I. ŞÜPHE FESHİ KAVRAMI

A. GENEL OLARAK

Taraflar arasında kişisel bir ilişki kurması nedeniyle iş sözleşmesinde tarafların birbirine olan güveni, özellikle işverenin işçiye olan güveni, sürekli nitelikte olan bu sözleşmenin devam edebilmesi için önemlidir. İşçinin, esaslı bir şekilde iş sözleşmesinden doğan yükümlülüklerini ihlal etmesi veya işverene ya da işyerine karşı suç niteliğinde bir eylemde bulunması halinde işveren, iş sözleşmesini haklı veya geçerli nedenle sona erdirebilir. Ancak işçinin esaslı bir şekilde iş sözleşmesini ihlal ettiği veya işverene ya da işyerine karşı suç niteliğinde bir eylemde bulunduğu ispat edilemeyip, ortada sadece güçlü ve giderilemeyen bir şüphe mevcut olabilir. Böyle bir durumda şüphe feshi gündeme gelecektir[1].

1. Tanım

İş ilişkisinde işverenden katlanması beklenemeyecek bir şüpheden dolayı işçinin iş ilişkisinin devamı için gerekli olan uygunluğu ortadan kalktığından, güven ilişkisinin sarsılmasına yol açan şüphe, işçinin kişiliğinde bulunan bir sebeptir[2].

Şüphe feshi; (Verdachtskündigung), Alman içtihadının evrensel literatüre kattığı bir olgu olup, tüm iş ilişkisinin devamı için zaruret arz eden “güven” olgusunu yıkmaya elverişli objektif olguların oluşturduğu güçlü şüphenin varlığı halinde, işverenin durumu aydınlatmak için tüm imkanlarını kullanması şartıyla başvurabileceği bir olağanüstü fesih yoludur[3].

Alman Federal İş Mahkemesi içtihatlarına göre, “işçinin iş sözleşmesinden doğan yükümlülüklerini ihlal ettiği veya suç niteliğinde bir eylemde bulunduğu konusunda ortaya çıkan şüpheye dayanan fesih (Verdachtskündigung) türüdür[4].

2. Şüphe Feshinin Geçerlilik Şartları

Şüphe feshinin geçerli olabilmesi için Mehaz Alman Hukukunda yer alan ve yerleşik Yargıtay içtihatlarında iki kavrama dikkat çekilmiştir. Şüphe feshinin geçerli olabilmesi için “kuvvetli şüphe” ve “işverenin olayı aydınlatması için tüm imkanlarını kullanması” olarak ikiye ayrılmaktadır.

a. Kuvvetli Şüphe

Şüphe, fesih anında mevcut belirli objektif vakıa ve emarelere dayanmalıdır. İşverenin sırf sübjektif değerlendirmesi yeterli olmayıp, yapılan incelemede işçinin şüphe edilen eylemi işlediğinin büyük bir ihtimal dahilinde olduğu sonucunun ortaya çıkması gerekir[5]. Yargıtay’ın yerleşik içtihatları incelendiğinde şüphe feshinin konu olduğu davalar büyük çoğunlukla terör örgütlerine irtibatı veya bağlantısı bulunduğu yönünde kuvvetli şüphenin var olmasını noktasında toplanmaktadır.  

b. İşverenin Olayın Aydınlatılması İçin Tüm İmkanları Kullanması

Şüphe feshinin söz konusu olabilmesi için iş ilişkisinin devamı için gerekli olan güveni yıkmaya elverişli, objektif olay ve vakıalara dayanan güçlü bir şüphe mevcut olmasının yanında olayın aydınlatılması için işverenin kendisinden beklenebilecek bütün çabaları göstermesine karşın eylemin gerçekleştiğinin kanıtlanamaması[6] sonucu işveren şüphe feshi ile iş ilişkisini sonlandırılabilecektir.

Şüphe feshinin hukuka uygunluğu bakımından, fesih hakkının dürüstlük kuralına uygun olarak kullanılması için işverenden böyle bir çaba beklenecektir. Elbette ki işverenin burada göstereceği çaba, imkânlarının öngördüğü ölçüde olacaktır. Ancak, işverenin şüpheyi ortadan kaldırmak için öncelikle ve kolaylıkla başvuracağı yol, işçinin kendisi ile görüşmektir. Şüphenin ortadan kaldırılma şansını verebileceği için İş K. md. 19’da davranış ve verim ile ilgili fesihlerde alınması gerektiği belirtilen savunmanın, şüphe feshinde de alınması gereklidir. Alman Federal İş Mahkemesi kararlarında işçinin savunmasının alınması gerektiği, savunma alınmadan yapılan fesihlerin geçersiz olduğunu belirtmiştir. İşverenin, işçinin savunmasını alırken, işçiye somut şüpheyi ortadan kaldırma fırsatı veren sorular yöneltilmelidir. Aksi takdirde işçinin şüpheleri ortadan kaldırma şansı kalmayacak, bu nedenle savunmanın alınmadığı kabul edilecektir. Nitekim işveren tarafından savunma alınması işçi tarafından reddediliyor ise işçinin savunma vermeye zorlayamayacak bu nedenle savunma alınması zorunluluğu ortadan kalkacaktır[7].

3. İşçiyi Koruma Mekanizmaları

a. İşe İade Davaları

Yukarıda kuvvetli şüphe başlığında şüphe feshinin genel olarak terör örgütü irtibatı veya bağlantısı bulunması nedeniyle konu olduğunu belirtilmiştir. Peki bu durumda haklı nedenle fesih yoluna gidildiğinde işe iade davaları yönünden ne sonuç doğuracaktır. Bu duruma Yargıtay’ın iki farklı kararını inceleyeceğiz. Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 19.11.2018 tarihli kararında “Davacı feshin geçersizliğine, işe iadesine ve yasal sonuçlarına hükmedilmesine karar verilmesini istemiştir. Yerel mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir. İlk Derece Mahkemesi'nin ret kararına karşı davacı avukatı istinaf başvurusunda bulunmuştur. ... Bölge Adliye Mahkemesi 32. Hukuk Dairesi davacı avukatının istinaf başvurusunun kabulüyle davacının işe iadesine karar verilmiştir”. ... Bölge Adliye Mahkemesi 32. Hukuk Dairesi'nin kararı süresi içinde davalı avukatı tarafından temyizi üzerine “Dosya içeriğine göre; davacının iş sözleşmesi 17.10.2016 tarihinde “4857 Sayılı İş Kanunu'nun 18. maddesi kapsamında feshedilmesine karar verilmesine” gerekçesiyle feshedilmiştir. Ancak davalı vekili cevap dilekçesindeki açıklamalarında; OHAL kapsamında alınan komisyon kararları ve KHK'lar çerçevesinde feshedildiğini belirtmiş olup, davalı savunmasına göre davacının FETÖ/PDY ile ilgi, iltisak ya da irtibatı bulunduğu konusunda davalı işveren açısından şüphe feshini gerektirir yeterli delil olduğu, terör örgütü ile irtibat veya iltisakı bulunduğuna dair şüphe bulunan bir işçiyi çalıştırmaya devam etmenin, yani iş sözleşmesinin devamını davalı işverenden beklemek mümkün olmadığı gibi iş sözleşmesinin devamının çekilmez hale geldiğini kabul etmek gerekeceği, davacı işçinin böyle bir şüphe altında iken davalı işverenden işçinin iş sözleşmesinin devamını beklemenin iyiniyet kurallarına aykırı olduğu gibi davalı işverene de bu nedenle iş akdini sonlandırma yetkisi vermesi gerektiği, feshin, şüphe feshinin şartlarını taşıdığı ve geçerli nedene dayandığı gerekçesi ile davanın reddi gerekmekte olup 4857 Sayılı İş Yasası'nın 20/3. maddesi uyarınca BAM 32. Hukuk Dairesinin kararının BOZULARAK ORTADAN KALDIRILMASINA, Davacının açmış olduğu işe iade davasının REDDİNE” karar verilmiştir[8].

Yargıtay 22. Hukuk Dairesinin 06.05.2019 tarihli kararında, davacının iş akdinin, 15 Temmuz 2016 ve sonrasında yaşanan gelişmeler sonucunda ülkemizin içinde bulunduğu fevkalade durum ve bu durum neticesinde ortaya çıkan güvenlik gerekçeleri ile davacı hakkında duyulan şüphe gereği iş ilişkisinin devamının mümkün olmadığından 4857 sayılı İş Kanunu’nun 25. Maddesi gereği iş sözleşmesinin haklı nedenle feshedilmiştir. İlk Derece Mahkemesince “Davalı kurum, ülke çapında yörünge haklarının korunması, uyduların işletilmesi, haberleşme, uydu ve kablo üzerine TV yayınları, e-devlet hizmetleri, bilişim alanında elektronik doküman bilgi sistemleri, devlet kurumlarının evrak, doküman arşiv sistemi hizmetleri sağlanması gibi haberleşme sektöründe düzenleyici ve denetleyici hizmetler yapması nedeni ile kamu düzeni ve kamu güvenliğinin sağlanması bakımından son derece kritik faaliyetler yürütmektedir. Bu kapsamda davalı kurumun çalışanları ile arasındaki güven ilişkisi son derece önemlidir. … Davalı kurum tarafından yapılan araştırma ve inceleme sonucunda, davacının FETÖ/PDY terör örgütü ile irtibatı ve ilişkisinin bulunduğu yönünde şüphenin var olması nedeni ile taraflar arasındaki güven ilişkisi zedelenmiştir. Ortada karşılıklı güven ve birlikte çalışmayı ortadan kaldıran bir durum söz konusudur. Kritik öneme sahip olan davalı kurumun bu yönde almış olduğu tedbirler ve alınan kararlarda hukuka aykırı bir durum bulunmamaktadır. Davacının hizmet akdinin feshedilmesinin, 4857 sayılı İş Kanununun 25/III maddesinde yazılı zorlayıcı sebepten kaynaklanan geçerli sebebe dayandığı” gerekçesi ile işe iade davasının reddine karar vermiştir. Davacı vekilinin istinaf incelemesi başvurusu sonucu; “Davalı kurumun üstlendiği görevlerinin stratejik öneme haiz olması ve Ülkenin olağanüstü durumu nedeniyle güven ilişkisi içinde olmadığı işçiyle çalışması beklenemeyeceği” gerekçesiyle iş sözleşmesinin geçerli nedenle feshedildiğine, davacının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir. Esastan ret kararının temyiz edilmesi üzerine “Davacının iş akdinin feshine dayanak objektif değerlendirmelerin neler olduğu, hangi bilgi ve belgelerin feshe gerekçe yapıldığı davalı kurumdan araştırılması gerektiğini, ayrıca davacı hakkında mevcut ise adli ya da idari soruşturma evrakları, Emniyet Genel Müdürlüğü ve Jandarma Genel Komutanlığı'nın Terörle Mücadele, Kaçakçılık, Organize Suçlar ve İstihbarat ile ilgili birimlerinden ve Bilgi Teknolojileri Kurumundan varsa davacı ile ilgili bilgi ve belgeler ile yine Bank Asya’ya açılmış mevduat hesapları, hesap hareketleri ve bankacılığa ilişkin işlemler olup olmadığı sorulmalı, tüm bilgi ve belgeler değerlendirilerek sonucuna göre hüküm kurulması” gerektiği bu nedenle eksik inceleme gerekçesi ile davanın esastan reddinin hatalı olduğu ve bozmayı gerektirdiğine, dosyanın İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir. İlk Derece Mahkemesinde bozma ilamına uyularak devam edilen yargılama sürecinde “^davacının iş akdinin feshine dayanak objektif değerlendirmelerin neler olduğunun hangi bilgi ve belgelerin feshe gerekçe yapıldığına dair davalı kuruma müzekkere yazılmış, yine Emniyet Genel Müdürlüğü ve Jandarma Genel Komutanlığının Terörle Mücadele Kaçakçılık ve Organize Suçlar ile İstihbarat ile ilgili birimleri ve Bilgi Teknolojileri Kurumu'na ayrı ayrı müzekkere yazılarak davacı ile ilgili varsa bilgi ve belgelerin gönderilmesi istenmiş, Ankara C. Başsavcılığı’na müzekkere yazılarak davacı hakkında adli soruşturma bulunup bulunmadığı sorulmuştur. Mahkemece; “Davalı tarafça, davalı kurumun 5202 Sayılı Savunma Sanayii Güvenliği Kanunu ile Milli Savunma Bakanlığına ait ilgili mevzuat kapsamında personel istihdam etmekte olup gizlilik dereceli bilgi, belge ve malzeme olarak tanımlanmış kripto grafik ve atomal bilgi ve malzeme de dahil olmak üzere gizlilik dereceli içeriğe sahip her türlü kaydı yazılı ve sözlü haberleşme ortamını, mesajları belgeler ve yazılımlar ile donanımları bünyesinde "Tesis Güvenlik Belgesine" sahip olması nedeniyle bulundurduğu, davalı bünyesinde gizlilik dereceli projelerin de yürütülmesine nazaran FETO / PDY ilişkisi irtibatı ve iltisakı olan, olma şüphesi bulunan kişi veya kişilerin, kurum bünyesinde istihdamının kurum açısından geri dönüşü olmayan ve hatta devletin kurum bünyesinde yürütülen projeleri de dikkate alındığında ülkenin zafiyete düşürülmesi sonuçlarını doğurabileceği savunulmuş olup, bu kapsamda davalı kurumun çalışanları ile arasındaki güven ilişkisi son derece önemlidir. Bu nedenle çalışan personelin FETO / PDY terör örgütü ile irtibatı ve ilişkisine ilişkin bir şüphenin varlığı yeterlidir. Esasen Yargıtay'ın da güçlü şüpheye dayanan feshin haklı ve geçerli neden olarak kabul edilebileceği yönünde kararları mevcuttur. Davacının FETO / PDY terör örgütüyle irtibat ve ilişkisinin bulunduğu yönünde şüphenin var olması nedeniyle taraflar arasındaki güven ilişkisi temelden zedelenmiştir. Davalı kurumun görevleri de nazara alındığında bu yönde alınan tedbir ve kararlarda hukuka aykırı bir durum bulunmamaktadır. Öte yandan 667 ( ve diğer Olağanüstü Hal Kanun Hükmünde Kararnameleri gereğince ) sayılı Kanun Hükmünde Kararname kapsamında kamu görevinden çıkarılan kişilerin kamu hizmetinde bir daha istihdam edilemeyeceği, doğrudan veya dolaylı olarak görevlendirilemeyeceği açıkça bildirilmiştir. Davacının iş akdinin, davalı işveren tarafından 667 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname gereğince feshedilmiş olması, şüphe halinde şüphe feshinin olduğu hallerde akdin feshinin geçerli nedenlere dayandığını kabul edilmesini gerektiği anlaşıldığından, davanın reddine dair” gerekçesiyle davanın reddine karar vermiştir. İlk Derece Mahkemesinin davanın reddine ilişkin karar davacı vekilinin süresinde temyizi neticesinde Yargıtay 22. Hukuk Dairesi dosyanın incelenmesinde “İlk Derece Mahkemesinde yazılan müzekkerelere cevaplarda; Anakara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yapılan UYAP sorgusunda davacı hakkında herhangi bir kayda rastlanmadığı, Jandarma Genel Komutanlığı, Müflis Asya Katılım Bankası A.Ş. İflas idaresi tarafından davacı adına ait müflis banka nezdinde açılmış herhangi bir hesap bulunmadığı belirtilmiştir. Mahkemece, iş akdinin feshine dayanak objektif değerlendirmelerin neler olduğunun hangi bilgi ve belgelerin feshe gerekçe yapıldığına dair davalı kuruma müzekkere yazılmış ise de davalı kurum feshe dayanak belgeleri ibraz etmemiştir. Yukarıda bahsedilen araştırma sonuçları ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde, davacı işçinin şüpheyi haklı kılacak herhangi bir davranışı tespit edilemediğinden feshin geçersiz olduğu” gerekçesi ile İlk Derece Mahkemesi kararının bozularak ortadan kaldırılmasına ve davacının işe iadesine karar verilmiştir[9].

Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin kararında şüphe feshinin geçerlilik şartlarında kuvvetli şüphenin varlığının yeterli olduğu, özellikle terör örgütü ile irtibatın veya iltisakının bulunması şüphesinin, iş sözleşmesinin devamını işverenden beklemenin mümkün olmadığı ve iş sözleşmesinin devamının çekilmez hale geleceğinin dolayısıyla iş akdinin şüphe feshine dayanılarak feshinde kuvvetli şüphenin yeterli olduğunu vurgulamıştır. Diğer taraftan ise Yargıtay 22. Hukuk Dairesinin kararında ise kuvvetli şüphenin yeterli olmadığı şüpheyi destekler nitelikte somut bir emarenin olmaması nedeniyle işe iadesine karar verilmiştir.

b. İşçinin tazminat hakkı

Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 05.11.2018 tarihli kararında, davanın işe iade davası olduğu, davacının iş akdinin feshinin geçersizliğine, işe iadesine ve yasal sonuçlarına hükmedilmesi talep edilmiştir. İlk Derece Mahkemesi karar gerekçesinde “davalı fesih bildiriminde gerekçe açıklamamış ise de asıl işveren belediye cevap dilekçesinde olağanüstü hal kapsamında alınan tedbirlere ilişkin KHK kapsamında alınan önlemlerden ve FETÖ Terör Örgütü yapılanması kapsamında yapılacak araştırma araştırmalardan buna ilişkin HSK ’nın kararlarından bahsetmiş alt işveren davalı … şirketi ise usuli itirazlarda bulunduğu, davalılar davacının işinin haklı sebeple feshedildiğini iddia etmiş olsa da dosya içeriğine göre yapılacak feshin geçerli olabilmesi ve hüküm doğurabilmesi bazı şartlara dayandırıldığı, feshin İş Kanununun 19. maddesinde düzenlenen usul şartlarına uygun yapılması gerekli olduğu, dosya kapsamında fesih bildirimi yazılı yapılmasına rağmen fesih sebebi açık kesin olarak belirtilmemiş ayrıca işveren yaptığı şüphe feshi kapsamında iş ilişkisinin devamı için gerekli olan güvenin sarsıldığı, elverişli objektif olay ve vakıalara dayanan güçlü bir şüphenin bulunduğunu hiç ir delil ile ispat edemediği” gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir. Davalıların istinaf incelemesi talebinde Bölge Adliye Mahkemesinin karar gerekçesinde “davacının iş sözleşmesinin feshi, çıkarılan OHAL KHK ile çerçevesi çizilen şüphe feshi olup, niteliği itibariyle sıradan bir şüphe feshi olarak değerlendirilmesi ve bu konuda herhangi bir fesih denetimi, geçerlilik denetimi yapılması mümkün olmadığı, davacının iş sözleşmesinin feshedilmesinin ardından daha sonra yayınlanan başka bir KHK ile eski görevine iadesi noktasında bir işlem yapılmamıştır. Davacının iş sözleşmesinin feshi, çıkarılan OHAL KHK ile çerçevesi çizilen “şüphe feshi” nedeniyle geçerli olduğundan” istinaf başvurusunun kabulüne ve davanın reddine karar verilmiştir. Davacı vekilinin temyiz başvurusu neticesinde Yargıtay 9. Hukuk Dairesi önüne gelen dosya kapsamı değerlendirmesinde mahkeme gerekçesinin “… Ancak Dairemizin 10.05.2018 tarih 2018/1062 Esas, 2018/10417 sayılı ilamı sonrası davalı … tarafından diğer davalı … Belediye Başkanlığına hitaben yazılan 10.01.2018 tarihli belgede “yapılan soruşturma sonucunda personelin kardeşinin suçsuz bulunarak 21.10.2017 tarihinde işe iade edildiği, işçi …’nun işe başlatılmasında sakınca olmadığının” açıkça belirtilmesi karşısında davacının feshe konu edildiği şekilde FETÖ/PDY örgütüne üyelik, irtibat, iltisakının olmadığının davalı şirket tarafından kabul edildiği, işe başlatılmasında sakınca görülmediği, bu nedenle fesih işleminin geçersiz olduğu” gerekçesi ile 1) davacının işe iadesine 2) davacının yasal süresi içinde işe başvurmasına rağmen davalı işverence 1 aylık yasal süresi içinde davacı işçiyi işe başlatmaması halinde davacının kıdemi ve fesih sebebi nazara alınarak davalılar tarafından müştereken ve müteselsilen ödenmesi gereken tazminat miktarının işçinin 4 aylık ücreti olarak belirlenmesine, 3) 4857 S. İş Kanunu'nun 21. maddesi gereğince davacının işe iade için işverene süresi içinde başvurması halinde hak kazanılacak olan ve kararın kesinleşmesine kadar en çok 4 aya kadar ücret ve diğer haklarının davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili gerektiğinin tespitine, karar vermiştir[10].

Yargıtay 22. Hukuk Dairesinin 09.07.2018 tarihli kararı incelendiğinde karar gerekçesinde; “Davacının iş sözleşmesi … KHK ile Milli Güvenlik Kurulunca Devletin Milli Güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplarla irtibatta olduğunuz değerlendirildiğinden" şeklindeki fesih bildirimine dayanılarak bildirimsiz ve tazminatsız olarak davalı tarafından sona erdirilmiştir. Mahkemece, fesih bildirimin haklı neden oluşturacağı belirtilerek işe iade talebi reddedilmiş, Bölge Adliye Mahkemesi ilgili hukuk Dairesince de feshin "şüphe feshi" kapsamında kaldığı ve geçerli sebeple yapıldığı değerlendirilerek davacının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir. Dosya kapsamında ilk derece mahkemesi tarafından feshe neden olabilecek bilgi ve belgelerin tespiti adına araştırma yapıldığı anlaşılmıştır.  Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından yapılan inceleme sonucunda "bylock kaydı, Banka hesap hareketleri, başka il ve ilçelerdeki C. Başsavcılıkları tarafından hakkında soruşturma yapılıp yapılmadığı, dernek veya vakıf üyeliklerinin bulunup bulunmadığı, terör örgütü yöneticileri ile irtibatlı olup olmadığı" konularında davacının kaydına rastlanılmadığı, Bank ...'ya para yatırılması talimatının üzerine 31.12.2013-24.12.2014 tarihlerinde para artışı olan yada yeni hesap açan şahıslar listesinde yer almadığı, Terörle Mücadele Dairesi Başkanlığı'nın 15 Temmuz darbe girişimi sonrası işlem yapılan şahıslar listesinde adı geçenleri gösterir tabloda kaydına rastlanılmadığı ve son olarak terör örgütü kapsamında değerlendirilen dernek ve sendikalarda kaydı olanları gösterir tabloda da adına rastlanılmadığı ifade edilmiştir. Sonuç olarak, yukarda bahsedilen araştırma sonuçları nazara alındığında, davacı işçinin şüpheyi haklı kılacak herhangi bir davranışı tespit edilemediğinden feshin geçersiz olduğu” gerekçesi ile 1-) feshin geçersizliğine davacının işe iadesine, 2-) Davacının kanuni sürede işe başvurmasına rağmen, işverenin süresi içinde işe başlatmaması halinde ödenmesi gereken tazminat miktarının işçinin beş aylık ücreti olarak belirlenmesine, 3-)Davacının işe iade için işverene süresi içinde başvurması halinde hak kazanılacak olan ve kararın kesinleşmesine kadar doğmuş bulunan en çok dört aylık ücret ve diğer haklarının davacıya ödenmesi gerektiğinin belirlenmesine, karar verilmiştir[11].

4. Sonuç

Doktrin ve içtihatlar incelendiğinde şüphe feshi hususunda tam bir görüş birliği olmadığını belirtmek gerekir. İş akdinin feshine konu olan dava ve olayların çoğunun terör örgütü irtibatı veya bağlantısı bulunduğu yönünde şüpheye dayanılarak iş akitlerinin feshi görülmektedir. Mehaz Alman Hukukunda iş akdinin şüphe feshine dayanılarak feshedilmesi, somut herhangi bir bilgi ve belgelerin aranmayacağı, bu yönde kuvvetli şüphenin varlığının ve bu şüphe yönünde işverenin olayların aydınlatılması için tüm imkanlarını kullanması (bu yönde yapılacak olan işçinin kendisini aklayabilecek tarzda sorular yöneltilmesi ve savunmasının alınması olacaktır) gerekmektedir. Nitekim işçinin terör örgütü ile irtibatı veya bağlantısının somut belgelerle ispatlanarak iş akdinin feshedilmesi halinde şüphe feshinden bahsetme imkânı olmayacaktır. Dolasıyla şüphe feshi Türk hukukunda uygulama alanı oldukça kısıtlı bir hal alarak genel itibari ile terör örgütü irtibatı veya bağlantısı olup olmadığı noktasında toplanmıştır.

Şüphe feshi, Alman hukukunda seksen yılı aşan tarihe sahip, ancak hala tartışmalara konu olan bir kavramdır. Hakkındaki tüm tartışmalara rağmen, Alman hukukunda yargı kararları şüphe feshinin geçerlilik koşulları bakımından istikrar kazanmış gözükmektedir. Türk hukukunda ise şüphe feshi kavramı, 10 yıla yaklaşan bir süreden bu yana yargı kararlarında karşımıza çıkmaktadır. Konuya ele alan yargı kararlarının sayısındaki artış, şüphe feshinin Türk hukukunda da yerleşmekte olduğunu ortaya koymaktadır. Yargıtay, 2007 yılında konuya ilişkin verdiği ilk kararındaki sorunları, sonraki yıllarda büyük ölçüde gidermiş, hatta kavramın içeriğini derinleştiren isabetli kararlara imza atmıştır. Ancak son iki yılda Yüksek Mahkeme’nin kararlarındaki yaklaşımının esaslı sorunlar içerdiği, adeta bir içtihadın gelişiminde duraklama hatta gerileme yaşandığı göze çarpmaktadır. Şüphe feshi kavramı, Türk hukukunda hala çok yeni bir kavram olup, Yüksek Mahkeme’nin şüphe feshine ilişkin olarak zaman içinde daha isabetli kararlar vereceğine ve yukarıda değinilen sorunları aşacağına şüphe yoktur[12].

(Bu köşe yazısı, sayın Av. Abdullah YILDIZ tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)

KAYNAKÇA

BAYSAL Ulaş, Şüphe Feshi Kavramı Ve Şüphe Feshine İlişkin Yargıtay Kararlarının Değerlendirilmesi, Sicil İş Hukuku Dergisi, Yıl 2016, Sayı:35

YILMAZ Alper, Fesihte Olurlar & Olmazlar İşe İade Davaları, İstanbul, Yıl 2016

KAPLAN Kürşat, Şüphe Feshi ve Türk Hukukundaki Yeri-Mehaz Alman Hukukunda Şüphe Feshi

Yargıtay 22. Hukuk Dairesi, E.2018/11097, K.2018/25472, T.26.11.2018

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, E.2015/22-2715, K.2018/1720 T.15.11.2018

Yargıtay 9. Hukuk Dairesi, E.2018/8567, K.2018/20760, T.19.11.2018

Yargıtay 22. Hukuk Dairesi, E.2019/1597, K.2019/9832, T.06.05.2019

Yargıtay 9. Hukuk Dairesi, E.2018/9002, K.2018/19534, T.05.11.2018

Yargıtay 22. Hukuk Dairesi, E.2018/8838, K.2018/17467, T.09.07.2018

--------------

[1] BAYSAL  Ulaş, Şüphe Feshi Kavramı Ve Şüphe Feshine İlişkin Yargıtay Kararlarının Değerlendirilmesi, Sicil İş Hukuku Dergisi, Yıl 2016, Sayı 35, s. 83.

[2] YILMAZ Alper, Fesihte Olurlar & Olmazlar İşe İade Davaları, İstanbul, Yıl 2016, s.51

[3] KAPLAN Kürşat Şüphe Feshi ve Türk Hukukundaki Yeri, Mehaz Alman Hukukunda Şüphe Feshi, s.3

[4] BAYSAL  s.85 -86

[5] Yargıtay 22. Hukuk Dairesi, E.2018/11097, K.2018/25472, T.26.11.2018, Kazancı Hukuk Otomasyonu E.T.08.04.2020

[6] Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, E.2015/22-2715, K.2018/1720 T.15.11.2018, Kazancı Hukuk Otomasyonu, E.T.08.04.2020

[7] BAYSAL  s.89 -90

[8] Yargıtay 9. Hukuk Dairesi, E.2018/8567, K.2018/20760, T.19.11.2018, Kazancı Hukuk Otomasyonu, E.T.02.04.2020

[9] Yargıtay 22. Hukuk Dairesi, E.2019/1597, K.2019/9832, T.06.05.2019, Kazancı Hukuk Otomasyonu, E.T.12.04.2020

[10] Yargıtay 9. Hukuk Dairesi, E.2018/9002, K.2018/19534, T.05.11.2018, Kazancı Hukuk Otomasyonu, E.T.12.04.2020

[11] Yargıtay 22. Hukuk Dairesi, E.2018/8838, K.2018/17467, T.09.07.2018, Kazancı Hukuk Otomasyonu, E.T.12.04.2020

[12] BAYSAL  s.96 - 97