Önce olasılık mahkûmiyetleri kavramı ile neyi kastettiğimizi ifade edelim.

Olasılık mahkûmiyeti kavramı; bir yargılamada, ceza muhakemesi hukukunda belirtilen ispat kurallarına tam olarak riayet etmeden, standart ispat kurallarını esneterek, sanık lehine olan delileri değerlendirmeden, “yapmıştır bu”, “kesin bu suçu işlemiştir” denilerek bir kişinin mahkûm edilmesi, cezalandırılması anlamında kullanılmıştır. Bu durum bazen sanığın kötü şöhretinden, bazen de benzer suçu önceden de işlemiş olmasından kaynaklanabilir.

Bu nedenle, ceza yargılamasında sanığın sahip olduğu, evrensel bir hukuk ilkesi olan masumiyet karinesinin, olasılık mahkûmiyetleri üzerindeki etkisi izaha muhtaç gözükmektedir.

AİHS’nin 6/2 maddesinde herkesin yürürlükteki yasalara göre suçluluğu ispat edilene kadar suçsuz kabul edileceği belirtilmiştir. Masumluk karinesi ile birlikte suç şüphesi altındaki kişi peşinen suçlu sayılmayarak suçu henüz sabit olmadığı için, masum kabul edilmekte ve korunmaktadır.

Avrupa İnsan Hakları Komisyonu’na göre, masumiyet karinesinin üç doğal sonucu Vardır[1]:

1. Suçluluğu İspatlama Yükümlülüğünün İddia Makamına Ait Olması: Bunlardan birincisi suçluluğu ispatlama yükümlülüğü iddia makamına aittir. Yani sanığa aleyhindeki delillerin neler olduğunu bildirmek ve suçluluk saptamasına dayanak olacak yeterli delil sunmak görevi iddia makamınındır[2].

2. Şüpheden Sanığın Yararlanması: Masumiyet karinesinin ikinci doğal sonucu ise şüpheden sanığın yararlanmasıdır. Nitekim AİHM Barbera, Messegue ve Jabardo- İspanya davasında, tüm şüphelerin sanığın lehine kullanılması gerektiğine işaret etmiştir[3].

3. Hukuka Aykırı Delillerin Hükme Dayanak Oluşturmaması: Masumiyet karinesinin üçüncü doğal sonucu ise suç şüphesi altındaki kişiden kötü muamele sonucu baskı altında elde edilen itirafın geçersiz olacağı ve hukuka aykırı delillerin hükme dayanak oluşturmayacağıdır. Bununla birlikte Sözleşme’nin 5/1 maddesi kapsamında kalmak koşuluyla, masumiyet karinesinin suç şüphesi altındaki kişinin tutuklanmasına engel değildir[4].

Masumiyet karinesi sadece mahkeme önünde değil bütün resmi makamlar ve özel kişiler düzeyinde de etkisini gösterir[5]. Dolayısıyla resmi görevlilerin ve özel kişilerin hakkındaki suç kovuşturması kesin mahkûmiyet hükmüyle sonuçlanmamış kişiye suçlu gözüyle bakıp bu şekilde davranmaları Sözleşme’nin 6/2 maddesinin ihlaline neden olacaktır[6].

Masumiyet karinesi, suç soruşturmalarında özel kişiler tarafından özellikle kitle iletişim organları aracılığı ile bilgi verilmesine engel değildir. Ancak masumiyet karinesinin özel kişiler arası ilişkiler ve özelikle de kitle iletişim araçları için de geçerli olduğunu kabul etmek gerekir[7].

1982 Anayasası’nın 38/4 maddesinde “suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar, kimse suçlu sayılamaz” şeklindeki ifade ile masumiyet karinesi tereddütsüz şekilde Anayasa’daki yerini almıştır.

Zaten suçsuzluk karinesi geleneksel bir hukuk ilkesi olmasının dışında, hukuk devleti anlayışının doğal bir sonucu olarak da kabul edilmektedir[8]. Ayrıca Anayasa’nın 15/2 maddesi gereğince masumiyet karinesi savaş, sıkıyönetim ve olağanüstü hallerde dahi dokunulması mümkün bulunmayan çekirdek haklar kapsamındadır[9].

Ceza Yargılaması ve Şüpheden Sanık Faydalanır İlkesinin Uygulanması

Ceza yargılamasının amacı, somut olayda maddi gerçeğe ulaşarak adaleti sağlamak, suçu işlediği sabit olan faili cezalandırmak, kamu düzeninin bozulmasını önlemek ve bozulan kamu düzenini yeniden tesis etmektir.

Bu nedenle "suçsuzluk" veya "masumiyet karinesi" olarak adlandırılan kural ceza yargılamasının en önemli ve evrensel nitelikteki ilkelerinden biridir. Bu ilkenin uzantısı olarak tanımlayabileceğimiz bir başka ilke daha vardır. Bu ilke, öğreti ve uygulamada Latince olarak "in dubio pro reo" şeklinde ifade edilen "şüpheden sanık yararlanır" ilkesidir.

Bu ilke, ceza davasında sanığın mahkûmiyetine karar verilebilmesi bakımından göz önünde bulundurulması gereken herhangi bir soruna dair şüphenin, mutlaka sanık yararına değerlendirilmesi esasına dayanmaktadır.

Mahkûmiyet kararı için suçun hiçbir şüpheye mahal bırakmayacak kesinlikte ispat edilmesi gerekir:

Oldukça geniş bir uygulama alanı bulunan bu kural, davaya konu suçun işlenip işlenmediği, işlenmişse sanık tarafından işlenip işlenmediği veya gerçekleştirilme biçimi konusunda bir şüphe belirmesi halinde de geçerlidir. Sanığın bir suçtan cezalandırılmasına karar verilebilmesinin temel şartı, suçun hiçbir şüpheye mahal bırakmayacak kesinlikte ispat edilebilmesidir.

Kuşku varsa mahkûmiyet hükmü kurulmamalıdır:

Gerçekleşme şekli şüpheli veya tam olarak aydınlatılamamış olaylar ve iddialar sanığın aleyhine yorumlanarak mahkûmiyet hükmü kurulamaz.

Sanığın mahkûmiyeti kesin ve açık kabul edilebilir hukuka uygun delillere dayanmalıdır:

Ceza mahkûmiyeti; toplanan delillerin bir kısmına dayanılıp diğer kısmı gözardı edilerek ulaşılan kanaate veya herhangi bir olasılığa değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalı, bu ispat, hiçbir şüphe veya başka türlü oluşa imkân tanımamalıdır.

Varsayıma olasılığa dayalı mahkûmiyet kararı verilmemelidir:

Varsayıma, içinde tahmin içeren unsurlara, yüksek de olsa bir olasılığa dayanılarak sanığı cezalandırmak, ceza yargılamasının en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan hüküm vermek anlamına gelecektir.[10]

Şüpheden sanık faydalanır ilkesi, içerdiği tüm ilke ve kuralları ile ceza yargılamasında uygulanmalı, bu şekilde olasılığa dayanan mahkûmiyetlerin önüne geçilmelidir.

Kesin delil olmadan, yüksek bir olasılığa dayanan hallerde, masum olma olasılığı olan bir insanı cezalandırmaktansa, suçlu olma olasılığı olan bir insan hakkında beraat kararı vermek tercih edilmelidir.

Bu şekilde hem adli hatanın önüne geçilmiş olacak hem de evrensel ilkelere bağlı bir yargılama sağlanacaktır.

(Bu köşe yazısı, sayın Dr. Suat ÇALIŞKAN  tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.

Kaynakça

Çavuşoğlu, Naz, İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi ve Avrupa Topluluk Hukukunda Temel Hak ve Hürriyetler Üzerine, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilimler Fakültesi İnsan Hakları Merkezi Yayınları, Ankara, 1994.

Dönmezer, Sulhi; “Suçsuzluk Karinesi Üzerine Düşünceler”, Prof. Dr. Nurullah Kunter’e Armağan, Beta Basım Yayım Dağıtım A.S. İstanbul 1998.

Feyzioğlu, Metin; “Suçsuzluk Karinesi Kavram Hakkında Genel Bilgiler ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi”, Ankara Üniversitesi, Hukuk Fakültesi Dergisi, Cilt 48, Ankara, 1999.

Gözübüyük, Şeref; Feyyaz Gölcüklü; Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Uygulaması, Turhan Kitabevi, Ankara.

Mole, Nuala; Catharina, Harby; Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. Maddesi Uygulanmasına İlişkin Kılavuz, İnsan Hakları Kitapçıkları, No.3, Directorate General of Human Rights Council of Europe F-67075 Strasbourg Cedex, Council of Europe, Almanya, 2001.x

Üzülmez, İlhan, “Suçsuzluk Karinesi ve Basın Özgürlüğü”, Prof. Dr. Fahiman Tekil’in Anısına Armağan, Beta Yayın Dağıtım A.Ş., İstanbul, 2003.

------------------------------

[1] Çavuşoğlu, Naz, İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi ve Avrupa Topluluk Hukukunda Temel Hak ve Hürriyetler Üzerine, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilimler Fakültesi İnsan Hakları Merkezi Yayınları, Ankara, 1994, s. 39.

[2] Barbera, Messegue ve Jabardo-İspanya, 06/12/1988; Gözübüyük, Şeref; Feyyaz Gölcüklü; Avrupa İnsan Hakları Sözleş-mesi ve Uygulaması, Turhan Kitabevi, Ankara, 2007, s. 297

[3] Barbera, Messegue ve Jabardo-İspanya, 06 /12/1988; MOLE, Nuala; CATHARİNA, Harby; Avrupa İnsan Hakları Sözleşme-sinin 6. Maddesi Uygulanmasına İlişkin Kılavuz, İnsan Hakları Kitapçıkları, No.3, Directorate General of Human Rights Council of Europe F-67075 Strasbourg Cedex, Council of Europe, Almanya, 2001, s. 50.

[4] Guzzardi-İtalya, 06/11/1980; Wemhoff-Almanya, 27/06/1968; Neumeister-Avusturya, 27/06/1968; Stögmüller- Avusturya, 10/11/1969; Gözübüyük; Gölcüklü; s. 299.

[5] Kom. K. X.-Almanya, 06/10/1982, Başvuru No: 9295/81; Gözübüyük; Gölcüklü; s. 296

[6] Allenet de Ribemont-Fransa, 10/02/1995 Kom. K. X.-Avusturya, 06/10/1981, Başvuru No: 9077/80; X.-Hollanda, 17/12/1981, Başvuru No: 8361/78; R.F. et S.F.-Avusturya, Başvuru No. 10847/84; Gözübüyük; Gölcüklü; s. 296.

[7] Üzülmez, İlhan, “Suçsuzluk Karinesi ve Basın Özgürlüğü”, Prof. Dr. Fahiman Tekil’in Anısına Armağan, Beta Yayın Dağıtım A.Ş., İstanbul, 2003, s. 934

[8] Dönmezer, Sulhi; “Suçsuzluk Karinesi Üzerine Düşünceler”, Prof. Dr. Nurullah Kunter’e Armağan, Beta Basım Yayım Dağıtım A.S. İstanbul 1998, s. 67.

[9] Feyzioğlu, Metin; “Suçsuzluk Karinesi Kavram Hakkında Genel Bilgiler ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi”, Ankara Üniversitesi, Hukuk Fakültesi Dergisi, Cilt 48, Ankara, 1999, s. 136

[10] YCGK, E. 2016/20-426, K. 2018/85, KT. 13.3.2018.