Özel güvenlik hizmetinin hukuki niteliğine dair herhangi bir düzenleme, hukuki kaynaklarımız veya kanunlarımızda neredeyse yok denilecek kadar azdır. Oysaki özel güvenlik sözleşmelerinin hukuki niteliğinin belirlenerek hangi sözleşmeler kapsamında değerlendirilmesi gerektiği, oldukça önemlidir. Çünkü özel güvenlik sözleşmelerinin hukuki niteliğinin tespit edilmesi, güvenlik sağlanırken oluşan zafiyetler sonucu meydana gelen zararlardan tarafların hangi oranda sorumlu tutulacağının saptanmasını daha sağlıklı hale getirecektir. Kanaatimizce, özel güvenlik sözleşmelerinin eser sözleşmesi kapsamında değerlendirilmesi gerekmektedir. Yazının devamında da kanaatimizin gerekçelerini ve dayanaklarını izah etmeye çalışacağız.

Özel güvenlik sözleşmelerinin hukuki niteliği bakımından eser sözleşmeleri kapsamında değerlendirilmesi, TBK m. 470’teki “Eser sözleşmesi, yüklenicinin bir eser meydana getirmeyi, iş sahibinin de bunun karşılığında bir bedel ödemeyi üstlendiği sözleşmedir.” tanımına uygun olup olmamasına bağlıdır. Fakat kanunda hüküm altına alınan bu tanımın, günümüz koşullarında yeterli olamayacağı aşikardır. Bu yüzden Yargıtay, son içtihatlarında eser sözleşmesini ve eser tanımını genişletme yoluna gitmektedir. Örneğin Yargıtay 15 Hukuk Dairesi, 2010/4916 Esas, 2011/5079 Karar ve 13.9.2011 tarihli kararında ““Eser sözleşmesi, karşılıklı edimleri içeren bir iş görme akdidir. Yüklenicinin edimi, eseri meydana getirmek ve iş sahibine teslim etmek, iş sahibinin karşı edimi ise, teslim edilen eserin bedelini ödemektir. Eser; yüklenicinin sermayesi, sanat ve becerisini kullanarak gerçekleştirdiği sonuçtur.” şeklinde bir tanım yapmıştır. Doktrinde de sürekli bir faaliyet olan bir yerin ısıtılması veya aydınlatılması gibi sonuçlar da artık eser olarak kabul edilerek, eser tanımının kapsamı genişletilme yolundadır.  

Özel Güvenlik şirketleri, yasal prosedürlere uygun olarak belli bir uzmanlığa sahip olması ve bunun sonucunda yetkili makamlardan izin alınması şartıyla, sermayesi ve becerisi ile güvenlik hizmetini sağlayabilmektedirler. Ayrıca özel güvenlik sözleşmelerinde, özel güvenlik hizmetinin sağlanacağı sonucu, objektif ve belirlenebilir olarak öngörülmektedir. Dolayısıyla güvenliğin sağlanması sonucunun da eser olarak kabul edilebilmesi bu unsurlar açısından mümkündür.

Eser sözleşmesinde, yüklenicinin eserin meydana gelmesini talep eden iş sahibinden bağımsız olması kuraldır. Fakat Yargıtay 7. Hukuk Dairesi 2010/7458 E. 2011/98 K. No’lu kararı “Eser sözleşmesinde, iş sahibine emir ve talimat verme, yapılan işi denetleme yetkisi tanınmışsa, üçüncü kişilere verilen zarardan yüklenici ile birlikte iş sahibi de sorumlu olur.

Eser sözleşmelerinde kural olarak, iş sahibi ile yüklenici arasında bağımlılık ilişkisi bulunmamaktadır. Yüklenici, iş sahibinden bağımsız olarak üstlendiği işi yapıp teslim etmekle yükümlüdür. Ancak bu kesin kural değildir. Eser sözleşmesinde, iş sahibinin yükleniciye emir ve talimat verme, işi denetleme yetkisi tanınması mümkündür. Bu durumda iş sahibi ile yüklenici arasında bağımlılık ilişkisi kurulmuş olacağından....” uyarınca aksi mümkündür. Özel güvenlik hizmeti, genellikle iş sahibinin talimat ve denetimi ile birlikte gerçekleştirilmektedir. Bu yüzden, özel güvenlik sözleşmeleri, yüklenici olan özel güvenlik şirketlerinin, güvenliği sağlanan gerçek veya tüzel kişilere karşı bağımsızlığını azaltmaktadır. Bağımsızlığın azalması, yukarıda bahsettiğimiz Yargıtay kararı uyarınca, özel güvenlik şirketlerinin eser sözleşmeleri kapsamında değerlendirilmesini engelleyici mahiyette değildir. Dolayısıyla özel güvenlik sözleşmelerinin, eser sözleşmeleri kapsamına alınabilmesinin önünde bağımsızlık unsuru yönüyle de engel bulunmamaktadır.

Özel güvenlik sözleşmelerinin eser sözleşmesi kapsamında değerlendirilmesi, yukarıda belirttiğimiz hususlar ışığında mümkün olsa da güvenlik sözleşmesi ilişkisinde, ayıp denetiminin yapılabilirliği ve bedel unsurlarının bulunmasına bağlıdır. Çünkü yukarıda belirttiğimiz Türk Borçlar Kanunu m. 470’teki eser sözleşmesi tanımında bir bedelin varlığı ile Türk Borçlar Kanunu m. 474’te ayıp denetimi unsurlarının bulunması zorunluluğu, eser sözleşmeleri için açıkça öngörülmüştür. Uygulamada çoğunlukla özel güvenlik hizmeti sırasında ve sonrasında sağlanan denetim ile bir bedel karşılığında özel güvenliğin sağlandığı görülmektedir.

Sonuç olarak yukarıda açıklanan hususlar da bize göstermektedir ki, özel güvenlik sözleşmeleri, yüklenici olan özel güvenlik şirketlerinin güvenliği sağlama eseri karşılığında, güvenliğin sağlanması talebinde bulunan iş sahibinin bedel ödeme borcunu üstlendiği bir sözleşmedir. Özel güvenlik sözleşmelerinin hukuken nitelendirilmesi, örneğin meydana gelen bir hırsızlık olayında kusurdan ve zarardan kimin hangi oranda sorumlu olacağının belirlenmesi açısından önemli rol oynayacaktır.

CİHAT KAYA