“Kendini-nefsini tutamayan bir kişide dürtüler, bir kişiyi amaçlarının tersine yöneltir. Akıllı görüşlerin yanı sıra, karşıt anlamda ve etkide mantık dışı görüşler de vardır.”

Aristo       

“Günahlarımı hatırladıkça yüreğimin ateşinden anlım terler.”

Ömer Hayyam

“İnsan, hiç yüzünü görmediği lafının edildiği ve  yalnız Çinin ta öbür ucunda oturduğunu bildiği bir Çinli bilginin zengin varisi olabilmesi için, bu bilgini öldürmek üzere, sadece bir düğmeye basıvermek yeterli gelseydi, acaba içimizden hangimiz bu düğmeye basmazdı?...”

Rouseau                                                                                          

 

Giriş

Davranışları artırmak için olumlu ve olumsuz pekiştirmeler kullanılırken, ceza, istenmeyen davranışları azaltmaya veya ortadan kaldırmaya odaklanır. Ceza genellikle ve yanlışlıkla olumsuz pekiştirme ile karıştırılmaktadır. Pekiştirme, bir davranışın meydana gelme olasılığını artırırken, ceza, bir davranışın meydana gelme olasılığını azaltır. Bu bağlamda temel soru, hepimiz, neden psikopat veya suçlu gibi davranıp, davranışımızın sonuçlarını göz önüne almaksızın her istediğimizi, istediğimiz zaman sağlaya- mıyoruz? Genellikle, bu soruya verilen yanıt, nöbet bekleyen polis/jandarma ile hâkimin, kişilerin istemlerine gem vurarak toplumda düzeni koruduğu yolundadır. Bu gem işlevinin ceza kanunlarında yazılı cezalarla vurgulanarak suçların önlenmesinden geleneksel bir şekilde söz edilmektedir. Halihazırda, herhangi bir cezanın potansiyel suçlu üzerindeki önleyici etkisini bilimsel bir biçimde ölçmeyi sağlayabilecek bir yöntem mevcut değildir. Cezaların önleyici işlevi de her zaman kendisinden bekleneni vermemektedir. Etnik, kültürel ve belki de ekonomik türde bir çok etmen suçların örneğin adam öldürme suçunun işlenmesinde etkili olabilmektedir. Ne var ki, bu etmenlerden birini toplumda tecrit ederek, adam öldürme suçunun işlenmesinde veya bu suça engel olunmasındaki etki ve rolünü ölçmek olanaklı değildir. Ülkede işlenen (2022 yılı) seçilmiş bazı suçlara ilişkin verilerin sergilediği  tablo şöyledir:

        Suç Türü                                       TCK Md.   Suç Sayısı

Malvarlığına karşı suçlar                    (141-169)     553 554

Vücut dokunulmazlığına karşı suçlar ( 86-93 )       625 611

Hürriyete karşı suçlar                          (106-124)     396 275

Cinsel dokunulmazlığa karşı suçlar    (102-105)       48 301

Kamu düzeni ve güvenliği açısından ölçümlenmesi yapılacak bir parametre de, Türkiye'de işlenen suçların faturasıdır. Bu saptama, suçluluk faaliyetinin ülkedeki etki derecesini değerlendirmede önemlidir. İşte ceza adaleti sistemi (kolluk, savcılık, ceza mahkemeleri ile ceza infaz kurumları) harcamaları; alarm ve güvenlik sistemleri ile özel koruma; çalınan malların değeri; terör kurbanları yakınlarının maruz kaldığı yoksunluklar, şiddet suçları mağdurlarının tedavi harcaması; sönen hayatların ekonomik faturası; suç oranı yüksek semtlerin/bölgelerin boşaltılması, iş yerlerinin kapanması ve işçi çıkartılmasının tahmini faturası toplamının, milli savunma harcamalarından büyük olacağına kimsenin kuşkusu olmamalıdır. Bu saptama sayılan öğelere özgü her suç için saptanan ortalama değerin tahmin edilen suç sayısı ile çarpılması ile elde edilebilir. Bu bağlamda, suç olgusu bir numaralı ekonomik sorun olma istidadındır.1

Ceza korkusu herkesi aynı derecede etkilememektedir. Kuşkusuz, bazı suçlar diğerleri kadar frenlenir veya kontrol edilir nitelikte görülmezler. Nitekim, şahsa karşı işlenen suçlar hissi unsuru içerdiğinden mantıki cezalarla bu tür suçların önlenmesi pek kolay olmaz; zira, bu suçları işleyen kişiler, zararlı ve tahripkar fiillerin sonuçlarını düşünemezler. Bu nedenle de, cezaların önleyici etkisi, kişilerin bulunduğu sosyal sınıf, yaş, yaşam biçimi, tecrübe, zeka/duygusal zeka, töre, eğitim ve diğer etmenlere bağlı olarak değişmektedir.

Hırsızlık suçu faillerine, geriye dönük risk konusundaki düşünceleri sorulunca, failler olayların % 22’sinde yakalanacağını hiç düşünmediğini, % 78’inde ise cezayı hiç hesaplamadığı anlaşılmıştır. Yapılan araştırmalar göstermiştir ki, suçların önlenmesinde önemli olan hususlar arasında ceza korkusundan çok kişilerin kayıtlar çerçevesi içinde doğru yolda davranış adet ve itiyadını benimsemesi gelmektedir. Bu doğrultuda, suçluluk, sosyalleşme süreci sonucu kişide kuvvet kazanan ceza görme ihtimal ve umudu ile ters orantılı; düş kırıklığı (frustration) ile doğru orantılıdır. Diğer bir anlatımla, suçluluk bu iki öğe arasındaki farklılığın işlevi olarak belirmektedir: Ceza görme ihtimali ve umudu düşük, düş kırıklığı da düşük ise suçluluk görülmez. Aynı şekilde, yüksek derecedeki düş kırıklığı karşısında ceza görme ihtimal ve derecesi yüksek olduğunda suç yine işlenmez. Fakat ceza görme aşağıya ve frustration derecesi yukarıya yöneldiğinde aradaki farkın büyüklük derecesi karşısında suçluluk doğabilir.

Din adamlarına göre de, herkesin suç işlememesi, ceza korkusuyla olmayıp, vicdanlarının onları bu yolda davranmaktan men etmesi nedeniyle açıklanabilir. Fakat bu ifade, vicdanın orijin ve tabiatı hakkında bilimsel bir temel göstermekten uzaktır. Bunun yanıtını ise belki de Nobel ödül sahibi Rus fizyolog Ivan Pavlov (1849-1936) kökenli "şartlı refleks"de bulmak mümkündür ((köpeğin zil sesi ve diline et tozu konulması; tekrarı ile bir süre sonra zil sesi ile salya gelmesi olgusunda salyanın gelişi gayri iradi bir oluşum olarak belirmektedir)-tepkiler öğrenilebilir.

Akıl Hastalığı ve Suç

Suç ve akıl hastalığı doğası gereği bağlantılıdır. Akıl hastalığı, genellikle suçlu veya anormal davranışlara yol açan uyumsuz davranış kalıplarına neden olma eğilimindeki muhakeme, algılama ve işleyişte eksikliklerle kendini gösterir.

Akıl sağlığı, suç ve şiddet arasındaki bağlantıyı araştıran araştırmalar, genellikle cezaevi hükümlüleri ve psikiyatri hastaları gibi şiddet ve suç davranışları açısından yüksek risk altında olan topluluklara dayanır. Bu seçim önyargısının bir sonucu olarak, akıl sağlığı ile suçlu ve şiddet içeren davranış arasındaki ilişki önemli ölçüde abartılmakta ve akıl sağlığının yanlış bir şekilde şiddet ve suç davranışlarıyla bağlantılı olduğu ileri sürülmektedir. Gerçekçi bir çalışma, daha temsili toplum temelli bir örneklemde, ruh sağlığı ile şiddet ve suç arasındaki ilişkiyi incelemelidir. Bu türden yapılan bir çalışmada ruh sağlığı tanısı olan bireyler ile olmayanlar arasında şiddet ve suça bulaşma açısından istatistiksel olarak anlamlı bir fark olmadığını ortaya konmuştur. Ayrıca, çalışma, belirli akıl hastalıkları ve belirli suçlar arasında istatistiksel olarak önemli bir ilişki bulunmadığını da göstermiştir. Bulgular, bazı hastalıklarının şiddet suçu işlemeye ve karışmaya güçlü bir şekilde katkıda bulunmadığını göstermektedir. 

Medya, halk için akıl hastalıkları hakkında önemli bir bilgi kaynağıdır ve araştırmalar, medyanın kamuoyunun ruh sağlığı konusundaki tutumlarını ve algılarını etkileyebileceğini göstermektedir. Ancak, psikoz ve şizofreni gibi karmaşık akıl hastalıkları söz konusu olduğunda, medya kapsamı olumsuz yönleri vurgulama eğilimindedir ve genellikle şiddet, öngörülemezlik ve başkalarına  yönelik tehlike tasvirlerine odaklanmayı seçmektedir. Bu tasvirler, şiddet olaylarının meydana geldiği gerçek oran hakkında abartılı bir izlenim verebilir. Gerçekte, bu tür olaylar enderdir ve genellikle başka faktörlerce daha iyi açıklanır. Gerçekte, akıl hastası insanlar, orantısız bir şekilde şiddet içeren suçların mağduru olmaktadır.  Akıl hastalığı olan kişilere yardım etmenin suç azaltıcı en büyük yararı, akıl hastalarına karşı işlenen suçların azaltılması olacaktır.

Akıl hastası kişi işlediği bir suç nedeniyle ceza mahkemesine düştüğünde, bunun bir başarısızlık örneği olduğu kanısındayım. Akıl hastası olan bir kişi sağlık sistemince trete edilmeli idi.  İşte olay ceza adalet sistemine(CAS) intikal ettiğinde,   bu durum sağlık sistemince gerekli bakım ve yardımın yapılmadığına işaret etmekte; sonuçta toplum trajik olaylara  tanık olmaktadır.

Bazı psikiyatrik durumlar, bir kişinin suç işleme riskini artırmaktadır. Araştırmalar, akıl hastası olanların yeterli tedavi görmedikleri,  aktif olarak sanrılar yaşadıkları veya uzun süre devam eden paranoyaları olduğunda şiddete daha yatkın olabileceklerini düşündürmektedir. Bu tür hastalar genellikle “emir halüsinasyonları” gibi psikiyatrik hastalıkların etkisi altındadırlar. Diğer komorbiditeler arasında uyuşturucu madde kullanım bozukluğu, işsizlik, evsizlik ve bilişsel bozukluk gibi akıl hastalığının ikincil etkileri gibi durumlar yer almakta ve şiddet içeren bir suç işleme riskini artırmaktadır. Akıl hastalığı olan bireyler arasında suç ve şiddet için en önemli ve bağımsız risk faktörü ise uzun süreli madde kullanım bozukluğudur. Çalışmalar, akıl hastalığı olan bireylerce işlenen şiddet içerikli suçlardaki artışın tamamen alkol ve/veya uyuşturucu kullanım öyküsü ile açıklanabileceğini göstermektedir.

Psikiyatri hastalarının tehlikeli bireyler olarak algılanması, genellikle suçluların medyada "çılgın"/”tehlikeli” bireyler olarak tasvir edilmesinden kaynaklanmaktadır. Ne var ki, büyük bir veri kitlesi aksini göstermektedir. Öte yandan, akıl hastalığı olan kişilerin şiddet içeren bir suçun kurbanı olma olasılığı fail olmasından daha fazladır.

Bu ön bilgiler sonrası ülkede sorun olan ve işlenen suçların önemli bir kısmını oluşturan suçlulardaki psikopatlaşma olgusu irdelendiğinde oldukça çarpıcı örneklere  tanık olunmaktadır:

- Ö. Ardunç, samuray kılıcıyla tanımadığı Başak Cengiz'i öldürmüştü. Akli dengesinin yerinde olmadığı iddia edilen katil zanlısının evinde esrarengiz notlar bulundu.

- 2019'da Ceren Özdemir de hiç tanımadığı psikopat bir katil tarafından öldürüldü. Ve katil zanlısı (10 Kasım 2021) ifadesinde "O gün insan avına çıkmıştım. Canım bir insan öldürmek istiyordu. Ve o an Ceren Özdemir'e denk geldim. Takip ettim ve daha sonra da onu öldürdüm" demişti. Burada psikopatik bir tavır gözleniyor. Zanlı gözaltına alındı, ifade işlemleri devam ederken polis ekipleri katil zanlısının evinde arama yaptı. Evinin dağınık olduğu, bütün duvarlara yazılar yazılmış: "Tuzak kur" demiş, "2023 savaş" demiş, Haziran, Nisan, Mayıs aylarına dikkat çekmiş. O aylarda bir eylem planlıyordu muhtemelen. Ve "Spor yap" demiş. "Karnına bıçak sapla" demiş. “İzlediğim filmlerden etkilendim”, ve "saldıran, tartışan insanları öldür" demiş. Bunu duvarına yazmış. Garip bir katil profili var ortada. İlk ifadesinde, polis ekipleri “Sen bu cinayeti neden işledin?” diye sorduğunda, "İzlediğim filmlerden etkilendim" diyor. Gerçekten de güvenlik kamera görüntülerinde katil tam bir samuray gibi giyinmeye çalışmış. Kapüşonlu kıyafet, elinde samuray kılıcı... Olayı göre bir site sakini "Ben karşıda oturuyorum. Arabalarla ilgili bir konu var zannettim. Sokakta elindeki kılıçla kadına saldırmış. Burada katletmiş. Daha sonra polis, ambulans geldi. Kadıncağız kanlar içinde yerde yatıyordu. Geldiler, götürdüler" diye konuştu.

- Kocaeli Gebze ilçesi’nde öldürülen Pippa Bacca adıyla tanınan İtalyan sanatçının  katili Murat Karataş bir psikopat, iki çocuk babası eşinden ayrı yaşayan-sabıkası oldukça kabarık/hakkında poliste çokça şikayet kaydı olan  ve çevresinde de ‘psikopat’ olarak bilinen(sık sık olay çıkaran saldırgan bir kişi olarak tanınan) bir suçlu idi.

- Saldırgan bir psikopatın davranışına bakıldığında görülen tablo şöyle idi:   Bir marketten bıçak alıp  insan avına çıktım. Çeşitli şahısları takip ederek, bıçak ve tornavida ile öldürmeyi düşündüm. Ancak son anda başkaları karşıma çıkınca gerçekleştiremedim. Olay sabahı, «Kimi öldürebilirim» diye insan takibine başladım. Şimdi bu suçlunun yaşamına bakıldığında 1987- üç yaşındayken çocuk yuvasına, 18 yaşına kadar çeşitli yuva ve yurtlarda kaldığı; en son kaldığı Yurt’tan da kitap  çalarak ayrılmış; 2002 yılında Ordu’ya gelmiş; hırsızlık mesleğini edinmiş; 2005’te Bally kullanmaya başlamış; Haziran 2015 Askeri Hastane Psikiyatri Kliniği raporuna göre,  ileri derecede anti sosyal kişilik; saldırgan; suça meyilli; güven vermeyen; otoriteye karşı sorunları olan; davranışlarına sınır koyamayan bir karakter. Tesadüfen tanıdığı 12 yaşındaki bir erkek çocuğu karın bölgesinden bıçaklayarak öldürmeye tam teşebbüsten sabıkalı; 2006: Adli Tıp 4.İhtisas Kurulu, “….anti sosyal kişilik bozukluğu” saptamış; 2018’de  açık cezaevine ayrılmış iken Rize kapalı cezaevinden firar etmiş; yakalanmış; bu tabloyu sergilen kişi kapalı rejimden açık cezaevi rejimine  ayrılmış ve oradan da firar etmiş; 4/12/2019 günü Ceren kızımızı öldürmüş; ve “cezaevinden çıkarsam yine insan öldürmeyi düşünüyorum” diyor. 

- 18 yaşından küçük olan kız arkadaşını kaçırmaktan tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılan İ.Çakmak iki ay askerlik yaptıktan sonra psikolojik sorunu nedeniyle çürük raporu almış; en son evine zorla girerek tecavüz girişiminde bulunduğu öğretmenin direnmesi üzerine eşarpla boğarak öldürmüş(2012).

- Necati A.'nın ilk eşi Emine A.'yı 1983 yılında bıçaklayarak, ikinci eşi Fatma A.'yı da 2003 yılında ütüyle öldürdüğü; Necati A.'nın ayrıca sosyal medya hesabından sürekli sekreter ilanı verdiği ve iki yıl gibi kısa bir sürede evine 20'ye yakın kadın aldığı ve hepsinin gördükleri şiddetten kaçtığı öğrenildi. En son bir aylık eşini de öldüren şahsın iki yıl önce Covid-19 tedbirleri nedeniyle şartlı tahliye edildiği saptanmıştır-işlenen üç cinayet.  

- Enver Yıldız: Cezaevinden kısa süre önce tahliye olan 17 suçtan sabıkalı, para için doktoru öldüren, bir polisi kafasından vuran Enver Yıldız (30), “Param kalmadığı için cinayetleri para için işledim. Hap aldığım için ne yaptığımı bilmiyordum.” dedi. Sorgusu sırasında, “Beni öldürün, siz beni öldürmezsiniz ben cezaevinde kendimi öldüreceğim” diyerek sinir krizi geçirdiği öğrenildi. 2 Ocak 2020 gecesi nezarethanede bacağındaki alçının bağları ve atletiyle intihara teşebbüs eden Enver Yıldız bir haftadır tek kaldığı cezaevi hücresinde kendini eşofmanın bağcıyla tavana asarak intihar etti.

- 17 yaşında iken arazi anlaşmazlığı nedeniyle iki kardeşi öldüren R.M. tahliye sonrası ailesinin yüz vermemesi sonucu düştüğü bunalımla para karşılığı üç kişiyi öldürmüş; ilk cinayetten sonra tahliye olduğunda sudan çıkmış balık gibi hisseden yedi kişinin katili A.A. da kimse kendisine el uzatmadığı için cinayetlerine devam etmiş; bir kere katil damgası yemiştim, ha 99, ha 100 ne fark eder ki? demişti. 

Psikopatinin öncelikle psikolojik bir fenomen olduğu kadar kriminoloji için önemli sonuçları olduğu bilinmektedir. En ciddi suçların, erken yaşta suç işlemenin, suç kariyerinin uzunluğunun, suçlarda karanlık sayı (dark figure) ve tekerrürü de içermek üzere fazlaca suç işlemenin özünde psikopati ile bağlantılı olduğu bilinmektedir. Psikopatlar, başta şiddet içerikli suçlar olmak üzere her türlü suça karışırlar. Bunlar sosyal avcılardır.

Cezaevi, psikopatların çoğunun ikinci adresidir. Ancak bazı psikopatlar vardır ki zekaları (!) sayesinde cezaevine hiç uğramazlar. Munafıkun Süresi, 4. Ayeti “Kalıpları hoşuna giden, konuştuklarında dinlenen ve fakat sanki duvara dayanmış kütükler gibidir.” Psikopatın bundan tutarlı bir tanımı olabilir mi? (Bkz. The Hare Psychopathy Checklist-Revised-PCL-R: Kişi 40 üzerinden 30 puan aldığında psikopat olarak etiketlenmektedir.)

Bu tür kişiler, topluma aykırı düşünce ve eylemlerini alışkanlık haline getirmişlerdir. Deneyimlerden ders almasını bilmezler, asla kaygı duymazlar; yani, bunların duygu tellerinde bozukluk vardır.  Duygu körlüğü içinde olan psikopatlar, nabızları düşük-amigdale’leri  aktive olmuyor.

Psikopat suçlu, cinsel veya saldırganca dürtülerini sınırsızca tatmin eden veya geçmişteki hatalardan /cezadan ders alamayan suçludur.  Bu bozukluk içindekiler, anti-sosyal davranışlarla tatmin olmakta ve eylemlerinden hiç nedamet duymamaktadırlar.

Şimdi resmin duygusal boyutunu irdeleyelim. Duygular  dışardan değil, içimizden geldiğinden onları kontrol edebiliriz, düzenleyebiliriz. Descartes’in dediği gibi “Düşünüyorum, o halde varım.” yerine “Hissediyorum, o halde varım”.  Her duygunun üç bileşeni vardır: 

- Mutluluk, keder, kızgınlık ve diğerlerinin öznel deneyimi;

- Otomatik sinir sistemini içeren fizyolojik değişimler; ve

- Gülme, ağlama, korkma, kaçma, donup kalma gibi ilişkisel davranışlar.

Nihai analizde, bizler duygularımız ve onlarla nasıl baş edebildiğimizden ibaretiz. Nitekim, duygu tüm işlevsel akıl hastalıklarında belirgindir: Şizofrenlerde duygusal değişim; nevrozlarda duyguya dayalı olmak; psikopatlarda duygu eksikliği söz konusudur. Özetle, davranış bozukluğunun temelinde duygusal sorunlar yatmaktadır.

Düşünce ve duygu bozukluklarına (insanity=psikoz) bakıldığında,  büyük ölçüde realite ile kopukluk; insanity,  sorumsuzluğun yegane nedeni değildir. Nevrozlar/ psikonevrozlar, realiteden kaçış yerine realitenin acımasızlığı ile baş edebilme yöntemini yeğlerler: Histeri, nevrasteni, kaygı(anxiety), fobi, takıntı bu türdendir. Özetle halüsinasyon olmayıp; sıkça takıntılara (obsession’lar), irade ve karakter bozukluklarına tanık olunmaktadır.

Bu bağlamda devamlı dava açarak adliyeyi meşgul eden, haksızlıkları ve adaletsizleri dramatize etmek yolunu seçen dava/hak arama psikozuna saplananlara da tanık olunmaktadır. Karakter bozukluğu ise, alkolikler/bazı cinsel psikopatlarda görülmektedir.

Yukarda değindiğimiz psikopat olan suçlulara ayrıntılı olarak bakıldığında ortaya çıkan tablo aşağıda sergilenmiştir2.

Psikopat, ne söylediği veya ne düşündüğü ile değil; ne yaptığı ile psikopat olan kişidir. Bir psikopatın beyninde her adımını meşrulaştırmaya yarayan akılcı bir avukat dışında hiç bir şey yoktur. Bu kişiler dürtülerin güçlü oluşundan ziyade iç kontrolleri/frenleri zayıf olan kişilerdir. Bunlar eylemlerinin yanlış olduğunu bilmektedir ve empati yoksunudurlar. Gözetim altındaki psikopatların suç işlememesi kendilerini “dayanılmaz dürtünün” esiri olmadıklarına işaret etmektedir. Bir psikopatın sosyal açıdan tahripkar düşmanlığı ekseriya değersizlik duygularının üstesinden gelmek için başvurulan bilinçsiz vasıtalardır. Kişide başkalarının akli durumlarını (düşünce, arzu, umut ve duygularını) algılama kapasitesinde bir eksiklik olmak yerine empati veya suçluluk hissine ilişkin duygusal mekanizmasında eksiklik vardır. Deneyimledikleri tek “empati” türü faydacılıktır. Toplum içinde kendilerini kamufle etmek için “empati kurarlar” ve böylece fark edilmezler. Psikopatlar insanları satranç tahtasındaki parçalar gibi görürler. Onları kendi amaçlarına ulaşmak için istedikleri gibi ve istedikleri zaman hareket ettirebilirler. Özetle, psikopatik özelliklere sahip kişiler, mutlaka psikopatik davranışlarda bulunmazlar. Yalnızca psikopatik özelliklere sahip ve aynı zamanda antisosyal davranışlar sergileyen kişiler psikopat olarak risk oluşturmaktadırlar.

Aşağıdaki değişkenlerden en az üçü veya daha fazlasına sahip kişinin psikopat olduğu yargısına varılabilir:

- Suç işleyen,

- Yalan söyleyen,

- Dürtüsellik,

- Kavga çıkaran,

- Dikkatsiz,

- Sorumsuz, ve

- Pişmanlık duymayan.

Bu kişilik yapısındaki insanlar istediklerine kestirme yoldan hızla ulaşmak isterler ve engellenmeye dayanamazlar. Sabırsız olan bu kişiler ani öfke patlamaları da gösterebilirler. Dürtüleri üzerindeki denetimleri çok azdır. Bu nedenlerle, en ufak bir yarar gördüklerinde, kötülüğe kolayca yönlendiri- lebilirler. Olayları hep kendi istediği biçimde çarptırmak  isteyen bu kişiler, bir şeyler yanlış gittiğinde kabahati kendilerinde aramak yerine dışarıya yansıtırlar. Çete oluşumlarına bakıldığında da, daha güçlü bir psikopatın liderliğinde kendisinden daha güçsüz psikopatların toplandığı görülmektedir.

Bu noktada, nevrotik suçlularla psikopat suçlular arasında bir ayrımı yapmak gerekli görülmüştür. Bu ayrıma göre, nevrotik kişiler, psikopatlar gibi neşeli ve sahte bir karaktere sahip olmayıp, devamlı olarak suçluluk psikolojisi içinde yaşadıkları; psikopatların ise hemen hemen herkese gülümsemelerine rağmen samimi olmadıkları; ansiklopedik bilgileri geniş ise de, bir konu üzerine derinliğine tartışma yapamadıkları gözlenmiştir. Ayrıca bu kişiler karakterleri zayıf olan, utanma, suçluluk ve pişmanlık duymayan, başkasına empatisi (eş duyuşu) olmayan ve ender intihar eden kişilerdir. Özetle bunlar,  yoğun ölçüde ben merkezli, pişmanlık/suçluluk duygusu olmayan kişilerdir. Bunlar, mağdurlar(ve hepimizi) kendi zevkleri için nesneler veya oyuncaklar olarak görmektedir. Bu tür insanların toplumdaki oranı açısından erkeklerin % 3’ü, kadınlarda ise % 1’den azının bu grupta yer aldığı belirtilmektedir. Suçlular arasında psikopat olanların oranı ise % 75-80 gibi yüksek bir orana çıkmaktadır. Orantısal olarak mükerrir suçlularda bu hastalığın yoğun biçimde görüldüğüne tanık olunmaktadır.

Psikopat kişilerde suça eğilim testinin ana hatları şöyledir: 1- Yapay sevimlilik gösterisi, 2- Kendine haddinden fazla önem verme, 3- Heyecan ihtiyacı/kısa sürede can sıkılması, 4- Patolojik yalan söyleme, 5- Kışkırtıcı kurnazlık, 6- Acımasızlık ve suçluluk duymama, 7- İçi boşluk etkisi, 8- Empati yokluğu, 9- Parazit yaşam, 10- Kontrolsüz davranışlar, 11- Ayırım gözetmeyen cinsellik, 12- Erken davranış bozuklukları, 13- Gerçekçi olmayan uzun vadeli hedefler, 14- Düşünmeden hareket etme, 15- Sorumsuzluk, 16- Kendi hatalarını kabul etmeme, 17- Çok sayıda kısa süreli evlilik ilişkisi, 18- Çocukken suç işlemiş olmak, 19- Koşullu  salıvermenin geri alınması, ve 20- Çok yönlü suç işleme yeteneği.

Yinelersek, psikopat, duygusal bakımdan gelişmemiş bir kişidir. Kendisi, topluma aykırı olan fiillerinin manasını anlamakla beraber, tamamen hislerinin komutası altındadır ve sorumluluk hissi duymadan hareket eder-moral insanity. Psikopatlık, genellikle genç yaşta başlar ve kişi duygusal bakımdan olgunlaşıncaya kadar topluma zararlı olan fiillerine devam eder. Bu kişiler, topluma aykırı düşünce ve eylemlerini (antisocial personality) alışkanlık haline getirmişlerdir. Deneyimlerden ders almasını bilmezler, asla kaygı duymazlar; yani bunların duygu tellerinde bozukluk vardır.

Psikopatlar doğuştan kör olan bir insanın görme duygusundan yoksun olması gibi merhamet duygusundan yoksundurlar. Psikopatlar aldatma ustalarıdır; kendileri aldatma ustaları olarak, imajlarını özenle yaratmakta ve korumaktadırlar. Diğer bir yönden, psikopat "hiç bir neden olmaksızın isyan eden bir kişi", programsız bir ihtilalcidir. İsyanın yegane nedeni kişisel çıkar sağlamak olup; başkaları için iyilik yapmağa hissen muktedir değildir. Psikopat, Maslow’un saikler iyerarşisinde aşağı seviyesindeki ihtiyaçlara, maddi şeylere odaklanmıştır.

Toplumsal açıdan bakıldığında, kişi toplumda kendisini defalarca aşağılanmış, statüsünü kaybeden biri olarak  gördüğünde, önceden hiçbir zaman elde edemeyeceği sosyal statü seviyesine yol açar. Herkesten öç almaya, ölümüne  olsa bile her bedenden intikamını alacağı korkunç bir şiddet eylemiyle başarıya ulaşmaya çalışır- etrafa saldırı.   Psikopatlar, tipik olarak erkektirler. Kolayca sıkılmakta ve  uyarı  arayışındadırlar. Narsisist iseler de, her narsisist psikopat değildir. James Bond, mükemmel bir psikopat olarak karşımıza çıkmaktadır. Psikopat, ne söylediği veya ne düşündüğü ile değil; ne yaptığı ile psikopat olan kişidir. Bir psikopatın beyninde her adımını meşrulaştırmaya yarayan akılcı bir avukat dışında hiç bir şeyi yoktur. 

Bir psikopatın dünyasındaki her açıklaması gerçek yaşamda rastlanmayan insanüstü beceriler içermek- tedir. Normal bir insan “Dün gece birisi beni soymaya çalıştığında çevredekiler imdadıma yetişti” derken, psikopat, “Dün gece 8-10 kişi üzerime saldırdı. Tümünü hastanelik ettim. Çevredekiler beni alkışladı” biçiminde bir öykü uydurur.

Tüm bu özellikleri nedeniyle bir psikopatla mantıki olarak tartışılamaz. Tartışmaya girmek yalnızca zaman kaybına neden olacaktır. Bir psikopatın duygusal durumu hızla değişebilse de, düzensiz davranışlarını gizlemek ve başkalarını manipüle etmek için genellikle yüzeysel olarak çekici ve ölçülü bir görünüm sergilerler.

Akıl hastası ve zafiyeti olan suçlular ile karşılaştırıldığında, psikopatlar daha çok “suçluluk” sergilemek- te; hırsızlık ve müessir fiil suçlarını da çokça işlemektedirler. Cezaevlerinin uzun süre konuğu olan psikopat suçlular kurum güvenliği için de sorun oluşturmaktadırlar. Bricout’a(1989) göre, psikopatlar,  % 1’i çok tehlikeli psikopat olarak  cezaevi nüfusunun % 10’ unu oluşturmaktadır. Psikopatların adam öldürme suçu enstrümantaldir.

Çocuk insanın babasıdır deyişi hiç bir yerde suçluluk alanında olduğu kadar anlamlı değildir. Çocuk kişiliğinin  tohumları aile ortamında ebeveynin tutum ve davranışı ile atılmaktadır. Çocuğun hayatındaki ilk üç yıl çok önemli kilometre taşları oluşturmaktadır. Bu tür katillerde zalim ve reddeden baba, hemen hemen  zorunlu bir ön koşul olmaktadır. İşkencenin işkenceyi davet ettiği gibi ret edilme keyfiyeti de basit ihmalin yaptığından daha çok kişiliğin derinlerinde yer eden izler bırakmaktadır. 

Kişiyi psikopat  katil yapan nedenler:

- Genler-Yüksek risk  yaratan gen: MAO,

- Çevre, ve

- Özgür irade.

Sosyal beyin ve duygusal düzenlemenin bir kısmı olan Limbik sistem, sanki psikopatlarda devre dışı kalmış/kapalı gibidir. Limbik sistemde, amigdala denilen küçük bir organ, duyguları  ve özellikle dışardaki bir kişinin yüzündeki korkuyu, dehşeti, üzüntüyü kayıt altına almaktadır. Psikopatlarda esas sorun, korku ve endişe gibi duyguların yayılmasından sorumlu beyin bölgesi olan amigdala’nın çalış- mıyor olmasıdır. Bu nedenle, psikopatlar öteki insanların kendilerini kötü hissetmelerine neden olduklarında kendilerini asla kötü hissetmezler.

Limbik Sistem

Yinelersek, bir psikopatın kafası içinde her adımını meşrulaştırmaya yarayan akılcı bir avukat dışında hiçbir şey yoktur. Psikopatlar şiddet içerikli suçlar işlerler; duyguları onlara asla karşı koymazlar-empati yoksunluğu içindedirler. İnsanlar nesne olarak görülmektedir.

Zekalarının yerinde olması, tahripkar/yıkıcı bozukluğun/rahatsızlığın gizlenmesine olanak vermektedir. Psikopatlar toplumsal açıdan tehlikelidir, çünkü  bunların duygusal beyinleri hasarlıdır.

Aşağıda pratikte kolluk görevlilerine yardımcı olacağına inandığımız ve yukarda irdelediğimiz bilişsel-davranışsal etmenleri içeren psikopatları tanıma kılavuzuna yer verilmiştir. Bu kılavuza göre psikopatlar;

- Zeki ve dayanılmaz ölçüde çekicidirler (karizmatik psikopatlar). Sosyal bir insan izlenimi verirler, ama son derece anti-sosyaldirler. Kendi çıkarları için başkalarını kullanmada usta- laşmışlardır.

- Utanma, suçluluk ve pişmanlık duyguları yoktur. En ağır suçlardan sıyrılmak için kendilerine göre gerekçeleri vardır. Herkesi kolayca kötüleyebilirler. Kendi çıkarları için başkalarına zarar vermekten çekinmezler. Hatalı oldukları kanıtlanmış olsa da, özür dilemezler ve saldırılarına devam ederler.

- Deneyimlerinden ders almasını bilmezler, asla kaygı duymazlar. Duygu tellerinde bozukluk vardır. Psikopat hiçbir şeyi hissetmez.

- İnsanlara hükmetmeye bayılırlar. Bedeli ne olursa olsun her tartışma/kavgada kazanan taraf olmak isterler.

- Aklına estiği gibi amaçsızca hareket eder. Ne yapacağı belirsizdir. Onlara güvenmek imkansız- dır. Bir süre başarılı bir şekilde yaşamını sürdürür. Ama öyle bir an gelir ki, kan  içici bir  vahşiye dönüşürler.

- İçten değildirler. Tek ayakları üzerinde 50 yalanı art arda sıralayıverirler. Yalan söylemek onlar için nefes almak gibidir. Ve son derece de inandırıcı olabilirler. Yalan söylemiş olmak için bile yalan söylerler. Yalanı yakalandığında hiç aldırmadan yeni yalanlar söylemekten çekinmezler. Abartılarında ölçüyü o kadar kaçırır ki, mantık devre dışı kalmaktadır.

- Her şeyi kendi çıkarları/ihtirasları açısından değerlendirirler.

- Sevme ve aşık olma yeteneğinden yoksundurlar. İstediklerini elde etmek için severmiş, empati duyarmış gibi yaparlar. Gerçek yaşamda kimseyi sevmezler-maskelenmiş bir kişilik sergilemesi.

- Derin bir hayal aleminde yaşarlar.

Tüm bu özellikleri nedeniyle bir psikopatla mantıki olarak tartışılamaz. Tartışmaya girmek yalnızca zaman kaybına neden olacaktır.

Psikopatik katiller çok normal, ortalama ailelerden gelebilir ya da gelmeyebilirler. Pek çok psikopat katil, geçmişlerinde istismar ve ihmal vardır. Ek olarak, ebeveynin uyuşturucu madde kullanımı ve psikopat ebeveynlik, psikopat bir çocuk doğurma riskini de artırmaktadır.

Kişilerarası empati eksikliği ve acıma ya da pişmanlık hissetme yetersizliği de psikopatik seri katilleri karakterize eder. İnsan hayatına değer vermezler ve suçlarının sonuçlarını umursamazlar. Kurbanlarıyla etkileşimlerinde duygusuz, kayıtsız ve son derece acımasızdırlar. Seri katiller genellikle empati ve suçluluk duygusundan yoksundurlar ve çoğu zaman egosantrik bireyler haline gelirler; bu özellikler belirli seri katilleri psikopatlar olarak sınıflandırmaktadır. Seri katiller, gerçek psikopat eğilimlerini gizlemek ve normal, hatta çekici görünmek için genellikle bir “akıl sağlığı maskesi” kullanırlar. Kayda değer bir hata yapmaları veya şiddet içeren bir suç işlemeleri dışında, maskelerini çıkarmak oldukça zordur. 

Büyüleyici bir seri katilin en dikkate değer örneği, yukarıda değindiğimiz, A.B.D’li Ted Bundy'dir. Ted Bundy organize bir seri katil olarak sınıflandırılır; cinayetini metodik olarak planladı ve genellikle suçu işlemeden önce birkaç hafta boyunca kurbanını takip etti. Nihai yakalanmasından önce 1974-1978 arasında tahminen otuz cinayet işledi. Ted Bundy gibi seri katillerin organize oldukları ve cinayet işlemeye psikolojik olarak motive oldukları biliniyor, bu da onları bir seferde rastgele öldüren kitle katillerinden ayırmaktadır.

Yukarda sıralanan psikopatik katil örnekleri, infaz sonrası suçluların korunması hizmeti yoksunluğu- nun/amigdale’nin islahına eğilmemenin ne derece kriminojen bir faktör olduğunu göstermesi açısından çarpıcıdırlar.

Sevgi ve şefkatten yoksun, sıkı disiplin ve dayakla yetiştirilen; kendine saygısı gelişmemiş çocukların ilerde superego/irade freninden mahrum olarak ortaya koyacağı vahşet tablosu programsız bir ihtilalci türünde olacaktır. İnsanın kendisi için bir değeri olmadığından “seri katillik” doğal bir sonuç olabilmektedir. Ceren Özdemir’in katili Özgür Ardunç böyle bir tablo sergilemektedir: “Bir marketten bıçak alıp  insan avına çıktım. Çeşitli şahısları takip ederek, bıçak ve tornavida ile öldürmeyi düşündüm. Ancak son anda başkaları karşıma çıkınca gerçekleştiremedim.” Olay sabahı, “Kimi öldürebilirim” diye insan takibine başladım. Ceren Özdemir’in katili Ö. Ardunç’un firar edeceğini cezaevi psikoloğuna açıkça ifade  etmesine ve sekiz disiplin cezasına karşın açık cezaevine alınması  ve firar etmesinde görevlilerin ihmali olmadığına karar verilmiş (!?).4  Ö. Ardunç’un yaşam hikayesine bakıldığında görülen tablo şöyledir:

1987- üç yaşındayken çocuk yuvasına konulmuş, 18 yaşına kadar çeşitli yuva ve yurtlarda kalmış; en son kaldığı Yurt’tan kitap  çalarak ayrılmış; İstanbul’da sevdiği kedilerin başını taşla ezerek; birinin kalbini çıkartmış: 2002 yılında Ordu’ya gelmiş; hırsızlık mesleği haline gelmiş; 2005’te Bally kullanmaya başlamış; Haziran 2015’te Askeri Hastanesi Psikiyatri Kliniği raporuna göre, ileri derecede anti sosyal kişilik; saldırgan; suça meyilli; güven vermiyor; otoriteye karşı sorunları var; davranışlarına sınır koyamıyor.

Tesadüfen tanıdığı 12 yaşındaki bir erkek çocuğunu karın bölgesinden bıçaklayarak öldürmeye tam teşebbüs suçunu işlemiş; 2006’te, Adli Tıp 4.İhtisas Kurulu raporu ile “….anti sosyal kişilik bozukluğu” saptamış; 2018’de  Açık cezaevine ayrılmış iken Rize kapalı cezaevinden firar etmiş; yakalanmış; kapalı rejimden yine açık cezaevi rejimine ayrılmış ve oradan da firar ederek; 4/12/2019 günü Ceren kızımızı öldürmüş; “cezaevinden çıkarsam yine insan öldürmeyi düşündüğünü” cezaevinde iken söylemiş olan bir kişidir.5

Genelde seri katillerin profillerine bakıldığında, pek çok seri cinayet, suçlu açısından tamamen anlam veya motivasyondan yoksun görünüyor. Ancak gerçekte, seri katillerin ihtiyaçlarında ve arzularında, onları başkalarının hayatını söndürmeye sevk eden büyük çeşitlilik vardır. Bazen cinayet eylemi veya süreci onlar için kendi başına bir son olabilir. Çoğu seri katil suçlarını istedikleri için işlerler. Bunun istisnası, ciddi bir akıl hastalığından muzdarip, tutarlı bir nedeni olmayan birkaç seri katil de olabilir. Seri suçlar örneğin seri katillerin yakalanmasındaki önemli faktör de suç işlediklerinde (bıraktıkları not veya mesajla) iletişime geçmeleridir.

Bazı seri katiller psikoz belirtileri sergilerken, diğerlerine şiddetli bipolar bozukluk teşhisi konmaktadır. Ancak, çok az seri katil, “yasal olarak deli” (TCK md. 32-1) ilan edilecek kadar akıl hastası olarak kabul  edilmektedir. Aksine, çoğunluğu psikopati belirtileri sergilemekte; tanı açısından antisosyal kişilik bozukluğu kriterlerini karşılayabilmektedir. Anti-sosyal kişilik bozukluğu, suçla en yüksek korelasyonu olan bozukluktur.6

Geçmişinde  şiddet yoğunlaşmasına tanık olunan psikopat kişilerin mükerrir şiddet suçlusu olma riski oldukça fazladır. Tepkisel saldırganlıktansa araçsal saldırganlığı kullanma olasılığı da yüksektir. Psikopatlar diğer suçlulara göre çok az kişisel sıkıntıya katlanmakta ve davranışlarında çok az yanlış görebilmektedirler.

Psikopat suçlunun  yaşamında tanık olduğu toplumsal tepki, işlediği suçun sosyal, kişisel ve ailevi sonuçları, çekilen hürriyeti bağlayıcı ceza ve sonrasındaki sosyal tecrit gibi ikincil faktörler, onun  anormal kişiliğini daha da anormal yapmaktadır.7 Ülkede işlenen suçların önemli kısmının psiko- patlarca işlendiği göz ardı edilmemelidir.

Tehlikeli suçlulara özgü cezaevi yönetimi, hiyerarşik yapıda bile olsa, rafting üzerinde seyre benzer; her an tetikte olmayı gerektirmektedir. Gözlerin bir anlık kapanması halinde, raftingin tepe taklak olması gibi cezaevinin patlaması kaçınılmazdır.

Genelde tehlikeli suçlular8 için planlanacak rejimde şu üç temel ilke esas alınmalıdır:

1. Personel ile mahpuslar arasında var olan çatışma/düşmanlığın azaltılması;

2. Mahpusların müstakilce davranabilmesine imkan verilmesi;

3. Hiddet, düşmanlık ve hayal kırıklığı duygularının ifade edilmesi ve ihtilafların çözümlenmesine elverişli bir platform sağlanmasıdır.

Cezaevlerinin uzun süre konuğu olan psikopat suçlular kurum güvenliği için de sorun oluşturmak- tadırlar. İşte toplum için sorun olduğu kadar cezaevi içinde ciddi sorun kaynağı olan psikopat suçlular için özel bir infaz rejimi uygulanmalı; maksimum güvenlik rejimine tabi tutulmalı ve şartla salıverilmeleri çok ciddi olarak ele alınmalıdır.    

İnfaz sistemine “standartlaşma” ve “muteberlik” olarak  iki strateji egemen olmalıdır. Standartlaşmanın amacı, aynı kriminojenik risk faktörlerine maruz kalan hükümlülere aynı tretman olanağının tüm yurtta sağlanması; muteberlikte ise, sağlanan infaz rejiminin etkili tretman için teorik ve ampirik temelli ölçütleri karşılamasıdır. Nihai amaç hükümlülere sağlanacak sorunlarla baş edebilme yeteneği ile doğru yola girmelerini sağlamak/mükerrir olmalarını önlemektir.9 Bu doğrultuda aynı derecede etkili infaz sonrası bakım ve rehberlik hizmetleri  de geliştirilmelidir.10

Prof. Dr. Mustafa T. YÜCEL

---------------------

1 M.T. Yücel. Kriminoloji, 2023. Ayrıca bkz. A. Seçkin. “Suç Ekonomisi” politikyol (6/11/2022).

2 Robert D. Hare ve P Babiak. Snakes in Suits: When Psychopaths Go to Work? (Takım Elbise İçindeki Yılanlar: Psikopatlar Ne zaman İşe Giderler?) https:// Beyaz Yakalı Psikopatlar- Beyaz yakalı psikopatların psikopati derecesi daha az. Daha zeki, daha eğitimlilerdir. Klasik psikopat cezaevinde veya diğer psikopatlarla birlikte yaşarken; beyaz yakalı psikopatlar iş yerinde/ siyasette bulunabiliyorlar.

https://Psikopatların özellikleri: Öldürmekten haz duyuyor, kafasına koyduğunu yapıyor ve pişman olmuyorlar. Ayrıca bkz.

H. Demirbaş. Psikopatoloji ve Suç, Nobel, 2019. "Akıllarına gelen her şeyi deneme istekleri yüzünden girdikleri işlerde başarısız oluyorlar" diyerek tanımladığı bu kişiler, güç gösterileriyle de mutlu oluyorlar.

4  H.Öztürk. “5 ay sonra karar: İhmal yokmuş” Hürriyet (27/08/2020), s.3.

5  İ.Saymaz. “Bıçakla İnsan Avına Çıktım” Hürriyet (6/12/2019) s.10; İ.Saymaz. “TSK teşhisi 15 yıl önce koymuş: Bu Raporu hiç mi gören olmadı” Hürriyet (8/12/2019) ss.1,12;  İ.Saymaz. “Pişman değilim zevk duydum” Hürriyet (14/12/2019), s.5.

Ardunç tarafından 3 Aralık 2019’da öldürülen Ceren Özdemir’in ailesi olayda ihmali bulunduğu gerekçesiyle kamu görevlileri hakkında suç duyurusunda bulunmuştu.

Özdemir ailesinin avukatı, Ordu Baro Başkanı Haluk Murat Poyraz’ın suç duyurusunda, Arduç’un altı hücre cezası, iki etkinlik yasağı olmak üzere sekiz disiplin dosyasına rağmen açık cezaevine nakledildiği ve firar edeceğini cezaevi psikoloğuyla görüşmesinde açıkça ifade etmesine rağmen önlem alınmadığını belirterek, cezaevi, adliye ve kolluk görevlilerinin görev/hizmet kusurlarının tespit edilmesi ve haklarında dava açılmasını istemişti.

Ordu ve Rize Kalkandere savcılıkları kamu görevlileriyle ilgili ayrı ayrı soruşturma yürüterek, olaya etki edecek düzeyde ihmal ve kusur bulunmadığı değerlendirmesiyle takipsizlik kararı vermiş ve kamu davası açılmasına gerek olmadığını bildirmişti.

Özdemir ailesi itirazlarının da reddedilmesi sonrası Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) bireysel başvuru yaparak, kamu görevlileri hakkında verilen takipsizlik ve kamu davası açılmasına yer olmadığı AYM’nin ele aldığı dosya kapsamında Adalet Bakanlığı’ndan Ordu Açık Ceza İnfaz Kurumu’yla ilgili rapor istendi.

Ceza ve Tevfik Evleri Genel Müdürlüğü’nün bu kapsamda hazırladığı rapora göre, açık cezaevinde ortalama 350-360 hükümlü barındırıldığı, vardiyalarda bir infaz ve koruma baş memuru ile dört infaz ve koruma memurunun görev yaptığı, izin veya dış görev olması halinde nöbetçi personel sayısının daha da aşağıya düştüğü belirtildi. Raporda Ordu Açık Ceza İnfaz Kurumu’ndan 2015 yılında 13, 2016 yılında 19, 2017 yılında 28, 2018 yılında 22, 2019 yılında ise 44 hükümlünün duvardan atlayarak firar ettiği bildirildi. ‘Personele ihtiyaç var’

Sanık Özgür Arduç’un firar ettiği 30 Kasım 2019’daki vardiya nöbetinde bir infaz ve koruma memurunun da senelik izinde olması nedeniyle dört kişinin görevde olduğunun anlaşıldığı belirtilen raporda, özellikle açık ceza infaz kurumunda personele ihtiyaç duyulduğu, vardiyalarda 355 hükümlüye beş personel düştüğü belirtildi. Raporda personelin yaşlı olmasının da güvenlik zafiyeti yarattığı belirtildi

6 https:// Psikopatlık Konusunda Dünyadan Bir Eksiğimiz Olmadığını Gösteren 18 Yerli Seri Katil

7 Ayrıca bkz. K.Dutton. Olağan Psikopatlar (The Wisdom of Psychopaths) Çev. C.Duran, domingo, 12. Baskı, 2018.

8 İnfaz Tüzüğü Madde 76-(1) Suçun nitelik ve işleniş şekline göre, toplum için ciddi bir tehlike oluşturan veya kurumun güvenlik ve düzenini ihlal edebileceği konusunda delil veya ciddi emareler olan hükümlüler tehlikeli hükümlü sayılır(TC Resmi Gazete 6/04/ 2006). Bu kavramın gereği yapılmadığı için vuku bulan trajediler için bkz. “İzinli Çıkış Cinayetleri” Hürriyet (5/12/2019), s.12; 38 yılda üç kadını öldüren için bkz. “Bana da zarar verir diye korktum” Hürriyet (28/03/2023, s.3.

Avrupa  Konseyi Bakanlar Komitesinin üye devletlere Tehlikeli Suçluların Muhafaza ve Tretmanı’na ilişkin CM/Rec(2014)3  sayılı tavsiye kararına göre, “Tehlikeli bir suçlu, şahsa karşı çok ciddi cinsel bir suç veya çok ciddi şiddet suçu işlemekten hükümlü olan ve yeniden şahsa karşı çok ciddi cinsel bir suç veya çok ciddi şiddet suçu işleme olasılığı yüksek olan  kişidir.” Ayrıca bkz. Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin 2/03/2016 tarihli “Cezaevi ve denetimli serbesti hizmetlerinde radikalleşme ve ekstrem şiddete yönelik hükümlüler için rehber ilkeler” tavsiye kararı: 

c. En son çare olarak hapis

6. Hapse en son çare olarak başvurulması ilkesini etkili uygulamak üzere suçluları toplumda tutmak ve suçtan uzak bir yaşam geleceği geliştirmek üzere, mümkün olduğunda, kişiye özgü yaptırım ve tedbir çeşitleri uygulanacaktır.

7. Genç suçlular radikalleşmeye en elverişli olabilir. Hapsin olumsuz etkilerinden kaçınmak için ilk önce toplumsal yaptırımlar ve tedbirler düşünülmelidir. Bu suçluları  tretmanında ek çabalar ve kaynaklar söz konusu olmalıdır.  Ayrıca bkz. UNODC. Handbook on the Management of Hight Risk Offenders, New York, 2016. Ayrıca bkz. Jorg-Martin Jehle  ve diğerleri.  “Dealing with Dangerous Offenders in Europe. A Comparative Study of provisions… “ Criminal Law Forum (2021) 32:181–245: Dört farklı tehlikelilik biçimi: Ağır bir akıl hastalığından kaynaklanan tehlike, ciddi kişilik bozukluklarından kaynaklanan tehlike, alkol/uyuşturucu bağımlılığından kaynaklanan veya suçu tekrarlamaktan kaynaklanan tehlike. İngiltere’de tehlikeli suçlulara özgü ceza siyaseti eleştirisi için bkz. C.Rose. “RIP the IPP: A Look Back at the Senence of Imprisonment for Public Protection” The Journal of Criminal Law 76, 2012, ss.303-313. Suçlu zihinlere psikolojik bir yaklaşım  sergilemek üzere cezaevlerindeki tretman personel yanında  özellikle infaz hâkimlerinin     Suçlu Davranışı Psikolojisi, Suç, Toplum ve Psikopa- toloji konularında özel kurslardan geçmesi ön görülmelidir. 

9 Ayrıca Bkz. E.Zamble ve V.L. Quinsey. The Criminal Recidivism Process. Cambridge, M.A.:Cambridge University Press, 1997; M.T. Yücel. Kriminoloji, 2023; M.T. Yücel. Adalet Psikolojisi, 2023. Yüksek risk grubundaki suçluyu düşük risk grubundaki suçlulardan ayırmak için ayrıca bkz. LSI-R:SV: LSI-R:SV değerlendirmesi, suçlu niteliklerine ve suçlu durumlarına ilişkin nicel bir ankettir. Hükümlülerin gözetim ve tretman seviyeleri hakkında karar vermekle ilgilidir.  Bu tahmin cetvelleri kısa sürede risk derecesini saptama, kaynakların tahsisinde yardımcı olmayı,  sınıflandırma ve denetimli serbestlik uygulamaları, uygun güvenlik seviyesi sınıflandırmaları yapma ve tretmanı değerlendirmek üzere kullanılmaktadır. Ayrıca bkz. Özlem Bugur. Kadın Mahkumlarda Psikopati ile Suç Tekrarı ve Suç Tipi Arasındaki İlişkinin İncelenmesi, Yüksek Lisans Tezi, 2016;     K. Fidanboylu, S.Can Ürey ve N. Gümrükçüoğlu   “ Suçlu Zihinler Nasıl Düşünür: Psikopati ve Suç Arasındaki İlişki”; A. Ankay.   Psikopatlar ve Kurbanları, 3. Bası Begem Akademi, 2020.

10 Türk infaz  sisteminde tehlikeli suçlu kavramına ilişkin aşağıdaki düzenlemeler  dışında psikopatlara özgü bir düzenlemeye tanık olunmamıştır.

Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun

Yüksek güvenlikli kapalı ceza infaz kurumları

Madde 9- (3) Eylem ve tutumları nedeniyle tehlikeli hâlde bulunan ve özel gözetim ve denetim altında bulundurulmaları gerekli olduğu saptananlar ile bulundukları kurumlarda düzen ve disiplini bozanlar ..

Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetimi ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Tüzük 
Yüksek Güvenlikli Ceza İnfaz Kurumları-Madde 11-(3)

Tehlikeli Hükümlü

 Madde 76 - (1) Suçun nitelik ve işleniş şekline göre, toplum için ciddi bir tehlike oluşturan veya kurumun güvenlik ve düzenini ihlal edebileceği konusunda delil veya ciddi emareler olan hükümlüler tehlikeli hükümlü sayılır.

Kısıtlayıcı Önlemler-Madde 185.

Ayrıca bkz. UNODC. Handbook on the Management of Hight Risk Offenders, New York, 2016. Ayrıca bkz. Jorg-Martin Jehle  ve diğerleri.  “Dealing with Dangerous Offenders in Europe. A Comparative Study of provisions… “ Criminal Law Forum (2021) 32:181–245: Dört farklı tehlikelilik biçimi: Ağır bir akıl hastalığından kaynaklanan tehlike, ciddi kişilik bozukluklarından kaynaklanan tehlike, alkol/uyuşturucu bağımlılığından kaynaklanan veya suçu tekrarlamaktan kaynaklanan tehlike.