Kitle İmha Silahlarının Yayılmasının Finansmanının Önlenmesine İlişkin Kanun Teklifi, TBMM Adalet Komisyonunda kabul edildi.

Teklif, Suç Gelirlerinin Aklanmasının Önlenmesi Hakkında Kanun'da da değişiklik yapıyor. Buna göre, "yükümlü" tanımına, "savunma hakkı bakımından diğer kanun hükümlerine aykırı olmamak ve 19/3/1969 tarihli ve 1136 sayılı Avukatlık Kanunu'nun 35 inci maddesinin ikinci fıkrası kapsamındaki taşınmaz alım satımı, şirket, vakıf ve dernek kurulması, idaresi ve devredilmesi gibi işlerle sınırlı olmak üzere serbest avukatlar" ibaresi ekleniyor.

Teklif ile; Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin (BMGK) kitle imha silahlarının finansmanının önlenmesine ilişkin kararlarının uygulanmasına yönelik usul ve esasların düzenlenmesi, bu kararlara konu kişi, kuruluş ve organizasyonların malvarlıkları ile BMGK tarafından listelenen deniz ulaşım araçlarının dondurulmasında takip edilecek usul ve esasların belirlenmesi, söz konusu kararların uygulanması kapsamında Denetim ve İşbirliği Suç Gelirlerinin Aklanmasının Önlenmesi Hakkında Kanun kapsamına serbest avukatların da dahil edilmesi, söz konusu Kanunda yer alan yükümlülüklerin ihlali bakımından caydırıcılığın sağlanması amacıyla idari para cezalarının artırılması, Ticaret Bakanlığına pay defterinin elektronik ortamda tutulmasını zorunlu kılma yetkisinin verilmesi, halka açık olmayan anonim şirketlerde pay sahipleri çizelgesinin Merkezi Kayıt Kuruluşundan sağlanmasının usul ve esaslarını belirleme hususunda Ticaret Bakanlığına yetki verilmesi, Terörizmin Finansmanının Önlenmesi Hakkında Kanunda yer alan 'malvarlığı' tanımının uluslararası alanda kabul görmüş tanımlar ile uyumlu hale getirilmesi, terörizmin finansmanı suçu bakımından kontrollü teslimat koruma tedbirinin uygulanabilmesine imkan verilmesi ve BMGK'nın bazı kararlarının icrası bakımından gerekli olan düzenlemelerin yapılması öngörülmektedir.

KOMİSYONDAN...

"AVUKATLIĞIN RUHUNA AYKIRI"

Komisyon görüşmelerinde, Adalet Komisyonu Üyesi ve eski Mersin Barosu başkanı Alpay Antmen, kanun teklifine itiraz ederek; "Bir avukat olarak da özellikle, daha önce Danıştay tarafından iptal edilen bir yönetmelik maddesinin teklife getirilerek avukatlara, meslek sırrına, avukatlığın ruhuna ve özüne aykırı olarak bildirim yükümlülüğünün getirilmesi doğru değildir, avukatlar meslekleri icabı öğrendikleri hiçbir şeyi başkasıyla paylaşamazlar."

"Peki, zaten diyorsunuz ki: “Adli yargılama dışındaki işlemlerde.” bir gayrimenkul tapuda değeri ne kadar görünüyor, 500 bin ama siz bunu dışardan 5 milyon 50 milyona alıyorsunuz. Türkiye’deki gayrimenkullerin hemen hemen tamamının alımı satımı bir tür kara para aklama olmuyor mu, hepsi hemen hemen şüpheli işlem olmuyor mu? Bir daire alıyorsunuz, tapuya gidiyorsunuz 200 bin lira değer gösterip harç ödüyorsunuz, vergi kaçırıyorsunuz ama 2 milyon veriyorsunuz. Ben bir avukat olarak 2 milyon lira karşıya öderken 200 binin altına imza attığım zaman, o zaman ben bu suçu işliyorum, hem de bildirmiyorum bir daha suç işliyorum. Banka avukatları ne yapacak? İpotek yapıp koyuyorlar ya da karşıdakinden gidip başka gayrimenkuller alıyorlar. Yani banka avukatları bir yana, serbest avukatlar bir yana, siz burada avukatlık mesleğine saldırıyorsunuz, yapmayın. Türkiye Cumhuriyeti devleti güçlü bir devlettir; istihbaratıyla, maliyesiyle, MASAK’ıyla, her şeyiyle. Siz kendiniz bulacaksınız, avukatlara bu yükü tanımayacaksınız. Danıştayın bu konuda kararı da var. 3 bin- 4 bin yıllık bir meslekteki avukatları muhbir yapmayı size yakıştıramıyorum. Avukat, hukukçu milletvekillerine asla yakıştıramıyorum." dedi.

AVUKATLARI "İHBARCI" GALİNE GETİRİYOR

CHP Aydın milletvekili Süleyman Bülbül ise; Bir başka önemli mesele, teklifin 20 ve 27’nci maddeleri. Bu teklifle avukatlar, yapmış oldukları işlemler hakkında bilgi ve belge verme, şüpheli işlem ibrazı, muhafaza yükümlülüğü gibi fiillerle yükümlü kılınıyor. Avukatlık mesleğinin özü ortadan kaldırılarak savunma hakkı tekrar yok ediliyor. Avukatlık mesleğinin özü olan ve Avukatlık Kanunu’nun 36’ncı maddesinde düzenlenen sır saklama yükümlülüğü ortadan kaldırılıyor. Avukatlığın tanımı -üzülerek söylemek gerekirse- “ihbarcı” hâline getiriliyor.

Değerli arkadaşlar, avukatlar müvekkillerinin bilgilerini açığa vuramazlar. Ben de otuz sene avukatlık yaptım, müvekkillerin bilgilerini açığa vurmamız mümkün değil, vurduğun zaman gidiyorsun, ya ana baba ismi soruluyor ağır cezada ya da disiplin dosyaları önüne konuyor. Bu mesleğin en temel kurallarından biri olan “Müvekkillerin bilgilerini açığa vuramazlar.” kuralı yani avukatların sır saklama yükümlülüğü süresiz olup müvekkil ve vekil ilişkisinde güven inşasının temelidir. Ben şu anda milletvekili olsam dahi, avukatlık mesleğini bırakmış olsam dahi önceki dönemlerdeki müvekkillerim hakkında sır saklama yükümlülüğüne aykırı davranırsam yine yargılanırım. Onun için, kimlik tespiti, işlemlerin izlenmesi, bilgi ve belge verme, şüpheli işlem yükümlülükleri, muhafaza ve ibraz yükümlülükleri avukatların savunma haklarıyla asla bağdaşmıyor. Avukatlık Kanunu avukatın sır saklama yükümlülüğü sebebiyle tanıklıktan çekilme imkânı bile vermektedir. 36’ncı maddedeki bu temel ilkenin istisnası ise bellidir. Ancak avukatın kendine yüklenen yargılamada savunmasını yapabilmesi için bilgilerin paylaşılması zorunluysa ve ilgili kişilerin bilgiyi açığa vurmada rızası varsa sır saklama yükümlülüğü yasal anlamda aşılabilir." dedi.

AVUKATLARA OLAN SEVGİSİZLİĞİN YANSIMASI

"Ben de bir avukatım, yıllarca da avukatlık yaptım" diyen CHP Adıyaman Milletvekili Abdurrahman Tutdere şunları söyledi; "İktidarınızın avukatlarla olan sorunlarının, avukatlara olan sevgisizliğin bir yansıması da var. Özellikle, avukatlara şüpheli işlemleri bildirme sorumluğu gibi, gerçekten, sır saklama sorumluluğunu ve avukatların temel haklarını içeren 1136 Avukatlık Kanunu’nun diğer hükümlerinin… Yani daha doğrusu, özel kanunun ruhuna aykırı bir düzenleme getiriyorsunuz. Bu, gerçekten, bütün avukatlarda bir tedirginlik yaratmıştır. Çünkü bunun sınırları neresi olacak, hangi işlemler olacak, kapsamını kim belirleyecek? Bu konuda ciddi tereddütler var. Bu avukatlarla ilgili veya derneklerle ilgili kanunların bu nükleer silahlara ilişkin yasanın içerisine konulmasıyla hakikaten hiçbir irtibat da, alaka da kuramadık. Neden böyle bir şey yapma gereği duydunuz? Yani avukatlara hemen böyle bir teklif getirmenizin gerekçesi neydi işin açığı ben merak ediyorum. Yani avukatların en temel meslek kuruluşları olan baroları böldüğünüz yetmedi mi? Avukatlar üzerinde oluşturduğunuz kamunun karşısında onları itibarsızlaştıran uygulamaların ız, coplamalarınız, Meclise sokmamanız, Meclis kapısında günlerce bekletmeniz yetmedi de bir de avukatları bu şekilde hukuki olarak mesleklerini icrasında ve ifasında sıkıntıya sokacak bu maddeyi niye getirdiniz?"

"ACABA MAKSAT FARKLI MI?"

CHP Çorum Milletvekili Tufan Köse de "Bir cümle de ben eklemek istiyorum. Şimdi, değerli arkadaşlar, hepimiz Türkiye'de yaşıyoruz, tamamımıza yakımız da hukukçu. Bir kısmımız hakimlikten, bir kısmımız avukatlıktan geldik. Yani terörizmin finansmanıyla uğraşan bir derneğin yöneticileri ki bizim ülkemizde bırakın terörizmle uğraşmayı falan yani terörizmin kenarından geçmeyen birçok insanın bile hukuk güvenliği kalmamışken, sabaha karşı evleri basılırken, hemen tutuklanırken, yani böyle bir finansman işiyle uğraşan bir derneğin yöneticileri zaten hemen tutuklarız, biz gözaltına alırız zaten derneğin bir faaliyeti kalmaz. Burada böyle olduğu için hani, acaba maksat mı farklı diye insanların akılarına şüphe geliyor, haklı olarak da geliyor." ifadelerini kullandı.

"AVUKATLIK MESLEĞİNE DÜŞMANCA BİR İŞ" 

CHP İstanbul Milletvekili Zeynel Emre; "Sayın Başkan, şöyle bir gerçek var Türkiye’de. Hepimizin bildiği bir hukuk kaidesi vardır “silahların eşitliği” ilkesi. Yani bir yargılamada bir yerde iddia makamı olur, savunma makamı olur, karar makamı olur; bunlar arasında, bir güç dengesinde de bir ilişki ağı ve denge aranır burada ki hukuk sistemi düzgün bir şekilde işlesin. Şimdi biz burada ağırlıklı olarak hepimiz avukatız yani Komisyon üyeleri açısından söylüyorum. Dolayısıyla, biz biliyoruz ki -yani gerçeği inkar etmeyelimTürkiye'de bu açıdan bir denge şu anda yok yani avukatlar burada dezavantajlı durumda. Bir iddia makamı gibi, bir karar mercii gibi daha güçlü pozisyonda değil, onlara göre daha zayıf pozisyonda ve üstüne üstlük yaptıkları işlerden ötürü, baktıkları davalardan ötürü birçok sıkıntı yaşıyorlar. Buna ilave, bakın, bir on beş, yirmi yıl öncesine kadar Türkiye’de herhangi bir şekilde bir avukata kolay kolay dava açılmazdı yani 40 kere düşünülürdü, bakılırdı, incelenirdi, soruşturma izinleri çok kolay verilmezdi. Şimdi burada çok yaygın gözaltı var, tutuklama var, işlem var, herhangi bi r suç duyurusunda açılan dava var falan. Bu açıdan baktığımızda, avukatların çok dezavantajlı bir durumu var."

"Meclise herhangi bir şekilde yasa geldiğinde bu sefer tartışma şu olacak: Avukatlara kara pa ra aklamanın yolunu açan düzenleme geliyor. E, tersi bu olacak, ben size söyleyeyim. İşte, avukatlar görse de kara para aklayanı ya da teröre finansman sağlayanı onu bildirme yükümlülüğü ortadan kalkıyor; sonrasında gelecek kısım da bu, bunun çok pratiğini yaşadık. Bu olacak şey değil arkadaşlar. Ya, bunu Cumhuriyet Halk Partisi söylüyor, o parti söylüyor, bu parti söylüyor… Bu, tamamen akıl, mantık sınırlarının dışında, avukatlık mesleğine düşmanca bir iş, mesleği öldürürsünüz." dedi.

"UYGULAMADA PROBLEMLER OLABİLİR Mİ?"

Ak Parti Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can; "Taraf olduğumuz Mali Eylem Görev Gücü FATF’ın, üye ülkeleri bağlayıcı nitelikteki tavsiye kararlarının avukatlar, noterler, diğer bağımsız hukuk işlerini yürütenler, muhasebeciler ve müşteriler için veya onlar adına tavsiye 12/d’de belirtilen faaliyetlerle ilgili finansal işlerle uğraştıklarında  şüpheli işlem bildiriminde bulunmak zorunluluğunun getirildiğini belirten 16’ncı tavsiye maddesinin açıklanmasına ilişkin notlarda hangi konuların hukuk meslekleriyle uğraşanlar için ayrıcalıklar ve mesleki gizlilikler kapsamına dâhil edileceğinin ülkelerin kendilerince belirleneceği ifade edilmiştir denilmektedir. Bu şekilde değerlendirdiğimizde Avukatlık Kanunu’yla ilgili avukat-müvekkil ilişkisindeki sır saklama yükümlülüğünün ihlal edilip edilmeyeceğinin iç hukuk normlarıyla belirlenebileceği açıktır.

Ancak, uygulamada problemler olabilecek midir? Ben de bir milletvekili, avukat olarak bu konuda gerçekten tatmin olduğum da söylenemez. Tabii ki, Komisyon gündemine hakim, takdir yetkisi Komisyonda. Genel Kurula kadar bu konuyu biraz daha olgunlaştıralım diye düşünüyorum. Arkadaşlar da hemen hemen bu konuda da bir görüş birliği oluştu diye düşünüyorum." dedi.

>> Kitle İmha Silahlarının Yayılmasının Finansmanının Önlenmesine İlişkin Kanun Teklifi için TIKLAYINIZ