCGK, E: 2018/8-97, K:2021/91, İtrznm:2014/208301, T: 09.03.2021.

[17] YCGK, E: 2018/8-97, K:2021/91, İtrznm:2014/208301, T: 09.03.2021.

[18] YCGK, E: 2018/8-97, K:2021/91, İtrznm:2014/208301, T: 09.03.2021.

[19] YCGK, E: 2018/8-97, K:2021/91, İtrznm:2014/208301, T: 09.03.2021.

[20] Y.8.CD, E: 2019/17215, K: 2021/3447, T: 04.03.2021.

[21] (2) (İptal fıkra: Anayasa Mahkemesi 07.07.2011 tarih ve E. 2010/69, K. 2011/116)  (yeniden düzenlenen fıkra: 24.11.2016 - 6763 S.K/Madde 20) Anayasa Mahkemesinin 07.07.2011 Karar Günlü, 2010/69 Esas, 2011/116 Karar Sayılı, 21.10.2011 tarih ve 28091 sayılı R.G.de yayımlanan kararıyla iptal edilen fıkra: (2) Birinci fıkrada sayılanların dışında kalıp da yetkili makamlar tarafından infaz kurumuna veya tutukevine sokulması yasaklanmış bulunan eşyayı, bu yasağı bilerek, infaz kurumuna veya tutukevine sokan veya bulunduran ya da kullanan kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

[22] Bir ve ikinci fıkralarda tanımlanan suçların konusunu oluşturan eşyayı yanında bulunduran veya kullanan hükümlü veya tutuklu, bunu kimden ve ne suretle elde ettiği hususunda bilgi verirse, verilecek ceza yarı oranında indirilir." biçiminde ve anılan maddenin birinci fıkrasında sayılanlar dışında kalıp da yetkili makamlar tarafından infaz kurumuna veya tutukevine sokulması yasaklanmış bulunan eşyayı, bu yasağı bilerek, infaz kurumu veya tutukevine sokma, bu kurumlarda bulundurma veya kullanma eylemleri aynı maddenin ikinci fıkrasında suç olarak düzenlenmişken, söz konusu ikinci fıkra Anayasa Mahkemesinin 07.07.2011 tarihli ve 69-116 sayılı kararında belirtilen "...297. maddenin (1) numaralı fıkrasında suça konu olabilecek eşyaların nitelikleri tek tek sayılmış olmasına karşın, itiraz konusu kuralda böyle bir nitelik belirlemesi yapılmadan, sınırsız, belirsiz ve geniş bir alanda idare içinde yer alan yetkili makama suça konu olabilecek eşyaları belirleme yetkisi tanınmıştır. Buna göre kuralda, idare içinde yer alan yetkili makama suça konu olabilecek eşyaları belirlerken hangi nitelikleri esas alacağı hususuna açık ve belirgin olarak yer verilmediğinden dolayı kural, belirli ve öngörülebilir olmadığı gibi suçun yasallığı ilkesine de uygun değildir." şeklindeki gerekçeyle iptal edilmiş ve iptal kararı Resmî Gazete'de yayımlandığı 21.10.2011 tarihinden başlayarak altı ay sonra yürürlüğe girmiştir.

[23] TCK'nın 297. maddesinin 6763 sayılı Kanun ile yeniden düzenlenen ikinci fıkrasının gerekçesinde; "Madde ile, Türk Ceza Kanununun 297. maddesinin ikinci fikrası yeniden düzenlenerek, birinci fıkra kapsamı dışında kalan eşya ve malzemelerden hangilerinin ceza infaz kurumuna veya tutukevine sokulmasının ya da buralarda bulundurulmasının veya kullanılmasının suç oluşturacağı açıkça belirlenmektedir.

[24] Anayasa Mahkemesi 7/7/2011 tarihli ve E.: 2010/69, K.: 2011/116 sayılı Kararında, Anayasanın 2 nci maddesinde yer alan hukuk devletinin temel ilkelerinden birinin belirlilik ilkesi olduğunu, bu ilkeye göre, yasal düzenlemelerin hem kişiler hem de idare yönünden herhangi bir duraksamaya ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde açık, net, anlaşılır ve uygulanabilir olması gerektiğini belirterek söz konusu ikinci fıkrayı iptal etmiştir. Yapılan düzenlemeyle, ceza infaz kurumuna sokulması ya da bu kurumlarda bulundurulması veya kullanılması yasak olan eşyalar açıkça belirlenmek suretiyle Anayasa Mahkemesinin bahse konu iptal kararı doğrultusunda hüküm getirilmektedir." açıklamalarına yer verilmiştir. Buna göre; Anayasa Mahkemesinin 07.07.2011 tarihli ve 69-116 sayılı iptal kararında belirtilen ilkeler doğrultusunda ilgili fıkra yeniden düzenlenerek, maddenin birinci fıkrası kapsamındaki silah, uyuşturucu veya uyarıcı madde veya elektronik haberleşme aracı dışında kalan eşya ve malzemelerden hangilerinin ceza infaz kurumuna veya tutukevine sokulmasının ya da buralarda bulundurulmasının veya kullanılmasının suç oluşturacağı belirlenmiştir.

[25] Yargıtay 8. Ceza Dairesi, 4 GB kapasiteli Micro SD kartın elektronik haberleşme aracı olmadığı gibi ses ve görüntü almaya yarayan bir araç da olmadığı, hatta böyle bir aracın ayrılmaz bir parçası mahiyetinin de bulunmadığı, bu haliyle kartın veri depolamaya yarayan eşya olduğunu belirtmiştir. Y.8.CD, E: 2019/13406, K: 2019/15948, T: 26.12.2019: “"somut olayda ele geçirilen bir adet hafıza kartının (4 GB kapasiteli Micro SD kart) 5237 sayılı Kanun'un 297. maddesinin birinci fıkrası kapsamında elektronik haberleşme aracı olmadığı gibi ses ve görüntü almaya yarayan bir araç da olmadığı, hatta böyle bir aracın ayrılmaz bir parçası mahiyetinin de bulunmadığı, bu haliyle kartın veri depolamaya yarayan eşya olduğu ve bu itibarla sanığın fiilinin kanunda düzenlenen suç tanımına uymadığı gözetilmeden, sanığın beraatine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde mahkumiyet kararı verilmesi" şeklindeki gerekçeyle düzeltildiği ve aynı eylemi gerçekleştiren ... hakkında da infaz kurumuna veya tutukevine yasak eşya sokma suçundan beraat kararı verilmesi gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde mahkumiyet kararı verilmesi,…”

[26] Y.8.CD, E: 2019/18018, K: 2021/3367, T: 03.03.2021. Y.8.CD, E: 2020/318, K: 2021/2178, T: 15.02.2021: “…Sanık ...'ın hükümlü olduğu ...Açık Ceza İnfaz Kurumu'na izin dönüşü giriş yaparken nizamiye girişinde yapılan üst aramasında iç çamaşırında suça konu uyuşturucu maddenin ele geçirildiği olayda, sanığın eyleminin teşebbüs aşamasında kaldığı ve tayin olunan cezadan 5237 s. Kanun'un 35.mad. yer alan teşebbüs hükümleri uyarınca indirim yapılması gerektiği gözetilmeden, yazılı şekilde karar verilmesi, ... KANUN YARARINA BOZULMASINA,…”

[27] Y.8.CD, E: 2018/10886, K: 2019/1812, T: 11.02.2019.

[28] Y.8.CD, E: 2018/9927, K: 2019/1468, T: 05.02.2019.

[29] Y.8.CD, E: 2018/9547, K: 2018/12232, T: 06.11.2018: “….hiç kimsenin kendisini suçlayan bir beyanda bulunmaya veya bu yolla delil göstermeye zorlanamayacağına ilişkin Anayasa'nın 38/5. maddesine göre sanıktan üzerinde uyuşturucu madde bulunduğunu bilse dahi bu durumu anlatarak suçunu ikrar etmesinin beklenemeyeceği dikkate alındığında cezaevine rızası haricinde ve görevlilerin gözetim ve denetiminde alınan sanığın üzerinde bulunan uyuşturucu maddeyi bilinçli olarak ve cezaevine sokma saikiyle görevlilere teslim etmediği şeklinde bir sonuca varılamayacağı; ceza hukukunun temel prensiplerinden olan şüpheden sanık yararlanır ilkesi de nazara alındığında eyleminin TCK.nun 191. maddesinde tanımlanan, kullanmak amacıyla uyuşturucu madde bulundurmak suçunu oluşturacağı gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması yasaya aykırıdır…”

[30] Y.8.CD, E: 2018/9884, K: 2018/12231, T: 06.11.2018.

[31] Y.8.CD, E: 2017/13112, K: 2018/11177, T: 18.10.2018. Başka bir emsal karar için bkz.; “TCK.nun 297. maddesinin 1. fıkrasının 2. cümlesinde mevcut "suç konusu eşyanın bulundurulması ayrı bir suç teşkil ettiği takdirde fikri içtima kurallarına göre belirlenecek ceza yarı oranında artırılır." şeklindeki kural gereğince sanığın cezaevinde uyuşturucu niteliğinde THC-hint keneviri maddesi bulundurduğu, sanığın bu eyleminin kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma ve infaz kurumuna yasak eşya sokma suçlarını oluşturduğu, bu iki suçtan daha ağır cezayı içeren TCK.nun 297/1. maddesinin birinci cümlesi ile temel ceza tayin edilip aynı madde ve fıkranın ikinci cümlesi gereğince de yarı oranında artırılması gerektiği gözetilmeyerek TCK.nun 297/1 ile 191/1. maddeleri uyarınca ayrı ayrı hüküm kurulması yasaya aykırıdır.” Y.8.CD, E: 2017/18856, K: 2018/9108, T: 12.09.2018

[32] Y.8.CD, E: 2017/18856, K: 2018/9108, T: 12.09.2018.