Karma sözleşmeler, kanunda düzenlenmiş olan çeşitli sözleşme tiplerine ait unsurların bir araya getirilerek tarafların hür iradeleri ile kurulan sözleşmelerdir. Tarafların özgür hür iradeleri ile kararlaştırılan edimler, farklı tiplerdeki sözleşmelere ait olmakla birlikte bu edimleri karşılıklı olarak değiş tokuş yaparak yeni bir sözleşme ile taahhüt altına girerler.  Bu kapsamda vekalet sözleşmesi, komisyon sözleşmesi ve vedia sözleşmesinin harmanlaması ile ortaya çıkan portföy yönetim sözleşmesi, hizmet sözleşmesi ile kira sözleşmesinin harmanlanması sonucu ortaya çıkan kapıcılık sözleşmesi veya kira sözleşmesi ile vekalet sözleşmesinin harmanlaması sonucu ortaya çıkan kira karşılığı ders verme sözleşmesi karma sözleşmelere birer örnek teşkil etmektedir.  Bu tip sözleşmelerin gerek sözleşmenin tamamına ilişkin gerekse taşıdığı birtakım unsurlara ilişkin hukuki ihtilaflar çıkabilmektedir. Peki bu tip sözleşmelerde ortaya çıkabilecek hukuki ihtilaflarda hâkim uyuşmazlığı nasıl giderecektir?

Hâkim öncelikle hukuki uyuşmazlığın neye ilişkin olduğunu tespit etmesi gerekir. Ortaya çıkan hukuki uyuşmazlık sözleşmenin yorumlanması veya tamamlanması suretiyle gidermesi mümkün ise öncelikle sözleşmenin yorum yoluyla veya tamamlanması yoluyla hukuki ihtilafı gidermesi gerekir. Hâkim taraf iradelerine dayanan karma nitelikteki sözleşmelerde ortaya çıkan uyuşmazlığı güven ilkesi doğrultusunda yorumlaması gerekir. Bu bağlamda mevcut şartlar içerisinde makul ve dürüst bir kişinin bu beyana ilişkin vermesi gereken anlama uygun olacak şekilde yorumlanmalıdır. Şayet yapılan yorumlarda, sözleşme hükümlerinin uyuşmazlığa uygulanacak bir madde ihtiva etmemesi halinde ise sözleşme boşluğu söz konusu olacaktır. Bu boşluk sözleşmenin tamamlanması suretiyle doldurulması gerekir. Sözleşmenin tamamlanması ise, kanunda düzenlenmiş sözleşmelerin tamamlanmasına ilişkin usul ve esaslara tabi olacaktır. Doktrinde karma sözleşmelerde ortaya çıkan bu boşluğun soğurma teorisi, kıyas yoluyla uygulama, terkip teorisi, yaratma teorisi ile doldurulabileceği görüşleri vardır. Kısaca bu teorilere bakmak gerekir ise;

- Soğurma diğer adıyla imtisas teorisine göre, sözleşmenin bütününe uygulanacak olan hükümler sözleşme içindeki en önemli unsura ait sözleşmeyle ilgili kurallar olacaktır. Bu teori ile, karma sözleşmelerin getirdiği zorlukları tek bir sözleşmenin altına koyarak aşmaya çalışmaktadır. Ancak bu teori karma sözleşmeyi tek bir yasal sözleşmenin hükümlerine tabi tutarak tarafların karma sözleşme yaratma yolundaki iradeleri hiçe sayıldığı gerekçesi ile eleştiri konusu olmuş olup, uygulama ve doktrinde pek kabul görmemekle birlikte pratik ihtiyaçlar ve durumun özellikleri savunulmakla İsviçre Federal Mahkemesince bu teoriyi uygulayan kararları mevcuttur.

- Kıyas yoluyla uygulama teorisine göre ise, sözleşmenin çeşitli unsurlarının toplamı değil, aksine organize edilmiş bir bütünü olduğu görüşündedir. Kanunda düzenlenmiş hükümlerin dolaysız olarak karma sözleşmelere uygulanamayacağını, ancak kıyas yolu ile uygulanacağını belirtmekte ve kanundaki hükümlerin sözleşmeye uygun düşmemesi halinde uygulanmayacağı görüşü hakimdir.

- Terkip teorisine göre ise, kanunda düzenlenmiş sözleşme tiplerinde mevcut unsurların yeni bir sentezi olarak görmektedir. Karma sözleşmelerdeki her unsura, ait olduğu sözleşme tiplerine ait unsurlar uygulanması gerektiği görüşündedir.

- Yaratma teorisine göre ise, boşluğun doldurulması kanun ile yapılamıyor ise, örf ve âdet kurallarına göre doldurulması bu da mümkün değil ise hâkim, Medeni Kanun m.1/II uyarınca hukuk yaratmak suretiyle bizzat kendisi boşluğu doldurması gerektiği görüşündedir. 

Bu bağlamda karma sözleşmelerde ortaya çıkabilecek hukuki uyuşmazlıklarda hâkim, sözleşme kapsamındaki ihtilafı yorum yoluyla veyahut sözleşmenin tamamlanması mümkün ise kanunda düzenlenen sözleşmelerin tamamlanması usul ve esaslarına tabi olarak eksikliğin tamamlanması suretiyle hukuki uyuşmazlığı çözüme kavuşturabilecektir. Şayet hukuki uyuşmazlık yorum veya tamamlama yoluyla giderilmesi mümkün değil ise yukarıda belirtilen teorilerden birini veya birkaçını uygulayarak hukuki uyuşmazlığı çözüme kavuşturacaktır.

(Bu köşe yazısı, sayın Av. Abdullah YILDIZ tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)