İyimaya, bir gazetecinin, tutukluluk süresinin uzamasından dolayı verilen tahliye kararlarıyla ilgili sorusu üzerine, Ceza Muhakemesi Kanununda yer alan temel hak ve özgürlüklerin doğal uzantısı olan tutukluluk süresinin 10 yılı aşamayacağı yönündeki düzenlemenin, şüphelilerinin hüküm öncesi süreçleri için olduğunu söyledi.

Anayasa'nın 38. maddesi ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 5. maddesinin, suçsuzluk karinesini hüküm aşamasına kadar varsaydığını belirten İyimaya, ''Doğrusu da budur. Hükümle birlikte en azından suçsuzluk hali ve karinesi gücünden kaybetmekte, suçluluğa veya tehlikelilik karinesine doğru evrilmektedir. Hükümden sonra tutukluluk sürelerinin göze alınmayacağı yönündeki ağır ceza mahkemesi uygulaması veya yorumu gerçekten ciddi çağdaş ceza hukuku amaçlarına, temel hak ve hürriyetlere tamamen uyumlu bir yorumdur'' diye konuştu.
    
İyimaya, başka bir gazetecinin, ''bunu Hizbullahçılara uyarlarsak...'' sözleri üzerine, ''Ben isimlerle meşgul olmam, kurallarla meşgul olurum. Kim olursa olsun hakkında hüküm kurulmuşsa, hükümde yer alan ceza süresi aşılmadıkça, tutukluluk süresine ilişkin tavanlar onlar için uygulanmaz. Bu şu demektir: Bu ilkeye aykırı olarak her nasılsa gerçekleşen tahliyeler yine tutuklamaya dönüşebilir'' diye konuştu.
    
Anayasa Mahkemesinin ''süper yetkili'' mahkemeye dönüşeceği yönünde açıklamalar yapıldığının anımsatılması üzerine İyimaya, Anayasa Mahkemesinin yapısına ilişkin tasarıyı henüz inceleyemediğini belirterek, ''Somutunda bilgim olmayan şeyle ilgili soyut değerler üretemem'' dedi.



TBMM (A.A)