Osmanlı Devleti 1300 yılında Osman Bey tarafından kuruldu. 1299 tarihinde kuruldu diyen tarihçiler vardır.

Anadolu Selçuklu Devletinin çöküşünden sonra Anadolu’da kurulan en küçük Türk Beyliğidir. Bu küçük beylik Sultan Murad Hüdavendigar zamanında yani kuruluşundan 85 yıl sonra kuvvetli şekilde Balkanlara yerleşmiş, bir imparatorluk olmuştur.  Anadolu’da kurulan en küçük Türk Beyliği Sultan Murad devrinde Anadolu birliğini sağlamaya, Anadolu’yu tek bir bayrak altında toplamaya namzet tek devlettir.

Küçük Osmanlı Beyliğinin 80 yıl gibi kısa sayılacak bir zaman dilimi içerisinde gelişmesini çok kuvvetli bir şekilde Balkanlara yerleşmesini bütün dünya tarihçileri hayrete şayan fevkalade bir gelişme olarak görmüşlerdir.

Osmanlı Devletinin bu hızlı, sağlam gelişmesinin en büyük sebebi şüphesiz, Osman Bey onu takip eden oğlu Orhan Gazi ve ondan sonra gelen Gazi Murad’ın deha sahibi idareciler olmasıdır.
Kılıçla fethedilen ülkeler halkın yararına çalışan adaletli bir idare ile elde tutulmuştur. Balkanlar fethedildikten sonra yollar yapılmış, nehirlerin üzerine köprüler kurulmuştur. Yolların gelişmesi, köprülerin yapılması ticareti geliştirmiştir. Köylülerin ve esnafın vergilerini düşürmüştür.
 
Osmanlının bu adaletli idaresi tamamı Hristiyan olan Balkan halklarının devlete bağlanmasını sağladı. Osmanlı Devleti aralarında ihtilaflar olan çeşitli kavimleri bir arada tutabilmek için akla dayanan çok dengeli bir politika uygulamıştır. Tarihçi İlber ORTAYLI konuşmalarının toplandığı bir kitabında :

“Osmanlılık katolisizm karşısında gerileyen ortodoksluğun desteklenmesidir. Sırplar karşısında eriyip dağlara çekilen Arnavutların desteklenmesi ve tekrar Kosova’ya yerleştirilmesi demektir.
Osmanlılık vergi ve angaryayla ezilen köylülerin bir süre için rahat bırakılması demektir. Osmanlılık büyük feodallerin Balkanlarda ortadan kaldırılıp küçük feodallerin toplumla bütünleşmesine fırsat tanınması demektir. Osmanlılık İtalyan şehirlerinin kendi aralarında ki Doğu Akdeniz rekabetinden istifade etmek demektir. Nihayet Osmanlılık değişik dinlere ve dillere saygı gösterip bunların birbirine karşı kullanılması demektir. İşte bunlar Osmanlının ilerlemesinde çok önemli unsurlar olmuştur.” demektedir.

 Osmanlı Devleti bir cihan devletidir. Tarih sahnesinden çekilinceye kadar cihan devleti olma idealinden vazgeçmemiştir. Gücünün tükenmeye başladığı 19 uncu asırda dahi mazlum milletlerin arkasında durmuş, en kötü şartlarında o milletlere el uzatmıştır.

1838 yılında Kossuth Layos önderliğinde Macarlar Avusturya hâkimiyetine isyan ediyor, cumhuriyet ilan ediyorlar. Avusturya Macaristan’ı bastırmak istiyor. Macarlara Polonyalılar ve İtalyanlar yardım ediyor. İsyancılarla baş edemeyen Avusturya Rusya’dan yardım istiyor. Rusya Avusturya’ya yardım için General Paskiyeviç komutasında bir ordu gönderiyor. Paskiyeviç’in yardımıyla Macaristan’daki isyan bastırılıyor. Avusturya ve Rus ordularının önünden kaçanlar bize yani Osmanlı’ya sığınıyor.
Avusturya ve Rusya bizden sığınanların kendilerine iade edilmesini istiyorlar. Bu sırada Osmanlı Devleti zor durumdadır. Yeniçeri ocağı kaldırılmıştır. Yeni ordu henüz kurulma aşamasındadır. Mısır Valisi Mehmet Ali Paşa Devlete isyan etmiştir. Bu zor durumda Osmanlı direniyor. Kendisine sığınan Macarları ve Polonyalıları Avusturya ve Rusya’ya teslim etmiyor.
 
Polonya toprakları Rusya ve Avusturya arasında taksim edilmiştir. Polonya diye bir devlet yoktur. Osmanlı Polonya’nın Rusya ve Avusturya arasında taksim edilmesini hiçbir zaman kabul etmiyor.
Ramazan ve Kurban bayramlarında İstanbul’da bulunan yabancı devletler büyükelçileri kendilerine belirtilen günde Padişahın bayramını tebrik etmek için saraya gelirler. Sırası gelen büyükelçi huzura girer ve padişahın bayramını tebrik eder. Kapının önünde bulunan bir görevli hangi devletin büyükelçisinin huzura gireceğini yüksek sesle haykırır.

Polonya Avusturya ile Rusya arasında taksim edilmiştir. Polonya diye bir devlet yoktur. Ancak Osmanlı yukarıda da söylediğimiz gibi Polonya’nın taksimini hiçbir şekilde kabul etmez. Bayram merasimlerinde de bu tavrını ortaya koyar. Polonya devleti ve elçisinin olmadığı bilindiği halde önceden belirlenen sıraya göre sıra Polonya elçisine geldiğinde görevli yüksek sesle Polonya elçisinin huzura kabul edileceğini haykırır. Bir müddet beklenir sonra Polonya elçisinin gelemediğini söyler sonra sırada olan diğer elçiyi çağırır. Osmanlı böyle büyük ve şanlı bir devletti.

Osmanlı Devletini Türkler kurmuştur. Kısa zamanda genişlemiş, bir cihan devleti olmuştur. Bünyesinde çeşitli ırktan çeşitli din ve mezhepten halklar toplanmıştır. Ama devlet kuruluşundan yıkıldığı son ana kadar Türk Devleti olarak kalmıştır. Avrupalılar da Osmanlı Devletini Türk Devleti olarak görmüştür. 

Ordusu tamamen Türklerden oluşuyordu. Genişleme devirlerinde de imparatorluğun çöküş döneminde de hudutlarda can veren imparatorluğa omuz verenler hep Türklerdi.
 
İmparatorluğun resmi dili Türkçe idi. İmparatorluk bünyesinde yaşayan diğer halklar aralarında kendi dilleriyle konuşuyorlardı. Ancak devlette görev alabilmeleri için Türkçeyi öğrenmeleri Türkçe konuşabilmeleri gerekli idi. 
1876 da kabul edilen ilk anayasa da Osmanlı Devletinin resmi dilinin Türkçe olduğu belirtilmişti.

Libya’nın eski devlet başkanı Kaddafi çok da sevdiğim biri değildi. Dengesizdi. Libya’yı ziyaretinde Başbakan Necmettin ERBAKAN’a o bedevi çadırındaki tavrına çok kızmıştım. Necmettin ERBAKAN’ın tepkisiz kalması da canımı sıkmıştı. Ama Kaddafi bize yakındı. Bülent ECEVİT döneminde Kıbrıs harekâtı sebebiyle sıkıntıya düşmüştük. Petrol sıkıntısı çekiyorduk. Böyle bir dönemde Kaddafi bize yardım elini uzattı. İstediğimiz kadar petrolü hem de dünya petrol fiyatlarının altında alabileceğimizi söyledi. 30.000 işçimiz Libya’da çalışıyordu. Ayrıca Libya’da iş yapan müteahhitlerimiz vardı. Şimdi Libya’da çalışan müteahhidimiz ve işçimiz var mı?

NATO Libya’ya müdahale kararı aldığında Başbakan “NATO’nun Libya’da ne işi var.” Dedi. Bu doğru bir tavırdı. Ancak Türkiye birkaç gün içinde tavrını değiştirdi. Libya’ya müdahale eden NATO üyesi batılı devletlerle birlikte oldu. Dışişleri Bakanımız isyancılara para yardımı yaptığımızı açıkladı. Muammer Kaddafi’nin sonu da çok kötü oldu. İsyancılar Muammer Kaddafi’yi feci şekilde öldürdüler.
Libya’dan sonra Suriye’de karışıklıklar çıktı. Libya’da ki karışıklıklarda batılı devletlerin parasıyla isyancılarla birlikte savaşan çoğu da güvenlik şirketlerinde çalıştıkları için silah kullanmayı iyi bilen eylemciler Libya’dan sonra Suriye’ye geçtiler. Bunları ben söylemiyorum. Televizyonlara çıkan konuşmacılar söylüyor. 

Suriye bizim sınır komşumuzdur. Olaylardan kısa bir süre önce Suriye ile ortak bakanlar kurulu toplantısı yaptık. Başbakanımız Beşar Esad’dan “kardeşim Esad” diye bahsediyordu. Fenerbahçe futbol takımı Suriye’de maç yapmış, maçı Başbakan Recep Tayyip ERDOĞAN ve Beşar Esad yanlarında hanımefendileri de olduğu halde birlikte izlemişlerdir.

Dünkü bu iyi münasebetler, dünde kaldı. Bu gün Türkiye Suriye’nin bir hasmı gibidir. Oysa Türkiye’nin Suriye ile iyi komşuluk ilişkilerini mutlaka devam ettirmesi gerekir. Suriye’nin parçalanması bu gün ABD’nin yararına olabilir. Ama unutmamak gerekir ki ABD Türkiye’nin yararını düşünmez. Aynı ABD çekiç güç sayesinde Kuzey Irak’taki federe kürt devletini kurdurmuştur. Bu gün Suriye parçalanırsa Kuzey Irak Federe Kürt Devletinin Suriye üzerinden denizlere açılacağı da konuşulmaktadır. Ayrıca PKK terör örgütü de unutulmamalıdır. Beşar Esad’ın Türkiye’nin hasmane tutumu nedeniyle PKK teröristlerini Suriye’deki kürt bölgesine çağırdığı ve PKK teröristlerine Suriye aleyhinde ayaklanma yaptırmamaları şartını koştuğu da söylenmektedir.

Türkiye’de yeni anayasa yapılmasına ihtiyaç yoktur. Gerekirse bazı maddeleri değiştirilebilir. Esasında kısa bir zaman önce 12 Eylül 2010 reformuyla anayasanın birçok maddesi değiştirilmiştir. Şimdi de iktidar bu anaya mutlaka değişmelidir diyor. 

Anayasanın nesini değiştirmek istiyorlar? PKK yı durdurmanın, kan akmasının önlenmesi için anayasaya PKK nın istediği bazı hükümleri koymak istedikleri söyleniyor. AKP nin Genel Başkan Yardımcılarından biri açıkça anayasadan Türk kimliğinin çıkartılacağını söyledi. Türk kimliğinin anayasadan çıkartılacağı bir defada değil birçok defa söylendi.

PKK nın istekleri doğrultusunda anayasada kürt kimliği tanınacak, herkese kendi ana dilinde eğitim hakkı tanınacak, Güney Doğu ve Doğu Bölgelerimize özerklik verilecek, bu özerk bölgenin kendi savunma gücü olacak.

Ben anayasayı bu şekilde yapacaklarını düşünemiyorum. Ama farz edelim ki böyle bir anayasa yapıldı, milletimiz de bu anayasayı kabul etti. PKK istediğim oldu duracak mı, terör eylemlerine son verecek mi? 

PKK bu halde de durmayacaktır. Silah bırakmayacak, terör eylemlerine de devam edecektir. PKK nın amacı bellidir. Büyük kürdistanı kurmak istemektedir. PKK bu amacına ulaşmak için her türlü kötülüğü yapacaktır. Ne PKK ne de Abdullah Öcalan güvenilir değildir. Bu hükümlerin kabul edilişi Türkiye Cumhuriyetini çok büyük tehlikeye atar.

Yazımın başlığını “Osmanlılar” koydum. Osmanlının ne olduğunu anlatmaya çalıştım. Bazıları bu günkü yönetimimizin iç ve dış politikalarını çok başarılı görüyor. Takip ettikleri politikalara yeni Osmanlıcılık diyorlar.  Osmanlı Devleti bir Türk Devleti idi. Geniş hudutları içinde çeşitli milletler yaşamasına rağmen ömrünün sonuna kadar Türk Devleti olarak kaldı. Türkçeden başka hiçbir dili resmi dili olarak kabul etmedi. Bu yönetim Türk kimliğini kaldırmak istiyor.

Osmanlı dış ilişkilerinde bağımsızdı. Dostluğuna güvenilirdi. Bu yönetim birkaç ay evvel iyi ilişkiler içerisinde olduğumuz komşularımıza dost devletlere karşı Amerika ve Avrupa Birliği ülkeleri ile birlikte hasım oldu.

Kuzey Afrika ülkelerinde komşumuz Suriye’de arap baharı sözleriyle anlatılan kanlı isyanlar aslında ABD’nin ortaya attığı büyük Ortadoğu projesi sebebiyle başlattığı operasyonların sonucudur. Büyük Ortadoğu Projesine karşı çok dikkatli olunmalıdır. Türkiye’nin sınırlarının değiştirilebileceği de konuşuluyor. Buna karşı Türkiye büyük Ortadoğu projesinin gerçekleşmesi için ABD ve Avrupa Birliği ülkeleri ile birlikte çalışıyor. 

Bu sebeple bugünkü yönetiminin ne iç politika ne de dış politika anlayışının Osmanlılıkla ilgisi yoktur. Acaba yeni Osmanlıcılık ABD nin izinde olmak mıdır?

Talat ŞALK
Emekli Cumhuriyet Savcısı


(Bu köşe yazısı, sayın Talat ŞALK tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)