TMK m. 175’e göre boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan mali gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilmektedir. TMK'nun 175. maddesi ise "Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan mali gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir. Kanunda öngörülen şartlar davacı lehine gerçekleştiği takdirde, tarafların sosyal ve ekonomik durumlarına ve hakkaniyete uygun bir nafakaya hükmedilmesi gerekir." şeklindedir. Süresiz nafaka nedeniyle mağduriyetler yaşanabilmekteyse de uygulamada çalışabilecek durumda olan yahut çalışan kadınlar lehine yoksulluk nafakasına hükmolunmadığını görmekteyiz. Örnek vermek gerekirse Samsun BAM, 4. HD., E. 2019/2542 K. 2020/2566 T. 30.10.2020 kararında TMK 175’e göre boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan mali gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir. Somut olayda kocanın ağır kadının hafif kusurlu olduğu ancak kadının öğretmen olup sabit gelirinin olduğu anlaşılmaktadır. Türk Medeni Kanununun 175. maddesi gereğince boşanma yüzünden yoksulluğa düşme koşulları oluşmamıştır. Açıklanan nedenlerle kadının yoksulluk nafakası talebinin reddi gerekir. “ şeklindeki gerekçe ile öğretmen olan kadın bakımından yoksulluğa düşme koşulları oluşmadığından yoksulluk nafakası talebinin reddine karar verilmesi gerektiği kanaati belirtilmiştir.  

 TMK'nin 176/4. maddesine göre de; "Tarafların mali durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin gerektirdiği hallerde iradın artırılması veya azaltılmasına karar verilebilir."

Yukarıda sözü edilen yasal düzenlemeye göre, iradın artırılması veya azaltılması için ya tarafların mali durumlarının değişmesi veya hakkaniyetin bunu zorunlu kılması gerekmektedir. Bu doğrultuda; nafaka alacaklısı davacının ihtiyaçları ile nafaka yükümlüsü davalının gelir durumunda, nafakanın takdir edildiği tarihe göre olağanüstü bir değişiklik olmadığı takdirde; yoksulluk nafakası TÜİK’in yayınladığı ÜFE oranında artırılmalı ve böylece taraflar arasında önceki nafaka takdirinde sağlanan denge korunmalıdır. Bu hususta Yargıtay 2. HD., E. 2021/4645 K. 2021/5308 T. 28.6.2021 kararı ile “Dosya kapsamından; tarafların 14.04.2015 tarihinde kesinleşen kararla boşandıkları, boşanma kararı ile birlikte davacı lehine aylık 15.000 TL yoksulluk nafakasına karar verildiği, bu davanın açıldığı tarih itibariyle aradan 1 yıldan uzun bir süre geçtiği anlaşılmaktadır. Tarafların ekonomik ve sosyal durumlarında boşanma davasından sonra olağanüstü bir değişiklik olduğu iddia ve ispat edilmemiştir. O halde; yoksulluk nafakasının niteliği ve takdir edildiği tarih gözetilerek, nafakanın TÜİK’in yayınladığı ÜFE oranında artırılması suretiyle dengenin yeniden sağlanması gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile talebin reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir. ”şeklindeki gerekçe ile nafaka artırım talebinde ÜFE oranında artırım yapılmaması bozma sebebi sayılmıştır.

Yoksulluk nafakasının artırılmasına ilişkin bir başka karar Ankara BAM, 28. HD., E. 2019/1258 K. 2020/231 T. 5.3.2020 kararı olup kararda …davacı kadının ev hanımı olduğu, dükkân vasfındaki taşınmazdan davacının payı gereği elde ettiği yıllık gelirinin yaklaşık 3.000 TL olduğuna ilişkin beyanı değerlendirildiğinde davacının malvarlığından geçimini temin etmek için yoksulluk sınırının üstünde bir gelir elde etmediği , Davalının emekli esnaf olduğu, dosya kapsamından; tarafların tespit edilen sosyal ve ekonomik durumları, günün ekonomik koşulları, nafakanın niteliği, davacı kadının zorunlu ihtiyaçları, daha önce hükmedilen nafaka tarihinden itibaren, dava tarihine kadar geçen süre ile özellikle nafaka yükümlüsünün gelir durumu ve hakkaniyet ilkesi birlikte değerlendirildiğinde ilk derece mahkemesince davanın reddinin isabetli olmadığı değerlendirilmekle; davacı vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-b-2 maddesi gereğince kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davacı kadın yararına aylık 240 TL olan yoksulluk nafakasının 360 TL artırılarak aylık 600 TL yoksulluk nafakasına çıkartılmasına, nafakanın her yıl TÜİK tarafından yayınlanan ÜFE oran artırılmasına karar vermek gerekmiş” şeklindeki gerekçe ile ÜFE oranında artış yapılmasına yönelik karar verilmiştir.

TMK'nin 327/1.maddesinde; çocuğun bakımı, eğitim ve korunması için gerekli giderlerin anne ve baba tarafından karşılanacağı hükme bağlanmıştır. Aynı yasanın, 328. maddesi hükmü gereğince; ana ve babanın
bakım borcu, çocuğun ergin olmasına kadar devam etmektedir.

Çocuk ergin olduğu halde eğitimi devam ediyorsa, ana ve baba durum ve koşullara göre kendilerinden beklenilebilecek ölçüde olmak üzere, eğitimi sona erinceye kadar çocuğa bakmakla yükümlüdürler. Küçüğe fiilen bakan ana ve baba, diğerine karşı çocuk adına nafaka davası açabilmektedir. (TMK m. 329/1)

TMK.'nin 182/2. maddesinde; velayetin kullanılması kendisine verilmeyen eşin, müşterek çocuğun bakım ve eğitim giderlerine gücü oranında katılmak zorunda olduğu hükme bağlanmıştır.

Velayet kendisine tevdi edilmeyen taraf, ekonomik imkânları ölçüsünde müşterek çocuğunun giderlerine katılmakla yükümlüdür. Diğer taraftan, iştirak nafakası belirlenirken anne ve babanın ekonomik durumları gözönünde tutulmakla birlikte velayet hakkı kendisine tevdi olunmuş tarafın bu görev nedeniyle emeğinin ve yüklendiği sorumlulukların karşılığı olağan harcamaların da dikkate alınması zorunludur.

İlk derece mahkemesince, nafaka takdir edilirken; çocuğun, yaşı, eğitimi ve ihtiyaçlarının yanında, ana-babanın gelir durumu da gözetilmeli ve nafaka yükümlüsünün gelir durumu ile orantılı olacak şekilde hakkaniyete uygun bir nafakaya hükmedilmelidir.

Nafaka miktarı, çocuğun ihtiyaçları ile anne ve babanın hayat koşulları ve ödeme güçleri dikkate alınarak belirlenir. Nafaka miktarının belirlenmesinde çocuğun giderleri de göz önünde bulundurulur. (TMKm.  330/1) Durumun değişmesi halinde hâkim, istem üzerine nafaka miktarını yeniden belirlemektedir (TMK m.  331).  İştirak nafakasının artışında tıpkı yoksulluk nafakasında olduğu gibi ÜFE oranında artış ilkesi benimsenmişse de hakkaniyetin ve somut olayın şartlarının gerektirmesi halinde ÜFE üzerinde bir artışa karar verilmesi de söz konusu olabilecektir. Örneğin İzmir BAM, 18. HD., E. 2019/2475 K. 2020/275 T. 4.3.2020  kararında Kararlar arasındaki süreçte ÜFE değişim oranına göre nafaka miktarı her bir çocuk için aylık 1.069,00 TL'ye ulaşmaktadır. Ancak özellikle müşterek çocuklardan K7 in eğitim dönemindeki önemli süreç ve her iki çocuğun eğitim ve yaşları itibariyle değişkenlik gösteren ve artan ihtiyaçları dikkate alındığında ÜFE oranının üzerine çıkılmasında hatalı bir durum bulunmamaktadır. Ancak hükmedilen nafakanın, nafaka borçlusunun da ödeme gücünü aşmaması tüm tarafların yararınadır. ” şeklindeki gerekçe ile ÜFE oranı üzerine çıkılabileceği belirtilmektedir.

Mahkemece, nafaka takdir edilirken; çocuğun yaşı, eğitimi ve ihtiyaçlarının yanında, ana-babanın gelir durumu da gözetilmeli ve nafaka yükümlüsünün gelir durumu ile orantılı olacak şekilde hakkaniyete uygun bir nafakaya hükmedilmelidir. Burada nafaka miktarı belirlenirken dikkate alınacak harcama giderlerininin makul sınırlar içinde kalmasına özen gösterilmeli ve velayet kendisine bırakılmayan tarafın ağır yükümlülüklere maruz bırakılmaması gerekmektedir.

Yerleşik Yargıtay uygulamasına göre, nafaka ve nafakanın artırılması davaları kanundan doğan bir alacağın tespiti ve tahsili davası niteliğinde olup, davanın açıldığı tarihten itibaren hüküm ifade edecektir (28.11.1956 gün, 15 E 15 K. sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı). Ayrıca yargılama giderleri bakımından ''Bağımsız olarak açılan iştirak nafakasının artırılması ya da azaltılmasına yönelik bir dava söz konusu ise; dava konusu münhasıran "nafaka" olduğundan, davanın açılması için ayrı bir harç alınması gerektiği gibi dava sonunda 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 326. maddesi uyarınca yargılama giderleri de kabul- ret oranına göre hükmedilmelidir.''( Yargıtay HGK, 2017/2-2444 Es. 2019/51K.)

İki tarafın da kısmen haklı çıkması halinde yargılama giderlerinin taraflar arasında paylaştırılacağına ilişkin hükmün nafaka davalarında uygulanmayacağına yönelik yasal düzenleme bulunmadığından  bu halde  Mahkemece yapılan yargılama neticesinde davadaki haklılık durumuna göre yargılama giderlerinin bölüştürülmesine karar verilmelidir.

Av. Ayşe ACAR UMUT & Av. Ünal Can ACAR