5237 sayılı Türk Ceza Kanunu ile mülga 765 Türk Ceza Kanununun 59’uncu maddesinde[1], takdiri hafifletici sebepler:

“Madde 59 - Kanuni tahfif sebeplerinden ayrı olarak mahkemece her ne zaman fail lehine cezayı hafifletecek takdiri sebepler kabul edilirse ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis cezası yerine müebbet ağır hapis ve müebbet ağır hapis yerine 30 sene ağır hapis cezası hükmolunur.

Diğer cezalar altıda birden fazla olmamak üzere indirilir.” şeklinde düzenlenmiştir.

01/06/2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 62’nci maddesinde takdiri indirim nedenleri ise:

“Madde 62- (1) Fail yararına cezayı hafifletecek takdiri nedenlerin varlığı halinde, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine, müebbet hapis; müebbet hapis cezası yerine, yirmibeş yıl hapis cezası verilir. Diğer cezaların altıda birine kadarı indirilir.[2]

(2) Takdiri indirim nedeni olarak, failin geçmişi, sosyal ilişkileri, fiilden sonraki ve yargılama sürecindeki davranışları, cezanın failin geleceği üzerindeki olası etkileri gibi hususlar göz önünde bulundurulabilir. Takdiri indirim nedenleri kararda gösterilir.” şeklinde düzenlenmiştir.

Takdiri indirim nedenleri, sonuç cezanın belirlenmesi noktasında, verilecek olan cezanın kanun tarafından tesbit edilmemiş bir takım özellikler aracılığıyla belirli bir ölçüde ve hakim takdiri ile azaltılmasını sağlayan hallerdir[3]. Söz konusu nedenler, kanunda sayılmadıklarından ötürü bu nedenler belli değildir; uygulanması kanun tarafından hakimin takdirine bırakıldığı için takdiridir[4].

Takdiri indirim nedenleri, tarihi Roma İmparatorluğu zamanlarına dayanan bir uygulamadır. Kökeni, insan yapımı tek hukuk olan ve günümüz dünyasının hemen hemen tamamında uygulama alanı bulan Roma Hukuku olan bu uygulama ile klasik Roma Hukuku döneminde hakime takdir yetkisi verilmemişken ve hakimin hareket alanı kanunla kesin olarak belirtilmişken, Roma İmparatorluğu döneminde hakime belli sınırlar içerisinde hareket serbestisi sağlayan takdiri indirim nedenlerinin uygulandığı bilinmektedir[5].

Takdiri indirim nedenlerinin asıl amacı, olay ve suçlu arasında esasa dayanan bir bağ kurarak hakimin daha insaflı karar vermesini sağlamaktır[6]. Yine aynı şekilde bu hükmün bir diğer amacı, somut olay ve failin özellikleri arasında bağ kurarak cezanın bireyselleştirilmesini sağlamaktır[7]. Bunun gerekçesi ise her olayın ve her failin özelliğininin birbirinden farklı olmasıdır[8]. Her olayın karakteristik yapısı ve her failin farklı kişiliği dolayısıyla uygulamada takdiri cezayı indirme yetkisini hakime tanımak zorunludur[9]. Böylece daha adil ve daha insaflı bir adalet sağlanmış olacaktır. Ancak burada dikkat edilmesi gereken nokta, hakimin, bu uygulamayı kötüye kullanmak isteyenler açısından dikkatli olaması ve  olayı ve faili iyi çözümlemesidir[10].

Ceza Hukukunda Kanunilik İlkesi gereğince, hakim, olay ve fail arasındaki ilişkiyi iyi kurarak cezada indirime gitme yetkisine sahipken aynı yetkiyi cezanın arttırımı açısından kullanamaz[11].  Bunun gerekçesi ise Türk Ceza Kanununun 62’nci maddesine göre hakimin takdiri indirim yetkisi varken cezayı takdiren arttırması ile ilgili herhangi bir hüküm bulunmamasıdır[12]. Bununla birlikte faile verilecek cezanın takdiri indirim sebeplerine uğraması durumunda tüm asli cezalar takdiri indirim nedenlerinden etkilenir[13].

Türkiye Cumhuriyeti’nin bağımsız mahkemeleri, suçunu itiraf ederek pişmanlık gösteren failin sosyal hayata kazandırılmasının daha kolay olacağı konusunda eğilim içindedirler[14]. Fail, örneğin tutuklu kaldığı ceza infaz kurumunda, tutuklu kaldığı süre ile hükmün verileceği sürece kadar iyi davranmış ve bir meslek edinerek ıslah olma eğilimine girmişse hakimin takdiri indirim nedelerine hükmetmesi beklenir[15]

Takdiri indirim nedenlerinin uygulanamayacağı haller ise çeşitlidir. Bunlar, Türk Ceza Kanununun 61’nci maddesinin üçüncü fıkrasında sayılmış olan suçun kurucu unsurları veya suçun niteliğini arttıran unsurlardır. Türk Ceza Kanununun 61’nci maddesi:

“Madde 61 - (1) Hâkim, somut olayda;

a) Suçun işleniş biçimini,

b) Suçun işlenmesinde kullanılan araçları,

c) Suçun işlendiği zaman ve yeri,

d) Suçun konusunun önem ve değerini,

e) Meydana gelen zarar veya tehlikenin ağırlığını,

f) Failin kast veya taksire dayalı kusurunun ağırlığını,

g) Failin güttüğü amaç ve saiki,

Göz önünde bulundurarak, işlenen suçun kanuni tanımında öngörülen cezanın alt ve üst sınırı arasında temel cezayı belirler.

(2) Suçun olası kastla ya da bilinçli taksirle işlenmesi nedeniyle indirim veya artırım, birinci fıkra hükmüne göre belirlenen ceza üzerinden yapılır.

(3) Birinci fıkrada belirtilen hususların suçun unsurunu oluşturduğu hâllerde, bunlar temel cezanın belirlenmesinde ayrıca göz önünde bulundurulmaz.

………” şeklinde düzenlenmiştir.

Bununla beraber tazminat türü ve nisbi para cezalarında takdiri indirim nedenleri uygulanamaz[16].

Susma hakkının kullanılması, takdiri indirim nedenlerinin uygulanmasında failin aleyhine sonuç doğuramaz[17].

Tüm bu bilgiler ışığında, kanımca, takdiri indirim nedenlerinin varlığı, adil yargılama yapılabilmesi açısından zarurettir. Bu zaruretin gerekçesi ise her olay ve her fail birbirinden farklı olmasıdır.

Bununla birlikte, Türk Ceza Hukukunda suç ve cezanın şahsiliği, yani ceza sorumluluğunun şahsiliği esastır. Daha önce aynı suçtan hüküm giymiş bir kişinin haksız tahrik dahi oluşturmayacak bir gerekçe bir taammüden adam öldürme suçunu işlemesi ile hayatında hiç suç işlememiş ve hatta işleme niyetinde dahi olmayan bir kişinin aynı maddeler üzerinden cezalandırılması kanımca uygun değildir. Bunun gerekçesi ise suçun işlenmesinden duyulan pişmanlık ile birlikte, failin, özel yaşantısında ve devlete karşı yükümlülüklerinde takındığı tavır ile hakime bir nevi güvence verebilecek olduğu gerçeğidir. İşte bu yüzden, esas hakkında karar verecek olan hakim, uygun gördüğü takdirde faile Türk Ceza Kanununun 62’nci maddesini uygulayarak sonuç cezada indirme gidebilir.

Maddenin uygulanması açısından bakıldığında ilk derece mahkemesi hakimlerinin Türk Ceza Kanununun 62’nci maddesinin hükümlerini uygulama eğiliminde oldukları görülmektedir. Türk Ceza Kanununun 62’nci maddesinin uygulaması o kadar sık karşılaşır olmuştur ki, neredeyse her olayda Türk Ceza Kanununun 62’nci maddesinin uygulanması teamül haline gelmiştir. Hatta Türk Ceza Kanununun 62’nci maddesinin uygulanmaması, teamüle aykırılığından olsa gerek, haber niteliği taşıdığı düşünülerek basının ilgisini çekmiş ve defaatle bu konu hakkında haber yapılmıştır. Yargıtay’ın da birçok kez iyi hal indirimi olarak da bilinen takdiri indirim nedenlerinin uygulanması dolayısıyla bozma verdiği  bazı kararlarından anlaşılmaktadır[18].

Son olarak karşımıza çıkan bir olayda, 22 yaşındaki sanığın, henüz 14 yaşında olan mağdurenin kafasına taşla vurarak bayılmasına sebep olduğunun, hemen ardından tecavüz ettiğinin ve bu olay neticesinde 14 yaşındaki mağdurenin hamile kaldığının DNA kayıtları ile tesbit edildiği olayda Cumhuriyet Savcısı, çocuğun nitelikli cinsel istismarı ve cinsel amaçlı kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarını işlediğini tesbit ettiği sanık için 43,5 yıl hapis cezası istemiştir. Ancak hakim, sonuç ceza aşamasında gerekli indirimleri yaptıktan sonra 14 yıl hapis cezası verdiği sanığın yargılama sürecindeki saygın tutumunu da dikkate alarak Türk Ceza Kanununun 62’nci maddesini uygulamış ve 11 yıl 8 ay hapis cezasına hükmetmiştir[19].

Örnekte görüldüğü gibi, bazı ilk derece mahkemesi kararları ise , Türk Ceza Kanununun 62’nci maddesinin uygulanması açısından, toplum vicdanını kanatır nitelikte kararlar olmaktadırlar. Maalesef, basın yolu ile her gün farklı ve yeni bir olayda söz konusu maddenin uygulandığını ve bu uygulamanın kamuoyu vicdanında, adalete ve hukuka olan güveni sarsacak derecede yaralar açtığı görülmektedir.

Sonuç olarak, burada dikkat edilmesi gereken husus, kamuoyunda da sık sık gündeme geldiği ve tartışıldığı üzere, takdiri indirim nedenlerinin her bir faile uygulanacak veya uygulanmayacak olmasıdır. Özelliği itibariyle ceza yargılaması içerisinde ilk derece mahkemesi hakimi tarafından "takdiren" uygulanan bu indirim, olayın gelişimi dikkate alınarak ve sadece hakimin mantıken ve vicdanen ikna olduğu durumlarda, kamu vicdanında herhangi bir soruya ve soruna neden olmayacak şekilde uygulanmalıdır.


-----------------------------
[1] (Değişik madde: 09/07/1953 - 6123/1 md.)

[2] Bu fıkrada yer alan “beşte” ibaresi, 31/3/2005 tarihli ve 5328 sayılı Kanunun 2’nci maddesiyle “altıda” olarak değiştirilmiş ve metne işlenmiştir.

[3] Dönmezer, Sulhi/Erman, Sahir, Nazari ve Tatbiki Ceza Hukuku, Genel Kısım, C:II, Altıncı Bası, İstanbul, 1976, s. 395.

[4] Dönmezer/Erman, a.g.e., s. 395.

[5] Dönmezer/Erman, a.g.e., s. 395.

[6] Dönmezer/Erman, a.g.e., s. 398.

[7] Centel/Zafer/Çakmut, Türk Ceza Hukukuna Giriş, 8. Bası, İstanbul, 2014, s. 568.

[8] Dönmezer/Erman, a.g.e., s. 398.

[9] Dönmezer/Erman, a.g.e., s. 398.

[10] Dönmezer/Erman, a.g.e., s. 400.

[11] Artuk/Gökcen/Yenidünya, Ceza Hukuku Genel Hükümler, 8. Baskı, Ankara, 2014, s. 844.

[12] Zafer, Hamide, Ceza Hukuku Genel Hükümler TCK m. 1-75, 3. Bası, İstanbul, 2013, s. 391.

[13] Centel/Zafer/Çakmut, Türk Ceza Hukukuna Giriş, 8. Bası, İstanbul, 2014, s. 569.

[14] Centel/Zafer/Çakmut, Türk Ceza Hukukuna Giriş, 8. Bası, İstanbul, 2014, s. 573.

[15] Centel/Zafer/Çakmut, Türk Ceza Hukukuna Giriş, 8. Bası, İstanbul, 2014, s. 572.

[16] Centel/Zafer/Çakmut, Türk Ceza Hukukuna Giriş, 8. Bası, İstanbul, 2014, s. 569.

[17] Centel/Zafer/Çakmut, Türk Ceza Hukukuna Giriş, 8. Bası, İstanbul, 2014, s. 573.

[18] Örnek karar: YARGITAY, 1.CEZA DAİRESİ, ESAS NO.2009/2848, KARAR NO.2009/4198, KARAR TARİHİ. : 06.07.2009. GEREKÇE: Suçun ikrar dışı delillerle aydınlatılmış olmasına rağmen, sanıkların ikrarı ve iyi hali gerekçe gösterilerek takdiri indirim uygulanması doğru değildir.

[19] http://www.ntv.com.tr/turkiye/14-yasindaki-cocuga-tecavuz-eden-saniga-iyi-hal-indirimi,ihZSS158sUK_rSoqVIuRDg?_ref=infinite