Özet
Bu çalışmada, Türk Ceza Kanunu’nun 216. maddesinde yer alan “sosyal sınıf” kavramının kapsamı, özellikle siyasi partilerin bu kavram kapsamında değerlendirilip değerlendirilemeyeceği tartışılmaktadır. Sosyolojik teoriler ve hukuki düzenlemeler ışığında sosyal sınıfın tanımlanması yapılarak, Yargıtay içtihatları çerçevesinde siyasi partilerin sosyal sınıf kategorisi içine girmediği sonucuna ulaşılmaktadır. Makale, sosyal sınıf kavramının hukuki yorumunda ortaya çıkan sorunları ve demokratik hukuk devletinde ifade özgürlüğünün sınırlarını da ele almaktadır.
I. Giriş
Türk Ceza Kanunu’nun 216. maddesi, halkın sosyal sınıf, ırk, din, mezhep, cinsiyet veya bölge bakımından farklı bir kesiminin alenen aşağılanmasını cezai yaptırıma bağlamaktadır. Ancak, maddede geçen “sosyal sınıf” kavramının hukuki sınırları ve kapsamı konusunda tartışmalar devam etmektedir. Özellikle siyasi partiler ve onların destekçilerinin bu kavram kapsamına girip girmediği, hukuk uygulamasında farklı yorumlara yol açmaktadır. Bu makalede, sosyal sınıfın sosyolojik ve hukuki yönleri irdelenerek, siyasi partilerin bu kapsamda değerlendirilip değerlendirilemeyeceği analiz edilecektir.
II. Sosyal Sınıf Kavramının Teorik Çerçevesi
II.1 Sosyolojik Yaklaşım
Sosyal sınıf, toplumsal yapının hiyerarşik katmanlaşması içinde, bireylerin ekonomik sermaye, kültürel sermaye, eğitim ve meslek gibi faktörlere göre gruplanmasını ifade eder. Weber’in tanımına göre sosyal sınıf, bireylerin benzer ekonomik koşullara sahip olduğu, piyasa ilişkilerinde benzer konumları paylaştığı gruplardır (Weber, 2005: 269-270). Sosyal sınıflar homojen gruplar olmayıp, üyeleri arasında sınıfsal aidiyet bilinci bulunan, ortak çıkar ve yaşam tarzı paylaşan nispeten istikrarlı sosyal kümelerdir.
II.2 Hukuki Düzenlemeler ve Sosyal Sınıf Kavramı
Türk Ceza Kanunu’nun 216. maddesi, halkın “sosyal sınıf” farklılığına dayanarak aşağılanmasını suç saymakla, toplumda barışın korunmasını amaçlamaktadır. Ancak, yasa metninde sosyal sınıfın sınırları açık değildir ve bu nedenle uygulamada sosyal sınıfın içeriği yargısal yorumlara bırakılmıştır. Eski TCK döneminde de sosyal sınıf kavramı, ekonomik ve mesleki temellere dayalı gruplar olarak tanımlanmıştır (Eski TCK m.312, Yargıtay Daireler Kurulu Kararı 1973/54).
III. Siyasi Partiler ve Sosyal Sınıf Kapsamı
Siyasi partiler, sosyoekonomik değil, ideolojik ve siyasi aidiyet temelinde örgütlenen heterojen yapılar olup, sosyal sınıfın tanımlayıcı özelliklerini taşımamaktadır. Siyasi partiler; ekonomik çıkarlar, yaşam tarzı, eğitim düzeyi gibi sosyoekonomik kriterlerle değil, ortak siyasi görüş ve amaçlarla bir araya gelmiş bireylerden oluşur.
Bu bağlamda, siyasi parti ve destekçileri, TCK 216’daki sosyal sınıf kavramı kapsamında değerlendirilmemektedir. Dolayısıyla, siyasi parti üyelerine veya destekçilerine yönelik aşağılayıcı ifadeler, bu maddede korunan sosyal sınıfa yönelik saldırı olarak kabul edilmez.
IV. Yargıtay İçtihatları
Yargıtay 8. Ceza Dairesi’nin yakın tarihli kararları bu hukuki yorumu desteklemektedir:
Esas No: 2022/2853, Karar No: 2024/1929 (28.02.2024)
“Siyasi parti ve destekçilerinin sosyal sınıf kategorisine girmediği, bu nedenle TCK 216/2 kapsamında suç unsurlarının oluşmadığı” belirtilmiştir.
Esas No: 2021/17944, Karar No: 2024/434 (17.01.2024)
“Siyasi partilerin ve seçmen kitlesinin, sosyal sınıf olarak kabul edilemeyeceği, bu nedenle siyasi eleştiri kapsamında kalan ifadelerin cezai yaptırıma tabi tutulamayacağı”na karar verilmiştir.
Ayrıca, eski TCK döneminde de Askeri Yargıtay kararlarında sosyal sınıfın ekonomik ve mesleki gruplardan oluştuğu kabul edilmiştir (Daireler Kurulu Kararı 1973/54).
V. Sonuç ve Değerlendirme
Sosyal sınıf kavramı, sosyolojik ve hukuki açıdan ekonomik ve kültürel temellere dayanan istikrarlı sosyal grupları ifade etmektedir. Siyasi partiler ise bu kapsamın dışında kalmakta ve dolayısıyla TCK 216/2 maddesi kapsamında sosyal sınıf olarak kabul edilmemektedir. Bu durum, ifade özgürlüğünün korunması açısından da önem arz etmektedir. Zira siyasi parti ve destekçilerine yönelik eleştirilerin cezai yaptırımla sınırlandırılması demokratik toplum düzenine aykırı sonuçlar doğurabilir.
Bu bağlamda, yargısal içtihatlar da siyasi partilerin sosyal sınıf kapsamında değerlendirilmemesi gerektiği yönündedir. Böylece, toplumsal barışın korunması ile demokratik hukuk devletinde siyasi eleştiri özgürlüğü arasında dengeli bir yaklaşım benimsenmektedir.
Kenan ARSLANBOĞAN
Kaynakça
Yargıtay 8. Ceza Dairesi Kararları, 2024
https://www.hukukihaber.net/yargitay-8-ceza-dairesinin-20222853-e-20241929-k-sayili-karari
https://www.hukukihaber.net/yargitay-8-ceza-dairesinin-202117944-e-2024434-k-sayili-karari
Weber, Max. Economy and Society, 2005
Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, Murat İnce
Anayasa Mahkemesi Kararları