Bu yazımızda; sahte içki, yani etil alkol yerine metil alkol kullanılarak üretilen alkollü içeceğin tüketilmesi sebebiyle gerçekleşen ölüm neticelerinde, sahte içkiyi üreten (imal eden) ve satan kişilerin, ölüm neticeleri bakımından ceza sorumluluğu dereceleri suçun manevi unsuru bakımından değerlendirilecektir. İçki üretiminde etil alkol yerine metil alkol kullanılması ve tüketicilerin zehirlenmesinin sebebi, içki üretmek için kullanılmaması gereken ve insanı öldürücü etkiye sahip olduğu kesin olarak kabul edilen metil alkole daha ucuz ulaşılabilmesinden kaynaklanmaktadır. Böylece; içkiyi üreten daha ucuz maliyetle karşılaşmakta, ancak insan hayatını gözardı etmekte, hatta sahte içkiyi bilerek satıp tüketiciye ulaştıran satıcı da aynı şekilde insan hayatını hiçe sayarak para kazanma uğruna öldürücü etkiye sahip sahte içkiyi satabilmektedir. Bazen sahte içkiyi üretenle satan aynı olabilir ki, bu durumda failin üreticiliği ön plana çıkacak, satıştan kaynaklanan sonuçlarda, üretim ve satıştan ayrı fiiller olmaları sebebiyle ayrı ceza sorumluluğu doğacağı kabul edilse bile, gerçekleşen insan ölümü ve yaralanmalarına temel olarak sahte içki üretimi yol açtığından, üretenin ve satanın aynı failde birleştiği durumda failin sahte içki üretimi fiili öne çıkacaktır.

Temelde sahte içkiyi üretmeyip bilerek ve isteyerek satanın da üretenle aynı ceza sorumluluğuna sahip olması gerektiği söylense de, sahte içkinin nasıl üretildiğini ve öldürücü etkisini bilmeden satan kişinin olursa olsun diyerek sonucu göze aldığının kabulü yerine, öngörülen ölüm veya yaralanma neticesinin olmayacağı inancıyla sahte içkiyi satanın hareket ettiği fikrinin benimsenebileceği, çünkü burada satıcının sahte olduğunu bilmekle birlikte nasıl üretildiğini bilmediği ve sonuçlarını tahmin edemediği bir durumla karşılaşacağından, üretmeyip sadece sahte içkiyi satanın somut olayın özelliklerine ve kusur derecesine göre olası/muhtemel kasttan değil, bilinçli/şuurlu taksirde sorumlu tutulması gerektiği yönünde görüşün uygulamada ağırlık kazandığı anlaşılmaktadır.

Belirtmeliyiz ki; sahte içki tüketiminden kaynaklanan ölüm neticeleri ülkemizde oldukça görülmekte olup, bu tür toplu veya bireysel ölümlere sebep olan olaylarda, kişilerin cezalandırılması isteği, hiçbir zaman, hukuka ve mantığa uygun olmayan formüllerle gerekçelendirilmemelidir. Aksi halde; Ceza Hukuku, öç alma ve kamu vicdanı için orantısız cezalandırma aracı yerine geçer ki, hukuk devletinde bunun kabulü mümkün değildir.

1. Sahte İçki Sebebiyle Gerçekleşen Ölüm Olaylarında Yargıtay’ın Yaklaşımı

Yargıtay 1. Ceza Dairesi’nin 07.10.2020 tarihli, 2018/2225 E. ve 2020/2241 K. sayılı kararında;

“(…) Sanıklar ..., ..., ... ve ... hakkında maktullere ve mağdurlara yönelik eylemleri bakımından kurulan hükümlere yönelik temyiz incelemesine gelince;

Oluşa ve dosya kapsamına göre, sanık ...’in alkollü içki ithalatı yapan ... isimli firmanın yetkilisi olduğu, firma tarafından TAPDK’den alkollü içki ithalatı için izin alınıp ithal edilecek içkilerde kullanılmak üzere orijinal bandroller de temin edilmesine rağmen, yasal yollardan içki ithalatı yapılmayıp sahte olarak üretilen alkollü içki şişelerinin üzerine kurumdan alınan bandrollerin yapıştırıldığı, bu şekilde hazırlanan sahte içkilerin Alanya’da sanıklar ..., ... ve ...’nın işlettiği ... isimli firma tarafından, diğer sanıklar ... ve ...’in işlettiği ... isimli firmaya satılıp ... adlı tekneye yüklenerek tekne gezisi sırasında yolculara ikram edildiği, iki farklı tekne turu boyunca sahte içkilerden içen maktullerin metil alkol zehirlenmesi ve gelişen komplikasyonlar sonucu öldüğü, diğer mağdur katılanların ise yaralandıkları olayda;

Maktuller üzerinde yapılan otopsi ve mağdur katılanların kanlarında yapılan analizler sonucu metil alkol tespit edildiği, sanıkların metil alkol içermesi itibariyle sahte olduğunu bildikleri içkileri içenlerin ölümüne veya yaralanmasına neden olabileceğini öngörmelerine rağmen bu sonucu bilerek içkileri satmak suretiyle neticeyi kabullendiklerini eylemli olarak ortaya koydukları anlaşılmakla, sanıkların ölümüne neden oldukları maktul sayısınca ayrı ayrı olası kastla öldürme, mağdur katılanlar ..., ..., ..., ... ve...yönünden mağdur sayısınca ayrı ayrı olası kastla yaralama suçlarından cezalandırılmaları yerine yanılgılı değerlendirmeyle, bilinçli taksir hükümleri uygulanmak suretiyle yazılı şekilde hükümler kurulması,

Sanıklar ..., ... ve ... hakkında bilinçli taksirle öldürme suçundan kurulan hükümlere yönelik olarak ise; Sanıklardan ... ve ...’nın Alanya ilçesinde faaliyet gösteren ... Denizcilik firmasının ve bu firmaya bağlı ... isimli teknenin sahibi ve işleticisi oldukları, diğer sanık ...’nın bu teknede gemici belgesi ile çalışan tekne sorumlusu olduğu, ... isimli teknenin Bodrum’da düzenleyeceği turlar için hareket etmeden önce sanıklar ... ve ...’in turlarda yolculara servis edilmek üzere tekneye alkollü içki satın almak istedikleri, tavsiye üzerine sanık ...’in ... isimli firmanın pazarlamacısı olan sanık ... ile irtibata geçtiği, sanık ...’in sunduğu içki numunelerini, içkilerin etiket ve bandrolleri ile TAPDK’dan alınan belgeleri de gördükten sonra alkollü içki satın alımı konusunda anlaşmaya vardıkları, fatura karşılığında alınan alkollü içkilerin sanıklar ... ve ... tarafından kolilerle getirilip teknede sanık ... tarafından teslim alındığı, sanıklar ... ve ...’in aldıkları içki şişelerinin orijinal bandrollü ve etiketli olması nedeniyle sahte üretim olduklarını ve sağlığa zararlı olduklarını bilmedikleri yönündeki savunmalarının aksine her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı, mevcut şüphenin sanıklar lehine değerlendirilerek beraatlerine karar verilmesi gerektiği gözetilmeden yazılı biçimde mahkumiyetlerine hükmolunması,”

Bozma gerekçesi yapılmıştır. Bu kararda; sahte içkinin öldürücü nitelikte olduğunu bilerek içki satan sanıkların olası kastla sorumlu oldukları, içki servisi yapan kişilerin içkinin sahte ve öldürücü nitelikte olduğunu bilmedikleri için öngörülebilir bir netice olmadığından ceza sorumluluklarının doğmadığı değerlendirilmiştir.

Yargıtay 1. Ceza Dairesi 06.05.2015 tarihli, 2015/1339 E. ve 2015/2935 K. sayılı kararında; sanığın kaçak alkol ürünleri üretmek amacı ile imalathane haline getirdiği dükkanda ürettiği ve yüksek oranda metil alkol içeren kaçak rakıları diğer sanık aracılığı ile piyasaya sürdüğü, sanıkların da bu imalathanede yasal olmayan şekilde ve kaçak olarak üretildiğini bildiği rakıları diğer sanıkların büfelerine sattığı, maktullerin bu büfelerden alıp içtikleri kaçak rakılar nedeniyle metanol zehirlenmesi ve gelişen komplikasyonlar sonucu öldükleri olayda; sanıkların kaçak olarak üretildiğini bildikleri rakının yüksek oranda metil alkol içermesi nedeniyle içenlerin ölebileceklerini, bu suretle ölüm sonucunun meydana gelebileceğini öngörmelerine rağmen kaçak rakıları piyasaya vererek, diğer sanıklar ise yasal olmayan şekilde üretildiğini bildikleri, insan sağlığı için tehlikeli olup ölümlere yol açabilen rakıları satışa arz ederek kişi ya da kişilerin ölebileceğini açıkça öngörmelerine rağmen sonucu kabullenerek eylemlerini gerçekleştirdiklerinin anlaşılması karşısında, olası kasıtla öldürme suçundan, ölümüne neden oldukları maktul sayısı kadar TCK m.81/1 ve m.21/2 uyarınca ayrı ayrı cezalandırılmaları gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile sanıklar bilinçli taksirle ölüme neden olma, diğer sanıklar ise taksirle öldürme suçlarından cezalandırılmalarına karar verilmesinin hukuka uygun olmadığına oyçokluğu ile karar vermiştir. Bu kararın akabinde, ilk derece mahkemesinin uyması üzerine verilen kararın, Daire tarafından verilen onanması kararına karşı Yargıtay CBS tarafından yapılan itiraz üzerine Yargıtay Ceza Genel Kurulu 01.12.2020 tarihli, 2018/386 E. ve 2020/495 K. sayılı kararında;

“Yıllardır tekel ürünleri ve alkollü içki satışı yapan sanıklar K1 ve K2’ın, Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumunca verilmiş bir satış izin belgesi bulunmayan K5’ün satış yaparken kullandığı ve üzerinde herhangi bir tekel ürünleri firmasının temsilcisi, bayisi veya dağıtım elemanı olduğunu gösteren ibare bulunmayan aracıyla getirdiği, yıpranmış ve önceden kullanılmış şişelere nizam dışı doldurulduğu için sızıntı yapan, farklı karakterde etiket taşıyan ve basit bir dikkatle bile kaçak olduğu fark edilebilecek rakıların kaçak bir şekilde üretildiğini anlayabilecek bilgiye ve tecrübeye sahip olmalarına rağmen, yasal olmayan şekilde üretildiğini bildikleri, insan sağlığı için tehlikeli olup ölümlere yol açabilen rakıları fatura ve irsaliye düzenletmeksizin kaçak olduğunu bilerek satın aldıkları ve satışa arz ettikleri, bu şekilde sanıklar K1 ve K2’ın kişi ya da kişilerin ölebileceğini açıkça öngörmelerine rağmen sonucu kabullenerek eylemlerini gerçekleştirdiklerinin anlaşılması karşısında, eylemlerinin olası kasıtla öldürme suçunu oluşturduğu kabul edilmelidir.”

Şeklindeki açıklaması ile itirazın reddine karar vermiştir. Sonuç olarak Yargıtay; sahte içkileri imal eden, piyasaya süren, satan kişilerin olası kastla sorumlu olduklarını değerlendirmiştir.

Yargıtay 1. Ceza Dairesi 01.03.2021 tarihli, 2020/797 E. ve 2021/2686 K. sayılı kararında; maktullerin sanık tarafından işletilen dükkandan farklı tarihlerde birer şişe alkollü içki alarak tükettikleri ve bu içkilerin zehirlemesi nedeniyle rahatsızlanıp hastaneye kaldırıldıkları ancak hayatlarını kaybettikleri, yapılan otopsi işlemleri sonucunda sanıktan satın alınan alkollü içkilerin zehirli olan metanol maddesini içermesi nedeniyle vefat ettiklerinin anlaşıldığı olayda, sanığın olası kastla hareket ettiğine dair ilk derece mahkemesinin kararının hukuka uygun olduğuna oyçokluğu ile karar vermiştir.

Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 09.09.2021 tarihli, 2019/314 E. ve 2021/373 K. sayılı kararında;

“03.11.2014 tarihinde tanık ...’ın, kardeşi olan maktul ...’in evine alkollü bir şekilde geldiği, maktulle tanığın birlikte rakı içmek istedikleri ve tanık ...’ın, yeğeni olan tanık Sezer’e 10 TL vererek ruhsatlı bir şekilde alkollü içki satışı yapmakta olan sanık ...’ün işlettiği ... Bakkaliyesi isimli iş yerine gönderdiği, sanık ...’ın 10 TL karşılığında yarım litrelik pet şişenin yarısına kadar dolu olan rakıyı tanık Sezer’e verdiği, tanık ... ile maktul ...’ın çay bardaklarıyla rakı içmeye başladıkları, tanık ...’ın az bir miktar rakı içtikten sonra evden ayrıldığı, maktul ...’ın pet şişenin dibinde az bir miktar rakı kalana kadar içmeye devam ettiği ve sonrasında yattığı, bir süre sonra görme bozukluğu başlayan maktul ...’ın hastaneye kaldırıldığı, bir süre yoğun bakımda tedavi edilen maktul ...’ın 16.11.2014 tarihinde metil alkol zehirlenmesi ve gelişen komplikasyonlar sonucu öldüğü olayda; işletmekte olduğu ... Bakkaliyesi isimli iş yerinde 22.01.2003 tarihinden itibaren ruhsatlı olarak alkollü içki satan ve 18.12.2014 tarihli arama ve muhafaza altına alma tutanağından bakkal dükkanının bodrum katında sahte içki üretimi yaptığı anlaşılan sanık ...’ın, tanık Sezer’e pet şişe içerisinde verdiği rakının sahte ve kaçak olduğunu bildiği, sahte rakının insan sağlığı için tehlikeli olup ölümlere yol açabileceğini öngörebilecek bilgiye ve tecrübeye sahip olduğu, sanığın bu şekilde rakı sattığı kişi ya da kişilerin sağlıklarının bozulabileceğini veya ölebileceğini öngörmesine rağmen sonucu kabullenerek eylemini gerçekleştirdiğinin anlaşılması karşısında, eyleminin olası kasıtla öldürme suçunu oluşturduğu ve sanığın kabullendiği muhtemel neticeye göre cezalandırılması gerektiği kabul edilmelidir.”

Şeklindeki kabulüyle, sahte içkiyi imal edip satan sanığın olası kastla hareket ettiğini ortaya koymuştur.

Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 05.04.2022 tarihli, 2020/320 E. ve 2022/241 K. sayılı kararında;

“(...) ilçesinde tekel ürünleri satışı yapan sanığın, marketinde kaçak veya bandrolsüz alkollü içkileri de sattığı, suç tarihlerinde daha önceden cep telefonunu verdiği ve ucuza kaçak rakı sattığı devamlı müşterisi olan maktullerin ölümüne neden olan rakıları maktullere ulaştırdığı, sanığın gerek ... yerinde gerekse ikametinde yapılan aramalarda kaçak rakıyı imal ettiğine veya şişelediğine, sanığın daha önceden de aynı kişilere sattığı kaçak rakıyı nereden sağladığına veya kaçak rakıların içerdiği metil alkol düzeyinin ölüme sebebiyet verecek oranda yüksek olduğunu bildiğine dair dosyada herhangi bir delil bulunmadığı, maktullerin ölüm neticesi meydana gelmeden önce kendilerine satılan rakıların ne kadarını ne tür bir karışımla içtiklerinin bilinmediği, dolayısıyla sanığın suç tarihinden önce piyasadan bir şekilde temin ettiği kaçak ve üzerinde ... Rakısı ibaresi bulunan rakıları, normalden daha ucuza daha önceden de satış yaptığı müşterilerin zehirlenme veya ölüm tehlikesini öngörebilecek bilgiye sahip olduğu; ancak geçmişte aynı kişilere defalarca yaptığı bu satışlardan böyle bir sonucun doğması ihtimalinin her gün düşmesiyle ve ölüm neticesinin gerçekleşmeyeceğine dair duyduğu güvenin artmasıyla birlikte, meydana gelecek ölüm neticesini kabullenmekten öte; bu neticenin gerçekleşmeyeceği ümidi ve beklentisi içinde, meydana gelen neticeyi istemeyerek satış eylemini gerçekleştirdiği anlaşılmakla, sanığın değişik tarihlerdeki eyleminin bilinçli taksirle ölüme sebebiyet verme suçunu oluşturduğu, meydana gelen zarar ve tehlikenin ağırlığı da gözetilerek üst sınıra yakın bir ceza miktarıyla mahkumiyetine karar verilmesi gerektiği kabul edilmelidir.”

Şeklindeki açıklamasıyla, sahte içki satan sanığın bilinçli taksirle ölüme neden olmak suçundan sorumlu olduğuna karar vermiştir. Kararda; sanığın içkiyi imal ettiğine, sahte içkinin ölümcül nitelikte yapıldığını bildiğine, maktullerin içkiyi ne şekilde karıştırarak içtiklerinin belirsiz olduğuna, daha önce maktullere devamlı olarak aynı içkiden de sattığı için neticenin gerçekleşmeyeceğine dair somut tecrübesinin bulunduğuna işaret edilmiştir. Böylece Yargıtay CGK; sahte içkiyi satanın, olursa olsun diyerek sonucu göze aldığından değil, öngördüğü neticenin gerçekleşmeyeceğini düşünerek hareket ettiğinden bahisle cezalandırılması gerektiğine karar vermiştir.

Yargıtay 1. Ceza Dairesi’nin 14.09.2022 tarihli, 2022/2425 E. ve 2022/6909 K. sayılı kararında;

“Sanık ... ...’un Konak Büfe isimli iş yerinin sahibi olduğu, bu iş yerinde kaçak alkollü içki satışı yaptığı, maktul ...’nın evde alkol aldıktan sonra rahatsızlanarak hastaneye kaldırıldığı ve yapılan tedaviye rağmen kurtarılamadığı, İstanbul Adli Tıp Kurumu 1. İhtisas Kurulu tarafından düzenlenen rapor ile maktulün ‘metil alkol intoksikasyonu ve gelişen komplikasyonlar’ sonucunda hayatını kaybettiğinin tespit edildiği, sanığın iş yerinde yapılan arama neticesinde ‘36 adet 0.5 litrelik pet şişeler içerisinde saydam renk, 21 adet 0.5 litrelik pet şişeler içerisinde koyu renk ve 3 adet 5 litrelik pet şişeler içerisinde’ sahte olduğu değerlendirilen içkilerin ele geçirildiği, Kilis Gıda Tarım Hayvancılık İl Müdürlüğü tarafından yapılan inceleme sonucunda düzenlenen rapor ile bu alkollü içkilerin ‘İnsan sağlığına zararlı olduğu ve piyasaya arz edilmesinin uygun olmadığının’ belirlendiği, maktulün eşi olan katılan ...’nın tüm aşamalarda istikrarlı şekilde maktul eşinin en son 2 gün önce birlikte alışveriş yapmak için çarşıya çıktıklarında, sanığa ait büfeden 2 adet 0.5’lik pet şişe içerisinde sahte içki aldığını, eve gelip bu içki şişelerinden birinin yarısını içtikten sonra rahatsızlandığını, devam eden iki gün boyunca evden hiç çıkmadığını, başka bir içki tüketmediğini, rahatsızlığının ilerlemesi üzerine hastaneye kaldırıldığını ve hayatını kaybettiğini beyan ettiği, katılan ...’nın, maktul eşinin sahte içkiyi satın aldığı yerin sanığa ait büfe olduğunu söyleyerek sanığa iftira atması için dosyaya yansıyan herhangi bir nedenin bulunmadığı, sanığın bu içkiyi tükettikten sonra evden hiç çıkmadığı, bu sırada başka bir içki tüketmediği, bu nedenle uygun illiyet bağının kesilmediği anlaşılmakla, sanığın kendisine ait iş yerinde ruhsatsız olarak satışa sunduğu sahte alkollü içkiyi, maktulün satın alarak tüketmesi ile hayatını kaybetmesine neden olduğu olayda, ayrıntıları Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 05.04.2022 tarih ve 2020/320 Esas - 2022/241 Karar sayılı kararında da belirtildiği üzere, sanığın eylemine uyan ‘bilinçli taksirle öldürme’ suçundan cezalandırılmasına karar verilmesi gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde beraatine karar verilmesi,”

Bozma gerekçesi yapılmıştır.

Yargıtay 1. Ceza Dairesi’nin 24.10.2022 tarihli, 2022/6012 E. ve 2022/8189 K. sayılı kararında, ilk derece mahkemesinin sanığın olası kastla hareket ettiğini değerlendirdiği olay hakkında;

“Öngörülen muhtemel neticenin meydana gelmesine kayıtsız kalınması durumunda olası kast, öngörülen muhtemel neticenin meydana gelmesinin istenmemesine rağmen neticenin meydana gelmesinin engellenemediği ahvalde bilinçli taksir söz konusu olacaktır. Diğer bir deyişle, failin neticeyi istememekle beraber neticenin meydana gelmesinin muhtemel olduğunu bilmesine rağmen duruma kayıtsız kalarak hareketini sürdürmek suretiyle muhtemel neticeyi kabullenmesi durumunda olası kast, failin neticeyi öngörmesine rağmen becerisine, şansına, tecrübesine ya da başka bir etkene güvenip neticenin meydana gelmeyeceğine inanarak gerektiğinde muhtemel neticenin gerçekleşmemesi için gerekli önlemleri de almak suretiyle hareketini sürdürmesi hâlinde ise bilinçli taksir söz konusu olacaktır.

(…) sanığın ... Merkezi isimli işyerinin sahibi olduğu, bu işyerinde kaçak alkollü içki satışı yaptığı, ölen ...’ın bu işyerinde konsomatris olarak çalıştığı, işyerinde alkol aldıktan sonra rahatsızlanarak hastaneye kaldırıldığı ve yapılan tedaviye rağmen kurtarılamadığı, Adli Tıp Kurumu Başkanlığı İstanbul 1. İhtisas Kurulu tarafından düzenlenen rapor ile ölenin metil alkol intoksikasyonu ve gelişen komplikasyonlar sonucunda hayatını kaybettiğinin tespit edildiği, Adli Tıp Kurumu Başkanlığı İstanbul 5. İhtisas Kurulu tarafından düzenlenen raporda sanığın işyerinden alınan içkilerin bir kısmına ait numunelerin içilecek miktara ve içen kişinin özelliklerine göre metanol (metil alkol) zehirlenmesine yol açarak ölüme neden olacağının belirlendiği, ölenin iş yerinden çıkarken rahatsız olduğunu söyleyip evine gittiği, rahatsızlığının devam etmesi üzerine hastaneye götürüldüğü, tedavisi devam ederken öldüğü, işyerinde içki tükettikten sonraki aşamalarda başka içki tüketmediği, bu nedenle uygun illiyet bağının kesilmediği anlaşılmakla, sanığın kendisine ait eğlence merkezi olarak faaliyet gösteren işyerinde ruhsatsız olarak bulundurduğu sahte alkollü içkilerden, işyerinde konsomatris olarak çalışan ölenin içmesi ile hayatını kaybetmesine neden olduğu olayda; ayrıntıları Yargıtay Ceza Genel Kurulunun, 05.04.2022 tarihli ve 2020/1-320 Esas, 2022/241 Karar sayılı kararında da belirtildiği üzere, sanığın eylemine uyan bilinçli taksirle öldürme suçundan üst sınıra yakın ceza belirlenmesi suretiyle cezalandırılmasına karar verilmesi gerekirken olası kastla öldürme suçundan mahkumiyet kararı verilmesi,”

Hukuka aykırılık bulunmuştur. Yargıtay bu kararı ile, sahte içki satan işletme sahibinin ölüm neticesi bakımından bilinçli taksir ile hareket ettiğini değerlendirmektedir.

Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 25.10.2022 tarihli, 2020/321 E. ve 2022/668 K. sayılı kararında;

“Ölen ...’in eşinden boşandıktan sonra annesi katılan ... ile birlikte yaşamaya başladığı, evde alkol alan maktulün 11.02.2017 tarihinde, kardeşi katılan ...’in sanığın ... yerinden alıp getirdiği rakıdan içtikten sonra zehirlenme belirtileri göstererek 12.02.2017 tarihinde hastaneye kaldırılmasını müteakip 15.02.2017 tarihinde hayatını kaybettiği, olaya ilişkin bilirkişi raporunda ölümünün metil alkol zehirlenmesi nedeniyle meydana geldiğinin belirtildiği, sanık ...’in kaçak sigara ve alkol satışı yaptığı,... ili, Cumhuriyet Caddesi, ... Pasajında sanığın işlettiği unvansız ve tabelasız ... yerinde yapılan aramada, çok sayıda kaçak sigara ile 545 şişe içerisinde 232,4 litre viski, 89,8 litre votka ve 40,2 litre rakının ele geçirildiği, ölenin evinde bulunan biri boş, diğeri dolu rakı şişelerinin muhafaza altına alındığı, muhafaza altına alınan ... markalı 70 cl rakıdan alınan numune analizi sonucu; Türk Gıda Kodeksi Distile Alkollü İçkiler Tebliği’ne uygun bulunmadığı, metil alkol miktarının Türk Gıda Kodeksinde bulunan kabul edilebilir değerin yaklaşık 200 katı olduğu, söz konusu ... rakısının insan sağlığını tehdit edecek nitelikte olduğu tespitlerine yer verildiği, yaklaşık 1 yıldır kaçak sigara ve alkol satışı yaptığını ifade eden sanığın, sattığı tütün ve alkolü ismini bilmediği Suriyelilerden satın aldığını belirttiği, sigaraların gümrük kaçağı olduğunu bildiğini ancak rakıların sahte olduğunu bilmediğini, sattığı içkilerden kaynaklanan bir zehirlenme olduğuna ilişkin kendisine gelip kimsenin şikayetçi olmadığı, suçsuz olduğunu savunduğu anlaşılan olayda; alkollü içkinin üretimini yapmaksızın, izinsiz içki üreten kişilerden aldığı alkolü yaklaşık bir yıldır satan sanığın, izinsiz üretilen içkiden içenlerin zehirlenip zarar görebileceğini öngördüğü, ancak öldürücü miktarda metanol içerdiğini bilmeksizin satışını yaptığı izinsiz üretilen alkollü içeceklerden olay tarihine kadar kimsenin zehirlenmemesinin verdiği güvenle, alkol zehirlenmesi neticesinin meydana gelmeyeceğine inandığı, bu şekilde ölüm sonucunu kabullendiğine ilişkin delil de bulunmayan sanığın, ...’in ölümüne bilinçli taksiriyle neden olduğu kabul edilmelidir.”

Açıklamalarına yer vererek, sahte içkiyi imal etmeyen sanığın, içkinin içerisinde yer alan maddeleri bilmeksizin sadece satmaktan ibaret fiilinin bilinçli taksirle gerçekleştirildiğini ifade etmektedir.

2. Değerlendirmemiz

Sahte içki imal eden kişinin, içkinin içerisinde öldürücü nitelikteki maddenin (metanol) kullanıldığını bildiği tartışmasız olduğundan, bu kişilerin gerçekleşen ölüm neticeleri bakımından olası kastla hareket ettiğini söylemek gerekir. Böylece; sahte içkiyi imal eden failin olursa olsun diyerek ölüm sonucunu göze aldığının kabulüyle gerçekleşen her bir ölüm ve yaralanma fiilinden ayrı ceza sorumluluğuna gidilmesi gerektiği görüşünü benimsemiştir. Bunun yanında sahte içkiyi satan kişilerin ceza sorumluluğunun tayininde, önceki kararlarda faillerin olası kastla sorumluluklarına gidilmekte iken, son tarihli kararlarda bilinçli taksirden sorumlu tutulmaktadırlar. Burada ise Yargıtay; öngördüğü neticenin gerçekleşmeyeceğini düşünerek hareket ettiğinden bahisle, failin TCK m.22/3’ün atfı ile TCK m.85 ve/veya m.89’a göre cezalandırılması gerektiğine karar vermiştir.

Bilinçli taksirde; gerçekleşen her ölüm veya yaralanma neticesinden değil, toplu bir ceza tayini yoluna gidildiğinden, olası kast ile bilinçli taksir arasında ciddi bir ceza farkının olduğu, bunun adaletsiz sonuçlara neden olabildiği, bazen çok ağır bazı kabullerde de çok hafif cezalarda da faillerin cezalandırılması yoluna gidildiği görülmektedir. Esasen; kastın olasısı, yani muhtemeli olmayacağından, bu konuda taksir derecesinde sübjektif sorumluluk üzerinden bir değerlendirme yapılıp, kusurun ve gerçekleşen sonucun ağırlığına göre ceza sorumluluğu tayini yoluna gidilmesinin isabetli olacağını düşünmekteyiz.

Bugün olası kast ile bilinçli taksir arasında yapılan ve deyim yerinde ise bıçak sırtı ayırımın sonuçları, ceza sorumluluğu ve hapis cezasının bakımından derin farklılıklar içermektedir. Olası kastta gerçekleşen her bir neticeye bağlı ceza tayinine gidilirken, bilinçli taksirde sonucun ağırlığı ne olursa olsun fail hakkında toplu bir ceza belirlenmekte, yine cezanın infazı koşullu salıverilme bakımından olası kastla işlenen öldürme suçlarında üçte iki iken, bilinçli taksirle ölüme sebebiyet vermede yarı oranında uygulanmaktadır. Kastın muhtemeli olmayacağından bahisle olası kast kaldırılacak olduğunda veya mevcut durumda bile, bilinçli taksirle işlenen suçlarda ceza sorumluluğunda ve cezaların infazında adaleti sağlayacak bir değişikliğe gidilmesi gerektiği, bu kapsamda 4, 10 veya 20 veya daha fazla insanın hayatını kaybettiği veya yaralandığı bilinçli taksirle işlenen suçlarda, faile verilen cezanın ve infazının yetersiz kaldığı görülmektedir.

Kanaatimizce; sahte içkiyi satan kişinin sorumluluğuna gidilirken, içkinin içinde yer alan maddelerin niteliğini bilip bilmediğine göre ceza sorumluluğunun tespit edilmesi gerekir. Failin olası kastla hareket ettiğini kabul ettiğini söyleyebilmek için, yargılamaya konu olaylarda, sahte içki satan sanığın, içkinin sahte olduğunu ve öldürücü nitelikte olabileceğini bilmelidir. Bunun yanında, sahte içki satan sanığın, içkinin içinde yer alan maddelerin neler olduğunu bilmemesi, sanığın uzun süredir aynı içkiyi sattığı için, sahte içkinin öldürücü nitelikte olmadığına dair somut tecrübesi bulunduğu durumlarda bilinçli taksirin varlığı gündeme gelmelidir.

İçkinin sahte üretilmesi başlı başına ölüm tehlikesi bulunmadığı durumda, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 186. maddesinde düzenlenen bozulmuş veya değiştirilmiş gıda veya ilaçların ticareti suçu gündeme gelebilecektir.

Failin sattığı içkinin sahte olduğunu bilmediği ihtimalde, öngörülebilir bir neticeden söz edilemeyeceğinden failin ceza sorumluluğu gündeme gelmeyecektir.

Son olarak; Ceza Hukukunda sübjektif sorumluluğun ve kusur türü olarak da kastın, istisnai olarak da taksirin kabul edildiğini, bunun dışında ne olduğu belirsiz, anlaşılamayan, her yana çekilebilen, taksirle sürekli karıştırılan, eşitliğe, adalete ve hakkaniyete uygun olmayan ağır veya farklı sonuçların ortaya çıkmasına yol açabilen, kastın hareketi ve ondan doğan neticeyi bilip istemek olduğu tanımına ters düşen olası, yani muhtemel kastı kabul etmediğimizi, Ceza Hukukunda bu kusur türünün yerinin olmadığını, bunun yerine kastın ve taksirin unsurları ile her iki kusur türünün derecelerine ve somut olayın özelliklerine göre bir inceleme ve değerlendirme yapılmasının uygun olacağını, aynen müşterek faillik müessesinde yaşanan hatalı veya yeknesaklıktan uzak uygulamaların burada da yaşandığını, eski kusur ve iştirak müesseselerine dönüşün gerekli olduğunu yeri gelmişken ifade etmek isteriz.

Prof. Dr. Ersan Şen

Av. Alperen Gözükan

(Bu köşe yazısı, sayın Prof. Dr. Ersan ŞEN tarafından www.hukukihaber.net sitesinde yayınlanması için kaleme alınmıştır. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısının tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısının bir bölümü, aktif link verilerek kullanılabilir. Yazarı ve kaynağı gösterilmeden kısmen ya da tamamen yayınlanması şahsi haklara ve fikri haklara aykırılık teşkil eder.)