T.C.

Yargıtay

7. Hukuk Dairesi

2022/5054 E., 2023/1370 K.

"İçtihat Metni"

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi


Taraflar arasında İlk Derece Mahkemesinde görülen miras taksim sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda; Yargıtay 8. Hukuk Dairesince, İlk Derece Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesince bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

İlk Derece Mahkemesi kararı davacılar vekili, davalı ... vekili ve davalı-birleştirilen davada davacı vekili tarafından duruşma istemli temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, 07.03.2023 tarihinde duruşma yapılmasına ve duruşma gününün taraflara davetiye ile bildirilmesine karar verilmiştir.

Belli edilen günde davacılar vekili Av. ... geldi. Başka gelen olmadı. Açık duruşmaya başlandı. Gelenlerin sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra açık duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı. Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlenerek dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA
1. Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; tarafların 26.02.2008 tarihinde bir araya gelerek "protokol" başlıklı miras taksim sözleşmesi düzenlediklerini, sözleşmeye göre 321 parselin tamamı ve 275 parselden 7000 m2 davacı ...'a, 275 parselden 15.000 m²nin davacı ...'a, 275 parselden 14.000 m² davacı ...'ye, 308 parselden 10.000 m² davacı ...'a, 308 parselden 18.000 m² davacı ...'a, 276 parselden 14.000 m² davacı ...'na, 276 parselden 15.000 m² davacı ...'a ait olduğunu açıklayarak, taksim sözleşmesinde belirtilen şekilde tapuların iptali ile davacılar adına tesciline, ifrazın mümkün olmaması halinde taşınmazların genel yüzölçümüne oranlanması sonucu bulunacak hisselerin adlarına tesciline karar verilmesini istemiştir.

2. 14.03.2013 havale tarihli dilekçesinde ise; 275 parsel yönünden davaya alacak davası olarak sürdürdüklerini ileri sürerek, 41.012.00 TL'nin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

3. Birleştirilen ... Asliye Hukuk Mahkemesi 2018/216 Esas sayılı dava dosyasında davalı-birleştirilen davacı ... vekili dava dilekçesinde özetle; dava konusu 276 parsel sayılı taşınmazın 55.000 m² olduğunu, davacıya ise taksim sözleşmesinde 16.114 m² yer verildiğini ve tescil edildiğini, ancak dava konusu taşınmazda mırasçılarca taksim sözleşmesinde paylaşılmayan 7.886 m²'nin açıkta kaldığını ve paylaşılmayan bu kısım yönünden kendisine miras payı oranında düşecek 2.697,18 m²'nin verilmesi gerektiği gerekçesiyle tapu iptali ve tescile karar verilmesini istemiştir.

II. CEVAP
Davalı ... cevap dilekçesinde özetle; davanın zamanaşımına uğradığını, davacıların davalarında haksız olduğunu açıklayarak davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 02.04.2013 tarihli ve 2012/1 Esas, 2013/185 Karar sayılı kararıyla; davanın kısmen kabul, kısmen reddi ile 275 parsele ilişkin açılan bedel davasının kabulü ile 42.000,00 TL'nin davalıdan dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile tahsili ile 15.000,00 TL'sinin davacı ...'a, 14.000,00 TL'sini davacı ...'ye, 7.000,00 TL'sinin ...'a verilmesine, 308 parselle ilgili açılan davanın kısmen kabulü ile Kisir Köyü 308 parsel sayılı taşınmazda davalı ...' ın 1/8 hisse oranında tapusunun iptali ile 5000/112552 payda davacı ... adına, 9069/112552 payda davacı ... adına tapuya kayıt ve tesciline, fazlaya ilişkin taleplerin reddine, 321 parsel yönünden davanın kısmen kabulü ile Kisir Köyü 321 parsel sayılı taşınmazda davalı ...'ın 1/8 hisse oranında tapusunun iptali ile 1/8 oranında ... adına tapuya kayıt ve tesciline, fazlaya ilişkin taleplerin reddine, davalının 276 parsel sayılı taşınmazda maliki olmadığı anlaşıldığından 276 parsel yönünden davanın reddine karar verilmiştir.

IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. İlk Derece Mahkemesinin 02.04.2013 tarihli ve 2012/1 Esas, 2013/185 Karar sayılı kararına karşı süresi içinde davacılar vekili ve davalı temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Yargıtay 8. Hukuk Dairesince 08.04.2015 tarihli ve 2014/25901 Esas, 2015/7942 Karar sayılı ilamında; dosya kapsamına, dava evrakı ile yargılama tutanakları içeriğine, deliller değerlendirilerek karar verildiğine ve taktirde bir isabetsizlik bulunmadığına göre tarafların bozma gerekçesi kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddine karar verilmiştir.

3. Davacılar vekilinin diğer temyiz itirazlarının incelenmesi yönünden; dava konusu 276 parsel sayılı taşınmaza ait tapu kayıtlarının incelenmesinde; tarafların ortak mirasbırakanı .... adına tapulama nedeni ile 02.06.1983 tarihinde tapuya tescil edildiği, 12.06.2008 tarihinde mirasçılar adına intikal gördüğü, 22.06.2012 tarihinde hükmen mülkiyet hisse oranlarında düzeltme gerçekleştirildiği ve yargılama devam ederken davalının 14.08.2012 tarihinde payını dava dışı 3. kişiye sattığından taşınmazda payının bulunmadığı anlaşılmakta olup, bu husus mahkemenin de kabulünde olduğu, bu durum karşısında HMK'nın 125 inci (HUMK. m. 186) maddesi gereğince davacılardan seçimlik hakkının sorulması, davalarını mülkiyete yönelttikleri takdirde 276 parsel sayılı taşınmazda davalının payını satın alan maliklere davanın yöneltilmesi, taraf delillerinin toplanması, tazminat (bedel) hakkını seçmeleri halinde davanın bulunduğu haliyle yürütülmesi, ondan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, seçimlik hak gözden kaçırılarak, davalının 276 parsel sayılı taşınmazda malik olmadığı gerekçe yapılarak davanın reddine karar verilmiş olması doğru görülmemiştir.

4. Davalının sair temyiz itirazlarının incelenmesi yönünden; dosya içeriğinden dava konusu 275 parsel sayılı taşınmaz hakkında; Söke Sulh Hukuk Mahkemesinin 05.08.2010 tarihli ve 2008/646 Esas, 2010/897 Karar sayılı ilamı ile taşınmaz üzerindeki ortaklığın satış sureti ile giderilmesine karar verildiği, Yargıtay 6. Hukuk Dairesi Başkanlığının 08.03.2011 tarihli ve 2010/12655 Esas, 2011/2658 Karar sayılı ilamı ile onanarak 08.03.2011 tarihinde kesinleştiği anlaşılmıştır. Söke Sulh Hukuk Mahkemesi (Satış Memurluğu) 2011/10 sayılı satış dosyasının incelenmesinde ise; dava konusu 275 parsel sayılı taşınmazın hissedarlardan ..., Kadir Ceylan ve ... adlarına hisseleri oranında Av. ... Kücükceylan'a 09.02.2012 tarihli 2. açık arttırmada 118.500,00 TL'ye ihale edildiği, ihaleye itiraz bulunmadığından satış işleminin 16.02.2012 tarihinde kesinleştiği, bu parsel ve dava dışı 857 parsel ile birlikte davalının hissesine 14.640,00 TL alacak düştüğünün belirtildiği görüldüğü, hal böyle olunca davacıların haklı olan iptal/tescil talebi, yapılan bu satışla bedele dönüştüğünden; dava konusu 275 parsel sayılı taşınmazın satış suretiyle davalının hissesine düşen miktar üzerinden paya düşen satış hakkının taksim sözleşmesindeki paylaşım oranına göre davacılara ödenmesine karar verilmesi gerekirken, yanılgıya düşülerek 24.01.2013 tarihli keşif sonrasında ziraat bilirkişi raporunda dava konusu 275 parsel hakkında belirtilen değer üzerinden belirlenen alacağın ödenmesine karar verilmesi doğru görülmemiştir gerekçeleri ile kararın bozulmasına karar verilmiştir.

B. İlk Derece Mahkemesince Bozmaya Uyularak Verilen Karar
1. İlk Derece Mahkemesi, yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararında;

2. 275 parsele ilişkin açılan bedel davasının kabulü ile 14.640,00 TL'nin davalı ...'dan dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile tahsili ile 6.099.881 TL'sinin davacı ...'a, 5.693.293 TL'sinin davacı ...'ye, 2.846,825 TL'sinin davacı ...'a verilmesine,

3. 308 parselle ilgili açılan davanın kısmen kabulü ile Kisir Köyü 308 parsel sayılı taşınmazda davalı ...'ın 1/8 hisse oranında tapusunun iptali ile 5000/112552 payda davacı ... adına, 9069/112552 payda davacı ... adına tapuya kayıt ve tesciline, fazlaya ilişkin taleplerin reddine,

4. 321 parsel yönünden davanın kısmen kabulü ile Kisir Köyü 321 parsel sayılı taşınmazda davalı ...'ın 1/8 hisse oranında tapusunun iptali ile 1/8 oranında ... adına tapuya kayıt ve tesciline, fazlaya ilişkin taleplerin reddine,

5. Kisir Köyü 276 parsel sayılı taşınmazda tapu kaydının iptali ile 211/55000 payda davacı ... adına, 5277/55000 payda davacı ... adına, 14755/55000 payda davacı ... adına, 15831/55000 payda davacı ... adına, 17006/55000 payda davacı ... adına tapuya kayıt ve tesciline,

6. Birleştirilen davanın davacısı ... açısından taraf sıfatı olmadığından davanın reddine,

7. Fazlaya ilişkin taleplerin reddine karar verilmiştir.

V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili, davalı-birleştirilen davacı ... ile davalı ... vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
1. Davacılar vekili temyiz dilekçesinde özetle; dava konusu 276 parsel sayılı taşınmazda davacı ... Küçükceylan'a 2110/55000 oranında pay tescil edilmesi gerekirken, 211/55000 oranında pay tescil edilerek eksik pay tescil edildiğini, davalı ... tarafından açılan bir dava olmadığı halde davalı lehine pay tescil edilmesinin hatalı olduğunu, davanın kısmen kabulü ve birleştirilen davanın reddine karar verildiği halde davacılar lehine eksik vekalet ücreti takdir edildiğini ileri sürerek kararı temyiz etmiştir.

2. Davalı ... vekili temyiz dilekçesinde özetle; müvekkilinin davalı ... adına hükmen tescil edilen 16.114 m2'lik yeri satın aldığını, daha fazlasına yönelik bir talebinin bulunmadığını, davalının iyi niyetli 3. kişi konumunda bulunması nedeniyle aleyhine açılan davanın tümden reddinin gerektiğini, ayrıca mahkemece nisbi vekalet ücreti takdirine karar verilmesi gerektiğini ileri sürerek kararı temyiz etmiştir.

3. Davalı ... vekili temyiz dilekçesinde özetle; birleştirilen davalarının karar başlığında gösterilmediğini, mahkemece alınan bilirkişi raporuna göre 276 parsel sayılı taşınmazın 55.000 m² olması nedeniyle taksim sözleşmesine göre davalı ...'a düşecek kısmın 16.114 m² değil 18.881,18 m² olması gerektiğinin belirtildiği, yine rapora göre taksim sözleşmesinde paylaşılmayan 7.886 m² bulunduğunun belirtilmesi karşısında birleştirilen davanın kabulüne karar verilmesinin gerektiğini, dolayısıyla davalı ... tarafından açılmış bir dava bulunmadığı halde taksim edilmeyen miktar oranında Mehmet adına tescil kararı verilmesinin doğru olmadığını nitekim bu açıkta kalan kısımların kök mirasçı ... adına tescil edilmesinin gerektiğini, 275 parsel için bilirkişi raporunun yanlış olduğunu, taksim sözleşmesinde davacı ...'a 15.000 m2 yer verilmesine rağmen bilirkişilerin 17.000 m2 yer üzerinden hesaplama yaptığını, 275 parselin satışından gelen bedelin yanlış hesaplandığını, bu satış bedelinin içinde 587 parselin de bedelinin bulunduğunu, bu miktar düşülmeden hesap yapıldığını, ayrıca mahkemece nisbi vekalet ücreti takdirine karar verilmesi gerektiğini ileri sürerek kararı temyiz etmiştir.

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, miras taksim sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.

2. İlgili Hukuk
1. MK m. 677/1 inci maddesi gereğince, terekenin tamamı veya bir kısmı üzerinde miras payının devri konusunda mirasçılar arasında yapılan sözleşmelerin geçerliliği yazılı şekle bağlıdır.

2. Mirasçılar arasında yapılan bu tür sözleşmeler yapıldıkları tarihten itibaren ifa (yerine getirme) olanağına sahiptirler. Alacaklı, yapıldığı tarihten itibaren bu sözleşmeye dayanarak, sözleşme gereğinin yerine getirilmesini miras payını devredenden isteyebilir ve ona karşı davayı açabilir. (TMK.m.677/1 fıkra). Taşınmazın elbirliği mülkiyetine tabi olması, bu isteğe engel oluşturmaz.

3. Değerlendirme
1. Tarafların iddia, savunma ve dayandıkları belgelere, uyuşmazlığın hukuki nitelendirilmesi ile uygulanması gereken hukuk kurallarına, dava şartlarına, yargılamaya hâkim olan ilkelere, ispat kurallarına ve temyiz olunan kararda belirtilen gerekçelere göre tarafların vekalet ücreti ile dava konusu 276 parsel sayılı taşınmaza yönelik temyiz itirazları kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

2. Dosyanın incelenmesinde dava konusu Kisir Köyü 276 parsel sayılı 55.000,00 m² yüzölçümlü taşınmazda yapılan 3402 sayılı Kanun'un 22/A maddesi kadastro çalışmaları neticesinde taşınmazın 10.01.2023 tarihinde 102 ada 35 parsel olarak 53.978,59 m² olarak tescil edildiği anlaşılmıştır. Bu suretle taşınmazın yüzölçümü değiştiğinden taksim sözleşmesindeki paylaşım oranı dikkate alınmak suretiyle ve gerektiğinde bilirkişiden rapor alınmak suretiyle payların yeniden hesaplanması gerekmektedir.

3. Bunun yanında davalı-birleştirilen davada davacı ...'ın dava konusu 276 parsel sayılı taşınmazla ilgili olarak miras taksim sözleşmesinde paylaşıma konu edilmeyen kısma yönelik açtığı birleştirilen Söke 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2018/216 Esas sayılı davadan dolayı taraf sıfatı bulunduğu gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.

VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
1. Yukarıda (1) numaralı paragrafta açıklanan tarafların sair temyiz itirazlarının REDDİNE,

2. (2,3) No.lu paragraflarda açıklanan nedenlerle, davacılar vekili, davalı-birleştirilen davada davacı ... ile davalı ... vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA,

3. Bozma gerekçesine göre davacılar vekili, davalı-birleştirilen davada davacı ... ile davalı ... vekilinin vekalet ücretine ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına,

4. Yargıtay duruşma vekalet ücreti olan 8.400,00 TL'nin davalılardan alınarak davacılara verilmesine,

5. Peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine,

6. Kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,

07.03.2023 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

---

T.C.

Yargıtay

7. Hukuk Dairesi

2021/7657 E., 2023/319 K.

"İçtihat Metni"


İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi


Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 28.04.2003 tarihinde verilen dilekçeyle miras payının devri sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil talep edilmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 08.07.2004 tarihli kararın davalı ... (....) vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içeriğindeki tüm kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:

I. DAVA
Davacı vekili, tarafların mirasbırakanı ...'ın 06.07.1986'da vefat ettiğini, davalılardan ...'nin daha önce aralarında düzenledikleri 12.03.1987 tarihli satış senedi ile tüm miras hakkını davacıya bedelini alarak devrettiği halde hiç bir satış yapılmamış gibi mirasın paylaştırılmasını talep ettiğini, bu nedenle muris adına kayıtlı bulunan 178, 187, 629, 682, 692, 760, 762, 768, 772, 1146, 1447, 509, 524, 775 parsel sayılı taşınmazlarda davalının miras hissesinin iptali ile davacı adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesini talep istemiştir.

II. CEVAP
Davalılardan ... ile dahili davalılardan ... yargılamaya katılarak açılan davayı kabul ettiklerini beyan etmişlerdir.

Davalı ... (Ekici) vekili davanın reddini savunmuştur.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davalı ... 'ın mirasbırakandan intikal edecek taşınmazlardaki hissesini taraflar arasında düzenlenen satış sözleşmesiyle diğer mirasçı davacıya satarak bedelini nakden ve tamamen aldığı, TMK'nın 677. maddesi hükmü gereğince bu satış sözlemesinin geçerli olduğu, dava konusu taşınmazlardan 1146 parsel sayılı taşınmazın ifraz edilerek dava dışı üçüncü kişi adına kayıtlı olduğu gerekçesiyle 1146 parsele yönelik davanın reddine, diğer taşınmazlar yönünden davanın kabulüne karar verilmiştir.

IV. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı ... Ekici vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
Davalı ... vekili, sözleşmedeki imzanın davalıya ait olup olmadığı konusunda inceleme yapılmadığını, zamanaşımı itirazlarının ve keşifte dinlenilen tanık beyanları dikkate alınmadığını, paylaşımda başka mirasçıya düştüğü ya da satışa konu olmadığı belirtilen taşınmazlar hakkında da kabul kararı verildiğini belirterek hükmün kaldırılmasını talep etmiştir.

C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, davanın kabulü kararının eksik incelemeye ve hatalı değerlendirmeye dayalı olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

2. İlgili Hukuk
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) ilgili maddeleri şöyledir:

"I. Paylaşma sözleşmesi
Madde 676. (Eski 611 Md) Mirasçılar arasında payların oluşturulması ve fiilen alınması veya aralarında yapacakları paylaşma sözleşmesi mirasçıları bağlar. Paylaşma sözleşmesiyle mirasçılar, tereke mallarının tamamı veya bir kısmı üzerindeki elbirliği mülkiyetinin miras payları oranında paylı mülkiyete dönüştürülmesini de kabul edebilirler. Paylaşma sözleşmesinin geçerliliği yazılı şekilde yapılmasına bağlıdır.

II. Miras payı üzerinde sözleşme
Madde 677- Terekenin tamamı veya bir kısmı üzerinde miras payının devri konusunda mirasçılar arasında yapılan sözleşmelerin geçerliliği yazılı şekle bağlıdır.

Bir mirasçının üçüncü kişiyle yapacağı böyle bir sözleşmenin geçerliliği, noterlikçe düzenlenmesine bağlıdır. Sözleşme bu kişiye paylaşmaya katılma yetkisi vermez; sadece paylaşma sonunda mirasçıya özgülenen payın kendisine verilmesini isteme hakkını sağlar.

III. Mirasın açılmasından önce yapılan sözleşmeler
Madde 678-Mirasbırakanın katılması veya izni olmaksızın bir mirasçının henüz açılmamış bir miras hakkında diğer mirasçılar veya üçüncü bir kişi ile yapacağı sözleşmeler geçerli değildir.
Böyle bir sözleşme gereğince yerine getirilmiş olan edimlerin geri verilmesi istenebilir.”

3. Değerlendirme
1. 12.03.1987 tarihli miras payının devri sözleşmesinde elbirliği maliklerinden davalı ... Ekici'nin miras payını davacıya sattığı anlaşılmaktadır. Davada da bu satış sözleşmesine dayanılarak tapu iptali ve tescil istemi bulunduğundan diğer mirasçıların davada taraf sıfatı bulunmamaktadır. Bu kişiler yönünden davanın pasif husumet yokluğundan reddine karar verilmesi gerekir.

2. 12.03.1987 tarihli miras payının devri sözleşmesine yönelik davalı ...'nin bir itirazı bulunmamaktadır. Ancak sözleşme kapsamında satışa konu taşınmazlar sınırlarıyla gösterilmiştir. Mahkemece senette satıldığı belirtilen taşınmazların tam ve denetime elverişli olacak şekilde belirlenmemesi doğru değildir.

3. O halde mahkemece, mahalli bilirkişiler ve tanıkların da hazır bulunduğu keşifte sözleşmeye konu taşınmazların sınırları okunmak suretiyle hangi parsellere isabet ettiğinin tespiti sağlanmalıdır. Bu taşınmazların fen- harita bilirkişisinin denetime elverişli raporunda işaretlettirilmesi, taşınmazlara ait tapu kayıtlarının ilgili tapu müdürlüğünden getirtilerek miras payını devrettiği söylenilen davalı ...'nin payının olup olmadığının denetlenmesi, payının olduğunun anlaşılması halinde miktarının tespit edilerek hüküm kurulması gerekir. Eksik araştırmayla hüküm kurulması doğru görülmemiş, hüküm bozulmuştur.

V. KARAR
Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA,

Peşin yatırılan harcın yatırana iadesine,

Kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere,

19.01.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.

---

T.C.

Yargıtay

14. Hukuk Dairesi

2020/1506 E., 2020/4337 K.

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 06/02/2008 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 16/09/2015 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:

K A R A R

Davacı vekili; müvekkilinin, davalılar ... ve ... ile ayrı ayrı yaptığı sözleşmelere göre; davalıların 58, 59, 78 ve 88 parsel sayılı taşınmazlarda murisleri ... ve ...'den intikal edecek hisselerini satın aldığını, zilyetliği teslim aldığını ancak tapuda devir işlemlerinin yapılmadığını belirterek, dava konusu taşınmazlarda adı geçen murislerden davalılara intikal edecek hisselerin iptali ile davacı adına kayıt ve tesciline, bu taşınmazlarda muris ...'dan muris ...'e intikal eden hisselerden davalılara intikal edecek hisselerin tapu kaydının iptali ile davacı adına kayıt ve tesciline karar verilmesi talep etmiştir.

Davalılardan ... ile dahili davalılardan ..., ... ve ... davaya konu satış işlemini kabul ettiklerini beyan etmişlerdir.

Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.

Hükmü, davacı vekili temyiz etmiştir.
Mirasçılar miras yoluyla kendilerine intikal eden hakları ister diğer mirasçılara isterse mirasçı olmayan kişilere bedelli ya da bedelsiz olarak devredebilirler.

TMK m. 677/1 maddesi gereğince, terekenin tamamı veya bir kısmı üzerinde miras payının devri konusunda mirasçılar arasında yapılan sözleşmelerin geçerliliği yazılı şekle bağlıdır.

Mirasçılar arasında yapılan bu tür sözleşmeler yapıldıkları tarihten itibaren ifa (yerine getirme) olanağına sahiptirler. Alacaklı, yapıldığı tarihten itibaren bu sözleşmeye dayanarak, sözleşme gereğinin yerine getirilmesini miras payını devredenden isteyebilir ve ona karşı dava açabilir. (TMK.m.677/1.fıkra). Taşınmazın elbirliği mülkiyetine tabi olması, bu isteğe engel oluşturmaz. Yalnızca, mirasçılar dışında üçüncü kişilere yapılan miras payının devri sözleşmeleri TMK.nun 677/2. (743 sayılı TKM.nun 612/2 ve 3. cümleleri) madde ve fıkrası uyarınca elbirliği mülkiyeti paylı mülkiyete dönüştürmedikçe (yani iştirak çözülmedikçe) üçüncü kişinin istekte bulunma olanağı yoktur. Çünkü iştirak çözülmedikçe sözleşmenin ifa (yerine getirme) olanağı bulunmamaktadır.

Somut olaya gelince; davacı ile davalılar arasında yazılı şekilde yapılan 19.11.2007 ve 15.01.2008 tarihli sözleşmelere göre davalılar ... ve ...'un 58, 59, 78 ve 88 parsel sayılı taşınmazlarda murisleri ... ve ...'den intikal eden hisselerini diğer mirasçılardan davacıya sattıkları, bedelini aldıkları, tarafların muris ...'ın mirasçıları olduğu, mirasçılar arasında yapılan miras payının devri sözleşmesinin geçerli olduğu ve sözleşme gereğinin yerine getirilmediği anlaşılmaktadır.

Mirasçılar arasında yapılan miras payının devrine ilişkin sözleşmeler yapıldıkları tarihte ifa olanağına sahip olduğundan mahkemece davalıların kabul beyanları da gözetilerek bir karar verilmesi gerekirken davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın yatıranlara iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 02.07.2020 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

---

T.C.

Yargıtay

14. Hukuk Dairesi

2017/2476 E., 2021/1113 K.

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 21.06.2013 gününde verilen dilekçe ile miras payının devri sözleşmesinden kaynaklanan alacak talebi üzerine bozma ilamına uyularak yapılan duruşma sonunda; davanın zamanaşımı nedeniyle reddine dair verilen 13.06.2016 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:

K A R A R

Dava, miras payının devri sözleşmesinden kaynaklanan alacak istemine ilişkindir.

Davacı vekili, 103 ada 44, 45 ve 56 sayılı parselde kayıtlı taşınmazların, davacı müvekkili tarafından bedeli noterden yapılan sözleşme ile kendilerine ödenmek sureti ile davalı kardeşlerinden satın alındığını, bir araya gelemediklerinden tapuda devir ve intikal işlemlerini yaptıramadıklarını, davalılar ... ve ...'ın ... 7. Noterliğinde düzenlenen 19 Ağustos 1997 tarih ve 68060 ve 68061 yevmiye numaralı ‘Muvafakatname ve Taahhütname’ başlıklı resmi senetlerle muris babaları ...'den kalan hak ve hissesinin tamamını müvekkiline devrettiklerini, davalı ...'ın muris babaları ...'den kalan hak ve hissesini adi yazılı senet ile müvekkiline devrettiğini, davalı ...’in ise sözlü olarak davacıya miras payını devrettiğini, dava konusu taşınmazların 15 yıldır müvekkilinin zilyetliğinde olduğunu, taşınmazların Karayolları Genel Müdürlüğü tarafından kamulaştırılacağını, mülkiyetlerinin hazineye geçeceğini, öncelikle kamulaştırma bedelleri üzerine tedbir konulmasını, müvekkilinin ödemiş olduğu bedellerin, dava tarihi itibariyle rayiç değerinin hesaplanarak müvekkiline geri ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Bir kısım davalılar vekili; davanın öncelikle zamanaşımı yönünden değerlendirilmesini, açılan davanın alacak davası olduğunu ve on yıllık zamanaşımı süresinin dolduğunu, müvekkillerinden ... hakkında herhangi bir belge ibraz edilmediğini, diğer müvekkilleri hakkında da geçersiz belgeler ibraz edildiğini, bu nedenle davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece davanın zamanaşımı nedeniyle reddine dair verilen ilk kararın davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Dairemizin 13.11.2015 tarih 2015/2855 Esas, 2015/10271 Karar sayılı bozma ilamı ile ‘Davalı ...'nun kısıtlanması ve vasi atanması için Küçükçekmece 2. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2013/597 Esas sayılı dosyası ile yargılama yapıldığı oğlu tarafından bildirilmiştir. Mahkemece, vasi tayinine ilişkin dava açılıp açılmadığı ve davalı ...'in kısıtlanıp kısıtlanmadığı araştırılmaksızın ve davanın vasi huzuruyla görülmesi gerekip gerekmediği tartışılmadan işin esasının incelenmesi doğru görülmemiştir.’ gerekçesiyle bozulmasına karar verilmiştir.

Mahkemece Dairemizin bozma ilamına uyularak davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir.

Hükmü, davacı vekili temyiz etmiştir.

Mirasçılar miras yoluyla kendilerine intikal eden hakları ister diğer mirasçılara isterse mirasçı olmayan kişilere bedelli ya da bedelsiz olarak devredebilirler.

Türk Medeni Kanunu'nun 677/1. maddesi gereğince, terekenin tamamı veya bir kısmı üzerinde miras payının devri konusunda mirasçılar arasında yapılan sözleşmelerin geçerliliği yazılı şekle bağlıdır.

Mirasçılar arasında yapılan bu tür sözleşmeler yapıldıkları tarihten itibaren ifa (yerine getirme) olanağına sahiptirler. Alacaklı, yapıldığı tarihten itibaren bu sözleşmeye dayanarak, sözleşme gereğinin yerine getirilmesini miras payını devredenden isteyebilir ve ona karşı dava açabilir. Taşınmazın elbirliği mülkiyetine tabi olması, bu isteğe engel oluşturmaz. Yalnızca, mirasçılar dışında üçüncü kişilere yapılan miras payının devri sözleşmeleri TMK’nin 677/2. maddesi uyarınca elbirliği mülkiyeti paylı mülkiyete dönüştürmedikçe (yani iştirak çözülmedikçe) üçüncü kişinin istekte bulunma olanağı yoktur. Çünkü iştirak çözülmedikçe sözleşmenin ifa (yerine getirme) olanağı bulunmamaktadır.

Öte yandan, TMK’nin 678. maddesinde miras açılmasından önce yapılan sözleşmelerin geçerliği mirasbırakanın katılımı veya iznine tabi kılınmış, başka bir ifadeyle mirasbırakanın katılması veya izni olmaksızın bir mirasçının henüz açılmamış bir miras hakkında diğer mirasçılar veya üçüncü bir kişi ile yapacağı sözleşmeler geçerli kabul edilmemiştir.

Somut olayda; TMK’nın 677. maddesi gereğince miras payının devri sözleşmesinin geçerliliği yazılı olmasına bağlı olduğundan davalı ... ile davacı arasında yazılı şekilde akdedilmiş bir sözleşme de bulunmamasına göre davanın davalı ... yönünden reddi doğru ise de; miras payının devri sözleşmesinde zamanaşımı, tüm terekenin paylaştırılmasından itibaren başlayacaktır. Bu nedenle zamanaşımı süresi sözleşmenin ifa olanağının başladığı ve paylaşmanın yapıldığı tarih itibarıyla işlemeye başlayacağından; somut olayda zamanaşımının henüz dolmadığı anlaşılmaktadır.
Bu durumda mahkemece; öncelikle kamulaştırma dosyasının getirtilmesi ve mirasçılara ödenen kamulaştırma bedelinin tespit edilmesi, tüm dosya kapsamına göre işin esasına girilerek davalı ... dışındaki davalılara ödenen bedelin davacıya ödenmesine karar verilmesi gerekirken, davanın zamanaşımı nedeniyle reddi doğru görülmemiş hükmün bu nedenle bozulmasına karar vermek gerekmiştir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 22.02.2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

---

T.C.

Yargıtay

Hukuk Genel Kurulu

2011/14-408 E., 2011/402 K.

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Beykoz 2.Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 22.12.2010
NUMARASI : 2010/245 E-2010/344 K.

Taraflar arasındaki “tapu iptal ve tescil” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Beykoz 2. Asliye Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 02.11.2009 gün ve 2007/320 E-2009/284 K sayılı kararın incelenmesinin davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 14.Hukuk Dairesinin 22.03.2010 gün ve 2010/2431-3106 sayılı ilamı ile;

(“...Dava, 14.09.2001 günlü adi yazılı düzenlenmiş “gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi” başlıklı belgeye dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.

Davalı, sözleşmenin biçim koşuluna uygun olarak düzenlenmediğini, davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece, dava kabul edilmiştir.

Hükmü, davalı temyiz etmiştir.

Borçlar Kanununda kural olarak sözleşmelerin yapılışı bir şekle tabi tutulmamıştır. Gerçekten BK’nun 11/1.maddesi uyarınca “akdin sıhhati konusunda kanunda sarahat olmadıkça hiçbir şekle tabi değildir”. Fakat kanun taraflardan birinin veya her ikisinin bazen de üçüncü kişilerin yahut kamunun menfaatini korumayı, hukuki güvenceyi sağlamayı amaçlamışsa şekil zorunluluğu getirebilir. Kanun şekli bazen geçerlilik şartı, bazen de ispat şartı olarak arar. Şayet şekil, geçerlilik (sıhhat) şartı olarak aranmışsa bu şarta uyulmadan yapılan sözleşme geçerli sonuç meydana getirmeyeceğinden ifası istenemez.

Borçlar Kanununun 213.maddesine göre “gayrimenkul satımı muteber olmak için resmi senede raptedilmek şarttır.” Yasanın m.22/1’deki “bir akdin ilerde inşa edilmesine dair yapılan mukavele muteberdir” hükmü uyarınca eğer kanun ileride yapılacak akdi bir şekle bağlı kılmışsa (taşınmaz satışını) Borçlar Kanununun 22/2.maddesinde ifade edildiği üzere ön sözleşmenin (taşınmaz satış vaadi sözleşmesinin) de şekle uyularak yapılması zorunludur. Diğer taraftan 1512 sayılı Noterlik Kanununun noterlerin yapacağı işleri düzenleyen 60.maddesinin 3.fıkrası ve gayrimenkul satış vaadi sözleşmesinin “düzenleme şekilde yapılmasını” zorunlu kılan 89. maddesi taşınmaz satış vaadi sözleşmelerini yapma görevini noterlere vermiştir. Bir tanımlama yapmak gerekirse, noterde düzenlenen resmi senet; resmi bir memur tarafından hazırlanarak taraflar huzurunda okunup imzalanarak ve resmi memurca (noter tarafından) mühür ve imza ile onaylanan sözleşmedir. 07.10.1953 tarihli ve 8/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında vurgulandığı üzere resmi şekilde maksat tarafların hakiki iradelerini tam olarak görevli memur huzurunda (noterde) beyan etmeleridir. Aksi halde yasanın öngördüğü şekle uyulmadan yapılan bir sözleşmeye dayanılarak vaat alacaklısı tarafından tescil isteminde bulunulamaz.

Mahkemece yapılan bu saptamalara göre davacının tescil istemine ilişkin talebin reddi, ikinci kademedeki isteğin değerlendirilmesi yerine orta yerde biçimine uygun düzenlenmiş bir sözleşme varmış gibi tescil talebinin kabulü doğru olmamıştır...”) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

TEMYİZ EDEN : Davalı vekili

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Davacı vekili; davacı ile davalının kardeş olduklarını, davalının annelerinden davalıya intikal edecek olan 40 parseldeki miras payının tamamını 10.000 YTL karşılığında davacıya satmayı vaad ve taahhüt ettiğini, aralarında 14.09.2001 tarihli sözleşme yapıp satış bedelinin tamamının da tahsil edildiğini, ancak davalının ortaklığın giderilmesi davası açtığını, davalı kardeşinin miras payının tamamının davacı adına tesciline, aksi halde satış bedeli olan 10.000 YTL ile birlikte ödeme tarihinden itibaren geçerli olmak üzere zarar ve ziyanın tespiti ve en yüksek banka faiz oranında tahsiline karar verilmesini istemiştir.

Mahkemece; davacı ile davalının kardeş oldukları, yapılan satış vaadi sözleşmesinin mirasçılar arasında yapılması nedeniyle adi şekilde yapılmasının satış vaadinin geçerliliğini etkilemeyeceğini MK 677/1.maddesince bu durumun açıkca vurgulandığı , keza mirasçılar arasında yapılması nedeniyle tescili için iştirak halinin çözülmesine de gerek bulunmadığı ayrıca mirasçı olarak sadece davalı ile davacının mirasçı oldukları başka mirasçının da bulunmadığı gerekçeleri ile davacının tescil talebinin kabulüne karar verilmiştir.

Özel Dairece; “...yasanın öngördüğü şekle uyulmadan yapılan bir sözleşmeye dayanılarak vaat alacaklısı tarafından tescil isteminde bulunulamayacağı; mahkemece, davacının tescil istemine ilişkin talebin reddi ile ikinci kademedeki isteğin değerlendirilmesi gerekirken, aksine düşünceyle orta yerde biçimine uygun düzenlenmiş bir sözleşme varmış gibi tescil talebinin kabulünün doğru olmadığı “ gerekçesiyle, karar bozulmuştur.

Yerel Mahkemece; önceki gerekçeler tekrarlanarak direnme kararı verilmiştir.

Uyuşmazlık, kardeş olan taraflar arasında adi şekilde düzenlenen gayrimenkul satış vaadi sözleşmesinin geçerli olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

Hemen belirtilmelidir ki; 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu (TMK)'nun;

677.maddesinde:
“...Terekenin tamamı veya bir kısmı üzerinde miras payının devri konusunda mirasçılar arasında yapılan sözleşmelerin geçerliliği yazılı şekle bağlıdır.

Bir mirasçının üçüncü kişiyle yapacağı böyle bir sözleşmenin geçerliliği, noterlikçe düzenlenmesine bağlıdır. Sözleşme bu kişiye paylaşmaya katılma yetkisi vermez; sadece paylaşma sonunda mirasçıya özgülenen payın kendisine verilmesini isteme hakkını sağlar.”
hükmü yer almakta;

678.maddesinde ise; “mirasbırakanın katılması veya izni olmaksızın bir mirasçının henüz açılmamış bir miras hakkında diğer mirasçılar veya üçüncü bir kişi ile yapacağı sözleşmeler geçerli değildir. Böyle bir sözleşme gereğince yerine getirilmiş olan edimlerin geri verilmesi istenebilir...”
denilmektedir.

818 sayılı Borçlar Kanunu(BK)’nda kural olarak sözleşmelerin yapılışı bir şekle tabi tutulmamıştır.

Kanun şekli bazen geçerlilik şartı, bazen de ispat şartı olarak aramaktadır.

Şayet şekil, geçerlilik (sıhhat) şartı olarak aranmışsa bu şarta uyulmadan yapılan sözleşme geçerli sonuç meydana getirmeyeceğinden ifası istenemez.

818 sayılı Borçlar Kanununun 213. maddesine göre;

“Gayrimenkul satımı muteber olmak için resmi senede raptedilmek şarttır”.
Diğer taraftan, aynı Kanunun “ Akit Yapmak Vaadi” başlıklı 22.maddesinde:

“Bir akdin ilerde inşa edilmesine dair yapılan mukavele muteberdir.
Kanun iki tarafın menfaatleri için bu akdin sıhhatini bir nevi şekle riayet etmeğe tabi kıldığı takdirde, bu şekil o akdin yapılması taahhüdüne de tatbik olunur.”

Hükmüne yer verilmiştir.

Bu hükme göre, bir akdin ilerde inşa edilmesine dair yapılan mukavele muteber olduğundan, eğer kanun ileride yapılacak akdi bir şekle bağlı kılmışsa (taşınmaz satışını), maddenin ikinci fıkrasında ifade edildiği üzere ön sözleşmenin (taşınmaz satış vaadi sözleşmesinin) de şekle uyularak yapılması zorunludur.

Diğer taraftan 1512 sayılı Noterlik Kanununun noterlerin yapacağı işleri düzenleyen 60.maddesinin 3.fıkrası ve gayrimenkul satış vaadi sözleşmesinin “düzenleme şekilde yapılmasını” zorunlu kılan 89.maddesi taşınmaz satış vaadi sözleşmelerini yapma görevini noterlere vermiştir.
07.10.1953 tarihli ve 8/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında vurgulandığı üzere resmi şekilden maksat tarafların hakiki iradelerini tam olarak görevli memur huzurunda (noterde) beyan etmeleridir.

Öyle ise, taşınmaz satış vaadi sözleşmelerinin kanunun aradığı resmi şekle uygun yapılması geçerlilik koşuludur.

Somut olaya gelince;

Kardeş olan taraflar arasında 14.09.2001 tarihinde ( adi şekilde ) gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi düzenlendiği, miras bırakanlarının ise 17.07.2002 tarihinde öldüğü, adiyen düzenlenmiş sözleşmede her iki tarafın imzasının bulunduğu görülmektedir.

Mirasçı olan taraflar, henüz doğmamış miras haklarının devri konusunda sözleşme düzenlemişler ve satış vaadi olduğunu belirtilmişlerdir.
O halde, tarafların iradesinin satış vaadi sözleşmesi olduğunda kuşku yoktur.

Yukarıda açıklanan düzenlemeler göz önüne alındığında taraflar arasındaki sözleşmenin mirasçılar arasındaki sözleşmeleri düzenleyen TMK’nun 677.maddesine göre geçerli olduğunu söyleyebilme olanağı yoktur. Aynı “Kanunun Mirasın Açılmasından Önce Yapılan Sözleşmelere” ilişkin hüküm içeren 678.maddesine göre; mirasbırakanın katılması veya izni olmaksızın bir mirasçının henüz açılmamış bir miras hakkında diğer mirasçılar veya üçüncü bir kişi ile yapacağı sözleşmeler geçerli değildir.Böyle bir sözleşme gereğince yerine getirilmiş olan edimlerin geri verilmesi istenebilir. Buna göre, adiyen düzenlenen sözleşmeler geçerli ise de, buna mirasbırakanın katılımı yada izni aranmıştır.

Bir an için eldeki davaya konu sözleşmenin TMK’nun 678.maddesi kapsamında olduğu düşünülse dahi, bu halde de, murisin sözleşmeye katılmadığı ve onay da vermediği anlaşıldığından, bu yönden de geçerli kabul edilemeyecektir.

O halde, mahkemece gerek yukarıda ve gerekse bozma ilamında açıklanan hususlar göz ardı edilerek geçersiz sözleşmeye dayalı tescil isteminin kabul edilmiş olması doğru değildir.

Bu nedenle, Hukuk Genel Kurulu’nca da yukarıda açıklanan ilave nedenlerle benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırı olup; direnme kararı bozulmalıdır.

S O N U Ç : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında yeralan nedenler yanında, yukarda açıklanan ilave nedenlerden dolayı HUMK.nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 08.06.2011 tarihinde, oybirliği ile karar verildi.