İNCELENEN KARAR

T.C. YARGITAY HUKUK GENEL KURULU 2017/(6)3-1770 ESAS, 2021/1738 KARAR

İNCELENEN KARARA KONU OLAYIN ÖZETİ

İzmir 1.Sulh Hukuk Mahkemesi'nde 2015/698Esas, 2015/839Karar numaralı dosyada dava konusu akde aykırılık nedeniyle tahliye davasıdır. Davacılar Z.Y mirasçıları olarak 1-M.İ.Y, 2-F.Y, 3-B.G.Y, 4- İ.Y olarak yer almakta iken davalı M.A olarak yer almaktadır. Davacının iddialarına göre; kendisine ait 8/A nolu taşınmazın bulunduğu adreste davalı tuhafiye işi yaparak bu taşınmazı kiracı sıfatıyla kullanmaktadır. Yine aynı davacıya ait 85/B nolu başkaca bir taşınmaz da bulunmakta olup davalı bu dükkan boşaldığında işyerini bu dükkana taşımak istediğini belirtmesi üzerine davacının bu hususta rızası bulunmamasına rağmen davalının izinsiz ve habersiz olarak 85/B nolu adrese geçtiğini, davacının Antalya ilinden dönmesi üzerine bu duruma itirazda bulunarak kabul etmediğini buna karşılık yaşlı ve hasta durumdaki şahsının, davalı yan ve eşi tarafından fiili ve sözlü saldırılara uğradığını, hakarete ve küfre maruz kaldığını ve darp edildiğini; yargılamaya konu bu eylemlerin 818 Sayılı Borçlar Kanunu

m.256 uyarınca kiralananı açıktan fena kullanma niteliğinde olduğu öne sürülerek davalının 85/B adresindeki taşınmazdan tahliyesi talep edilmektedir. Davalının savunmalarına göre; dava konusu işyeri 26.03.2008 tarihli yazılı kira sözleşmesi aylık 500 TL kira bedeli ile kiralanmış olup dava tarihine değin kira bedellerinin tamamının ödendiğini, davacıya karşı küfür, hakaret, saldırı iddialarının tamamen geçersiz olduğunu; aksine davacı tarafça iddia konusu küfür, hakaret, tehdit içeren tüm eylemlerin davacı tarafça kendisine sarf edildiğini ayrıca davacının 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu 267/1.maddesinde tanımlanan iftira suçunu da işlediğini, kendisinin taşınmazda yaptığı birtakım tadilat, tamirat ve tefrişten sonra tahliye etmesi hususunda davacı yan tarafından kendisine yönelik tehdit ve hakarette bulunulduğunu, işyerinin işgal edildiği iftirası ile Kaymakamlığa idari başvuru yoluyla 3091 Sayılı Kanun uyarınca tahliyesini talep ettiğini, fakat işyerinin davalı tarafça kira sözleşmesine dayalı olarak kullanılması sebebiyle talebin reddine karar verildiği ve bu sebeple iftira suçundan şikayetçi olunduğu ve soruşturmanın derdest olduğu savununulmaktadır.

YEREL MAHKEMENİN DAVA KONUSU OLAYI ÇÖZÜMLEMESİ

İzmir 1.Sulh Hukuk Mahkemesi 13.11.2014 tarihli ve 2008/682E, 2014/1001K sayılı kararı ile davalının davacıların murisi Zihni Y. hakkında yaptığı şikayet üzerine açılan kamu davasında İzmir 18.Aslite Ceza Mahkemesinin 14.04.2008 tarihli ve 2011/157E.,2012/36K.sayılı kararı ile muris Z.Y.'nin mahkumiyetine karar verilmiştir. Murisin şikayeti üzerine ise davalı hakkında İzmir 10.Sulh Ceza Mahkemesinde hakaret ve basit yaralama suçundan kamu davası açılmışsa da yapılan yargılama sonucunda delil yetersizliğinden beraat kararı verilmiştir. Ceza mahkemesi kararı hukuk hakimini bağlamayacağı gerekçesiyle hukuk davasında tarafların gösterdiği tanıkların birkısmı dinlenmiş bir kısmının ise dinlenmesinden vazgeçilmiştir. Davacı murisin tanığı Fatmana'nın davacı murisin eşi olduğu, Davut Ö.'nin ise kiracısı olduğu; Fatmana'nın ceza mahkemesinde dinlenmediği, hukuk mahkemesindeki beyanlarının ise samimi görülmediği, tanık Davut Ö.'nin ise ceza mahkemesine konu yargılamanın hazırlık safhasında ve ilerleyen aşamalarda görgüsü olmadığını bildirmesine karşılık hukuk mahkemesinde aksi yönde beyanda bulunduğu ve son ifadesinin samimi görülmediği, tanık Zülfiye ve Erdoğan Ö.'nin hazırlık ifadesiyle ceza mahkemesindeki ifadesinin çelişkili olduğu, diğer tanıkların hakarete ilişkin görgülerinin olmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.

ÜST MAHKEMENİN DAVA KONUSU OLAYI ÇÖZÜMLEMESİ VE SONRAKİ AŞAMALAR

-Yargıtay Hukuk Dairesince Verilen Bozma Kararı

Yerel mahkemece verilen kararın davacının mirasçıları vekilinin temyiz etmesi üzerine Yargıtay(Kapatılan) 6.Hukuk Dairesi 16.04.2015 tarihli ve 2015/2281E., 2015/3848K. sayılı kararı ile davacılar murisi ile davalı arasında 20.03.2008 tarihli 3 yıl süreli tuhafiyeci dükkanı olarak kullanılmak üzere, kira sözleşmesi imzalandığı hususunda uyuşmazlığın bulunmadığını tespit etmiş olup asıl uyuşmazlığın davalı kiracının kiralayana yönelik hakaret ve basit yaralama eyleminin olup olmadığı ve bu hususun kira ilişkisini çekilmez hale sokup sokmadığı şeklinde tespit edilmiştir. Dosya kapsamı incelenerek kiralayanın şikayeti ile davalı kiracı hakkında hakaret ve basit yaralama suçundan kamu davası açılması ile yargılama sonucunda "mahkumiyetine yeter delil olmadığı müsnet suç sabit olmadığından beraatine" karar verilerek temyiz incelemesi sonrası kesinleştiği anlaşılmaktadır. Hakkında beraat kararı verilen davalı kiracının kiralayan hakkında iftira suçundan şikayetçi olduğu dosyanın yargılaması sonunda kiralayan hakkında iftira suçundan cezalandırılarak Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılmasına karar verilerek kesinleştiği görülmektedir. Ceza dosyasında dinlenen tanık anlatımlarından davalı kiracının kiralayana yönelik fiili ve sözlü eylemlerinin olduğu, hakaret içerikli sözler söylediği, kiralayana yönelik manevi ızrar yaptığı anlaşılmış olmasının karşısında her ne kadar cezai yönden beraat etmişse de bu konu hukuk hakimini bağlamayacaktır. Zira ceza yargılamasında değerlendirilen şey suçun tipikliğe uygunluğu ve manevi unsurun gerçekleşip gerçekleşmediğidir. Hukuk yargılamasında ise eylemin hukuka aykırılığı yönünden bir irdeleme yapılacak olup nihai olarak hukuka aykırı eylem nedeniyle çekilmez hale gelip gelmediği incelenecektir. Ceza yargılamasında dinlenen tanık anlatımları ve davalı kiracının kiralayan aleyhine iftira suçundan şikayette bulunarak husumeti devam ettirmesi taraflar arası kira ilişkisini çekilmez hale geldiğini gösterdiğinden TBK m.316/3 koşulları oluştuğundan davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yerel mahkemece davanın reddine karar verilmesi kararı özel dairece bozulmuştur.

-Yargıtay Hukuk Dairesince Verilen Bozma Kararı Sonrası Yerel Mahkemece Verilen Direnme Kararı

Yargıtay özel dairesince bozma kararı yerel mahkemece değerlendirilmiş olup bozma ilamında kiracının kiralayan aleyhine iftira suçundan şikayette bulunmasının BK'nın 256/1.maddesindeki "icap eden vazifeye" ve 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanununundaki "saygı göstermek" yükümlülüğüne aykırılık teşkil etmesi karşısında kiracının Anayasa ile korunun şikayet hakkını kullanmasının üst mahkemece göz ardı edilmesi karşısında bu hakkını kullanan kiracı aleyhine sonuç doğurmasının doğru olmadığı ve yine iftira suçunun oluşmasına sebebiyet verenin kiraya verenin eylemleri olması sebebiyle direnme kararı vermiştir.

-Yerel Mahkemece Verilen Direnme Kararı Sonrası Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca Verilen Bozma Kararı

Yerel mahkemece verilen direnme kararına karşı davacı mirasçıları tarafından temyiz edilmiş olup direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelmiştir. Uyuşmazlık konusu; somut olayda ceza yargılamasında dinlenen tanık anlatımları ve davalı kiracının kiraya veren aleyhine iftira suçundan şikayette bulunması karşısında taraflar arasındaki kira ilişkisinin çekilmez hale gelip gelmediği, buradan varılacak sonuca göre kiralanın tahliyesine karar verilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır. Yargıtay Genel Kurulunca öncelikle 818 Sayılı Borçlar Kanunu m.256 ve karşılık maddesi TBK m.316 kanun maddeleri incelenmiş ve somut olay açısından değerlendirilerek davalı hakkında hakaret ve basit yaralama suçlarından şikayette bulunduğu, yargılama sonucunda mahkumiyetine yeterli ve inandırıcı delil bulunmadığı gerekçesiyle davalının müsnet suçlardan beraatine karar verildiği, yine davalının davacı hakkında hakaret ve iftira suçlarından şikayette bulunması üzerine yapılan yargılama sonucunda mahkumiyetine karar verilerek hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verildiğinden bahisle; davalı ve davacının birbirleri hakkında şikayette bulundukları, haklarında ceza mahkemelerinde yargılamalar yapıldığı, böylelikle kira ilişkisinin kiraya veren bakımından çekilmez hale geldiğinin tespitiyle BK'nın 256/2 ve karşılık maddesi TBK m.316/3'teki şartların gerçekleşmesi karşısında davanın kabulüne karar verilmesi gerektiğini, özel daire bozma kararına uyulması gerekirken direnilmesi kararını hukuka aykırı bularak direnme kararının bozulmasına karar vermiştir.

KARARA KONU OLAYIN DEĞERLENDİRİLMESİ:

Davaya konu uyuşmazlığa bakıldığında bu uyuşmazlığın BK m.256 "Müstecir mecuru kullanırken tam bir ihtimam dairesinde hareket ve apartman icarında bina dahilinde oturanlara karşı icabeden vazifeleri ifa ile mükelleftir. Müstecir vukubulan ihtara rağmen bu mükellefiyete daimî surette muhalefet eder yahut açıktan açığa fena kullanarak mecura daimî bir zarar iras eylerse mucir tazminat ile birlikte icar akdinin hemen feshini talep edebilir." açıktan fena kullanım başlıklı kanun hükmü gözetilerek davacının iddialarının bu çerçevede mahkemece değerlendirilip davalının taşınmazdan tahliyesi talep edilmiştir. Öncelikle davacının iddialarına göre, 85/B numaralı taşınmaz yönünden davalı ile herhangi bir kira sözleşmesi bulunmamaktadır. Türk Borçlar Kanunu m.299 uyarınca “Kira sözleşmesi, kiraya verenin bir şeyin kullanılmasını veya kullanmayla birlikte ondan yararlanılmasını kiracıya bırakmayı, kiracının da buna karşılık kararlaştırılan kira bedelini ödemeyi üstlendiği sözleşmedir." demek suretiyle kira sözleşmesi yönünden kurucu unsurların ne olduğu açıkça belirtilmiştir. Kira sözleşmesi rızai bir sözleşme olup davacının iddiası tek başına değerlendirildiğinde davacı yönünden bir rıza söz konusu olmadığından aslında kira ilişkisi kurulmamış olup davalı bu açıdan haksız işgalci konumundadır. Davalının iddialarıyla birlikte topyekün değerlendirildiğinde ise taraflar arasında uyuşmazlık konusu taşınmaz ile ilgili yazılı kira sözleşmesinin bulunduğu varsayımında önem teşkil edecek şey tarafların eylemlerinin kira ilişkisinin tarafları açısından çekilmez olup olmadığının değerlendirilmesidir. Kira sözleşmesinden kaynaklı kiracının ve kiralayanın kanundan doğan borçları bulunmaktadır. Kiracının borçlarından biri de kiracının kiralananı özenle kullanma ve komşulara saygı gösterme borcudur. Bu husus TBK m.316''da düzenlenmiş olup “Kiracı, kiralananı, sözleşmeye uygun olarak özenle kullanmak ve kiralananın bulunduğu taşınmazda oturan kişiler ile komşulara saygı göstermekle yükümlüdür.” demek suretiyle kiracının yükümlülüğünü açıkça belirtmiş olup bu yükümlülüğe aykırı davranılması durumunda ise konut ve çatılı işyerleri açısından süre verilmesine aksi takdirde sözleşmenin feshedilebileceğine; diğer kira ilişkilerinde ise yazılı bildirim ile sözleşmenin hemen feshedilebileceğine dikkat çekilmiştir. Yine devam eden fıkralardan 316/3'te ise, bu yükümlülüğün yalnızca kiralanana yönelik olmadığı, yine kiralayanın kişilik haklarının korunmasının da özen yükümlülüğü kapsamında olduğu belirtilmiş olup "Konut ve çatılı işyeri kirasında, kiracının kiralanana kasten ağır bir zarar vermesi, kiracıya verilecek sürenin yararsız olacağının anlaşılması veya kiracının bu yükümlülüğe aykırı davranışının kiraya veren veya aynı taşınmazda oturan kişiler ile komşular bakımından çekilmez olması durumlarında kiraya veren, yazılı bir bildirimle sözleşmeyi hemen feshedebilir." demek suretiyle kiracının kiralanana kasten ağır bir zarar vermesi durumunda sözleşmenin hemen feshedilebileceği ifade edilmiştir. Davalı tarafça davacıya yönelen eylemlerin kasten ağır zararın kapsamında olup olmadığının değerlendirilmesi gerekir. Her ne kadar ceza yargılamasında verilen hukuki sonuç hukuk mahkemesini bağlamazsa da maddi gerçeklik açısından ortada bir "ağır zarar"ın olup olmadığının tarafsızca irdelenmesi gerekmektedir. Ağır zararın varlığı ve sınırının iyi çizilmesi gerekmekte olup bu hususun kast ile birlikte yanlış yorumlanması durumunda kanunen belirlenen tahliye yolları ve şartları taşınmasa dahi tarafların aralarındaki her türlü uyuşmazlığı şikayet yoluyla ceza mahkemelerine bilinçli bir şekilde taşıyarak kira sözleşmelerinin feshine sebep olunabilecek ve yine son yıllarda uyuşmazlıkların bu alanda çok olması sebebiyle hem kiralayan hem de kiracılar hak bağlamında mağduriyet yaşayacaktır. Dolayısıyla cezai yargılama tek başına hukuk davasındaki kararı etkilememesi gerekmekteyse de cezai yargılamanın hukuk yargılamasındaki iddia ve savunmaları desteklediği bağlamda hukuk davasına etki etmelidir. Yine bu ilişkinin çekilmez kılınıp kılınmadığı taraflar üzerindeki etki gözetilerek değerlendirilmelidir. Olayda Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararında davacı ve davalının birbirleri hakkında şikayette bulundukları, haklarında cezai yargılamalar yapıldığı ve kira ilişkisinin kiraya veren bakımından çekilmez hale geldiği tespit edilmişse de taraflar arasındaki cezai yargılamaların olması tek başına yeterli olmadığı her dosya özelinde ayrıca değerlendirilmesi gerekmekte olup ancak kasten ağır zararın kapsamında olup olmadığı dolayısıyla kira sözleşmesinin o şekilde feshedilebileceği kanaatinde olduğumu belirtmek isterim.

Av. Dicle KANAY